• Sonuç bulunamadı

50 sene evvelki tersanemizde:Bahriye lokantacısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "50 sene evvelki tersanemizde:Bahriye lokantacısı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

.<_33

'L.

L>

< y

Ü T *

y ite b il 1

ı

v

(50 Sene evvelki tersanemizde)

İ J i t r f W - . ||,|___ u ı . , — — w m ı m j n — ^ n n um. ...

Bahrîye lokantacısı

Yazan:

~ Fenerli 'Rumların asilzade gençleri, esasen yabancı dilleri iyice öğrendikten ve osmanlrcayı da hakkiyle tahsilden sonra “Tersane başkâtibi,, ve „Kapı kethüdası,, nasıp olunarak sıra ile “ Divanhane„ye “ Derya ter. cümanı,, olurlar, ve Akdeniz ada­ ları mukadderatı üzerinde elle«, rinden geleni esirgemiyerek önemli derecede siyasî roller oy­ narlardı. Ne hacet, meşrutiyetin saydı ve azdı bir diktatörü olan Cemal paşa bile, tersaneyi hin - terland İttihaz ettiği zamanda, bahriyenin “ gayri mamul anbar,, işlerini tasfiye ve ıslah maksa . diyle yabancı ırktan birini bu ocağın başına getirmemiş m iydi!

Zaten ötedenberi mevcut sa­ kim bir zihniyetin ilcasiyle d e . ğil midir kî, derin görüş, tertip, düzen, sürat ve hassasiyet iste­ nilen işlerin başına, daima “ ria- va„dan biri getirilir, ve her şey, onun kıvrak kalıbına, keramet savuran diline ve eline bırakı - lirdi.

“ Bahrîye,, kelimesinin âlem , şutmri olan kuvvetli anlamına hulul eden milletlerarası müna - sebetler dolayısiyle, bu ocak eh. M de, “ arma,, devrinde de olsa,

yine yabancı illere, ırak diyar­ lara sefer yaparlar, “ riaya,, ve "kenar,, ile mumeleye girişirler­ di. Bu sebeple, ocaklılar arasın­ da kürek mahkûmu “ forsa la r­ dan tutunuz da, “ derya tercü . manian,, na kadar yabancdara da bir yer verdirdi

Miîletlerarasmdakî temasa, bizde de, son zamanlarda fazla bir alışkanlık belirmişti. “ Miratı Zafer,, firkateyni ile “ Sürağr Bahri,, brik hümayununun, İngil­ tere kraliçesi “ Viktorya,, nm se. nei devriye törenine memuren “ Londra,,ya gönderilmesi de işte bu temayüllerin en b iriz bir ni­ şanesidir. Coğrafî vaziyetimiz, ballanmış ve olgun halimiz, b a ­ kir etvartroız, Avrupanm haris neslinin tamah gözlerini, falta- şı gibi üzerimize açmış, ve muh­ teris vücurunu gitgide üzerimi, ze yıkmıştı. Dostane ve musliha­ ne olan bu hulule karşı, bizre de, dfoilîl olan misafirseverlik ana. nelerine, dostluk göreneiklerine sadakat gayri artmıştı. Bir ecne­ bi ziyaretine, hele müsalemetkâ- rane, ve bilhassa o vakitki kendi tâbirimizle “ Dürrümarı şevket- garada arzı tazimat,, maksadiy- le olursa, ta iç kapılarımıza ka. dar bütün ferceler açılırdı.

“ Kraliçe Viktorya,, nm, A l - manya imparatoru ” Vilhelm,4n, AvusturyalI amiral “ P îyetrovs. k î„ nin İran hükümdarı ’’Muzaf- fereddin şah,, m (1316 Rumî yı­ lında), Rus prenslerinden. gran- dük ” N ikola„ nm (304 d e), Fran sa Bahrisefit amirali ” Dö la Pei. re„ nin (329 da), ve sık sık g i­ den Mısır hidivi “ Abbas Hilmi paşa,, nm seyahatları, payitaht halkı için adet bir bayram neşe, yaratırdı.

Bahren gelen bu yabancı mi­ safirleri iğrazan karşılamak icap ettiği zaman vazife, tersaneye düşerdi. O vaktin saray muha­ fızı karakol gemileri olan “ İstan­ bul,, “ Fuat,, ve ’’İzzettin,, Padil

A h m et Rasim Barkınay

vapurlarından biri — en ziyade Fuatla îzettin — bu işe memur edilirdi. Bu gemilerin harekete hazırlanabilmesi de en mühim bir mesele olurdu. Her şeyden önce, “ fayrap,, için ’ ’iradei s e . niye şerefsadır,, olmak gerekti. V e çok defa bu iradeyi, ’ ’Yave - ran hazreti şehiryarîden ve çarh. çı kaymakamlarından Habeşi Celâl bey,, Beşiktaş ¡»kelesinden gelişi güzel avara edip gelen bir “ piyade,, içinde pür tehalük ve telâş, çukulata renk çehresi sa . rarmaktan müteveHid uçuk ve bozuk bir renk aldığı halde, ve daha gemiye beş on “ hamla., (hamle) açıktan, narin papılı ’’piyade,, kayıkta tazîmen ayağa kalkarak, gemide ilk rast geldiği bir şahsiyete “ şevketmeabm ira­ de,, sini tebliğ eylerdi.

