• Sonuç bulunamadı

Bilgisayar destekli öğretimin (BDÖ) altı yaş çocuklarına zaman ve mekân kavramlarını kazandırmaya etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilgisayar destekli öğretimin (BDÖ) altı yaş çocuklarına zaman ve mekân kavramlarını kazandırmaya etkisi"

Copied!
142
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ÇOCUK GELĠġĠMĠ VE EV YÖNETĠMĠ EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI

ÇOCUK GELĠġĠMĠ VE EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

BĠLGĠSAYAR DESTEKLĠ ÖĞRETĠMĠN (BDÖ) ALTI

YAġ ÇOCUKLARINA ZAMAN VE MEKÂN

KAVRAMLARINI KAZANDIRMAYA ETKĠSĠ

Suat KOL

DOKTORA TEZĠ

Danışman

Doç. Dr. Nadir ÇELĠKÖZ

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ÇOCUK GELĠġĠMĠ VE EV YÖNETĠMĠ EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI

ÇOCUK GELĠġĠMĠ VE EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

BĠLGĠSAYAR DESTEKLĠ ÖĞRETĠMĠN (BDÖ) ALTI

YAġ ÇOCUKLARINA ZAMAN VE MEKÂN

KAVRAMLARINI KAZANDIRMAYA ETKĠSĠ

DOKTORA TEZĠ

Hazırlayan: Suat KOL

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Nadir ÇELİKÖZ

Tez Jürisi Üyeleri

Doç. Dr. Nadir ÇELİKÖZ (S.Ü. M.E.F. Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Bölümü) Prof. Dr. Ramazan ARI (S.Ü. M.E.F. Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Bölümü) Prof. Dr. Ahmet SABAN (N.E.Ü. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü) Doç. Dr. Zarife Şahin SEÇER (S.Ü. M.E.F. Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Bölümü) Yrd. Doç. Dr. Mustafa USLU (S.Ü. M.E.F. Eğitim Bilimleri Bölümü)

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadar geçen bütün süreçte bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

(5)

Önsöz / TeĢekkür

Teknolojik yenilikler günümüzde eğitimin her aşamasında etkin olarak kullanılmaktadır. Gelişmiş teknoloji ürünü olan bilgisayarların öğrenme ve öğretme sürecinde kullanılmaya başlamasıyla birlikte “Bilgisayar Destekli Öğretim” kavramı ortaya çıkmış ve bilgisayar, eğitim ile hızla bütünleşmiştir. Pek çok araştırmacı okul öncesi dönemde bilgisayarların kullanılması gerektiği ifade ederek; temel gelişimini tamamlayan 3 yaş üzeri çocukların bilgisayarla tanışma zamanı geldiğini ancak 3 yaşın altındaki çocukların henüz bilgisayar kullanma olgunluğuna ulaşmadıklarını belirtmektedir. Görsel ve işitsel teknolojik araç gereçlerle desteklenmiş eğitim ortamlarının okul öncesi dönemde daha nitelikli bir eğitime olanak sağladığı yapılan birçok araştırma ile ortaya konulmaktadır.

Bu araştırma; bilgisayar destekli öğretimin altı yaş çocuklarının kavram gelişimindeki başarılarına etkisinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma boyunca birikimlerini paylaşarak her türlü desteği sağlayan, titizlikle ilgilenip yol gösteren değerli danışmanım Doç. Dr. Nadir ÇELİKÖZ hocama teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım.

Tez sürecinde uyarı ve önerileri ile katkı sağlayarak doğruyu bulmama yardımcı olan saygıdeğer hocalarım Prof. Dr. Ramazan ARI ve Y. Doç. Dr. Mustafa USLU‟ya teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim.

Tez yazım sürecinde istatistik konusunda yardımlarını esirgemeyen değerli dostum Y. Doç. Dr. Hüseyin ÇALIŞKAN‟a; uygulama aşamasında aileler ile ilgili gerekli koordinasyonları sağlayan, uygun fiziksel ortamları oluşturan Sakarya İsmet İnönü İlköğretim Okulu Müdürü Sayın Turgay ÖZKAN‟a, müdür yardımcılarına ve anasınıfı öğretmenlerine çok teşekkür ederim.

Doktora eğitimim boyunca manevi olarak her zaman yanımda olan sevgili eşime, babama, anneme, kardeşlerime, oğluma teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım.

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Suat KOL Numarası: 084138031005 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi / Çocuk Gelişimi ve Eğitimi

Danışmanı Doç. Dr. Nadir ÇELİKÖZ

Tezin Adı Bilgisayar Destekli Öğretimin (BDÖ) Altı Yaş Çocuklarına Zaman ve Mekân Kavramlarını Kazandırmaya Etkisi

Özet

Bu araştırmada; bilgisayar destekli öğretimin, okul öncesi eğitime devam eden altı yaş grubu çocuklarına zaman ve mekân kavramlarını kazandırmaya yönelik etkisi incelenmiştir.

Araştırmanın çalışma grubunu Sakarya ili Adapazarı ilçesi İsmet İnönü İlköğretim Okulu anasınıflarında öğrenim gören altı yaş grubundaki 60 çocuk oluşturmaktadır. Araştırmada ön test–son test kontrol gruplu deneme modeli kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen Zaman ve Mekân Kavramları Başarı Testi (ZMKBT) kullanılmıştır. Araştırma toplam 17 hafta sürmüştür

Verilerin analizinde aritmetik ortalama, standart sapma hesaplamaları yapılmış, daha sonra Kolmogorov-Smirnov (K-S) sınaması ile verilerin normal dağılım gösterip göstermediği test edilmiştir. Yapılan hesaplamalardan sonra verilerin normal dağılım gösterdiği görülmüş ve veriler 0,05 anlamlılık düzeyinde bağımsız ve bağımlı t-testi ile analiz edilmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular aşağıda özetlenmiştir.

Ön test sonuçlarına göre deney ve kontrol grubu çocukları arasında zaman ve mekân kavramlarına yönelik başarı düzeylerinde anlamlı fark bulunmamaktadır. Son test sonuçlarına göre deney ve kontrol grubu çocukları arasında zaman ve mekân kavramlarına yönelik başarı düzeylerinde deney grubu lehine anlamlı fark

(7)

bulunmaktadır. Çocuklarda zaman ve mekân kavramlarının kazanılmasında geleneksel öğretim yöntemleri bilgisayar destekli öğretim ile desteklendiğinde, daha etkili ve nitelikli öğrenme gerçekleşmektedir.

Deney grubunu oluşturan çocuklarının erişi düzeylerinde anlamlı fark vardır. Bilgisayar destekli öğretim, deney grubunu oluşturan çocukların erişi düzeylerine olumlu katkı sağlamaktadır. Kontrol grubunu oluşturan çocukların erişi düzeylerinde de anlamlı fark vardır. Kontrol grubunu oluşturan çocukların anasınıfı ortamında gerçekleştirdikleri geleneksel eğitim sonunda anlamlı düzeyde öğrenme gerçekleştiği görülmektedir.

Elde edilen sonuçlar doğrultusunda ulaşılan genel sonuç; bilgisayar destekli öğretimin çocukların zaman ve mekân kavramlarının kazanımını anlamlı biçimde desteklediği yönündedir.

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Suat KOL Numarası: 084138031005 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi / Çocuk Gelişimi ve Eğitimi

Danışmanı Doç. Dr. Nadir ÇELİKÖZ

Tezin İngilizce Adı

Gaininig The Effect Of Time And Space Concepts To Six-Year-Old Children In Computer Assisted Instruction (CAI)

Abstract

In this research, gaining the effect of time and space concepts pre-school children in six age groups in computer assisted instruction are investigated that are continuing their education.

The study group consists of 60 children who are attending to kindergarten six-year-age group in Sakarya province Adapazarı district İsmet İnönü Elementary School. In the research, a pretest-posttest control group experimental model is used. As a data collection tool, Time and Space Concepts Achievement Test (TSCAT), which was developed by a researcher, is used. The research took a total of 17 weeks.

The arithmetic average and standart deviation calculations were made, and then they are tested whether the data have shown normal distributions by using Kolmogorov-Smirnov ( K-S) testing. After the calculations, it is seen that the data have shown normal distributions and the data is analyzed at 0,05 significance level with independent and dependent t-test. The findings of this study are summarized below.

According to pre-test results, there is no significant differences for the levels of achievement on time and space concepts between experimental and control group children. According to the last tests results, there is a significant difference in favour of experimental group for the levels of achievement on time and space concepts

(9)

between experimental and control group children. In recovery of children with the concepts of time and space, more effective and qualified learning takes place when the traditional teaching methods are supported with computer assisted education.

In the experimental group‟s achievement levels of children, there is a significant difference the final test results. Computer assisted education provides a positive contribution to children‟s achievement levels in experimental group children. There is a significant difference in favour of the final results in achievement levels in control group children. It is observed that there is a significant learning level in the control group consisted of kindergarten children at the end of the traditional instruction.

The general result obtained with the overall result achieved; it is observed that the computer assisted instruction supports the children‟s time and space concepts in a meaningful way.

