• Sonuç bulunamadı

AKADEMİK ERTELEME DAVRANIŞININ BENLİK SAYGISI, DURUMLULUK KAYGI VE ÖZ-YETERLİK İLE AÇIKLANABİLİRLİĞİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AKADEMİK ERTELEME DAVRANIŞININ BENLİK SAYGISI, DURUMLULUK KAYGI VE ÖZ-YETERLİK İLE AÇIKLANABİLİRLİĞİ"

Copied!
81
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

AKADEMİK ERTELEME DAVRANIŞININ BENLİK SAYGISI, DURUMLULUK KAYGI VE ÖZ-YETERLİK İLE AÇIKLANABİLİRLİĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. YAŞAR ÖZBAY

Hazırlayan DİDEM AYDOĞAN

(2)

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne;

Didem AYDOĞAN’a ait “Akademik Erteleme Davranışının Benlik Saygısı, Durumluluk Kaygı Ve Öz-Yeterlik İle Açıklanabilirliği” başlıklı tezi, jürimiz tarafından Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı):Prof. Dr.Yaşar ÖZBAY ... Üye : Doç. Dr. Mehmet GÜVEN ... Üye : Yrd. Doç.Dr. Leyla ERCAN ...

(3)

ÖNSÖZ

Yumurta kapıya gelince…

Böyle güzel zevkli bir konuyu çalışmamda beni destekleyen, tezimin her aşamasında bana yol gösteren, motive eden, farklı bakış açısı ile anlamlandırma sürecimde yeni ufuklar açan saygıdeğer tez danışmanım Prof. Dr. Yaşar Özbay’a teşekkürü bir borç bilirim.

Lisans ve yüksek lisans öğrenimim süresince, bilgisini ve deneyimlerini esirgemeden paylaşan ve kütüphanesini açan, tezimin hazırlık sürecinde katkılarını sunan, değerli hocam Doç. Dr. Mehmet Engin Deniz’e teşekkür ederim.

Tezime ilişkin geri bildirimleriyle katkı sağlayan Doç. Dr. Mehmet Güven, Yrd.Doç.Dr. Leyla Ercan ve Dr. Hüdayar Cihan Güngör hocalarıma ve tezime hazırlık sürecimde yanımda olan güvenlerini esirgeyemen tüm arkadaşlarıma çok teşekkürler.

Tezimin verilerinin giriş aşamasında ve yazım aşamasında bana çok büyük yardımcı olan, canım kardeşim Çiğdem’e, varlığıyla her zaman beni motive eden Ömer Berk Aydoğan’a, tezimin her zorluk aşamasında yanımda olan ve destekleyen canım ablacığım ve enişteciğime, bugünlere gelmemde en büyük katkıları olan sevgili anneciğim ve babacığıma çok çok teşekkürler…

(4)

ÖZET

Bu çalışma, üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin akademik erteleme davranışlarını; benlik saygısı, durumluluk kaygı ve öz-yeterlik inançları açısından açıklanabilirliğini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma grubunu Konya ilinde üniversite sınavına hazırlanan tesadüfi yöntemle seçilen 400 lise son sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma grubunda 220 kız öğrenci ve 180 erkek öğrenci bulunmaktadır. Araştırmada; öğrencilerin erteleme eğilimlerini belirlemek amacıyla Çakıcı (2003) tarafından geliştirilen “Akademik Erteleme Ölçeği”, benlik saygı düzeyini ölçmek için Coopersmith (1967) tarafından geliştirilen “Coopersmith Benlik Saygısı Envanteri”, öz-yeterlik inançlarının düzeyini belirlemek amacıyla Mısırlı Taşdemir (2003) tarafından geliştirilen “Akademik Öz-Yeterlik Ölçeği” ve durumluluk kaygı durumunu tespit etmek için Spielberg ve arkadaşları tarafından (1970) geliştirilen ve Öner ve LeCompte (1998) tarafından Türkçe’ye uyarlanan “Spielberg Durumluluk Kaygı Ölçeği” ve araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde Pearson Momentler Çarpımı Korelasyonu, Çoklu Regrasyon, T-Testi ve F testi kullanılmıştır. Tüm veriler 0.05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir.

Araştırmada; akademik erteleme davranışı ile benlik saygısı arasında anlamlı bir ilişki olduğu bunun yanı sıra, akademik erteleme davranışı ile durumluluk kaygı ve öz-yeterlilik inançları arasında anlamlı düzeyde bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca benlik saygısı akademik erteleme davranışı için anlamlı bir yordayıcı olduğunu durumluluk kaygı ve öz-yeterlik inançlarının akademik erteleme davranışı için anlamlı bir yordayıcı olmadığı sonucu elde edilmiştir. Ayrıca yüksek ve orta düzeyde akademik erteleme davranışı gösteren öğrenciler düşük düzeyde akademik erteleme gösteren öğrencilere göre daha fazla durumluluk kaygı yaşamaktadırlar. Elde edilen bulgular, yapılan araştırmalarla birlikte tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Erteleme Davranışı, Akademik Erteleme Davranışı, Benlik Saygısı, Durumluluk Kaygı, Öz-Yeterlilik.

(5)

ABSTRACT

The purpose of the present study was to examine the interplay between academic procrastination, self-esteem, state anxiety and self-efficacy of the 11 high school who are getting prepared for the ÖSS ( University Entry Exam).

Particapants were 400 students (220 female, 180 male) that were chosen randomly. Academic Procrastination Behavior Scale ( APBS), Academic Self-Efficacy ( ASES), Coopersmith Self-Esteem Scale ( CSES), Spielberg State Anxiety Inventory ( SSAI) was used.

Pearson Moments Correlation, multiple regression analyze, F-test and T-test was used to analyze data. The signifiance level is determined to be 0.05.

There were negatif relationship between academic procrastination and self-esteem. Self esteem was a predictor of academic procrastination. Also, no relation between academic procrastination with self-efficacy and state anxiety. State anxiety and self-efficacy were not significant predictors of academic procrastination. Male students more academic procrastinated than female students. Also, high academic procrastinators and middle level procrastinators have more state anxiety than low academic procrastinators.

Key words: procrastination, academic procrastination, self-esteem, state anxiety, self-efficacy.

(6)

İÇİNDEKİLER Önsöz……….….……..I Özet……….……….II Abstract……….…………...…...III İçindekiler………...…....IV Tablolar………...VI BÖLÜM I Giriş……….. 1 Araştırmanın Amacı………..5

Araştırmanın Alt Amaçları………...5

Araştırmanın Önemi……….5 Araştırmanın Sınırlılığı……….6 Tanımlar………...……….………7 BÖLÜM II Kavramsal Çerçeve………...……….………...…8 1.Erteleme Davranışı……….…………....8

1.1. Erteleme Davranışı Tarihi………...8

1.2. Erteleme Davranışı Tanımı……….9

1.3. Erteleme Davranışı Boyutlar……….12

1.4. Erteleme Davranışı Sonuçları………...14

2.Erteleme Davranışını Açıklayan Kuramlar………..15

2.1. Psikoanalitik Yaklaşım………....…….15 2. 2. Psikodinamik Yaklaşım………..…..…...15 2.3. Biyolojik Yaklaşım………...….…...17 2.4. Bilişsel Yaklaşım………...….…. 18 2.5. Varoluşçu Yaklaşım………....……..19 2.6. Gestalt Yaklaşım………..…..…...20 2.7. Seçim Teorisi……….…...……20

(7)

3. Erteleme Davranışını Açıklayan Kavramlar……….…...…...21

3.1. Öz-Yeterlilik……….……...…21

3.2. Durumluluk Kaygı……….……….…...24

3. 3. Benlik Saygısı ………..………26

4. Erteleme Davranışı Türleri ………..……...…...27

4.1. Akademik Erteleme Davranışı ………...…28

4.1.1. Akademik Erteleme Davranışı Nedenleri ve Sonuçları………..……30

4.1.2. Akademik Erteleme Davranışı Sıklığı………..………..…36

4.2. Kronik Erteleme Davranışı………..….…..….38

BÖLÜM III Yöntem……….…..….……41

Araştırma Modeli………...…………...…….….41

Araştırma Grubu………..……….…..……....41

Verileri Toplama Araçları……….….41

Verilerin Analizi……….………....45 BÖLÜM IV Bulgular……….46 BÖLÜM V Tartışma ………..……….….53 Sonuç ve Öneriler………..…………....57 KAYNAKLAR………..…………....59 EKLER ……….………... 69

EK 1- Kişisel Bilgi Formu………...……..69

EK 2- Akademik Erteleme Ölçeği………...…...70

EK 3- Coopersmith Benlik Saygısı Envanteri……….….….71

EK 4- Durumluluk Kaygı Ölçeği……….…..72

EK 5- Öz-Yeterlilik İnançlarını Değerlendirme Ölçeği ………..…….73

(8)

TABLOLAR

Tablo 1: Akademik Erteleme, Benlik Saygısı, Durumluk Kaygı ve Öz-Yeterlik Arasındaki Korelasyonel Bulgular ……….47

Tablo 2: Özyeterlik, Durumluk Kaygı ve Benlik Saygısının Akademik Ertelemeyi Yordamasına İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları………...48

Tablo 3: Cinsiyete Göre Öğrencilerin Akademik Erteleme Davranışları,

Öz-Yeterlilik, Benlik Saygısı ve Durumluluk Kaygı Puanlarına Ait t-testi Sonuçları....49

Tablo 4: Öğrenim Gördükleri Alan Değişkenine Göre Öğrencilerin Akademik Erteleme Puanlarına İlişkin Tanımlayıcı Bilgiler……… 50

Tablo 5 : Öğrenim Gördükleri Alan Değişkenine Göre Öğrencilerin Akademik Erteleme Puanlarına AitVaryans Analizi Bulguları………..50

Tablo 6 : Akademik Erteleme Davranışına İlişkin TanımlayıcıBilgiler…………..51

Tablo 7 : Durumluluk Kaygı Puanlarının Akademik Erteleme Davranışı Düzeylerine Göre ANOVA Sonuçları………..………..51

(9)

BÖLÜM 1 GİRİŞ

Günlük hayat içerisinde her bir bireyin yerine getirmesi gereken görev ve sorumlulukları vardır. Fakat, farklı nedenlerden dolayı yerine getirilmesi gereken görev ve sorumlulukların bir sonraki güne bırakıldığı ya da son anlara bırakıldığı sıklıkla gözlenen ve yaşanan bir durumdur.

