• Sonuç bulunamadı

40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Hürriyet'i kullansaydım milyarderler yanımda fakir kalırdı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Hürriyet'i kullansaydım milyarderler yanımda fakir kalırdı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Konuşulmaya lillUİflfl

değmez

V

*•* 21

Coşkun KIRCA

URK - İş Genel Eğitim Sekreteri Mustafa Basoğlu, hükümetçe ha­ zırlanıp TBMM ye sevk edilen ça­ lışma konularıyla ilgili tasarılar için “Makyaj bile değil; kaş kalemi!” de­ miş. Sayın Başoğlu çok haklıdır. Ger­ çekten, bu tasarılar üzerinde niçin bu kadar durulduğunu dahi biz anlayamı­ yoruz. Yeni tasarıların getirdiği iyileştir­ meler hangileridir?

Sendika kurucusu olabilmek için, en az bir yıl o sendikanın dahil olduğu iş kolunda çalışmış olmak kaydı; sendika yöneticilerinin çalışma hayatıyla ilgili bazı kamu kuruluşlarında görev alma­ sına ilişkin yasak ve öğrenciler ile din adamlarının işçi sendikası üyesi olmala­ rına ilişkin yasak kaldırılmaktadır. Sen- dikalarca mesleki konularda yapılacak açıklamalar siyasî faaliyet sayılmaya­ caktır. Sendikalar ve üst kuruluşları her yıl değil, üç yılda bir denetlenecektir. Toplu iş sözleşmelerinde yetki konu­ sunda teşmil uygulamasına son verile­ cektir. Grevci işçilerin işyerinin civarın­ da bile toplanamaması hükmüne son verilecektir. Grev bekçiliğini zorlaştıran bazı hükümler kaldırılacaktır. Sendika üyesi işçinin bu sebepten dolayı işten çıkarılması halinde kendisine ödenecek tazminat miktarının tabanı, bir yıllık üc- rettutarı otarak tespit edilecektir. Birden fazla sendikaya üye olanların, ilk üyelik sona ermedikçe, sonraki üyeliklerinin geçersiz olacağı hükme bağlanacaktır.

B

U iyileştirmelerden, din adamlarının işçi sendikası üyeliğiyle ilgili hük­ mün anlamını tam kavrayamadık. Bu hüküm, herhalde, kamu görevlisi sa­ yılan din adamlarını içine almamak­ tadır. Bu anlayamadığımız nokta dışın­ da, yeni sevk edilen hükümler elbette, eskisine kıyasla daha serbest, ama, yine de kısıntılı bir düzen getirecektir

Bakanlar Kurulu, devlet yönetimi tek­ niği açısından anlaşılması güç bir karar vererek, bir yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın kendi tasarılarına koyduğu bazı hükümleri metinden çı­ karmış; diğer yandan da, bu çıkarılan hükümlerin ANAP milletvekilleri tarafın­ dan verilecek önergelerle Meclis Ko- misyonu’nda tasarılara ekleneceği söy­ lenmiştir. Eğer TBMM'de kesinleşecek olan metinlerde Sayın Bayan imren Ay­ kut'un getirmiş olduğu bu hükümler na­ sıl olsa yer alacak idiyse, bunlar Bakan­ lar Kurulu'nca benimsenen metinlerden acaba niçin çıkarılmıştır? Anlamak pek zordur. Galiba, bu suretle, tasarıların TBMM'de daha da işçi lehine iyileştiril- diği iddia edilecek ve özellikle Türk - iş' ten kaynaklanacak diğer önergelerin reddi kolaylaştırılacaktır. Belirtmek ge­ rekir ki, ciddi devlet yönetiminde bu bi­ çim taktiklere yer olmamalıdır.

Tasarılara Komisyon'da eklenecek olan hükümler de şunlar olacaktır: Özel öğretim kurumlarında çalışan öğret­ menlere işçi sendikasına üye olma hak­ kı tanınacaktır. Kömür, bankacılık ve şe­ hir içi ulaşım hizmetlerinde grev yasağı kaldırılacaktır. Sendika yöneticilerinin

üst üste en çok dört dönem seçilebile­ ceğine ilişkin yasak kaldırılacaktır.

Bu hükümlerin, Sayın Bayan Aykut' un arzuladığı şekilde nihaî metne eklen­ mesi için söz verilmiş olsa bile, özellikle bankacılık hizmetlerinde grev yasağının kaldırılması fikrinin, ANAP Grubu içeri­ sinde büyük direnişle karşılanacağın­ dan bahsedilmektedir. Herhalde ANAP Grubu, işçi haklarıyla ilgili konularda tam bir keşmekeşin içindedir. Bazıları, liberalizmin, işçinin örgütlenme ve eşit pazarlıkta bulunma imkânlarını tanıması gerektiğini unutarak, işçi haklarını bu seviyeye çıkarmayı amaçlayan teklifleri dahi, işçi sınıfının diktatörlüğünü kurma girişimleri olarak yorumlamaktadırlar. Bazıları, içinde bulunduğumuz bunalım­ lı dönemde işçi haklarının geliştirilme­ sinin iktisadi zorlukları büsbütün artıra­ cağı gibi, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan ve iktidarın kendi hatalarının sonuçlarını görmemezlikten gelme eğilimini akset­ tirmekten başka anlam taşımayan ba­ hanelere sığınmak istemektedirler. Ba­ zıları ise şu veya bu kesimin çıkarlarını, memleket yararına genel düzenleme^ ferin üstünde tuttuklarından, işçiler lehi­ ne iyileştirmelere karşı çıkmaktadırlar. Böyle bir iktidar grubundan, hükümet tasarılarına verilecek son şekil konu­ sunda, istikrarlı bir tutum beklemek doğru olmaz.

M

ESELE aslında, şu veya bu kanunu iyileştirmeye çalışmakla çözümle­ nemez. işçi haklarına ilişkin yürürlükteki kanunlarda aşırı bir düzenlemecilik zih­ niyetinin hâkim olduğu doğrudur. Bu satırların yazarı, işçi haklarının düzenle- nemeyeceği gibi bir görüşe saplanmış olanlardan değildir. Fakat, kanunla ya­ pılacak düzenlemelerin kamu yararı ve diğer kişilerin haklarının korunması açı­ larından zorunlu olması şarttır. Oysa, işçi haklarıyla ilgili kanunlarımızda, es­ kiden mevcut, gerçekten pek hatalı uy­ gulamaları düzeltmek amacıyla, ifrata kapılmıştır.

Bu ifratın kaynağı, Anayasa'nın ken­ disidir. 28 ve 29 Ağustos ve 1 Eylül 1986 tarihli yazılarımızda, işçi hakları konu­ sunda Anayasa'da hangi hükümlerin değiştirilmesi gerektiğine ayrıntılı biçim­ de değinmiştik. Özellikle, sendika yöne­ ticisi olabilmek için fiilen on yıl işçi ola­ rak çalışma kaydı, grevin kanunla ya­ saklanmamış olmasına rağmen ertelen­ mesi halinde dahi ücret ve çalışma şart­ larının tespiti konusunda Yüksek Hakem Kurulu'nun yetkilendirilmesi, sendika­ ların siyaset yapmasına ilişkin yasak, derneklerin siyasetle uğraşma yasağı ve nihayet, kamu görevlilerinin sendika kurucusu ve üyesi olamamasına ilişkin yasaklar kaldırılmadıkça, kanunlarda yapılacak değişikliklerle meseleyi çö­ zümlemek mümkün olamaz. Konu, bu açıdan konuşulmaya bile değmez. DÜZELTME: 8 Mayıs günkü "İran, Yine Ira n " başlıklı yazım ızda R iyad" ke li­ m esi yanlışlıkla R a b a t" olarak çıkm ış­ tır. D üzeltir; özür d ile riz.

ii ■ i. .

im.

Ş İ;

_________ _

SiRBEST KÜRSÜ Ä ,

I

tttmMmm

Y ö n e le n . T ah sin O Z T I N

I

Giresun'un İsaklı ve

Belen köy yollarının

asfaltlanması İsteniyor

G

İRESUN ili'ne bağlı Eynesil ilçesi'nin ishaklı ve Be­ len köylerinin yolları diktir ve geniş değildir. Bu yollar Belen Köyü'nde son bulmaz. Sis Dağı'na kadar uzanmaktadır.

Bu yollara, Eynesil'den ishaklı ve Belen Köyü'ne kadar günde en az 20 minibüs çalışmaktadır. Diğer araçlar hariç, bu yollarda çalışan araçlara yazık değil mİ? Bu yolların, Gizgine'ye kadar genişletilip bazı yerler­ d e yolun kısaltılmasını ve asfalt olmasını istiyoruz.

Ayrıca İshaklı Köyünün önceden yapılmış yolunun ana yolla buluşması ve bu yılki yapılan yolumuzun dik ve geniş olması, ayrıca bu yolun iyi yapılmaması bizleri üzüyor. Bir yetkilinin bunlarla ilgilenmesini, bekliyoruz.

(ishaklı ve Belen Köyü Sakinleri)

Besici esnafı,

İflas durumundan

kim kurtaracak?

B

İR tarım ülkesi olan m em leketi­ mizde besiciliğin ekonomiye olan katkısı, herkesçe bilinmektedir. 25 Ocak kararları ve kararları takip eden acım asızca zam lar, yem fiyatlarının hızla artması, tarım ış kolunun gerile­ mesine neden olmuştur. Kısacası, be­ sici esnafı iflas etmiş ve dolayısıyla Ziraat Bankası'na borçlu kalmıştır.

M alatya besicileri şu günlerde kime başvurulacağı konusunda kara kara düşünen, bunalım geçiren kişiler haline geldi Ailelerim izle barındı­ ğımız m eskenlerim iz Ziraat Banka­ sı nca satışa çıkarılıyor. Bu yoldan bizden alınan paralar üç beş sanayi kuruluşuna peşkeş çekiliyor.

İlgililerden bizi içine düştüğümüz bu krizden kurtaracak bir çözüm istiyoruz.

170 besici adına

Veysel UZUNPINAR - MALATYA

ŞİRKET MERKEZİMİZİN YENİ ADRES VE TELEFONLARI:_______

Atatürk Bulvarı Ünlü İş Merkezi A Blok Kat:3 Unkapanı-İST

Tel: 532 16 39 - 532 16 83 - 533 47 00

Telex: 23666 hbc TR.

Fax: 532 16 97

E L İF F L A Ş T IK

A m b a l a j S a n a y i i v e T i c . A . Ş

ALSAN

ALÜMİNYUM

SANAYİ A .Ş

LÜTFEN NOT EDİNİZ.

ADRES ve TELEFON DEĞİŞİKLİĞİ

DUYURUSU

Yeni Adresim iz:

Büyükdere Cad.Lale İş Hanı No-62 Kat:2

MECİDİYEKÖY

Yeni Telefonlarımız:

175 08 35 (6 Ha t )

Fax: 172 32 05 TELEX ¡27832 Zgou tr.

■ ■■

B

Hürriyet in sahibi, dünyasını, Hürriyet okurlarına açtı

‘ Hürriyeti kullansaydjjg

milyarderler

yanımda fakir

kalırdı

K O N U Ş U Y O R

9

S A T IL IK UN F A B R İK A S I

Beypazarı'na 3 Km mesafede 23.000 m! arazi üzerin­ de kurulmuş 150 ton kapasiteli buğday silosu, kepek silosu, idare binası, kantarı ile yeni komple tesis.

ADRES: Beypazarı. Tel: (9) 4581-1166-1609-1354 BEYPAZARI

BEYAZ

ÇİMENTO

Bütün Türkiye'de istenilen adrese teslim. Tel: 36.1 04 16-4 Hat İstanbul AYIN Simavi, bugün konuş­ mamızın so­ nuna geldik... Geçtiğimiz günlerde, hü­ kümetle basın arasında çok ciddi sürtüş­ m eler oldu... Bu konuda...

• Valia Emin, hükümetlerle basın arasında, her zaman ve her devirde birtakım sürtüş­ meler olur. Benim gözümde hükümet - basın İlişkileri ge­ nellikle üç aşamalıdır. Ilkı ba­ layıdır, karşılıklı ilişkimizin... Her yeni hükümet işbaşına geldiği zaman, basına yaklaşır ve bir balayı dönemi yaşanır.. Hükümet azıcık eskiyince, karşılıklı serzenişler başlar1 Daha sonra da kavgalar

• Desenize efendim, bu iş karı - koca olayı gibi bir şey...

• Aynen öyle Ama. kavga başladığı zaman, kadın mı haklıdır, yoksa erkek mı?... Acaba; basını mı kadının yeri­ ne koyalım: yoksa onu erkek tarafı gözüyle mı görelim? Hü­ kümeti mi kadın sayalım; yok­ sa ona erkek mi diyelim?... Bu ış, böylece sürüp gider

• Yani, basınla iktidarların sürtüşmesi, bir yerde doğal­ dır, diyorsunuz?

• Elbette . Aslında basın, hü­ kümeti tenkit etmekle işlevim yapar... Mutlaka edecektir de... Geçtiğimiz yılbaşıydı. ben Hürrıyet'in başşayfasını pembe çıkardım “İnşallah bütün bir yıl pembe g eçer”

diye... Bu. benim içimden ge­ len bir iyi niyetti... Ama. pem­ be gazete çıkarmak yetmiyor Halkın sıkıntısını hissetmeye başladığın gun. gazete olarak da. asıl görevini üstleniyor­ sun. .

• Basında, hükümete karşı haklı eleştiriler çıkıyor... On­ lar kızsa da. kızmasa da çı­ kıyor ve çıkacak... Ama, hak­ sız eleştiriler de çıkıyor mu acaba?...

• Evet, bir hayli . Hele bazı fanatik gazeteci arkadaşla­ rımız. kalemi ele alınca.. Hü­ kümet ne yaparsa yapsın; on­ lar sürekli eleştiriyorlar.

# • Hayatımda gördüğüm en asparagas haber, şimdi tam hatırlayamayacağım, ya Günaydın ya da Tan’da çıkmıştı. Bir erkeğe çocuk doğurttular ve adamın resmini koydular, çocuğuyla birlikte... * • Kimdir onlar?

• isimleri lazım değil!...

• Belki, bazı gazeteler de böyle...

• Evet!..

• Mesela, ağabeyinizin ga­ zetesi Günaydın da, onlardan biri mi?

• No comment (Yorum

yok)!...

• Şimdi, aklıma bir şey daha geldi: onu size hemen sorayım... Burada, okuyucu­ larımıza hatırlatayım... Basın dilinde biz, yalan habere

asparagas diyoruz. Bugü­ ne kadar gazetelerim izde okuduğunuz en büyük aspa­ ragası hatırlıyor musunuz?

• Hatırlıyorum... Bir erkeğe çocuk doğurttular ve adamın resmini koydular: cocuğu ile beraber!. (Sürekli kahkaha­ lar...)

• Hangi gazetede çıkmıştı bu?

• Ya Günaydında; ya da

Tan'da... Şimdi tam hatırlaya­ mayacağım.

• Bugüne kadar tanık oldu­ ğunuz en büyük asparagas bu muydu?

• Daha büyüğü olur mu

Emin?... Düşünebiliyor musun, bir erkeği doğurtmalarını?..

• Bir şey daha soracağım size... Bugün, hemen her g a­ zetenin bir pazarlam a şirketi var. Bu şirketler, gazetenin okuyucusuna, taksitle çeşitli m allar satıyor... Hürriyet, Gü­ naydın, Güneş, Sabah. Ter­ cüman. Milliyet.. Hepsinin bu şirketlerinden var... Birçok okuyucu da bize soruyor:

"Kardeşim, siz ticarethane misiniz: yoksa gazete misi­ niz?" Çok mu para kazandı­ rıyor bu pazarlam a şirketleri gazete sahiplerine? Hatta di­ yorlar ki, "Gazete iseniz, sa­ dece gazetecilik yapın. Yoksa ticarethane açın..."

• Aslında, bir yerde hak veri­ yorum onlara... Başlangıçta, ben de. çok karşısındaydım

R öportaj: E m in ÇÖLAŞAN

Hükümetlerle basın arasında her za-

I

s

1 m an ve her dönemde sürtüşmeler çı-

kar. Ben hükümetle basın ilişkilerini

genellikle üç ayrı aşam ada görmü-

şümdür... İlişkinin ilk kısmı bala­

yıdır. Hükümet biraz eskiyince serze­

nişler başlar. Daha sonra da kavga...

m

G eçtiğim iz y ılb a şı H ü rriy e t’! pem ­

be ren k te çık ard ım . ‘İn şa lla h bü-

---- tü n y ıl pem be geçsin ’ diye. Bu be­

n im içim den kopan b ir iy i n iy e t­

ti... /o n a elb ette k i pem be gazete

çık artm ak yetm iyor. H alk sık ın tı

b a şlad ığ ı gün, gazete ola-

yapm aya b aşlıy o rsu n .

cinsinden Birinci, Bafra içen kimse görüyor musun? Hayır kardeşim... Biz, ayağımızı yor­ ganımıza göre uzatmayı bilmi­ yoruz. Hâlâ, utangaç milletiz. Kasaba gidip Ver bir kilo et'

diyoruz,.. Halbuki Avrupa'da, böyle şey yok. Oraları iyi bil­ diğim için söylüyorum... Adam dükkâna gidiyor, tek tavuk budu alıyor... Veya, 100 gram et istiyor... İki elma, üç doma­ tes alıyor... Ne bileyim; para­ sına göre, gidip, bir tek sala­ talık sardırabiliyor.

“K İM K A D IN , K İM E R K E K ? ”

ra k gö

^K av galar başladığı zaman kadın mı haklıdır, yoksa erkek mİ?... Acaba

burada basını kadın, tarafı mı yapalım, yoksa erkek tarafı ım?...HüMimeti

kadın

mı yapalım, erkek mİ?... Bu iş böylece sürüp gider yani...®.

bu işin . Fakat bu da. bir yer­ de okuyucularım za. yardım ve kolaylık sağlıyor... Biz, bu şirketlerle okuyucuya, hemen her ay. farklı bir şeyler su­ narız. Malların satıcılarıyla oturup kıran kırana pazarlık ederiz, fiyat düşürürüz. Sonra da okuyucuya, yüzde 50 de­ miyorum. ama yüzde 10. yüz­ de 20 daha ucuza ve taksitle veririz.

• Yani bu pazarlam a şirket­ leri, bunların sahibi duru­ mundaki gazetelerin cankur­ taranı Ottıyoi parasal yönden?

• Bazısı için kurtarıcı, bazısı için yardımcı oluyor... Mesela biz Hürriyet olarak bu alanda ilk sırada değiliz. Milliyet, pa­ zarlamacılığı iyi oturtmuş... Biz geçen yıl, pazarlama işin­ den çok büyük para kazan­ madık. Tam hatırlamıyorum, ama sanıyorum, taş çatlasa bir milyar lirayı geçmez.

• Sayın Sımavı, böyle mil­ yarları konuşan, kazancı mil­ yarlara ulaşan bir insansınız. Acaba bu konumunuzla bak­ tığınızda, halkın durumunu nasıl görüyorsunuz?... M ese­ la, çarşıdaki fiyatlar konu­ sunda ne düşünüyorsunuz?

• Ne düşüneceğim: büyük pahalılık var. Kendi alanımdan bir örnek vereyim: En başta, gazeteler çok pahalı Türkiye' de... Bu fiyatlarla gazetenin lüks olduğunu, bilhassa orta­ lama vatandaş için adamakıllı lüks olduğunu açıkça itiraf ediyorum. Burada, birbirimizi kandırmayalım.. Ama, bazı şeyler var ki. bizde halen ucuz... Mesela, şimdi herkes Amerikan sigarası içiyor. Biz­ de 1400-1600 lira olan bu si­ garalar. İsviçre de 2800-4000 lira arasında... Bu pahalılıkta ben çevreye bakıyorum, orta- dırek de dahil. Amerikan siga­ rası veya hiç değilse filtreli si­ gara içmeyen, göremiyorum. Sen çevrende, hiç filtresiz

9 "Elbette benim İşimin de bir raconu var. Esası da şru- Kılıç kalkan oyunu çevirmeyeceksin... Hükümetleri veya şahısları, çıkarların için kullanmayacaksın... Gazetenin gücünü kendi çıkarlarına alet etmeyeceksin..."

