• Sonuç bulunamadı

Halkla ilişkiler mesleğinin annesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halkla ilişkiler mesleğinin annesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

♦a

*

SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1995 PAZAR

8

PAZAR K O N U Ğ U

LEYLA TAV ŞANOĞLU

- Türkiye ’de halkla ilişkiler mesleğini

hep sizin başlattığınız söylenir. Bu gerçek­ ten böyle mi?

MARDİN - Sanmıyorum. Benden önce ya da benimle birlikte az sayıda da olsa bir­ takım değerli kişilerin de bu işi yaptıkları­ na inanıyorum. Diyelim ki halkla ilişkiler mesleği benimle hareketlendi. Birkaç yıl süreyle on tane müşterim vardı. Çok mut­ luydum bu şekilde çalışmaktan. Evde çalı­ şıyordum. Bugün artık ben, “Evden çalış­

maya başlamak halkla ilişkilerin prensibi"

diyorum. Öncelikle danışman olarak evden başlıyorsunuz. Bu aşamada tek müşteriniz vardır. Çünkü tek müşteri ancak masrafı karşılar. İkinci müşteri edindiğinizde biraz da para kazanmaya başlıyorsunuz. Üçüncü müşteriyi aldığınızda artık biraz daha pro­ fesyonel olmanız lazım. Bu aşamada bir büro tutarsınız. Bir sekreteriniz, ya da bir yardımcınız olur. Üçüncü müşteriden son­ ra ayağınızın üzerine basıyorsunuz. Bugün bu “highway" denilen uluslararası teknolo­ ji bul varlan açıldıktan sonra gün gelecek danışmanlık ofisleri azalacak ve herkes ye­ niden evinden çalışmaya başlayacak.

- Ama burada bir tehlike var. Uluslara­

rası bilgisayar sistemlerine bağlandığınız zaman da her an bir başkasının sizin bil­ gisayarınıza girip bilgi çalması olasılığı var...

VLARDİN’ - Evet, bu ahlaksızlığın kesin

SUNUŞ

Türkiye ’deki halkla ilişkiler mesleğinin deyim yerindeyse bir

“ana "sı var. Bu da eski gazeteci, sanatçı ve halkla ilişkiler uzmanı olan Be tül Mardin. Her ne kadar kendisini “d inozor” gibi görüyor ve

Spielberg 'in ünlü film i “Jurassic Park "tâki yaratıklardan biri olarak

kabul edip kendi kendisini bir anlamda gırgıra alıyorsa da Betül Mardin gençliğini ve genç düşünmeyi hiç kaybetmeyeceklerden. Son olarak

da bu ay başında Cenevre de düzenlenen bir törenle Uluslararası Halkla ilişkiler Derneği 'nin (IPRA)

1995 yılı dönem başkanlığını üstlendi. IPRA üyelerinin, her dertlerine koşmaya çalıştığı için "anne ” olarak adlandırdıkları Betül Mardin ’le Türkiye ve dünyada halkla

ilişkiler mesleği, IPRA 'nın étkinlikleri ve Türkiye yi yönetenlerin kendisinden Türkiye 'nin

tanıtımı için hiçbir girişimde bulunmamaları konularını konuştuk.

MARDİN - Pek çok... Ama acı olan şey bizim Halkla İlişkiler Demeği’yle temasa geçememiş olmalarıydı. Bana sordular. Ad­ reslerini, telefonlannı gönderdim. Gelecek yıl yayımlanacak kitapta yer alacak. IPRA müthiş bir kuruluş. Dünya çapında bir ağ kurdu. Ne istesen sana yardımcı oluyorlar. Bir yere gitsen hemen yetişiyorlar. Sen ge­ rektiğinde onlara yardımcı oluyorsun. Tür­ kiye’nin tanıtımı açısından benim Türk ol­ mam çok önemli. Bir kere 1030 kişi bu yıl- ki başkanın Türk olduğunu biliyor.

Bir de ben bu yılı “Hoşgörü Yılı” (Year of Tolerance and Mutual Understanding) ilan ettim. Bu bağlamda “Ben çok hoşgörü­

lü bir insanım. Bunun da kanıtı örneğin si­ ze katlanmam” diye şaka yaptığım zaman

çok gülüyorlar. Çoİc sık konuşmalar yapıyo­ rum. Hiç durmadan konuştuğum için bun­ ları renklendirmek amacıyla her konuşma­ mın başına bir ünlü düşünürün hoşgörüyle ilgili sözleriyle başlıyorum. Şimdi alıştılar, kimin sözleriyle konuşmaya başlayacağımı bekliyorlar. Cenevre’deki başkanlığı dev­ raldığım konuşmama Mevlana’nm sözle­ riyle başladım. Türkiye’nin tanıtımı için bundan başka yapabileceğim bir şey yok. Çıldırırsanız bir şey çıkmıyor. Ama bir Türk başkan olarak iyi birisim bırakabilirsem bu da çok önemli. Bazı toplantılarda Türkiye hakkında soru sormak ihtiyacını hissedi­ yorlar. Tabii ona göre cevap veriyorsunuz. Örneğin İngiltere’deki bir toplantıda beni Kürtlükle ilgili sıkıştırmaya çalıştılar. Ama

Halkla ilişkiler mesleğinin annesi

t

olarak önüne geçmek lazım. Bunları hallet­ medikçe ve insanlara yeni ahlak değerleri vermedikçe evden çalışmaya dönmek tabii ki olmaz. Biz bundan dolayı Türkiye’de ya­ şayan insanlar olarak hâlâ uluslararası bil­ gisayar ağlarına nasıl girelim diye düşünü­ yoruz. Dünyada “companv man” (şirketin adamı) diye bir kavram var. Böyle kişi­ ler, “Önce şirketim ya da önce ülkem,”di- yorlar. “Önce ben," dendiği anda ahlak di­ ye bir şey kalmıyor. Bu tipler köşeyi dön­ mek için her şeyi yapıyorlar. “Ben başkası­

nın bilgisayarına girmem. Ben çalıştığım şir­

ketin listelerini alıp şirketi terk etmem”kav- ramımn yeniden yerleşmesi lazım.

- Halkla ilişkiler mesleğinde çalıştığı şir­

ketin müşteri listesini, raporları alıp giden­ lere çok mu rastlanıyor?

MARDİN - Bu tür olaylar çok oluyor. Bir

reklamcıyla konuşuyorsunuz, “Adamı yetiş­

tirdim. Ama müşterimi aldı, gitti” diyor.

1971-72 yıllarında İngiltere'de oturduğum sırada bir şirketin pazarlama ve halkla iliş­ kilerini götürüyordum. Satış müdürü bir Hintliydi. Bu Hintli, şirketin bütün müşte­ ri listelerini alarak gitti. Şirket de birkaç yıl sonra iflas etti. Her neyse... Ben, evden ça­ lışarak bir süre halkla ilişkileri götürdüm. Ama bir noktada tıkandım. “Ben artık yurt-

dışmda çalışmak, kanatlarımı kullanmak is­ tiyorum" dedim. Türkiye’de çalıştığım sü­

re içinde tam olarak halkla ilişkiler yapıp (yapmadığımı dahi bilemiyordum. Çünkü Otokritiğim yoktu. Kararımı vererek kendi­

mi Londra’da bir şirkete halkla ilişkiler uz­ manı olarak tayin ettirdim. Orada gördüm ki bazı şeyleri tamamıyla el yordamıyla yapmışım. Pek çok hatamı görürken çok da iyi bir yolda olduğumu sezinledim.

