• Sonuç bulunamadı

Emirganda Şerifler Yalısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Emirganda Şerifler Yalısı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T~ 5 j | | U 6»

EMİRGÂNDA ŞERİFLER YALISI

Erdem YÜCEL

Türk sivil mimarisi içerisinde önemli bir yeri kapsayan Boğaz­ içi yalılar çeşitli nedenlerle kendi kaderleri ile baş başa bırakılmış­ tır. Zamanla değişen sosyal ve e- kor.omik şartlar Boğaziçinin iki ya­ kasında sıralanan irili ufaklı yalı­ ları birer birer yok etmektedir. Çok yakın tarihlere kadar varlığı bilinen Keçecizade Fuat Paşa, Mü­ şir Sadettin Paşa ve Sabiha Sul­ tan yalılarının sadece isim leri ile resimleri günümüze gelmiştir. Bunlar sadece ilk ağızda akla gele­ bilen bir kaç örnektir. Eğer bu du­ ruma bir çare bulunamazsa, gün gelecek son direnme gücünü kul­ lananlar da yok olacak ve yerleri­ ni beton yığınları alacaktır.

İstanbul şehir ve Boğaz sırtları Avrupai örneklerden kopya edilmiş yapılarla dolarken, hiç olmazsa bir Eci yalının müze-yalı haline ge tiril­ meğe çalışılması üzüntümüzü bir nebze de olsa hafifletmektedir. Bunlar mütevellilerinin ve Vakıflar Genel Müdürülüğünün onayı alına­ rak Türkiye Turing ve Otomobil Ku­ rumu tarafından restorasyonu yapıl­ makta olan Amcazade Hüseyin Pa. şa yalısı ile M illi Eğitim Bakanlığı tarafından kamulaştırılan Emirgân- daki Şerifler Yalısıdır. Biz bu yazı­ mızda sadece onsrımı devem et­ mekte olan Emirgândaki Şerifler Yalısının ve onun tarihçesinden kı­ saca söz edeceğiz.

BizanslIlar zamanında Selvili Or. man (Kyparades) diye isim lendiri­ len Emirgân, Sultan Mehmet III tarafından Feridun Bey münşeatı­ nın yazarı Nişancı Feridun Paşaya verilmiş ve onun yazlık bahçesi ha­ line gelmiştir. Feridun Bey bahçe, leri denilen bu yer, sonraki yıllar­ da Emirgûne oğlu Tahmasb Kulu Hana verilm iştir. Sultan Murad IV, Revân Seferine (1635) çıktığı za. man kendisine teslim eden Emir­ gûne Tahmasb Kulu Handan hoş­ lanmış, ona murassa bir kılıç ile bir hançer vermiş ve bununla da kalmıyarak üç h il’at giydirm iştir. Padişah bununla yetinmemiş, son

derece zeki hoşsohbet bir kişi olan Emirgûne oğlunu kendisine musa­ hip yapmış, ona Kâğıthanede bir miktar arazi ile Feridun Bey bah­ çelerini vermiş, oraya bir de sahil- saray yaptırmıştır. Ayrıca paşalık rütbesi verilerek Yusuf Paşa ismi­ ni alan Emirgûne oğlu ile padişah arasındaki dostluk epey ilerlem iş­ tir. Fakat, Emirgûne oğlunun bu güzel günleri pek uzun sürmemiş, Sultan Murad’ın ölümünden sonra, şansı dönerek idam edilm iştir. Bundan sonra mallarına el konula­ rak Boğaziçindeki bahçeleri ile kü­ çük sahilsarayı sadrazam Keman- ve 1778 yılında miriye geçmiştir.

Tarihi kaynaklar Emirgândaki ya- linin devamlı surette el değiştirdi­ ğinden söz etmektedir. Sultan Mustafa ll'n in emriyle önce devrin ilmiye ricalinden Mirza Mustafa Efendiye, sonra sırasıyla Mehmet Emin Salim Efendiye, Şeyhülislâm Vassaf Abdullah Efendiye verilmiş ve 1778 yılında da miriye geçmiş­ tir.

Emkrgân yalısı, Sultan Mehmet II zamanında tanzim edilen bostan, cıbaşı defterlerindeki kayıtlarda Hazine-i Hümayun başyazıcısı Fey. ¿¡beyzade Mehmet Bey’in üzerin­ de görülmektedir. Bunu izleyen yıl. larda Ağa Hüseyin Paşa almış, o- nun ölümünden sonra da Mekke Emiri Şerif Abdiîllâh Paşaya satıl­ mıştır.