(10)

Ġçindekiler

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Önsöz / Teşekkür ... iii

Özet ... iv

Abstract ... vi

İçindekiler ... viii

Kısaltmalar ve Simgeler ... xii

Tablolar Listesi ... xiii

Şekiller Listesi ... xiv

BĠRĠNCĠ BÖLÜM - GiriĢ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.1.1. Problem Cümlesi ... 3 1.1.2. Denenceler ... 3 1.1.3. Sınırlılıklar ... 3 1.1.4. Tanımlar ... 4 1.1.5. Araştırmanın Önemi ... 4

ĠKĠNCĠ BÖLÜM - Kavramsal Çerçeve ve Ġlgili ÇalıĢmalar ... 7

2.1. Okul Öncesi Eğitim ... 7

2.1.1. Okul Öncesi Eğitimin Tanımı ve Önemi ... 7

2.1.2. Okul Öncesi Eğitimin Amaçları ... 9

2.1.3. Okul Öncesi Eğitimin Temel İlkeleri ... 11

2.1.4. Okul Öncesi Eğitim Düşüncesinin Temelleri ... 14

2.1.5. Dünyada Okul Öncesi Eğitim ... 18

2.1.6. Türkiye‟de Okul Öncesi Eğitim ... 20

2.2. Okul Öncesi Dönemde Bilişsel Gelişim ... 25

2.2.1. Bilişsel Gelişim İle İlgili Kuramlar ... 25

2.2.1.1. Jean Piaget ... 25

2.2.1.2. Lev Semonovich Vygotsky ... 27

(11)

2.2.1.4. Robert Gagne ... 30

2.2.2. Bilişsel gelişim süreçleri ... 31

2.2.2.1. Algısal Gelişim ... 31

2.2.2.2. Dil Gelişimi ... 31

2.2.2.3. Bellek ... 32

2.2.2.4. Akıl Yürütme ve Problem Çözme ... 32

2.2.2.5. Kavram Gelişimi ... 33

2.2.2.5.1. Kavram Gelişim Süreçleri ... 35

2.2.2.5.2. Kavramların Özellikleri ... 37

2.2.2.5.3. Kavramların Sınıflandırılması ... 37

2.2.2.5.3.1. Şekil, Renk ve Büyüklük Kavramları ... 38

2.2.2.5.3.2. Sayı (Nicelik) ve Para Kavramları ... 39

2.2.2.5.3.3. Ölüm Kavramı ... 40

2.2.2.5.3.4. Zaman Kavramı ... 40

2.2.2.5.3.5. Mekân kavramı (Mekânda konum, Uzaysal kavramlar) . 42 2.3. Bilgisayar Destekli Öğretim ... 43

2.3.1. Bilgisayar Destekli Öğretimin Tanımı ve Amaçları ... 43

2.3.2. Bilgisayar Destekli Öğretimde Öğretmenin Rolü ... 44

2.3.3. Okul Öncesi Dönemde Bilgisayar Kullanımı ... 45

2.3.3.1. Okul öncesi Dönemde Bilgisayar Kullanımının Yararları ... 48

2.3.3.2. Okul öncesi Dönemde Bilgisayar Destekli Öğretim Programlarının Nitelikleri ... 49

2.3.3.3. Okul öncesi Dönemde Bilgisayar Kullanılırken Dikkat edilmesi Gereken Noktalar ... 51

2.3.3.4. Okul Öncesi Eğitimde Kullanılan Bilgisayar Yazılımları ... 52

2.4. İlgili Araştırmalar ... 56

2.4.1. Türkiye‟de Yapılan Araştırmalar ... 56

2.4.2. Dünya‟da Yapılan Araştırmalar ... 60

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM - Yöntem ... 66

3.1. Araştırmanın Modeli ... 66

(12)

3.3. Veri Toplama Aracı... 68

3.3.1. Zaman ve Mekân Kavramları Başarı Testi (ZMKBT) ... 69

3.3.2. Bilgisayarı Öğreniyorum Oyun Yazılımı ... 70

3.3.3. Zeynep‟in Oyun Bahçesi Oyun Yazılımı ... 72

3.4. Verilerin Toplanması ... 76

3.4.1. Ön Testlerin Uygulanması ... 76

3.4.2. Bilgisayarı Öğreniyorum Oyun Yazılımı İle Temel Bilgisayar Becerilerinin Kazandırılması ... 77

3.4.3. Zeynep‟in Oyun Bahçesi Oyun Yazılımı İle Zaman ve Mekân Kavramlarına Yönelik Öğretim Verilmesi ... 77

3.5. Son Testlerin Uygulanması ... 79

3.6. Verilerin Analizi ve Yorumlanması ... 79

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM - Bulgular ... 80

4.1. Deney ve Kontrol Grubu Çocuklarının Zaman ve Mekân Kavramlarına İlişkin Başarı Düzeylerinin (Son Test) Karşılaştırılmasına Yönelik Bulgular ... 80

4.2. Deney Grubu Çocuklarının Zaman ve Mekân Kavramlarına İlişkin Erişi Düzeylerinin (Ön Test-Son Test) Karşılaştırılmasına Yönelik Bulgular ... 80

4.3. Kontrol Grubu Çocuklarının Zaman ve Mekan Kavramlarına İlişkin Erişi Düzeylerinin (Ön Test-Son Test) Karşılaştırılmasına Yönelik Bulgular ... 81

BEġĠNCĠ BÖLÜM - TartıĢma ve Yorum ... 82

ALTINCI BÖLÜM - Sonuç ve Öneriler ... 89

6.1. Sonuçlar ... 89

6.2. Öneriler ... 89

6.2.1. Öğretmenler için Öneriler ... 90

6.2.2. Araştırmacılar için Öneriler ... 90

6.2.3. Aileler için Öneriler ... 91

6.2.4. Eğitim Kurumları İçin Öneriler ... 91

(13)

Ekler ... 104

Ek-1: Uygulama İzni ile İlgili Resmi Yazılar ... 104

Ek-2: Zaman ve Mekân Kavramları Başarı Testi (ZMKBT) ... 106

(14)

Kısaltmalar ve Simgeler

ZMKBT: Zaman ve Mekân Kavramları Başarı Testi BDÖ: Bilgisayar destekli öğretim

BDE: Bilgisayar destekli eğitim MEB: Milli Eğitim Bakanlığı MEM: Milli Eğitim Müdürlüğü TDK: Türk Dil Kurumu

UNESCO: United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization EACEA: Audiovisual and Culture Executive Agency

N: Örneklem Sayısı

: Ortalama

S: Standart Sapma t: t dağılımı

(15)

Tablolar Listesi

Tablo-1: 2010-2011 Okul Öncesi Eğitim Kurum, Öğrenci, Öğretmen ve Derslik Sayıları ... 25 Tablo-2: Deney ve Kontrol Grubunu Oluşturan Çocukların Cinsiyetlerine Göre Dağılımları ... 67 Tablo-3: Deney ve Kontrol Grubu Çocuklarının Zaman ve Mekân Kavramlarına İlişkin Başarı Düzeylerinin Karşılaştırılmasına (Ön test) Yönelik t-Testi Sonuçları 68 Tablo-4: Deney ve Kontrol Grubu Çocuklarının Zaman ve Mekân Kavramlarına İlişkin Başarı Düzeylerinin Karşılaştırılmasına (Son test)Yönelik t-Testi Sonuçları 80 Tablo-5: Deney Grubu Çocuklarının Erişi Düzeylerinin Karşılaştırılmasına (Ön Test-Son Test) Yönelik t-Testi Test-Sonuçları ... 81 Tablo-6: Kontrol Grubu Çocuklarının Erişi Düzeylerinin Karşılaştırılmasına (Ön Test-Son Test) Yönelik t-Testi Sonuçları ... 81

(16)

ġekiller Listesi

Şekil-1: Öğretim Amaçlı Yazılımların Genel Yapısı ve Akış Şeması ... 53

Şekil-2: Tekrar ve Alıştırma Amaçlı Yazılımların Genel Yapısı ve Akış Şeması .... 54

Şekil-3: Benzeşim Amaçlı Yazılımların Genel Yapısı ve Akış Şeması ... 54

Şekil-4: Oyun Amaçlı Yazılımların Genel Yapısı ve Akış Şeması ... 55

Şekil-5: Başvuru Kaynağı Amaçlı Yazılımların Genel Yapısı ve Akış Şeması ... 56

Şekil-6: Ön Test-Son Test Kontrol Gruplu Desen Şeması ... 66

Şekil-7: Bilgisayarı Öğreniyorum Oyun Yazılımının Genel Görünümü ... 71

Şekil-2: Tekrar ve Alıştırma Amaçlı Yazılımların Genel Yapısı ve Akış Şeması .... 72

(17)

1.1. Problem Durumu

Çocuk gelişiminde okul öncesi eğitim son derece önemlidir. Bu dönemde çocuk; sosyal, duygusal, fiziksel ve zihinsel anlamda büyük gelişim gösterir. Doğumdan sonra hızlı bir gelişim sürecine giren çocuk iyi bir eğitim verildiğinde başarılı bir birey olarak topluma kazandırılmaktadır. Eğitim sürecinin başlangıcını oluşturan okul öncesi eğitim; çocuğun gelişiminin desteklenmesi ve ailenin sağlayamadığı eğitim olanaklarından yararlanabilmesi, ailelerin çocuk eğitimi konusunda bilgilendirilmesi ve desteklenmesi şeklinde tanımlanır (Oktay, 2007).

Okul öncesi dönem çocuğun gelecek yaşantısında ihtiyaç duyacağı birçok kavramın öğrenildiği etkin olarak öğrenildiği önemli bir dönemdir. Kavramlar, bireyin yaşantılarının ürünüdür. İnsan, sürekli olarak çevresi ile etkileşir ve bunun sonucunda, çevresindeki çeşitli varlık, olay veya durumlarla ilgili yaşantılar geçirir ve onları kendi içerisinde anlamlandırmaya çalışır. Yaşantıları arasındaki benzerlikler bulur ve bunları bir kategori altında toplar. Sonra oluşturduğu bu kategorileri adlandırır. İnsanın böyle bir soyutlama ile ulaştığı bilişsel yapı, kavramdır. Sosyalleşme sürecinde insan, kavramlarını topluma göre oluşturur, düzenler ya da değiştirir (Özçelik, 1989).

Kavram; Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarım olarak tanımlanır (TDK, 2009). Süreç olarak kavram öğrenmede; davranışçı yaklaşımı benimseyen eğitim psikologlarına göre, kavramlar, bireyin uyarıcı ile tepki arasında bağ kurmasıyla öğrenilir. Bilişsel yaklaşımı benimseyen eğitim psikologlarına göre, kavramı öğrenmek için bireyin, ilgili kavramların bütününü dikkate alıp anlam ağı kurarak, ilkeler oluşturması ve sema geliştirmesi gerekli görülür. Problem çözme yöntemi önceliklidir. Bireyin farkındalık düzeyi, istekli olması, algılama sürecindeki esnekliği ve önceki tecrübeleri bireyin kavram geliştirmesinde önemli rolü olan dinamik etkenlerdir (Ülgen, 2004). Kavramlar, dünyayla başa çıkmada çok önemli bir yere sahiptir ve özellikle öğrenmenin önemli bir parçasıdır. Eğer ortak özelliklerine göre nesne, olay ve fikirleri gruplandırma yeteneği olmasa her bir nesne, olay ya da fikri tamamen ayrı

(18)

olarak öğrenme zorunluluğu doğar. Oysaki kavramlar, nesne, olay ya da fikirlerin sınıflandırılmasına, birleştirilmesine ve böylece bireyleri çevreleyen çeşitliliklerle başa çıkmasına yardımcı olur (Çeliköz, 1998).

Yapılan bilimsel araştırmalar ve çağdaş eğitim alanındaki uygulamalar; nitelikli, sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip nesilleri yetiştirmek için eğitime çok küçük yaşlarda başlanılmasının gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Çağdaş toplumun gerektirdiği duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, yeteneklerini kullanma becerisine sahip ve öz denetim geliştirebilen bireyler yetiştirebilmek, okul öncesi çağdaki çocukların eğitimine gereken önemin verilmesiyle sağlanabilir (Zembat, 2001).

1980‟li yıllardan itibaren bilgisayarlar hayatın her alanında sıklıkla kullanılmaktadır. Gelişmiş teknoloji ürünü olan bilgisayarların öğrenme ve öğretme sürecinde kullanılmaya başlamasıyla birlikte “Bilgisayar Destekli Öğretim” kavramı ortaya çıkmıştır. Bilgisayar destekli öğretim, öğrencinin karşılıklı etkileşim yoluyla eksiklerini ve performansını tanımasını, dönütler alarak kendi öğrenmesini kontrol altına almasını, grafik, ses, animasyon ve şekiller yardımıyla derse karşı daha ilgili olmasını sağlamak amacıyla eğitim-öğretim sürecinde bilgisayardan yararlanma yöntemidir (Baki, 2002).

Eğitim alanında; araştırma, yönetim, rehberlik, ölçme-değerlendirme ve öğretme-öğrenme süreçlerinde yararlanılan bilgisayar; öğrenciye, öğretmene, eğitim kurumlarına ve eğitim sistemine pek çok yarar sağlamaktadır. Bu yüzden 21. Yüzyılın eğitim sistemi içerisinde eğitim teknolojilerinin kullanılması kaçınılmaz bir hal almıştır. Aksi takdirde, eğitim teknolojisi kullanmayan okullar akıl almaz bir hızla gelişen ve teknolojiyi yoğun bir şekilde kullanan bilgi toplumuna ayak uyduramaz. Eğitimde bilgisayarlardan yararlanırken göz önünde bulundurulması gereken birçok faktör vardır. Bu faktörlerin başında öğretmen eğitimi gelir. Eğitimde bilgisayar konusuna öğretmenlerin yaklaşımı ise bu konuda sahip oldukları eğitime göre şekillenir.

Bilgisayarlar çocuklara güç vermekte ve onlara keyifli bir şekilde öğrenmenin yollarını açmaktadır. Ancak önemli noktalardan birisi, “bilgisayarların nasıl kullanılacağı” konusudur. Bilgisayarları kullanırken göz önünde bulundurulması

(19)

gereken ilkeler neler olmalıdır? Gelişmeye uygun bilgisayar yazılımlarının ve internet sitelerinin seçilmesi çok önemlidir. Bilgisayarla eğitim programı birbirine etkin bir şekilde entegre edilebilirse bunun çocuklara çok faydalı olacağı (Kacar, 2006) ifade edilmektedir.

Çocuklara sunulan programlar gelişim düzeylerine uygunsa ve yetişkinler gerektiğinde onları destekliyorsa, çocukların bilgisayar etkinliklerinden yararlandıkları görülür. Yapılan bazı araştırmalarda, bilgisayarın çocukların gelişimine birçok katkı sağladığı vurgulanmakta, anaokulu ortamındaki çocuklara yaşayarak, deneyerek, yanılarak öğrenme olanağı sunduğu, (Arı ve Bayhan, 2003) ifade edilmektedir.

1.1.1. Problem Cümlesi

Bu araştırmada; “Okul öncesi eğitim alan altı yaş grubu çocuklarının zaman ve mekân kavramlarını kazanmasında bilgisayar destekli öğretim anlamlı bir etki yapmakta mıdır?” sorusu temel problem olarak ele alınmıştır.

1.1.2. Denenceler

1. Deney ve kontrol grubu çocuklarının zaman ve mekân kavramlarına yönelik

başarı düzeylerinde (ön test) anlamlı bir fark yoktur.

2. Deney ve kontrol grubu çocuklarının zaman ve mekân kavramlarına yönelik

başarı düzeylerinde (son test) deney grubu lehine anlamlı fark vardır.

3. Deney grubu çocuklarının zaman ve mekân kavramlarına ilişkin erişi

düzeylerinde (Ön Test-Son Test) anlamlı fark vardır.

1.1.3. Sınırlılıklar

Bu araştırma;

1. Evren olarak 6 yaş grubu çocukları ile,

2. Çalışma grubu olarak Adapazarı İsmet İnönü İlköğretim Okulu‟nda öğrenim

gören 60 anasınıfı çocuğu ile,

3. Öğretim yöntemi olarak Bilgisayar Destekli Öğretim ile,

4. Beceri olarak bilişsel gelişim içerisinde yer alan zaman ve mekân

(20)

5. Ölçme aracı olarak da Zaman ve Mekân Kavramları Başarı Testi (ZMKBT) ile

sınırlı tutulmuştur.

1.1.4. Tanımlar

Okul öncesi eğitim: Genel anlamda çocuğun doğumundan ilköğretim (temel eğitim)

başlayıncaya kadar süren dönem okul öncesi dönem, bu dönemdeki eğitsel etkinliklerin tümü de okul öncesi eğitim olarak adlandırılır (Oktay, 2007).

BiliĢsel GeliĢim: Beyin ve sinir sisteminin olgunlaşmasıyla bireyin çevresine adapte

olmasına yardımcı olan deneyimlerinin birleşimi (Bayhan ve Artan, 2007).

Kavram: Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad

altında toplayan genel tasarım. Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı. Bir olay, bir nitelik yâda nicelik üzerinde oluşan zihinsel imge (TDK, 2009).

Kavram öğrenme: Uyaranları belli kategorilere ayırarak, zihinde bilgiler oluşturma

(Ülgen, 2004).

Zaman Kavramı: Çocuğun yaş ve gelişim seviyesine uygun olarak algıladığı,

olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli olayları birim olarak kullanan sanal bir kavram (TDK, 2012).

Mekân kavramı: Cisimlerin; birbirine göre durumu, aralarındaki mesafe ve mevcut

alandaki konumu.

Bilgisayar destekli öğretim: Öğretim sürecinde öğrencilerin bilgisayarla

etkileşimde bulunması, bilgisayarların bu süreçte bir öğretim aracı ve öğretim ortamı olarak görev almasıdır (Erişen ve Çeliköz, 2011).

1.1.5. AraĢtırmanın Önemi

Bilgisayarın kullanım alanının oldukça genişlemesi ve bireyin sosyal hayatında bilgisayarı kullanma olasılığının çok yüksek olması, onun bilgisayarla tanışma yaşının, hayatta başarılı olabilmesi açısından son derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bilgisayar destekli öğretim ile okul öncesi dönem çocuklarına zaman ve mekân kavramlarını öğretmek son derece önemlidir. Zaman kavramı soyut kavram olduğu için okul öncesi dönemde en zor kazanılan kavramlardan biridir.

Bilgisayar yazılımı soyut olan kavramı çocuğun zihninde somutlaştıracağı için daha anlaşılabilir hale getirir. Bununla birlikte yazılım için oluşturulan senaryoların

(21)

çocuğun sosyal hayatta karşılaşabileceği durumlardan hareketle tasarlanması kavramının kazanılmasında son derece önemli bir yer alır. Geliştirilen yazılımda mekân kavramı için oluşturulmuş arayüzler çocuğun öğrenmekte olduğu kavramın pekiştirilmesi açısından katkı sağlamaktadır. Zaman ve mekân kavramlarının geliştirilmesi açısından bilgisayar destekli öğretimin sağlayabileceği diğer katkının da kullanılan teknolojik malzeme ve yazılımların çocuğun dikkatini öğrenmeye yönelik olumlu biçimde arttırmasıdır.

Araştırmanın önemi; araştırmacı, öğretmen, çocuk ve aile açısından şu şekilde ifade edilebilir;

Araştırmacı açısından önemi; bilgisayar destekli öğretimin geleneksel öğretim yöntemlerini destekler nitelikte kullanılmasının çocuktaki zaman ve mekân kavramlarının kazanılmasına akademik anlamda olumlu katkı sağlayacağı araştırmacının denencesidir. Yapılacak çalışmanın araştırmacı açısından önemi ortaya koyduğu hipotezin doğrulanmasıdır.

Öğretmen açısından önemi; bilgisayar destekli öğretim ile gerçekleştirilecek zaman ve mekân kavramlarının öğretimi kavram gelişiminin nitelikli bir şekilde gerçekleştirilmesi ve çocukların gelişimlerinin sağlıklı biçimde gerçekleştirilmesi açısından önemlidir. Bununla birlikte kavram kazanımını gerçekleştiren çocuk diğer okul öncesi etkinliklerde daha başarılı olacak, dolayısıyla öğretmenin eğitim sürecindeki işini kolaylaştırır. Ayrıca kavram gelişimi için kullanılacak yazılımlar çocuğun oynayarak öğrenme metoduna uygun şekilde eğitilmesine olanak sağlamaktadır. Bu süreçte çocuklarının teknolojiye yönelik ilgilerinin öğretmen tarafından kavram gelişimine yönlendirilmesinin de öğretmen için nitelikli bir eğitimin gerçekleştirilmesi bakımından son derece önemlidir. Çocuk bilgisayara karşı oldukça ilgilidir, bu ilgi öğretmen tarafından amaçlanan öğrenmeye yönlendirilmesi öğretime olumlu katkı sağlar.

