• Sonuç bulunamadı

İdil Biret yalnız başına, Ayşegül Sarıca İDSO'yla çaldı:iki büyük Türk piyanisti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İdil Biret yalnız başına, Ayşegül Sarıca İDSO'yla çaldı:iki büyük Türk piyanisti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Idil Biret yalnız başına, Ayşegül Sarıca İDSO ’yla çaldı

iki büyük Türk piyanisti

İdil Biret Schubert’in, L iszt’in, Debussy’rıin bu

dünyadaki sözcüsüdür sanki. O bir kanaldır ve

bestecilerin yarattıkları, İdil Biret kanalıyla bizlere

aktarılır. Ayşegül Sarıca çalmaya başladığında ise daha

piyanonun o çok sade, ama çok da duyarlı ilk

ölçülerinde bir başka piyano şairiyle karşı karşıya

olduğumuzu anlamıştık.

Ayşegül Sanca ve İdil Biret. Ni­ telik, kişilik ve yaşantıları bakı­ mından birbirinden farklı iki bü­ yük Türk piyanisti. Her ikisi de küçük yaştayken piyano çalmaya başladı, her ikisi de Paris Ulusal Konservatuvan’nı bitirdi, her ikisi de çeşitli uluslararası ödüller al­ dı, her ikisi de devlet sanatçısı, her ikisi de Modalı. Bu saydıklarımız iki sanatçının benzer yönleri.

İdil Biret, sabırla kozasını ören bir ipekböceği gibi uluslararası kariyer yapma amacına ulaştı adım adım. Ayşegül Sarıca ise genç yaşta evlenip iki çocuk bü­ yütmesine rağmen hem yurtiçin- deki, hem de yurtdışındaki kon­ ser etkinliklerini hiç aksatmadan sürdürdü bunca yıl.

Idil Biret, 20 Ekim 1988 akşa­ mı Destek Reasürans Konser Sa- lonu’nda Schubert, Schubert- Liszt, Debussy ve Liszt’in eserle­ rinden oluşan, her zamanki gibi şaşırtıcı ve ilginç bir resital verdi. Biret’in piyanist ve müzisyen ola­ rak gelişmesini, arayışları sonucu ulaştığı insana parmak ısırtan gü­ zellikleri, konserlerini sadakatle izleyenler, onunla birlikte keşfe­ debilirler.

Schubert’in op. 90 ve op. 142 Etude’lerini hemen hemen bütün piyanistler ve müzik meraklıları iyi bilirler. Piyano dağarının en

tanınmış küçük küçük eserlerin­ dendir bu Etude’ler. Ancak İdil Biret’i dinlerken, her biri ince, za­ rif bir montür içine yerleştirilmiş değerli taşlara benzeyen bu ufak yapıtların gerçek boyutlarını bul­ duklarını görürüz. Tempolar mü­ kem m eldir, “ B aşka tü rlüsü

olamaz’’ dedirtircesine mükem­ mel. Gerçek “ rubato” , yani ritm- deki belli belirsiz esnemeler, ku­ yumcu terazisinde tartılmışçasına dengelidir. Liszt’in en zorlu, ço­ ğu piyanisti tökezleten pasajları su gibi akıp gider. İdil, Schubert’in, Liszt’in, Debussy’nin bu dünya­ daki sözcüsüdür sanki. O bir ka­ naldır ve bestecilerin yarattıkları İdil kanalıyla bizlere aktarılır.

Ayşegül Sanca, 21 Ekim 1988

akşam ı A ta tü rk K ültür

Merkezi’nde PolonyalI Şef Tade­ usz Strugala’nın yönettiği İstan­ bul Devlet Senfoni Orkestrası’nın

olağan hafta sonu konserinin so­ listiydi. Sanatçı, Rahmaninov’un op. 30 Re Minör 3. Piyano Kon- çertosu’nu yorumladı bu konser­ de. Daha piyanonun o çok sade, ama çok da duyarlı ilk ölçülerin­ de bir başka piyano şairiyle karşı karşıya olduğumuzu anlamıştık. Ayşegül Sarıca, kendinden başka kimsenin bilemeyeceği iç dünya­ sının derinliklerinin ipuçlarını konçertonun ilk ölçülerinden baş­ layarak dinleyiciye aktarmayı ba­ şarmıştı. Konçertonun ikinci bö­ lümündeki rapsodik piyano solo­ larında Sarıca’nın buğulu, puslu, rüya gibi renk paleti, dinleyeni ya­ şadığımız dünyanın kargaşasın­ dan, düzensizliğinden uzaklaştırıp müziğin kendine özgü dengeli dü­ zenine doğru alıp götürüyordu.

Orkestramızın, konserin ilk bö­ lümünde çaldığı Joseph Haydn’- ın Sol Majör No: 88 Senfonisi ise son yıllarda dinlediğim en kusur­ suz yorumdu diyebilirim. Struga- la, müziğin nasıl yorumlanması gerektiğini, yani nerede nefes alı­ nacak, nerede vurgular önemli, nerede büyük, geniş çizgiler var, nerede ilerlenecek, nerede gerile- necek, cümlelerin başı ile sonu arasındaki kavis nasıl çizilecek; el­ leri, kolları, bütün bedeni, yüzü ve mimikleri ile anlatan, en önem­ lisi orkestradan istediklerini ala­ bilen usta bir öğretici ve şef. özel­ likle Haydn Senfoninin Menuet- to bölümünde, -saray menuetin- den çok halk dansı karakterinde­ ki bu nefis bölümde- Strugala’nın aldığı tempo ve yaylanmalar, uzun zamandır tanık olmadığımız kusursuzlukta yorumlandı. SARICA VE STRUGALA — İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın geçen haftaki

konserini PolonyalI şef Tadeusz Strugala yönetti. Strugala yönetimindeki İD- SO'nun çaldığı Haydn'm 88 no'lu senfonisi, orkestranın son yıllardaki en kusursuz yorumları arasındaydı. Sarıca ise orkestra eşliğinde Rahmaninov'- un 3. Piyano Konçertosu’nu yorumladı. (Fotoğraf: Lale Filoğlu)

t

A. /*

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü Turizm dairesi müdürü Süreyya Ergün tarafından yazıl- mış olan bu eser, bilhassa harb sonrasında, memle- ketimizin şiddetle

Sülfürik asitte sızma olup olmadığı öğrenilemezken, nehir polisi 100 metre kadar uzunluğundaki geminin tamamen alabora olduğunu bildirdi.. Bu sabah saat 05.00

Özel mülkiyetten kurtulmalıdır, özel mülkiyet lağvedilmelidir, özel mülkiyet insan toplumlarının yaşamından çıkarılmalıdır dediğinizde, hemen özel mülkiyet lehinde

Hücrelerin tüm genetik bilgiyi koruduğunu ama genlerin açılıp kapandığını söyledi..  Embriyonel değişim de

Kavuştu, toplanmayan pillerin zamanla içlerindeki metal bölümlerinin doğaya karışarak çevreye telafisi zor zararlar verdiğini, özellikle yer altı su kaynaklarını

Flöresan İSH (FİSH) yöntemi, meme karsinomlarında HER2 testi için uzun süredir kullanılan, doğruluğu kanıtlanmış ve altın standart olarak kabul edilen

Bir grup hücre hep beraber ve aynı şekilde büyür ise, bu esnada komşu hücrelerarasındaki çeperler değişmez ve yeni bölgelerin oluşmadığı büyüme şekli.. Pek çok hücre