Emirgûne oğlunun idamından sonra pek çok kimseye ihsan veya mülk olarak verilen yalı, bunlardan hiç birisi ile değilde, daima ilk sa. bibinin ismi ile tanınmıştır. Bunun­ la beraber Abdiillâh Paşanın ilmi, nezaketi ve alçak gönüllülüğü ile halk arasında sevilip sayılması ya­ lıya Abdiillâh Paşa veya Şerifler Yalısı denilmesine sebeb olmuş­ tur.

Yapımından bu yana aradan ge­ çen bir kaç yüzyıl içindeki Emir­ gân yalısının aynı bina olarak kal­ dığı düşünülemez. Bununla bera­ ber yandığına veya yıkıldığına dair de bir kayda rastlanamamıştır. Es­ ki yılının doğal şartlar nedeniyle aynı tem eller üzerinde değişiklik gördüğü ve zaman zaman da yeni­ lenmiş olduğu şüphe götürmez.

Emirgân yalısı harem ve selam­ lık olmak üzere iki ayrı yapıdan meydana gelmişti. Yan tarafta çe­ ş itli ağaç ve çiçek tarhları ile kaplı bahçe içerisindeki selamlık bol ışık alacak şekilde geniş pen­ cerelerle aydınlatılmıştır. Selamlık ve harem arasında geçişi sağlıyan direkler üzerindeki köprü, her iki yapıyı birbirine bağlıyan ilginç bir geçit idi. Yalı halkının bahçeden geçmeksizin doğrudan doğruya se­ lamlıktan hareme geçişi sağlıyan bu köprü ve harem kısmı maale. sef günümüze gelememiştir. Her ikisi 1946 yılında yıktırılmıştır. 10

(2)

Boğaziçi'min hem doğal ve tarihî karakterini koru­ ması, hem de yemi -gelişmelere de olanak sağlıyarak şehir bütününe kazandırılması, İstanbul planlamasının en önemli sorunlarından biridir. Eski Boğaz yerleşme­ si şehirsel nitelikte değildi. O Boğaziçi, bugün yok­ tur; ama anıları var diyoruz: bazan tek tek yalılarda, bazan bir iki Boğaz köyünün ara sokaklarının dokusun­ da.

Büyük tehlike sahilden çok tepelerden geliyor: Rumeli yakasında tepelerden Boğaza doğru inen bir beton perdesi var. Tepelere tırmanan yerleşmeler, to- poğrafik karaktere uyarak yükselirler. Fakat Levent­ ten aşağı inen yeni şehir dokusu, hsrşeyi yontarak, düzleştirerek geliyor. Adeta bir çığ gibi iniyor. Bugü­ ne kadar İstanbul planlamasında çalışan bütün uzman­ lar, Boğazın özel bir rejime tabî tutulması, doğal de. ğerlerin korunması, mimarinin yoğunlaşmaması, sa­ nayi tesislerinin ve depoların ortadan kaldırılması ge­ rekliliğini ileri sürmüşlerdir. İmar planları sahilde ve kıyılarda -kat yüksekliklerimi sınırlamak, yalıların arta kalanlarını korumak gibi ilkeler koymuşlardır. Bütün bunların hiçbiri en kaygusuz, hatta hunhar uygulama­ lara mani olmamıştır.

Burada fazla teknik ayrıntılara girmeden Boğaziçi- nin bir doğal koruma alanı statüsü içine alınması dü­ şünülebilir. Eğer bugünkü yerleşme alanları donduru­ lur ve topoğrafik -karakteri bozmayan, geleneksel do­ kunun kalan kısımlarını tahrip etmeyen, kalan yeşili yok etmeyen ve, sahil ve bayırlarda fazla yoğun yer­ leşmelere müsaade etmeyen bir planlama ve uygula­ ma gerçekleştirilebillrse, kanımca, Boğaziçlnln vadi­ lerine doğru uzanan yerleşmelerle hem Boğazdan da­ ha fazla insanın istifadesine imkân açılabilir; hem de koruma gerçekleştirilmiş olur.

Boğazın özellikle Anadolu yakasında, Çamlıcalar- dan başlryarak «aradenize kadar uzanan park alanları planlamak kabildir. Bunlar içinde Boğaza hâkim sayı­ sız manzara noktaları ve bunları birbirlerine birleşti­ ren gezinti yollan tasarlanabilir. Bu devamlı yeşil çiz­ gi herhalde Boğaz sırtlarında heyula gibi yükselen apartman siluetlerinden daha güzeldir.

