• Sonuç bulunamadı

Nurullah Ataç'ı hatırlamak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nurullah Ataç'ı hatırlamak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

9 EKİM 1998 CUMA

BÎR BAKIMA

SERVER TANtl.il

Nurullah fltac'ı Hatırlamak...

Nurullah Ataç, doğumunun 100. yılında anılı­

yor. Basında güzel yazılar okuyoruz hakkında. Rastlantının da güzelliği: Onun yüzüncü yılı Cum- huriyet’imizin de doğuşunun 75. yılı ile çakıştı. Cumhuriyet Devrimi’ne gönülden inanmış yazar­ lar arasındaydı: Onun kültürünü, onun edebiyatı­ nı, onun dilini daha yeni ve ileri mevzilere götür­ mek için düşündü, yazdı, tartıştı. Aramızdan ayrı­ lışının üzerinden de bir kırk yıl geçmiştir: Kalemi­ nin oynadığı rolü bütün boyutlarıyla görebileceği­ miz bir zaman açısı var elimizde.

Ataç’ın, etkisini olanca ağırlığıyla duyurduğu ku­ şak, diyebilirim ki en başta benim kuşağım, yani Otuzlular olmuştur. Lisede, 40’lı yılların sonları, edebiyat derslerimiz Yahya Kemal’le biterdi; onun yanına da Hececiler’i sığıştırırlardı. Oysa dışarda, Türk şiirinde devrim yapmış Nâzım Hikmet’in ar­ kasından, 1940 kuşağı ile Garipçiler yeni bir ede­ biyat yaratıyorlardı. Nâzım Hikmet hapiste olduğu için kitaplarını el altından okurduk. Ataç, 40 Kuşa- ğı’ndan pek söz etmese de, Gdrip akımının, özel­ likle Orhan Veli’nin önemini durur durur belirtirdi.

Yani gözümüzü açardı.

Yeni edebiyatı onun kaleminden duyup öğren­ dik. Öldüğü tarih olan 1957’ye kadar, bu uyarıcı- lık görevini sürdürmüş durmuştur gençler üstün­ de.

Doğrusunu söylemeliyim: Eski edebiyatımızın, özellikle Divan şiirinin güzelliklerini de ondan öğ­ rendik. Fuzulî, Bâki, Nedim, Şeyh Galip, Neşa-

ti ve Nailî, Divan edebiyatımızın bu devlerini bize

asıl sevdiren, lisedeki edebiyat kitaplarımız değil, asıl Ataç’ın kalemi oldu. “Duruk” bir toplumun şi­ iri olduğunu söyler; ama onlardaki biçim ve deyiş güzelliği, giderek sanat önünde şapkasını çıkarır­ dı.

Çok iyi hatırlıyorum: Abdüibaki Gölpınarlı’nın

Divan Edebiyatı Beyanındadır adlı bir kitabı yayım­

lanmış ve bir bomba etkisi yapmıştı. Divan şiirini pek özel bir açıdan ele alıp şairlerini hırpalayan bu esere karşı, Ataç’ın, “Ayıp derler senin bu ettiği­

ne Abdüibaki" diye başlayan ünlü yazısını nasıl da

heyecanla okumuştuk!

0 te yandan, üzerimizde bir başka etkisi, Fran­ sız yazarlarını tanıtırken olmuştur. Andr'e Gide’in önemini ondan öğrendik. Bu, uydumcu olmayan (non-conformiste), yerleşik değerlere olanca şid­ detiyle vuran büyük yazarın etkisini uzun yıllar ta­ şıdık. Sonra, Fransız edebiyatından, onunla bera­ ber Yunan - Latin edebiyatından yaptığı -o örnek- çeviriler: Stendhal’dan, Balzac’tan, Laclos’tan,

Alain-Fournier’den, Lukianos’tan ve daha baş­

kalarından...