Çocuk açısından önemi; somut bir kavramın öğrenilmesi soyut kavramlardan daha erken bir düzeyde olur. Ayrıca kavramların öğrenilmesi alt düzeyden üst düzeye doğru ilerleme gösterir (Senemoğlu, 2010). Diğer bir ifade ile çocukta kavram gelişimi basitten zora ve somut düşünceden soyut düşünceye doğru bir yol izler (Arnas, 2010). Çocuk, bilgisayar programları ile somutlaştırılan soyut kavramları daha kolay öğrenir. Ayrıca çocuk kavram öğrenimini daha eğlenceli,

(22)

keyifli ve bilgisayar yazılımının kazanımı etkisi ile daha fazla uyaranlarla gerçekleştirdiğinden dolayı öğrenim kalıcı olacağı söylenebilir. Çocuk kullanılan öğretim yazılımları sayesinde bilgisayarla daha erken zamanda tanışacaktır. Tüm eğitim süreci hatta mesleki yaşamında sürekli olarak ihtiyaç duyacağı bilgisayar kullanımındaki becerilerini arttırmasına olanak tanır.

Aile açısından önemi ise hedeflenen nitelikte eğitim öğretim sürecini tamamlamış bireyler mesleki açıdan daha başarılı, mutlu, huzurlu olarak toplumdaki yerlerini alarak sağlıklı toplumların oluşmasına katkı sağlar. Okul öncesi dönemde bilgisayarlı öğrenme ile eğitimini gerçekleştirmiş bireyler gelecek eğitim yâda mesleki yaşamlarında bilgisayar kullanımına yönelik daha hazır olacakları için aile açısından yapılacak olan maddi ve manevi yükümlülükler daha azalmış olur. Bu da aile açısından oldukça önemli bir durumdur. Bilgisayar destekli öğretim ile eğitim öğretim sürecine tabi tutulan çocuklar hem daha kaliteli bir eğitim alarak nitelikli bireyler olacak hem de hayatın her alanında karşılaşacağı bilgisayara yönelik hazır bulunuşlukları artar. Bunun da daha başarılı bireylerden oluşan toplumlar sayesinde ülkeye olumlu anlamda katkı sağlar.

(23)

Bu bölümde; okul öncesi eğitim, okul öncesi eğitimde bilişsel gelişim ve bilgisayar destekli öğretimle ilgili bazı kavramlar ve tanımlamalar ile ilgili çalışmalara yer verilmiştir.

2.1. Okul Öncesi Eğitim

2.1.1. Okul Öncesi Eğitimin Tanımı ve Önemi

Okul öncesi dönem bireyin gelişimi açısından son derece önemli bir dönemdir. Özellikle zihinsel, fiziksel ve sosyal gelişimin büyük oranda gerçekleşmesi bu dönemi daha anlamlı kılar (Grotewell ve Burton, 2008). 0-6 yaş arası olarak ifade edilen bu dönemde çocuk fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan hızlı bir gelişim gösterir. Kalıtım ile birlikte çocuğun doğum öncesinden itibaren içinde bulunduğu çevreden kazandıkları tüm olumlu yâda olumsuz özellikler, onun gelecek yaşamındaki davranışlarını, kişiliğini, bakış açısını, alışkanlıklarını ve değer yargılarını şekillendirir. Bu nedenle okul öncesi eğitim sadece çocuğun eğitim öğretim sürecine dâhil olması değil gelecek yaşamının şekillenmesi açısından da son derece önemli bir dönemdir. Bu dönemde çocuğun sağlığı ve beslenmesi kadar aile ortamının ona sağladığı sevgi ve şefkat de son derece önemlidir. Sağlıklı, mutlu, yaratıcı insanları yetiştirebilmek için bu dönemi tanımak ve en iyi şekilde değerlendirmek gerekir.

Çeşitli ülkelerde çocuk psikolojisi üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda, 0-6 yaş döneminin kişinin geleceğini belirlemedeki etkisinin önemli olduğu fikri de daha fazla kabul görmektedir. Bu da özel-resmi kişi ve kurumların bu alanla ilgili yatırımlar gerçekleştirmelerine, araştırmalara ve uygulamalara daha fazla kaynak ayırmalarına yol açar. Bu ülkelerde sorun, artık sadece çağ nüfusunun okul öncesi eğitimden yararlanması değil, çocuklara daha kaliteli eğitim verilmesi konusudur (Oktay, 2007).

Okul öncesi eğitimin birçok tanımı vardır. Bu tanımlara genel anlamda bakılırsa;

Aral ve Diğerlerine (2000) göre; okul öncesi eğitim, çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan ve çocukların daha sonraki

(24)

yaşamlarında önemli roller oynayan; bedensel, sosyal–duygusal, psikomotor, zihinsel ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, ailelerde ve kurumlarda verilen eğitimle kişiliğin şekillendiği gelişim ve eğitim sürecidir.

Zembat‟a (2001) göre; okul öncesi eğitim, çocuğun doğumundan ilköğretime başlayıncaya kadar olan dönemdeki tüm yaşantıları olarak ifade edilir. Buna çocuğun istenerek dünyaya gelmesi ve annenin mutlu, sağlıklı bir hamilelik geçirmesini de eklemek gerekir.

Artut ve Tarım‟a (2004) göre; Çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, sağlıklı ve zengin uyarıcı çevre olanakları sağlayan, onların bedensel, duygusal ve sosyal yönden gelişimlerini destekleyen ve ilköğretime hazırlayan bir eğitim sürecidir.

Tuğrul‟a göre (2006), 0-6 yaş arasında çocuğun çok boyutlu gelişimini destekleyerek yaşam boyu sürecek öğrenmenin temelinin atıldığı, sistemli ve bilinçli bir eğitim sürecidir.

Oktay‟a (2007) göre Okul öncesi eğitim; çocuğun gelişiminin desteklenmesi ve ailenin sağlayamadığı eğitim olanaklarından yararlanabilmesi, ailelerin çocuk eğitimi konusunda bilgilendirilmesi ve desteklenmesi seklinde tanımlanır.

Tüm bu tanımlar incelendiğinde; Okul öncesi eğitim çocuğun doğduğu günden, 72 aya kadar geçen yılları kapsayan, bu yaş grubu çocukların bireysel özellikleri ve gelişim düzeylerine uygun bedensel, psikomotor, sosyal, duygusal, zihinsel ve dil gelişimlerini desteklemeye yönelik, çocuklara zengin uyarıcılı çevre olanakları sağlayan ve onları toplumun kültürel değerleri ve özellikleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren, çocukları ilköğretime hazırlayarak, temel eğitimin bütünlüğü içerisinde yer alan sistemli ve bilinçli bir eğitim süreci olarak tanımlanır (Akduman, 2010).

Okul öncesi eğitim çocuğun sosyal, duygusal, bedensel, ruhsal, zihinsel gelişimi açısından son derece önemli olan 0-6 yaş dönemini içerdiği için çok önemli bir dönemdir. Çocuğun daha ilk günlerden itibaren çevresinden aldığı uyaranlar, ondaki potansiyel özelliklerin olumlu yönde gelişmesine yardımcı olabileceği gibi, tam tersine olumsuz, ters yönde bir gelişmeye de neden olabilir. Bu açıdan ilk yaşam

(25)

ortamı ve ortamda aldığı etkiler çocuğun gelecekte nasıl biri olacağını belirleme konusunda son derece önemli ve etkilidir (Oktay, 2007).

“Yapılan araştırmalara göre 17 yaşına kadar olan zihinsel gelişmenin % 50‟sinin 4 yaşına, % 30‟unun ise 4 yaşından 8 yaşına kadar oluştuğu, 18 yaşına kadar gösterilen okul başarılarının % 33‟ünün 0-6 yaşına kadar aldıkları eğitime bağlı olduğu görülmüştür” (Tekiner, 1996: 10). Çocuğun gelecek hayata hazırlanması ve sağlıklı bir gelişim göstermesi açısından okul öncesi eğitim alması önemlidir. Bunun yanında okul öncesi eğitim etkinliklerindeki faaliyetler çocuğun sağlıklı bir bedensel gelişimini gerçekleştirmesine imkân sağlar.

Çocuk, sınıf içinde diğer çocuklarla etkileşim halinde geçirdiği zaman, onun sosyalleşmesine katkı sağlar. Çocuk; sırasını beklemeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı, işbirliği yapmayı, takım çalışmasında bulunmayı, başkasının hakkına ve kişiliğine saygı göstermeyi, hakkını aramayı, toplum içinde konuşmayı, dinlemeyi, belirli bir disiplin altına girmeyi, zamanı etkin olarak kullanmayı, planlama yapmayı ve planlara göre hareket etmeyi, sorumluluk almayı, başkalarından sorumluluklarını yerine getirmesini beklemeyi, materyalleri özenli kullanmayı, tutarlı olmayı, sabırlı olmayı ve bunun gibi birçok davranışı okul öncesi kurumlarında öğrenir. Çocuk bu davranışların birçoğunu kendi aile ortamında da öğrenir fakat bu öğrenme; yaklaşık 20 kişilik akran grubu ile uzman bir öğretmenin rehberliğiyle desteklendiğinde daha kalıcı, hatasız ve nitelikli bir şekilde gerçekleşir. Okul öncesi eğitim ülkemizin geleceği açısından da son derece önemlidir. Nitelikli bir eğitim sürecinden geçerek yetişen bireyler ülke geleceğine olumlu katkı sağlar.