Bu ve buna benzer tedbirler, ancak ayrıntılı plan­

lar ve yeterli- örgütler, ve kanunî müeyyideler varol­ duğu zaman gerçekleşebilir.

Sadece Tünkiyede ve İstanbulda değil, dünyanın her köşesinde ekonomik baskılar ve nüfus artışı kar­ şısında plancıların gücü yetersiz kalır. Gelişme kon­ trolü ancak, politik güçlerin bilinçlenmesine ve kamu oyunda da karar verecek durumlarda olanları baskı al­ tında tutabilecek b ir kültürel bilinçlenme olmasına bağlıdır. Bu alanda bizim oldukça geride kalmış ol­ duğumuz b ir gerçek. Batıda tümü ile korunan şehirler var: -Büyük insan yoğunluğuna sahip, endüstri şehir­ lerinde, şehir karakterini bozmamak için, yapıların cephelerine el süremezsiniz. Orada hem devlet, hem bilinçli toplum örgütleri karşınıza çıkarlar. «Bunlar bizde gerçekleşmez, işi oluruna bırakalım, diyemeyiz. Bunun tek yolu yine bilinçli olanın başkalarına da se­ sini duyurmasıdır.

Şunu da belirtm ek gerekir: iyi b ir planlama Bo­ ğaza ranta-bl bir koruma olanağı yaratır. Kültürel de­ ğerlerin ekonomik işletmesi bugün kabildir. Şu sırada Boğazda yıkılmaya terkedilmiş, ya da mahsus keml- rilen bir çek ev ve yalı var. Bunların bakımlı, ve on­ larla beraber çevrelerinin de geliştirildiğini düşünsek, kısa bir sürede kâr getiren b ir bilanço İle karşımıza çıkacakları iddia edilebilir. Kaldı ki, onların çevrele­ rinde yaratılan hayatın yerli ve yabancı ziyaretçiler üzerindeki çağrısı, ayrıca bir gelir kaynağı olacaktır.

Bu ve buna benzer planlamalar, bu planlamaların kontrolü ve ekonomik işletmesi için bölgesel planla­ ma örgütleri kurulması gerekir. Bu örgütlerin bu iş­ leri yapacak salahiyetlerle, yani kanunla teçhiz edilme­ leri zorunludur.

Aydınlar katında yapılan çabalar, meselâ benim burada, nostaljik bir tonla Boğaz türküleri çağırmam, kanunî esasların kurulması ve örgütleşme olanağının sağlanması içindir. Bizim gibi düşünenler, tarihî pito­ resk avcılığı yapmıyorlar. Aklı başında olanları, kül­ türel değerleri korumaya ve daha sağlıklı, daha güzel ve muhtemelen daha da ekonomik bir davranışa çağı­ rıyorlar.

Ama gerçısk çağıran ve seslenen yüzyıllarca bu yörelerde yoğunlaşan ulusal kültürdür.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 5’te görülebileceği üzere, Öznel iyi oluş ölçeği olumlu duygulanım alt boyutu aritmetik ortalamalarının gelir düzeyi değişkenine göre anlamlı bir

Biz, bu çalışmamızda Türk edebiyatının iki önemli şairi olan Bâkî’nin “Kanuni Sultan Süleyman Mersiyesi” ile Orhan Veli’nin “Kitabei-Sengi-Mezar” şiirlerini tematik

rı nsağ ve solunda vazodan çıkan yıldız çiçekleri yanlarda birer servi ağacı, orta kısımda dört ayaklı bir kaide üzerinde kâse içinde armutlar ve kaidenin sağ ve

Adres Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE e-posta:

nwersitesi Tip Fakultesi 9ocuk Cerrahisi Anabilim Dali Dor;enti.. c;ocuk/arda akut Apandisit: OKUR, Hamit ve ark. Bu hastalarda elde edilen sonu<;lar ve bu sonu<;lara

Türkiye ]okey K ulübü Başkanı yüksek mühendis Özdemir Atman ve eşi Meral Atman, kızları Esra, Lale ve Begüm ile birlikte Kanlıca K örfezindeki, 1.sınıf

Kolb, bu öğrenme biçemlerinin her birinin önemli olduğunu ve birbirini tamamlayacak şekilde kullanılması gerektiğini, etkin öğrenmenin sağlanabilmesi için

zeminle temas eden yapı kabuğunun duvar ve döşeme bileşenleri için tüm olası eşleşmelerini kapsayacak “ısıl yalıtım kalınlık seçenekleri”