Kendisi de uydumcu değildi: Yeni Türk aydını­ nın Batılı aydınlar gibi özgür düşünceli, kuşkucu, çoğunluğun alışkanlıklarından sıyrılmış, bağımsız bir aydın olmasını savunuyordu. Ünlü Prospero ile

Cali ban' ında, Prospero böyle bir kişiliğin simge­

sidir. Caliban ise çoğunluğu, tutuculuğu, gelenek­ çiliği, yerleşmiş değer yargılarına bağlılığı temsil eder, giderek her türlü yeniliğe kapalıdır. “Seçkin-

c i" bir aydın anlayışını savunmuş da olsa, en gü­

zel eserlerinden biridir bu kitap.

Sonra, bir eleştiri görevini de yüklediği o eşsiz denemeleri...

Gençliğimiz, bu akılcı, kuşkucu, bireyci, laik dü­ şünceli yazarın yazılarıyla yoğruldu. Onu tanımış olmayı, yaşamımın en büyük kazançlarından biri sayarım. Ataç olmasaydı, şu gelip vardığım nok­ tada olamazdım; ya da pek gecikerek olurdu bu. Böylesi bir itirafı içtenlikle yapacak yığınla aydın vardır ülkemizde.

Onu mutlaka okumalarını her zaman önerml- şimdir gençlere.

Hatırlatmayın lütfen, unutur muyum hiç? Belki en büyük ve en kalıcı etkisi üzerimizde, dil konu­ sunda oldu, özleştirmeci idi. Korkunç bir arındır­ maya girişmişti dilimizde. Elbette o attı diye keli­ meler çekip gitmiyordu. Söylemek istediği, bir di­ lin zenginleşmesinin aslında kendi kaynaklarına dayanarak gerçekleşeceğiydi: Bir dil bilinci aşıla­ mak istiyordu; dili kullanmakta titizlik istiyordu. Kendisinin alabildiğine hünerle uyguladığı “konu­

şur gibi yazmak”tar\ devrik cümleyi yazı diline ka­

zandırmaya kadar, hep bu kaygı ağır basmıştır on­ da.

Yazıda ve dilde olan bitenle ilgili olarak yaptığı açıklamanın da üstünde durulmalıdır. Söz Arasın­

da adlı kitabının bir yerinde şöyle der: “Bizde ya­ zı devrimi, dil devrimi olmamıştır; devrim yazısını aramış bulmuş, devrim dilini aramış bulmuştur. ”

Doğrudur Ataç’ın söylediği. O yazı da, o dil de Türkiye’de eğitimin iki büyük tamamlayıcısıdır; akılcı, giderek demokratik bir eğitim adına, her iki­ sine de sahip çıkmalıyız!

Türkiye’de “Cumhuriyet Aydınlanması ” derken, fikir ve edebiyatta karşımıza çıkan ilk önemli kişi, Nurullah Ataç’tır kuşkusuz. Değeri, yıllar geçtikçe daha çok anlaşılacaktır...

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Mercanlar Paleozoyik dönemden (545 milyon-251 milyon yıl önce) Miyosen dönemin sonuna kadar (24-5 milyon yıl önce) kadar olan dönemde Anadolu’nun hemen hemen her yerinde,

Geride kalan tuz kristalize olarak (katı bir maddenin uygun bir çözücü içinde soğukta az, sıcakta çok çözünmesi) kaya yüzeyi üzerinde balpeteği şeklinin

Sanatçının Koşuyolu’ndaki evin­ de yer alan “ Aka Gündüz Köşesi” ilginç görüntülerle ekranlarımıza ge­ lirken, eşi Süheyla Kutbay, oğlu Hakan Kntbay, yakın

Amaç: Çalışmamızın amacı hacamat yaptıran farklı yaşlardaki kadınlardan, eş zamanda alınan kupa kanı ve venöz kanda oksidatif stres ile ilişkili olduğu

işte, tam bu sıralardadır kî, Reşat Nuri Giintekin «G ali Kuşu» romanındaki Feride’siyle Türk kızının ilk gerçek örneğini vordi.. F e­ ride mektepten

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Balıkçı tekneleri, kayıklar, yatlar, lokantalar, kahveler, barlar, oteller, balıkçı hali yat limanın kenarına inci gibi dizilmiş.. Ya­ şam gece ve gündüz

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)