SAHİFE DÖRT
21 Ocak 1968
CUMHURİYET
1933 ’ lerde şiir alanında verimli
ve güçlü bir hava esiyordu
Yaşar Nabi
O
1933-1934 yıllarında edebiyatı mızda hissedilir b ir kalkınm a, özel lik le şiir alanında verimli, güçlü b ir hava esiyordu.
Şimdi hepsi de ellisinden yukarı yaşta olan Ahmet M uhip D ranas, Fâzıl Hüsnü Dağlarca, -yaşasaydı o da, o yaşlarda olacaktı- Cahit Sıtkı T aran « , Şevket Hıfzı (Rado). H am it Macit Selekler, F eridun F â zıl Tülbentçi, Reşat Cemal Emek gibi şairler. Yaşar N abi’nin Anka- rad a kurduğu Varlık Dergisi’nin et rafında toplanmışlar, kendinden ev vel gelenleri dev adım larıyla aşan yeni şiir örnekleri vermeye başla mışlardı.
Varlık Dergisi çıkmağa başladığı yıllarda ben A ntalyada b ir lise öğ rencisi idim. Y aşar Nabi’nin der gisine şiirler yolluyor, kendisine m ektuplar yazıyor, m erakla ce vaplarını bekliyordum .
O zam anlar b ir bankada çalışan ve tek başına Varlık Dergisini çı karan Yaşar Nabi b ir yığın işi ara sm da bana üç beş satırla da olsa m ektuplar yazıyor şiirlerim hak- kındaki fikirlerini bildiriyor, beğen diklerini yayınlıyor, beğenmedik lerini de sonradan bana ten k it e t m ek üzere saklıyordu. Daha yüzü n ü görmüş, kendisiyle tanışmış de - ğildim.
1931 yılının yaz aylarında A nka r a ’ya gittim. îlk işim Yaşar Nabi’ye uğram ak oldu. O günlerde çalıştığı bankadan ayrılm ış Hâkimiyeti Mil - Üye (Ulus) gazetesine girmişti. Ça lıştığı odada rahm etli N urettin A r tanı (toplu iğne) ve Hikmet G iray la birlikte oturuyordu. Beni gayet nâzik, sâkin b ir tavırla karşıladı; m asasının yanındaki sandalyaya o- tu rttu .
Yaşar Nabi, çalıştığı gazetede fık rala r yazıyor, tercüm eler yapı yordu. F ak at onun asıl işi, tu tk u su Varlık Dergisi’ni 15 günde bir hiç aksatm adan m untazaman çıkar m aktı. Bunun dışında şiir yazıyor, piyes yazıyor, inceleme ve seyahat kitapları hazırlıyordu. Hemen he m en boş bir dakikası yoktu. Kendi kendim e b ir an düşündüm : Bu in
cecik, zayıf, uzun boylu, gözlüklü adam, âdeta yemez içmez dünyaya sırf yazı yazmak için gelmiş b ir ma kine m idir, nedir?
İkide b ir odaya girip çıkan elle ri m atbaa m ürekkebi ile kararm ış m ürettipler, m ürettip yam akları ö- nündeki kutudan sahife sahife ya zı alıyorlar, hiç b ir şey söylemeden onları dizmek üzere m ürettiphaneye götürüyorlardı.
Y aşar Nabi, hem benim le konu şuyor, hem de yazılarına devam ediyordu. Ben arada bir:
— Sizi meşgul ediyorum, bana m üsaade ederseniz, diye kalkacak olduğum zaman, hemen gözlerini yazıdan kaldırıp:
— Hayır, hayır... Ben böyle çalışı rım ; biraz beklerseniz şimdi yazıla rım ın sonu gelecek diyordu. Bir a- ralık, A nkarada kim lerle tanıştığı mı, şair ve yazarlardan kim leri gör düğüm ü sordu ve hiç beklem edi ğim b ir anda, kendisi hakkında şu rada burada dedikodu yapılıp yapıl m adiğini öğrenmek istedi.