2.1.2. Okul Öncesi Eğitimin Amaçları

Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğünün Okul Öncesi Eğitim Programı (36-72 Aylık Çocuklar İçin) kitabında okul öncesi eğitimin genel amaçları şu şekilde belirtilir.

Okul öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak;

a. Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını

sağlamak;

(26)

c. Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir

yetiştirme ortamı yaratmak;

d. Çocukların, Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak biçiminde ifade

edilmektedir (MEB, 2006).

Okul öncesi eğitimin amaçları bilim insanları tarafından şu şekilde ifade edilir. Oktay, (1999) Mialaret tarafından üç grupta toplanan okul öncesi eğitimin evrensel amaçlarını şu şekilde belirtir;

Toplumsal Amaçlar: Çalışan kadınların çocuklarına bakmak, her çocuğa eğitim

sağlamak ve onların bireysel gelişimlerine katkıda bulunmak, çocukların birbirleriyle ve başkalarıyla ilişki içinde bulunmasına ve sosyalleşmesine katkıda bulunmak.

Eğitici Amaçlar: Çocuğun duyularını geliştirmek, çevreye olan duyarlılığını

arttırmak.

GeliĢimsel Amaçlar: Çocuğun temel gelişimini destekleyerek gelişimle ilgili

tecrübelerini arttırmak.

Yılmaz (1999) Okul öncesi eğitimin amacını; çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini sağlamak, ileride uyumlu bir yaşam sürmesi için gerekli olan temelleri sağlıklı bir şekilde oluşturmak biçiminde ifade eder.

Zembat‟a göre (2001) okul öncesi eğitimin genel amaçları;

Çocukta bireysel geliĢimi desteklemek: Dilin kullanımını cesaretlendirmek,

öğrenmeyi öğrenmede yardımcı olmak, merak uyandırmak ve yeteneklerini geliştirmek,

Çocukta sosyal ve duygusal geliĢimi desteklemek: Çocuğa ilişkilerini oluşturmada,

sorumluluk almada, kendine güven duymada, kendini kontrol etmede ve başkalarını dikkate almada yardımcı olmak,

Çocukta estetik GeliĢimi Desteklemek: Müzikte ve sanatta çeşitli materyaller ile

deneyimlerde bulunmak için fırsatlar sağlamak, güzelliği takdir etmek, kendi ile ilgili farkındalığını geliştirmek ve yaratıcılığını teşvik etmek.

Çocukta fiziksel GeliĢimi Desteklemek: Düzenli sağlık kontrolü, kişisel bakım

eğitimi, dengeli beslenme, uyku ve oyun alanı ile temiz hava sağlayarak çocuğun bedenini etkili olarak kullanmasında yardımcı olmak,

Çocukta evden Okula Uyumlu GeçiĢi Sağlamak: Evde ve okulda çocuğun gelişimi

(27)

Oğuzkan ve Oral (2003) Okul öncesi eğitimin genel amaçlarını;

Çocuğun fiziksel ve motor geliĢimine katkı sağlamak: fiziksel ihtiyaçlarının

karşılanması ve sağlığının korunması, fiziksel yapının tanınması için gerekli uyarıcı ortamın hazırlanması, fiziksel yapının etkin bir biçimde kullanılması, kas gelişiminin sağlanması.

Çocukta duygusal güveni arttırmak: Etkin bir sevgi alışverişi ortamının

yaratılması, çocukta kendine karşı olumlu bir tavrın geliştirilmesi, kişiler arası ilişkilerde olumlu tavır alışların sağlanması.

Çocuğun sağlıklı bir sosyalleĢme süreci içinde geliĢmesine olanak tanımak:

Grupla çalışma ve grup içi sağlıklı etkileşim olanaklarının sunulması, sosyal çevrenin tanınması için gerekli etkinliklerin düzenlenmesi, kültürel değerlerin öğrenilmesine ve değerlendirilmesine olanak tanınması, temel alışkanlıkların kazandırılması.

Çocuğun sağlıklı kiĢilik geliĢimine olanak tanımak: Gerçek benlik kavramının

geliştirilmesi, kendini anlatma, açığa vurma olanakların sağlanması, bağımsızlığın geliştirilmesi, öz-denetimin sağlanması.

Çocukta öğrenme becerisini geliĢtirmek: Uyarıcı çevre koşullarının sunulması,

akıl yürütme yeteneğinin geliştirilmesi, yaratıcılığının geliştirilmesi, dilinin zenginleştirilmesi.

Çocuğu okul yaĢamına hazırlamak: Okul yaşamı için gerekli sosyal becerilerin

elde kazandırılması, etkin öğrencilik için gerekli zihinsel olgunluk düzeyinin elde edilmesine olanak tanınması biçiminde ifade eder.

2.1.3. Okul Öncesi Eğitimin Temel Ġlkeleri

Okul öncesi eğitimin beklenen amaçlarına ulaşabilmesi için belirlenen temel ilkelere göre eğitim öğretim verilmelidir. Okul öncesi eğitimin temel ilkeleri;

1. Okul öncesi eğitim çocuğun gereksinimlerine ve bireysel farklılıklarına uygun

olmalıdır.

2. Okul öncesi eğitim çocuğun psikomotor, sosyal-duygusal, dil ve bilişsel

gelişimini desteklemeli, özbakım becerilerini kazandırmalı ve onu ilköğretime hazır duruma getirmelidir.

3. Okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların gereksinimlerini karşılamak

(28)

4. Etkinlikler düzenlenirken çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra

çevrenin ve okulun olanakları da göz önünde bulundurulmalıdır.

5. Eğitim sürecinde çocuğun bildiklerinden başlanmalı ve deneyerek öğrenmesine

olanak tanınmalıdır.

6. Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önem verilmelidir. 7. Okul öncesi dönemde verilen eğitim ile çocukların sevgi, saygı, işbirliği,

sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma duygu ve davranışları geliştirilmelidir.

8. Eğitim, çocuğun kendine saygı ve güven duymasını sağlamalı, ona öz denetim

kazandırmalıdır.

9. Oyun bu yaş grubundaki çocuklar için en uygun öğrenme yöntemidir. Tüm

etkinlikler oyun temelli düzenlenmelidir.

10. Çocuklarla iletişimde, onların kişiliğini zedeleyici şekilde davranılmamalı,

baskı ve kısıtlamalara yer verilmemelidir.

11. Çocukların bağımsız davranışlar geliştirmesi desteklenmeli, yardıma

gereksinim duyduklarında yetişkin desteği, rehberliği ve güven verici yakınlığı sağlanmalıdır.

12. Çocukların kendilerinin ve başkalarının duygularını fark etmesi

desteklenmelidir.

13. Çocukların hayal güçleri, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerileri, iletişim

kurma ve duygularını anlatabilme davranışları geliştirilmelidir.

14. Programlar hazırlanırken aile ve içinde bulunulan çevrenin özellikleri dikkate

alınmalıdır.

15. Eğitim sürecine çocuğun ve ailenin etkin katılımı sağlanmalıdır.

16. Okul öncesi eğitimde çocuğun gelişimi ve okul öncesi eğitim programı

düzenli olarak değerlendirilmelidir.

17. Okul öncesi eğitimde değerlendirme sonuçları çocukların, öğretmenin ve

programın geliştirilmesi amacıyla etkin olarak kullanılmalıdır (MEB, 2006). Zembat (2001), okul öncesi eğitimin ilkelerini şu şekilde sıralamıştır.

1. Okul öncesi dönem, insan hayatının diğer dönemlerinin temelini oluşturan bir

(29)

öğrenmesi son derece önemlidir. Bu nedenle okul öncesi dönemde en uygun yaşantıların geçirilmesi büyük önem kazanmaktadır.

2. Çocuklar farklı yollardan ve farklı oranlarda gelişirler (duygusal, bilişsel,

ahlaksal, sosyal, fiziksel ve manevi) önemli olan eğitimin her alanı kapsamasıdır: İnsanlar öğrenme hızı önünden farklılık gösterirler, kimileri hızlı, kimileri yavaş öğrenirler.

3. Küçük çocuklar yaşadıkları ve etraflarında olan her şeyden öğrenirler: ancak

öğrendiklerini farklı konular ya da disiplinlere göre ayırt etmeleri mümkün değildir.

4. Çocuklar, sözel olarak verilen eğitimden ziyade aktif katıldıklarında daha iyi

öğrenirler: Herhangi bir sözlü açıklama yoluyla öğrenilmesi oldukça yüksek düzeyde ve güç bir beceridir. Öğrenme biçimleri teorisi insanların, tercih ettikleri farklı öğrenme tarzlarından söz etmektedir. Bazıları işiterek, bazıları dokunarak, bazıları ise hissederek ve dokunarak öğrenirler.

5. Çocuklar aktif olarak katıldıklarında ve ilgi duyduklarında daha iyi öğrenirler:

Motivasyon öğrenmenin ön şartlarından biridir. Ailelerin ve öğretmenin ilk görevi çocukta ilgi uyandırmak yani öğrenmeye istekli kılmaktır.

6. Çocukların nitelikli ve kapsamlı çalışmalar yapabilmeleri için zamana ve

mekâna ihtiyaçları vardır: Çocuğun rahat hareket edebileceği, çeşitli deneyimlerde bulunabileceği, meraklarını giderebileceği, zengin bir uyaranı içeren mekâna ve çalışmalarını tamamlamaları, sonuçlarını değerlendirebilmeleri için zamana ihtiyaçları vardır. Öğretmenin başlangıç noktası çocukların yapamadıkları değil, yapabildikleri olmalıdır: Bunun için iki neden vardır. Birincisi, öğrenme sırasında kazandıkları güvenin önemi. İkincisi ise „Readiness‟ hazırlık kavramı ile ilgilidir. Çocuklar yürümeyi ve konuşmayı buna hazır oldukları zaman öğrenirler. Bu nedenle çocukları hazır olmadan zorlamak yanlıştır.

7. Oyun ve karşılıklı konuşma, çocuklar için kendileri, başkaları ve çevrelerindeki

dünya hakkında bilgi sahibi olabilecekleri en temel yöntemdir: Oyun çocuğun işidir. Soru sorma sağlıklı gelişmenin en iyi göstergesidir. Çocuklar oynama ve konuşma konusunda cesaretlendirilmezler ise erken yaştaki öğrenmeleri engellenmese bile geciktirilebilir.

(30)

8. Kendi kendilerine düşünme konusunda desteklenen çocuklar daha çok

bağımsız hareket ederler: Bebekler yardımla ya da yardımsız olarak öğrenirler, ancak cesaretlendirilir ve desteklenirler ise çok daha iyi öğrenirler. Bu nedenle eğitimin amacı genç insanları; olgun, bağımsız ve otonom öğrenmeye hazırlamaktır.

9. Yetişkinlerle ve diğer çocuklarla kurduğu ilişkiler çocukların gelişimlerinin

odak noktasını oluşturur: Çocuğun ilişkide bulunduğu kişi sayısının artması oranında daha iyi ve zengin uyaranlarla karşılaşır ve böylece öğrenme olanakları artar.

2.1.4. Okul Öncesi Eğitim DüĢüncesinin Temelleri

Çağdaş eğitim düşüncesinin temellerinin 16. Yüzyılda ortaya çıktığı kabul edilir. Çocuklara okuma yazma öğretme işinde düzenli okullaşmanın üzerinde duran ise Martin Luther‟dir. 16. ve 18. Yüzyıllar arasında Amos Comenius (1592-1661), John Locke (1632-1704), Jean Jacques Rousseau (1712-1778) çocuk eğitiminde bugün gelinen “Çocuğa saygılı, onun özelliklerine uygun eğitim” anlayışının öncüleri sayılırlar. Bununla birlikte Geçmişten günümüze; Eflatun (MÖ 427-347), Johann Heinrick Pestalozzi (1746-1827), Friedrich Wilhelm August Froebel (1782-1851), Maria Montessori (1870-1952), John Dewey (1859-1952), Lev Semyonovich Vygotsky (1896-1934), Jean Piaget (1896-1980) gibi eğitimciler okul öncesi eğitimin çocuğun gelişimine ve eğitimine katkıları hakkında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.

Eflatun, yetişkinin çocuğu aşırı engellemesinin onun gelişimine olumsuz etkisi olacağı, çocuğu şımartmanın en basit sorunlar karşısında kolayca sarsılan, ürkek kişilik gelişimine sebep olacağını, sert bir yöntemle çocuğu eğitmenin de onları sessiz, ruhsuz, kendine güveni olmayan ve başı eğik yapacağını ifade eder (Sevinç, 2005).

Amos Comenius 17. yüzyılın en önemli düşünürlerindendir. Comenius, erken çocukluk döneminde en iyi öğrenmenin duyular yoluyla olduğunu belirtir. İlk çocukluk yıllarında somut ve duyulara bağlı bir eğitimin gerekliliğini savunur. Didoctia Magna (Büyük Didaktika) adlı eserinde eğitimle ilgili görüşlerini ortaya koyar. Çocukların eğitiminde görsel unsur olarak resimlerin önemin belirten, bu

(31)

çerçevede Resimlerle Dünya adlı ilk resimli çocuk kitabını yazan resimler yardımıyla çocuğun nesneleri öğrenmesini sağlayan ve bunu eğitim sürecinde ilk uygulayan kişi Amos Comenius‟tur (Morrison, 2011).

John Locke‟un erken çocukluk eğitimi ile ilgili en temel görüşü “Boş Levha” teorisidir. Bu teoriye göre Locke, insan zihninin doğuştan boş olduğunu ve bütün bilgilerin dışarıdan gelen bir takım etkilerin sonucu oluştuğunu söyler. Çocuğun gelişiminde çevre şartlarının oldukça önemli olduğunu savunur. Eğitimin amacının çocuğa iyi bir çevre hazırlamak ve onun iyi tecrübeler edinmesini sağlamak olduğunu söyler (Morrison, 2011).Her bir çocuğun tek, özel ve değerli olduğunu ve gelişimsel gereksinimlerinin de yetişkinler tarafından tanınması gerektiğini ifade eder. Bununla birlikte çocukların yetişkinlerin kesin çizgilerle yönlendirilmesine gereksinim duyduğunu belirtir (Sevinç, 2005). Locke, bir eğitimci olmadığı halde eğitim alanında da büyük yankı uyandıran, hem ilköğretim hem de ortaöğretimde, kabul gören davranışçı yaklaşımın alt yapısını oluşturması açısından fikirlerinin eğitimde etkileri büyüktür (Erdiller, 2010).

Jean Jacques Rousseau‟ya göre doğayla uyumlu eğitim; mutluluk, doğaçlama, meraklılık gibi çocuklara has özellikleri destekler. Rousseau‟ya göre aileler ve öğretmenler çocukların doğal yeteneklerine göre gelişmelerine imkân vermeli, toplumun kötü etkilerine karşı koymalı, aşırı korumacı bir tutum izleyerek çocukların gelişimlerine müdahale etmemeli zorlama eğitim anlayışı dışında yöntemler izlemelidir (Erdiller, 2010). Rousseau‟nun o zamana kadar eğitim konusunda kabul edilenlerin tam aksinin yapılmasını öngören, çocuğu eğitimin odak noktası olarak kabul eden çocuk merkezli eğitim yaklaşımı, aralarında bazı farklılıkların bulunmasına rağmen kendisini izleyen Pestalozzi, Froebel, Montessori gibi eğitimciler tarafından benimsenmiştir (Oktay, 2007).

Johann Heinrick Pestalozzi, Rousseau‟dan çok etkilenen düşünürlerden biridir. Çocuğun doğasına uygun yöntemlerin izlenmesi gerektiği görüşünü savunur. Pestalozzi‟ye göre çocuk bir bütündür ve çocuğu çevresine uyum sağlayacak şekilde hayata hazırlamak, mutlu ve huzurlu bir ortamda eğitimine devam etmek son derece önemlidir. Pestalozzi‟ye göre eğitim izlenimlere bağlı olarak gerçekleştirilmelidir ve çocukların gerçek potansiyellerine ulaşılabilmesi duyusal deneyimler aracılığıyla mümkün olabilir. Birçok kavramın öğrenilmesinde en iyi yolun sayma, ölçme,

(32)

hissetme ve dokunma için kullanılabilecek manipülatifler olduğunu ileri sürer. En iyi öğretmenleri konuları öğretenler değil, öğrencilere öğretenler olduğunu ifade eder (Erdiller, 2010).

Pestalozzi en iyi eğitimcinin anneler olduğunu düşünür. Anne ve çocuk arasında sevgiye dayalı olarak kurulan ilişkide çocuğu eğiten anne, aynı zamanda çocukta kurduğu etkileşim sonucunda kendini de eğittiğini ifade eder (Oktay, 2007). Pestalozzi‟nin bütün söyledikleri bugün de okul öncesi eğitimde göz önünde bulundurulan temel prensipler olarak kabul edilebilir.

Erken çocukluk eğitimine büyük etkisi olan kişilerden biri Friedrich Wilhelm August Froebel‟dir (1782-1852). Froebel Avrupa'da okul öncesi eğitimin öncüsü ve fikir mimarı olarak gösterilir (Oktay, 2007). Anaokulu kavramını ilk ortaya atan Froebel, çocuklara ilişkin eğitim programları ve yöntemleri oluşturma üzerinde çalışmış, 1800‟lü yılların başında Almanya‟da Kindergarten isimli ilk anaokulunu kurar (Gargiulo and Kilgo, 2004). Froebel çocuk doğasını, doğal olarak iyi, güzel ve bütün olarak kabul eder. Froebel‟e göre eğitim, bütün özellikleri korumalı ve beslemelidir. Çocukların nesneleri eline alarak, şekillerini incelemeleri gerektiği ifade ederek, bunun matematiksel kavramları geliştireceğine inanır. Bununla birlikte oyunun okul öncesi eğitimde önemli bir yeri olduğunu söyler ve çocuğu bir bütün olarak algılarken; fiziksel, ruhsal, zihinsel yönleri üzerinde durur (Sevinç, 2005). Froebel çocuk gelişimi hakkındaki görüşleri ile hem bir teori ortaya koyar, hem de bunun okul öncesi dönemdeki çocuğa nasıl uygulanacağını örneklerle ifade eder. Özellikle Almanya, Amerika, İngiltere gibi ülkelerde okul öncesi eğitimin eğitim sistemi içinde ele alınmasında ve uygulanmasında Froebel‟in ve öğrencilerinin çok büyük katkıları olmuştur (Oktay, 2007).

John Dewey, Amerika‟da çocuk merkezli eğitim anlayışının hâkim olduğu yaklaşımla eğitimde ilerici görüşün öncüsüdür. Rousseau‟nun eğitim felsefesini yansıtan bu anlayış, çocuğun el becerilerine yönelik etkinliklere yer verilmesini ve çocuğun yaparak, yaşayarak öğrenmeyi gerçekleştirebilecek ortamlarda bulunması gerektirdiğini savunur (Sevinç, 2005). Dewey‟in görüşleri doğrultusunda hazırlanan bir sınıfta; koşma, zıplama ve çevrelerindeki materyallerle etkileşime girme gibi

(33)

fiziksel aktiviteler; araç gereçlerin kullanımı; düşünsel uğraşılar ve sosyal etkileşim ön planda olmalıdır (Erdiller, 2010).

Okul öncesi eğitim için önemli düşünürlerinden biri de Maria Montessori‟dir. İtalyan tıp doktoru olan, Maria Montessori (1870-1952), okul öncesi eğitime büyük katkılarda bulunur. Uzmanlık çalışmalarında, zihinsel olarak geri kalmış çocuklarla ilgilenir ve uyguladığı yöntemlerle büyük gelişmeler elde eder. Montessori, aynı yöntemlerle, normal çocukların gelişiminde de istenilen doğrultuda daha iyi sonuçlar alınabileceğini savunur. Montessori, pratik ve teoriği birleştirerek öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrenmelerine fırsat tanınacak bir ortam kurmayı planlamıştır (Oğuzkan ve Oral, 2003). İtalya‟da Çocuk Evi adlı eğitim kurumu açarak eğitim öğretim faaliyetlerine başlar. Montessori, çocuğun kendi öğretmeni olduğunu kabul eder. Gözlemleri yoluyla geliştirdiği fikirler çocuk eğitiminde bir devrim niteliği taşır. Montessori‟nin hedefi çocuğun gelişiminin bir bütün olarak ele alındığı bir eğitimdir ve felsefesi “bana tek başına yapabilmem için yardım et”, “El aklın aracıdır” biçiminde özetlenebilir. Bu süreçte sorumluluk paylaşılır, iki arkadaş birlikte bir şeyler oluşturabilmek için bir araya gelirler (Sevinç, 2005).

Montessori yöntemini oluşturan başlıca ilkeler vardır ve bunlar onun düşünce ve uygulamalarının sentezini oluşturur. Onun yönteminin temel ilkeleri vardır. Montessori‟ye göre temel öncelik çocuğa saygıdır. Çocukların öğrenmesinin yetişkinlerin öğrenmesinden yapısal olarak farklı olduğunu ve çocukların zihinlerinin tıpkı bir süngerin sıvıyı emmesi gibi emici akla sahip olduğunu ifade eder ve çocukların belirli davranışlara karşı daha duyarlı oldukları ve belli başlı becerileri öğrendikleri hassas dönemlerin var olduğunu belirtir (Erdiller, 2010). Montessori‟ye göre üç ana gelişme boyutu önemlidir bunlar; hareket gelişimi, duyuların gelişimi ve dil gelişimidir (Oktay, 2007).

Lev Semyonovich Vygotsky‟nin okul öncesi eğitim ile ilgili önemli görüşleri vardır. Vygotsky‟e göre 2 yaşına kadar çocuğun bilişsel gelişiminde doğal çizgi hâkimdir, ama daha sonra doğal çizgi yerini kültürel çizgiye bırakır. Çocuk zihni sadece kendi keşiflerinin sonucu değildir, çevreden edindiği bilgi ve kavramsal âletler zihinsel gelişmesine büyük kolaylıklar sağlar. Vygotsky sadece bireyin gelişimini değil, bu gelişimin bağlı olduğu sosyal ve kültürel dokunun da önemli

(34)

olduğunu belirtir. Kişilerdeki yaratıcı süreç, sosyal-tarihi çevreye bağımlıdır düşüncesini ortaya koyar (Ardichvili, 2001). Vygotsky‟e göre yetişkinin çocuğun bilgiyi içselleştirmesine bilgiyi kazanmasına yardım edebilmesi için iki noktayı belirlemesi gerekir. Bunlardan birincisi, çocuğun herhangi bir yetişkinin yardımı olmadan, bağımsız olarak kendi kendine sağlayabileceği gelişim düzeyini belirlemektir. İkincisi ise, bir yetişkinin rehberliğinde çalıştığında gösterebileceği potansiyel gelişim düzeyini belirlemektir (Bayhan ve Artan, 2007). Vygotsky‟e göre çocuk tek başına öğrenebileceğinden daha fazlasını yakınsak gelişim alanıyla ortaklık yaparak işbirlikçi öğrenme yoluyla etkili öğrenebilir. Bir konuyu öğrenmede sorun yaşayan Örneğin; çarpım tablosu, yanına bu konuyu iyi bilen bir çocuğu bırakarak birlikte (işbirlikçi) çalışmaları sağlanırsa öğrenme daha güçlü olur (Oktay, 2007).

Jean Piaget modern eğitim anlayışın son derece önemli bir bilim adamıdır. Piaget için yaşantının boyutları ve kavram, yansıma ve davranış yetişkin düşüncesinin gelişimi için temel oluşturur. Bebeklikten yetişkinliğe somut bir olağanüstü dünya görüşünden soyut bir yapıya, aktif bir benmerkezci görüşten yansıtıcı bir içselleştirilmiş bilgi moduna ilerler (Peker, 2003). Piaget‟e göre bebekler, şemaları adapte ve organize ederek bir gelişme kaydederler. Bu gelişme onları bir aşamalar düzeni içine götürür. Her bir aşama daha önceki ilerlemeden kaynaklanır ve her aşamada önceki aşamalarda gelişen zihinsel yapıları birleştirir (Bayhan ve Artan, 2007). Piaget, çalışmaları sonucunda bilişsel gelişim kuramını ortaya koyar. Bu kurama göre bilişsel gelişim; refleks düzeyindeki tepkilerden yetişkin bir insanın tepkilerine ve düşünce düzeyine varan zamana kadar geçen, birbirini izleyen ve etkileyen dönemleri ifade eder (Oktay, 2007).

2.1.5. Dünyada Okul Öncesi Eğitim

Okul öncesi eğitim tarihi MÖ 400‟lü yıllara kadar dayanır. Antik Yunan dönemi ile ilgili olarak Eflatunun “Protgoros” adlı eserinde okul öncesi eğitim ile ilgili bilgiler bulunur. Eflatunla birlikte antik roma devri düşünürlerinden Seneca zihinsel eğitime çok erken yaşlarda başlanmasını, zihnin çalışarak hem paslanmayacağını hem de çok çalışmaktan yıpranmayacağını ifade eder (Poyraz ve Dere, 2006). Dünyada okul öncesi eğitime geniş anlamda 1620 yılında Amerika

(35)

Birleşik Devletleri‟nde, 1640 yılında da Avrupa‟da özellikle Fransa, İngiltere, Almanya, Hollanda ve Belçika‟da yer verilmeye başlanır (Gülaçtı, 2010). Zaman içinde şekillenen okul öncesi eğitim değişik yaklaşımlarla uygulanmaktadır.

Bu yaklaşımlar;

David Weikart tarafından 1962 yılında geliştirilen, ABD ve pek çok Avrupa ülkesinde yaygın biçimde uygulanan, çocuğun kendi kendine yapıp bunu uygulamaya koyması ve sonuçlarını değerlendirmesini temel alan High/Scope yaklaşımı,

İlk olarak yaz okulu projesiyle başlayan, gücün yalnızca belli kesimlere ait olmaması, azınlıkların da korunması gerektiği düşüncesiyle oluşturulup okul öncesi dönem çocuklarının ve ailelerinin hem eğitimi hem de bakımı hedeflenen Head Start yaklaşımı (Şahin, 2010),

1970 yıllarında İtalya‟da ortaya çıkan; Basmakalıp, eski ve katı kurallar, güncelliğini yitirmiş kavramlar, yetişkinlerce benimsenmiş ancak anlaşılması ve kavranması zor, geçerliliğini kaybetmiş davranış ve tutumlar, geleneksel eğitim metotları dışında çocuklara kendini ifade etme, dünyayı değerlendirme özgürlüğü tanıyan Reggio Emilia yaklaşımı,

20. Yüzyılın başlarında İtalya‟da ortaya çıkan ve çocuklara; araştırma, deneme, hata yapma ve hatalarını kendi kendilerine düzeltmeleri için fırsatlar tanınmasını ön plana çıkartan Montessori yaklaşımı (Temel, 2005),

John Dewey‟in görüşlerinde etkilenerek ortaya çıkan ve okul ortamının çocuğun ruh sağlığını destekleyici nitelikte olmasını, çocuğun çevreyle etkileşimi sonucunda gelişiminin desteklenmesini, çocuğun; birey, arkadaş, vatandaş olarak; değerinin öneminin ortaya konulduğu Bank Street yaklaşımı (Şahin, 2010) biçiminde ifade edilir.

Günümüzde bazı ülkeler okul öncesi eğitim ile çocuğu ilkokula hazırlamayı amaçlayarak başarılı bir ilköğretim için gerekli bilgi ve becerileri kazandırmaya çalışırken, bazı ülkeler; çocuğun toplumsallaşmayı öğrenmesini ve iyi alışkanlıklar kazanabilmesi sağlamak; bazı ülkeler de okul öncesi eğitim ile bir yandan çalışan kadınların çocuklarının bakım problemlerini giderirken, diğer yandan da ülkenin temel yönetim ve hayat prensiplerini çocuğa erkenden öğretmeyi hedef alır (Aral vd., 2002).

(36)

Okul öncesi eğitim günümüzde özellikle Avrupa ve Amerika‟da ülkemize oranla çok daha yüksek çağ nüfusunu içine alacak şekilde verilir. 2010 verilerine göre bazı ülkelerdeki çağ nüfusunun okul öncesi eğitime dâhil olma oranı; Avusturya‟da % 88.5, Belçika‟da % 99, Bulgaristan‟da % 88, Çek Cumhuriyetinde % 92, Estonya‟da % 70.8, Finlandiya‟da % 99, Almanya‟da % 91.2, Macaristan % 85, İrlanda‟ % 72.6, İtalya‟da % 97, Litvanya‟da % 74, Malta‟da % 98, Hollanda‟da % 99, Norveç‟te % 96, Polonya‟da % 94.5, Slovakya‟da % 85.9, Slovenya‟da % 80, İspanya‟da % 98.7, İsviçre‟de % 95 seviyelerindedir. Ülkemizde ise bu oran % 42.9‟dur (EACEA, 2011).

2.1.6. Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim

Türkiye‟de okul öncesi eğitimin gelişimi iki dönem içinde ele alınır (Oktay, 2007)

 İmparatorluk Dönemi

 Cumhuriyet Dönemi

İmparatorluk döneminde Fatih Sultan Mehmet zamanında açılan Sıbyan Mektepleri okul öncesi eğitim kurumlarının başlangıcı olarak kabul edilir. Sıbyan Mektepleri veya daha yaygın adıyla Mahalle Mektepleri o dönemde Kuran okumayı, hesap yapmayı, biraz da yazmayı öğreten ilköğretim kurumlarıdır (Oktay, 2007). Okul öncesi eğitim kurumlarının, İmparatorluğun çeşitli illerinde açılmaya başlanması II. Meşrutiyet‟in hemen öncesindeki dönemlere rastlar. 1860‟lardan itibaren eğitimciler, yazarlar ailenin ve okulun eğitim görevleri üzerinde geleneksel görüşlerden farklı düşünceler savunurlar (Akyüz, 1991).

