• Sonuç bulunamadı

Fikret Fikret FikretFikret ihtifali Fikretin aşiyamna [şi'ir] tehlikeler : Mahalle nikâhı.İÇİN D E İv İTevfik Tevfik Tevfik Tevfik BüyükIctima'i tehlikeler : Mahalle nikâhı. )Yeni moda hidınet mukavelesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fikret Fikret FikretFikret ihtifali Fikretin aşiyamna [şi'ir] tehlikeler : Mahalle nikâhı.İÇİN D E İv İTevfik Tevfik Tevfik Tevfik BüyükIctima'i tehlikeler : Mahalle nikâhı. )Yeni moda hidınet mukavelesi"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tevfik Fikret Fikret

Fikret Fikret

Fikret ihtifali

Fikretin aşiyamna [şi'ir] tehlikeler : Mahalle nikâhı.

İ Ç İ N D E İv İ Tevfik Tevfik Tevfik Tevfik Büyük

Ictima'i tehlikeler : Mahalle nikâhı. ) Yeni moda hidınet mukavelesi

f

ŞaMriıı rebabı [ kıt‘a ] Amerika hegemoniasi Hk yağmur [ Şi‘ir ] Gönlümün hikâyesi » Aşk kasideleri » A‘malıkdan kornnma çareleri

L E R Ictihad Ra’uf Ahmed Falih Rifki tetihad trfaıı Emin Avukat t. Emin AB. DJ. Dr. G. Le Bon Sabri Es’ad t. Emin Salih Zeki

Halk için tibbî sütun

(2)

Yeni Neşriyyat :

Kiralık konforlu m eskenler

G Ü L

ve

L ale b a h çe le rin d e

Yahya Sa’im Beyin şPirleri mecmuası B6 sahifelik , 30 kuruş .

Yahya Sa’im B. Rind Nedimin

Bir nim ııeş’e say bu cihanın baharını, Bir sağeri keşideye tut lalezarını.

beytini kitabının üstüne yazmış ve bunu yap- dığı eyi olmuşdur. Şiirleri Divan edebiyyatile mucaveretini muhafaza

etmekdedir-Giineşler, malılar, fişinde hayran ağlasın gülsün diyor. Fakat güneşle ayın ‘ayni zeman ve me­ kânda mevcud olmadığı mülâhazası kendiliğin den doğuyur. Yahya Sa’im Beyin şiirlerinde ilham ve bilhassa ahenk eksik değildir.

Posta kutusu :

G ü zid e N a m ık II. a :

Muhabbetin Cehennemi yokdur onun yalnız cenneti ve cinneti vardır . Parnassien fraıısız şairlerini okuyun , istidadınız inkişaf edecek.

E l’a z iz li H a y ri B e y e :

Şaire ağlamak yakışmaz ağlatmak yakışır, fakat ceniiyyetin zalim ve muzlim yaralarını göstererek; yaralayarak değil D a h iliy i' k o ­

ğ u ş u manzumesi gibi, ağlatan şiirler isteyiniz. C ela li z a d e y e :

Sizde şairliğin ateşi var mahrukat lâzım , mahrukat az olunca ateş , alev yapmaz şu’le yapmaz . Yüreğiniz ümidler, emeller , elemler ve devalarla dolsun.

A n k a ra d a M. N. B ey e :

Yekta B. Ankarada verği temyiz komsiyonu a‘zasındandır.

‘A M EL İ R U H İY Y A T

« Sa'ati haziranın kararsızlıkları » adile Dr.Gustave Le Bon un neşr etmiş olduğu bir kitabın tercümesidir 223 sahifeli bir kitabdır . Devlet adamlarını , meb'usları . muallimleri , terbiye ve tedris işlerinde bulunanları, vali ve kaymakamları son derecede ‘alakadar eder . Eyi kâğıd üzerine basılmışdır. fi. 100 k. dur .

İctih a d E v in in ik in c i k a tın d a bir d a ’ire k ir a lık d ır . 5 od a bir s a lo n ik i k ıla r v e bir b a n y o su o la n bu d a ’ire - ııin şeh rî ica rı 6 0 lir a d ır .d e r k o s; e lek - trik , h a v a ıjazı va rd ır# . H er y ü n v e h e r s a ‘a l y e z ile b ilir .

T e l e f o n : İsta n b u l 8 6 5

GLtSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti

hususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon : İstanbul: 78

Rafale de Parfums

SO N N E T S

PARLE Dr. AB. DJEVDET Edition de luxe, pages 131, Prix : 100 piastres

“ İçti had „ ın İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı k ö y ü n d e Muvekkithane caddesinde

Tütüncü C afer e fe n d i, K öprü ü z e r in d e

M. K em al E fen d i, B ü yü k A da da İske­

le başında Tütüncü N ik o E fen d i, Ü sk ü d a r

da İskele başında Tütüncü İlh a ıııiE fe n d i

Dükkânları

Dr. U B E Y D B E E İK

Tıp Fakültesi dahiliye kılinıği şefi Kadıköy allı yol ağzı Söğütlü çeşme cad - desi No. 278 . Her gün 2 — 6 Hastalarını kabul eder . T. K. 412

(3)

ABONNEMENT

Pays étrangers Pour un an : 2 Dolars

'■» •

Edition spéciale : 3 Dolars

A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Téléph : St. 865 xxvnème ANNÉE

7

Septembre 1931

I C T I H A D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No : 328

a b o n n e m a n

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2, Âlâ kâğıdlısı

5 liradır

A D R E S

Cığaloğlunda Içtihad Evi Tarihi T e’sisi : 1904 — Genève Yirmi yedinci sene

7

Eylül 1931

T E V F İ K F İK R E T

19 Ağustos, her geldikçe Tevfik Fikretin, bir güneş batmasına benzeyen ölümü hatırlanır. Bir güneş batar gibi dedim, evet güneş batdığı vakit ufukda bulunduğu sa‘atlar esnasında ihya etdiği nebatî ve hayvanı hayatlar arka - sından müteşekkir ve mütelehhif bakarlar . Güneş ufk üzerinde bulunduğu sa‘atlarda arza ne kadar renk, ahenk , hayat ve neşat ver - mişdir !

Güneş batdığı zaman arkasında nasıl nur ve nar eseri brakıyorsa Şa‘irler de öldükleri vakit arkalarında ölmez ve solmaz heyecanlar ve - güzellikler brakırlar.

T h o m a s G arlyle«T arih, büyük adamların terceme’i hallerinden ‘ibaretdir » dediği vakit mübalağa etmemişdir. Filhakika Tarihden,bü­ yük adamların çıkarıldığını bir lahza tasavvur

bile kolay değildir. T e v fik F İK R E T yalınız bizim değil bütün insanlığın büyük adamların- dandır . Bir kaç hafta evvel Büyük Gazimizin bir sulıbet meclisinde Tevfik Fikret için istih - fafkâr bir lisan kullanan bir zatın sözünü k e ­ serek , Sis manzumesinden,

Hep levsi riya dalgalanır zerrelerinde Bir zerre’i safvet bulamazsın içerinde Hep levsi riya, levsi hased, levsi teneffu1 Yalnız b u ... ve yalnız bunun ütnmidi tereffu1 . Milyonla barındırdığın ecsad arasından

Kaç nasiye vardır çıkacak pak ii drehşan.

parçasını okumuş ve « bu heyecanları duyan bir şa‘ir B ü y ü k dür » demişlerdir .

