• Sonuç bulunamadı

Nazım Hikmet-Şevket Şüreyya ile Atatürk

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım Hikmet-Şevket Şüreyya ile Atatürk"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA NOTLARI

MUSTAFA EKMEKÇİ___________

Nâzım Hikmet-Şevket

Süreyya ile Atatürk...

Nâzım Hikmet hapse girdiği zaman Atatürk, Şevket Süreyya'yı çağırarak şöyle der:

- Sen git, kendisiyle konuş. Nâzım, büyük şair. Hiçbir zaman, böyle bir şair gelmez. “Çıktığım zaman konuş­

mayacağım” desin, söz versin, komünizmle ilg ili olarak

konuşmayacağına, yazmayacağına söz versin, ben onu oradan çıkartacağım!

Şevket Süreyya Aydemir, buna çok seviniyor, sevinç­ le gidiyor cezaevine, Nâzım’a Atatürk'ün sözlerini ileti- ı yor. Nâzım Hikmet, Şevket Süreyya’nın anlattıklarını tepkiyle karşılıyor, kabul etmiyor; çok kırıcı konuşuyor:

- Sen! diye başlıyor konuşmasına; verip veriştiriyor,

veriyor son yanıtı Mustafa Kemal’e: Ben yolumdan,

idealimden dönmem! Çıkarsam, yazarım da, konuşu­ rum da.

Nâzım, onu kırmıştı ama, Şevket Süreyya yine kırılma­ mıştı. Nâzım Hikmet’i hep sever, çalışma odasında, kol­ tuğunun arkasında, yağlıboya bir Nâzım Hikmet tablosu her dönemde durur.

Yukarıda anlattığım olay, belki hiç yayımlanmadı, ilk kez yayımlanıyor. Şevket Süreyya bunu, oğlu Ertuğrul Aydemir'e anlatmış, ondan dinledim.

Nâzım, Şevket Süreyya, Vâ-Nu, bu üç arkadaş, Rusya’da kendi aralarında ant içmişler, söz vermişlerdi: Türkiye’ye dönünce, diplomalarını yakacaklar, devlet­ ten iş istemeyeceklerdi. Şevket Süreyya buna uymamış, Türkiye’ye dönünce, önce "Kadro"yu çıkarmış, daha sonra da, kendisi ekonomist olduğundan Türkiye’de, Ankara'da “ Ticaret Lisesi"n\ kurmuştu.

Cumhuriyetin onuncu yılında, Mustafa Kemal, ünlü konuşmasını yaptıktan üç gün sonra, 2 Kasım 1933’te, Ankara Ticaret Lisesi ni gezip şunları yazar:

“ Gördüklerim yüreğimi sevinç ve umutla doldurdu. Türk çocuklarımı) yüksek kabiliyetine inanım tamdır, bu­ nun binbir delili görülebilir. Fakat bugün burada gördü­ ğüm eser her halde, görülmeye ve takdir olunmaya değer en kıymetli b ir beşarettir (müjdedir). Bir bilgi yapı­ sında yetişmek fırsatına erişen çocuklarımızı tebrik eder

ve memlekete faydalı olmalarını dilerim.

Kıymet ve kudretini canlı eseriyle göstermiş bulunan Müdür Şevket Süreyya Bey'i takdir eder ve kendisinin daha geniş çalışma eserlerini iftiharla göreceğime olan inanımı beyan eylerim.

Gazi Mustafa Kemal”

Atatürk'ün elyazısının üzerinde "2likinci Teşrin 1933”

tarihi var. Bu belge, uzun yıllar bir levha üzerinde yazılı biçimde, Ankara Ticaret Lisesi'nin girişinde dururdu. Ti­ câret Lisesi’nin müdürüyle konuştum, "Benim odamda"

yanıtını verdi. Şevket Süreyya Aydemir, sağlığında, Ata­ türk’ün bu övgüsünü kitaplarına almadı. Aydemir’in ölü­ münden sonra "Tek Adam " kitabının 10. basımına kon­ du.