O yolda dört yıl yürüdüm. O sıralarda Türkiye’de bir Halkla İlişkiler Demeği ku­ ruldu. Demek ki 20-30 kişi burada halkla ilişkiler mesleğine girmişlerdi. O zamanki teknolojiyi kullanarak onlara teleks mesaj­ ları çekerek kutladım. İstanbul Festivaü’nin ilk yılında Nejat Eczacıbaşı beni yardıma çağırmıştı. Geldim, bir ay kaldım; yeniden Londra’ya döndüm. Daha sonra yeniden festivaller için geldim. Bu gelişlerimden bi­ rinde de Alaaddin Asna'yla tanıştım. Onun­ la A ve B Halkla ilişkiler Şirketi’ni kurduk. Cagaloğlu’nda küçücük bir odada tek bir adamla işe başladık. Bir süre sonra iş otur­ maya başlayınca Teşvikiye’de bir apartman dairesi tuttuk. Çalışanların sayısı 5-6'ya çık­ mıştı. Bunun ardından Harbiye’de bir yere geçtik. Aradan da sekiz yıl gibi bir zaman geçmişti. Bu sekiz yılın sonuna doğru ben yorulmaya başladım. Hissettim ki ben daha başka şeyler yapmak istiyorum. Dolayısıy­ la 1984’te A ve B’den ayrıldım. İki yıl ka­ dar tek başıma alıştım. Bu iki yılın sonun­ da bir reklamcı arkadaşım,‘Sen yeniden

PORTREj

BETUL MARDİN

1927yılında İstanbul'da doğdu. Ortaöğrenimini Amavutköy Amerikan Kız Koleji 'nde tamamladı. ¡956-58 ardında Tercüman gazetesinde çalıştı. 1958-67yıllarında eşi Haldun Dormen 'in kurduğu Dormen Tiyatrosu 'na katkılarda bulundu. ¡ 964 'ten 1966’ya kadar TRT’nin radyo bölümünde program uzmanı olarak görev yaptı. 1966 'da Ingiliz yayın

kurumu BBC'nin televizyon kursuna katıldıktan sonra TRT televizyonunun oyun bölümünü kurdu.

1967 'den bu yana halkla ilişkiler uzmanı olarak çalıştı ve Türkiye'de halkla ilişkiler mesleğinin öncülerinden oldu. 1992 de, 15 yıldır üye olduğu Uluslararası Halkla ilişkiler Derneği 'nin (IPRA) yönetim kuruluna seçildi. Muhasip üye olarak görev

yaptı. Son olarak da IPRA 'nın 1995 için dönem başkanlığına seçildi.

ürkiye’de halkla ilişkilerin kurucusu olarak bilinen Betül Mardin şimdi Uluslararası Halkla

İlişkiler Demeği’nin (IPRA) başkanı. Dünyada çok etkili olan IPRA’nın başında bir Türk’ün

olması büyük bir reklam. Betül Mardin, Türkiye için özel bir şey yapmaya gerek yok diyor ve

ekliyor: “Çünkü böyle bir kurumun başında olmam ilgiyi Türkiye’ye yöneltmiş durumda.”

müessese haline gelmelisin’ öğüdünü ver­

di. Bu öğüdü dinledim. Genç iki ortakla İmage Halkla ilişkileri kurdum. Bu ortak­ larımı almamın bazı nedenleri vardı. Anla­ mıştım ki gençlerle birlikte olursan çok da­ ha saygılı bir ortamda çalışabiliyorsun. On­ lar senin ustalığını kabul ediyor. Sen de on­ ların gençliğinden dolayı enerjini kazanı­ yorsun.

- İm age’ı kurduğunuz zaman kaçyaştn-

daydınız?

MARDİN -Sekiz yıl olduğuna göre de­

mek ki o zaman 59 yaşındaymışım. Bu genç ortaklarımla çok iyi geçindik. Her zaman bana saygılı oldular. Onları çocuklarım gi­ bi severim. Birlikte çok ilerledik. Daha son­ ra Cemal Noyan ve Cemal Karman adlı iki erkek ortağımız daha oldu, işe 2-3 kişiyle başlamıştık; bugün 45 kişiyiz.

- Çalıştığınız kişiler daha çok erkek mi

kadın mı?

MARDİN - Ağırlıkla kadın. Bize erkek­

ler gelmiyor. Biz de zaten onları almıyoruz. Muhasebecimiz, avukatımız, hesap uzma­ nımız, şoförlerimiz, odacılarımız erkek. Ama ondan itibaren herkes kadın. Sanıyo­ rum bu eğilim ailelerde, “İlle çalışmak isti­

yorsan Betül Hanım’ın yanında çalış” eği­

limiyle başladı.

- Peki Batı standartlarına göre teknolo­

jik durumunuz nasıl?

MARDİN - Teknolojide zayıfız. Batı'da hazırlanan haber bültenleri, basılan kartvi­ zitler bile bambaşka. Bizde bir haber bülte­

ni şöylesine hazırlanıp faksla geçilebiliyor. Batı standartlarını yakalamak istiyorsak uluslararası alanda çalışmamız lazım.

-Ş u anda dönem başkanlığını yaptığınız Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IP- RA) ne zaman ve ne amaçla kuruldu? Bi­ ze bununla ilgili biraz bilgi verir misiniz?

MARDİN - ilk kez böyle bir demek ku­

rulması fikri 1949’da oluşmuş. Ama der­ nek 1955’te kurulmuş. HollandalI, Ingiliz ve Amerikalı delegeler buna önayak oluyor. Birde Avustralya, Kanada, Belçika, İtalya, İsviçre’den de gözlemciler katılıyor. Altı yıl boyunca sürekli konuşuyorlar. Nihayet 1 Mayıs 1955’te IPRA’yı kuruyorlar. IPRA ilk kurulduğunda başkan ve genel sekre­ ter,ikisi de Ingiliz. Başka iki İngiliz üye da­ ha var. Aralarına Fransa’dan üç kişi, Hollan­ da’dan üç kişi, Norveç’ten üç kişi, Ameri­ ka’dan üç kişi alıyorlar. Amaçları mesleki yönden gelişmeler sağlamak. Mesleğin so­ runlarını çözüp ne yapabileceklerini düşün­ mek, üyeleri toplarken standardı yüksek tut­ mak, aldıkları üyelerin de gelişmesi ve olan standartlarının yükselmesine çalışmak... Özetle, halkla ilişkiler mesleğinin gelişme­ sine yönelik çalışma yapmak... Başlangıta karanlıkta, el yordamıyla yönlerini bulma­ ya çalışıyorlar. Başkan dokuz yıllığına se­ çiliyor. Ama böyle bir dernekte dokuz yıl başkan kalmanın çok güç bir iş olduğunu gördükleri için bunun süresini üç yıla indi­ riyorlar. İşler yerli yerine oturduktan sonra iki organ kuruluyor. Yönetim kurulu karar­

ların yürütülmesinden sorumlu olan organ. Bir de temsilciler meclisi var. Bu mecliste bütün ülkelerin temsilcileri bulunuyor. Yö­ netim kurulu, temsilciler meclisiyle yılda iki kez toplanıyor. Yani iki organdan birisi yasama, diğeri de yürütme organları. Yılda iki kez yapılan toplantıları mutlaka değişik yerlerde yapmaya mecburlar. Örneğin ilk toplantı Macaristan’daysa İkincisinin Çin’de olması tercih ediliyor.

- Bu yıl nerelerde toplanacaksınız?

MARDİN - Önce Paris’te toplanacağız;

oradan Kuala Lumpur’a gidiyoruz. Bundan önceki toplantıyı Avustralya’nın Perth ken­ tinde yaptık. Kuala Lumpur’dan sonra Ma­ caristan’da, onun ardından da Çin'de olaca­ ğız.

- Şimdi ele alacağınız sorun nedir?

MARDİN - Paris’teki toplantıda 21. yüz­

yılda yeni araçlar ve yeni metotlar konusu ele alınacak. IPR A’nın merkezi Cenevre’de. Zaten benim dönem başkanlığına getiril­ mem nedeniyle düzenlenen tören de orada yapıldı.

- Özellikle üzerinde önemle durduğunuz

bir konu var mı?

MARDİN - Çevre sorunu üzerinde önem­

le duruyoruz. Bu sadece Türkiye değil, bü­ tün dünyada da felaket boyutlarına gelmiş durumda. 1992’de Rio de Janeiro’da düzen­ lenen çevre konferansından sonra “Agenda 21” başlıklı 800 sayfalık bir belge yayım­ landı. Bu belgede bazı kararlar yer aldı. Bu kararlardan bir tanesi şöyle: “Gelişmiş ülke­

ler, gelişmemiş ülkelere, ormanları kesmeye mecbur kalmamaları için parasal yardım yapsınlar. Gelişmemiş ülkeler ayrıca, özellik­ le ozon tabakasının korunması için sanayi üretimlerine de dikkat etsinler.” Ama geliş­

miş ülkeler karar alınır alınmaz, “Bizonla­

ra söyleriz. Sözümüzü dinlerler, ormanları kesmezler" diyerek hiçbir şey yapmamış.

Aradan iki yıl geçti; ortada hiçbir şey yok. Şimdi yeniden o konuya dönülecek.

- Peki, siz IPRA’nın dönem başkanı ola­

rak Türkiye ’nin tanıtımı için bir şeyler yap­ mayı düşünüyor musunuz?

MARDİN-Türkiye’nin tanıtımı diye bir

şey yok gündemde. Ben Türküm ya... Tür­ kiye’nin tanıtımı o... IPRA’da herkes Türk olduğumu biliyor. Bu bir... Türk olduğumu bildikleri için Türkiye’ye biraz daha ilgi du­ yuyorlar. Artık birileri Türkiye’ye gelmek is­ tiyor. Eskiden bu hiç olmayacak bir şeydi. Yazdan bu yana Türkiye’ye IPRA bağlantı­ lı iki konuşmacı geldi. Bunlardan birisi In­ giliz, öbürü isveçli. Cenevre’deki tören de çok etkili oldu. Bir kere inanılmaz bir Türk topluluğu vardı; 80 kişi filan... Türkiye’den

Bülent Eczacıbaşı, Rahmi Koç, Suna ve İnan Kıraç, Selahattin Beyazıt gibi isim­

ler gelmişti. Birde İsviçre’ye yerleşmiş Türk işadamları vardı ki onların havası tabii ki başkaydı. Hepsi de demokrat, yol yordam bi­ len, şık hoş insanlar... Maganda güruhu de­ ğil yani. Cenevre’de bunu gördüler...

- IPRA ’da Türkiye ’den çok sayıda dele­

ge var mı?

sonradan da çok mahçup oldular. O insan­ larla konuşmaya başladıktan sonra artık si­ ze insan hakları ihlallerinden söz edemi­ yorlar.

- Peki hükümet sizden tanıtım için her­

hangi bir şey istedi mi?

MARDİN - Hiçbir şey. Ne beni kutladı­ lar, ne de ben onlara bir şey söyledim.

- A m a üstlendiğiniz görev Türkiye’nin tanıtımı açısından çokönemli. Bundan ya­ rarlanmayı düşünmediler mi?

MARDİN - Hiçbir şekilde düşünmediler. İÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Nükhet Güz, Cenevre’deki törene kalktı, geldi. Ben oradayım diye hiçbir şpkilde kendi reklamı­ nı da yapmadı.

- Sizin başkanlık döneminiz IPRA’nın

kuruluşunun 40. yılına rastlıyor. Kırkıncı yıldönümü için bazı projeleriniz olduğunu duydum. Bunlardan söz eder misiniz?

MARDİN - Kırkıncı yıl kutlamaları dü­ şünüldüğü zaman ben öncelikle dünyanın dört bir yanında dağınık olan üyelerimizi düşündüm. Bu 1030 kişiyi bir araya topla- yamayacağımıza göre herkes kendi ülke­ sinde bir şeyler yapsın dedim. Bunun pro­ jesini hazırlayarak yönetim kuruluna açık­ ladım. Üyelerimizden birisinin çalıştığı Voi- tas adlı Hintli bir şirket var. Bu Voltas şir­ ketinin sahibi benim projeyi duyunca bu projenin sponsorluğunu üstlenmek istedi­ ğini söyledi. Herkes çok şaşırmıştı. Şimdi Voltas şirketi 100 bin dolarla bizim proje­ nin sponsorluğunu üstlendi.

- Türkiye ’deki etkinlik nedir?

MARDİN - Daha sonra gerçekleştirile­ cek. Ama Istrancalar’da bir orman yapıla­ cak. Burada ilginç bir şey Mauritius’da dü­ zenlenecek etkinlik. Bir seminer düzenli­ yorlar. Konu başlığı da “İş sektöründe gü­

venilirlik”. Birde ortaokul ve üniversite öğ­

rencileri için halkla ilişkiler forumu düzen­ leniyor. Sonra mayısta bütün dünyadaki üyeler kendi basınlarına birer basın bülteni verecekler.

- Peki, bir kutlama gecesi gibi bir şey ya­

pılacak mı?

MARDİN - Paris’te bir öğleden sonra kut­ laması yapılacak. Önce ben konuşacağım. Ardından 1955’teki ilk başkan ve eski Fran­ sa cumhurbaşkanlarından de Gaulle’ün halkla ilişkilerini yürüten kişi konuşacaklar. Üçümüz de epeyce yaşlı olduğumuz için o kutlama törenine “Jurassic Park-2” adını taktım. Öğleden sonra 16.00’da konuşmalar bitince herkese şampanya ikram edilecek.

- IPRA dönem başkanı olduğunuzda

üyeler size herhangi bir özel ad taktılar mı ?

MARDİN-Daha başkanlığı üstlenmeden önce bana “anne” (mother) diyorlardı. Her meselelerinde annelerinden yardım istiyor­ lar. Ben de elimden geldiği kadar onlara yetişmeye çalışıyorum.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kişi, kurum ve kuruluşların iç ve dış çevreleriyle olumlu ilişkilerin kurmasını sağlamak, etkili ve verimli bir etkileşim

Örgütlerin dışındaki hedef kitlelere karşı yapılan halkla ilişkiler çalışmaları ve çabaları, örgütün toplum tarafından kabul edilmesi bakımından önemlidir..

• Halkla ilişkiler çalışmalarının, hangi alanlarda yoğunlaştırılacağı ve hangi yöntem ve araçların kullanılacağının bilinmesi , gerçekleştirilecek halkla

(gazeteler, dergiler, broşürler, bültenler, faaliyet raporları, el kitapları, yıllık raporlar, mektuplar, el ilanları, afişler ve pankartlar)..  Gazeteler; her yaştan her

 Onaylanmış halkla ilişkiler programlarına destek olunması,  Yıllık halkla ilişkiler programlarının planlanması-düzenlenmesi,  Yapılması düşünülen halka

Özel sektörde, öncelikle işletmenin daha verimli olmasında, daha üretken olmasında ve işletmenin olumlu imaj elde edilmesinde ve tanıtımında halkla ilişkiler önemli bir

 Halkla ilişkiler uygulamalarında önemli olan “hedef kitleye” nasıl ve ne zaman ulaşılacağı ve hedef kitleye ne iletileceğidir..  Halkla ilişkilerde araştırma,

Hedef kitle, halkla ilişkiler çalışmalarında gerçekleştirilen tüm etkinliklerin yönlendirdiği, bu etkinlikleri sonucunda kendilerinden eylem ve düşünce değişimi