Biiyük-lükden beklenen , büyüklüklere karşi j bu mahiyyetde , ağız açanlar! böyle süsdur - makdır. Hakikî Büyüklüğün başkalarının küçül­ tülmesine ihtiyaç ve tehammülü yokdur. Tevfik Fikret göğün ve yerin saltaııetine boyun eğme- dikden başka bunları yere de atmışdır. İstibdada karşı kıyam etmek , ikinci ■ bir P ro m eth ee olmak kafkasyanın bir yalçın kayasına fcincit- lenmiş kollarını du‘aya açmak için değil tel‘in için harekete getirmek büyük ve muhteşemdir! Tevfik fikretin K a y a la r üstünde ki A şiy a n i Promethhe nin zincirlendiği bir kaya idî, ora - dan J ü p ite r e semavî ve erzî Jüpiter e yıldı­ rımlar yağardı.

R eb a b ın c e v a b ı Her lisanda bir şah

eserdir :

Şu başlayışı düşünün :

Demlerdir ey rebabı hazinim günüdesin ; Yilğm bir ebkemiyyetin üstünde hür sesin . Yıllarca dalgalandı bu kasvetli mahbesin . Çatlak, sağır dıvarları sayhenle inledi ; Binlerce kalb o sayhe’i bidari dinledi , Yıllarca susmadın ve bağırdın derin derin . Zulmun gadub ayaklar altında tellerin » Kopmak değil , çelik kesilirken bu gün niçin Bir oklarından ayrı düşen yay kadar hazin, Samit, köşende tozlaniyorsun ? ,. bu ihtizar. Bir vakfe’i sükûn ise bitsin . .. bela h a sa r ‘Udvan u vahşet, ateşi gilzat, sumumi veyl , Vicdana , fikre , hakka ta‘addi ... bütün bu s e y l . Oırdabi zehri , sarsarı kahrile çağlayor ;

(4)

5536 İ Ç T Î HA Ö A şiy a n millî bir müze olmalı Belediyye

ie ’isimiz , Muhyiddin B. E- münevver ve ş a ir­ lerin, Ediblerin, Mütefekkirlerin millî ve vatanî hidmet ve rtıf âtlarını anlar bir zatdır . Buranın istimlaki ve İstanbul şehrine tem­ lik edilmesi küçük bir fedakârlıkla yapılmış büyük bir iş olur . Avrupalı milletlerin büyük adamlarının doğdukları öldükleri evler mukad­ des mahallerden o lu r, oralar icar ve isticar değil ancak ziyaret olunur ve orayı ziyaret edenler orada ruh ve ahlak yükseltici ba‘zı şairlerini okur ve oradan yükselmiş ve bu mübarek vatanı daha ziyade sever çıkarlar .

F e r ııe y de V o lta ir e in yatdığı yatağı gör­

dük . Kalbinin bir şişe içinde hıfz edildiği yeri gördük. Burada şu söz yazılıydi :

Le coeur de V o lta ir e est i ci, ıııais son esprit est pari out » V o lta ir e in yüreği burada, fakat ruhu her tarafdadır .

S c h ille r in evi Almanyaııın W eim ar

şehrinde bir müzedir. Victor Hugo « Heykeller cehalete dirsek vurur » der. Müzeler de öyledir. Kitabsız öğrenilen şeyler kitablarin öğretdiğin- den çok az değildir.

Bir teatro piesini sahnede görmek bu piesi kitabda okumakdan daha kolay ve daha te’sir- lidir .

T e v fik F ik ret, hayatının tehattur olunması

bir ahlak mektebi işini gören güzidelerdendir. Onu doğurmuş olmak şerefine , m illet, onu unutmamak , doğurduğunun bir taş değil bir baş olduğunu bilmek fazilet ve meziyyetini de

ilâve etmek lâzımdır. İCTİHAD

*

T E V F İK F İK R E T

Mutala'asmı sorduğumuz Ra’uf Ahmed B. E. nin cevabı .

Ben ne bir şa‘irinı, ne bir edib • Şu halde bu su’al bana nasıl teveccüh eder ? Bununla beraber bir okuyucu sıfatile de mutalara beyan etmek salahiyyeti varsa, deye bilirim ki bence şa'irler iki sınıfa ayrılırlar : bir kısminde tefek­ kür galibdir diğer kısminde telıassus. Bu ikinci

sınif, benim telakkime göre, daha ziyade şa'ir dirler. Hayatları sözleri , Ş n ‘ir kelimesinin hayalimizde uyandırdığı şa‘ir enmuzecine daha ziyade tevafuk eder.

Ba‘zı büyük şa’irlerde bu iki ceblıe, ‘ayni derecede inkişaf eder , meselâ bizim büyük

H m ııid imizde olduğu gibi .

Hubub eder gibi reftarınız ne haletdir ‘Aceb nesimi seherdenmi âferidesiniz , Sen ol hakimi, ki sun‘i bülendi kudretdir , Düşündürür gibi bir şi‘ri nâ şmidesiniz .

beytlerinden birincisinde duygu, İkincisinde düşünce melekeleri ‘ayni kuvvetle yükselmiş görülür.

T ev fik F ik r e t e gelince, benim k a in a ­

tıma göre, tefekkür cebhesi tehassus cebhesiııe nisbetle daha ziyade bârizdir. O nokta’i nazar dan F ik r e t i meselâ, mu'asırı C en ah Ş e h a -

b ed ılin B. den daha az şa'ir bulurum .

Öyle ümid ederim ki bu mutala‘anı F ik r e t in kadrini düşürecek bir kana‘at telekki olunmaz.

Tevfik Fikret Edebiyatı cedide başların - dandır . 1‘tikadimca Edebiyatı cedide bizim ‘arab, ‘acem, türk edebiyyatıııın garb ve b il­ hassa Fransız edebiyyatile tesalübünden doğ - muş bir melezdir . Hayatiyyatda olduğu gibi fikriyyatda da melezlerin seviyyesi aşağı olur. Bu noktadan da F ik r e t in ve mıFasırlarınıh edebî mahsullarında paydar ola bilecek bir kıymet ve kuvvet göremem.

Benelmilel cereyanlardan az çok müte’essir olmakla beraber sırf bizim olan bir edebiyyat meydana çıkıncaya kadar bu iş böyle gitse gerekdir .

Zemanımtı dilini yazmak hususundaki kud­ reti de F ik ret i pek kıymetli bir saıı‘atkâr olarak Edebiyat Tarihimize kayd edecekdir . Fakat o lisan bana o zeman bile bir az sun‘i geliyordu. Bilmem o sun'ilik S a n ‘a l m icabı mı idi ? Bunu kesdirmeye kendimde salahiyyet görmiyorum .

