• Sonuç bulunamadı

100. doğum yılında Tevfik Fikret

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "100. doğum yılında Tevfik Fikret"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SATTtFP! trct

J (A

_

100. Doğom yılında

¡IVFIK FİKRET

G

eçen yüzyılın politik, ekonomik, ve yöne- tim düzensizlikleri ülkemizde geniş buna­ lımlar mevdana getirmiş sonunda da tarihin ve sosyal gerçeklerin akışı, Osmanlı Devletini yeni bir düzene girmeye zorlamıştır.

Tevfik Fikret 100 yıl önce 1867 de doğduğu zaman Tanzimat Devrimi henüz beklenilen ama­ ca ulaşamamış, yeniliğin çalkantıları durulma­ mıştı. Fikret böylece «Gâvura gâvur denmiye- cek» tanzimat çağı ortamında dünyaya gözlerini açmış oluyordu. Fakat Fikret’in aile çevresi çocuk lannı tanzimat devriminin memlekete armağanı olan yeni bir öğretim kurumunda, Galatasaray Lisesl’nde yetiştirmek anlayışım gösterdi. Fik­ ret tara bir içtenlikle inandığı Batı kültürünü, çağının bu tek kalburüstü kurumunda kazandığı gibi kişisel karakterini de bu «Garbe açılan ilk pencere» de geliştirmiştir.

Şöyle bir durup düşünürsek doğumunun 100. yıl dönümünü anılmaya değer bulacağımız bi­ lim, kültür, sanat ve devlet adamımızın sayıları­ nın pek kabarık olmadığını içimiz sızlayarak an­ larız. İnsan kalabalığına medenî bir bütünlük sağlayan her türlü beşerî-toplumsal değer ala­ nında, kısır ve yalınkat kabşıraızın nedenleri üs­ tünde durmak konumuzun dışındadır ama sırası gelmişken Ortaçağ ¡skolastiğine saplanıp kalma­ mızı göstermeden geçemeyiz. Tevfik Fikret işte böyle kurak bir iklimde yetişen, sayısı pek az değerler arasındaki yerini gür sesli şairliği ile birlikte bâtıla, geriliğe kafa tutuşu, pozitif bi­ lime açık davranışı ile doldurur.

Yeni bir atılım

R

ecaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Ihsan’ın Servet-i Fünun dergisinde yeni bir edebi- biyat atılımı için Tevfik Fikret’i çağırır. Üstadın böyle önemli bir işe Fikret’i çağırması bir bakı­ ma değerbilirlik, bir bakıma kendini bilirlik sa­ yılmalıdır.

Edebiyat Tarihi, Tevfik Fikret’in şürimize Farnasçılardan aldığı esinle sağlam bir biçim, ol­ gun bir dış âhenk getirdiğini, Batının sonelerini bize mal edişini, nazmı nesre yaklaştırmasını, şiirin konusunu genişletip tabiatı işlediğini ve aruzu Türkçe ile bağdaştırmak yolunda başarı­ lı yenilikler denediğini söyler. Edebiyat-ı Cedide topluluğunun estetik anlayışından doğan terkip- li dili ile şiire bir duyuş yeniliği sağladığım da ileri sürer.

Böyle tek çizgili görüşler Fikret’i yeter ölçü­ de anlatamaz. Ölümünün üstünden geçen 52 yıl- danberi yapılan türlü yayınlar da Fikret’i — Gö­ rüş açılarının ayrılığı sonucu olarak — ya suç­ lamış, ya da övmüştür. Bunlar arasında nesnel metoda belli bir oranda bağlı kalabilen, önyargı­ ya en az yer veren iki etüdü anmak gerekir. Bun­ lar Mehmet Kaplan’ın (Tevfik Fikret ve Şiiri), Kenan Akyüz’ün (Tevfik Fikret) adlı eserleridir. Fikret üstünde dedikodu yapmaktan kurtulmak isteniyorsa bu tetkikçilerin bilimsel metodundan ayrılmaksızın daha geniş, daha derin bir ilgi ile daha sürekli bir çalışmayı göze almalıdır.

Sermaye kitabı

übab-ı Şikeste» ana çizgileriyle birey­ sel duygular üzerine söylenmiş mali- hülya niteliğindeki şiirlerin kabarttığı, şairin şöh­ retini sağlıyan sermaye kitabı (Livre Capitale) idir. Bu eserin başındaki kıta Fikret’in ömrü boyunca sürdürdüğü benliğini anlatır.

«Kimseden ümmid-i feyz etmem dilenmem perr ü bal Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâ-irim İnhina, tayk-ı esaretten girandır boynuma Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir

sat-r i m . »

Bu mısralarda şairimiz Fuzûlî’ye uyarak ya­ lan söylememiş, kaba boş bir övünmeye de düş­ memiştir. Kimileri Fikret’i kınayarak onu «Bol para karşılığında protestanlara zangoçluk» la suçlamışlardır. Hiçbir zaman doğruyu yansıtmı- yan, dar bir çevrenin çürük, ama, büyük bir kız­ gınlığıdır bu suçlama... Fikret kişisel onuruna en küçük bir kuşkunun gölgesini düşürmeden yaşamış insanlardandır.

«Halûkun Defteri» nde Fikret, ülküsünü ye­ ni nesillerin hayat yolunu çizen sağlam millî il­ keler olarak kullanmıştır.

«Sen bu yiğit soylu kam, insanlığı yaşatmak uğruna dökeceksin. Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin» «... Siz ey feza-yı ferdanın

Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın Ufukların ebedi iştiyakı var nura, Tenevvür... asrımızın işte ruh-u amâli, Silin bulutları, silkin zilal-i ehvall, Ziya içinde koşun bir halâs-ı meşkûra.

Ümidimiz bu, ölürsek de biz yaşar mutlak Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak.» Dünyayı çetin bir savaş alanı sayan şairimiz gençliğe başarının tılsımını da müjdelemekten geri kalmaz:

«Hayatı, div-i hakikatla çarpışan kazanır,

Ziya ARIKAN

Zafer biraz da hasar İster...»

Bugünün yaşlı aydınları da yurt ve millet sevgisini, doğruluk ve gerçeğe güven duygusunu biraz da Fikret’in akıl ve namus mekiği ile do­ kuduğu inanç dolu heyecanlı şiirlerini okuyarak kazanmışlardır:

«Yükselmeli... yetişir zillet U zulmet Parlatmak her nasiye bir neyyir-i fikret Cehl ölmeli, zulm ölmeli hak bulmalı kuvvet Hakkın yüzü güldükçe gülümser beşeriyyet.»

* ❖ *

«Çiğnendi yeter varlığımız cehl Ue kahra Doğrandı mübarek vatanın bağrı sebepsiz Birlikte bugün bulmalıyız derdine çare Can kardeşi, kan kardeşi, şan kardeşiyiz biz Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol Ey hak yaşa, ey sevgili millet yaşa var ol.»

Millet kavramı

Y

ukarıdaki, vargılarımızın kamtı bu kısa parçalar özenle ayrıştırılırsa görülür ki Fikret’te millet kavramı hümanizmin sınırlarına varmaktadır.

Fikret’i 20. yüzyılda yetişmiş bir Türk hüma­ nisti saymaya yetecek başka kanıtlar varsa da yazık ki hepsini veremiyoruz.

Halkımızın dilinde dolaşan bir «Dinden iman, dan çıkarma» deyimi vardır. Bizi ya dayanılmıva- cak bir güzellik tutkusu ya da altından kalkamı- yacağımız bir ezilme duygusu dinden, imandan çıkarır. Fikret’i de yaşadığı dönemde politik yönetimin baskısı, sosyal yozlaşmanın etkisi din­ den imandan çıkarmıştır. Fakat bu böyle birden­ bire parlama biçiminde değil, belli faktörlere da­ yalı bir tansiyon yükselmesinin sonucudur.

Sürüp giden bozuk düzene karşı ilk tepkisi romantik plândaki direnişi ile başlar, «Yeşil­ yurt» şiirini yazar, olmaz. Arkadan «Devenin Ba­ şı» sembolü ile «Haksızlık eden başları bir gün koparırlar» demek zorunda kalır, sonuç alamaz. Bundan sonra Osmanlı başkenti İstanbul’un mad­ dî ve manevî havasından doğan yoğun «Sis» in içine cesur bir öfkeyle dalarak önüne geleni kı­ rar geçirir. Bu şür o zaman küçük bir defter bi­ çiminde satılan sigara kâğıtlarına yazılarak, el­ den ele gizlice dolaşıp okunmuştur. İkinci meş­ rutiyetin köşe başlarındaki özgürlük çığırtkan­ lığı Fikret’i de biraz umutla oyalar ama yazık, işte gene bir «Fecr-i kâzip» in renkli yaygarasın­ dan öteye geçmemektedir olup bitenler. Dünkü özgürlük savaşçıları şimdi çıkar yarışmda... Du­ rum Fikret’in politik yergilerini doludizgin orta­ ya dökmesine çok uygundur ve «Hân-ı Yağma» adlı şiiri, bunun en güzel örneğidir.

