• Sonuç bulunamadı

Salah Bey'le buluşma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Salah Bey'le buluşma"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ß / 2 2 H

14 MART 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET

T T .

f

-

3

. Z o

KULTUR

kultur@cumhuriyet.com.tr

HAYATIN ÖTE YAKASI

FERİDUN ANDAÇ

Salâh B eyle buluşma

O gün oturup ‘Nezleli Karga’ öykü­ sünü konuştuk onunla. Güzdü. Artık bir yere çıkamıyordu. Salı toplantıla­ rına da gidemiyordu. Son yazın güne­ şine dönmüştü yüzünü. Balkondan dünyaya açılan aydınlığa bakıyordu bütün gün boyunca.

Biran gülümsemişti, oradaki dizim dizim duran kargaları görünce. Onu tanımayanlar bu gülümseyişe şaşıra­ bilirlerdi. Salâh Bey, uzaktan çatık kaşlı, asık yüzlü dururdu. Yaklaşmak zor gelirdi insanlara. Oysa yakında durup, onun dostluk kapısından gir­ diğinizde, nasıl da şen şakalak biri ol­ duğunu hemence anlardınız.

Jale Hanım, tarçın kokulu çayları­

mızı getirmişti.

Salâh Bey, çayın buğusuyla cana gelmişti iyice: “Nezleliydi, hapşırmış-

tı aralarından biri, hemen dikkatimi çekmişti. Sesime her biri dağdmış, bir o kalmıştı. Bir kez daha hapşırmıştı kalan karga.”

Bu son sözleri işiten Jale Hanım da gülümsemişti: “Salâh böyledir işte!

Bir köşeden dünyanın sesini dinler. Bir de bakarsın cana gelmiş, o yanındaki defterlere yazmaya başlamış.”

Onun bu sözlerinde koruyucu bir e- da, sitemli bakış, anlayan dilin ezgi­ si vardı.

Salâh Bey de gülümseyerek bakı­ yordu ona.

Artık düzyazının uzağına düşmüş­ tü. ‘1001 Gece Denemeleri’ne nokta­ yı koymuş, günlüklerini bir yere kısa kısa not eder olmuştu. Van yoğu şiir­ di. Şiir beyi kesilmişti o son günlerin­ de.

★★★

Salâh Bey’le, ‘80’li ve ‘90’lı yıllar­ daki sıkı fıkılığımız, her buluşmamız, gene de deneme üzerineydi. Sözü evi­ rip çevirip ona getirirdim. O da mut- lanırdı buna. Yüksünmez, “bana el

ver” diyerek; alıp beni, arkadaki kü­

çük çalışma odasına götürürdü. Artık yazamadığı daktilosuna ok­ şamasına bakardı. Hemen sağ yanda­ ki zarflara dokunurdu. Yeni bir dene­ meye söz başı yaparcasına

bakışlan-mn ucu zarfa ulaşırdı. Soran bakışla- nmı da yanıtsız bırakmaz, bir zarfı çekip çıkarır, niyet fişeğini açarcası­ na açar, o niyeti okuyacakmış bir e- da takınarak, içindeki notlan, bun- lann düşülme öyküsünü anlatırdı. Her bir denemesinin nerelerden ağıp geldiğini daha iyi anlar dım.

Bir düşünün onun Paf ve Pufunu, Amerikalı Tols­ toy’unu, Bir Zavallı San Afim , Şişedeki Zenci’sini ... Ki; onun şu sözlerine döndü­ ğümüzde ise; yazısının debisi nin nerelerden/nasıl ağıp geldiği­ ni görürsünüz: “Bir denemecinin

işi kitaplarda, doğada ve de ya­ şamın içinde tık eden altını bu­ lup çıkarmak, okurların gön­ lünde bir düşünce uyandır­ maktır. Bunu yaparken, üstü­ nü başım altın tozuna bular, kalemini de yaldız çanağımn içine düşürürse oh, gel keyfim gel.”

Onun kaleminin ucunun ge­ zindiği hayatları, kitapları burada bir arada hissedersiniz. Ne yaman bir kitap kurdu olduğunu arkanızı verdiğiniz koridoru bir baştan bir ba­ şa kaplayan Fransızca kitaplardan, berideki odanın silme kitap dolu raf­ larından ve küçücük yazı odasının ha­ linden anlardınız.

Birsel, her bir yazısında, uya- nış/uyandınş düşüncesinden yana­ dır. Hayata bakışın gizle­

rini verir, görülemeyen­ leri, ıska geçilenleri bir bir öne çıka­

rır. Derleyi- Ç ~~? L J K f B " ci, toplayı- (

cıdır. Söz­

den söze '________ _____ _ uçurur, şapka­

dan tavşan çıkanr.

Tutup beş ciltlik ‘Salâh Bey Tari­

hi’ ni yazması birçok açıdan önemli

bir tanıklığı, birikimi getirir. Dile pe­ rende attırması, tarihin saklı yüzüne bakması, mekânlann diline dil katıp

buralardaki hayatlardan devşirdikle- riyle bize geçmişteki bugünü anlat­ ması boşuna değildir. Her bir döne­ min, semtin, kültürün, yaşama biçi­ minin tanıklığına bakarken; kentin to­ pografyasını çıkanr adeta. Kuşkusuz

o ne kentbilimcidir ne de tarihçi. Yap­ tığı, yazının ucuyla dokunduğu ha­ yatla denemeye yeni bir soluk kat-

maktır.lşte o birikim bugün karşı­ mızda duruyor. 1. Kahveler Kita­

bı, 2. Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, \ 3. Boğaziçi Şıngır Mıngır, 4. ^ Sergüzeşt-i Nono Bey ve El- V mas Boğaziçi, 5. Istanbul- v Paris.

Kahveler Kitabı, bir

başlama noktası olabilir. Birsel’in bu yanını tanı­ mak, anlamak için. Ben, kendi payıma, İstanbul’un gezgini olduğum her ân’ım- da, girdiğim her sokak ucunda, soluk aldığım her kahvede, Salâh Bey’i ana- nm.

Kentlerin dilini asıl bi­ ze anlatan kahvelere yö­ neldiğinizde bunu bize bin bir cümbüşle dile getiren Salâh Bey’le yolculuğunuz daha bir şenliklenir.

Birsel’in anlatısı öyledir. Dili dil içredir. Hem göze, hem duyguya hem de düşünceye seslenir. O, yaman bir derleyici, biçimlendiri- cidir. işte onunla yeniden buluştuğu­ muz Kahveler Kitabı, biraz da, onun yazısının/denemesinin aylasında ışı- yanı anlatır bize. Nasıl mı? ilk sözü kendisi söyler: “Kısacası, bu kitap

kahvelerin gizli yaşamlarını anlatır.”

Onun düzyazısının en belirgin özel­ liğini de işte bu “Salâh Bey Ta­

rih in d e buluruz. Burada bir soluk alıp,

Nusret Hızır’ın şu satırlarına göz atacak olur­ sak; deneme­ nin bu derleyi- ci/biçimleyici düşün yazısı yanını daha iyi görebi­ liriz diye düşünüyorum:

“Deneme; konusunu derinliğine kavramak ya da tüketmek savında bu­ lunmayan, ama ona, dizgesiz biçimde, çoğu kez söylediklerini (yazdıklarını)

önemsemiyormuş gibi davranarak, yeni katkıda bulunan bir yazın türü­ dür denüebilir.”

Birsel, yazdıklarıyla hem bu türün alanını genişletti hem de yeni bir ta­ nım getirdi. Onun düzyazı dünyasına adım atınca bunu daha iyi göreceksi- nizdir.

Hadi, öyleyse, bir kahve söyleyerek

Kahveler Kitabı’nı sevdiğimiz bir

kahve köşesinde okumaya başlaya­ lım.

O

kumaöneriler

l

* Salâh Birsel: Kahveler Kitabı,

2002, Sel Yay., 278 s.; Nezleli Karga, 1991, Remzi Kitabevi, 120 s.; Paf ve Puf, 1981, Ada Yay. 156 s.; Varduman, 1993, Yapı Kredi

Yay., 92 s.; Şiirin İlkeleri (Üç kitap bir arada: Şiirin İlkeleri, Sen Beni Sev, Seyirci Sahneye Çıkıyor), 2001, Adam Yay., 296 s.

* Nermi Uygur, Denemeli

Denemesiz, 1999, Yapı Kredi Yay., 251 s.

* Doğu da Kahveve

Kahvehaneler, Ed.: H. D- Gregoire-F.Georgeon, Çev.: M. Atik-E. özdoğan, 1999, Yapı Kredi

Yay., 258 s.

B

ellekkutusu

“Deneme biraz öykü, biraz sohbet, biraz iç dökmesi, biraz da şiirdir. En çok da şiirdir. Onu, gazete ya da dergi yazısından ayıran da bu şiir yanıdır. Diyeceğim,

deneme de şiir gibi kurulur. Ne eksiği vardır sözün ne de artığı. Nokta, virgül,

tırnak, topu da yerli yerindedir. Denemeci açıksözlüdür.

Gönülsüzdür. İçtendir Onun hiçbir biçimde böbürlendiğini, kurum sattığını görmezsiniz. Tersine kendi kusurlarını sergilemekten büyük hazlar devşirir”

Salâh Birsel

Referanslar

Benzer Belgeler

Schrödinger’in kedisi kübit (kuantum bit) denen iki durumlu bir kuantum sistemine örnek teşkil ediyor; kuantum durumlarının süperpozisyonu (üst üste binmesi) sadece

That’s why the problem of compact extraction generator creation, for using in radiologic laboratories, deals with the problem of their structure simplification,

Yedi yıldan beri evli olup Alfan isimli bir kızı

Ayrıca ters circulant matris olarakta bilinen negacyclic matrisler q  Binom katsayıları ile göz önüne alınarak bu matrisinde özdeğerleri, determinantı, spektral ve

‘’Müziğin eğitimin belirli bir plan ve program dahilinde sağlıklı ortamlarda, etkili yöntem ve tekniklerle, bilişsel, duyuşsal ve psikomotor amaçların sağlıklı

Birtakım şeyleri öğ­ renebilmesi, kendine çok yaban­ cı olan bir çevrede tutunabilmesi için herkesten çok çalışması ge­ rekiyordu.. Üstelik bazı kelimeleri

Sanatıyla, renkli kişiliğiyle bir döneme damgasını basan Muammer Karaca, tiyatroda olduğu kadar operet sanatımı­ za da yıllar boyu katkıda bu­ lunmuş, yurt

Halbuki çok değil, daha bir sene önce, İstanbul’un serbest bir çevre­ sinde yetişmiş olan bir hanım kızı­ mız sinemada bir filmi erkeklerle birlikte