Esasen, yağlı üstüibüler, ve ça­ talmış odun ve ağaç parçalariyle alesta duran o cu la r, az zaman­ da alışrr, ve alev bacayı sarardı. Gemide (zabîtan) ve (efrat, her. keşi neşeli bir telâş alırdı. Bu zevke, büsbütün sebepsiz de de­ nemezdi. Çünkü, ilk çağlardan, beri “ulufe,, almağa alışmış bu neslin evlâtlarım bu yabancı zi - yaretçiler ’’bahşiş,, denilen “ gı- ta„ ya alıştırmışiardı. Hem bu dünyalığm neşesi, ve hem de şöyle bir deniz gezintisi zevki, meslek aşkiyle çarpan yürekleri sarardı, efrat bile sevincinden büsbütün kendini kaybederek, o vaktin, sözde en ziyade disip­ lini cari olan bu “ maiyeti seni - ye„ gemilerinde, güvertede rast, iadıkları zabitlerine “ baba!,, “bey baba!,, hitabiyle, nereye gidile - ceğini sorarlar, yarenlik etmeğe çakşırlardı.

Vardabandıralar, (filândı . ra)yı, sefere tamam olan gem i­ lere mahsus, daha uzun olaniyle değiştirirler; çavuşlar, efrat b a ­ şında, takımları; serdümenler, puslaları lostra ederler; filika mürettebatı, filika ve kik dona­ nımlarım temizlerlerdi. Süvari beye gönderilen kik hışımla ge­ lir, bir takım emirler verilirdi. Tersaneye ‘ galeta,, ’’peksimet,» vesair kumanya almağa, velha. sil sefer görmeğe fili -ka gönderilirdi. Her ihtimale karşı, gemi kazanında zuhur edecek bir arıza göz önünde tu. tularak, yolda kalınmam ası için de tersaneden bir (burgucu), bir (kalafat), ve bir kazancı gibi (es­ nafı askeriye) den bazılarının alınması da unutulmazdı.

Ayrıca “ gayri mamul aııban,, na gönderilen bir filika, mütead­ dit sandıklan ve bazı gıda mad­ delerini, me’kûlât ve meşrubatı hamilen bir iki sivil şahıs ile gemiye avdet ederdi. Bu sandık, lann muhteviyatı, misafirlere ve­ rilecek ziyafetlerin sofra takım, lan gibi levazımdan ibaretti. Gümüş çatal, kaşık ve bıçaklar, porselen kıymettar tabaklar hep bu levazımı teşkil ederdi. Siyah redingotu, dilinin bozuk şivesiyle filikadan çıkan bu siviller, “ bah­ riye lokantacısı,, ünvamm haiz “ Yaver,, isminde tanınmış Rum emektar ile, mesleğin müstakbel lokantacısı olan oğlu idi. Bahri­ yenin bu eski memuru, her m i­

safir geçiriş ve karşılayışındaki seferlere, takımları kendinden evvel gelen kukla oyuncusu gibi» bu suretle iştirak eder, ve Os. manii ülkesine (azmi rah) etmiş sairlere devlet hesabına alafran ga ziyafet çekerdi,

Ahmet Rasim B A R K IN A Y

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Aksi halde, Saari- nen olmasaydı, söz konusu proje, elene- rek yarışma dışı bırakılan 200 projeden biri olacak ve çağımızın en önemli yapıt- larından olan bugünkü

Bunlardan 590 adedi 775 asyılı kanundan yararlanarak arsa almak için, 2403 adedi ise kendi olanakları ile arsa sağlamak için örgütlendikleri belirtilmek- tedir.. 775 sayılı

Caddeye nazır cephesindeki balkon- lara verilen şekil ve istikamet cepheye hareket vermektedir.. Keza cephede duvarlarla pencerelerin dolu ve boşluk teşkil etmesi bu

Burada Türkiye'den çok değişik olan birşey daha var.. Otomobil veya otobüsler asla korna çalmıyorlar, galiba herkes yapacağı işi o kadar iyi biliyor ki buna hacet

lan ve ifrazları ile olan aykırılıklarını, diğer yandan günden güne artan ve bir sonu da gelmiyecek gibi görünen içtimaî hayattaki yaşama standartsıziığının

Sokak cephesinde kabul kısmı ile servis toplanmış ve arka cephe üze- rine yatak odaları konulmuştur.. Binanın ortasında büyük bir aydınlık

Bu sayede cephe mih- verinin sağında olan kat merdiveni üst katta mihver üzerine gelmekte ve apartımanları iki müsavi parçaya

Dışişleri Bakanı Fuat Köp­ rülü, dün sabahki ekspresle Ankaradan şehrimize gelmiş ve garda Demokrat parti men supları ile gazeteciler tarafın dan