Fahir Aksoy:“ Sanat evrenseldir, çağdaş
-m ı-m z
sanat sınır tanımaz sözlerinin geçerliliği yoktur,,
B Ressam ve yazar Fa
hir Aksoy, kendi re
simlerinin
nitelikle
ri konusunda
bilgi
verirken, resim sa
natımızın
belirgin
yönlerini de açıkladı.
Hikmet ÇETİNKAYA
Ressam , yazar F ah ir A ksoy’ia bir söyleşi yap tık. Baharda İzmir'de bir resim sergisi açtı, ç a lış m alarını sundu İzleyicilerine. Biz hem resim sa na tı üzerine düşüncelerini, hem de kendi ç a lışm a la rı konusunda bizi aydınlatm asın ı istedik. V akko’- d a a çtığ ı sergi de. İzmirli sanatseverlerce büyük İlgi topladı.
• Fa h ir Aksoy. bunca yi| sanat sorunlarıyla İlgilisiniz. Sanırım 1946'dan beri tüm sanat dallo- rında kronikleriniz, röportajlarınız, eleştirileriniz yayınlandı...
— San at sorunlarıyla İlgili yazılarım o tarih ten b a şla r am a gazeteciliğe girişim 1934 y ılın d a dır. Y a ln ız bes yıl süreyle B a sın Yayın Genel M ü dürlüğü D ış Haberler D airesinde de çalıştım ..
• B ir cok gazetenin özellikle Vatan gazete sinin sanat sa yfa la rın ı yönettiniz... Sonra sizin de belirttiğiniz üzere ç a lışm a la rın ızı yoğun biçim de resim sanatının ekseninde dolandırdınız. B ir çok tartışm alara girdiniz. Zam an zam an Türk resm i nin doğal yolundan sa p tırıld ığ ı yoiundoki a lg ıla m alarınızın bir sonucu olsa gerek, d u yarlılık g ös tererek ilgili kurum ve kişilere a cım a sız s a ld ı rılara geçtiniz. B ir İki yazın ız sa n ırız dava a ç ıl m asına neden oldu.
Benim m erak ettiğim 2 konu var, biri «Bu doğal yoldan sapma» olayı nasıl oluyor? İkincisi de Türkiye’de, B a tı'd a bunca incelem elerinize, edindiğiniz bilgi ve görgüye karşın böylesine saf, Çocuksu resim ler yapabiliyorsunuz? Bu İkinci
so-Fahir A K S O Y — Resim lerinin yan ısıra resim eleştirm eleri de yapıyor..
rum sanırım benim kadar bir cok kişile ri de dü şündürm üştür. Bize k ısa ca bu iki soruyla ilgili bir a çıklam a yaparsanız seviniriz...
— Ö nce birinci sorunuzu yanıtlayayım . T ürki ye'de Tanzlm attan sonra görgü ve bilgilerinizi a r tırm ak üzere 100 y ıllık süreçte gruplar halinde Ba- tı'ya o gönderilen ressam lar, gittikleri ülkelerin akım ve ekollerini ülkem ize taşım ışlar, okullarda bunları belletm işler ve bu a nlayışta ürün verm iş lerdir. Bu, Batı aktarm acılığının son aşam ası da «D grubudur.»
B ir başka ülke sa na tçısın ın kendi kültürlerin den kendi toplum sal olgularından. Kendi gelenek lerinden, kendi çevresinden, doğasından özüm le melerle. esinlerle varettikleri akım ve ekolleri bir başka ülkeye sokm akla, yam am akla h lc bir şey
elde edilem ez, aksine o ülke sanatım önce yaban c ıla ştırır, sonra da yoz bir hale getirir. Bundan öte h ic bir anlam taşım az. Nitekim tarihsel bir gerçek olarak bunu Türk Plastik San atları içine işlercesine. yaşa m ıştır ve bir ço k çalkantılara, s il kinmelere, değişm elere, doğruya yönelm elere kar şın daha bir süre yaşayacağa benzer. Am a önün de sonunda öykünmeye. taklide dayanan bu kan serli yapı eşyanın doğasına uyarak m utlaka gö- çecektir, güçlü bir yelin esm esine bakar... M eh met Celebi'nin 13’üncü yüzyılda söylediği şu söz ne kadar anlam lıdır: «Sanat, nakli değil, akildir..»
«Sanat evrenseldir». «Çağdaş sanat s ın ır ta nımaz» gibilerden karşı savların geçerli hiç bir yanı yoktur. Çünkü bunların tanım ını bile yapa m ayan bu kişilerin, bu b asm akalıp lafları, g e lişi güzel, düşünmeden ortaya atm akla kendilerini s a vunacaklarım sanırlar, am a daha rlo batağa sao- lanırlar, daha da kendilerini ve çevrelerini a'datm a yi sürdürürler.
O ysa şu şaşm az bir gerçektir ki, evrensel sa nat aşam asında bir değer olarak belirm enin, öz günlüğe sahip olm anın yolu m ukallitlikten değil ulusal sanattan geçer, uluso! sanat üzerine kuru lan kişilikten... Ç a ğ d aşlığ a is© toplum cu gerçekli ğin aydınlattığı yolda ürün verm ekle varılabilir, kopyacılıkla, öykünm ekle, bir başka ülke İnsanının yaptığını yinelem ekle değil...
B elli bir aşam aya gelm iş ülke kültürleriyle yaban kültürlerin k a rşılık lı a şıla n m aları taraflara elbottekl güc katar, am a bunun m evsim i ve tavı vardır. Gökten zenbille iner gibi hazırlopçulukla değil, belli etkileşim süreçleri ve gereksinim lerle oluşur.
San ırım bu kadar değinmem yeterlldir sizce de, aslın d a cok karm aşık ve uzun a çıklam alar gerektiren b ir konudur bu...
G elelim İkinci soru ya... D eğindiğiniz nokta gerçekten ç e liş k ili gibi görünür ilk ağızda. Gör, oku. yaz sonra da eline fırça y ı a lıp tuvolln başına gecincg bütün bildiklerini elinin tersiyle Itlver bir kenara, bırak kendini duygularının buyruğuna. O l m az gibi, bir zıtlık v a r gibi g eliyor insana...
E ğer yaratı salt bilgi ve görgü İle varolsaydı, tüm bilginler, akadem i ve sa n a t oku iiarı Prof.'lo- rı, estetikçiler, eleştiriciler, sanat tarihçileri birer süper sa n a tçı olup çıka rla rd ı, yüceler yücesi ya p ıtlar korlardı ortaya... O ysa bunu yüce bilginler ve görgülüler ne bir şiir, ne bir beste, ne de bir resim yapabilirler... A ralarında yapanlar ç ık sa bi
le bu b ilg ililikle ilgili değildir. Peki bu dev bilgile rin sahipleri, ilkellerden Jap o n estam plarına kadar tüm dünya sanatlarının geclrd'klerf evreleri su g i bi söyleyip yazanlar bir yapıt verem ezler de, E li fi görse mertek zannedecek bîr borsacı G cu içen nasıl b aşya p ıtlar ortaya koyuyor, hem de A fri ka'nın en bağnaz bir yöresinde...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi