1 E K İM 1978
HALDUN
TANER
DEVEKUŞU'/**
jnetetupkîı
ESAD SİYAVUŞGİL
O
N y ıl ön ce tam bugünlerde. 6 ekim 1968’de, büyük b ir k ü l tü r a d a m ım ız ı y it ir m iş t ik : Sabri E sat S ly a v u şg ll. Her is im her keste başka ç a ğ rış ım la r u yan d ırab ilir. S ab ri E sat S iy a v u şg ll g ib i ço k yan lı ve her yanında da parlak b ir İnsan ise, iste r iste m e z aynı insanda ç e ş itli ç a ğ rışım la r uyan d ın r. Sabri E sat, b ir alanda ih tis a s yap ıp o n u nla yetinecek soyd an b ir insan d e ğ ild i. Ç o k yanlı zekâsı ve d e ğ iş ik yetenekleri onu çok alanda üne kavuşturdu. Ç o k güzel konuşan, s is te m li d ü şü n ü ş s a h ib i ve ödevine ço k b ağ lı b ir hoca İdi. P s ik o lo ji alanına yeni b u lu şla r ve b a k ış la r g e tird iğ i id d ia ed llem ese de, B atı d ü n y a sın ın bu alandaki g e lişm e le rin i yakından izleyen ve bunu Türkiye’deki ö ğ re n cile rin in en k o la y kavrayacağı kıvam a g e tirip sunan, takririne zam an zam an kendi zekâ ça k ın tıla n n ı, kendi m izah ü slû bu n u, k ıs a c a s ı in sa nca b ir ısın ın ç e k ic iliğ in i katan b ir h oca idi. B u n la n b ir in d ir gem e saym ak ço k y a n lış olurdu, ö z e l yaşam ın d a hep m em leket se viye sinin ü stüne yön e ll b ir aydın olm asın a karşın, kü ltü r ve a lg ılam a seviyesi örneğin Fra n sa ’dakine kıyasla çok e k sik olan Türk üniversite öğ re n ci lerinin bu durum undan belki ilk y ılla n biraz y a k ın m ış, am a ondan sonra g e rçe kçi b ir insan olarak onlara u laşacak dalga uzunluğunu m üthiş s e z g is iy le yakalayıp her şeyden önce onlara yararlı olm ayı b irin c i plana ç ık a rm ıştı. O ysa lise le rim iz ü n ive rsi teye iy i y e tiş m iş öğrenci yollaya - b llse le r, iş in a lfa b e sin i yeni baştan onlara y in elem eye gerek kalm aksızın bazı şeylerin b ilin ir o lm a s ın ı varsa yarak g ö n lü n ce d ers vermek, Dijon ve Lyon ü n ive rsite le rin d e ki h oca la rı g ib i (E sp rit à secand degré) d e n ile b ile ce k kıvrak a nlatım la rla d ilin in ucuna ve beynin kolayın a g e ld iğ i g ib i ders vermek elbet onun yara tılışın a daha uygun d ü şerdi. Am a o işin kolayına g itm ez, ö ğ re n cile ri İle olan köp rü sü nü kırm am ak İçin kendini zora sokardı. T ıp kı daha sonra fık ra c ılı ğında oku y u cu la n yla da aynı köprüyü aynı kaygı ile ayakta tutm a h u su su n da g öste re ce ğ i özen g ib i...N e var ki, S ly a v u ş g il’in s ih irb a zlığ ı size bunu h isse ttlrm e zd i. B ütün bu çabalarına karşın k a rşısın ızd a s izi aşan b ir hoca ve yazar d eğ il de sanki eşdeğerde b ir d o stu n u z varm ış du y g u su verirdi. Ve onun dersin den çıkarken ya da onun b ir fık ra sın ı okuduktan sonra kendi zekânıza, kendi a n la y ış ve se z iş in iz e g üveniniz a rtm ış olurd u .
zoru nluğu n u duyardınız.
Bu a la y c ılık y a k la şım ı onun çevresi ile kendi arasındaki seviye farkından d uyduğu üzüntünün b ir ç e ş it avuntu su da sa y ıla b ilird i. İşi b öyle şakaya vurm akla onu d a y a n ıla b ilir yapıyordu, g ib i b ir duyguya kap ılırd ım çoğu zam an.
