• Sonuç bulunamadı

Teşekkür ve selam...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Teşekkür ve selam..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

22 M ART 1985

ANKARA...ANKA...

MÜŞERREF IIKKİVKH.Ll

Teşekkür ve Selam...

Bağdat dönüşü güzel olaylar yaşıyorum İstanbul'da. “Lüküs

Hayat"ı seyrettim. Darülbedayi’nin yetmişinci kuruluş yıldönü­

mü nedeniyle düzenlenen törene katıldım. Ankara’ya gelince soluğu Duygu Aykal'ın balesinde aldım. İnsancık’ın güzel öy­ küsünü yaşadım. Duygu Aykal’ın dansları Turhan Selçuk’un çiz­ gileriyle bütünleşti sonra. “Lüküs Hayapı seyrettiğim akşam Cumhurbaşkanı Evren de tiyâffOTSytfrT&nında kızı, damadı, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Nurettin Ersin, arkada Yave­ ri, Özel Kalem Müdürü, alkışlar ve kahkahalarla seyretti oyu­ nu. Perde arasında konuşurken bu oyunu ilk kez gördüğünü söyledi.

Gülmeye herkesin ihtiyacı var doğrusu. Ben de çok güldüm, biraz da ağladım “ Lüküs Hayat” ı seyrederken, çocukluk yılla­ rımı anımsadım. Hazım’ın şarkılarını babam ne güzel söyler­ di. Lüküs Hayat’ı yıllarca sonra çok görkemli biçimde sahneli­ yor Haldun Dormen. İstanbul’un bugünkü görkemine yaraşır biçimde, ayrıca Haldun Dormen’in birikimine yaraşır düzeyde. Çok güzel sahneler var, ama beni en çok son sahne duygu­ landırdı. O sahnede dünle bugün arasında güzel bir köprü ku­ ruluyor. Bugünkü kuşak dünkü kuşağa selam veriyor. Gözler yaşarıyor, alkışlar yükseliyor birden. Bir bütünleşmenin coşkusu yaşanıyor. İlk gece bu coşkunun doruğa vardığını anlatıyorlar. Cemal Reşit Rey hasta yatağından kalkmış gelmiş, Semiha Berksoy ile birlikte dansetmişler. Dünkü kuşaktan birçok sa­ natçı şarkılara katılmışlar. Şehir tiyatrolarında uzun süredir ya­ şanmıyor bu tür olaylar. O gece de, yetmişinci yıldönümü ne­ deniyle Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen törende de dü­ şündüm. Bir olaya sevgiyle, saygıyla yaklaşınca boyutları de­ ğişiyor birden. Dekorda küçük bir ayrıntı, bir portre, bir çiçek, sevgiyle, özenle yapılan işlerin güzelliğini duyuruyor "Lüküs Ha-

yat”ta. Beni bu olay ayrıca sevindirdi, çünkü şehir tiyatroların­

da bu taze rüzgârı bir kadın estiriyor, o da Gencay Gürün. An­ kara’dan İstanbul'a nasıl bir umut ve aşkla gittiğini yakından biliyorum, üstlendiği görev, çalışma koşulları hayli güçtü ama kolları sıvadı, sevgiyle, inatla çalışarak neler yapılabileceğini kanıtladı.

Tiyatro ortak bir ürün elbet, ama o ürünü oluşturmak için itici bir güce de gereksinim var kimi zaman. Gencay Gürün1 ün itici gücü görevinin bilinci içinde, çevresiyle bütünleşerek çalışmasından kaynaklanıyor bence. Yoksa bu kısa süreye bu oyunlar, bu törenler sığar mıydı?

Atatürk Kültür Merkezi’nde Haldun Taner’in anlatımıyla Da- rülbedayi’nin yetmiş yılını da seyrettik güzel çizgilerle. Şu İs­ tanbul’dan kimler gelmiş, kimler geçmiş!. Kimi başkanlar bu güzel kente nasıl bakmış, nasıl katkıda bulunmuşlar. Sonra şe­ hir tiyatrolarından kimler gelmiş, kimler geçmiş. Elbet eleştir­ diğimiz dönemler de var. Çok parlak yıldızlarına karşın şehir tiyatrolarının söndüğü yıllar.. Ama Hazım’lar, Behzat’lar, Vasfı Rıza’lar, Bedia Muvahhit'ler, Cahide Sonku’lar, Şaziye Moral- lar olmasaydı tiyatroyu sever miydik acaba? Ya da bir Muh­ sin Ertuğrul olmasaydı Türk tiyatrosu çağdaş bir aşamaya va­ rabilir miydi?

Ödül töreninde Muhsin Ertuğ rijl’un esi Handan Uran sah­ neye çıktığı zaman doruğa ulaştı alkışlar. Bu alkışları herkesin yorumlaması gerekir. Türk tiyatrosunda dalgalanmalar oluyor. Kimi zaman soluyor, kimi zaman yeşeriyor sahneler, ama Muh­ sin Ertuğrul’un portresi hiç solmuyor, Türk tiyatrosu için verdi­ ği savaş giderek değerleniyor. Onun ödülünü Cumhurbaşkanı Evren’in vermesi de çok güzel bir olay bence. Sahneye çıkıp konuşması da. Sayın Evren sanatçılara her zaman ilgi göste­ riyor, sevgiyle, saygıyla sesleniyor. Bu güzel bir davranış. Sa­ natçılarımızın ilgiden, alkıştan başka ödülü yok çünkü.