Yazının başlığını "Nâzım Hikmet-Şevket Süreyya ile Atatürk" diye köydüm. Şevket Süreyya, hep arada kal­ mıştır da ondan. Mustafa Kemal’i, O ’nun devrimlerini sevmektedir. Ancak, arkadaşı Nâzım'ı da sevmekte, iki­ sinden de geçememektedir. Şevket Süreyya'nın yaşa­ mı, bunun örnekleri ile doludur. Nâzım, arkadaşı için en ağır şiiri yazmış, Şevket Süreyya buna hiç aldırmamış­ tır. Uğur Mumcu, "Kırkların Cadı Kazanı "adlı kitabında,

"Aydemir, ne zaman Nâzım'dan söz etse gözleri yaşa­ rır; titreyen sesiyle Nâzım ‘dan şiirler okurdu "der.

Aynı kitapta, şu satırlar da var: "Nâzım Hikmet, 1938 yılında Harp Okulu davası nedeniyle tutuklanmadan An­ kara'da Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer ile görüşür. Şevket Süreyya bu görüşmeyi Avcıoğlu'na (Doğan) şöyle anlatır:

“ Cüretli bir karar içindeydim. Nâzım’ı Ankara'nın en ürkeceği insanları ile tanıştıracak ve onu Ankara'nın en çekineceği yerlerde dolaştıracaktım. Kısacası onu An­ kara’ya ısındıracaktım. Hem de ondan hiçbir fedakârlık istemeyerek. Davası, halkın davası değil miydi? O halde dünyada, bize ondan daha yakın, Türk halkından daha sevilmeye, işlenmeye layık hangi halk var?"

Şevket Süreyya Aydemir, o zamanlar, yani 1930’lu yıl­ larda, şimdiki Şehit Ersan Caddesi üzerinde, İnönü’nün

"Pembe Köş/c"ünün az yukarısında, solda pembeye bo­ yalı bir Ankara evinde oturur. Nâzım Hikmet’e orada yemek verir. Eve yaya giderlerken Nâzım ikide bir geri dönüp bakmaktadır; bunu Şevket Süreyya’nın yakın dostlarından Aysel Hanım’dan dinlemiştim; Nâzım, Şev­ ket Süteyya’ya:

- Beni Şükrü Kaya takip ettiriyor! der.

Şevket Süreyya, Nâzım Hikmet, Emniyet Genel Müdü­ rü Şükrü Sökmensüer, bir de Basın-Yayın Genel Müdü­ rü Sadri Ertem bu evde yemek yerler. Nâzım, önce bu buluşmaya "olm az" demiş, ancak sonra "peki" demiş­ tir. Nâzım, Ispanya iç savaşı için yazdığı şiiri okur. Şükrü Sökmensüer duygulanır. Sonra şöyle der:

- Nâzım, bu şiirde ne komünizm ne kapitalizm var. Bu şiirde anlatılan bir halkın isyanıdır. Tıpkı bizim İstiklal Savaşı’mızda olduğu gibi. Ama ne yazık ki, hiçbir Türk şairi, bu destanı dile getirmedi. Yazık değil m i Nâzım? Bizim halkımızın isyanı ve savaşı yanında Ispanya iç sa­ vaşı çocuk oyuncağı kalır. Anadolu destanını yazsana Nâzım sen, Anadolu destanını yaz...

Afet Inan’ın kızı, araştırmacı Arı İnan, yıllar sonra Şük­ rü Sökmensüer’i konuşturur, konuşmaları banda alır. Uğur’un kitabında bu ilginç bölüm de var.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

SEVSAY: Türkiye’de, merhum Cemal Reşit Rey ile 9-10 yıl süren çalışmala­ rımdan sonra uzun bir süre Viyana Mü­ zik Akademisi’nde Kompozisyon ve Or­ kestra

sürekli olarak Köln de oturuyor Iş için Münih'e geldiğinde acı kahvemi içmesinde garipsenecek bir taraf görmüyorum" diyor MEHMET AKTAN.. M ÜNIH’ten