(5)

-f Ç T l H A D 5537 m in de, söylediği sâde Türkçe dil, F ik r e t i de

bana hak verir gibi göstermiyorum ?.

R a ’uf A hın ed *

T e v fik F ik r e t

Ictih a d benden bu satırları istediği zeman T ev fik F ik r e t içiu ne düşündüğümü kafa -

min içinde boş yere arayub durdum .

T e v fik F ik r e t unutulacak olanlardandır.

Gerçi E d eb iy y a tı c ed id e mektebinin başlıca re’isi isede, mektebin kendisinde esaslı bir fikir ve sanat hareketi yokdu. Tevfik Fikretin ustalığı, nazmda bile değil, çünki nazmı za‘if dir, bilhassa belagatındadır. San‘atında belagat ve ahlakında hodbinlik ilk safda gelir zan edi­ yorum .

Bize Tevfik Fikret ve onun mektebi şunu öğretiyorki moda hareketine benzeyen san‘at ve fikir hareketlerinin bir kaç mevsimlik hükmü vardır. E d eb iy y a tı ced id e yaşmak modasın­ dan sonra kısa etek modası gibi bir şeydi . Tevfik Fikret biçkisi bir az daha kıymetli id i.

Zemafunnzın fikir hareketlerini daha üstün görmiyorum ve kendimize bir şeref ayırmak için F ik r e t i ve mektebini küçültmeye çalış -■ iniyorum. Otuz sene sonra zemanınuzdan da

böyle bahs edeceklerdir .

Beynelmilel büyük fikir seviyyesine çıkınca­ ya kadar, hep böyle kendi aramızda , gündelik ve mevsimlik şöhretler ve şereflerle avnnub

duracağız. F a lilı R ifk ı

T e v fik F ik r e t ih tifa li

Vefakâr dostu Naziırı Beyin teşebbiisile her sene büyük şa‘irin mezarında ilıya olunan ihtifal bu sene de yapıldı.

Nazim Beyin orada şa‘ire hitab eden uzun ve sıcak manzumesinden şu güzel mısraMarı almakla iktifa ediyoruz.

Ey şimdi sakin, sâkin dalgın dalğm bir aslan Heybetile yaslanub nyuyan mezarında ... Çalkanan denizlerde şi‘rinin ahenği var Penbe esmer yüzünün şefaklarda rengi var .

Nazim B. in gayret ü himmeti ve ihlas ü muhabbeti meşkûrdur .

*

B ü y ü k F ik r e t’in A şiy a n ıııa

Nihayet matemle soldun,

aşiyaıı,

Erişti sana da hazan yelleri ; Koynunda esiyor gizli bir figan , İnliyor Rebabın öksüz telleri .

Ben sende kanayan bir hicran buldum , Yadettim vicdana gülen Fikret’i;

Şairin İlâhî sihriyle doldum , Ya .adım gönlümle ölen Fikret’i. Ey deha mihrabı harap olma sen : Öpelim daima eşiklerini ...

Asırlar hürmetle geçsin önünden Anneler sallarken beşiklerini .

1 9 / 8 / 1 9 1 6 İrfa n E m h ı

(6)

5538 I Ç T I H AD

İçtima1 i tehlikeler:

M A H A L L E

Beş on gün evvel gazetelerin Zabıta hava - dişi arasında şöyle bir haber okuduk : Yekdi - ğerini karı koca zanneden bir çift arasında şiddetli bir kavga olmuş, Karakola dükmüşler; Zabıta Memurları evlilik vesikası aradığı zaman onlar sadece mahallede nikâh olduklarını söy­ lemişler , binnetice iki taraf arasında kanunî bir rabıta olmadığı -anlaşılmış .

Ne kadar basit bir şey değil mi ?. Fakat bir parça tâmik ettiğimiz zaman görürüz ki şu küçük h ab er, Türkiye’de aile rabıtasının iflâsa doğru sürüklendiğini gösteren feci bir işarettir.

Mahalle nikâhı... şimdi artık bu tabir; fuh­ şun, rezaletin, gayrimeşru ve.gay~

rikanunî rabıtJarııı örtbas edil - mesi için kullanılan , dinî mu­ kaddesatı ahlâklaksızlığa alet eden yaman bir formül olmjştur: İki nişanlının yaşları henüz evlenme çağına girmemiş ; hâkim­ den izin almak fazla külfetli .. belki de imkânsız .. İşin kolayı var: İmam efendiyi çağırıp Allahın em ri, Peygamberin k a v li, İmam'

Âzamin içtihadı ile hemen bir nikâh kıydırmak . . •

Yahut başka türlüsü : Damat olacak zat , uzak bir yerde» .. küçük hanım gelin edilecek .. Belediye Daireleri arasında mua­ mele yapmak uzun sürecek., bu kadar uğraşmağa ne hacet : git - tıği yerde nikâh kıyılamaz mı ?! Gelin hanım yola çıkarılır; nişan­ lısının bulunduğu yere vardığı zaman hemen bir nikâh, bir dua.. İşte o kadar... Ne olacak? Allahın istediği nikâh olmadı mı ?.. Bele­ diyeye ne zaman olsa gidebilirler;

N İK Â H I

maamafih ekseriya gidilmez olur . Efendiler , bunun adına medenî lisanda ve kanun muva - cehesinde M etres tu tm a k derler. Bir tarafta medenî kanun ve onun emrettiği teşkilât • • . Diğer tarafta da halkın mukaddes tanıdığı ölçüleri ahlâksızlığa alet etmek isteyen mas - karalıklar ...

Sağda, solda, her tarafta ahlâkî bir ufunet var ve maalesef bu ufunet , her biri küçük bir vatan olan ailelere musallat olmuştur : Başı örtülü haminneler, ak sakallı ağababalar, kendi köşedkleriııde afifane büyüyen masum Türk

(7)

t Ç T Î H A D 5539

kızları; memleketin her köşesinde lıergün yüz­ lerce kurban vermektedir .

Filhakika mevcut kanunlarımız, evli olma­ mak ve bazı hukukî mahrumiyetlere katlanmak şartıyle serbest iştiraklere müsaade etmektedir, aneak şuurlu bir hareket yanında gafil avlan - mak nev’inden olan vaziyetlerdir ki ahlâkî ve İçtimaî bir tehlike teşkil etmektedirler ; Henüz yeni mevzulara alışmayan, yeni kanunlar hak - kında salim bir fikir edinemeyen Türk ailele - rinin, afif halk tabakasının , asıl koyu Türk camiasının; için için bozulup çürümeğe maruz kalmasıdır ki memleketin varlığını tehdide mün­ cer olmaktadır.

Bundan dolayı memleketin bütün ıııünev - verlerini : Hâkimlerini , Müddeiumumilerini , Avukatlarını, Âlimlerini, Muallimlerini, Muhar­ rir, Mütefekkir, Asker, Sivil her ferdini resmî, gayri resmî bütün

kuvvetleri ile yeni bir cidale davet etmek mecburiyeti hasıl ol­ muştur •

Yeni Matbuat Ka­ nununun 41 inci mad- desi(aile uıevcudiyeitni

ve aile kurmak esasını

sarsacak ve kadınlığın ana olmak hususundaki fıtrî temayülünü zaiflatacak mahiyette her türlü neşriyatı yasak ) etti; Türk Ceza kanununun 237 inci maddesi , kanunî akdi ispat edecek nikâh vesikaları ibraz edemiyen kimselerin dinî merasimini icra eden İmamlarla ruhanî reisler hakkında cezaî hükümler vaz e tti.

Ancak kanun hükümleri kitap salıifelerinde hareketsiz kaldıkça bu şenaat gittikçe v ü s a ­ tini artıracaktır.

Kanun ve ahlâkın mefkuresini ta h a k k u k ettirmek için Muallim Birlikleri, Fııka teşekkülleri,

bütün siyasî , gayrisiyasî zümreler vâtanda.-- ları tenvir hususunda tehalük göstermekle mü­ kellef olduğu gibi her vatandaş ta kendini bu sahada bir Müddei umumî telâkki etmek veci­ besiyle mukayyettir .

Dünyanın en kahraman adamları afif Türk

aileleri içinden yetişmiştir ; onların saarsılması bütün bir tarihin, büyük bir mefkurenin yıkıl - ması neticesini tevlit eder ki bu inhidamın deh­ şet ve azameti karşısında ürpermemek mümkün değildir.

Büyük Gazi demiştir ki : ( Vatan ve millet işlerinde dostluk ve arkadaşlık olmaz 1 ); aile mefhumu sinsi bir tarzda yıkmağa çalışanlar, en yakınlarımızdan olsa bile onları feda etmek, büyük vatan ailesi hesabına en mukaddes bir borçtur.

Türk vatandaşları ! Aile mevcudiyetini kur­ tarmak için yeni bir seferberlik ilân edelim...

* * -*

Y eni M oda H iz m e t M u k a v e le si

Şimdi metresliği kanun çerçevesine sığdır­ mak moda oldu ; maalesef bazı No - terlerin de buna alet olduklarını işidiyo- ru z . Mes’ele gayet basit: Bir hizmet mu­ kavelesi yapmaktan' ibaret .

Miirebbiye, filân namı altında eve alınan ve mukavelenin çerçevesi içinde afif ve masum

bir çehre ile yer tutan nikâhsız kadın, burada asıl hüviyetinden başka bir sima ile namuslu bir iş adamı vaziyetinde görünür .

Kanunun mukaddes ölçülerini fena bir şe - kilde istismara matuf olan bu mukavelelere karşı cephe almak vecibesi, hukuk adamlarını işgal etmek leyakatiııi haiz olan bir mahiyettedir.

Borçlar kanununun 20inci ınaedesine naza­ ran ( bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik , yahut ahlâka « adaba » mugayir

olursa o akit batıldır. )

Yine ayni kanunun 18 inci maddesi nıuci - bince ( bir akdiıı şekil ve şartlarını tayinde iki tarafın gerek sehven, gerek hakikî maksatla - rını gizlemek için kullandıkları tabirlere

bakıl-Ş A ‘İR İN R E B A B I

— Fikret söyliyor Zalimlerin yüreğinde yakdıın ‘azab ateşi , Öksüzlerin silinmeyen gözlerinde ağladım ; Bir semavî şerab içer seslerinde mahzunlar Kebabımın tellerini semalara bağladım. a.

(8)

5540 I Ç T Î H A D

mayarak, onların hakikî ve müşrerek maksat­ larım aramak lâzımdır. )

Kanunun bu sarih hükümleri karşısında hakiki maksatları arayarak ona göre hüküm vermek Türk Hâkimlerini alâkadar ettiği gibi

D Ü N YANIN YENİ

A m e r ik a h e y e m o n ia s i O eçen sayıdan mabald

« Terekkinin ilk kanunu dünyadan, haki - katla karşı karşıya gelmesini taleb eder. Ayni derecede aşikârdır ki , şimdiye kadar beşerî umuri akl ve şu‘ur idare etmiş değildir. Ced - daııî khudgânılık şevki tabilisi izale edilmiş olmakdan pek uzakdır. Bedkhahlık kuvvetleri son derecede zî hükümdürler . »

Ayni khatib, teslihat tahdidinin yalınız Av­ rupa için faydalı olduğunu söyliyor :

« Yalınız bütün diğer milletler için ınevcud ‘ayni sebeble sulhu temenni etmeyiz . Sulhu yalınız hak olduğu için değil, harbin terakki­ mize enğel olduğu için de Sulhu temenni ederiz. Dünyada, her tarafda menfa,atlarımız bir halde­ dir ki nerede olursa olsun zuhur eden bir kavğa bizi ‘azim bir derecede izrar eder. Eğer cihan harbine girmeseydik , ihracatımızla ba‘zı ıııe - nafi‘ te’min etmiş olmamıza rağmen , ııiha’î galib kim olursa olsun zararlarımız pek büyük olurdu . »

Bu beyanat Muttehide’i Amerikanın son harbde neden i’tilaf Devletlerine iltihak etdi- ğini açıkça izah eder. Biz onun, Hak ve Hür­ riyet tevsif olunan latiıı mucarredatım müda­ fa a etmek için, cihan harbine girmiş olduğuna; safdilâne, ka’il olmuşduk.Hakikati halde Ame­ rika, muharib iki tarafdan hanğisiııin yanına geçe- ceğinita‘y inde bir lahza tereddüd etdi. Nihayetde i'tilaf grubuna iltihak etmiş olması mahza menfaatleri, kendisine bu intihabi emr etmiş olmasındandır . Bizzat Re’isi Cumhur Coolidge in teslim etdiği veçh ile Amerika girmeye mecbur olduğu bir harbe girmişdir . Fakat

bu çirkin maksatlara alet olan Noterler hak - kında takibatta bulunmak ta Çümhuriyet Müd- dei umumilerine terettüp eden bir vazifedir.

İrfa n E m in

K il UDA Y E N D L E R İ

‘ayni Devlet reculunuıı, nutkunun bir kısmında harbden ancak pek az istifade etdiğiııi te’min etmekde haksızdır .

Bu gün artık kendisini tekyid etmeyen mesarif mukabilinde, şimdiye kadar ehemmiy- yetsiz bir « Milice » [ya‘ni gönüllü millî ordu] tarafından nakıs bir suretde himaye olu - naıı Mexique ve ba husus , fazla’i nufu - sunu üzerine boşaltmak isteyen Japonya nın da’ima telıdid etdiği bu sanayi'kârlar ve tacirler kavmi birden bire bahriyyesile ve or- dusile dünyanın birinci Devleti askeriyyysi oldu .

Yaktile pek ziyade korkduğu Japonya şimdi ona küçük bir düşmen görünmekdedir .

M ex iq u e in mu‘azzam petrol servetlerini zabt etmek için Amerikanın, elini uzatmakdaıı başka bir yapacağı yokdur .

