22 HAZİRAN 1980
POLİTİKA KAZANI
'ORSAN ÖYMEN
BAYAR'IN KIZI
GÜRSOY'UN YAZISI
B
UGÜN sütunlarımızda bir konuk var:Sayın Celâl Bayar’ın kızı, AP İstanbul Milletvekili, eski Demokratiklerden Bayan Nilüfer Gürsoy...
“ Son Türk Demokratik’i” Faruk Sükan’ın AP’ye geçişiyle ilgili yazımızda kendilerinden sadece iki satırla söz etmiştik. İki satı
rımıza bir sütun dolusu satırla yanıt veriyor... Üstelik bizim yazdığımız konuyla ilgili de değil yazısı.. 27 Mayıs’ı karıştıran gazete yazarları hakkındaki genel ve kişisel görüşlerini içeren bir yazı...
Buna rağmen Sayın Gürsoy'u hoşgörüyle karşılıyor ve iste mini yerine getiriyoruz...
10 haziran 1960 tarihli M İLLİY E T gazetesi, Politika Kazam sütununda “ Son Demokratik: Sükan’ ’ başlıklı yazısı dolayısıyla Sayın Orsan öym en'e,
Siz basın mensupları büyük bir kuvvete sahipsiniz. İstediğiniz de, uzun sürmese dahi bir müddet için olsa bile akı kara, karayı ak gösterebilirsiniz. Yeter ki, bu kuvvet ve kudretinizi —silah demi yorum, çünkü kalem bazı hallerde çok daha vurucu ve kırıcı ola bilir— bu hasletlerinizi iyi yolda kullanabilesiniz. İyi kullana bilmek de en başta dürüstlük, iyi niyet, hoşgörü ve her şeyi kaplayan bir vatan sevgisi ister ve tabii ki, bu saydıklarım bazılarınız için değer hükmünü kaybetmedi ise.
Siz gazeteciler en çok politikacıları konu yaparsınız. Bu defa da sîzlerden söz etsek ne dersiniz?
Sizler siyasî temayülünüze göre kişileri ya metheder veya yerin dibine batırmaya çalışırsınız. Bakış açınız ne ise, hadise ve kişileri öyle görmek, öyle göstermek istersiniz. İtiraf da etmeli hadise ve kişilere istediğiniz şekil ve rengi de vermede başarılı olduğunuz da olur.
Hiç değüse bir zaman için.
27 M ayıs’ta masa başı düzmecelerle az kimse mi kandırılmak istenmişti. İftira ve tezvir kampanyası nasıl sürdürülmüştü. Hakikatler ortaya çıktıktan sonra bile bu iftiralara yer veren basında özür dileme kabilinden bir tek satırın yer almaması ne kadar ibret vericidir. Taraf tutan basın yalnız bizde mi vardır? Şüphesiz ki değil. Yer müsaade etseydi örnek de verebilirdim. Ancak, 1960'ın iftira ve yalan kampanyasının boyutlarına erişecek örnek bulmak tarih boyunca zor olur. 1960’larda bir yandan iftira ve tezvir furyası devam ederken çıkarılan Basın Ahlâk Yasası’nın “ Şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz" hükmüne rağmen,1 ‘ Şahıslar ve müesseseler veya zümreler aleyhinde iftira ve isnatta bulunulamaz” dendiği halde bunlar sadece kâğıtta kalmış, sürdürülen kampanya olanca şiddeti ile devam etmiştir. İftiraya uğrayanlar yeis içinde ve yanlış bir mantıkla meseleyi daha da uzatıp duymayanlara da duyurmak kaygısıyla tekzip etmezken (1) bundan cesaret alan aynı yazarlar tekzip edilmeyen yalatılan daha sonraki yazılarına mesnet yaparak, variasyonlarla bu oyunlarını sürdüregelmişlerdir. Yandaşlarına pas vererek birbirlerini şahit göstererek bile bile hakikatleri çiğnemekten zevk almışlardır.
197oTerde aylarca süren hükümet buhranı sırasında sol basının 1960'ların metod ve örnekleriyle sürdürdüğü kampanyanın bugün de devam edebildiğine bu son yazınızla şahit oluyoruz.