airin ruhunda biriken acılar, nefretler, kinler ne yaptıysa dinmek bilmemiş, ter­ sine gittikçe yoğunlaşan bir ağrı yığını niteliğine bürünerek benliğini baştan başa sarmıştır. İşte o zaman «Tarih-i Kadim» adındaki uzun isyan şiirini yazmaktan kendini alamadığını görüyoruz. Tarihin başlangıcından bu yana durmıyan bir akışın içinde inşanlığm serüvenini işleyen bu şiirde Fikret:

«Her şeref yapma, her saadet piç; Her şeyin iptidası âhiri hiç Din şehit ister âsuman kurban Her zaman her tarafta kan, kan, kan» diyerek dünyada insanın yarattığı bütün yüce kavramlara saldırır. Fikret’in hu davranışı ilk bakışta kendisinin dinsizliğine verilmişse de du­ rumu başka açıdan yorumlamak daha doğrudur: Özgürlüğü kutsal bilen Fikret, silâh gücü, din korkusuyla bu kutsallığı ortadan kaldırmaya ça­ balayan, kahramanlık adına, şeref ve şan adına, Tanrı adına işkence yapmaktan, cinayet işlemek­ ten çekinmiyen, yer yüzünde bir başka türlü Tanrılık taslayan korsan kuvvetlere lânet yağ­ dırdığı bu şiirinde gerçek Tanrıya kötülükleri ön­ lemediği, kötülüklere âlet olduğu için pesimist felsefî bir görüşle sitem etmiştir.

Kadın, hayatın, toplumun, sanatın güzel, önemli bir parçasıdır. Fikret’in düşünce âlemin­ de, şiir dünyasında kadının saygı değer yerini bulduğuna inanıyoruz. «Kızlarını okutmayan mil­ let, oğullarını manevî öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir» düşüncesi «Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer» mısraındaki görüşü gibi doğru­ dur. Şimdi olağan ve basit görünen bu anlayış ortaya atıldığı zaman büyük yenilikti.

Sonuç

arına yönelişinde dev gibi gücü Ue her şe­ yi yeniden kuran Fikret, ümidin güzel ay­ dınlığında şuurlu bir sevinç içindedir, bu anlarda hayata bağlılığı, insana ve gençliğe sevgisi coş­ kun bir sel akışında görünür. Aklıyla kalbini bU- leştirerek,

«Bir gün yapacak fen şu siyah toprağı altın Her şey olacak kudret i irfanla inandım» mısralarile medeniyetin senfonisini çaldığım işi­ tirsiniz. Burada sözü geçen kara toprağı altın yapacak irfan kudretinin, «Vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır.» diyerek göreve çağırdığı aydın gençliğin elinde olduğunu düşü­ nüyorum.

!2S5SZÎ!2S2!SÎS55SÎ!,,5aaaaaa,,aaaaaaaaaaI aa**aaaaaaaaaaaaaaaaaaı

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

[r]

Somyada kımıltısız yatan ka­ fa ninenindi: «Padişahımız ikin di divanından sonra Belgrad’a dönmüştü. Odanın içinde bir boydan öbür boya konsol denli

Dolayısıyla ana çekirdekte ve ikincil çekirdek- te bir sızıntı olsa bile, binanın basıncı dış basınçtan daha düşük olduğu için hava sadece içeri sızar, dışa-

Deyimini din ve devlet ay rılığında bu­ lan laiklik, milli ordu, eşitlik ve özgürlük, Fransız Devrimi’nin gözbebeği olan bu kavramlar, bugünkü Türkiye’de günde­

TR T’de 19 M art 1993 tarihinde yer alan “ Bir Başka Gece” programına Nâzım Hik­ met Kültür ve Sanat Vakfı Başkam ve Nâzım’ın kızkardeşi Samiye Yaltınm

Çallı hocamızın yaşantısı im­ rendirici başarılar, mutluluklar içinde ve Bohem davranışlariyle ardında ışıklar bırakarak geçip gitmiştir. Ta o zamanlar