23 Temmuz 1908‟den önce bazı illerde, bu tarihten sonra da İstanbul‟da özel ana mektepleri açılır. Fakat resmi ana mekteplerinin açılışı Balkan Savaşları‟ndan sonra yaygınlaşmaya başlar. Ünlü eğitimci Satı Bey İstanbul Beyazıt‟ta özel bir çocuk yuvası açar. Bu anaokulu kısa zamanda İstanbul‟daki zengin ailelerin okulu haline gelir. Okulda Pestalozzi, Froebel, Montessori gibi ünlü eğitimcilerin görüşleri ışığında ödüller vererek her türlü maddi cezadan uzak bir eğitim ortamı yaratarak, her bir çocuğa ayrı ayrı özen gösterilerek eğitim verilir (Oktay, 2007).

1880 tarihinden önce bazı illerde, bu tarihten sonra da İstanbul‟da özel ana mekteplerinin açılır (Oktay, 2007). Ancak Osmanlı İmparatorluğu döneminde

(37)

anaokullarının örgütsel kuruluşunun Tedrisat-ı İbtidaiyye Kanunu‟na dayanarak formal eğitim sisteminde yer aldığı görülür (Koçer, 1995). 1912-1913 Balkan Savaşları bu çalışmaları büyük ölçüde engeller, ancak yine de 1913-1917 yılları arasında İmparatorluk sınırları içerisinde resmi anaokulları açılır. Bu dönemde gerek özel gerek resmi anaokullarının en büyük sorunu, uygulanan eğitim yöntemleri -Froebel yöntemi bunlar içerisinde öne çıkar- ve buna göre yetişmiş öğretmen bulmadaki zorluktur. 1914 yılında eğitim bakanlığı bütçesi düzenlenirken Çocuk Bahçesi denilen mekteplerin açılması için bütçeye ödenek konur ve o yıl 10 okulun açılması planlanır (Oktay, 2007).

Anaokullarının ilk programları ve uygulamalarına ilişkin 1914 tarihli belge ve temel özellikleri şu şekildedir;

a. Anaokullarına ilişkin çağdaş eğitim görüşleri açısından düzenlenir. Belgede

anaokullarının bir öğretim yeri değil, eğitim, hayat ve hareket yeri olduğu belirtilir.

b. Belge hazırlanırken geniş ölçüde, Maria Montessori‟den ilham alınır.

c. Anaokullarının derslerini ve uygulamalarını ilk kez son derece ayrıntılı olarak

belirlendiği görülür.

d. 1914 tarihli belge eğitimimize ilk kez, anaokulu düzeyinde drama

etkinliklerinin ilk uygulamalarını da getirir.

25 Ekim 1925 tarihli genelge ile eğitim etkinliklerinde her türlü önceliğin ilköğretime kaydırılmasına ilişkin Bakanlık görüşünün valiliklere bildirilir, bunun üzerine valiliklerde daha önce açılan okul öncesi eğitim kurumlarının kapatılır, okul öncesi eğitimin ailelerin ve yerel yönetimlerin sorumluluğunda kaldığı okul öncesi eğitim kurumlarının sayısında ilerleme olmadığı görülür (Oktay, 2007).

1927-1928 Öğretim yılında Ankara‟da öğretim süresi iki yıl olan Ana Öğretmen Okulu açılır. 1930-1931 Öğretim yılında bu okul İstanbul Kız Öğretmen Okulu‟na nakledilir. 1933 yılına kadar faaliyet gösteren bu okul da kapatılır (Başal, 2005). 1938'de, Mesleki ve Teknik Öğretimi çerçevesine kırsal kesimde yaşayan kadınlar için Köy Kadınları Gezici Kursları uygulamasına gidilir. Bu kurs etkinlikleri içinde de anne çocuk sağlığı, çocuk gelişimi ve eğitimi derslerine yer verilir (Oğuzkan ve Oral, 2003).

(38)

1942 yılında yürürlüğe giren “İşçilerin Sağlığını Koruma Nizamnamesi”, 6972 Sayılı “Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu” gibi çeşitli yasaların ilgili maddeleri hükmünce İstanbul‟da ve bazı büyük şehirlerde belediyeler, bazı işyeri ve kurumlar tarafından çocuk yuvaları açılır (Oktay, 2007). 1949‟da IV. Milli Eğitim Şûrası‟nda aile eğitim üzerinde durulması, ailede demokratik eğitimin uygulanması için çeşitli yöntemlerden yararlanılması gereği alınan tavsiye kararları doğrultusunda; 1952 yılında hazırlanan Ana Okulları Program ve Yönetmeliği ile Ana Okullarına Öğretmen Yetiştirme Geçici Yönetmeliği ve Ana Okulları Yönetmeliği‟nin yayınlanması okul öncesi eğitimin önemini geniş ölçüde belirlenir. 1953‟deki V. Milli Eğitim Şûrası‟nda okul öncesi eğitim kurumlarının açılmasına yönelik mahalli ve özel, kamu kurum ve kuruluşlarının yardım ve teşebbüslerine Milli Eğitim Bakanlığının gerekli yardım ve desteği sağlayacağının belirtilir (Özalp ve Ataünal, 1977).

1961 yılında İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile okul öncesi eğitim kurumları, ilköğretim kurumları içinde isteğe bağlı bir eğitim alanı olarak yer alır (Oğuzkan ve Oral, 2003). 1962 yılında gerçekleştirilen VII. Milli Eğitim Şurasında okul öncesi eğitim üzerinde önemle durulur, ilköğretim komitesi raporu ve 10 yıllık planda okul öncesi eğitimi bölümünde önemli hususlara değinilir. 1963-1964 yıllarında Kız Meslek Liselerin de anaokulu öğretmeni yetiştirmek amacıyla çocuk gelişimi ve eğitimi bölümü açılır. Bu bölüm meslek eğitim yanı sıra öğretmenlik formasyonu veren derslerle takviye edilir (Poyraz ve Dere, 2006). 1977‟de İlköğretim Genel Müdürlüğünde Okul Öncesi Şubesi kurularak okul öncesi eğitimle ilgili hizmetler bu şube tarafından yürütülmeye başlanır. 1978 yılında Ankara‟da UNESCO Türkiye Milli Komisyonu‟nun düzenlediği “Okul Öncesi Eğitim Semineri” ile ulusal ve uluslararası düzeyde okul öncesi eğitimin önemi dile getirilir. Bu bilimsel toplantı süratle uygulamada beklenen etkiyi gösterir (Oktay, 2007).

1981 yılında X. Milli Eğitim Şûrası‟nın Türk Milli Eğitimini ve okul öncesi eğitimi bir sistem içerisinde ele alan ve bir plana bağlayan kararları doğrultusunda: Anasınıflarının başlangıçta zorunlu olmayan ancak zamanla zorunlu kılınacak bir düzeyde ele alınması, uygulanacak programlara uygun oyun ve öğretim materyallerinin geliştirilmesi, okul öncesi çağ nüfusu çocukları ve ebeveynler için kaynak materyallerin hazırlanması, okul öncesi çağı çocukları için Öğrenci Gelişme

Şekil

Tablo  3‟deki  t-testi  sonuçları  incelendiğinde;  araştırmaya  katılan  deney  ve  kontrol  grubu  çocuklarının  ön  test  sonuçlarına  göre  zaman  ve  mekân  kavramlarına  yönelik  başarı  düzeylerinde  anlamlı  bir  fark  bulunmadığı  görülmektedir  (
Tablo  4‟deki  t-testi  sonuçları  incelendiğinde;  araştırmaya  katılan  deney  ve  kontrol  grubu çocuklarının  son  test  sonuçlarına göre zaman ve mekân kavramlarına  yönelik başarı düzeylerinde  yüksek derecede anlamlı fark bulunduğu görülmektedir  (t
Tablo  5‟deki  t-testi  sonuçları  incelendiğinde;  araştırmaya  katılan  deney  grubu  çocuklarının zaman ve  mekân kavramlarına  yönelik erişi  düzeylerinde  anlamlı fark  bulunduğu  görülmektedir  (t=-53,147,  p<,05)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmanın amacı, Güzel Sanatlar Eğitimi bölümünde okuyan müzik ve resim öğrencilerinin sanat okuryazarlığını düzeylerini belirlemek,

Special case: societal bene fit is a linear function of expected sales In this subsection, we analyze Model JM-SLP for a speci fic objective function of the central authority and

We made focal field measurements of double-sided split-step dual-aspheric mm-wave Fresnel lenses designed for produc- ing well-shaped Gaussian beams in the focal domain.. Two

By deriving some bounds on the achievable sum-rate of ZigZag decoding for non-unit gain channels with imperfect CSI, we show that the performance of ZigZag decoding approaches that

Eğitimde demokrasinin yerleşebilmesine ilişkin bu araştırmada ulaşılabilen en kritik öneri, ‘eğitimde demokrasi eğitiminin istenen düzeye gelebilmesi için

Dilek-şart kipleri yeni Türkçede eğilim kiplerinden sayılırlar. Birleşik şart kiplerinin yani şart tarzının oluşması sonucu olağan şart cümlesi onlarla yapılır

Bu araştırma okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 5-6 yaş grubu çocukların annelerinin çocuk yetiştirme tutumları, okul öncesi eğitim öğretmenlerinin

Sonuç olarak, üç farklı ligand ve bu üç ligandın Fe(III), Cr(III) saldeta ve salpy kompleksleri izole edildi, ayrıca elde edilen bileşiklerin elementel