j
(■ 't- ' S 3
/ - V¡vat Şakir
nasıl“Balıkçı”oldu?
MAVİ SURGUN
Yönetmen: Erden Kıral / Senaryo: E. Kiral, Kenan ve Elly Schelerer Orman lar / Görüntü: Kenan Ormanlar / Müzik: Timur Selçuk / Oyuncular: Can Togay, Hanna Schygulla, Özay Fecht, Ayşe Romey, Tatiana Papamoshou, Halil Er- gün / Bir Kentel Film - Kem Movie - TRT ortak yapımı.
E
RDEN Kıral'm temaları veanlatım özellikleri açısın dan artık sinemamızın sayı lı 'auteur’leri arasında olduğuna kuşku yok. Kıral, Halikamas Ba lıkçısının “Mavi Sürgün” adlı öz- yaşamsal romanında, kendi te malarını bulmuş sanki: Fiziksel bir yer değiştirmeyle koşut bir iç yolculuk, yabancı ve aykırı bir çevrede kimlik arayışı, ilkel dav ranışlar ardında belki de asıl “uygarlık” olan bir yaşam biçi mi...
O sm anlI’nın son yıllarında tam bir aristokrat olarak yetişen, yüzyılın en büyük dönüşümle rinden biri önünde kendi kişisel öyküsünü yaşayan, annesine aşı rı tutkusu ile babasına inanılmaz nefreti arasında bölünmüş ve so nunda “baba katili” olmaya dek gitmiş bir sorunlu kişilik Cevat
Şakir... “Cumhuriyet düşmanı”
bulunan bir yazısından sonra yargılanıp sürgüne mahkum e- dilmiş ve nazlı bir gül gibi yetiş tiği İstanbul ortamından kopartı lıp kendi halinde bir Ege kıyı ka sabasına gönderilmiş... Orada do ğasıyla, insanıyla, arkeolojisiyle, tarihiyle gerçek Ege’yi keşfetmiş. Kendisini doğaya ve denize ada mış sade insan yaşamlarının ö- zünü kavramış... Ve bu daha ba sit, daha yalın, daha “ilkel” olanı benimseyerek kendini aşmayı, kendini yüceltmeyi, “süblimas- yon”a erişmeyi denemiş...
Film, Cevat Şakir’in bir za
manlar girdiği bir tarikattaki “çile”sinden bir görüntüyle açılı yor. Ve benzer bir görüntüyle ka panıyor. Balıkçı, öykünün so nunda artık “çile”nin sonuna gelmiş, kişiliğini değiştirmiş ve dönüştürmüştür. Aradaki tüm o- lup bitenler ise, bunun öyküsü dür.
Erden Kıral, bu öyküyü bir
ölçüde serbest biçimde uyarlar ken, en uygun sinemasal karşı lıklarla görselleştirmeyi başarı yor. istiklal mahkemelerinin or talığa saldığı korku, yıllardır sü ren savaşlardan yorgun, bezgin bir halk, radikal değişimlerin ka çınılmaz sancıları... Tüm bunlar, ekonomik, ama özlü sahnelerle ustaca veriliyor. Odak noktasın da, öğrenmeye açık meraklı kişi liğiyle genç Cevat Şakir duru yor. Itır çiçeğinin özelliklerini öğrenirken, jandarmalarının ger çek halk çocuğu yüzlerini keşfe derken veya trendeki kumpanya nın geçkin Levanten oyuncusun da, annesine onca benzemesine karşın (belki de onca benzediği i- çin) geçici bir sevdanm lezzetini bulurken, onu da gerçek ve il ginç kişiliğiyle tanıyo
ruz.
Ancak ikinci yarıda
işler biraz bozuluyor. Çünkü bu bölümde, Türk toplumunun çağ daş nostaljilerinden bi rini oluşturan Bodrum sözkonusudur. Cevat
Şakir, kendi kendisini
Ege uygarlıklarının iz sürücüsü ve bu uygar lıkların devam çizgisi nin amansız avcısı Ha- likarnas B a lık çısı’na dönüştürürken, sürgün yeri H alikarnas’ı da Türk aydmmm Ege uy garlıklarını ve Ege usu lü yaşamı keşfedeceği “tatil kenti” Bodrum’a dönüştürecektir. Ve Türk aydmı, bu filmde, elbette ki bu serüvenin en azmdan temellerinin atılmasını görmek iste yecektir.
İşte filmde bu dönü
şüm yok... Veya çok ça
buk geçiştiriliyor. Balıkçı’nın Bodrum’la ve oranın insanıyla tüm ilişkisi, nerdeyse yalnızca E-
mine ve Hatice ile ilişkilerine
indirgeniyor: Balıkçı, “veresiye
Emine”yi, tüm düşkünlüğü için
de insan olarak kabul ediyor, ona yardım etmeye çalışıyor. Hati
ce’yi, bu temiz, saf ve güzel köylü
kızını ise eş olarak seçiyor. Bu i- lişkiler, incelikle, oya gibi veril miş. Ama seyircide Bodrum’un o- İuşumuna değgin merakı tam ola rak doyurmuyor.
Yine de, sonuç olarak, “Mavi Sürgün”, Türk sinemasının son yıllardaki en başarılı filmlerin den biri... Erden Kıral’m görün tülere egemenliği, psikolojik bir filmle bir “dönem fılmi”ni, bir tür “destan” tarzını belli bir bire
şime ulaştırmadaki başarısı açık.
Orhan Oğuz’un görüntüleri ve Timur Selçuk’un, yer yer Vival- di esintileri taşısa da, kendi başı
na bir müzik olayı sayılması ge reken ve filme müthiş katkıda bulunan çalışması, son derece us ta işi. Ve de, kuşkusuz, oyuncu lar. Tüm roller, küçüğünden bü yüğüne çok iyi seçilmiş, oynan mış ve yönetilmiş. Ama özellikle
Can Togay’m görkemli Cevat Şakir kompozisyonunu, Alman
ya’daki Türk oyuncuları Özay
Fecht ve Ayşe Romey’in oyunla
rını sözkonusu etmek gerekir.
Türk sinemasının günümüzde
hangi düzeye ulaştığını, artık “hangi kulvarda yarıştığını” me rak edenler, “Mavi Sürgün”ü mutlaka görmeli