23 HAZİRAN 2000 CUMA
BİR BAKIMA
SERVER TANtLLİ________
Mîna Urganın
Arkasından...
Yaşamımı onca etkileyen Murat Sanca’nın çev resinde tanıdığım iki insanın hem kişilikleri hem de dostluklan benim için ayrı bir değer taşıdı hep. Onlardan biri Berna Moran, öteki de Mîna Ur- gan’dı. Kişilikleri çarpıcı, dostlukları yapıcı oldu; çok şey de öğrendim kendilerinden. Yaşamın akı şına ne diyebiliriz ki? Önce Murat Sanca çekilip git ti, sonra Berna Moran, şimdi de Mîna Urgan.
Çevrem gitgide daralıyor mu ne?
Ama hayır böyle sorular yersiz. Dünya, kalan dostlarla da anlamlıdır. Hatta düşmanlarla! Yani
“daha insanca bir dünya” adına vereceğiniz kav gayla! Onu sürdürmeye bakmalı. “Evvelgiden ah baba selam olsun erenler” diyerek...
★
Mîna Urgan’ı, herkes gibi ben de, akademik ça- lışmalanndan tanıdım. İstanbul Üniversitesi Ede biyat Fakültesi Ingiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün bu saygın hocası, arkasında yüklü ve değerli bir miras bırakmıştır. Shakespeare’siz, Thomas Mo- re’süz, D. H. Lawrence ve Virginia VVoolfsüz, Graham Greene’le Aldous Huxley’siz edeme yeceğinize göre, bu miras size çok şey kazandı racaktır. Dilimizde ilk kez dikilmiş ciddi bir anıt ola rak, beş ciltlik Ingiliz Edebiyatı Tarihi’ne sırtınızı vererek ve alabildiğine güven içinde atınızı istedi ğiniz gibi koşturabilirsiniz.
Başka hiçbir şey yazmasaydı da, sadece bu ça- lışmalanna dayanarak, Mîna Urgan kültürümüze yaptığı katkıdan dolayı saygın bir yere otururdu.
Ne var ki o başka şeyler de yazdı.
Ingiliz edebiyatı meraklısı bir çevrenin dışında bütün bir ülkenin hemen her çevreden binler, on binlerce okurunu arkasından çekip götürmesi de, onlarla oldu.
Bir Dinozorun Anıları’yla yaptı bunu.
Dünyayı gezerken edindiği gözlemler de önem liydi; onları da Bir Dinozorun Gezileri adlı son bir kitabında okurlarına ulaştırdı.
Büyük yankıları oldu bu kitapların; hele hele bi rincisinin.
Neydi yaptığı aslında?
Yazdıklarına gösterilen ilgiye şaştığı oldu: Bu topluma onca aykırı olduğu halde nedendi bu il gi? “Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazı yorum” diye sordu da.
Ama olan şuydu gerçekte: Cumhuriyet tarihinin pek görkemli ve onurlu bir dönemi yaşanmıştı. Ne var ki, arkasından, özellikle de 50’lerle beraber bir ihanetle de karşılaşmıştı rejim. Bir parça nefes al dıran 27 Mayıs’tan sonra, savrulma, hele hele 12 Eylül’ le ayyuka çıkmıştı. Hayasız bir liberalizm po litikası, Cumhuriyet’in ilkeleri tasfiye edilirken, top luma “yükselen değerler” adına, soygunu, köşe dönmeciliği, gemisini kurtaran kaptan bireyciliği ni şırınga ediyordu. Bütün bu yapılanlarla aynı za manda belleği iğdiş edilen topluma, birinin çıkıp hatırlatmalarda bulunması, Feridun Andaç’ın de yimiyle “belleğe dönüşü” sağlaması gerekiyordu.
Mîna Urgan işte bunu yaptı.
Yaşadığı dönemi anılanna dayanarak belgeledi. Çarpıcı bir ironi ile, bir “dinozor”du karşımızda konuşan.
Canlı ve kalıcı bir şey vardı söylediklerinde; top lum, çürümüşlüğü ve kokuşmayı yaşadığı için, d i ri olanı fark etmekte gecikmedi. Tıpkı yaşadığı gi bi yazdıklarında da içten ve dürüst olduğunu gör dü okur. Yaşama bakışı ve insansal özellikleri ilgi çekiciydi. Topluma “aykın” olduğu anlarda bile bir dürüstlük vardı. Kimi kadın politikacıların alçalttı ğı, bilinçsiz türbanlı takımının ise yobazlığa boyun eğerek düşürdüğü kadın imgesine karşı, sağlam değerleriyle ayakta kalan kadını da temsil ediyor du. Bir aydın, bir hümanist, bir laik cumhuriyetçi, bir demokrat, bir sosyalistti karşımızdaki. O bütün lüğü de ortaya koyuyordu. Bütün bunları da zen gin bir bilgi birikimi ile yapıyordu.
Özetle, Mîna Urgan’ın son yıllarda, büyük okur yığınlannca birden kucaklanmasında ne bir rast lantı vardır bana göre, ne gelgeç bir heves. Dip ten gelen bir dalga, bir için için bekleyiş, sonunda okurla yazarını buluşturmuştur. Mîna, tam zama nında gelmiş ve alabildiğine cesaretle putlan kır mıştır. Aramızdan ayrılıp giden de en başta işte bu cesur insandır.
“Giden” dedim, hayır; bu toplumda, yobazlığa, gericiliğe, ırkçılığa, sömürücülüğe karşı kavga sür dükçe, Mîna Urgan da hep aramızda yaşayacak; sosyalizmden, sevgiden, kardeşlikten, aydınlıktan yana kalemi ve düşünceleriyle, bize hep daha iyi yi, daha güzeli, daha özgür ve daha insanca olanı hatırlatacak...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi