• Sonuç bulunamadı

Turgut Özal'ı kaybedeli bir yıl oldu:sayın değil, sevgili Cumhurbaşkanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Turgut Özal'ı kaybedeli bir yıl oldu:sayın değil, sevgili Cumhurbaşkanı"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

' f ' f

O S

Ölümünün birinci yılında Özal... .30

Sekizinci Cumhurbaşkanı

Turgut Özal'ı, bir yıl önce

17 Nisan Cumartesi günü

kaybettik. Ölümünün

birinci yılında değişik

kesimlerden ünlülere

soruyoruz; "Onu

özlediniz mi?.."

(2)

Avukatı, Özal'ı anlatıyor... 3 8

Hiç duymadığınız Özal gerçekleri...

Özala gölgesi kadar yakın olan avuka­

tı Bilgin Yazıcıoğlu anlatıyor...

(3)

TURGUT ÖZAL'I KAY | BEDELİ BİR YIL O LPU ~

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı, bir yıl

önce 17 Nisan Cumartesi günü kaybettik.

Ölümünün birinci yılında değişik kesimlerden

ünlülere soruyoruz; "Onu özlediniz mi?.." Cevaplar

kimi zaman uzun kimi zaman kısa oluyor, ama

pekçok insan ortak bir noktada birleşiyor; "Politik

bir figürün arkasında olabilecek en sevecen insanı

tanıdık ve onu özlüyoruz."

Hızlı araba kullanan, askeri beyaz şortuyla se­

lamlayan, karısıyla elele dolaşan, torunlarıyla oyun

oynayan, taklidinin yapılmasından asla rahatsız

olmayan, mikrofonu eline alarak "Samanyolu"nu

söyleyen, hoşgörülü, sevecen, tonton Özal herkesin

aklında...

Siyaset adamı Turgut Özal'ı anlatmaksa hiç

kuskusuz ki, çok daha zor herkes için... Kararlı bir

icraatçı olması ve Batılı görüşü ilk akla gelenler

arasında... Herkes Turgut Özal'ı kaybedeli tam bir yıl

olduğunun farkında, ama Ekim 1989-Nisan 1993

tarihleri arasında üç yıl beş ay sekiz günlük

Cumhurbaşkanlığı süresini hatırlayanların sayısı hil­

elin parmaklan kadar az...

UĞUR DÜNDAR

Farklı bir lider

Özal'ı atak, gündem yaratan, sonuçta toplumu peşinden sürüklemeyi bilen lider yönüyle hatırlıyorum. Ozal farklı bir liderdi. 17 Nisan'da ölü­ mün üzerinden tam bir yıl geçmiş olacak, 3.5 yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı.

ESİN MARAŞLIOĞLU

Yaşaydı Türkiye bugünleri görmezdi

Turgut Özal'ı tam bir yıl önce, 17 Nisan'da kaybettik. Çok net olarak hatırlayamıyorum, ama yaklaşık olarak iki sene kadar Cumhurbaşkanlığı yapmış olduğunu söyleyebilirim. O, tişörtüyle, hızlı araba kullanışıyla hepimize bir siyasetçinin de insan olabile­ ceğini gösterdi. Onun getirdiği çok yönlü değişim, özellikle de "kadın"a yaklaşımı herkese örnek olmalı diye düşünüyorum. Keş­ ke yaşasaydı da, Türkiye bu günleri görmeseydi...

MAİDE ERÇELEBİ

Gençliğe yeni kapılar açtı

Turgut Ö zal'ı gençlere değer verdiği ve onlara kendi iktidarı boyunca yeni kapılar açtığı için çok seviyordum. Türk gençliği adına çok güzel şeyler yaptı ve Türkiye'yi yurtdışında hakkıyla tanıttı. Tip olarak da bana son derece sempatik gelen bir insan­ dı, hâlâ en sevdiğim politik lider­ lerin başında geliyor. Gazeteler ve dergiler ondan sık sık bahset­ tiği için ölümünün üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlamıştım ama tam olarak ne kadar Cumhurbaş­ kanlığı yaptığını hatırlamıyorum.

(4)

Sayın değil,

Cumhurbaşkanı

AYTEN GÖKÇER

Alçakgönüllülüğü

hâlâ aklımda

Ö!üm haberini aldı­ ğım da A m e rika 'd a y­ dım. Aradan tam bir se­ ne geçti ve onu hâlâ çok özlüyorum. Tonton- luğu, doğallığı, sanata ve sanatçıya olan düş­ künlüğü, numarasız olu­ şu, sem patikliği ve al­ çakgönüllülüğüyle hatı­ rımda... Turgut Ö zal'ın,

hatırladığım kadarıyla, yaklaşık olarak iki senelik bir cumhurbaşkan­ lığı dönemi oldu.

EMİN ÇÖLAŞAN

Onu

özlemedim

Turgut Ozal, Ekim 1989 ile Nisan

1993 arasında Cumhurbaşkanlığı yaptı. Doğrusunu söylemek gerekirse, hiçbir şeyini özlemedim. Ölüm Allah'ın takdiridir. MELTEM HAKARAR B a ş la d ığ ı işi y a r ım b ır a k m a z d ı

Çok başarılı ve her za­ man takdir ettiğim b ir in­ sandı. Onun ölümünden bu yana bir yıldan çok daha uzun bir zaman geçmiş gi­ bi geliyor. Bu geçen süreyi gerçekten hissettik. Açık fi­ kirli dolayısıyla da ileri gö­ rüşlüydü. Türkiye'yi kendi dönemi boyunca ileri götür­ dü. Bugün yaşasaydı, emi­ nim ki başladığı hiçbir şeyi yarım bırakmazdı. Tam ola­ rak ne kadar Cumhurbaş­ kanlığı yaptığını hatırlamı­ yorum.

TEMPO 32

Milletin nabzını

kamuoyuna şaşırtıcı toplar atışı, g

üşü ve milletin nabzını iyi tutmasıyla ■um. Öleli bir yıl oldu, çok

yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yaptı. Ölüm ideydim. Önce yayını durdurmaya karar a daha sonra bunun doğru olmayacağını düşünüp ertesi gün bir haftalık yas ilan ettik.

^ O ¿m ^ * v - j * v ? * V

1

L. *,*

o -

m

■BHfr

t*

V V * « ’ o. * V 4 .-0 i

*** » • ' • '

*

.fi

HÜLYA UĞUR

Kaybettikten sonra

değerini daha iyi

anladım

Ö za l'ın ölmünden bu yana bir yıl geçtiğini fark etmemek mümkün değil. Bunu Türkiye'nin ekonomik durumuna bakarak he­ men anlayabiliyorsunuz. Ben de birçok insan gibi Ö zal'ı kaybet­ tikten sonra onun değerini çok daha iyi anladım. Çözemediğim hareketlerini değerlendirebildim. Onunla şahsi tanışıklığım olmadı, ama bunu çok isterdim. Türkiye adına gelmiş geçmiş en iyi politi­ kacıydı. Sanırım dört yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yapabildi.

MÜJDAT GEZEN

Sadece Atatürk'ü özlüyorum

Açıkça söylemek gerekirse Özal'ın ölümünden bu yana bir yıl geçip geç­ mediğini fark etmedim. Hayatta olma­ yan ve söz hakkı olmayan bir insanın arkasından kötü ya da iyi bir yorum yapmak istemiyorum. "Özlem ek" söz konusu olduğunda verebileceğim tek cevap şu; "Atatürk'ten başka hiç kimse­ yi özlemiyorum."

B

CAN KIRAÇ

Bazen tenkit ettim/ bazen benimsedim

Merhum Turgut Özal'ı Devlet Planlama Teşkilatı Başkanlığı döne­ minde tanıdım ve yaşamı boyunca icraatını bazen tenkit ederek ba­ zen de benimseyerek izledim. Risk almayı öğrenmişti. Kişiliğini içinde yaşanan ortama uydurmayı, kendi ifadesiyle "adaptasyonu" ilke edin­ mişti. Kaderciydi! Başarıyı ve yenilgiyi Allah'ın tayin edeceğine inanı­ yordu. Değişikliklere genç kuşakların sahip olacağını sezmişti. Bu ne­ denle "köşe dönmeciliği"; girişimcilik, rekabete soyunma hırsı olarak kabul ediyor ve genç müteşebbisleri destekliyordu. Gündem belirleme­ yi ve değiştirmeyi biliyordu. Ve nihayet; Türkiye Cumhuriyetinin seki­ zinci Cumhurbaşkanlığı görevini yürütürken hayata veda etmekle, kendi başlattığı yarışta, başkalarınca geçilmeyi engelleyebilmiş nadir politikacılar arasında yerini aldı. Türk iş dünyası onun yokluğunu ve bıraktığı boşluğu uzun yıllar hissedecektir.

DEMET SAĞIROĞLU

Eksik yönleri de vardı

Özal'ın ölümünden bu yana bir yıl geçtiğini fark etmedim, daha kısa bir zaman dilimi gibi geliyor. Tur­ gut Özal, her şeyden önce çok akıllı bir insandı, onun birçok yönünü tabii ki takdir ediyorum, ama her politi­ kacı gibi eksik yönleri de vardı. Bu eksiklikleri şimdi söylemenin bir anlamı yok. Onun en çok Batılı görüşü­ nü özlüyorum. Şu an yaşasaydı, tepkilerini hemen dile getirir, korkusuzca adım atar ve kanunları halkın yara­ rına çevirirdi. Mesela Yüksek Seçim Kurulu'na müda­ hale edebilirdi. Üç yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yaptı.

ALİ KARACAN

Atatürk'ten sonraki en büyük reformcu

Ö zal'ın en çok ilk dört yıllık iktidarı boyunca yaptığı icraatlarını özlüyorum. Cumhuriyet tarihinde Atatürk'ten sonraki en büyük reformları yaptığına gerçekten inanıyorum. Sempatik ve liderlik vasıfları kuvvetli olan bir politikacıydı. Bugünkü politikacıların ondan öğrenecekleri çok şey vardı. Büyük bir vizyon sahibiydi, olayları mega boyutta değerlendirebilirdi. Bugünün siyasetinde böyle bir şey sözkonusu değil, en fazla üç aylık değerlendirmeler yapabiliyorlar. İki buçuk yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yaptı...

ALİ POYRAZOĞLU

Pervasız, cesaretli ve yeniliklere açıktı

Onun ölümünün üzerinden bir yıl geçtiğini çok iyi fark ettim, her geçen gün fark ediyorum. Pervasızlığını, cesaretini, yeniliklere açık olmasını ve hata yapma yürek­ liliği gösteren yapısını seviyordum. Bugünkü ekonomideki çöküş her ne kadar onun üzerine yıkılmaya kal- Isa da, bunu bir palavra olarak görüyorum.

, Türkiye'ye modern bir vizyon getiren, kıymetli bir devlet adamı, inanan bir din ada­ mıydı. Dünya işlerini din işleriyle karıştırma­ yan bir karakterdi. Taklidinin yapılmasın­ dan çok hoşlamrdı, "Eleştirin bizleri, taklidi­ mizi yapın ki halkın içinde bir hoşgörü duy­ gusu oluşsun" derdi. Sanatın ve sanatçının yanındaki en büyük destekti, çünkü sanatın toplumlar üzerinde yapıştırıcı bir unsur oldu­ ğunu biliyordu.

(5)

t

Sayın değil,

Cumhurbaşkanı

AHMET SAN

Takdir etmeme hakkım yok

Ö za l'ın ölümünden bu yana bir yıl geçtiğini çok iyi fark ettim, onu daha da çok arayacağımıza inanıyorum. Ö za l'ı tadır etmeme hakkını kendimde görmüyorum. O, dünya gerçeklerine entegre ol­ muş büyük b ir devlet adamıydı. Şimdi yaşasaydı Cumhurbaşkanlı- ğı'nı bırakarak bir partinin başına geçer ve ülkenin yararına hamleler yapardı. Çevresindeki herkese kar­ şı son derece sevecendi, bu sevgisi salladığı zam anlarda gözlerinden Cumhurbaşkanlığı yaptı...

arabasından çıkarak halkına el okunurdu. Bir buçuk yıl kadar

NAZLI ILICAK

Kendisiyle çok

didiştik

Turgut Ozal'ın yokluğunu hem iyisiyle hem de kötüsüy­ le hissediyorum. Süratli ka­ rar verirdi. Köklü tedbir alırdı. Ekonomide attığı adımlarla Türkiye'ye çağdaş bir çehre kazandırdı. Kalıp­ ları kırdı, biraz fazla hızlı

gitti. Hızlı borçlanma süreci­ ne girdiği için mali dengele­ ri altüst etti. Pek adil ve de­ mokrat b iri-d e ğ ild i, adam kayırırdı. Ama hoş sohbet, sempatik ve alçak gönüllüy­ dü.O zal'ın artıları eksilerin­ den fazlaydı. Biz gazeteciler için bulunmaz bir malzemey­ di. Kendisiyle epey didiştik. Onun iktidarı döneminde çok sıkıntı çektim. Ama onu özlediğimi söyleyebilirim. TEMPO 34

NAİL KEÇİLİ

Onun uydusu olmamak

imkansızdı

Özal'ın çalışma arkadaşı ola­ rak ona çok yakın bir insan oldu­ ğum için ölümünden bu yana ge­ çen günlerin gün gün farkında­ yım. Onun en çok takdir ettiğim yanı; kararlı bir icraatçı olmasıy­ dı. Batıya açık bir insandı ve çok sevecendi. Güneri Cıvaoğlu bir yazısında şöyle diyordu; "Ö zal aleyhinde bir yazı yazmak istiyor­ sanız, onu 15 gün görmemeniz gerekiyor." Ö z a l'ı fanısaydınız ondan hemen etkilenir ve onun uydusu oluverirdiniz. Kısa bir dö­ nem Cumhurbaşkanlığı yaptığını hatırlıyorum, ben onun hiçbir şeyi­ ne doymadım ki Cumhurbaşkanlı- ğı'na doyayım...

ŞEBNEM ÇAPA

O bir çile reisiydi

Merhum Cumhurbaşkanımız doğru bildiğini, inandığını # büyük bir inatçılıkla sonuna Âadar yapar ve genellikle ^ doğru işler başarırdı. Türkiye'mize getirdiği ilerici ve yeni atılımlar sayesinde düne kadar Özal'ımızın sayesinde ferah günler yaşadık. Ozal'ın tontonluğunu çok özlüyorum, o benim g o lü m d e iyi bir çile reisi, büyük bir devlet adamı imajını hâlâ koruyor. Tabanı kuvvetli, güvenilir bir ekibe sahip olduğu için bugün yaşasaydı aldığı kararlar genellikle doğru çıkar, ileri görüşü sayesinde daha evvel tedbirler alırdı. Sanırım üç yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yaptı.

MEHMET GÜLERYÜZ

Sağlığında ona

karşıydım

O zal'a sağlığında karşı olan bir insandım, verdiği davetlere de hiç gitmezdim. Yine de onun belli noktalar­ daki kabiliyetini ve çağdaş bir dünyayı yakalamak için verdiği uğraşı biliyordum . Tutuculuğun ve ikiyüzlülüğün hakim olduğu bir ülkede "herkesin yeriyle ilgili doğru mesajlar" vermek durumun­ da kaldı ve bunu Semra Özal'ın da etkisiyle iyi başardı. Bütün rahatlığı içinde ciddi bir insan­ dı, meselelere doğru bakacak bir zekası vardı. Bugünkü durumu göz önüne alarak "gelen gideni aratır" gibi bir yaklaşım içine girmiyo­ rum. Ölümünden bu yana bir yİ geçtiğinin farkındayım, Cumhurbaş­ kanlığı yaptığı süreyse sanırım yaklaşık dört yıl kadardı.

SEDA SAYAN

Özal'a ve yaptıklarına

doyamadım

Turgut Özal gibi bir devlet büyüğü­ nü kaybetmenin acısını böylesine karışık bir dönemde daha çok hissediyorum. Özal her yönüyle beni şaşırtan bir in­ sandı. Onunla tanıştığımda mütevaziliği- ne ve engin gönlüne hayran kalmıştım. Sanatçılara olan yaklaşımı herkesin bil­ diğinden çok daha sıcak ve sevecendi. Hep halkın içindeydi, halka eleleydi. Şimdi böyle kötü bir dönemde, "Nerede Özal dönemi" demekten kendimi alıko­ yamıyorum. Onu tanıdıktan sonra kay­ betmenin acısını doğal olarak daha de­ rin yaşıyorsunuz. O za l'a ve yaptığını yeniliklere doyamadık. Sanırım iki yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yaptı.

CAN DÜNDAR

Bir nefret ve aşk hikayesi

Özal kelimesinin aklımda uyandırdığı ilk kelime; prag­ matizm... Turgut Özal, benim gençliğime damgasını vurmuş bir insan; ya benim gençliğim onun kişiliğinde bir takım de­ ğerler buldu ya da o bizim gençliğimize damgasını vurdu. Özal'ı anlatmak isterken toplumda varolduğunu hissettiğim bir aşk ve nefret ilişkisi geliyor aklıma. Onu işimize geldiği zaman seviyoruz, işimize geldiği zaman nefret ediyoruz. Bunun orta yolu galiba yok. Bu yüzden sevdiğim yönleri de var, sevmediğim yönleri de... Olaylara her zaman menfi bir kafayla bakışını, toplumu matematik denklemi çözer gibi yö­ neterek sosyal gerçekleri görmemesini ve zengin seviciliğini sevmiyordum. Ama sevdiğim yönleri de en az bunun kadar kabarıktı; bürokrasiye ve politikaya kafa tutuşu, sürprizciliği, tabu fobisi, ekip ve kadrolaşmadaki üstün yeteneği...

ESER-ENGİN NOYAN

Yokluğunu hissederek

yaşıyoruz...

365 gün boyunca Özal'ın yok­ luğunu hissederek yaşadık. Ö zal, Türkiye'ye bugüne kadar Türk insa­ nının hiç tanımadığı ama uygar dünyanın gayet iyi bildiği yeni bir soluk getirdi. Onun dönemine ka­ dar Türkiye'de önemli adamlar var­ dı, ama neden önemli oldukları bel­ li değildi. Onunla birlikte değerli adamın önemli adam olması gündeme geldi. Biz hiçbir zaman ANAP'lı olmadık. Özal'ı sev­ memizin sebebi, onun politik bir figür olmaktan çıkması ve politikayla halkın arasındaki duva­ rı yıkmasıdır. Sayın değil, sevgili Cumhurbaşkanı oluvermişti. Onunla geçirdiğimiz yıllardan daha çok, onsuz geçirdiğimiz acılarla dolu günlerin sayısını daha iyi hatırlıyoruz.

EROL EVGİN

Sert cumhurbaşkanı

imajını yıktı

17 Nisan günü öldü, haberi al­ dığımda söyleşi yapıyordum, hemen köşke oradan da hastaneye koştum. Politik yaşamı dışında da onunla ta­ nışma fırsatına erişen insanlardan biriyim, ilk tanışmamız "Hisseli Hari­ kalar Kumpanyası" oyunundaydı. Kulise gelerek "Broadvvay'de 42. Cadde adlı bir oyun seyrettim, sizin oyun ona benziyor" dedi.Sert cum­ hurbaşkanı imajını yıkarak şarkı bile söyledi, onu çok özlüyorum, iki yıl kadar Cumhurbaşkanlığı yaptı.

(6)

Ölümünün birind..yıldönümünde,

hiç duymadığınız Ö zal gerçekleri...

Özal Bush'la konuşurken neden yumruğunu masaya vurdu? Türkiye'de hangi

konuda kellesini ortaya koymaya karar verdi? Kendisine suikast düzenleyen Kartal

Demirağ'ı neden affetti? Birisine "İki gözüm" diye hitap ettiği zaman ne olurdu?

Süleyman Demirel neden icraya verilecek?.. Özal'a gölgesi kadar yakın olan avukatı

Bilgin Yazıcıoğlu anlatıyor...

B

ir yıla ne kadar çok ge­

lişme ya da gerileme sığ­

dı değil mi? Türkiye'nin

8'nci Cum hurbaşkanı,

ANAP’ın kurucusu, libe­

ral uygulam aların baş­

latıcısı Turgut Özal'ın ölümünün

üzerinden tam bir yıl geçti. 17 Nisan

Pazar günü anılacak olan Özal, Tür­

kiye’ye damgasını vurmuş bir isim

olarak herhalde kolay kolay unutul­

mayacak.

Özal, gerçekten "nevi şahsına

münhasır" bir insandı. Eklektik bir

kişiliğe sahipti. Onun insan olarak

bu değişik özelliklerini, zaaflarım, uygula­

maya koyamadığı bazı projelerini anlata­

bilecek birisim aradığımızda, hem çok ya­

kınında bulunmuş, hem de ailenin üyesi

olmadığı için nispeten "ambargosuz" akta­

rabilecek bir kişi olarak, avukatı Bilgin

Yazıcıoğlu'nu bulduk. OYAK Yönetim Ku­

rulu üyesi, İsmet İnönü'nün, şimdi Anka­

ra Belediye Başkanlığına seçilen Refah'lı

Melih Gökçek’in, Semra Özal'ın da avuka­

tı olan Bilgin Yazıcıoğlu'nu Özal'ı anlat­

ması için ikna ettik.

İşte ölümünün birinci yıldönümünde

avukatı Bilgin Yazıcıoğlu'nun Özal göz­

lemleri:

-

Özal'la nasıl ve ne zaman tanıştınız?

YAZICIOĞLU.

1987'de Özal parti başka-

nıydı. O zaman SHP'nin Anayasa Mahke-

mesi'nde dava açması söz konusuydu.

Özal bana umumi vekaletname verdi.

Ona da beni öneren Nejat Eldem,

Kaya Erdem ve Oltan Sungurlu ol­

du. Benim partiyle hiçbir ilgim yok­

tu. O gün kendisiyle 3.5 saat ko­

nuştuk. 1987'de bu davanın sorum­

luluğu bendeydi. Davayı biz kazan­

dık.

-

Bir de bu olaydan kısa bir süre

sonra Özal basın mensuplarına da­

valar açmaya başlamıştı...

YAZICIOĞLU.

Bu davadan sonra

Özal beni geceyarısı çağırdı. Bana

bir zamanlar yanında olan basının

artık yanında olmadığını söyledi.

Basın kendisine cephe almaya baş­

lamıştı. Bu durum onu çok rahatsız edi­

yordu. Bana elinde tuttuğu küçük kırmızı

kapaklı anayasadaki bir bölümün 24-25

ve 27’ci maddelerini gösterdi. Kişilik hak­

lan dediğimiz maddelerdi. Okudu ve "Ne

düşünüyorsun?" dedi. Bu konular hakkın­

da davalar açmak istediğini söyledi. Bu

konu Türkiye'ye yabancıydı. İncelemek

için zaman istedim ve sonra davalan aç­

maya başladık.

TEMPO 38

YAZICIOĞLU.

Bazılanmn şapkalannda

"number one" yazar. Özal'ların aşkı da

"number one"dı. Rahmetli Özal sabahle­

yin makamına inmeden önce kahvaltı sı­

rasında yapacağı işleri düşünür, bazen de

bizleri çağınr fikir sorardı. Ben çoğunda

şahit olmuşumdur ki, Semra Hanım Tur­

gut Bey'in ceketini giydirir, düzeltir, mer­

divenlerin başında sarılır öperdi. Hem de

yanağından değil dudağından öperdi, ço­

ğuna ben şahit oldum. Dudağından öptü­

ğünü gördüm.

-

Özal’ın kadınlara bakış açısı nasıldı?

Semra Hanımı nasıl görüyordu?

YAZICIOĞLU.