Yapılması gereken işlerin son ana bırakılması, sınavlara sınavlardan birkaç gün önce çalışılmaya başlanılması, alınması gereken kararları geç alma gibi sık rastlanılan davranışlar erteleme (procrastination) olarak isimlendirilmektedir.

Başlangıçta erteleme davranışı kişinin yaşamında oldukça keyifli gelebilir, ama sonuçlarıyla karşılaştıkça kişide kaygı ve başarısızlık yaratan bir duruma dönüşebilir. Ertelenen iş ne olursa olsun sonuç aynıdır, ertelenen iş bir diğer işi etkiler. Kısacası bu keyifli davranış, yaşamımızda yolunda gitmeyen durumlara neden olduğunda artık bir sorun oluşturduğunu anlarız.

Erteleme davranışı; bazı amaçlara ulaşmak için gerekli olanı geciktirme eğilimidir (Lay, 1986). Dryden (2000) erteleme davranışını, bugün yapılmasında yararlı olacak bir işi yarına bırakmak şeklinde tanımlamıştır ve ertelemenin başlıca üç özelliğine vurgu yapmıştır :

a) Ortada yapmamızda yarar olacak bir iş var,

b) Belirli bir süre içinde eylememizi gerçekleştirmemiz önemli, c) Bu eylem gelecekte bir başka zamana bırakılıyor.

Yerine getirilmesi gereken görevdeki her gecikmenin bir erteleme olmadığını söylemekte yarar vardır. Aralarındaki ayırıma değinilecek olunursa; erteleme davranışı giderek artan düzeyde endişe içerir. Erteleme davranışında bulunan kişinin yerine getirmesi gereken görevle ilgili hayal ettikleri gerçekliğin oldukça üstündedir ve her zaman zaten izlediği yolda ertelemedir. En uçta yaşadığı

(10)

durum ise ertelemenin direnci, ısrarcılığı, duygusal stresi yaratması ve problem bir davranış olmasıdır. Israrcı erteleme örüntüleri yetersizlik ve beceri eksikliği ile karıştığında, ruh sağlığını tehdit edebilecek depresyon, obsesif kompulsif bozukluk gibi bir çok rahatsızlığa yol açabilir (Knaus, 2000).

Alan yazında erteleme davranışı; kişinin yaşamının hemen hemen her alanında gösterdiği bir kişilik özelliği olarak erteleme davranışı (trait procrastination) ve kişinin yaşamının belirli alanlarında göstermiş olduğu durumsal erteleme davranışı (situational procrastination) olarak iki şekilde ele alınmaktadır. Durumsal erteleme davranışının bilinen en çok yaygın olduğu alanlardan biri ise akademik erteleme davranışıdır. Öğrencilerin, akademik yaşamları içerisinde ödevleri teslim etme, okulla ilgili görevleri yerine getirme, haftalık rapor teslimi, sınavlara çalışmayı son ana bırakma davranışları, erteleme davranışının akademik erteleme davranışı alanı içerisinde yer almaktadır.

Erteleme davranışını açıklayan araştırmacılar, benlik saygısı ile erteleme davranışı arasındaki ilişkiyi de ortaya koymaya çalışmışlardır. Ergenlik dönemi; benlik kavramının öne geçtiği bir dönemdir. Bu çağda; benlik kavramı inişler çıkışlar gösterebilmektedir. Benlik kavramının çarpıtıldığı durumlarda benlik saygısı da gerçekçi değildir. Gerçek yaşantıların benlik tasarımlarına uygun olmayan kişiler kaygı ve huzursuzluk yaşamaktadır. Bundan dolayıdır ki, benlik saygısının gerçekçi olması; öğrencinin kendisine güvenmesinde, zorluklara karşı direnmesinde ve başarma isteği duyabilmesinde oldukça önemlidir. Yapılan araştırmalar, benlik saygısı düştükçe erteleme eğiliminin arttığını ve benlik saygısının erteleme davranışını yordadığını bulmuşlardır. (Çakıcı, 2003; Solomon ve Rothblum 1984; Yorulmaz, 2003).

Ergenlik döneminde yaşanan psiko-sosyal değişimlerle birlikte, ergenin sınava hazırlık süreci bu sınavı başarıyla tamamlamasında oldukça etkilidir. Yani, ergenin bu süreçte yapması gerekenleri zamanında yerine getirmesi, sınavı kazanabileceğine dair inancı, kendi benliğini değerlendirişi ve bu sınava ilişkin yaşadığı kaygı durumu oldukça önemlidir.

(11)

Üniversite sınavı yani ÖSS, yarış gerektiren zorlu bir sınavdır. Sınava hazırlanan öğrenci, bu zorlu merdiven basamaklarını çıkarken kimi kez takılacak ve kimi kez de umutsuzluğa düşecektir. Yükseköğrenim yapmak için başvuranların her yıl artması, böylece üniversiteye girme şansının giderek zorlaşması gençlerin üniversite ve gelecekle ilgili kaygı ve sorunlarını arttırmaktadır.

Üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler, gelecek ile ilgili planları doğrultusunda en çok ne yapacakları, istedikleri okula girip giremeyecekleri ya da bir meslek grubuna dahil olup olamayacakları konusunda kaygı yaşarlar. Bu duruma özgü (üniversite sınavına) yaşanan durumluluk kaygı onların, akademik çalışmalarında performanslarını ortaya koymaları açısından oldukça önemlidir. Kaygı hem erteleme davranışına neden olan hem de erteleme davranışı sonrasında ortaya çıkan bir durumdur. Yüksek kaygı yaşayan kişiler daha çok erteleyeceklerdir çünkü erteleme kaçmayı daha da arttırmaktadır (Milgram ve Naaman, 1996).

Üniversite sınavına hazırlanan öğrencinin, akademik çalışmalarında bu sınavı başarıyla tamamlayacağına ilişkin öz-yeterlilik inancı, öğrencinin istenilen hedefe ulaşmasında gereklidir. Sosyal öğrenme kuramcılarından Bandura’nın (1987) ortaya attığı Self-Efficacy kavramı bir kimsenin belli bir işi başarı ile yapma hususunda yeterliliğe inancı olarak tanımlanmaktadır.Yani, bir kimsenin bir işe girişip girişemeyeceğini, işi sonlandırmak için ne kadar çaba harcayacağını, engeller veya yıldırıcı durumlara ne derece direneceği anlamına gelmektedir (Kuzgun, 2006).

Aşağıda bir öğrencinin bir sınava dair yaşadığı bir durum vardır (Özer, 2002).

“Her şey o önemli sınav tarihinin ilan edilmesiyle başlıyor. Nefesim sanki duracakmış gibi oluyor ve vücudumu bir sıcaklık kaplayıveriyor. Aklıma ilk gelen, “ Ya başarısız olursam” düşüncesi. Sonra nasıl hazırlanacağımı düşünmeye başlıyorum. Nasıl geçecek bunca gün… Bin bir türlü acı içinde. O gün, adeta her şeyden kaçıyorum. Hiçbir şey yapamıyorum. Bu, işleri daha da kötüleştiriyor.

(12)

Çalışmadığım için suçluyorum kendimi. Yarın çalışıyorum diyorum”. Öğrencinin burada kendi benliğini değerlendirişi ve yaşamış olduğu kaygı durumu sınava hazırlık sürecindeki çalışmalarından kaçınmasına çok güzel bir örnek oluşturmaktadır. Ertelemeyi alışkanlık haline getiren öğrenciler, akademik konumlarını, yaşam kalitelerini ve performanslarını bu durumun olumsuz olarak etkilediğini belirtmişlerdir (Lee, 2005). Erteleme davranışı; motivasyon olmayışı, kendini düzenlemede kusur, dışsal denetim odağı, mükemmeliyetçilik, durumluluk ve sürekli kaygı, başarısızlık korkusu, düşük öz-yeterlilik ve düşük kendine güvene bağlıdır (Haycock ve diğ. 1998; Janssen ve Carton 1999; Saddler ve Buley 1999; Senecal ve diğ., 1995; Pychyl ve diğ., 2000). Öğrencilerin, sınava hazırlık sürecinde öz-yeterlik inançları, benlik saygıları ve durumluluk kaygıları olması gereken düzeyde değil ise sınav esnasında ya da sınav öncesinde gerçek performanslarını ortaya koymasında bir engel teşkil edecektir. Tüm bunlar dikkate alındığında, akademik alan içerisindeki erteleme davranışlarının yani akademik erteleme davranışının benlik saygısı, durumluluk kaygı ve öz-yeterlik açısından incelenmesi bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır.

(13)

Araştırmanın Amacı

Bu araştırmada, üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerin akademik erteleme davranışının benlik saygısı, öz-yeterlik ve durumluluk kaygı ile açıklanabilirliğinin incelenmesi amaçlanmaktadır.

Araştırmanın Alt Amaçları

Bu araştırmada, yukarıdaki genel amaca bağlı olarak aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır .

1. Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerin akademik erteleme davranışlarını benlik saygısı, öz-yeterlik ve durumluluk kaygı yordamakta mıdır ?

2. Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin akademik erteleme davranışları cinsiyet, öğrenim gördükleri alan açısından anlamlı bir farklılık göstermekte midir ?

3. Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerin , akademik erteleme davranışı, benlik saygısı, öz-yeterlik ve durumluluk kaygı arasında ilişki var mıdır ?

4. Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin, akademik erteleme davranışı puanlarının (düşük-orta-yüksek) düzeyleri durumluluk kaygı açısından anlamlı bir farklılık göstermekte midir ?

Araştırmanın Önemi

Akademik erteleme davranışı öğrenciler arasında oldukça yaygın bir davranış şeklidir ve öğrencilerin pek çoğu bu davranışı alışkanlık haline getirmelerinden dolayı onların gerçek performanslarını ortaya koymaları için bir engel teşkil edecektir. Dolayısıyla, bu çalışma akademik erteleme davranışından dolayı potansiyellerinin altında başarı gösteren öğrencilere verilecek psikolojik danışma hizmetleri için önem taşımaktadır.

