• Sonuç bulunamadı

[Mimar Sinan Yılı nedeniyle Doğan Kuban ve Aptullah Kuran ile yapılan söyleşi]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Mimar Sinan Yılı nedeniyle Doğan Kuban ve Aptullah Kuran ile yapılan söyleşi]"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m m - r r ^ ) 0 8 f c b b

M İM AR SIN A N

Y ILI

SONA ERERKEN...

Ünlü Türk mimarı Sinan’ın ölümünün 400.

yılına rastlayan 1988, Kültür ve Turizm Ba­

kanlığımca SİNAN YILI olarak ilan edildi. Ta­

sarlanan etkinliklerin bir kısmı Türkiye’de

ve yurt dışında gerçekleştirildi. Sinan yılı ile

ilgili olarak yapılanlar ve Mim ar Sinan konu­

sunda, bu alanda değerli çalışmaları bulu­

nan iki bilim adamı, prof. Dr.Aptullah Kuran

ve Prof. Doğan Kubân ile STATUS için

ko-Bu röportajlar için ön

hazırlık yaparken, Sinan yılı için çalışma komitelerinin ■ kararlaştırdığı etkinliklerden yurt dışında 15 konferans, 3 sergi, 2 sempozyum,

Türkiye'de 6-7 yayın, 3 TV filmi ile 7 sempozyumun gerçekleştirildiğini, ayrıca Sinan’la ilgili müzik ve tiyatro yapıtları üretildiğim gördük.

Bu etkinlikler ünlü Türk mimarını dünyaya tanıtmak için yeterli değildi. Bir yılda büyük başarılar eld e ed ilem eyeceği, Mimar Sinan’ın dünya

kamuoyunda hakettiği önem ve d e ğ e re kavuşturulması için yapılacak tanıtım ve „ restorasyon çalışmalarının uzun bir zaman dilimine

kuşkusuz. Am a Sinan’ın ünlü yapılarında Doç. Dr. Reha Günay'm STATUS için çektiği fotoğraflarda göreceğin iz bakımsızlığa Sinan yılında bile el sürmemenin nedeni kolay kolay anlaşılamaz.

Görüldüğü kadarıyla Sinan Yılı, törenlerle ve

konuşmalarla geçmiş, ama İstanbul Belediyesi'nin

karşısındaki güzelim Şehzade Camii’nin girişini çöplerden tem izlem ek bile kimsenin aklına gelmemiştir. Sinan'ın eserlerine sahip çıkmadıkça, onların eski görkem li

çehrelerine kavuşması sağlanmadıkça, koca mimarı dünyaya nasıl kabul

ettirebiliriz.?

nuştuk.

Prof. Dr. Aptullah Kuran

Prof. Doğan Kuban

(2)

M im a r S in an Yılı n e d e n iy le

P ro f. D o ğ a n K u b a n ile

y a p ıla n söyleşi.

29.6.1988

S O R U Mimar Sinan yılı nedeniyle ne gibi çalışmalar yapıldı?

CEVAP Sinan'ın anısına

yapılan etkinlikler sayı olarak çok fazla. Fakat kanımca bir tek ciddi çalışmaya başlandı: bu konu ile ilgili olarak Kültür ve Turizm

Bakanlığı' nda bir komite kuruldu. O zamanki Müsteşar Prof. Oluş Arık başkanlığında toplanan komite Sinan’la ilgili bilimsel bir kitap hazırlanmasını kararlaştırdı. Kitabın amacı Sinan olayını bilimsel ve tarihi boyutlarıyla ve şimdiye kadar yapılmış ciddi araştırmalara

dayanarak ortaya koymaktı. Bu nedenle kitapla ilgili bir program yapıldı. Bu kitabın yazılması işini de hemen hemen bütün üniversitelerin belli başlı uzmanları üstlendiler. Birçok öğretim üyesi kitap için ciddi makaleler yazdı. Bu arada ben de 85 sayfalık bir makale verdim. Sinan sanatının evrensel boyutunu konu alan bü makale Amerika'da yayınlanan bir makalenin daha da genişletilmiş şekli idi. Fakat Bakanlık kitabı yayınlamaktan vazgeçerek tüm dokümanları Vakıflar Genel

Müdürlüğü'ne devretti. Vakıflar Gn. Md. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan kitabın Vakıflar tarafından basılmasına ilişkin bir toplantı yaparak bir editör saptadı. Burada ciddi makaleler yer alıyor sanıyorum ve hepsi Türkçe.

Toplantılara gelince: Geçen yıl üniversitemizde bilimsel bir toplantı yapıldı. O da Sinan yılı kutlamaları çerçevesinde organize edilmişti. Aynca Topkapı Sarayı'nda da Sinan'la ilgili bir toplantı yapıldı. Ankara'da bir seminer yapıldı, sonbaharda bir sempozyum daha var. İtalya’da ise Temmuz ayında Sinan konulu bir toplantı

düzenlendi. Aralık ayında da Paris'de Sorbonne'da bir sempozyum yapılacak.

___ Sinan Türk tarihi için önemli bir kişidir. Geçmişimize

baktığımızda Evliya Çelebi, Kâtip Çelebi ve Piri Reis gibi isimlerden başka, şair olsun, edebiyatçı olsun, düşünür olsun dünyaca bilmen büyük bir ada rastlıyamıyoruz. Kısaca, bizim dünya kültürüne katkısı olan adamımız pek yok. Kültür tarihi içinde sadece Sinan, hem çok güçlü bir dönemin fiziksel görüntüsünün yaratıcısı, hem de gerçekten büyük bir sanatçı olarak evrensel bir düzeyde aşağı yukarı Türk kültürünü tek başına temsil ediyor. Onu tanıtacak çalışmalar temeldir, merasimler değil.

mu?

Batı Sinan’ı yeterince biliyor

Hayır. Ama öğrendiği bildiği zaman da yadsıyamıyacağı kadar büyük bir sanatçıdır.

Büyüklüğünü siz hangi kriterlere bağlıyorsunuz?

Sizin bu konudaki

görüşünüz nedir? Bir Mimar Sinan yılı kutlamasının çerçevesi ne olmalıdır?

Büyüklüğü şurada. Dünya mimarlık tarihinin en önemli boyutu mühendislikle bütünleşen büyük mekân yapılarıdır. Büyük mekân yapılarının da ana teması

kubbelerdir. Endüstri döneminden önce insanlar en büyük mekân örtme elemanı olarak kubbe kullanmışlardır. Kubbeli yapının mimari üslupların oluşmasında önemli bir rolü vardır. İslam dünyasında, Roma ve Bizans'ta, Rönesans'ta ve 20. yüzyıla gelene değin kubbeli yapı anıtsal

mimarinin en önemli öğesidir. Kısaca, büyük üslup belirleyicisidir. Osmanlı da özgün üslubunu

kubbeli yapıyla belirlemiştir. Gerek mekânsal tasarım, gerek kubbenin özel statüsü yönünden tamamen kendine özgü bir dönemdir. Geçmişle yakınlaştığı tek yapı Ayasofya’dır. Kuşkusuz, Ayasofya bir g eç Roma yapısıdır ve Bizans'ta devam etmez. Ayasofya kendi içinde biter. O temayı

geliştirip, Ayasofya’da var olmayan, tek kubbenin egem en olduğu bir iç mekân üslubu yaratmak temelde, Sinan dönemine aittir. Ondan önce de kubbeli mekân gelişmiştir fakat

MİMAR SINAN

YILI

SONA

h & S t y b

ERERKEN...

kubbenin tüm potansiyelini kullanarak gerçekten özgün bir mimarı üsluba erişme Sinan’ın elinde olmuştur. Bu yapı

potansiyelini özgün bir üslubun anahtarı olarak geliştiren ve bunu dünyanın en güçlü

imparatorluklarından birinin başmımarı olarak temsil eden bir sanatçı kuşkusuz önemli biri olur. Sinan bu ününü yaşamından sonra da korumuştur. Dünyada Sinan’dan başka üzerinde bu kadar araştırma yapılmış bir İslam sanatçısı

bilmiyorum. Sinan’ın evrenselliği ve büyüklüğü konusunda kimsenin şüphesi yoktur. 1982'de yayınlanan Mac Mıllan Encyclopedia of

Archıtects'de Sinan üzerine 10.000 sözcüklü bir makalem var. Ona ayrılan yer, Albertı ve Mıchelangelo kadardır.

E 3 Demek ki Sinan’ı kabul ettirme sorunumuz değil, anlatma sorunumuz olduğunu

söylüyorsunuz?

Q | Evet ama bu sorun içinde Türk kültürünün dünyaya

ulaştırılması ve İslam kültürü içinde erimemesi olayı da var. Bizim bu dönemde, daha önce de

söylediğim gibi büyük bir tarihçimiz, bir edebiyatçımız, bir şairimiz yok. Yalnız sultanlarımız, paşalarımız var. Dolayısıyla bu, evrensel düzeye katılım konusunda cılız bir kültür. Bunu fiziksel alanda kompanse eden mimaridir.

Evrensel mimarinin ortak öğeleri

Süleymaniye Külliyesi, (1557), Şifahane avlusu

(3)

MİMAR SİNAN

YILI

SONA

ERERKEN...

vardır. Önemli olan hiçbir kültürle ortak olmayan özellikler

saptamaktır. Çini ve halıda olduğu gibi. Hat sanatında özgünlük savı zordur, ama çinide özgün bir

Osmanlı üslubu var; Ancak o da 15. ve 16 yüzyıllarda. Yani sanat

açısından evrensel değeri olan ürünlerimiz mimari, hah,kilim ve bir ölçüde çini. Bir de konut

geleneğim iz var. Kesinlikle Türk dönemine ait özgün bir ahşap konut geleneği. Şimdi bunu tanımaya çalışıyoruz. Ama bir taraftan da sorumsuzca yok ediyoruz.

Q Bu durumda olay daha da vahim değil mi? Az biliniyor, iyi tanıtılmamış ve iyi bakılmıyor.

Bakın bilimin bir dili vardır. Sanat tarihinin de öyle. Sanatımız o 'dille dünyaya anlatılmamış. Sadece

övünmek için bir araç olarak kullanılmış. Bu yeterli değil tabii. Bir Kanuni Sultan Süleyman ne kadar büyük olursa olsun onu anlamak için de doğru dürüst tarihsel verilere dayanmak gerekir, Sinan da öyle. O bakımdan Sinan henüz yeteri kadar

değerlendirilmemiştir. Biz bu değerlendirmeyi henüz kendimiz yapmamışız, Batı da yeterince ilgilenmemiş. Kafalarında bazı klişeleşmiş bilgiler ve yargılar var. Bir de Türkiye’nin en büyük mimarı diyerek övündüğümüz Sinan'ın yapılarının durumu kötü, koruma yeterli değil.

K i Sinan yılı nedeniyle bu konuda bir çalışma oldu mu? Programda var mıydı?

H Hiç birşey olmadı.

Vakıfların programında vardı. Hatta bize de Süleymanıye'den sonra en büyük külliye olan ve harap bir halde bulunan Üsküdar'daki Atik Valide Külliyesinin restorasyon projesini yapıp yapamıyacağımızı sordular. Biliyorsunuz bu bina bir süre hapishane idi. Şimdi de içinde İmam Hatip Okulu var. Böyle bir çalışmaya başladıklarını işitmedim.