• Yani, çok mu tüketiyoruz?

• Lüzumsuz tüketiyoruz kar­ deşim. luzumsuz . Tence­ remiz yeterince kaynamıyor, doğru.. Ama. bizler de alma­ sını bilmiyoruz, inanır mısın, bir isviçrelinin evinde, sık sık et veya tavuk, kesinlikle yen­ mez... Oralarda, gıda maddesi satan dükkânlara girdiğin za­ man, en tenha bölümlerin; et. tavuk tezgâhları olduğunu gö­ rürsün. Adamlar, vitamin ve protein ihtiyaçlarını, daha ucuz ürünlerden çıkarmasını öyle iyi öğrenmişler ki... Son­ ra biz, ekmek israfında da bir taneyiz. Aslında, ekmek de pahalı... Ve biz, ekmek yeme­ sini bile bilmiyoruz, millet ola­ rak. Nimet, diyoruz... Sonra da hepimiz, evlerimizde, ba­ yatlatıp çöpe atıyoruz... Bili­ yorsun, bizim Hürriyet mat­ baalarında, lokantalarımız var­ dır. Çalışanlarımıza, ücretsiz yemek veririz. İnanır mısın, oralara alınan ekmeğin yarısı, her gun çöpe gider. Ne ek­

mek kesmesini biliriz, ne de ekmek yemesini.. Lokantada bakıyorum, üç dilim kalınlığın­ da dilimler kesilmiş. Ondan bir lokma koparırsın, gerisi çöp tenekesini boylar. Yahu, şunu ince kes, az kes... Aldığın ek­ mek sayısını ona göre düşür... Hepimiz, böyle sorumsuzca tüketiyoruz. Yani bütün suçu

hükümetlere atmayalım...

Evet, hayat çok pahalı... Ama biz de. tasarruf etmesini öğ­ renelim Bunu istesek de. is­ temesek de öğreneceğiz za­ ten. -Şimdi, yarım krto devrt başladı . Belki bundan sonra, 250 gram devri başlayacak.. Ama biz de, Allah'ın verdiği nimetleri israf etmemeyi, çöp tenekesine atmamayı öğrene­ ceğiz...

• Sayın Simavi. ihtilaller için ne düşünüyorsunuz? Türki­ ye'de her on yılda bir, asker­ ler yönetime el koyuyor. Bu konu, halen de Türkiye'nin gündeminde tartışılıyor.

• Soruna şöyle cevap vere­ yim: Allah hiçbir zaman gös­ termesin ama ben başımıza gelecek deprem gibi, su bas­ kını gibi her türlü felakete ra­ zıyım. Fakat Allah, bu memle­ kete bir daha ihtilal felaketi vermesin. Bunun acısını. 27 Mayıs Ihtilali'nde yaşadım... Sana, daha önce de söy­ ledim. Hayatta, iki büyük acı yaşadım... Birincisi babamın. İkincisi de, küçük oğlumun ölümü. Benim üçüncü büyük acım, bu 27 Mayıs İhtilali'dır. Hiçbir şekilde tasvip edi­ lemez. Ne, haklı gerekçesi vardır, ne de bir başka şeyi. Memlekette anarşi yoktu, pa­ halılık yoktu; hiçbir şey yoktu: ihtilal yaptılar...

• 12 Eylül için ne diyorsu­ nuz?

• Yüzde yüz gerekliydi... Ya­ pılması için, hepimiz dua et­ tik... Ama bundan sonra, bu tür girişimlerin olmamasını di­ liyorum... Yeni bir ihtilal, Türki­

ye'yi en az 20 - 30 yıl geri gö­ türür... Türkiye'de artık ihtilal­ ler ve askerî yönetimler devri­ nin kapanmış olmasını diliyo­ rum. Bu ülke, sorunlarını de­ mokrasi içerisinde çözecektir.

9

"Ben öldüğüm zaman, çocuğuma bırakacağım miras; sadece makine parklarım, matbaa binalarım ve yayın organlarım değil, bu namus ve dürüstlük anlayışıdır. Ben hep bu ilkeyen göre yasadım..."

• Az önce, basın - hükümet ilişkilerini konuşurken, bunu bir anlamda, k a r ı- k o c a be­ raberliğine benzetm iştiniz... Ancak, hangisinin kadın, hangisinin erkek rolünde ol­ duğunu bilem eyeceğinizi söylemiştiniz. Askeri yöne­ timler döneminde, bu rol, ke­ sin olarak ortaya çıkıyor sa­ nırım... İhtilalciler erkek, ba­ sın kadın oluyor. İhtilali ya­ panlar, basına da hem en şeyi yapıyor! Yani kısıtla­ malar, basın özgürlüğünü rafa kaldırmalar, demek isti­ yorum!...

• Evet ihtilal döneminde rol dağıtımı maalesef öyle yapılı­ yor!

• Her şeye rağmen, sonuç­ ta gazeteci olmaktan m em ­ nunsunuz herhalde. 'Keşke, başka bir mesleğim olsaydı’

diye düşündüğünüz hiç oldu mu?

• Emin, ben sonuçta, fiilen gazetecilik yapan insan deği­ lim. Bir gazete patronuyum... Gazete tüccarıyım... İşimden de memnunum, çok memnu­ num... Hayatım boyunca, bir tek gün Keşke başka bir mesleğim olsaydı' diye dü­ şünmedim Babam, bu işe gi­ rerken çok iyi etmiş... Ben de. iyi ki bir gazete sahibinin oğlu olarak dünyaya gelmişim.

• Size, son bir sorum ola­

cak... Her mesleğin, her işin bir raconu vardır. Bizim m esleğim izin raconu nedir sizce? Bunu öncelikle sizin konumunuzu dikkate alarak soruyorum.

• Dediğin doğru... Elbette be­ nim işimin de raconu var. Esası da şu: Kılıç kalkan oyu­ nu çevirmeyeceksin. Hükü­ metleri veya şahısları, çıkar­ ların için kullanmayacaksın... Gazetenin gücünü, kendine alet etmeyeceksin. Veya bun­ ları kullanıp kişisel avantaj pe- ■

şîrtde koşmayacaksın. Yoksa' ben. Hürriyet Gazetesı'nın im -‘ kânlarını, avantajlarını gerek hükümetler ve gerekse şahıs­ lar üzerinde kullansaydım. bu­ gün milyarderler sınıfından aklına kim geliyorsa, benim yanımda fakir fukara kalırdı. Ben, babamdan aldığım ter­ biye ile bu işi böyle götür­ düm. bundan sonra da böyle götüreceğim... Hepsi, benim rahmetli babamın ilkeleriydi ve ben. hiçbirini, bir an unut­ muyorum... Ben öldüğüm za-. manza-. çocuğuma bırakacağım

miras, sadece makine park­ larım. matbaa binalarım ve yayın organlarım değil; bu na­ mus ve dürüstlük anlayışım olacak... Ben, hep bu ilkeye bağlı yaşadım.

• Sayın Simavi, günlerden beri, karşılıklı konuşuyoruz. Siz, ilk kez bir gazeteciye, röportaj verdiniz. Ben de ilk kez, patronum la röportaj yapmış oldum... Aslında, pat­ ronla röportaj yapmak, ne zor şeymiş!... Size, aklıma ne geldiyse hepsini sordum. Ama. benim aklıma gelm e­ yenler de elbette olmuştur. O eksiklikler için; hem siz­ den, hem okuyucularımızdan özür diliyorum. Ve size, bu konuşma için çok teşekkür ediyorum.

BİTTİ

Atlar ve paralar.

IN G IL7E R E V E Y AP /LAN ÜÇLÜ TAÇ Y A P IŞ L A R IN I (2 0 0 0 G U IÑ A. DERBY VE ST LE G E R ) 15 K E Z B İR K /S İ i— --- K A ZA N D I. B U UÇLU D U N YA N /N E N U N LU C O KEYLER İN İN Y ILLIK KAZANÇ LA . R /N /N ÇOK YÜKSE'' OLDUĞU BİL İN /y c A B D 'L İ C O KEY C H R /S MCCARRON (1956 DOĞUMLU) I9BA YILINDA 13 MİLYAR TL. KAZANAR AK B iR YILDA EN FAZLA FARA KAZANAN COKEY U NVANINA SAH İP o l d u. B u c o k e y A Y N I ZAM ANDA B İR YIL /Ç /N D E En FAZLA YARIŞ KAZANM A REKORUNUN DA S A U /B ip /R 19 7A YILINDA 2199 YARIŞA KATIL­ M IŞTIR .