(14)

Türkiye’de ve yurtdışında yapılan çalışmalar incelendiğinde, akademik erteleme davranışını açıklayıcı kuramsal temelin sınırlı olduğu görülmüştür. Dolayısıyla bu çalışma akademik erteleme davranışının daha iyi anlaşılmasına yönelik kuramsal bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Literatürde erteleme davranışıyla ilgili yapılan çalışmaların büyük oranda üniversite öğrencileri üzerinde yapıldığı, lise öğrencileri üzerinde yapılan çalışmaların sınırlı olduğu göze çarpmaktadır. Özellikle de akademik erteleme davranışıyla ilgili Türkiye’de yapılan çalışmaların az olduğu görülmektedir. Bu bağlamda çalışmanın alanımız için önemli olduğu görülmektedir.

Araştırmanın Sınırlılığı

Bu araştırma; araştırma grubunu üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencileri oluşturduğu için sonuçlarının genellenebilirliği lise son sınıf öğrencileriyle sınırlıdır.

(15)

TANIMLAR

Benlik Saygısı : Kişinin kendini değerlendirmesi sonucunda ulaştığı benlik kavramını onaylamasından doğan beğeni durumudur (Yörükoğlu, 1985).

Öz-Yeterlik İnancı : Kişinin belirli sonuçları (outcomes) üretmesi için gerekli olan davranışları, başarılı bir biçimde gerçekleştirebilmesi ile ilgili inançları (Bandura,2002).

Akademik Erteleme Davranışı : Ev ödevlerinin, sınavlara hazırlanmanın, okulla ilgili yerine getirilmesi gereken akademik görevlerin ve dönem sonunda teslim edilecek ödevlerin son ana kadar yapılmasının geciktirilmesidir.

Durumluluk Kaygı : Bireyin içinde bulunduğu stresli (baskılı) durumundan dolayı hissettiği subjektif korkudur (Öner ve Le compte, 1983).

Erteleme Davranışı : Bugün yapılması gereken bir işi yarına geciktirmedir (Milgram ve diğ., 1988).

(16)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde, erteleme davranışı kavramsal çerçeve içinde yapılan araştırmalarla birlikte açıklanacaktır.

1. ERTELEME DAVRANIŞI

1.1. Erteleme Davranışı Tarihi

Erteleme terimi doğrudan Latince bir “procrastinore” kelimesinden gelmektedir, yaygın bir şekilde literatürde “ bir diğer güne kadar işi son ana bırakma ya da geciktirme” anlamındadır .“pro” ileriye doğru hareketi ima eden yaygın bir zarf ve “crostinus” yerine ait anlamındadır (Ferrari ve diğ., 1995).

Oxford İngilizce Sözlüğünde (OED, 1952) erteleme kelimesinin ilk olarak bilinen İngilizce kullanımı; “1548 yılında “Hall’s Cronicle: The Union of Two Noble and Illustrious Families of Lancestre and Yorke” çalışmasıdır. Oxford İngilizce Sözlüğünde, erteleme kelimesinin 1600’ların başlarına kadar yaygın kullanıldığı belirtilmiştir. Bu kelimenin negatif çağrışımları 18.yüzyılın ortasına kadar ortaya çıkmamıştır (Ferrari ve diğ., 1995).

Erteleme, insanlık tarihinde medeniyet ile birlikte başlar ve 2,5 milyon yıllık ilk klan deneyimi ile ortaya çıkar. En başta küçük gruplar halinde yaşayan insanların içlerinde birinin grup için gerekli olan bir şeyi daha sonra yapmak üzere geciktirmesi sonucu bu davranışla karşılaşılmıştır. Medeniyet büyüdükçe, kültürel istekler ve dolayısı ile erteleme de çoğalmıştır. Tarihte ertelemeden ilk bahseden Hammurabi’dir. Bu nedenle erteleme davranışının antik Mısır’da ortaya konulan doğal insani bir eğilim olduğundan söz edilebilir (Knaus, 2000).

(17)

Sanayi devriminden başlayarak, Samel Johnson erteleme davranışını “ahlakçıların öğretilerine ve mantığın itirazlarına rağmen her zihinde az veya çok hüküm süren zaaflardan biri” olarak tanımlamıştır. Johnson’la aynı dönemde olan Chesterfield’ın Kontu Phillip Stanhope , “avarelik yok, tembellik yok, erteleme yok; bugün yapabileceğini asla yarına bırakma” diye tavsiye etmiştir (akt. Steel, 2007).

Milgram (1992), erteleme davranışının modern bir hastalık olduğunu vurgulamaktadır ve teknolojinin ilerlemiş olduğu ülkeler içerisinde önemli bir şekilde yaygın olduğuna dikkat çekmiştir (Ferrari ve diğ., 1995). Ayrıca Ferrari, O’Callagahan ve Newbegin (2005); yapmış oldukları çalışmada erteleme davranışının batılılaşmış ve bireyselciliği vurgulayan toplumlar içerisinde daha yaygın olduğu sonucunu elde etmişlerdir. Bu kadar yaygın olan bir davranış olmasına rağmen Türkiye’de erteleme davranışı, 2003 yılından bu yana bilimsel çalışmalarla açıklanmaya başlanılmıştır.

1. 2. Erteleme Davranışı Tanımı

Son yıllarda çoğu psikologlar ve diğer davranışsal bilimler, erteleme davranışının sebep ve sonuçlarını incelemeye önem vermeye başlamışlardır ve erteleme davranışının karar almayı kötü yönden etkileyen nevrotik bir durum olarak genelleştirip kişinin iş, aşk ve evlilik gibi hayatının pek çok farklı alanında etkisinin süreceğini belirtmişlerdir (Milgram ve diğ., 1988).

Erteleme davranışı bir komplekstir, sıklıkla kroniktir de, ayrıca bazı zamanlarda basit bir nedenle açıklamayla karşı karşıya kalan bir davranış şeklidir ve zaman yönetimi probleminden çok daha fazlasını içeren karışık bir fenomendir. Erteleme davranışı, önemli bir psikolojik değişkendir. Bazı insanlar bu davranış şeklini kendi kendilerinden ve diğerlerinden yeteneklerini gizlemek ya da kaçınmak için kullanırlar (Ferrari ve diğ., 1995).

Bir insanın hayatı boyunca “hiç ertelemediğini” düşünmek oldukça zordur. Hiç ertelemediğini ifade eden birisi bu konuyla ilgili ya yalan söylemekte ya da

(18)

sosyal beğenirlik ölçüsünde cevap vererek erteleme davranışını inkar etmektedir. Ertelemenin bu kadar evrensel ve yaygın oluşunun nedeni, insanların zayıf taraflarından biri olmasıdır (Senecal ve diğ., 1995).

Erteleme davranışının yaşanma sıklığı veya alanı kişiye göre değişir. Kişi, yaşamının sadece belirli alanlarında erteleme davranışı sergileyebileceği gibi, yaşamın her alanında da erteleme davranışı sergileyebilir. Erteleme davranışı, “kendini düzenlemede eksikliktir” (Sweitzer, 1999; Tuckman, 1998) ve kendini düzenlemeyle ilgili değişkenler bu davranışı çok iyi açıklamaktadırlar (Senecal ve diğ., 1995). Orpen (1998) yapmış olduğu çalışmada; erteleme davranışıyla dışsal düzenleme arasında pozitif ilişki bulmuştur, içsel motivasyonla negatif anlamlı ilişkili bulmuştur. Yine bu çalışmada, amaç düzenleme ve erteleme arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır ayrıca erteleme davranışı ve performans arasında ise negatif anlamlı bir ilişki bulunmuştur.

Erteleme davranışı; bir görevi geciktirme olarak tanımlanır. Bu geciktirme kişinin kendi kontrolü altında olmalıdır. Erteleme davranışında, kişi kendi kendine istekli bir şekilde görevi yapmak için motive etmede başarısız olmaktadır (Ackerman ve Gross, 2005). Tipik bir erteleme davranışı, kişide stres oluşana kadar göreve başlamayı geciktirme şeklinde ortaya çıkar (Senecal ve diğ., 1995).

Erteleme davranışı; tanımlanması gereken görevleri tipik olarak geciktirmede irrasyonel bir eğilim olarak tanımlanmaktadır (Flett ve diğ., 1995). Haycock ve diğ. (1998), erteleme davranışını; işleri son ana geciktirme, yapılması gereken işlerin, alınması gereken kararların ve sorumlulukların son ana bırakılması olarak tanımlamışlardır. Erteleme davranışı amaçlı olarak bir kaçınma stratejisidir ( Ferrari ve Beck, 1998; Eerde-Van, 2003). Schraw ve diğ. (2007), erteleme davranışını “Tamamlanması gereken bir görevi kasıtlı olarak sonraya bırakma ya da geciktirme” olarak tanımlanmaktadır. Kişinin amaçlarındaki hareketini geciktirmesidir (Lay ve Silverman, 1996). Balkıs (2006) ise erteleme eğilimini; yapılması gereken önemli bir işi ertelemeye yönelik ;

(19)

b) Davranışsal bir eğilim, c) Gereksiz bir geciktirme ,

d) Akılcı olmayan bir eğilim olarak tanımlamaktadır.

Ertelemeye ilişkin yapılan tanımlarda, erteleme davranışının zaman yönetimi probleminden çok daha fazlasını içeren bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutlardan oluşan karışık bir fenomen olduğu görülmektedir (Ferrari ve diğ., 1995; Solomon ve Rothblum, 1984; Rothblum ve diğ., 1986).

Ertelemeyle ilgili sistematik bir tanım Milgram (1991) tarafından sunulmuştur. Erteleme için gerekli olan 4 önemli hususa ayrıca duygusal ve davranışsal bileşeni vurgulamaktadır. Bunlar ;

1-Geciktirilen bir davranış dizisi ,

2-Yetersiz davranışsal bir ürünle sonuçlanması, 3-Önemliymiş gibi algılanan bir görev,

4-Sonuçta yaşanan duygusal karmaşa,

Erteleme Davranışı Nedenleri :

1. Rahatsızlık duygusu (Dysphoric affect): Bu kavram erteleme davranışında özel görevin yapılmasıyla ilgili negatif duygusal bir cevaptır. Yani, kişinin görevi yapmak için isteksizlik ya da hoşnut olmadıklarından dolayı yapmaktan kaçınmalarıdır (Milgram ve diğ., 1988).