K İ Türkiye’ de Sinan’ın eserleri etüd edildi mi?

d Edilenler var ama tümel değil. Rölöveleri yok ya da çok yetersiz. Bir kere hangi binanın Sinan'a ait olduğunu kimse bilmiyor. 470 dolayında binanın hangisinin Sinan’a ait olduğunu anlamak için tezkirelerde öyle yazılmış olması yeterli değil. Niçin Sinan’a ait? Sinan’ın yanında

yüzlerce adam çalışmış. Kayıtlar da yeterli değil. Çünkü öyle binalar var ki e ğ er Sinan o binayı

gerçekten yapmışsa, ona kuşkuyla bakmamız gerekebilir. Bu yapıların hepsi etüd edilmediği için, yapının Sinan'a ait neyi içerdiği

söylenemiyor. Çünkü tamir edilen binalann kubbeleri değişir,

pencereleri, dekorasyonu değişir, bu yapılar zaman içinde yaşıyorlar. Bunu incelemek bir sanat tarihi, mimarlık tarihi olayıdır. Türkiye'de bu etüdler yetersizdir.

Süleymaniye’nin bazı sütun başlıkları var ki,ben biliyorum,

1960'dan sonra yapıldı. Şimdi bu Sinan’ın mı, değil mi? Çünkü bu başlıkların tamirden önceki rölöveleri yoktur. Kimse de 16. yüzyılda başlık böyleydi, 17.

yüzyılda böyle diyemiyor. Sonra bu yapıların tam analizleri yok, analizi olmamasının nedeni bir kere bilimsel araştırma için rölöve gerekmesi. Rölöveden sonra da kronolojik restitüsyonlar. Bunlar da Türkiye’de hiç olmadı.

Bu tür araştırmaların yapılması konusunda programa birşey konulmadı mı?

1 3 Programda böyle bir çalışma yer almadı. Zaten bu tip faaliyetler için 1-2 yıl yetmez. Ayrıca yapacak adam da pek fazla değil. Ben Selimiye’yi 4 sene yanında oturarak etüd ettim. Ama henüz kitabını yazamadım. Rölövesi bile tam değil. Aslında bu kadar, ayrıntılı rölöve sadece Selimiye’de var. Kesitleri ve planlan tamam ama cephelerin rölövesi çok zordu bitiremedik. Diğer binalarına baktığımızda hiçbir binanın doğru dürüst bir rölövesinin

bulunmadığını görüyoruz. Aslında tabii rölöveleri vardır ama bilimsel olarak, sanat tarihi verisi olabilecek

nitelikte değil. Sanat tarihi için rölöve yetmez. Rölöve bir işin başlangıcıdır. Ondan sonra sondajlar, arkeolojik araştırmalar gerekir. Örneğin Beşiktaş’taki Sinan Camii ilavelerle ilk şeklini

kaybetmiştir. Bunu ben iki sayfalık bir makale ile 1957-58'lerde yazdım ve herkes şimdi biliyor ki bazı bölümler ilavedir. Sinan Camii planının aslı öyle değildir. Aynı şekilde Atik Valide Camii de

ilavedir. Ama bütün bu incelemeleri tüm yapılar için yapmak ve

sonuçlandırmak gerek. Üstelik sadece planları araştırmakla ortaya çıkacak şeyler değil bunlar.

Duvarları, temellen inceleyeceksin, kemerlere, krokilere, o devrin konstrüksiyon tekniğine

bakacaksın. Acaba Sinan ne tür yapı elamanlarını özellikle kullanmış sorusuna cevap bulacaksın.

K İ Bütün bu seminerlerde, sempozyumlarda bunlar mı dile getirildi?

i l Dile getirilmedi tabii. Kimse * Sinan etüdü yapmadığı için mevcut kitap ve yazıları okuyarak yeniden yorum yapıyor. Halbuki yorum yapmak da o kadar kolay değil. Çünkü herkesin söyledikleri dışında birşeyler söylemek için birtakım estetik yargılar getirmek lazım. Sonra bunları karşılaştırmalı olarak yapmak gerekir. Bugün Sinan'ı evrensel düzeye oturtmak için önce iyice incelemeli, karşılaştırmalarla yorumlamalıdır. Benim doçentlik tezimde sınırlı olarak yaptığım da budur. Ben 1956’da hazırladığım bu tezde Osmanlı mimansi ile

Rönesans dönemini çeşitli yönleri ile karşılaştırdım. Bu kuşkusuz bir başlangıçtı. Daha öteye de gitmedi

Sinan yılında olması gerekenlerin başında belki de böyle bir çalışma yapmak veya organize etmek gerekmez miydi?

1 3 Bu konuda çalışma yapmak üzere kurulmuş enstitüler var aslında. Mesela bir Sinan Enstitüsü var. Ne araştırdığını bilmiyorum. Ama birşey yapmıyor. Çünkü bu işi yapacak yeterli uzmanı yok. Sinan Enstitüsü demek Sinan ile ilgili her tür çalışma ve araştırmayı yapan kişilerin oluşturduğu bir kurum demektir. Bir enstitü kurup başına bir müdür koymak değildir. Sinan'ı etüd eden, ömrünü bu işe vakfeden adamlar gerekli. Türkiye'de Sinan yapısını enine boyuna inceleyen yok. Bir binanın anatomisini

çıkarmak için içine gireceksin, her köşesine bakacaksın, çizeceksin, ölçeceksin, biçeceksin, bilimsel olarak inceleyeceksin, başka

MİMAR SİN A N

YILI

SONA

ERERKEN...

yapılarla karşılaştıracaksın. Sokollu ile ilgili bir çalışmamı

yayınlamıştım. 15-20 sayfalık bir şey, bunun yeterli sayılması için yaklaşık 100 sayfa olması gerekir. Aptullah Kuran’m kitabının

bibliyografyasını açın en çok 10-15 sayfalık makaleler bulursunuz.