Turgut Bey Semra Ha-

nım'ı bir seks ilahesi olarak görüyordu.

Türk erkeklerinin diğer ülkelere göre ha­

nımlara bakış açısı daha seksi oluyor. Öz

be öz Türk olan Özal da çok seksi bir er­

kekti. Turgut Bey, Semra Hanım'ı her za­

man seks ilahesi olarak kabul etti. Ona o

şekilde âşıktı.

-

Özal kendisini öldürmek isteyen

Kartal'ı neden affetti?

YAZICIOĞLU.

Özal'ın en bariz özellikle­

rinden biri de affedici oluşuydu. Kendisi­

ne suikast girişiminde bulunan Kartal

Demirağ'ı bile affetti. Bu çocuk piyondu

dedi. Kendisine suikast teşebbüsünde bu­

lunan, eyleme meylettiren kişileri biliyor­

du. Bir geceyarısı Özal bana kara para

aklama ve İsviçre'deki karanlık işlere ka­

rışabilecek kişilerden söz ederken birden

"Bana suikasti kim yaptı biliyor musun?"

dedi. Ve bu sırrı mezara kadar birlikte gö­

türmem konusunda benden söz aldı. Ben

de kendisine söz verdim.

-

Size ne anlattı?

YAZICIOĞLU.

Meslek kuralları ve Avu­

katlık yasası açısından söz ver­

dim. Bu konuyu zaten ben­

den kimse öğrenemez.

Yasal açıdan da im­

kân yok... Hedef öl­

dürmekti, korkut­

mak değil. Kendisi­

ni öldürmek iste­

yenleri

bilerek

mezara gitti. Sır­

rını da götürdü.

Bu adam öldür­

mek için kulla­

nılan insanlar

birbirlerini ta ­

nımazlar. Sanı-

nm bu sekizin­

ci kişiydi. Silah

bir şebeke ta ra ­

fından içeri sokul­

muştu. İçerden yar­

dım eden insanlar

vardı.

YAZICIOĞLU.

Mahmut Almak, Kamer

Genç filan. Çok dava kaybettiler.

-

Özal'ın kızdığı nasıl anlaşılırdı?

YAZICIOĞLU.

Gözlüğünü orta parm a­

ğıyla düzeltmeye başladı mı bilin ki tepesi

atm aya başlam ıştır. Kafayı kaşımaya

başladığında sizin söylediklerinizle onun

düşündükleri birbirini tutmuyor demek­

tir. Birisine gözüm diye hitap ediyorsa bi­

lin ki kırgınlık başladı, karşısındakine

ters düşmeye başlayacak demektir. İki gö­

züm dediği zaman hemen Türkiye'yi ter-

ketmeniz gerek. İşte o zaman yandınız de­

mektir.

-

Nasıl bir insandı?

YAZICIOĞLU.

Hümanistti, hoşgörülüy­

dü, müsamahakâr ve birinci derecede ce­

surdu. Affediciydi, şikayeti sevmezdi. He­

le hele Semra Hanım veya çocuklarını şi­

kayet edenlere çok kızardı. Maazallah

Semra Hanım'ı kapalı bir şekilde de şika­

yet etmeye kalksanız suratı buruşur, göz­

lükleri oynamaya başlar, "Gözüm bu ko­

nuları değiştirelim" der, ısrar ederseniz

"iki gözüm"ü yersiniz. Semra Hanım a çok

bağlıydı. El ele tutuşurlar, göz göze bakı-

şırlardı.

-

Kaç dava açtınız? Ne kadar para ka­

zandınız?

YAZICIOĞLU.

80'le 100 arasında dava

açtık. Bunları yüzdeye vurursak çoğu ga­

zetelere ve basın mensuplannadır. Özal'a

hakaret eden bazı şahıslara kamu davası

açılmıştı zaten. Cum hurbaşkanı olunca

bu davalardan vazgeçti. Bizim açtıkları­

mız Özal ve ailesinin kişilik haklarına

saldırılara karşıydı. Özal cezadan yana

değildi. Daha çok tazminat davalan açtı.

Özal affedici bir insandı. Amaç da çok pa­

ra almak değildi zaten...

-

Hiç para kazanmadınız mı?

YAZICIOĞLU.

Özal'ın ölümünden

b u

yana Semra Özal'a hemen hemen 60-70

milyon gönderdim. Bazen 5 milyon, bazen

3 milyon oldu. Bir de kitap davası var

hepsini katarsak bu davalardan kazandı­

ğımız para 700-800 milyon lirayı bulur.

-

Paralan Semra Hamm mı alıyordu?

YAZICIOĞLU.

Özal hayattayken bile bi­

zim muhasebe-î umumiye m üdürü yani

kasa Semra Özal'dı. Semra Hanım akıllı

bir kadındı. Ekonomiyi iyi biliyordu. Aldı­

ğı paralan hep dolara yatmyordu. Turgut

Bey p aralara hiç dokunmazdı... Bizim

abone milletvekillerimiz vardı. Bunlardan

da çok para aldık.

-

Hangi milletvekilleri?

(7)

-

Kürt federasyonundan ya­

na mıydı?

YAZICIOĞLU.

Türkiye'nin

üniter bir devlet olmasını be­

nimsiyordu. K ürt federasyonu

tartışılabilir dediler. Dedikodu­

lar oldu. Bu yüzden Özal’a gaf­

let, dalâlet ve hıyanet içinde de­

diler. Dava açtık. Şu anda o da­

va Yargıtay’da da onaylandı...

Bu lafı eden şimdiki cumhur­

başkanımız Demirefdi. Avukatı

da eski U laştırm a Bakanı Ya­

şar Topçuydu. Biz bu davayı

kazandık. Antalya'da da başka­

sının imzası bulunan bir çekle

bu para bize ödenmek istendi.

13 milyon liralık çek Demirel'e

verilmişti. Bu ödeme olayı bir

resepsiyonda oldu. Olaya Ana­

yasa Mahkemesi Başkanı Yekta

Güngör Özdenle Genel Kurmay

Başkanı Doğan Güreş de şahit­

tir. Ama bu para bugün 21 mil­

yonu buldu.

-Parayı almadınız mı?

YAZICIOĞLU. D a h a alm ad ık .

Bu para Semra Hamm'ın muva­

fakat ve talimatıyla alınıp Meh­

metçik Vakfı na yatırılacak. Pa­

rayı bir aydır istiyoruz vermi­

yorlar. Seçimler dolayısıyla Ya­

şar Topçu bizden mehil istemiş­

ti verdik. Bu süre dolduğunda kanuni gö­

rev gereği ve kim olursa olsun icra kana­

lıyla alacağız.

-

Demirel'i icraya mı vereceksiniz?

YAZICIOĞLU.

Verilen süre içinde 21

milyon ödenmezse Süleyman Demirel'i ic­

raya vereceğiz. Çekindiğimiz bir ta ra f

yok. Parayı da Vakfa yatıracağız.

-Özal Kürtler'e nasıl bakardı?

YAZICIOĞLU.

Özal Kürt-Türk ayrımı

kabul etmiyordu, bir. İkincisi üniter dev­

letten yanaydı. Bir gece Bush ile konuş­

masına şahit oldum. Bunlar devletin krip­

to arşivinde mevcuttur. Güneydoğu'da

Irak’ın bir bölgesinde dahi müstakil Kürt

devleti kurulm asından yana değildi. Ve

şiddetle karşı çıktı. Özal'ın konuşurken

masaya vurma özelliği vardır. Bush'la ko­

nuşurken masaya yumruğunu vurduğunu

gördüm. Özal nasıl Almanca haberler ve­

riliyorsa Kürtçe haberler de verilsin, Kürt

müziği çalınsın isterdi. Ama bizim kontro­

lümüzde olsun derdi.

-

Özal'ın düşündüğü din reformunun

özellikleri nelerdi?

YAZICIOĞLU. Ö zal'ın am ac ı d in i a n la ş ı­ lır h a le g e tirm e k , K u ra n -ı K erim 'i T ü r k ­ ç e le ştirm e k , D iy a n e t İş le ri B a ş k a n lığ ın d a ü s t d ü z e y d e k u r u lta y şe k lin d e k o m ite le r k u r m a k ve d in le b u g ü n k ü y a ş a m ş a r t l a n TEMPO 40

arasında uyum sağlamaktı. Bu fikri kafa­

sına yerleştirmişti. Bir gün bana, "Bu iş

nazik konu adamın kellesi gider. Her şey­

de öncü olduk diyoruz madem kişi hakla-

nm kullanıyoruz, kul hakkını koruyoruz,

Allah'ın gerektiği şekilde topluma anlatıl­

ması için öncü olalım. Kelleyi de ortaya

koyalım" dedi. Sanınm bu fikirlerini bazı

insanlara da söyledi. Eskiden Diyanet İş­

leri Başkam sanğı kavuğu ile toplantılara

katılırdı. Sonra bir baktık ki, o da medeni

bir şekilde kravat taktı.

-

En çok hangi olay Özal’ı yıprattı?

YAZICIOĞLU.

Türki Cumhuriyetlere

yaptığı seyahat çok ağır bir programdı.

Yemekler çok ağırdı. Tüm müdahaleleri­

mize rağmen çok yemesini engelleyeme-

dik. Eti kaynatmışlar yağını bardağa koy­

muşlar, bardak bardak içti. Her gece üçte-

dörtte yattı, yedide kalktı. Uykusuz kaldı,

dinlenemedi. Azerbaycan sınırından Türk

sınırına uçakla girdiğimizde uçağa faksla

gazeteler geliyordu. Bir gazetenin başlı­

ğında Efenin kayınpederiyle ilgili habere

çok üzüldü. Tabii Mesut Yılmaz da onu

biraz üzmüştü. Partiden ayrılması zaten

en büyük üzüntü kaynağıydı.