Amerika cihana , klıudavendce söyliyor, her kes ondan korkduğu halde o kimseden korkmiyor .

Münhasırdı ticarî ııokta’i nazardan bakıla - rak ve cihanşümul fa’ikiyyete ticari bir kıy­ met nazarile bakılarak , Muttehide’i Amerika Devletleri, böyle bir fa’ikiyyet iktisabile ‘azim olduğu kadar gayri melhuz bir kâr elde et - diklerini söyliye bilirler.

Avrupa, bil‘aks lıarb yüzünden harab oldu. Fransanın en zenğin vilâyetlerinde taş taş üstünde kalmadı ve Fransa bu gün istikrazlarla yaşamakdadır. Ticarî nokta’i nazardan, kendi­ sine borçlu bulunduğu fakat isti‘mali, bu büyük memleketin şevketini yaratmaya yaramış olan mebalığı Amerikaya te’diye etmek icab edecek olsa Fransanın bu harabiyyeti daha ziyade tam olacakdır.

(9)

t Ç T l I İ A D 5541

Nufuzı nazar sahibi bir fransız Devlet re - çulu, T a r d i e u , atideki satırlarda, pek ınusib bir suretde iki kıt‘a’i berriyyeyi birbirinden ayıran farkları göstermişdir :

Kansız kalmış ve fakirleşmiş olan ve mu - vakkat bir muvazene arayan eski dünya [ Av­ rupa ] yeni dünya [ Amerika ] dan, bir zıd haller girdabile ayrılınışdır... Avrupa nın bütün gayb etdiğini Amerika kazanmışdır.

Harb , Anıerikaya harbe girmeden evvel lıarb içinde bulunduğu esnada ve lıarbden çıkdık- dan sonra faydalı oldu» Harb sayesinde şevke­ tini bir mislinden daha ziyade artırdı ve yeni bir impratorluğuıı temellerini aldı. Harb saye­ sinde Sulhun nıes‘ud zemanlarında sena olunan refahı, terekkisini Avrupanın sefaleti karşısına çıkardı.

istihsal kabiliyyeti , istihsale muvazi bir hareketle artmakdadır .

Bir hafta zarfında çalışma sa‘at.leri mecmu- ‘u azaliyor, gündelikler artıyor ve bu artma fi’atlarııı artmasına tekaddum ediyor... Her iki kıt‘a’i berriyye arasında ‘azim nisbetsizlik var .. Mizaçlar şiddetle his oluııiyor . Avrupa zaMfler gibi bî huzurdur, endişelidir , Amerika kuvvetliler gibi dik başlıdır . ictima‘i cidaller sükûnet kesb ediyor. Milyonlarla işçiler, deha­ ları refahlarını vücude getirmiş olan batron- larına i'timad ediyorlar . Bütün Avrupada terakki etdiği bu sa‘atda , « Socialisme » , Amerikada en geri bir mevki’ işğal ediyor . »

Muttehide’i Amerikanın mudir principien, büyük Cumhuriyyeti ı dünyanın birinci siyasî Devleti mertebesine çıkardığından kuvvet his­ sinin nihayetde da’ima doğurduğu hégémonie temayülü bundan netice olarak hasıl oldu.

Fakat bir millet için hégémonie nin niha’i ‘akibeti bu « hégémonie » nin kurbanı olan akvamın bu hégémonie sahibi millet aleyhinde ittihad etmesidir .

Japonya, Ingiltere, Fransa, Almanya bunun ayrı ayrı tecrübesini gördüler. Müttehide,i A - uıerika dahi bunun tecrübesini bir gün muhak­ kak görecekdir. Onların her gün daha mute ar- rız olan « Impérialisme » leri bu gün eski

kıt-‘a’i berriyyeyi şikak halinde tutan derin re - kabetlere ve kadim kinlere rağmen belki Mut- tehide'i Avrupanın muşkil teşekkülüne yardım edecekdir.

* *

Bu gün Muttehide’i Amerikanın siyasetini idare eden ve 'aZemetinin temeli olan princip - leri , Re’isi Cumhur M. Hoover bir yazısında meydana koyrrıuşdur, bunun hulasasını M. Fir- min Roz un kitabındanfl] iktibas ediyorum:

Dr. G. Le Boıı

Ş İ ‘ İ R

İLK YAĞMURLAR

Biz artık göle dü^en yaprakların sesiyiz ; Kül rengi sokakların siy ah bir gölğesiyiz ; Üstümüze son bahar düşüyor saçaklardan . Sanki bir dul ağlayor penceresinden bize ;

Bir mevsimin enkazı doldu ceplerimize : Bir iki kuru yaprak’ bir de kırık yelkovan .. Nasıl bir hastalığın ölüm kokarsa sonu , Biz de ıslak dalların hissettik kokusunu ; Gözleri yaşlı sandık pırıldayan camları . İçimizde açıldı bir uçurumun dibi ; Başımızı eyerek kuyudan gelir g bi ; Kalbimizi dinledik son bahar akşamları »

Geçerken kirletiyor gölgemiz ıssız yolu ; Mezatları gezenler gibi içimiz dolu ; Rüzgâr, sıra söğütler gibi, inletir bizi .

Neden böyle hıçkırmak serde bu gençlik varken i Haydi sudan parmaklar yüzümüzü okşarken, Yollarda yıkayalım kirlenen gölgemizi ...

Dijon : 929 S a b ı i E s ‘ a d

[ı] F ir m in Roz un E n erıjie a m e r i -

r a in e adlı kitabını okuyun D r.O ustave Le Bon bu fık­

(10)

5542 Î Ç T Î H A D

GÖNLÜMÜN HİKÂYESİ

Şu geçtiğim yolların

Her biri başka türlü ; Her birinde bir aşkın Hicranları gömülü .

Ssvenler , sevilenler, Süslediler ömrümü ; Hem yaşamak istedim , Hem aradım ölümü .

Kimisi esmerdi , kimisi kumral ; Kiminin yanağı dalga dalga a! ; Kimisi mavişti, kimi sarışın... Alevi parlardı gençlik yaşının .

Her biri göz alan bir başka renkte, Her biri ayrı bir cici örnekte . Çehreler değişti günler geçerken , Çehreler değişti > değişmedim ben.

Sevmekle kıskanmak beraber yürür ; Doğrudur: severken ben de kıskandım ; Ebedî sevginin rüyalarıyle

Gençliğim sönerken çılgınca yandım. Kıskanmamak gafletti ,

Kıskanmaksa felâket.. Sevgileri kemirir İçin için bu âfet . Her sevginin sonu bu : Ya ölüm, ya ihanet .. İhanetti geçenler , Öleceğim nihayet . Ey sonuncu sevgili, ¡ster sev , ister acı ! Şu' bitmiyen derdimin Yalnız sen ol ilâcı ...

‘Aşk kasideleri

Ey bir siyah kafeste Ömrü solan güvercin 1 Ey akşamlar olurken ruhu dolan güvercin !

Bugün de ağlamışsın gözlerin duman gibi , Hislerin umman gibi, ruhun bir umman g ib i..

£

Havaların üstünden dalğa , dalga akıyor ; Işıksız dünyaların semasını yakıyor .

*

Eteğinden sel akan ormanların sesinden ; Dallara lıale ören bülbülün bestesinden ;

Aka , aka birikmiş bitmeyen elemlerin , Hicranlardan, sükûndan, sessiz akşamdan derin.

Baharda tül, tül uçan bulutlardan teninle , Bulutlu yıldızlardan serpilmiş benlerinle .

*

içimde bir acayip rüya gibi açıldın , Yalınız tutulmayan serabda kaldı adın .

*

Verdim, ruhumu verdim bir âhenğin teline , Omuzlarımdan akan saçlarının seline .

*

Sar, billurdan kollarla hayalden günler gibi , Kanatların üstünde dinle eriyen kalbi .

£

Artık hiç bilinmesin niyazım, duam kimden, Yanmış yapraklar içsin ruhumdaki derdimden.

*

Ey bir kırık kafeste bağlı kalan güvercin ! Hiçin» bu hasret, niçin ? bu bitmez yollar niçin ?

Salih Zeki

V

(11)

Halk için tibbi sütun

İ Ç T Î H A D 5543

A‘MALIĞIN SEBEBLERİ ve

A‘MALIKRAN KORUNMA ÇARELERİ

‘Umumiyyetle binanın ceblıesinden ziyade

zaviyelerini şimal, şark, garb, cenub noktala­ rından birinin istikametine getirmekle eyi vaz'iyyetli bir çok dershaneler elde edilmiş olur. Konulan bu principler , memleketimiz

Şekil 1 Şekil 2

gibi mutedil ıklımların memleketlerine rnahsus- dur. Cenubî memleketlerde dershanelerin doğ­ rudan doğruya şimale müteveccih olması en eyi vaz‘iyyet olur . Bil'aks ( Ingiltere ) gibi şimalî memleketlerde , semanın kararması ve rutubeti cihetile temamen cenube müteveccih vaz‘iyyet en eyi vaz'iyyet olur . Ba‘zı kerre meselâ yüksek bir sıra dağların yahud da’ima esen bir rüzgârın bulunması gibi temamen ınevzPî ehval, hususî veçhe

ve vaz'iyyet ittihaz olunma­ sını iktiza etdirir .

Işık yokarıdan geldiği vakit binanın veçhesinin , her halde, ışık ııokta’i naza­ rından ehemıniyyeti sakıt olur .

Mekteb binalarının ya- kinında mektebin havasına, güneşine, sükûnetine mani* olacak binalar bulunmama - Iıdır ve yukarıda zikr etdi - ğiıııiz veçh ile her şakird

lâ akal 30 santimetre uzunluğunda bir sema sahası görebilmelidir . Haydar paşada Tıb Fa - kültesi , Panğaltıda Harbiye mektebi ve son

Şekil 3 oturduğu yerden

zeinanlarda İsta n b u l da yapılan İlk Mekteb binaları bu sıhhat şartlarını hemen hemen temamen cami‘dir. Şekil 1, 2, 3 Mekteb binaları mihverleri için eyi vaz'iyyetleri gösterirler.

Şekil 4

Pencerelerin vaz'iyyet ve vüs'atları

Tepeden tenvirin daha fazla ışık verdiği şüb - lıesizdir . Cam tavanın kışın karla örtülerek karanlık etmesi ve yazın güneşin fazla te’siri altında bulundurması mahzuru vardır . Sıcak memleketler için bu münasib gelmez . Mu‘tedil memleketlerde bu iki mahzurun çaresi bulunur: Kar yağdıkça süpürülür, fazla ışık dahi perde­ lerle ta ‘dil olunur .

Işığın tepeden gelmesi, ya‘ni dershanelerin tavandan tenvir olunması en eyi tenvir usulü kalmakdadır .

Pencerelerle tenvir olunduğu vakit ışık sol tarafdan gelmelidir ve sağ tarafın en son sıra­ sında bulunan şakimin önünü kâfi derecede tenvir edebilecek yiikseldikde ve genişlikde olmak lâzım geldiği gibi mfimkin olduğu kadar tavana yakın olmalı ve alt tarafında dıvar olarak bir metrelik mesafe kalmalıdır.

Dıvarların reııği tenvir üzerine hakikî bir te’sir yapar. Bu hususda uzun tetkikler yap - iniş olan Dr. C o lın dıvarların parlak olmak­ sızın açık gri renkde olmasını en muvafık buluıuşdur.

(12)

5544 I Ç T I H A D

uzak bulundurulmalıdır; bunun için gri renkde istenildiği kadar aşağıya çekile bilen perdeler en muvafığıdır.

S u n 'i T e n v ir — Sun‘î tenvir yazın

akşam ve gece dersleri , kış mevsiminde de sabahları bir ve hattâ iki sa'at zaruridir.

Sun‘î tenvir orta ve yüksek mektebler için lâzımdır ve bu sınıf mektebler şehir­ lerde bulunduğundan elektrikle veya hava gazile tenvir olunurlar ; zamanımız da şehirle - rin elektrikle tenvirine başlanmışdır. Anadolu da elektrikle tenvir olunmuş büyücek şehirler çoğalmakdadır ehemmiyyetlice mektebler kendi müesseseîeri için bir motör ve bir dyna- mo kurarak hususî elektrik nuru istihsal ve isti‘mal ediyorlar; elektrik ampullerinin donuk renkli olması ve kâfî mum ‘adedi kuvvetinde bulunması icab eder . Siyah tahta'' , çukur ciheti siyah tahta tarafına çevrik bir aba­ jurla örtülü bir elektrik ampulu ile tenvir olunmalıdır. Resim salonlarının elektrikle ten - viri ve kuvvetli elektrik lambalarının ziyalarını tavana attıkdan sonra ziyayı' tavandan aşağıya saçacak vaz‘iyyetde bulunması münasibdir .

M E K T E B M O B IL Y E Sİ

Mekteb myopluğunun en mühim bir sebebi şakirdlerin gözlerini eşyaya , kitaba , yazıya lüzumundan fazla yaklaşdırarak gözün muta - bakat « Accomodotion » denilen fi‘lini, gördük­ leri işin istilzam etdiğinden daha ziyade icra etdirmeleridir ; üzerinde işlenilen eşyanın uzak­ lığı yakınlığı vücudun büyüklüğü ile ıııütenasib

olur ; küçük çocuklar, kolları kısa olduğundan , kitablarına , yazılarına , el işlerine , bizzarure ,

Şekil 7

büyük çocuklardan veya yetişmiş adamlardan daha ziyade yakın bulunurlar.

\ aşın husule getirdiği farklarla ıııütenasib olarak çocuğun vücudu neşvünema bularak kollar uzadıkça gözün fazla mutabakat cehdin- de bulunmasına lüzum azalır .