K İ Peki siz niye yazmadınız? K i Bir insanın herşeyi yazması hem zorunlu değil, hem kolay değil. Ben Sinan için ciddi birkaç çalışma yaptım. Yapı olarak ilgi duyduğum Selimiye'yi hâlâ monografi haline getiremedim. Kendime göre ben Sinan’ı anlattım. Onunla ilgili pek çok şeyi söyledim ta 1956’dan bu yana. Bugün hâlâ o bilgileri kullanan çok, yineleyenler de var. Türkiye'de çok fazla şey yapılmamasının nedenleri var: yeteri kadar sanat tarihçisi

yetişmemiş. Türkiye’de korkunç bir yapı mirası var ve bütün

haraplığına rağmen dünyanın bu açıdan en zengin memleketi. Ancak bu zenginliğin hakkını verecek uzman çok sınırlı. Birçok insan öğrenci olur ama, onlar da sanat tarihçi çıkmaz. Sonra Türkiye'de gerek sanat tarihi gerekse tarih yöntemlerinin hepsi cılızdır. Çünkü şoven bir felsefe üzerine kurulmuştur. Ne kadar büyük olduğu anlatılmaya

çalışıldığı için, her şey çok büyük ve güzeldir. Onun üzerine de doğal olarak ciddi bir sanat tarihi

yazıcılığı da çıkmaz.

Ki

Üniversitelerin olaya yaklaşımı nedir?

O da iyi değil. Türkiye’de sanat tarihi yazımı, tarih yazımı temelde hastalıklı. Bir de toplumda önemli bir yeri yok. Türk kültür tarihi diye birşey yazıldı mı hiç?

Sonuç olarak bu seneye gelirsek ne diyebiliriz?

Şimdiye kadar ne ise onların tekrarı oldu. Herkes birşeyler yapmaya çalıştı ama koordinasyon söz konusu değildi. Olamaz da zaten. Her yıl Sin^n

(4)

MİMAR SİN A N

YILI

SONA

ERERKEN...

haftası, günü yapüır, anlatılır, 1000 defa tekrar edilir. Ama araştırmalar olmadan bunlar merasimden öteye gitmez. Yerlisi de yabancısı da genelde merasimseİ.Çünkü yeni ve özgün bir yapı incelemesine

dayanmıyor. Sinan'ın asıl yapıları üzerinde şu sıralar ciddi araştırma yapan bir uzman bilmiyorum, olabilir de.

Ama milliyeti ile çok ilgileniyoruz.

E l Onu da biliyoruz, bütün 16. yüzyıl yeniçerileri gibi kesin Türk değil. Böyle olmasımn hiç bir önemi de yok aynca. Kaldı ki o devirde hristiyan olmayan hiç kimse yeniçeri olamazdı.

Dünya onu Türk diye biliyor, biz de öyle. Tem elde dünya tarihinde Türk İmparatorluğu ile Osmanlı

İmparatorluğu eşdeğerde. Ben Sinan’a sahip çıkıyorum. Hristiyan kökeni, Osmanlı-Türk kimliği bağlamında hiç önemli değil.

[ Q Sinan’ la ilgili sergiler açıldı. Onlan gördünüz mü, nasıl

buldunuz?

tanıtan birçok sergi açıldı.

Bunlardan biri de ABD’ndeki Esin Atıl tarafından hazırlanan Kanuni Sergisi idi. Başarılı bir kültür

gösterisi, ama Sinan'la bir ilgisi yok. Zaten bunlar sanatın P.R. olayları ama bundan dolayı Türkiye'nin imajı değişmez. Kanuni ne büyük adammış derler o kadar. Ama Sinan için durum böyle değil. O büyük ve etkili bir mimar. Örneğin Le

Corbusier Sinan'ın yapıtından çok etkilenmiş. Doğu gezilerine ilişkin bir kitabı da bulunan Le

Corbusıer'nin Sinan ve yapıları üzerindeki yargıları ilginç ve çok övücü.

Q Peki bu bilgi yaygınlaştırılıyor mu?

K i Pek yavaş. Kendinize ait bir şeyi sizden başka kimse yapamaz. Aynca kendinize ait bir şeye

uluslararası d eğer kazandırmak için önce sizin bilmeniz lazım. Yani düşüncenizin, konuşmanızın entellektüel yapısı, anlatımınız, üslubunuz uluslararası bir düzeyde ise o yankı uyandırabilir. Fakat bunu bir kişinin bir defa yapması da yetmez. Tekrar yazılacak, yinelenecek, eleştirilecek, bu bir

süreçtir. Bu konuda uluslararası düzeyde yayın yapan bir iki sanat tarihçimiz var. Oktay Aslanapa, Aptullah Kuran, Semra Ö gel ve kendimi sayabilirim. Parlak bir performans değil, bazen fazla milliyetçi ve duygusal olabilir.

Q Sinan yılı için yapılan filmleri nasıl buluyorsunuz?

1 3 Tabii ki senaryoların

iyiliğine bağlı. Burada şunu sormak lazım. Neyin propagandasını

yapmak istiyoruz? Sinan'ın kişiliğim mi, sanatını mı, eserlerini mi ortaya koyacağız? Bu açıdan bakıldığında TRT'nın filmi berbattı. Tabii burada halkın ilgisini çekme kaygısı da işin içine giriyor. Bence yapıların kendileri zaten çok güçlü ama bizde bu estetiği yorumlayan

fotoğrafçı daha görmedim. Fotoğraflar da öyle tabii. Güzel fotoğraf çeken var ama yine de yeterli değil. Çünkü mimarinin bir belgeseli var, bir de dramatik olanı. Bir de insan sahiden yapıyı

tanımışsa yapının insana konuştuğu dil vardır. O dili her fotoğrafçı yansıtamıyor. Türkiye’de az insan yetiştiği için binayı iki gün

gözleyen ve birkaç şey okuyan insan kendini uzman sayıyor. Çünkü sanat, mimarlık tarihi eğer karşılaştırmalı olmazsa pek anlamlı değildir. Rönesansı bilmezsen, İslam mimarisini bilmezsen, onların anlatıldığı kültürün çerçevesini, anlatım terimlerini bilmezsen, birşeyler söylersin ama birşey anlatamazsın. Büyük bir sanatçıyı, büyük bir dil anlatır. Türkiye de şu andaki sanat tarihi dili ile böyle büyük bir adamı anlatmak çok güç, belki de olanaksız.

K İ Acaba bu iş için yabancılara mı yönelmeli?

1 3 Hayır buna hiç gerek yok. Ben anlatılamaz demedim. Ben bazen anlatabildiğımı sanıyorum. Başkaları da var. Ama bir-iki kişi ile olmaz bu iş. Bu bir kültür

politikasıdır, kurumsal bir olaydır, bir organizasyon ve ekip işidir.

(5)

MİMAR SINAN

YILI

SONA

ERERKEN...

bir kurum oluşturmaya harcansaydı daha iyi sonuçlara varılır mıydı? Hiç olmazsa önümüzdeki 10 sene içinde iyi bir yere varmayı umardık. Bu durumda bunu düşünebilir miyiz hâlâ?

El

Türkiye'nin hastalığı

Sinan’da bitmiyor. Atatürk rasyonel düşünce tabanına oturan bir toplum düşünmüştü. Atatürk'ün bütün büyüklüğü buradadır. Bunu biz gerçekleştiremedik. Dolayısıyla bizim kumrularımızda üniversiteler de dahil ne işleyiş, ne de oraya egem en olan şeylenn durumu rasyonel değildir.

Siz yeni birşey yazacak mısınız?

1*1 Benim için önemli olan Selimiye. Onun hakkında olabilir. Ama şu anda elimde iki kitap var. Kesin birşey söyleyemem.

| Q Nasıl bir motivasyon bekliyorsunuz? 1 3 Güç ve zaman.

M im a r S in an Yılı n e d e n iy le

P ro f. Dr. A p t u lla h K u r a n ile

y a p ıla n sö yleşi.

17.6.1988

S O R U

_ _ _ J

Mimar Sinan yılı nedeniyle yapılan çalışmalan özetler misiniz ?

CEVAP Bu konu ile ilgili olarak

yapılan çalışmalara filmler, bilimsel toplantılar ve makaleler - kitaplar olarak bakmak mümkündür. Sinan'ı konu alan filmlerin ilki TRT

tarafından hazırlanmış olup TV'de gösterilmiştir. Film dramatizedir. İkinci film Süha Ann tarafından Metin Sözen’in danışmanlığında çekilmiştir. Ancak henüz vizyona girmedi. Üçüncü filmi ise İngilizler yapmıştır. Bu son iki film dramatize değildir, Sinan’ın mimari üslubunu anlatan belgeseller niteliğindedir. İngiliz yapımcılar tarafından hazırlanan film Avrupa’da

gösterilmek üzere çekilmiştir. Metin İngilizce yazılmış,Fransızca, Almanca ve İtalyanca'ya çevrilmiştir.

Akademik faaliyetlere gelince, bunlardan İstanbul Teknik

Üniversıtesi’nde bir sempozyum düzenlenmiştir. 16. yüzyıl teknolojisi ve Mimar Sinan konulu bu

sempozyum 1987 yılı içinde yapılmış ve bilimsel çevreye yönelik olarak hazırlanmıştır. Üç gün süren toplantının bildirileri üç ciltlik kitaplar halinde çıkmış, yayınlanmıştır. Sempozyuma daha çok akademik çevre, öğrenciler ve öğretim üyeleri ilgi göstermiştir.

Mimar Sinan Üniversitesi'nde ise iki etkinlik gerçekleşti.

Bunlardan Mimar Sinan ve eserlerini konu alan ilk toplantı

yine akademik çevreye yönelik olarak üniversite binasında yapılmıştır. Bildirileri önceden yayınlanan ikinci toplantı ise geçtiğimiz günlerde Hilton

Oteli'nde sona ermiştir. Kubbelerle ilgili olan bu sempozyuma yurt dışından bilim adamları da katılmıştır.

Ekim ayında ise Ankara'da Atatürk Dil ve Tarih Kültür

Merkezi'nde uluslararası bir Sınan Sempozyumu düzenlenmiştir.

E l Kutlama programının hedef kitlesi kimdir? Bu programı

yapanlann amacı nedir, sizce amaç ne olmalıdır?

El

Bence programın amacı, dünya çapında bir mimar

sayılmasına rağmen yeterince tanınmayan bir Türk mimarının dünyaya tanıtılması olmalıdır.

Mimar Sinan, bilinçli veya bilinçsiz, Türkiye’de tanınmaktadır.

Anadolu’da Sinan A ğa 16. yüzyıl İmparatorluk mimarisiyle

özdeşleşmiştir. Dolayısıyla amaç Sinan'ın yurt içinden çok yurt dışında tanınmasını sağlamak olmalıdır. Bu tanıtım sırasında etkin bütün yollara başvurulmalı,

sergilerden, yabancı dilde

çıkarılacak kitap ve makalelerden mümkün olduğunca yararlanmalıdır. Örneğin Michelangelo hakkında yazılan kitap ve makalenin çokluğu onun dünya çapında bilinmesinde fazlasıyla etkin olmuştur. Sinan

(6)

İ ^'T T5"j

1 i (

, - *4 J

Şehzade Mehmed Kültiyesi, Şehzadebaşı (1548), Cami girişi

hakkında yazılmış kitap sayısı 10’u geçmez, gen el kitaplarda ise kısa bir bölüm olarak yer almaktadır. Aynca Sinan’ın tüm analizleri de henüz yapılmamıştır. Yani daha işin başında sayılırız.

Fotoğraflar Ara Güler'e çizimler ise bana aittir. Avrupa'da ise Sami Güner’in fotoğraflarından oluşan bir sergi düzenlenmiştir. Londra ve Roma'da açılan bu sergide çizim yoktur ve bence büyük bir eksikliktir. Bunların açılışındaki bilimsel konuşmalar da benim tarafımdan yapılmıştır. Sergi şimdi Almanya’ya giderek Kanuni Sergisi ile birlikte çeşitli şehirleri

dolaşacaktır. Diğer bir sergi de Kyoto ve Paris’te Reha Günay’m fotoğraf ve çizimleri ile açılmıştır.

Bu sergilerin bir

değerlendirmesi yapıldığında; ikinci sergi renklidir, planşlar büyüktür. Birincisi daha küçük çaplı fakat daha bilimseldir ve mimarlara hitap etmektedir. Mimarlar gelip resimlerle çizimleri karşılaştırıyor ve Sinan Mimarisi hakkında fikir yürüterek sorular soruyorlar.

Q | Bir mimari sergide eser ve miman tanıtmak için neler

olmalıdır? B î l Yurt dışındaki tanıtmaya da

bilimsel çevre ve sokaktaki ilgili insan olarak bakmak gerekiyor. Tabü ki bu çalışmalara önce bilimsel çevreden başlanmalı. Şu durumda bilim çevresi yapılan çalışmalarla ne kadar bilgilendirildi? Sinan yılında yurt dışında hangi ülkelerde ne gibi çalışmalar yapıldı?

Q Sinan yılı ile ilgili en önemli faaliyet bence sergilerdi. Sergiler Amerika ve Avrupa’da açıldı. İlki Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Amerikan Mimarlar Odasının ortak çalışması ile

hazırlandı. Odanın şubelerinin her biri olaya sahip çıkarak bulunduğu şehirdeki bütün üyelerine davetiye gönderdi ve serginin açılışına davet etti. Washington'daki bu sergi Büyükelçimizin yaptığı bir konuşma ile açıldı. Sergi daha sonra Chicago ve New York’da tekrarlandı. Bunu Rhode Island’da düzenlenen sergi izledi. Söz konusu sergiler bilimsel birer konuşma ile açıldı. Su konuşmaları ben yaptım. Sergi 70 civannda fotoğraf ve çizimden oluşmaktadır.

Q Bu sergiler tüm dünyayı dolaşacağına göre Kanuni Çağı sergisinde olduğu gibi tanıtıcı bir film yapılabilirdi. Sinan dönemi yapılarını açıklayıcı bilgiler eşliğinde tanıtan bu film sergiye girmeden önce gelenlere, 10 dakika süre ile gösterilebilirdi. Böylece hem daha faydalı olunur, hem de teknik olmayan insanlar bu sergilere çekilebilirdi. Ama

sanıyorum ki her serginin açılışında bilimsel bir konuşma yapılması ileri bir adımdır.

BÜİ Bir mimari üslup ve bir mimar tanıtılırken, o toplumun kültürel yapısını ve yaşam geleneklerini de anlatmak gerekmez mi? H

İ Ü Tabii gerekir. Sergide açıklayıcı bilgi yer alırsa ve izleyen mimarsa,bu olayı değerlendirecek, Osmanlı mimarisinde mahalle çekirdeklerini, şehir merkezlerini oluşturan bina gruplarının bir bütün olarak değerlendirildiğim

görecektir. Örneğin Kanuni Çağı Sergisi'nin Washington’daki açılışında Süleymaniye Camii'nin

bir maketi yer almış fakat yapının diğer parçaları makete konmamıştı. Daha sonra British Museum’da bu parçalar da eklenmiş, Süleymaniye tümüyle sergilenmiştir.

Bel Sinan yılı nedeniyle başka ne gibi faaliyetler yapıldı?

Q Benim bir kitabım çıktı, Türkçe ve İngilizce olarak ayn ayrı yayınlandı. Mimar Sinan'la ilgili bir kitap yazmak üzere çalışmalara başlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı daha sonra elindeki bütün malzemeleri Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devretti. Kitabın hazırlıklarını şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğü yürütmektedir ama kitabın 1988 yılı içinde çıkacağını sanmıyorum. Sinan ile ilgili bir çalışma da Metin Sözen tarafından yapılmaktadır. Bilimsel çalışmaların bir başkası Doğan Kuban’a aittir. Kuban’ın Mimar Sinan'la ilgili bir makalesi ABD’nde Mugamas adlı bilimsel bir dergide yayınlanmıştır. Son olarak Ulya Vogt Göknil’in daha önce çıkan bir kitabı yeni resimlerle tekrar basıldı. Bu kitap 1960 yılı başlarında çıkan bir kitabın metin aynı kalarak

yenilenmiş halidir ve resim ağırlıklıdır.

Q | Böyle bir faaliyetin gerçekten hedefine ulaşıp ulaşmadığı nasıl değerlendirilir?

f î l Zaman içinde Sinan ve Osmanlı mimarisine ilginin artması hedefe ulaşmanın bir göstergesi olacaktır. Ben ilginin yavaş yavaş arttığını görüyorum. Yabancıların Türkiye’ye bakış açısı daha olumlu bir havaya girmiştir. Birçok

şehirdeki çeşitli konferanslarımdan sonra akademik çevreden gelen sorular Osmanlı Mimarisine yönelik olumlu bir havanın yaratıldığının göstergesidir. Önceleri Batının etkisiyle oluşan, Bizans ve Rönesans'ın devamı sayılan bir mimari gözüyle bakılan Osmanlı Mimarisine ilgi uyanmıştır. Ancak,

15. ve 16. yüzyıllarda güçlü bir İmparatorluk olan OsmanlIlarda kültür etkileşimi her zaman yazıldığı gibi tek taraflı değildir.