2. Kapalı Olumsuzlaştırma (Covert Negativizim): Bazı görevleri kişiler hızlı bir şekilde yaparlar çünkü harekete geçmede gönüllü ve isteklidirler. Bazı görevler ise daha sonra yapılır çünkü onlar bir başkası tarafından yaptıralabilinir. Bu gönüllülük- zorlama erteleme davranışının düzeyinin belirlenmesiyle sonuçlanır (Milgram ve diğ., 1988).

3. Algılanan Yetersizlik (Perceived incompetence): Bazı verilen görevlerin yapılması gecikir çünkü kişinin yeteneğinde güveni yoktur. Kişide, bu

(20)

görevdeki yeteneğindeki başaramayacağım korkusu kararlarını ve davranışlarını yaşamında önemli bir şekilde etkiler. Tabi ki algılanan yetersizlik erteleme için yalnızca bir neden değildir çünkü insanlar basit görevler üzerinde yüksek yetenekleri olsa da rahatsızlık hissi ve cover negativizimden dolayı erteleme davranışı gösterebilmektedirler (Milgram ve diğ., 1988).

4. Zaman Yönetimi (Time Management): Bireyin zamanı etkili bir şekilde yönetebilme, önceliklerini belirleyebilme, verimli ve etkili çalışabilme alışkanlıklarının olmaması gibi durumlarla ilgili olduğu görülmektedir (Balkıs, 2006).

5. Kişilik özellikleri (Personality Characteristics): Bireyin sahip olduğu olumsuz bilişsel yüklemeler, irrasyonel inançlar, kaygı, depresyon, mükemelliyetçilik gibi özellikler erteleme davranışı için neden olabilmektedir (Ferrari ve diğ., 1995; Haycock, 1993).

1. 3. Erteleme Davranışının Boyutları :

Duygusal boyutu; bireyler erteleme davranışlarının farkına vardıkları zaman; yetersizlik, kendini reddetme, utanç duyma, suçluluk, hilekarlık hissi, gerginlik, panik hislerini yaşamalarıdır (Binder, 2000). Knaus (1998), ertelemecilerin, çaresizlik, depresyon, üzüntü, kin, hayal kırıklığı ve kızgınlık yaşadıklarını belirtmiştir. Fee ve Tangney (2000), erteleme davranışının suçluluk ve utangaçlık değişkenleriyle yapmış oldukları çalışmada; utangaçlık eğilimlerinin erteleme eğilimleriyle ilişkili olduğunu, ancak suçluluk eğilimleriyle ilişkili olmadığı sonucu bulmuşlardır. Yorulmaz (2003), suçluluk duygusu ile erteleme eğilimi arasında olumsuz yönde ilişki olduğu, suçluluk duygusunun erteleme eğilimini yordayabildiğini, suçluluk duygusu arttıkça erteleme davranışının azaldığını belirtmiştir ve aynı çalışmada utanma duygusu ile erteleme eğilimi arasında bir ilişki bulunmamıştır. Ferrari ve Beck (1998), ertelemecilerin başlangıçta bir gerçekçi

(21)

olmayan mazeret kullandıklarında (mutluluk, heyecanlanma) yaşadıklarını fakat sonraları suçluluk, utangaçlık gibi duygular hissettiklerini belirtmişlerdir.

Bilişsel boyutu; erteleme davranışının bilişsel bileşenleri amaçlar ve gerçek davranış arasındaki uyumsuzluktur (Blunt ve Pychyl, 2000; Ferrari, 1994). Senecal ve diğ. (1995), bireyin bilinçli ve belli amaçlarla yaptığı ertelemenin erteleme olarak kabul edilebileceğinden bahsederek bilişsel boyuta vurgu yaparlar. Ayrıca, pek çok bilişsel değişken erteleme davranışıyla ilişkili bulunmuştur; irrasyonel inançlar, dışsal yükleme stilleri ve zamanla ilgili inançlar (Haycock, 1993). Ferrari ve diğ. (1995), bilişsel çarpıtmaların akademik erteleme davranışına katkı sağladığını belirtmiştir. Ayrıca, aşırı başarıyı vurgulayan aileler ve çocuk için gerçekçi olmayan amaçlar koyan aileler tarafından ertelemeci yetişkinler yetiştirilmektedir .

Davranışsal boyutunda; Schouwenburg (1995) ertelemeyi, geciktirilen görevlerdeki davranış olarak tanımlamaktadır. Ertelemenin davranışsal boyutunda, yapılması gereken iş ya da alınması gereken karar için ayrılan zamanı gereksiz harcamadır (Senecal ve diğ., 1997). Lay (1986), işleri son ana bırakma davranışını “bazı amaca ulaşmak için gerekli olanı erteleme” şeklinde tanımlayarak davranışsal boyutuna vurgu yapar. Kişi, erteleme davranışının davranışsal boyutunda yapması gerekenleri gereksizce son ana bırakarak daha çok hoşuna gidecek zevk alacak aktivite ve hobilerle meşgul olarak davranışını ertelemesini içerir.

Ferrari (2000), 142 kişi üzerinde yapmış olduğu çalışmada kararsal erteleme davranışını, benlik saygısı ve bıkkınlık eğilimlerinin açıkladığını ve erteleme davranışının bilişsel ve davranışsal boyutunu bıkkınlık eğilimleri, dikkat bozuklukları ve düşük benlik saygısıyla ilişkili olduğunu belirtmiştir. Ertelenen davranışlar arasında ayrımlar olsa da gerçekçi olmayan “bilişsel kalıplarla” görev ertelenir. Fonksiyonel olmayan erteleme süreci şu bilişsel ve davranışsal mekanizmaları içerir (Knaus, 2000).

1. Görevden kaçınmayı istemek 2. Ertelemek için karar vermek

(22)

3. Daha sonra yapacağına kesinlikle söz vermek

4. Erteleme için bahaneler bulmak ve suçlamadan kaçınmak için kendini suçsuz çıkarmaya çalışmak.

1. 4. Erteleme Davranışı Sonuçları:

Ertelemeciler tipik olarak iki yanlış seçimi sürekli yaşarlar. Erteleme davranışı ve ertelemenin sonuçlarından kaçınmak. Özellikle ertelemenin sonuçlarından kaçınmak, bir şeyi yada kişiyi suçlamakla olur. Özellikle sosyal çevrede performansın değerli olarak kabul edildiği kültürlerde kişinin zamanını nasıl kullandığı önemlidir (Knaus, 2000). Bu şekilde sosyal kabul boyutunda olumlu kendilik imajını devam ettirmeye çalışır. Ertelemeci, diğerlerine sürekli olarak gecikmesini haklı çıkarmaya çalışan çeşitli bahaneler bulur. Batı da yapılan araştırmalarda ödevlerini yetiştiremeyen çok az öğrencinin öğretmenlerine “ödevime başlamadan önce dinlenmeye ihtiyacım olduğu için yetiştiremedim” diye söylediği duyulmuştur. Bunun yerine genelde öğrenciler tarafından sunulan bahane; aileden bir akrabanın ölümü üzerine cenaze işlemlerine koşturulmuş olunmasıdır. Bu ikiyüzlü durum, ertelemenin genel karakteristiği haline gelmiştir. Bunun nedeni, ertelemenin sosyal ve kişisel avantaj olmayan durumlarla sonuçlanmasıdır (Knaus, 2000).

Erteleme davranışının içsel sonuçları; kızgınlık, pişmanlık, çaresizlik ve kendini suçlamayı içerebilir. Dışsal sonuçları ise akademik ve işte ilerlemeyi yavaşlatabilir, fırsatların kaçınmasına neden olabilir ve kişiler arası ilişkilerin gerginleşmesine neden olabilecek kadar daha pahalıya mal olabilir (Burka ve Yuen, 1983).

Kişisel ve çevresel faktörler erteleme davranışına katkı sağlamaktadır. Beck ve diğ. (2000), yapmış olduğu çalışmada içsel denetimli öğrencilerde erteleme davranışının daha az görüldüğü bulunmuştur. Jansenn ve Cartoon (1999); iç denetim odağına sahip olan öğrencilerin, dış denetim odağına sahip öğrencilerden ödevlerini daha önce yaptıkları (sorumluluklarını yerine getirdikleri) ve ertelemedikleri şeklindeki bulunmuştur.

(23)

Erteleme davranışı sıklıkla çeşitli psikiyatrik sendromlarla ilişkilidir. Erteleme davranışı uygunsuz davranış şekillerine ve psikolojik uyumsuzluk için katkı sağlayan bir stres sebebini meydana getirebilir (Ferrari ve diğ., 1995). Bu davranış ciddi akademik başarısızlıklara ve ilişkiler içinde önemli problemlere yol açmaktadır (Sweitzer, 1999). Ferrari ve diğ. (1995), erteleme ve kendine zarar verme, görevden kaçınma, mükemmeliyetçilik, irrasyonel düşünceler ve depresyon arasında pozitif ilişkiler bulmuşlardır. Ayrıca, erteleme davranışının, benlik saygısı, içsel denetim odağına sahip olma ve kişisel standartlarla negatif ilişki olduğunu rapor etmişlerdir.

Ferrari ve Specter (2000), yapmış oldukları çalışma da hem kadınların hem de erkeklerin erteleme eğilimlerinde daha çok geçmişe odaklandıklarını ve daha az geleceğe odaklandıklarını bulmuşlardır. Ayrıca yine bu çalışmada kaçınmacı erteleme davranışı; kararsal erteleme davranışıyla ilişkili bulunmuştur. Shanahan ve Pychyl (2007), yapmış oldukları çalışmada morataryum dönemiyle erteleme davranışı arasında pozitif ilişki bulmuşlardır.

Erteleme davranışı sonrasında kişi, bunun sonucundan pek çok kez üzüntü, pişmanlık yaşamış olsa bile yaşamının farklı alanları içerisinde bu davranışı göstermeye devam edebilecektir. Her defasında kendisine “bundan sonra zamanında başlayacağım” gibi kendi kendine kişi söz verir. Bu durum, kişinin görevindeki istenilen performansını etkileyebileceği gibi yaşamında aile içi ilişkilerinde, arkadaş ilişkilerini kısacası çevresiyle olan ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyebilecektir.

2. ERTELEME DAVRANIŞI AÇIKLAYAN KURAMLAR

2. 1. Psikoanalitik Yaklaşım

Kaçınma kavramı, özellikle belirli görevlerle ilgili, Freud tarafından tartışılmıştır .Freud kaygının, ego ya da bir uyarıcı sinyal olduğuna işaret etmektedir. Ego kaygıyı fark ettiği zaman, geniş bir şekilde çeşitli savunmalar kurmaktadır.

(24)

Freud’un savunma ve görevden kaçınma bilgileri, egoyu tehdit etmesinden dolayı görevin tamamlanamadığına işaret etmektedir (Ferrari ve diğ., 1995). Dolayısıyla erteleme davranışı, psikoanalitik kurama göre egonun tehdit edici durumlardan korunmak amacıyla kullandığı bir kaçınma davranışıdır.

Freud’a göre, nevrotik davranış özellikleri gösteren kişinin temel yaşam biçimi, günlük yaşamın sorunlarıyla uğraşmaktan çok onlardan kaçınmaya yöneliktir. Bazı kişilerde bedensel yakınmalar başarısızlıklara neden olarak gösterilir. Tüm düşünce ve davranışlar, yetersizlik duygularıyla yüzleşmemeyi sağlayarak bir örüntü içindedir. Ne var ki, bu kaçınma davranışları çoğu kez gelişimi engellediği gibi var olan güçlüklerin giderek pekiştirilmesiyle sonuçlanır (Geçtan, 2003). Erteleme davranışında da kişi, kaçındıkça ertelemesine neden olan yetersizlik duygularıyla yüzleşmeyi geciktirmektedir. Bu geciktirmeye bahane olarak bazı zamanlarda bedensel şikâyetlerinden faydalanabilir. Örneğin; üniversitede finallerine çalışmak için dersin başına oturan bir öğrencinin midesi bulanabilir. Ancak, Geçtan’ın (2003) da belirttiği gibi bu gecikmeler kısa dönemli faydalar sağlayıp kişiyi olumsuz duygularla yüzleştirmekten alıkoysa da uzun dönemde akranları arasında akademik gelişiminin gecikmesine neden olarak var olan gücünü engeller.

2. 2. Psikodinamik Yaklaşım

Psikodinamik kuramcılar sıklıkla, erteleme davranışını önceki çocukluk yaşantısıyla ilişkili olduğu yönünü vurgulamaktadırlar, özellikle de çocukluk travmaları (van der Kolk, 1987’den akt. Ferrari ve diğ., 1995). Onlar aynı zamanda ilk çocukluk yaşantılarındaki stres biçiminin, yetişkin bilişsel süreçleri şekillendirebileceğini vurgulamaktadır (Ferrari ve diğ., 1995).

Missildine (1964), psikodinamik yaklaşımla çocuk gelişimine yaklaşan popüler bir yazar, tipik olarak erteleme davranışını açıklamaya çalışan yazarlardan biri. Missildine, “erteleme sendromu” nu bir kronik terimle tanımlamıştır. Missidline, görevi başarmayla ilgili “ağır günlük rüya paralizi” ne bu sendromun açıkca

(25)

gösterimidir ve bu sendrom hatalı çocuk yetiştirmeden kaynaklanmaktadır (Ferrari ve diğ., 1995).

MacIntyre (1964), psikodinamik gelenek içinde diğer bir yazar aynı zamanda hatalı çocuk yetiştirmenin ertelemeci yetişkinle sonuçlanabileceğini iddia etmektedir. MacIntyre iki aşırı uçlardaki ailenin bu problemi oluşturduğuna inanmaktadır. Oldukça hoşgörülü olan bir ailede, benliğini empoze eden amaçlara bağlandığı için “kaygılı” başarısının altında olan bir çocuk yetiştirecektir. Oldukça katı olan bir aile ya da otoriter aile, her şeye gücü yeten insan portresine karşı, sürekli olarak baş kaldırarak ebeveyn figüründen kendi özerkliğini öne süren öfkeli bir başarısız birey yetiştirmektedir (Ferrari ve diğ.,1995).

Erteleme için, popüler psikodinamik bir yorumda Spock (1971) tarafından yapılmıştır. Spock, bilinçaltında ailesine kızgınlık belirten çocukların bilinçsizce, gelecekte belirlenen amaca yönelme davranışı geciktirme göstererek bu kızgınlıkla cevap verirler (Ferrari ve diğ., 1995).

Araştırma bulguları, bireylerin erteleme davranışları üzerinde aile tutumlarının olduğunu gösterir niteliktedir. Ferrari ve Olivette (1993), 84 ergen kız üzerinde yaptıkları araştırmada, katılımcıların erteleme puanları ile babalarının otoriter tutumları arasında anlamlı bir ilişki bulmuşlardır. Ebeveynlerini yüksek düzeyde otoriter olarak algılayan kız çocukların, ebeveynlerini düşük düzeyde otoriter olarak algılayan kızlardan anlamlı olarak daha yüksek düzeyde erteleme eğilimine sahip olduklarını bulmuşlardır.

2. 3. Biyolojik Yaklaşım

Ferrari ve diğ. (1995), bir yandan erteleme davranışının kişide strese, stresin de bedende bazı hormonal değişikliklere yol açtığı görüşünü ortaya koyup ertelemenin biyolojik kaynaklı olabileceğine vurgu yaparken, bir yandan da erteleme ile genetik özellikler arasında ilişkilerin olabileceği düşüncesini desteklemektedir. Ancak; Strub (1989) beynin ön lobundaki (frontal ve prefrontal) bazı zedelenme ve

(26)

hasarların erteleme davranışına yol açtığı bildirilmekle birlikte, davranışın nöro-psikolojisi hakkında henüz çok az şey bilinmesi bu iddiaların spekülasyon olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır (akt; Yorulmaz, 2003).

2. 4. Bilişsel Yaklaşım

Ellis, genellikle zorunluluklar, gereklilikler, “yapmalıyım, olmalıyım” biçiminde görülen bu katı inanışların erteleme davranışının temelini oluşturduğunu ileri sürmektedir. Ellis, erteleme davranışının temelindeki katı isteklerin olduğunu ve diğer üç sağlıksız inanışlarında bu isteklerden kaynaklandığını ileri sürmektedir ( Dryden, 2000). Bunlar:

1. Katı istekler : Kişiler göreve başlamadan önce belirli koşulların var olması konusunda katı isteklerde ısrarcı olabilmektedirler. İstenilen koşullar olmadığı sürece işe başlanmamakta, hatta bu koşullar gerçekleştiğinde bile erteleme olasılığı tümden ortadan kalkmamaktadır.

2. Büyütme : Kişiler, katı istekleri yerine gelmediğinde, büyütme inanışı içine girerler. Bu tür inanışa sahip olanlar kesinlikle olmaması gerektiğine inandıkları bir koşulun varlığını olumsuz yönde olağanüstü abartırlar. Büyütme inanışları genelde şu gibi cümlelerle ifade edilir : “…. Olması korkunç bir şey.”, “…. Olması felaket bir durum.” , “…olmazsa her şey biter.”

3. Rahatsızlığa dayanamama : Kişiler katı istekleri yerine gelmediği zaman bu duruma katlanamayacağını düşünme eğilimine girmektedirler. Kişi, rahatsızlık duygusunu yaşamamak için elindeki işi ertelemektedir.

4. Suçlama : Suçlama inanışları kişinin kendisi ile, başkaları ile ya da genelde yaşam ile ilgili olabilir. Kişinin kendi hakkında suçlama inanışına sahip olduğunda kesinlikle yapması gerektiğini düşündüğü bir şeyi yapmadığında kendini aşağılama eğiliminde olacaktır. Bu durumda kişi yapamadığında

(27)

başarısızlığının kanıtlanacağı endişesi içine girecektir. Sonunda başarısız olmaktansa kişi erteleyecektir.

2. 5. Varoluşçu Yaklaşım

Alan literatürüne bakıldığında, erteleme davranışı varoluşçu felsefeyle açıklayan araştırmaya rastlanılmamıştır. Varoluşçuluk yaklaşım içerisinde yer alan kavramların bazılarının ise erteleme davranışını açıklayabildiği görülmektedir. Varoluşçu filozoflara göre kendi varlığını yaratan tek varlık insandır. İnsan dışında tüm varlıklar varoluşlarından önce yaratılmışlardır. Diğer bir deyişle insan, insanlığını kendisi yapar ve nasıl yaparsa öyle varolur. Değerlerini ve yolunu kendisi seçer. İnsan yaşamaya başlamadan önce yaşamda yoktur ve yaşama anlam veren yaşayan insandır. Gerçekte, doğada insana yol gösterebilecek yine insanın kendisidir. O halde insan özgürdür ve yaşamını hangi biçimde isterse o şekilde yönlendirebilir ( Karahan ve Sardoğan, 2004).

Varoluşçu yaklaşıma göre, erteleme davranışı; öz-farkındalık, özgürlük ve sorumluluk kavramlarıyla ilgili olduğu görülmektedir. Öz-farkındalığa sahip olmayan bir birey davranışlarının sorumluluğunu almayacaktır dolayısıyla yapması gereken bir işi ya da davranışı, erteleme durumunda bırakacaktır. Böylelikle, erteleme davranışı içerisinde bulunan kişinin özgürlüğünü de kısıtlanmış olacaktır.

Öz-farkındalığa sahip olmayan birey, içinde bulunduğu anın farkında değildir. Yani kişi, “şimdi ve burada” içerisinde değildir. Şimdi ve burada, yaşanılan anın farkında olmayı, geçmişte ya da gelecekte değil, o anda yaşamayı ifade etmektedir. Varoluşçu yaklaşımda, kişide değişim olması için davranışının sorumluluğunu alması gerekir. Kişinin davranışını sahiplenmesi, geçmişiyle barışık olmasıdır. İnsanın kendisiyle barışık olması, özgün olduğunu hissetmesidir. Dolayısıyla, sürekli olarak erteleme davranışından bulunan birey kendisiyle barışık olmayan bir kişidir.

(28)

2. 6. Gestalt Yaklaşım

Gestalt yaklaşımının en önemli katkısı şimdi ve burada’ya vurgudur. Gücün, kuvvetin şimdi ve burada olduğu tezi savunulmaktadır. Öğretilmesi en zor gerçek, anın şimdi var olduğudur. Birçok insan için anın gücü kaybedilmiştir. Anda olmak yerine, insanlar geçmişlerine yas tutmak için enerjilerini harcarlar, ya da gelecekle ilgili sonsuz planlar yaparlar (Voltan Acar, 2004).

Gestalt yaklaşıma göre erteleme davranışı, insanın varoluşsal uzaklığıdır. Zaman ve mekan ekseninde yaşantı üretememe becerisi eksikliğidir. Kişi, bu beceri yoksunluğundan dolayı erteler. Çünkü, kişi kendi denetiminden uzaktır. Eylemsizlik olan erteleme davranışında kişinin kendilik değeri zayıftır. Erteleme davranışı gösteren kişi; değişim için gerekli olan içsel gücün farkında değildir, zaman ve mekan anlamında kişinin “burada ve şimdi” de olması gerekiyor ama kişi bundan uzaktadır ve kişi davranışın sorumluluğunu almamaktadır (Özbay, 2006).

2. 7. Seçim Teorisi

Seçim teorisinin dayandığı yer, davranışlarımızın seçimimiz olduğu ve bu yüzden sorumluluğu almamızı ama yalnızca yaptıklarımızın değil aynı zamanda düşündüklerimizin ve hissettiklerimizin de sorumluluğunu almamız gerektiğidir ( Corey,1991). Literatürde, erteleme eğilimini seçim teorisine dayanarak açıklayan araştırmalara rastlanılmamıştır. Ama erteleme davranışının tanımları incelediğinde, davranışsal boyutunda kişi “yapılması gereken bir işi sürdürememe” gibi davranışlar göstermekte ve yani kişi yapması gereken bir davranışı üstlenmemektedir yani sorumluluğunu almamaktadır. Erteleyen birey, sorumluluk almamayı seçmiş olur. Dolayısıyla, kişi bu davranışından dolayısıyla ihtiyaçlarını karşılayamaz ve sonucundan pişmanlık, acı çeker.

(29)

3. ERTELEME DAVRANIŞINI AÇIKLAYAN KAVRAMLAR

3. 1. Öz-Yeterlik

Öz-yeterlilik inancı, sosyal bilişsel teori içerisinde önemli bir yapıdır ve bu inançlar bireyin amaçlarını nasıl planlayacağını ve amaçlarını başarmada davranışlarını harekete geçirmede önemli katkılar sağlar. Ayrıca bireyin öz-yeterlik inancı performansı için motivasyonu içinde önemlidir (Cass ve diğ., 2003). Yani, kişinin düşünmesini, hissetmesini, kendini motive etmesini ve hareketlerini etkiler (Bandura, 2002). Kendini yetkin görme; bireyin davranış oluştururken yaptığı seçimleri, bir iş için harcanan çabayı ve engeller karşısında oluşan ısrarın süresini belirler. Sonuç olarak kendini yetkin gören, bireyin stres ve kaygı gibi duygusal tepkilerini etkiler (Bozgeyikli, 2005).

Bıkmaz (2004)’e göre verilen işi tam olarak yapabilecek yeteneklere sahip olan ve bu yönde çevreden sözel mesajlar (örneğin; sen bu işi yaparsın; bu problemi çok rahat çözersin gibi) alan bireyler bir problemle karşılaştıklarında kuşkularını ve kişisel yetersizliklerini düşünmek yerine problemi çözmek için daha fazla çaba harcarlar ve bu çabayı sürdürme azmi gösterirler. Birey ikna edici bir teşvikle karşılaştığında, verilen görevi başarmak için zoru deneyecek ve deneyim başarılı olursa, bu bireysel doğrulama becerilerin ve öz yeterlilik inançlarının gelişmesine katkı sağlayacaktır. Gerçekçi olmayan teşvikler ise bireyin çabalarına karşın yaşayacağı başarısızlık ve dolayısıyla hayal kırıklığı nedeniyle öz yeterlilik inancının hızlı bir şekilde azalmasına neden olacaktır.

Algılanan akademik öz-yeterlilik inancı, belirlenen eğitimsel performanslarda kazanç elde etmek için hareketlerinin düzenlenmesine ve uygulamasına yön veren kendi yeteneklerine ilişkin kişisel yargısı olarak tanımlanmaktadır (Zimmerman, 2002).

Ertelemeci süreci, kişinin asıl yeteneğini sınırlamış ve ortaya koymamış olur. Bu durum Bandura’nın ortaya atmış olduğu öz-yeterlik kavramıyla açıklanabilir (Knaus, 2000). Öğrenmeyle ilgilenmek için kişisel nedenler, kişinin yetenek ve

(30)

çabaları üzerinde olası beklenti sonuçları, başarı için kişinin beklentileri öğrencinin erteleme davranışına katkı sağlamaktadır. (Saddler ve Buley, 1999).

Shunck ve Pajares (2001), akademik motivasyon, öğrenme ve başarı üzerinde öz-yeterliğin etkilerini olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla, üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin akademik öz-yeterlik inançları, çalışmalarına başlamalarında ve devam ettirmelerinde oldukça önemlidir. Haycock ve diğ., (1998)’e göre yeterli düzeyde motivasyon ve yeteneğin var olması, öz-yeterliği ortaya çıkararak, işe başlamada ve sürdürmede kişiye yardımcı olacaktır. Eğer akademik erteleme davranışı kişinin geçmişinde problem ise ve başarısızlık için katkı sağlıyorsa, bu yüzden akademik durumlar için öz-yeterlik azalacaktır (Brownlow ve Reasinger 2000). Ertelemeciler ertelemeyenlere kıyasla şuan ki ve gelecekteki görev performansında negatif beklentilere sahiptir (Ferrari, 1991b). Haycock ve diğ. (1998), hem düşük öz-yeterlik ve yüksek kaygının erteleme davranışında anlamlı yordayıcı olduğunu bulmuşlardır. Tuckman ve Sexton (1992); öz-yeterlik inançlarının olmayışı erteleme davranışına neden olduğunu belirtmişlerdir.

Yapılan araştırmalar, öz-yeterlik inançları ve akademik erteleme davranışı arasında anlamlı negatif ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Ferrari, Parker ve Ware, 1992; Tuckman, 1991; Wolters, 2003). Dolayısıyla, yapılan çalışmalar dikkate alındığında, erteleme davranışının açıklanmasında öz-yeterlik inancı oldukça önemlidir. Yerine getirilmesi gereken görev içerisinde sahip olunan düşük öz-yeterlik inancı ya da öz-öz-yeterlik inancının olmayışı kişi de göreve karşı isteksizlik, başlamama ya da görevi sürdürememe gibi davranışlara neden olacaktır.

3. 2. Durumluluk Kaygı

Kaygı, bireylerin zaman zaman yaşadığı temel duygulardan biridir. Bazıları bu kaygı durumunu sık sık ve yoğun yaşarken, bazıları daha az ve düşük seviyede yaşar. Kaygı, insan davranışlarının açıklanmasında önemli kavramalardan biridir. Kaynağı belirsiz korku olarak tanımlanabilen kaygı, tehdit potansiyeli taşıyan bir

(31)

olayın, durumun önceden algılanamaması sonucu ortaya çıkan duygusal bir durum şeklinde de ifade edilmektedir (Baltaş ve Baltaş, 1999).

Corey (2005)’e göre kaygı; bizi hareket geçirme, bir iş yapma, etkinlikte bulunma konusunda motive eden bir gerilim durumudur .Bireyler, aslında yaşamları içerisinde kaygı durumunu çoğu kez yaşarlar. Kaygının yoğunluğu, sıklığı ve niteliğinin yaşanması nevrotik bir kişi olma yönünde eğilimi göstermektedir.

1972 yılında Spilnberger, iki tip kaygı tanımlamıştır (Köknel, 1998): Durumluluk Kaygı (akut anksiyete)

• Bu tip kaygı, insanın içinde bulunduğu durumu, ortamı tehdit eden, tehlike yaratan biçimde algılayıp yorumlamasından kaynaklanır.

• Bu duygulanım durumu algılanır, anlaşılır, çözülür, yorumlanır, duyumsanır. • Bu süre içinde bilinç açık, haberdar ve uyanık olup, bilişsel işlevler çalışır. • Bitkisel sinir sistemine ilişkin belirtiler ortaya çıkar.

Sürekli Kaygı (kronik anksiyete)

• Bu tip kaygının şiddeti ve süresi kişilik yapısına göre değişir.

• Kişilik yapısının kaygıya yatkın olması, sürekli kaygı düzeyini etkiler.

• Sürekli kaygı düzeyi, insanların kişilik yapısının özelliklerine göre tehdit eden, tehlikeli olan, durumluk kaygı düzeyini yükselten çevrenin, ortamın algılanmasını, anlaşılmasını, çözülmesini, yorumlanmasını, duyumsanmasını etkiler.

• Durumluluk kaygı düzeyi, temelde var olan sürekli kaygı düzeyinin değişkeni olarak kabul edilir.

Öner ve Le compte (1998) ise Durumluluk Kaygıyı;bireyin içinde bulunduğu stresli (baskılı) durumundan dolayı hissettiği subjektif korku olarak ve Sürekli Kaygıyı ise; kişinin içinde bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılama ya da stres olarak yorumlama eğilimidir.

(32)

Kaygı erteleme davranışında başta gelen sebeplerden birinin olduğu kabul edilmektedir (Scher ve Osterman, 2002). Kişilerin düşük düzeyde yeterlik algıladığı durumlar varsa, kaygıyı geliştirmeye daha çok açık olacaklardır (Haycock ve diğ.,1998). Bazıları için, akademik erteleme davranışı yararlı bir strateji olabilir, çünkü bu ertelemeciler akademik çalışmaları hakkında az kaygı yaşarlar ve onlar ödev son teslim tarihine odaklanmadıkları zaman akademik dönem başlangıcında daha az stresle ilişkili sağlık semptomları yaşarlar (Tice ve Baumeister, 1997). Çalışmalar, akademik erteleme davranışı genelleştirilmiş ve özel kaygı çeşitleriyle örneğin sınav kaygısı ve toplumsal kaygıyla pozitif ilişkili olduğunu ortaya koymuşlardır (Rothblum ve diğ., 1986; Solomon ve Rothblum, 1984).

Stainton, Lay ve Flett (2000), 66 öğrenci üzerinde yapmış oldukları çalışmada; yüksek düzeyde ertelemeci düşünceye sahip olan öğrenciler daha çok işlerini son ana bırakma davranışında bulunduklarını, görevle meşguliyet süresince yada görev hazırlığı sırasında ertelemeciler tarafından yaşanan bazı düşünceler tipik olarak üzüntüye eşlik edebileceğini ve ertelemeci düşüncelerin sıklığı ve onlar durumsal sıkıntılarının sıklığı değerlendirildiğinde daha kaygılı ertelemeciden daha az kaygılı ertelemeci ayırt edilebilmektedir sonucuna varmışlardır.

Ferrari ve diğ. (1995); erteleme ve kaygı arasındaki ilişkinin karışık olduğunu vurgulamışlardır ve ertelemecilerin ertelemeyenlere göre daha az yada daha çok kaygı yaşayacaklarını belirtmişlerdir. ise yüksek kaygısı olan öğrenciler düşük kaygısı olan öğrencilerden daha çok erteleme davranışında bulunacaklarını belirtmişlerdir (Milgram ve Naaman, 1996; Owens ve Newbegin, 1997). Scher ve Osterman (2002), 120 çocuk üzerinde yapmış oldukları çalışmada (çocukların yaşları 9-12 arasındadır) yüksek erteleme davranışında bulunan çocukların aynı zamanda yüksek kaygı yaşadıklarını belirtmişlerdir. Eerde-Van (2003), kaçınma davranışı ve zaman yönetimi arasında negatif ilişki bulmuştur.Ayrıca çalışmada bir aylık verilen zaman yönetimi eğitim programından sonra, eğitimcilerin kaçınma davranışları, kaygıları azalmıştır ve zaman yönetimi için becerileri artmıştır.

(33)

3. 3.Benlik Saygısı

Psikoloji bilimi içinde benlik konusunun ele alınışı William James’in The Principles of Psychology (1952/1891) adlı eseriyle başlar. James bu eserinde, benliğin “bilen benlik (self as knower)” ve “bilinen benlik (self as known)” olarak iki boyuta düşünülmesi gerektiğini, bilimin konusunun ise bilinen benlik olmasının zorunlu olduğunu belirtmektedir. Çünkü, bilen benlik özne (I) bilinen benlik ise nesnedir (me ). Konu, bilginin nesnesi olduğuna göre benlik bilme konu edildiğinde “nesne” durumuna düşmektedir. Dolayısıyla psikolojinin bilinen konusu benliktir (Bacanlı, 2004).

Benlik, kendi kişiliğimize ilişkin kanılarımız ve kendi kendimizi görüş tarzımızdan oluşur. Bu bakımdan benlik, kişiliğin öznel yanı olarak tanımlanır ( Baymur, 1983). Benlik saygısı, benliğin duygusal boyutudur. Birey, kim olduğuyla ilgili belirli fikirlere sahip olmasının yanı sıra, kim olduğuyla ilgili belirli duygulara da sahiptir. Böylelikle benlik saygısı bireyin benliği beğenme ve değerli bulma derecesi olmaktadır (Adams, 1995; Kulaksızoğlu, 2001). Kişi kendinde eksiklikler bulabilir, kendini eleştirebilir, ancak kendini tümden olumlu bulup beğenebilir de. Kişinin kendini beğenmesi, kendi benliğine saygı duyması için üstün nitelikleri olması da gerekmez. Çünkü benlik saygısı, kendini olduğundan aşağı ya da olduğundan üstün görmeksizin kendinden memnun olma durumudur. Kendini değerli, olumlu beğenilmeye ve sevilmeye değer bulmaktır. Kendini olduğu gibi, gördüğü gibi kabullenmeyi, özüne güvenmeyi sağlayan önemli bir ruh halidir (Yörükoğlu, 2000).

Benlik saygısı yüksek olan bireyler, kendilerini saygıya ve kabul edilmeye değer, önemli ve yararlı kişiler olarak algılama eğilimindedirler. Diğer taraftan, kendilerine olumsuz bir açıdan bakarlar ya da benli saygıları düşük olanlar, kendilerini pek önemli olmayan, sevilebilir özellikten yoksun, kendilerine ve yeteneklerine güvenemeyen kişiler olarak görme eğilimindedirler (Temel ve Aksoy, 2001). Bir insan ne kadar benlik tasarımına uygun davranabilirse, kendini o kadar

(34)

rahat hisseder, ideal benliğine ne kadar ters düşen yaşantıların etkisinde kalırsa, o kadar huzuru kaçar ve kaygılanır.

Erteleme ile ilgili popüler teorilerden birisi de, ertelemenin, zayıf olan benlik saygısını koruma yollarından biri olduğudur (Burka ve Yuen, 1983). Bireysel olarak, benlik saygısını yüksek performansla eşleştiren kişilerin erteleme davranışı sergilemeleri, onların gerçek kapasitelerini görmelerini engeller ve bu sayede, akıllarında “daha iyi yapabilirdim” düşüncesini devam ettirmelerini dolayısı ile benlik saygısını düşürmemeyi sağlar (Beswick ve ark., 1988). Ertelemeciler kendi benlik kavramlarına ve benlik sunumlarını negatif yönde etkilemektedirler (Ferrari, Driscoll ve Diaz-Morales, 2007).

Bir göreve başlama yada tamamlamayı geciktirmede, ertelemeciler başarısızlıktan ve kendi performans yada yeteneklerinin değerlendirilmesinden kaçınabilmektedir (Ferrari ve diğ., 1995) ve bu yüzden onlar hem sosyal hem de benlik saygılarını (Ferrari,1991a) korumak için erteleme davranışında bulunmaktadırlar. Düşük benlik saygısı ya da düşük kendine güveni olan kişi daha az çaba harcayabilir, daha çabucak görevleri bırakabilir, kendi problemlerini gizlemek için bir benlik kurarlar (Ferrari, 1994). Dolayısıyla, düşük benlik saygısına sahip olan öğrenciler; yüksek benlik saygısına sahip olan öğrencilerden daha çok erteleyeceklerdir (Burke ve Yuen, 1983; Owens ve Newbegin, 1997).

Ertelemeciler, muhtemelen daha çok daha az kendileriyle ilgili, daha az riskli (bilişsel olarak) görev seçeceklerdir. Düşük benlik saygısı olan bireyler hem görevlerinin tamamlamadaki için kendi yetenekleri hakkında kuşku duymaları hem de olumsuz değerlendirilmeleri korkusu erteleme davranışına neden olabilmektedir ( Fee ve Tangney, 2000). Kişilik özelliği olarak erteleme davranışı düşük benlik saygısıyla negatif ilişkilidir (Ferrari, 1991a; Senecal ve diğ. 1995; Sirois, 2004; Solomon ve Rothblum, 1984).

Akademik ertelemeciler; kendi benlik saygılarını tehdit eden görevlerden kaçınmayla meşguldürler (Ferrari ve diğ., 1995; Schowenburg, 1995). Burka ve

(35)

Yuen (1982) ertelemeci kişilerle yaptıkları danışma deneyimleri sonucunda; birçok kişinin ertelemesinin nedeninin tembellik, disiplinsizlik, zamanın nasıl kullanacağını bilmeme gibi kendisinde mevcut kişilik kusurlarına atfettiğini ortaya koymuştur. Burka ve Yuen, bu çalışmaların sonucunda ayrıca, ertelemeciliğe yeni bir bakış açısı da kazandırmıştır. Buna göre, kişinin kendine yönelik suçlamalarını kabul etmemekte ve ertelemeyi sadece kötü bir alışkanlık olarak değil, kişinin içsel çatışmalarını ortaya koyma ve hassas olan benlik değerini korumasının bir yolu olarak görmektedir.

4. ERTELEME DAVRANIŞ TÜRLERİ

Erteleme davranışının yaygın şekilleri bulunmaktadır (Ellis ve Knaus, 1977).

1. Akademik erteleme davranışı ; sınavlar için hazırlanma ve dönem sonu ödevlerini son dakikada yapma olarak tanımlanmaktadır.

2. Kararsal erteleme davranışı ; zamanında alınması gerekenler için yeteneksizlik,

3. Nevrotik erteleme davranışı; yaşam içerisinde önemli kararları geciktirme eğilimi olarak tanımlanır.

4. Kompulsif ya da işlevsel olmayan erteleme davranışı; aynı kişinin hem kararsal hem de davranışsal ertelemesi olarak tanımlanır.

Milgram ve Tene (2000), işleri son ana ertelemeyi, geciktirmeyi ve bununla ilgili olarak da görevleri yapmaktan ve karar vermekten kaçınmayı bireyde kişilik özelliği (trait) ya da davranışsal-durumsal (situational) bir eğilim olarak tanımlamışlardır. Alan yazınına bakıldığında erteleme davranış şeklinin ilk olarak akademik alanlar içerisinde gösterilen durumsal bir özellik olarak akademik erteleme davranışı ve bir diğeri ise kişilik özelliği olarak gösterilen kronik erteleme (trait procratination) olmak üzere yaygın iki türü bulunmaktadır ( Milgram ve diğ., 1988).

(36)

4. 1. Akademik Erteleme Davranışı (Durumsal Özellik Olarak Erteleme Davranışı)

Erteleme davranışı zaman yönetimi bozukluğundan ve çalışma alışkanlıklarından daha fazlasını içermektedir (Ferrari, ve diğ., 1995; Solomon ve Rothblum, 1984) ve erteleme davranışı akademik başarı için bir engeldir çünkü öğrencinin yaşantısındaki önemli stres ve negatif yaşantılarının artışına ve öğrenmedeki niceliği ve niteliği azaltan bir etkendir (Ferrari ve diğ., 1995; Scher ve Osterman, 2002).

Akademik erteleme davranışı %25 ile %50 arasında öğrencilerde yaygındır (Hayock, 1993) ve %70’e kadar üniversite öğrencileri yaşamaktadır (Ferrari ve diğ., 1995). Uzun Özer (2005), 784 öğrenci üzerinde yapmış olduğu çalışmada öğrencilerin %52’sinin akademik görevlerini ertelediklerini bulmuştur.

Akademik erteleme davranışı tipik olarak; akademik göreve başlama ya da tamamlamayı bir sonraki güne bırakmada irrasyonel bir eğilim olarak tanımlanmaktadır (Senecal ve diğ., 2003). Senecal ve diğ. (1995); ise akademik erteleme davranışını zayıf zaman yönetimi becerileri yada tembellik özelliğinden çok daha fazlasını içeren motivasyonel bir problem olarak tanımlamışlardır.

Rothblum , Solomon ve Murakami (1986), akademik görevleri ertelemeyi, 1. Genelde ya da yaklaşık olarak her zaman akademik görevleri ertelemeye; 2. Genelde ya da yaklaşık olarak her zaman erteleme ile ilgili problem yaratan

(37)

4.1.1.Akademik Erteleme Davranışı Nedenleri ve Sonuçları:

1. Görevden Kaynaklanan Nedenler ve Başarısızlık Korkusu

Başarıyla ilişkili korku ya da başarısızlık korkusunun genellikle kaçınma davranışıyla sonuçlanıldığına inanılmaktadır. Akademik erteleme davranışı başarısızlık korkusu sonucu olarak incelenebilir. Bir görevi yerine getirmek için gereken becerilerinin olmayışını algılama ve başarısızlık korkusu kişinin geciktirmelerini arttırır (Ferrari ve diğ., 2005). Solomon ve Rothblum (1984) ve Schouwenburg (1992) üniversite öğrencilerine akademik erteleme davranışı nedenlerini sormuşlardır ve çalışmanın sonuçlarında başarısızlık korkusunun başlıca nedenlerden biri olarak bulunmuştur.

Akademik erteleme davranışı akademik stres yönetimi için bir başa çıkma davranışıdır. Akademik ertelemeciler başarısızlık korkusundan acı çekerler. Erteleyen bazı öğrenciler görünüşte daha fazla alışkanlık olarak ertelemektedirler, ancak bazıları böyle değildir ve onlar yalnızca yaşamlarının farklı zamanlarında ya da belirli derslerde ertelemede bulundukları görülmektedir. Alışkanlık olarak erteleyen öğrenciler, bir kişilik durumu olarak erteledikleri düşünülebilinir (Ferrari ve diğ., 1995).

Ferrari ve diğ. (1998), yapılan çalışmada, başarısızlık korkusunu, sosyal onaylanmama korkusu ve görev beğenilmezliğinin akademik erteleme davranışını açıklayabildiğini bulmuşlardır. Uzun-Özer (2005) akademik erteleme davranışı nedenlerini ise, başarısızlık korkusu, risk alma, tembel ve kontrole karşı isyan bulunmuştur. Saddler ve Buley (1999) yapmış oldukları çalışmanın sonucuna göre, akademik ertelemeciler; olumsuz değerlendirme korkusu olanlar, başarı için düşük kişisel standartları olanlar, öğrenme aktiviteleriyle meşgul olmayan öğrencilerdir.

Schraw ve diğ. (2007), yapmış oldukları çalışmada öğrencilerde, kişisel ilgilinin ertelemenin nedeni için önemli olduğunu belirtmişlerdir. Öğrenciler, daha az ilgi gösterilen şeylerin, daha fazla erteleneceğini belirtmişlerdir. Öğrenciler,

(38)

hoşlarına giden ev ödevlerini daha fazla yapma eğilimindedirler. Öğrenciler; isteksiz, sıkıcı yada zor olan olarak algılanan görevleri istekli ve kolay görevlerden daha fazla ertelemektedirler (Milgram ve diğ., 1993). Akademik erteleme davranışı; tiksindirici olarak algılanan görevlerden ve sonuçlarından kaçınmadır, kişi için negatif sonuçları olduğu görünmektedir (Ferrari ve diğ., 1995). Yapılan çalışmalar sonucunda, beğenilmeyen zor gelen görevlerin öğrencilerin için daha fazla ertelendiği ve kişinin başarısızlık yaşayacağı bir görevden daha fazla kaçınma eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.

2. Motivasyon

Akademik erteleme yapan öğrencilerde erteleme öğrenmenin altında yatan bir olgudur. Öğrencilerin konuya tam olarak hakim olması, içsel motivasyonlarının çokluğu ile derinlemesine öğrenmeyi içerir. Yüzeysel olarak çalışılan ya da öğrenilen şeyler daha fazla ertelenmektedir. Oysa derinlemesine öğrenilen ya da çalışılan materyale ilgi, zevk alma, hoşlanma, daha çok öğrenmek isteme olasılığı daha fazladır. Yüzeysel düzeyde ise öğrenciler rahatsızlık ve hoşnutsuzluk duyarlar. O işten keyif almazlar (Orpen,1998).

Ertelemeciler motive olmak için zorlanırlar ve bu yüzden muhtemelen okul ödevlerini yapmayı ve son ana kadar sınavlar için çalışmayı geciktirmektedirler ( Tuckman, 1998). Lee (2005) yapmış oldukları çalışmada erteleme davranışı kendini belirleme (self-determined) dışsal motivasyonun olmayışıyla pozitif ilişkili bulmuştur ve erteleme davranışı içsel motivasyonla ve amaç belirlemeyle negatif ilişkilidir. Bunun yanı sıra öğrenciler, öğrenciler tarafında ilginç olan ödevler daha az ertelenmektedir. Ayrıca çeşitli becerilerin kullanımını gerektiren ödevler daha az ertelenmektedir. Çünkü öğrencileri başlamak için motive olmuş olacaktır ( Ackerman ve Gross, 2005).

Brownlow ve Reasinger (2000), 96 öğrenci üzerinde yapmış oldukları çalışmada Rothblum ve Solomon (1984) tarafından geliştirilen, Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre; yüksek akademik

(39)

ertelemecilerin düşük akademik ertelemecilerden daha az motive edilmiş olduğu, akademik erteleme davranışı nedenleri için yapılan istatistiksel analiz sonuçlarında ise hoşlanılmayan görev ve karar alma zorluğunun akademik erteleme için bir neden olduğu bulunmuştur. Yüksek akademik ertelemeciler, düşük akademik ertelemecilerden daha fazla karar almada zorluk yaşayacaklardır.

Senecal ve diğ., (1995) kendini düzenleme akademik erteleme davranışı için anlamlı bir yordayıcı olduğunu bulmuşlardır. İçsel nedenlerle akademik görevlerle meşgul olan öğrenciler; dışsal nedenlerle akademik görevlerle meşgul olanlar (dışsal düzenleme ve motivasyonun olmayışı) daha az erteleme davranışında bulunurlar. Ayrıca çalışmada; depresyon, benlik saygısı ve kaygı akademik erteleme davranışının varyansını %14’ünü açıkladığını ve kendini düzenleme değişkenleri %25 açıklamaktadır. Bu sonuçlar erteleme davranışını; zayıf zaman yönetimi becerilerinden çok daha fazla motivasyonel bir problem olduğunu ortaya koymaktadır.

Araştırmalar, gerçekçi nedenleri olan öğrencilerin erteleme davranışına dışsal ve aslı olmayan nedenler öne süren öğrencilerden daha az sahip olduklarını ortaya koymuştur. Özellikle motive olamayan ya da aciz davranan öğencilerin akademik olarak erteleme oranları daha yüksektir. Bu nedenle ısrarcı olmamanın, olumsuz duygu durumunun akademik ertelemeye önderlik ettiği açıktır. Kendini düzenleme faktörlerinin başarısız olmasının akademik ertelemeye yol açmasının yanı sıra başarısızlık korkusunu yaratan depresyon, kaygı gibi bileşenlerin de akademik ertelemeye etkisini motivasyonel düzeyde etkiler. Tam zamanında bir işi başarmak, sadece nasıl başarısızlıktan korktuğu ile ilişkili değil, aynı zamanda kişinin neden aktiviteyi ilk sıraya koyduğu ile de ilişkilidir. Öğrenciler içinde okulu gerçekten ilginç bulanlar, ödevlerini yetiştirme ve planlı yapma konusunda daha başarılı çıkmıştır (Senecal ve diğ., 1995).

Şekil

Tablo 3 incelediğinde kızların akademik erteleme davranış puan  ortalamaları 53,57, erkek öğrencilerin akademik erteleme davranış puan ortalamaları  55,67 bulunmuştur
Tablo 3: Cinsiyete Göre Öğrencilerin Akademik Erteleme Davranışları, Öz- Öz-Yeterlilik, Benlik Saygısı ve Durumluluk Kaygı Puanlarına  Ait t-testi Sonuçları
Tablo : 4 Öğrenim Gördükleri Alan Değişkenine Göre Öğrencilerin Akademik  Erteleme Puanlarına İlişkin Tanımlayıcı Bilgiler
Tablo :6 Akademik Erteleme Davranışına İlişkin Tanımlayıcı Bilgiler

Referanslar

Benzer Belgeler

K.K.T.C.’nin MEB’e bağlı bulunan Genel Liselerin son sınıf öğrencilerinin anne- baba eğitim düzeyleri ile Duyarsızlaşma temas biçimi arasında tek yönlü varyans

Bununla birlikte erkek lise öğrencilerinde, lise öğrencilerinin genelinde olduğu gibi, sürekli kaygının akademik ertelemede anlamlı bir yordayıcı olmadığı; kadın lise

Akademik alanda alışkanlık düzeyinde erteleme yapan bireylerin yüzeyde görevle daha derinlerde ise kendileriyle ilgili çarpık ve işlevsel olmayan düşünceleri söz

Kişi bazen dışardaki birine karşı bazen de çok sevdiği bir durum için kendine karşı hayır diyememektedir. Dolayısıyla bu durum

Bu araştırma, genel tarama modelinde olup, çalışmanın amacı, Giresun İlinde 2014-2015 eğitim- öğretim yılında öğrenim görmekte olan adolesanların akademik erteleme

Literatür incelendiğinde, sınıf tekrarı yapan öğrencilerin yani akademik risk grubu özelliğini taşıyan öğrencilerin akademik erteleme davranışını

Öğrencilerin genel erteleme davranışları, akademik motivasyon boyutları (içsel motivasyon, dışsal motivasyon ve motivasyonsuzluk) ile akademik erteleme

Buna göre bulgular; öğrencilerin akademik erteleme davranışlarının nedenlerine, erteleme davranışının üstesinden gelmek için neler yaptıklarına ve ertelemenin