Viicud büyüklüğünün tesbit etdiği lıududlar dahilinde, üzerinde işlenilen eşyanın bu mesa­ fesi [ ya‘ni göz ile eşya arasındaki mesafe ] aşağıda sıraladığımız ‘amillere göre değişir , bunlardan birincisi ıniistesnâ olarak , cümlesi eliıııizdededir .

1 — Gözün kuvveti ve ziyayı inkisar etdir- ırıek kabiliyeti .

2 — Tenvir .

3 — Eşyanın büyüklüğü . 4 — Yazı usulü .

5 — Mekteb sıra ve masalarının i‘mali . 6 — Şakirdlerin mu‘tad vaz'iyyetleri . Vücudunun yukarı nısfı düz k alır, kalçalar ve omuzlar masanın kenarına muvazi bulunur ve baş düz yahud hafifçe öne doğru meyi ederse şakird eyi vaz‘iyyetde bulunuyor de - nıekdir. Ayaklar döşeme üzerinde bulunmalı ve bel, böbrekler hizasına kadar yükselen bir sandaliye arkalığına dayanmalıdır . Böyle bir vaz‘iyyetde tutulursa bel kemiğinin bükülmesi hastalığından ve tam körlüğe kadar vara - bilen myoplukdan çocuk muhafaza edilmiş olur.

Mekteb sıralarının bu maksadı te’min edecek yolda i ‘mal olunması lâzımdır. Bu hususun tafsilatı Mekteb Hıfzıssıhhsı kitablarında

(13)

bulu-I Ç T bulu-I H A D 5545

nur.Biz burada gözün Hıfzıssıhhası noktasından esasları zikr ile iktifa edeceğiz .

1 — S ır a la r ın en i b o y ıı — Her sınıfda

mekteb sıralarının eb‘adı, ya‘ni ini boyu muh­ telif olmalı ve bu sınıfa devam eden çocuk - ların boylarına uygun bulunmalıdır .

2 — Masa ile sıra arasındaki ‘arnudî mesafe vücudun 8 de 1 i kadar olmalı • Bel sıranın arkalığına dayanmış ve dirsek masa üstüne kalkmamış bulunmalı.

3 — Masa ile sıra arasındaki ufkî uzaklık menfi olmalı, ya‘ni yazı yazmayı kolaylaşdır - mak için sıra yahud sandalye, masanın kena - rınm altına doğru bir az ilerlemelidir .

4—Sıraların yüksekliği—vücudun 7 de 2 si kadar olmalı .

5 — Sıraların genişliği — Vücudun uzunlu­ ğunun öde 1 i kadar ya'ııi 22 ilâ 33 centimetre olmalı, herşakird için yer 64 centimetre olmalı, bunu 45 ceııtimetreye kadar indirenler varsada doğru değildir.

6 — Sıraların arkalığı böbrekler hizasına kadar çıkmalı ve beli ihata edecek şekilde bulunmalı .

7 — Masa çocuğun düz vazMyyetde bulun­ masını ve kolların hareketini koiaylaşdırmak için masanın plânı çoıcuğun önüne doğru meyilli olmalı .

8 — Masanın genişliği şakirdlerin boylarile mütenasib ve en aşağı 40 centimetre olmalı .

Bu sıhhî şartlar ifa olunduğu halde , yine i‘tiyad neticesi olarak fena vaz iyyct alan

şakirdler de bulunur . Bunlar yazıdan , kitab- dan veya la‘alettayin üzerinde işlenilen her şeyden, alnı , mu'ayyen bir uzaklıkda tutmak için, Kallınann isminde bir zatın icad etdiği bir cihazı [ Şekil 4 ] kullanılmalı . Myop olan şakirdlerin miyoplukları muvafık gözlük eamlarile tashih de edilerek bu cihazlardan çok istifade olunıııuşdur .

Sıra ile masa arasında irtifa‘ce bulunması lâzım gelen fark (şkil 7) de ve şakirdin böyle bir sıra önünde ve mekteb sandaliyesi üzerin - deki sıhhî vaz'iyyeti (şekil 8) de görülür. Fena vaz‘iyyetler (şekil 5,6,9,10,11,12) ve (şekil 13) de görülür . Bu vaz‘iyyetler bütün vücudun rahatsız olmasını ve çabuk yorulmayı ve bakan gözün bakılan eşyaya fazla yaklaşmasını mucib olur . Bu yüzden, gözün dahilindeki küçük ‘adelelerin çekilüb büzülmesini ve myopluğu da'vet eder, bu yol nihayet körlüğe çıkabilir.

Dr. Rollaııd ın Optostat integral [ Şekil 14] ismindeki mekteb sıra ve masası her şakirdin

(14)

5546 İ Ç T Î HA l )

boyuna göre indirilmek ve çıkarılmak kolaylığını cami‘ ve şakirdin fena vaz‘iyyet almasına mani* olduğundan mekteb mobilyesinin en eyisini teşkil etnıekdedir .

Meşhu bir göz hekimi, bunun myopluk afe­ tine karşı en mükemmel bir silâh olduğunu

söylerdi .

Ş.VKİRDLERE A’İB TEDBİRLER

Y azı : Yazı yazarken çocukların aldıkları fena vazMyyetin nasıl myopluğu da*vet et­ liğini gördük ; yazı ile vücudun vaz'iyyeti arasındaki münasebet çokdan beri ma‘lûmdur . Harflerin yatık ve düz yazılması mes’elesi latin harflerini kabul etdikden sonra, gözün Hıfzıssıhhası mevzu‘ı bahs oldukça bizi de meş­ gul edecekdir.

Hanği nevi* yazının göz için daha muvafık olduğu hakkında ittifak yokdur ; fakat ter - cih olunan yazı nev‘i hanği nevi* olursa olsun çocukların, gözlerini yazıya , resme , kitaba , fazla yaklaşdıruıalarını mu‘allim mükerrer ten- bilı ve tekdirlerle men* etmelidir . Gözü tabi*ı bulunan çocukların , eyice tenvir olunması lâzım olan defterleri, kitabları ete., ile gözleri arasındaki uzaklığın 25 centimetreden az ol - masına müuıane'at etmelidir . Kitablar için , gazeteler için kullanılan harflerin pek ufak ol­ maması ve okunaklı olması myopluğun husulü üzerinde muhakkak te’sir icra eder . Bu mes’- eleyi uzun uzadıya tedkik etmiş olan Dr.Cohn orta mekteblerin yüksek sınıflarına Stenogra - fianin mecburî olarak konulmasını tavsiye eder. Bundan maksadı ise, şakirdlerin masa üzerinde yazı yazmakla geçirecekleri zamanı kısalt - makdır .

K ir a ‘a t : Yazıları teşkil eden harflerin okunaklı olması, gözün sıhhati için çok lâzım­ dır. ‘Ayni kelimenin yazıldığı harflerin cinsine göre uzakdaıı ve kolaylıkla okunması değişir . Şu iki kelimenin muhtelif harflerle yazılışına bakmak kâfidir:

Tü r k iy e c ü m h u r îy y e t i

TÜRKİE CÜıMHERİl YETİ

Siyah harfler daha uzak mesafeden ve daha kolaylıkla okunur ve göz hiç yorulmaz. Harfler biri birine çok yaklaşmış olmamalı ; satırlar çok sık olmamalı. Bir tarafına basılan diğer tarafına çıkmamak için kâğıt da kalınca olmalı, kâğıdın renği düz beyaz olmak miireccahdır.