B
U a n lattığ ım onun üniversite h o ca sı yanı. Ben Sabri Esat S iy a v u şg ll’le en ço k ü nive rsi tede beraber oldum . O e ğ itim in i Dljon ve L yo n ’da yap m ış b ir p s ik o lo ji d oçe n ti id i. Ben de adam k ıtlığ ın d a b ir süre Sanat Tarihi a s is ta n lığ ın ı ü stle n m iş herhangi b iri. K orid orlard a ben onu g örür ve ta b iî tanırdım . O da beni g örür ve ta b iî tanım azdı. G el zam an git zam an, C yrano ç e v irisin i yaptı. Bu oyun Türk tiyatro tarihinde b ü yü k b ir olay o ld u . S ab ri Esat, S iy a v u şg ll a d ın ı ü niversite d ışın a ta şırd ı. C yrano ona uğurlu da g eld i. P ro fe sö r oldu. Kam u, onun s a y g ın lı ğ ın ı kabul etm ek iç in sanki C yrano ç e v irisin in parlak b a ş a n s ın ı b e k le m iş ti.S Ş T E o g ü rültüd e benim de İlk 1 hikâye kitabım y a y ın la n m ıştı. " R a h m e tli Ahm ed H a llt H o ca ’- nın te şviki o lm asa bunu daha y ılla r y ılı çekm em de tu ta b ilird im . K itap çık ın c a k im se n in um urunda olm aya cağından âdeta e m in d im . B ir gün S iy a v u şg ll'ln y azılar y azd ığ ı Yeni Sab ah ’ ın İkinci s a h lfe s ln ln tam orta sın d a (Y aşasın H ik â y e c iliğ im iz) adlı b ir y a z ıs ı ç ık tı. R a hm e tli bu yazısın d a (Y a şasın D em okrasi) ad lı hikâye k ita b ım ı İki buçuk sütun boyunca övüyordu. G ö zle rim e İnanam adım . Ç ü nkü e le ştirile rin d e g ü çb e ğ en irilğ l İle tanınan, k ılı kırk yaran H oca, bu eserde tüm T ürkiye'nin b ir kale ld o s- kop p enceresinden b a karcasın a se rg i le n d iğ in i söylü yord u . En e h il ve güç- beğenir b ir ustadan a ld ığ ım bu ilk not, sanat yaşam ım da beni y ürü klen diren en büyük teşvik oldu. 1962’de G en-Ar’ da y ap tığ ım İlk kabare dene m esi, 1964’de K e şa n lı A li D estam ’nın İlk te m sili hep H o ca ’nın vukuflu, kap sam lı, g e n iş kü ltü r b irik im li y o rum ve değerlendirm eleri İle b ir kat daha s e v in d irici old u . A rtık öyle o lm uştu ki, her y a zd ığ ım ı tutan H oca’yı m ahcup çıkarm am ak İçin yazd ıkla n m ı daha c id d î b ir ö ze le ştiri eleğinden g e ç irir olm u ştu m . Arada ta n ıştık . Daha d oğ ru su H oca, o yaza n n a y n ı fakültedeki Sanat Tarihi a sista n ı old uğ u nu anladı. Bu d o stlu k ö lüm ü n e kadar sürdü, gördüğünüz g ib i ölüm den sonra da sürüyor. | f 1 SA C A SI Sabri Esat Slyavuş-
n g i l ’in gerçek k iş iliğ in i, gerçek se v iy e sin i, gerçek üslû bu n u H ancak özel y aşa m ın d a ki birkaç yakın p d o sttan ve b ir de onun ayanndaki p yabancı aydınlardan g a / n s ı ne yazık p ki görem ez ve b ile m e zd i. B ö y le b ir p m uhatap bu ldu mu da Sabri E sa t’ın p keyfin e d iy e ce k olm azd ı. B u özel P S ab ri E sat S ly a v u şg ll, -pırıl p ın l b ir p zekâ idi. Ç o ğ u h arcayıcı soyd an n efis p e sp rile rin i b irb iri arkasına İşte böyle p özel soh b e tle rind e d u ya b ilird in iz, p Bazen İn sa fsızlık sın ıria n n ı yalasa p bile, bu h arcayıcı esp rile ri, onun û ze k â sın ın en doğ al hakkı saym ak m