O zam anlar A nkaranın İstanbul Pastahanesine, A nkara'nın bütün şair ve yazarları devam ederdi. Ben de birkaç kere bu sevimli yere Ya şar Nabi’yi görmeden evvel uğra mış. Sadri Ertem, N ahit Sırrı Örik,
A hm et Muhip Dranas, F eridun F â zıl Tülbentçi gibi ü n lü kişileri ta nımıştım. Gerçi bu tanıdığım şöh retier, b ir dergi sahibi ve az çok hırslı bîr şöhret arayıcısı olarak Ya şar Nabi hakkında dedikodu yap m ıyor değildiler. Fakat bunların hepsi zararsız dedikodulardı. Hele rahm etli N ahit S im Örik, özellik le ortak olduğu Varlık Dergisinden ayrıldıktan sonra Y aşar Nabi hak kında tıpkı dantelâ ö rer gibi tatlı tatlı dedikodular yapıyordu. Genç şairlerden b ir kısmı da, şiirlerini V arlık’m ark a sahifelerine attığı için genç patronu çekiştirmekten geri kalm ıyorlardı. Başlıca dediko du konusu, Yaşar Nabi’nin dergi ye İsrarla başm akale yazması, sev diği şairlerle sevmediği şairler ara sm da kendi ölçülerine göre taraf girlik yapması idi.
Birkaç saniye düşündükten son ra kesin ve inandırıcı bir ifade ile:
-Ğ- t»’ \ ;
: f ys > * V , •
— Hayır, hakkınızda dedikodu yapanlara rastlam adım , yapsalar da ne çıkar, şöhretli insanların ark a sından çok söz söylenir diyecek ol dum.
Yaşar Nabi bir aralık kâğıdı ka lerni bıraktı, derince b ir nefes a l dı, hissettirm iyen b ir öfke ve kırgın lık içinde:
— Ben hepsini bilirim , onlar ded; kodu yapm adan rah at edemezler dedi.
Edebiyatım ıza, şiir kapısından «Yedi M eş’aleciler» le birlikte gi ren Y aşar N abi ilk yıllarda -1928 den bu yana- K ah ram an lar, Onar M ısra, ikim iz gibi şiir kitapları yayınladıktan sonra, zam anla bü tün edebi tü rle ri denedi. Roman yazdı, m anzum destan yazdı, in celeme ve gezi kitapları çıkardı tercü m eler yaptı, m akaleler, fık ra la r yazdı, kısacası denemediği t ü r kalm adı. H a ttâ siyasî m aka leler bile kaleme aldı. Zannımca genç yaşında şö h retin kapılarını zorluyor, çok kısa zam anda mem leketim izin h e r yerinde, h er yö
nüyle tanınan b ir isim olm ak is
tiyor. F ak at zam an zam an dene diği bu tü rlerin hiç birinde İsrar etm edi. Onun en büyük İsrar ve inadı —ki çok inatçı b ir mizaca sah ip tir— b ü tü n gücüyle kendini V arlık D ergisi’ne bağlam ak ol du.
Tam otuz beş yıldan beri hiç ak satm ad an çık ard ığ ı V arlık D ergisi ile Y aşar N abi’yi ben, b ir za m a n la r çıkan ve 50 yıllık
YAŞAR NABİ la y aşatab ilm elerid ir.