197«)’de yedi ay süren bir hükümet buhranına son vermek için, milliyetçi görüşe sahip olanların bir araya gelmesi ile başlatılan ve devam ettirilen bir harekete sizin bugün de gösterdiğiniz şiddetli reaksiyonun sebebi nedir? Sormak ve üzerinde durmak en tabiî hakkımız olmalıdır. Neyin gayretkeşliği içinde, neyi önlemek için akıl almaz yollara başvurmaktasınız? _
Yazınızda şahsımla ilgili kısma gelince: Tırnak içinde benim sözlerim gibi gösterdiğiniz “ Demirel’e güvenoyu vermek şerefsiz liktir” sözünü daha 27 nisan 197£>’de Politika Kazam sütununuzda tekzip ettiğim o zamanki kendi yazınızla da sabittir. Şerefsiz kelimesi ise şimdiye kadar kimse için kullanmadığım ve kullanmak istemeyeceğim bir tabirdir. Siz ise aym yanlış sözleri bile bile tekrardan ne fayda umuyorsunuz?
Milliyetçi görüşe sahip olan eski arkadaşlarımızın aramıza katılmasından, bütünleşme hareketinin devamından biz ancak memnuniyet duyarız. Bunu istemeyenlerin, karşı çıkanların hangi maksada hizmet edeceğini de her sağduyu sahibi çok iyi bilir.
Hiçbir yalan ve iftira hakikatleri örtemeyecektir. Yolumuza set çekemeyecektir.
Bu yazımı olduğu gibi sütununuza koymak medenî cesaretini göstereceğinizi umarım.
Saygılarımla,
Dr. Nilüfer Gürsoy İstanbul Milletvekili Not: (1) 27 M ayısta tekzip hakkından bile mahrum edilmiştik.”
Yanıtımız:
1— “ İstediğimizde akı kara, karayı ak gösterebilirmişiz... Hadise ve kişilere İstediğimiz şekil ve rengi vermede başarılı da olabilirm işiz” gazete yazarlarının böylesi doğa üstü ve Tan rısal bir yeteneğe sahip olduklarını ilk kez işitiyorum. Akla, ka ranın birbirine karıştırıldığı,olaylarla kişilerin renk ve şekil de ğiştirdikleri bir yer varsa,Sayın Gürsoy’un bunu kendisinin de bulunduğu politikacılar topluluğunun çatısı altında araması gerekirdi...
Bizim yazımızda belirtmeye çalıştığımız ve örneklerini ortaya koyduğumuz olgu da zaten buydu.
2— "1975’de başlayan ve bugün de devam ettirilen" m illiyet çi cepheleşmeye gösterdiğimiz şiddetli tepkinin de nedenini öğrenmek istiyor Sayın Gürsoy: “ Bunu sormak ve üzerinde durmak en tabii hakkımız olmalıdır” buyuruyor... Doğrudu,... Tıpkı muhterem pederinizin öncülüğünde oluşt .ulan “ Vatan Cephesi” gibi “ Milliyetçi Cephe” adı altındaki, vatan, millet bölücülüğüne elimizden geldiğince tepki gösterdik...
Ülkeyi savaş alanına çevireceği —adı üzerinde— cephelere böleceği için tepki gösterdik... Sonuna kadar da aynı tepkiyi göstereceğiz... M illiyetçiliği kendi ipotekleri altına alan, kendileri gibi düşünmeyenleri düşman cephesinde gören kafa ların kafasızlıklarını, tüm ulusa sergilemeye devam edeceğiz... Neden mi? 1960 öncesinde, köy kahvelerine kadar bulaştı rılan “ siyasal bölücülük" nasıl milleti birbirine selâm vermez hale getirmişse, 1975’de yeniden vizyona sokulan bu “ cepheci lik” filmi bugünkü Türkiye tablosunun hamurunu oluşturmuş tur. Bu yüzden...
3— Yazımda Sayın Gürsoy’un şahsı ile ilgili bölüm sadece iki satırdan ibaretti. DP Grubu’nda Demirel ile ilgili olarak sarfettiği ileri sürülen sözlerin kendisine ait olmadığını bildi riyor.
Bir nokta. Bu sözleri Gürsoy’un ağzından belgeleyen bende niz değilim .... kimler mi?
Bugün aynı çatı altında bulunan, son Türk Demokratlk’leri.. Sükan, Önder vs. vs...
Seçim kampanyası için hazırladıkları “ siyasî ölüler müzesi” adlı broşürde yayınladılar. Ama bugün, 1975'in siyasî ölülerine hayat iksiri katmak için, aynı müzeye taşınmak gereğini duy muşlardır...
Renk değiştirme, akla karayı karıştırma, akı kara, karayı ak gösterme gibi meziyetleri olanlar için, Sayın Bayan Gürsoy’un bizim adres yerine, daha yakınındaki adreslere başvurmasını salık veririz...
Saygılarımızla; Örsan Öymen
Taha Toros Arşivi