R esiın v e e l iş le r i — Bunlar da kıra‘at

ve yazı gibi, fazla yakından görmenin tehlike - leri vardır. Bu sebeble aşağıdaki kaidelere ri’a- yet olunmalıdır.

1 — Gözün 35 centimetreden fazla yaklaş - masını icab eden el işlerinin men* olunması lâzım- dır.Genç kızların öğrenmeleri lâzım olan mu‘tad el işleri bu kadar bir uzaklıkdapek ‘alâ yapıla bilir. Pek ince el işlerinin çoğu lüks eşyaya miite‘allıkdır. Bunlarda hiç bir zararı mucib olmaksızın terk edile bilir.

2 — Bu nevi‘den tedris pek erkenden baş - lamamalı ; 6 île 8 yaşları arasındaki çocuklara fazla küçük ve görülmesi güç model verilmemeli. 3 — Resim ve el işleri için salon eyice aydın olmalı, ba husus akşamları eyi tenvir olunmalı.

4 — Mekteblerde dershanelerin miimkin ol - duğu kadar eyi tenvir olunması yalnız çocuk - ların gözlerinin sıhhatim te’ınin etmekle kalmaz: Çocuklar eyi tenvire alışarak evlerinde de müm- kin olduğu kadar eyi ışık isterler ; mektebde ışığa verilen elıemmiyyeti gören çocuk, evinde de en ışık yeri intihab eder. Bu bir mühim ter biye te’siri yapar, ve bütün hayatında devam eden sıhhî bir Ptiyad ve zevk olur. Güzel bir ışığın yanında bulundukları halde, bunu bra - kub yarım karanlıkda çalışan kimselerin, göz­ lerine verdikleri zarardan bu veçh ile koru - nurlar .

SO N R A D A N G E L E N M YOPLUGA K A R Ş I T E D B İR L E R

Sonradan gelen myopluk kelimelerinden maksad, irsî ve vilâdî ya‘ni Ana ve Babadan miras olarak çocuğa geçmemiş ve doğarken mevcud olmamış olan myoplukdur.

Hafif myopluk halinde, ittihaz edilecek ted­ birleri baba ve analara bildirmelidir .

Devam edecek M es’ui imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

(15)

« İÇTİHAD » K ütübhanesi

M evcud kitafoları:

Kuru j Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerile) 135 Rahib "Meslier„in Vasıyyetnamesi 20 Ruh ul Ekvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( ». » ) 254 » 100 İlmi ruhi içtimai ( » » ) 287 » 50 Adabı muaşeret rehberi ( Resimli, eski

harflerle ) 509 sahifeli 150

Oiullame Teli 100

Dilmesti’i Mevîana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle*

resimli). 246 sahifelik 100

Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 150 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

‘Ameli Ruhiyyat 100

İngiliz Kavmi 150

---

---Cum huriyet M ücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde. Ki­ taplarını hem metin bir suretde, hem mutedil fiatla ciltletmek isteyenlerin mücellithanesi dir.

M. Ütüciyan

Çinkoğrafhanesi Fincancılar da Kalifidi Hanında

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıtalar bu ‘unvanla intişar etdi, 185 sahifelik ve iyi kâğıd üzerine basıl- mışdır. fi: 1, «Lux» tab' ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere taahhüdlü irsaliye olarak 20 Kuruş ‘ilâve olunur.

İstanbulda Babı‘âli kitabcılarında ve Beyoğ- iunda L i b r a i r i e M o n d ia le de satılıyor.

Dr. Sem iram is Ekrem H.

Çocuk hastalıkları mütehassısı

Dr. Ekrem Behçet

Etfal hastanesi kulak, boğaz, burun hastalıkları mütehassısı Beyoğlu mektep sokak *42 1

Telefon: Beyoğlu 2496 Tarif de publicité

1’ « Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de F “Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de

Y

“Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

İSTANBUL

ÇİNKOĞRAFHANESİ

Ankara caddesinde İlhami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür‘atle

(16)

Bütün

«

classiıpc

»

kitaplarla diğer neşriy ı/atı ve mektep levazımınızı

atmak için

I s l aı d m l dn BeyoOIu İstiKJAl

caddesinde

4 (ît)

numarada

:

LA G R A N D E L l B R A Î R l E M O N D İ A L E .

Müessesesiııe miiraca'at ediniz

Ş a r k i karihin cıı b ü y ü k v e çeşidl cri eıı iyi i ı ı l i ha b e d i l m i ş k ii a b b a ı ı e s i d ir .

Telefon: Beyoğlu: 2710

T ü r k iy e SANAYİ* v e MA ADİ N B A N K A SI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kaptı Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

/Mağazada miinhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşemelikler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kaim bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdau ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA'MULÂTI

Satış mahalleri:

Yalnız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A n k a ra ,d n Ç o c u k S a r a y ı c a d d e s in d e

Yeıli mallar pazuile İstanbul ve sahr vilâyetlerdeki bilumum kumaşçı tnağ; z darından ve terzilerden talep edin’z.

* ■ ♦ * » - * ♦ « • -44- ♦♦ « ■ 44- 44- 4» 4» 444444444 44 4 4 44 44 4444 44 4444 4 4 444444

K e p h a l g i n e

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İııyiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Tiirkiyenin her şehrinde şu‘beleri vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avromatis

E m r a zı d a h iliy e

Beyoğlu Venedik Sokağı M o

Cuma ve cumartesinden başka hergün

2,5 dan 7 ye kadar. Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon : B. 4707

Ka eleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

PEHRAIJDİN

Pastillerini alınız

A p r a h a m E k ş i y a n

Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Téléfon : Stamboul : 2827

Kişisel Arşivlerde istanDui beneği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Somyada kımıltısız yatan ka­ fa ninenindi: «Padişahımız ikin di divanından sonra Belgrad’a dönmüştü. Odanın içinde bir boydan öbür boya konsol denli

Dolayısıyla ana çekirdekte ve ikincil çekirdek- te bir sızıntı olsa bile, binanın basıncı dış basınçtan daha düşük olduğu için hava sadece içeri sızar, dışa-

As the meaningful units are taught later on in SBSM, joining up letters (sounds) initially lead pupils to problems with reading skills and mistakes. Therefore the units learned

Preoperatif ve postoperatif trombosit agregasyonu epinefrin testi için grafik Preoperatif dönemdeki ristosetin ile yapılan agregasyon testi sonuçlarında gruplar arasında anlamlı

Ada- daki 13.000 dolayında bitki türünün %90’ının, kuş türlerinin yarısının, am- fibilerle sürüngenlerinse neredeyse ta- mamının endemik olduğunu düşün- mek

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

[r]