S
A B R I Esat S ly a v u şg ll p s ik o lo ji profesörü, eleştirm en, şair, günlük fıkra yazan, tiyatro tarihi İn ce le y icisi, T ürkiye P E N K lü b b a şka n ı olarak hangi alanda at oyn attı ise, b e lli b ir ka lite y i h iç dü şü rm ed i. Daha g e n çliğ in d e Yedi M e ş’a le c lle r d iy e anılan a kım ın se çkin üyelerinden b iri o lm u ştu . Yedi M e ş’a le clle r, “ M illî edebiyat yazarian nın ve H ecenin B eş ŞalrT’nln te p k isi olarak ortaya çık m ış la rd ı. ’ O n la nn yalın, kolay, a n la ş ılır ve düzayak şiirin e , m e m le k e tçilik tem alanna k arşı” İdi ler. A y rıca , “ d ünün ve o g ünün so lu k1 E K İM 1978
HALDUN
TANER
DEVEKUŞU'««
mektupCa'ı
Baştarafı 2. Sayfada h is le rin i, re n ksiz ve yavan A yşe -F a t- ma terennüm ünü” aşm ak iste ğ in d e id ile r. Ş iiri in ilt i ve g özyaşın d a n kurtarıp ö rn e ğ in B e a u d e la ire g ib i, e x p re s s io n ls tle r g ib i s ırlı, d erin b ir İ ç e riğ e k a v u ş tu r m a k İ s t iy o r la r d ı. (O dalar ve S ofalar) bu d ön e m in ürünü ş iir le rin i İçerir. S ab rl E sat S lyavu ş- g il’ in (T anzim atın F ra n s ız K a m u su n da U y a n d ırd ığ ı Y an kılar), (F o lk lo r ve M illî H ayat), (P s ik o lo ji ve Terbiye B a h isle ri), (İstanbul’da Karagöz, Ka- ragöz’d e İstanbul) ve benzeri g ib i in ce le m e le ri konuya hep yeni ve B a tılı b ir b a k ış a ç ıs ı getiren g ü ve n ilir, cid d î, b ilim s e l, ç e k ic i ara ştırm a la rd ı, ö z e l lik le (K a ra g ö z -P s ik o -s o s y o lo jlk B ir İncelem e) adı ile y a y ın la d ığ ı, sonra da, F ra n sızca olarak y a zd ığ ı y a p ıtı ele güne K a ra g ö z’ü m üzü B a tılı b ir b ilim ve k ü ltü r d is ip lin i ile anlatan ilk Türkin ce le m e si olarak daha so n ra k i in ce le y ic ile re y ol açtı.
S
O N o larak C y ra n o üzerind e de d u rm a lıy ım - E d m on d R o s- tand’ ın hem sa va şçı, hem şa ir, hem yüce ruhlu, hem e s p rili, hem c a fc a flı, hem kahram an, hem g özü p ek, hem sevecen bu G a s k o n y a iı kah ram anını S ly a v u ş g ll o kadar sev m iş, o n u nla ö y le ö z d e ş le ş m iş ti kİ, bu sevgi onun d ört b a şı m âm ur Fran- s ız c a s ı, v irtü öz T ü rkçe sl ve d o ğ u şta n h um ur ü slu b u ile b irie ş ln c e , d e ğ il sade Türk e d e b iy atın ın ve tiy a tro s u nun, b e lk i de d ü n y a çeviri ta rih in inb e n ze rsiz b ir feno m eni ortaya ç ık tı: B ir çeviri ki, a s lın d a n h iç a şağ ı d e ğ ild i. B ir çeviri ki, hatta, yer yer a s lın d a n b ile üstün dü .
ö lü m ü n ü n o n u n c u y ılın d a bü yü k kü ltü r a d a m ım ızın a n ıs ı ön ü nd e sayg ı ile e ğ ilirim .
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi