• Sonuç bulunamadı

Türk ordusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk ordusu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sahife

6

.

:

' c K u ^ C

-PAZARTESİ KONUŞMALARI:

^ 3 ^

1 ■

‘7

?

Çf

7

V

Türk ordusu

Atatürk, yeni bir devlet kurmak

için harekete geçtiği zaman herşeyden önce millî bir ordu var etmeğe teşeb­ büs etti. O, herkesten iyi biliyordu ki, iradesiz bir insan, nasıl yerinden kı­ mıldamağa muktedir olmıyan bir ne­ bat haline düşerse ordusuz bir insan kütlesi de beşer camiasının ancak ne­ batî hayat geçirenleri derekesine iner. Ruh ve irade üstünlüğünü, tarihin en acı ve karanlık zamanlarında bile ben­ liğinden hiç bir zaman silmemiş olan Türk milleti, İnsanî felâketlerin en ha­ zini olan ordusuz kalmak faciasını görmeğe tahammül edemezdi. Çünkü tarihin bugünden çok uzaklarda ka­ lan kaynaklarından beri Türk, irade­ sini silâhlarının en keskini olarak mu­ hafaza etmiştir. Türk ordusu millet vicdamndaki bu kudret ve iradenin en zeval bulmaz bir senbolüdür.

Her m illetin ordusu bütün varlığı­ nın zübdesidir. Bir milletin iktisatça, servetçe, kültür ve ahlâkça, ilim ve teknikçe derecesini mi öğrenmek isti­ yorsunuz, ordusuna bakmzı. İktisadî hayatı sarsıntıda olan bir cemiyet, or­ dusunu hangi vasıta ile teçhiz edebi­ lir? Askerini nasıl giydirir ve nasıl besler? Dünyadan habersiz ve başı ya­ şma nisbetle teşekkül etmemiş acemi efradına, bugünün en ileri tekniğinin yarattığı silâhları teslim edip de bun­ ları hatasız kullandırmağa nasıl muk­ tedir olur? Seciyesi zayıf, ruhsuz in­ sanları sırasında ölüme kadar giden fedakârlıklara nasıl sevkedebilir? Za­ bitleri, kumandanları, bugünün bü­ tün fenlerini ve tekniğin en yüksek neticelerini kendinde toplıyan (muha­

rebe etmek) ilmine derece ve rütbe­ lerde mütenasip vukuf sahibi olma­ dıkça kendlierine tevdi edilmiş olan küçük cüz’ütamlardan en büyükleri­ ne kadar bu muazzam kütleleri nasıl idare edebilirler?.

Türk ordusu bütün bu bakımlardan Türk milletinin gözü ve özüdür. M il­ let, kendindeki her türlü kuvvetleri onda tecessüm etmiş görmektedir. O- nun için Türk ordusunun mazhariye­ ti kadar mes’uliyeti de büyüktür. M il­ lî varlığın bütün unsurları onun ko­ ruyucu demir eline emanet edilmiştir. Kara, deniz ve havalarımızı korumak kaygusunu; kara, deniz ve havaları­ mıza el değil, hattâ göz uzatanların daima karşısına dikilecek olan Türk ordusunu yakıcı ve eritici bir ateş ha­ line getirmiştir.

Milletleri mağlûbiyetler terbiye ve zaferler ibda eder. Zaferleri yaratan ordudur. Fakat insan haklarının ferd- çe ve kütlece birincisi olan hayat hak­ kına tecavüz edildiği vakit bir millet, başka bir millet veya milletlerle sava­ şa giriştiği zaman hakikatte mücadele eden, yalnız ordular sanılmamalıdır. Yumruk döğüşünde yenen ve yenilen; parmakları avuç içlerine bükülmüş el­ ler olmayıp kavgacıların bütün

vücud-lerindeki hücum ve müdafaa kudret­ leri olduğu gibi, bugünün muharebe­ lerinde de göğüs göğüse gelen, bütün m illî varlıklardır. Onun için hakikî millet sevgisi, ordu sevgisile başlar.

uzaklardan muzika sesi duyan halkımızın ve çocuklarımızın, büyük ve mukaddes bir varlığın cazibesine tutulmuş gibi askerî kıtalara can atış­ ları ve onun yanından ve arkasından kendilerini unutarak içten bir vecdile ona katılıp yürümeleri bu sevginin te­ zahürlerinden biri değil midir? En can­ dan sevdiğimiz insanları asker elbise­ si içerisinde gördüğümüz zaman on­ lara karşı mutad olarak beslediğimiz muhabbetin arttığını duymaz mıyız? Bu fazlalıkta orduya olan bağımızın hissesi ne kadar büyüktür.

Ordunun fen ve teknik bakımmdan yüksekliği, m illetin ordusuna sevgi ve bağlılığı, bu büyük uzviyetin muvaf­ fakiyetle hareketi ve üstün neticeler alması için kâfi değildir. Askerlerin, muhtelif rütbedeki zabit ve kuman­ danların tam bir ahenk içerisinde -tıpkı canlı bir vücud gibi- işliyebilme- si ve iş görebilmesi için büyük bir di­ mağa, ufukları çok geniş bir dehâye ihtiyaç vardır. Bu yüksek dimağ ve kavrayıcı, hareket ettirici zekâ (Baş­ kumandan) dır. Başkumandan, harp bilgisinin fen ve teknik cephesindeki kudretinden başka tarihin seyri, vaka ve hâdiselerin cereyanı, milletinin ve bütün dünyanın içinde bulunduğu şartlar karşısında yaratıcı bir kudret­ le milletini ve ordusunu iradesile yü­ rüten, durduran, çeken, ilerileten, on- daki yaşama kudretlerini kullanan bir dehâdır. Burada ilim, yetmez olur ve sanat başlar. Onun için hakikî bir Baş­ kumandan, en büyük İçtimaî ve m illî bir sanatkârdır. Sakarya ve Dumlupı- nar zaferlerinde bu harikulâde yaratı­ cı kudreti, bizim gibi bütün dünya da gördü ve tasdik etti.

Atatürkün şahsındaki bu kavrayıcı ve yaratıcı dehâ, m illî mücadelenin kaynağı olmuştur. Milletin bütün kud­ retlerini kendisinde toplıyan ve o kud­ retleri zatî dehâsile mezceden bu Bü­ yük ruh, bugün için olduğu gibi ya­ rın ve daha çok uzak yarınlar için sön- miyen bir hayat membaıdır. Trakya- daki büyük askerî hareketler, bu kay­ naktan hız alan değerli Türk kuman­ danlarının, bilgili ve melekeli Türk zabitlerinin, kafalı ve yürekli Türk askerinin bu Büyük insana verdikle­ ri yüksek bir imtihandır. Atatürk, mil­ letinin mücessem iradesi olarak tanı­ dığı Türk ordusuna nasıl ve ne kadar inanıyorsa Türk milleti de onun bir ideal kadar mukaddes olan varlığına ayni bağla ve ayni kudretle inanmak­ tadır. Bu iman, emniyetli bir sulhün koruyucusu ve muhtemel tehlikelerin kovucusuduı*.

Referanslar

Benzer Belgeler

29 Eylül Pazar akşamı saat 20.30’da Milas Amfi Tiyatro’da Say- gı duruşu ve istiklal marşımızın okunması ile başlayan geceye MHP Muğla İl Başka- nı

Bir ses geldi derinden, sanki bir cuşiş gibi Gecenin meltemi gül dalı sallarmış gibi Bir ses geldi derinden, sanki bir akış gibi Eriyen kar suyuyla nehir kabarmış gibi Bir ses

met Yesevi Üniversitesi ve Türk Dil Kurumunun desteğiyle düzenlenen tö- rene Eski Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Eski Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın

設立台灣醫院品質審查機構模式之探討 張文麗;林恆慶;陳楚杰;張敏琪 Abstract

六、進行脈衝光之後,會不會有一些副作用的產生?

管理學院與 KPMG 舉辦「銀髮生醫大數據產業發展論壇」 臺北醫學大學管理學院與安侯建業(KPMG)為協助企業掌握銀髮及生技醫療產業

2002’nin Nisan ayında artemisinin bazlı ilaçlarla teda- vi Dünya Sağlık Örgütü tarafından sıtma için birincil teda- vi olarak önerildi.. Bununla birlikte artemisinine

Bunlar başta Ertuğrul Muhsin olmak üzere İsmail Galip, Eliza Binemeciyan, Mu­ vahhit, Raşit Rıza, Şadi Fikret ve genç oldukları İçin ekibe daha sonra katılan