-

Özal boş zamanlarında ne yapardı?

YAZICIOĞLU.

Özal için hayat gece yan­

sından sonra başlardı. Köşkte geceleri

toplanırdık. Çalışmalanyla ka-

nşık memleket meselelerini an­

latır, halkın sorunlanm bu soh­

betlerde dile getirirdi. Bir açı­

lışta, bir toplantıda yapacağı

konuşmaları bizlere okurdu.

Bizim fikirlerimizi ahp etki ve

tepkiyi ölçerdi. Tepsi içinde ka­

yısılar gelirdi. Kayısıyı çok se­

verdi. Kayısının bir hikâyesi

vardı.

-

Neydi o hikâye?

YAZICIOĞLU.

GAP'tan Ma­

latya'ya dönüyorduk. Şehir içi­

ne girdiğimiz zaman pankart­

lar gördük. Kayısı festivali var­

mış. Pankartlarda "Kayısı cildi

güzelleştirir", "Kayısı karaciğer

için takviyedir", "Kayısı beyin

hücrelerini yeniler.” Bir pan­

k artta da "Kayısı seksi güçlen­

dirir" yazıyordu. Özal bu pan­

kartı gördü. Bana "Ne yazıyor­

du?" diye sordu. Bir şey görme­

dim, dedim; o zaman Semra

Hanımla birlikte gülmeye baş­

ladılar. Ben de "Valla her şey

tamam da seksi nasıl güçlendi-

riyormuş?" diye sordum. Çün­

kü daha önce Turgut Beyle

Semra Hamm'ın birbirlerine

bağlı olduklarını birbirlerini

sevdiklerini çok iyi biliyor, hep

"Bu güç nereden kaynaklanıyor?” diye

kendi kendime soruyordum. Anladım ki

rahm etli Özal'ın seks gücü Malatya'dan

gelen kayısılardaymış...

-

Köşkteki toplantılara kimler gehrdi?

YAZICIOĞLU.

Yüksel Uzel, Osman

Yağmurdereli, Akrep Nalan, Adnan Şen-

ses, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses köş­

kün müdavimleriydi. Beraber sohbetler

edilir, fasıllar geçilirdi.

-

Özal maçlara giderdi. Fanatik miydi?

YAZICIOĞLU.

Semra Hanım kadar fa­

natik olmasa bile, eh, fanatikti. Hakeme

kızmaz futbolculara kızardı. Maçlarda el

kol hareketleri yapar evde televizyon sey­

rediyorsa o zaman da hafif yollu küfürler

ederdi. Bazen çok heyecanlanırdı. Koyu

Fenerbahçeliydi. Semra Hamm da Beşik­

taşlıydı. ikisinin bir arada maç seyretme­

mesi için özen gösterirdik, çünkü kavga

ederlerdi. Semra Hamm maç seyrederken

daha kırıcı olabiliyordu. Ben her ikisinin

de avukatı olduğum için taraf tutmazdım.

-Özali arıyor musunuz?

YAZICIOĞLU.

Çok, hem de çok. Sadece

ben değil herkes anyor. Ah keşke yaşa­

saydı diyorlar. Bir anket yapın görürsü­

nüz. Nur içinde yatsın. Onun gibisi bir da­

ha zor gelir.

Recep Tanıtkan

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Nazım Hikmet “ Olmasına olurum ama, kefili benim diye ço­ cuğun başına gelm edik bela kalmaz” dedi.. Ortaya bir sessizlik çöktü, ardından bir ses

Ayrıca daha önceden yapılan kesitsel çalışmalarda plazma tokoferol ve plazma açlık insülin konsantrasyonları arasında ters ilişki olduğu bildirilmiştir (28,29)

Bu çal›flmada uyku apne sendromu ön tan›s› ile uyku laboratuar›nda yatan hasta toplulu- ¤unda genel populasyona göre daha fazla oranda minör- majör kafa travmas› ve

1. Ödüllerin değerlendirilmesinde, ödülün başvuru sahibinin alanı ile ilgili yapmış olduğu çalışmalar için 2019’de verilmiş olması esastır. Daha önce en az

Üniversitemiz için gerekli her türlü, yapı, tesis, onarım, bakım, imalat, etüd, proje, keşif, ihale ve denetleme işlerinde yoğun olarak hizmet veren Yapı

Bu amaçla Hekimhan Mehmet Emin Sungur Meslek Yüksekokulu Birim Faaliyet Raporumuz 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 41 inci maddesine

Ulusal yayınevleri tarafından yayımlanmış kitap editörlüğü sayısı 1 Ulusal yayınevleri tarafından yayımlanmış kitapta bölüm yazarlığı sayısı 22 2021