B İR YARIŞTA E N FAZLA PARA K A Z A N M A REKORUNUN SA H /B İ

M E T E LİK H A R C A ' TAKMA A D /yJ LA TAN IN A N A M E R İK A LI B İR YARIŞ HASTASIDIR. N E W JERSEY. GARDEN S TA TE -U YARIŞ HASTASI

Z7MAY/S1985TE 2 6 MİLYAR TL KAZAN D I.

BULMACA

Soldan sağa

1- Kuran da bir sure ismi... Bi­ rine yalandan ve aslı olmayan bir kabahat yükleme, 2 - Tutsak­ lık... Bir bayan adı, 3 - Lityumun simgesi... Metal olmayan ci­ sim... Kobalt madenini simgele­ yen harfler, 4- Gelecek za­ man... Ortaoyunu ve kuklada aptal uşak rolünü oynayan ko­ mik tip... Unvan, 5 - Bütün ve tam olarak... İtalya da büyük bir ırmak. 6 - Ad ve ün... Bir mak­ sada ulaşmak için hasım tara­ fından teminat olarak alıkonan kimse, 7 - Olgunluk... Oy... Mo­ libden madeninin simgesi, 8

-Gırtlak... Ressamların ellerinde tuttuğu boya levhası, 9 - Coş­ ku... Bir yağış, 10- Hayvan has­ talıkları hekimi...

I Yukarıdan aşağıya

1 - Kuranda bir sure ismi... Kimi vakit, 2 - İstanbul'un e s k i,0 adlarından biri... Bir konut türü, 3 - Uzaklık bildiren bir edat... Şiiliğin Caferiye diye de anılan bir kolu, 4 - Karakter... İmamlık (eski dil), 5 - Fal... Diyarbakır ilinde bir ilçe adı, 6 - Meşin keskisi... Bir yağış, 7 - Yağlı­ boya inceltici bir sıvı... Nikelin simgesi, 8 - Fotoğrafçılıkta kul­ lanılan şiddetli ve kısa süreli

D ü n k ü ç ö z ü m

parıltı... Daima, 9 - Madeni ip... Yaya asker, 10- Anlamlı iz (işa­ ret)... En gerideki... Bir peynir çeşidi, 11- Hindistan'da bir hü­ kümdarlık sanı... Vazgeçilmez

derin arzu, 12- Topluma karşı sözle yapılan duyurma... Bir-JQ sayı...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

其支者,別銳眥,下大迎,合手少陽,抵於 ,下加

Hatîb el-Bağdâdî‟nin Târîhu Bağdâd Adlı Eseri Çerçevesinde Bağdat‟ta Hadis Öğrenim ve Öğretimi (KuruluĢundan Hicrî 3. Asrın Sonuna Kadar)... IV

Bu çalışmada bir aile planlaması polikliniğine RİA çıkarmak için başvuran kadınlarda RİA kullanımı sırasında oluşan şikayetleri, terk etme nedenlerini,

Bu çalışmada benzer işlemler titanyum katkılı atom topakları için yapılmıştır Au2Ti, Au3Ti, Au4Ti, Au5Ti ve Au6Ti şeklinde tanımlanmış olan titanyum katkılı

Akademi tarihçisi d’Ollvet'nln de­ diğine göre La Fonten’ln şiir zevki­ ni uyandıran Malherbe’ln bir şiiri olmuştur. Papas mektebinden çık­ tıktan sonra

Bununla birlikte kontrol grubuna göre RFRP-3 + RF9 grubunda istatistiksel olarak anlamlı azalış yalnızca Nestin mRNA düzeyinde kaydedilmiştir ve 3,51 kat azalma

Rica ederim, bu sebeble orduda bir ihtilâf zuhur ederek hayat meselesi makamın­ da olan inzibatın bozulmaması için zatıâliniz de ordunun Cemi­ yetten ayrılması