Duygu Aykal'ın "insancık" balesini seyretmedim, yaşadım, soluk soluğa. İnsanın öyküsünü tepeden tırnağa sergiliyor bu bale. Ama asıl Duygu Aykal’ın yaratıcı gücünü, yüreğini, solu­ ğunu.. İnsan vücudunu ne güzel yorumluyor, nasıl hamur gibi yoğuruyor, et ve kemiğe ne şiirsel boyutlar veriyor görülecek şey. Kimi tablolar ressamları kıskandıracak düzeyde, ayrıca her şey çağdaş düzeyde. Bunca çağdışı olaydan, bunca kültür yoz­ laşmasından sonra böyle çağdaş bir fırlama insanı düşündü­ rüyor doğrusu. Gökkuşağından geçer gibi, dünyayı yeniden se­ lamlar gibi, aşk gibi, sevda gibi, bir sevgiliye kavuşur gibi, so­ larken yeşerir gibi, her şeye meydan okur gibi bir olay bu İn­ sancık..

Neden İnsancık demiş diye uzun uzun düşündüm. Biraz kara mizah gibi geldi. Duygu Aykal’ın acı bir güjümsemesi olur za­ man zaman. Öyle bir gülümseyiş de var İnsancık’ın dansla­ rında. Yaşam öyküsünü tek başına yazamadığınızı hissediyor­ sunuz. Özgür değilsiniz, bağımsız değilsiniz, çevreniz kalabalık da olsa yapayalnızsınız kimi zaman. Bombalar patlıyor kimi za­ man, büyük güçler silindir gibi geçiyor üstünüzden. Ezilme­ mek için direniyorsunuz, insanca bir savaş vermek için çırpı­ nıyorsunuz ve uzun bir öykünün bölümü olabiliyorsunuz ancak...

Ben Duygu Aykal’ı ayrıca kutlamak istiyorum. Bu köşede bir yazım nedeniyle bale sanatçılarını biraz üzdüm vaktiyle, Dev­ let balesinde bir gerileme olduğunu vurguladım. İnsancık ileri bir aşama doğrusu. Balede yeni yıldızlar parlıyor. Bu parıltıyı da Duygu Aykal’ın seven elleri veriyor kuşkusuz. O ellere se­ lam..

Bir selam da Turhan Selçuk’un ellerine. Tanbay Galerisinde­ ki sergiyi seyre doyamadım henüz. Bir çizgi sonsuza dek uza­ nır gibi, karanlık bir gecede gökyüzüne bakarken yıldızlar gö­ rürsünüz hani, giderek parlar, geceyi ısıtırlar, kimi tabloları sey­ rederken böyle bir aydınlığa vardım sergide, kimi resimler min­ yatür gibi, ama dev boyutları var. Küçük bir kadında kocaman bir öykü okur gibi insan. Bir insancığın öyküsü.. O kadınlar­ dan birini alıp odama asacağım. Karşısına geçip söyleşece­ ğim. Kimbilir neler dinleyecek, nasıl şenleneceğim!..

Dünyamızı şenlendiren de sanatçılarımız değil mi? Bir oyun, bir bale, bir sergi günlük yaşamın bunalımlarından sıyırıveri- yor bizi. Eskimişlikten kurtuluyoruz. Canlanıyoruz, diriliyoruz, çağdışı olayların üzüntüsü geride kalıyor, çağdaş bir düzeye varıyoruz birden. Mutlanıyor, umutlanıyoruz. Onlar itici gücü­ müz bizim. Hepsine selam ve teşekkür...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

The average hemostasis time for the H202 group (4 minutes) was shorter than the control group (5 minutes), but there were no statistical significant differences between control and

1823 den 1891 yılın a kadar süren 78 y ıllık inişli çıkışlı hayatın­ da birçok önemli m evkilere “getirilen A hm et V e fik Paşa iki defa da

Bu çalışmada, ekonomik psikoloji kapsamında bir araştırma alanı olan ve 1950’li yıl­ lardan bu yana gelişen vergi psikolojisi hakkında kısaca bilgi verilmiş ve bu

KOAH tanımı GOLD (Global initiative for chronic obstructive lung disease) kriterlerine göre yapıldı; Solunum fonksiyon tesati (SFT) ile FEV1/FVC oranının %70’in altında oluşu

Düflük DLCO, TLC, RV, FRC, PEF de¤erleri ve normal FEF 25-75 de- ¤erleri de restriktif tipte solunum fonksiyon bozuklu¤u kriteri olarak kabul edildi (4)..

Pulmoner TB formu daha yayg›n olarak görülmesine karfl›n ekstrapulmoner tüberküloz (EPT) halen önemli bir klinik problem- dir.. Bu çal›flmada EPT tespit edilen

Güzin birinci cihan savaşının ortalarında,kapısı aydın Türk kızlarına ilk defa açılan(înas Sanayici Nefise Mektebi)ne girdi.Ünlü ressam MİHRİ Hanımın

Bu çalışmanın amacı, uçucu kül ve silis dumanının farklı oranlarda mineral katkı olarak kullanıldığı kendiliğinden yerleşen harçların mekanik ve