V arlık D ergisi, tıp k ı Servet-i F ü n u n gibi ed eb iy a tım ıza b ir çok şair, hikâyeci, eleştirici ve denem eci k a z a n d ırm ıştır. H at ta b iraz ileri giderek diyeceğim ki, V arlık D ergisi çıkm asaydı, bugün her b iri a y rı b ir şö h ret olan şair ve y azarlarım ız kendi is tid a t ve k a b iliy etleriy le baş
«Edebiyatımıza Yaşat
Nabi’den
herhalde çok şey kalacaktır»
b ir öm re sahip olan Rervet-i F ü n û n M ecm uası’nın başyazarı ve m es’ûl m ü d ü rü A hm et İh s a n ’ a b en zetirim . F a k a t hem en söy lem eliyim ki, A hm et th s a n ’dan edebiyatım ıza hiçb ir şey kalm a m ıştır; am a Y aşar N abi’den her halde çok şey k a la c a k tır. A n cak b ir b irle rin e benziyen ta ra fla rı b ir d erg iy i in atla, sab ır
başa k a la c a k la r, b üyük k itlele re m âl olam ıyacaklar, d ah a doğ rusu Y aşar N ab i’nin İsrarlı, ti tiz istek ve ta k ip le rin d e n m ah ru m b u lu n d u k la rı için b ir sa m an alevi gibi sönüp gidecekler di. Ç ünkü Y aşar N abi, kıym et verdiği, is tid a t ve k ab iliy etin e i- nandığı genç a rk a d a şla rın a m ek tu p la r yazar, İsra rla şiirlerin i,
raassr ı W 1 ' A ıTMıl ■ A s n ü
1
T im
I3M
m
h ik ây elerin i, m a k a le le rin i ister, onların tan ın m ası ve sevilm esi için b ir b irle rin e v e y ah u t daha yaşlı y azarlara te n k itle r yazdı rır, kısacası edebiyatım ızın pa zarını h a re k e tli ve canlı tu tm a sını b ilirdi.
G ünüm üzde ism ini d u y d u ğ u m uz genç ve orta yaşlı şairle rin hem en hepsi V arlık D ergi si’nin sah ifele ri arasın d an doğ muş, ün yapm ış ve hâlen pek çoğu da ona bağlı k a la ra k bu eski ve vefalı ilk göz ağrısından ayrılam am ıştır. Hiç şüphesiz V ar lık D ergisi belli başlı b ir «Ede bî O kul» aracı değildi. Ama b ir değil, belki de b irk aç edebî okul onun say faları arasın d a kendi liğinden k u ru lm u ş, yeni T ü rk şiiri en güzel, en uzun öm ürlü olacak ö rn e k le rin i onun
tezgâ-İ S T A N B U L
nında d okum uştur. Bir Cahil Sıtkı T arcanı, b ir A hm et Muhip Dranas, b ir Fazıl H üsnü Dağ larca. b ir O rhan Veli K anık hep bu tezgâhdan geçm işlerdir. Ya şar N abi’nin b ir şair - dergi sahibi
ılarak T ürk ed eb iy atın a hizme t bu bakım dan çok b ü y ü k tü r.
Y aşar Nabi, bu alandaki hiz m etlerini son onbeş yıl içir.de daha da genişletm iş. kurduğu V arlık Y ayınevi ile h er tü rd e yüzlerce telif, tercü m e eser ya- y ın lıy arak T ü rk iy e ’nin okum a seferberliğine ve eğitim zevkine daha büyük ölçüde y a ra rlı ol m uştur.
Başta kendisi olm ak üzere, oeş - on kişilik b ir kadro ile ba
şardığı bu işler, Millî Eğitim Ba kanlığını kıskandıracak, im rendi recek b ir niteliğe y ükselm iştir.
Onun için yazdığım şu sa tırla rı burada tam am larken, şairliğ in den b ir h âtıra o larak tek b ir ör nek, sevdiğim bir örnek verm ek istiyorum .
BEKLİYORUM En güzel rüyaları andıran
enginlere En geniş ümitlerle açılmak
istiyorum. Gözlerinin içinde bilmediğim
bir yere Günlerce gitsem, gitsem ve
dönmesem diyorum.
Fakat ufuklarını ne gün ne ay aşıyor, Dalgalar bulutlardan İnmiyor
bu denizde, Bekliyorum, fırtına dinmiyor
bu denizde, Bu denizde en ıssız karanlıklar yasıyor. Ve ben şimdi aydınlık sabahlar
bekliyorum. ümidi yelken gibi açarak bir
gemiye Sonsuz mesafelere doğru açılsam diye Bir güzel gün, bir sükûn, bir
bahar bekliyorum.
Ya rı n
ZİYA OSMAN
SABA
8
9
10
111213141516
06.25 Açılış, oroeram 06.30 Günaydın (1) 07.00 K ö y e h a b e r le r «-»«e- r * u - , 4 ı „ f ?\ SOLDAN SAĞA:l — 9 Ocak 1968 d e ölen Milli M ücadele k ah ram an ı ve Ata- tü rk ü n sınıf arkadaşı O rg en era limiz. 2 — G öründüğü gibi. Te miz yü rek le. 3 — B üyüklerim iz ve o n ların b ü y ü k leri, b ir şeyi y apm ak için söz verm e, cildi yu m u şatm ak için K ullanılır. 4 — S efir, G üzel S a n ’a tla rın tüm ü, b ir sıfat takısı, Başka. 5 — ün- van. Boş inanç. 8 — M ekanda veya düşüncede yer alan. P u llu im zalı hesap pusulası, ırm ak ve deniz k ıy ıların d a b u lu n an ufak ve se rt tan ec ik ler. 7 — U nsur, dfîiJuga gir anlam ında
bir em ir. 8 — A lm an p arasının en küçük parçası, asker, yan ya na ve a rt arda d u ra n şeylerin topu. 9 — Sonuna bir h arf gelir se olab ilirlik anlam ına gelir, ya b an cılar girm esin diye bahçe d u v a rla rın a konur. 10 — n e m ir yolu k atarı, kalın kum aş, du m an kiri. İ l — K im yevi e n e rji yi e le k trik en erjisin e çev iren ci haz, adam soyan, b elirti. 12 — B ağışlam a, yazıt, anlam yükle tilen . 13 — Ü stün eser, hem cin sinin en iyisi, K ilom etrenin kı saltılm ışı, 14 — Başına b ir h a rf gelirse giysinin boyun kısm ı o- lu r, değiştirm e, başına bir h arf
g elirse yüksek ve silin d ir biçi mi yapı olur. 15 — T ersinden o- kun u rsa A lşim i olur, sonuna b ir h a rf gelirse belirli b ir zam anı olan anlam ına gelir, te rsin d e n ok u n u rsa göz an lam ın a gelir. 16 — Z ırh lı a ra ç la ra karşı k u llan ı lan silâh (iki isim ).
YUKARIDAN A ŞA Ğ IY A : 1 — T anzim at dav rı y azarların dan olup M oliere'den ad a p te le ri ile ün y ap m ıştır. 2 — B ir nota, M inarenin ü zerin d e hilâl bu lu n an en y ü k sek yeri, b ir kadın adı. 3 — H astalara v erilen kim yevî m adde, cisim leri ay d ın la ta n ışığın görm e d u y gusunda m eydana getirdiği etk i, A ret- m e. 4 — L âm bada b u lu n u r, K ul lanm a suresi, bir harfin o kunu şu, M anganez’in simgesi. 5 — So nuna bir h a rf gelirse benzer o- lu r, u fu k la r, başk an lık 6 — B ir renk. A kan yıldız, M acarista- nın b aşk en tin in son yarısı, Nâ- ziler zam anında A lm anyada hu susî y etiştirilm iş ask erlerin kol ların d a veya y ak ala rın d ak i işa re t. 7 — B ir din kitabı, b ir çe şit el ilânı. 8 — Z arflard a olur, tb r e ’nin yarısı. 9 — işin in u sta sı, M ineli. F a k a t. 10 — G arp, hı sım, em ir v eren . 11 — Y’abancı, tersin d en o k u n u rsa b ir renk o- lur, tan ık g ö stererek d o ğ rusunu m eydana çık arm a. 12 — Bir no ta, M em leket, benzeri. 13 — Yıl dızlara v erilen b ir ödül sıcak hale gelm ek, T ersinden o k u n u r sa b ir h arf o lu r. 14 — K ötülük te yardım etm e, bazıları üzüm ü çöpüyle bunu da sapıyla y er. 15 — Soru zam iri. P a n a y ır, ba şına bir h a rf gelirse i t t e b u lu nan olur, tersin d en ok u n u rsa şe h ir olur. 16 — M üslüm anlarcg k u ts a l say ılan su. yankı yap m adı.