(7)

MİMAR SİNAN

YILI

SONA

ERERKEN...

edilirdi. Osmanlı mimarlık sisteminde İstanbul dışında her eyalette bir mimarbaşı ve onun çevresinde toplanmış mimarlardan oluşan bir teşkilat bulunmaktaydı. Proje İstanbul dışında

gerçekleşecekse merkezden görevlendirilen mimarın yanma bu eyaletin teşkilatından seçilen mimar yardımcı olarak verilirdi. Bu sistemde denetleme Baş Mimar tarafından yapılırdı. Kareli kâğıda yapılan çizimler çok basitti ve birkaçı günümüze kadar gelmiştir. Bu konuda elde fazla malzeme yoktur, ama belki henüz açılmamış olan Topkapı arşivinden çıkar. OsmanlI’larda inşaat defterleri çok detaylı tutulmuştur. İnşaatta

kimlerin çalıştığını, ne kadar

malzemenin gittiğini bu defterlerde görmek mümkündür. Ancak,

Avrupa'da, Rönesans İtalya’sında mimari teori ve mimari ilkeler konusunda kitaplar yazılmış

olmasına rağmen bizde bu tür yazılı kaynaklar bulunamamıştır. Bu kitaplara 17. yüzyıldan sonra rastlıyoruz. Mimarlar o dönemde önemli projelerinin tahtadan maketini yaparak padişaha sunuyorlardı. Minyatürlerden edindiğimiz bilgilere göre de maketle bir takdimin yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. OsmanlI'ların

perspektif kullanması ancak 18. yüzyılda başlar. İki boyutlu resimlerle tam bir fikir verilem iyeceği ve daha eski

dönemlerden gelen uygulamalar da dikkate alındığı takdirde maketle çalışılması ihtimali gittikçe kuvvet kazanmaktadır. Resimler ve keşif yapılıp maliyet çıkarıldıktan sonra proje tekrar bu bilgilerle Divan-ı Hümayun’a sunulur, yapım alınan onayla başlar.

İ Ü Sinan’ın büyüklüğü nereden gelmektedir ?

1 9 Teknik, fonksiyonel-, estetik yücelik hepsi bir arada görülür Sinan’da. Mimar Sinan'ın farkı bir kere 50 yıl Mimarbaşı olarak görevini yürütmesidir. Ayrıca bu dönemde hiçbir mimarın yapmadığı kadar eser yapma imkânı

bulmuştur. Döneminde yaklaşık Doğunun da Batı üzerindeki etkisi

önemlidir. Eski yıllara gittiğimizde elimize bu konu ile ilgili somut belgeler de geçmektedir,

Arapçadan yapılan tercümeler gibi. Bu yüzden kültür etkileşimi

konusunda daha derin bir araştırmaya gidilmelidir. Sürekli Batı etkisinde kalmış bir Türk kültürü 15. ve 16. yüzyıllar için yanlış bir sözdür. Kültür etkileşimi bu yüzyıllarda iki yönlüdür. Ancak 18. yüzyıla gelince durum değişir, Avrupaya doğru bir yönelme başlar.

| Q Mimar Sinan Türkiye’de bilimsel çevre bazında gerçekten tanınıyor mu? Osmanlı’ larda bir mimar nasıl çalışmaktadır?

1 3 OsmanlIlarda Mimarbaşı Bayındırlık Bakanı gibi

çalışmaktadır. Mimari konudaki ihtiyaçlar devletin başı veya ona yakın çevreler tarafından tesbit edilmektedir ve bir vakıf kurularak

belirlenen bu ihtiyaçlar vakıf kanalı ile gerçekleştirilmektedir. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman Külliyesini İstanbul'da, II. Selim ise Edirne'de yaptırmıştır. Çünkü İstanbul artık insanlara hizmet yönünden

doymuştur. III. Murat Külliyesi ise Manisa'dadır. Külliyeler yani cami, medrese ve aşhaneler topluluğu, genellikle kervan yolları da dikkate alınarak yukarıdan gelen bir emirle yapılmıştır. Yapımı için gereken masraflar ile işletilebilmesi için gereken harcamaları karşılamak üzere vakıflar kurulmuştur. Yapım kadının izniyle başlar, yer istekler

doğrultusunda seçilirdi. Önemli ve kapsamlı mimari işlerde Mimarbaşı Divan-ı Hümayun tarafından

görevlendirilirdi. Diğer işlerde ise mimarbaşı bu görevi doğrudan yanındaki bir mimara verebilirdi. Proje ve keşif, iş takipçisi olarak bu mimar tarafından yapılırdı. Ayrıca mali işler ve malzeme temininden sorumlu bir de bina emini tayin

Kara Ahmed Paşa Külliyesi, Topkapı (1558 sonrası), Medrese odası

(8)

Zâl Mahmud Paşa Külliyesi, Eyüp (t580'lerin başları), Medrese avlusu

400-450 eser vermiştir. Bunların hepsini kendi bizzat yapmamışsa da projelerin tümüne imzasını atmıştır. Sinan Osmanlı mimarisini 50 yıl boyunca Mimarbaşı olarak formüle etmiştir. Bu çok önemli bir noktadır. Osmanlı mimarisini bir standarda, bağlamış ve bir ekol ortaya

çıkarmıştır. Bu mimari prensiplerin ne olduğunu kesinlikle

söyleyemiyoruz. Çünkü yazıya dökülmemiştir. Ama mevcudiyetini hissediyoruz. Dolayısıyla Osmanlı mimarisini Sinan’dan önce ve Sinan'dan sonra olarak incelemek gerekir. Sinan hassa mimarları başı olmadan önce seferlerde bir nevi istihkâm subayı gibi askeri tesisler yapmıştır. Bu tesisler hakkında tam bir bilgi bulunmamaktadır ve efsane tarafı vardır. Çok sağlam bir yapı bilgisine sahip olduğunu görüyoruz. Sinan'a ait su kemerleri hâlâ ayaktadır. Ayrıca çok büyük kubbeleri oturtmak ve uzun süre ayakta tutmak kolay değildir.

Bunlar iyi bir yapı bilgisinin sonuçlarıdır. Estetiğe gelince, zaman içinde gelişen ve bugün Osmanlı Klasik Üslubu dediğimiz bir üslub yaratmıştır. Bu halkın kafasında bir Sinan yapı tarzı oluşturmuştur. Sinan yapmasa bile, kubbeli yapı Sinan’la

özdeşleşmiştir. Osmanlı klasik mimarisi Sinanla özdeşleştirilerek ona maledilmiştir. Bu estetik büyük kubbeye, merkezi kubbe denir. Başka bir deyişle çok kubbeden tek kubbeye geçiş büyük bir mekânın tek kubbeyle örtülmesidir. Kubbe büyüyüp yükselmiş, yükseldikçe piramidal bir hal alarak yana doğru açılmıştır. Yana açılan bu kitle dışarıdan kontrforlarla

desteklenmiştir. Estetik bu

payandalarla ortaya çıkar. Bu tarz payandalar Gotik mimarisinde de görülmektedir. O yüzden de

Osmanlı mimarisi eşzamanlı olduğu Rönesans mimarisinden çok daha önceki devrin mimarisi ile

bağlantılıdır.

Sinan bir klasik mimardır. Günümüzde sanatta yenilik çok önemlidir. Ama klasik dönemde bu böyle değildir. Klasik dönemde devamlılık vardır. Daha önce yapılanı alıp mükemmelleştirerek sonrakilere bırakmak klasik dönemin temelinde yatmaktadır. Sinan'a bu açıdan bakmak gerekir. Kendinden öncekini Selçuklu’dan, erken OsmanlI'dan, Bizans’tan almış ve aldığını yoğurarak o mimari içine oturtmuştur. Kopya etmemiştir. Klasisizmin önemi buradadır.

i î l Kitabınıza konu olarak neden Mimar Sinan’ı seçtiniz, bu konudaki çalışmalarınızı

tamamladınız mı, yeni

düşünceleriniz var mı, kitabınızın eleştirisini yapar mısınız?

| Q Mimar Sinan adını taşıyan kitabım 1988 Sinan yılı nedeniyle kaleme alınmış bir kitap değildir. Temeli 1960’lara kadar uzanan bir çalışmadır. Benim ODTÜ'nde iken çalışmalarım, bulunduğum yer de dikkate alındığında, daha çok Selçuklu mimarisi'ne yöneliktir. İstanbul'a gelince Selçuklu mimari örneklerinin bulunduğu yörelerden uzak kaldığım için İstanbul'daki mimarı yapılara yöneldim. Ayrıca o dönemde Türk Tarih Kurumu'nun elinde Ali Saim Ülgen tarafından

1930 sonları, 1940 ve 1950’lerde yapılmış olan rölöveler vardı. Bunların bir kısmı Sinan’a aitti ve

76

MİMAR SİN A N

YILI

SONA

ERERKEN...

kataloge etme görevi Türk Tarih Kurumu tarafından bana verildi. Ben de bunu daha genişleterek bir Sinan kataloğu yapmaya karar verdim. Uzun bir süre Sinan'ın eserlerinin olduğu yerleri gezdim. Bu katalog basit olmasına rağmen diğer çalışmalar için bir başlangıç olacaktır. Bibliyografya ve referans bölümleri bulunmamaktadır,

yararlanılan kaynaklar

gösterilmemiştir. Ancak katalogda kullanılmayan fazla bilgiler bende mevcuttur ve yeni bir kitap için kullanılabilir. Çıkan bu katalog yalnız binanın ismini, resmini ve künyesini vermektedir, bina hakkında kısa bir bilgi yer almaktadır. Sinan'la ilgili çalışmalarımı burada bitirmek istemiyorum. Artık gezmemi gerektiren bir durum kalmamıştır. Bütün malzeme elimdedir. İşin yalnızca kitap haline getirilmesi işlemi kalmıştır.

1 3 Mimar Sinan ve Osmanlı mimarisinin yorumu, analizi ve bugüne yansıması üzerine araştırma var mı?

^ 3 Hem benim, hem de Doğan Kuban'ın bu konuda yorumu var. Ama yeterli değil. Mimar Sinan'la ilgili en yoğun tartışma milliyeti ile ilgili olarak yapılmıştır. Mimar Sinan'ın analizini yapabilmek için eserlerini tanımak gerekir. Biz daha bilgi toplama aşamasındayız. Ancak konuya gerektiği gibi sarılınmıyor.. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde

çıkacak dünya mimari tarihi konulu kitaplarda genelde Osmanlı

mimarisi, özelde Sinan'a verilecek yer ile yabancı bilim adamlarının ilglisini çekmek mümkün olacaktır. Şu anda genel mimari tarihi

antolojilerinde Osmanlı Mimarisi, İslam Mimarisi içinde birkaç sayfa

halinde geçmekte, onun içinde de Sinan Camilerinden örnek olarak 1-2 resim bulunmaktadır. Bilgiler ise ansiklopedik niteliktedir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

E ğitim-Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol basın toplantısında şöyle dedi; “Eğitim Sen olarak, sürgün kararının hukuki dayanağı olmadığını, tamamen siyasi nitelikli

2005 yilrndan itibaren hem kamu kesiminin hem de ozel sektorde galrganlann reel ricrederinin enflasyon de$ederinin altnda seyrettigi anlagilmaktadrr, 2001,- 2010 donemi igerisinde

Irak ’ta "Kasaidi Muhtar-ül Meşher ül - Türk-ül Muasır”, yani Çağdaş Türk Şiirinden Seçmeler kitabını bıraktım.. (Türkmen Türkçesinde ‘bıraktım

YAVUZ Sultan Selim’den sonra tahta oturan Sultan Süley­ man devrinin başlarında, Mimar Ali Usta ölünce, Lütfi Paşa'nuı tavsiyesiyle koca Sinan Sermîmarlığa

Gündoğdu Akkor dergiler hazırlıyor, resim yapıyor durmadan, Bilkent tepeleri gibi yeşeriyor, renkleniyor duvarları, inci Akkor da seramik, resim çalışmalarından sonra

Nasal type extranodal NK/T-cell lymphoma (ENKTCL), previously known as lethal midline granuloma is a rare type of lymphoma that typically causes destruction of the midface.. The

Il m aintiendra l'éducation scientifique moderne dans l'ordre et la discipline d'une sag e liberté que les découvertes tech­ niques et sp atiale s promettent au x

Yılların sisleri içinden Kissinger, Hitchens’tan, bir sorumlu bul­ manın peşine düşmüş yeni bir gazeteci he­ veslisi olarak, Henry’nin Soğuk Savaş’ın ka­ zanılmasında,