• Sonuç bulunamadı

Ve Devlet Tiyatroları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ve Devlet Tiyatroları"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-T -r—

sfrı?

b Z * *

-Oğlu ünlü ressam Münif Fehim'in fırçasından Ahmet Fehim efandL.

Vasfi Rıza Zobu

7

yılında Güllü Yâkup E- fendi ile ihtilâfa düşen aktör ve rejisör Fasulye- ciyan Efendi Gedikpaşa Tiyatrosu ndan ayrıldı ve kendisine Itihak eden Ahmet Fehim Efendi ve diğerleri ile bir heyet kurup seyyar olarak temsiller vermeye başladı. 1879 yılında Bursa'ya turneye g it­ mişlerdi. «Melekzâde Bahçesi» isim­ li yerde oyunlarını oynuyorlardı. Bir gece oyun seyrine Vali Ahmet Vefik Paşa geldi. Temsili sonuna kadar seyretti. Ertesi günü sanatkârları ma­ kamına çağırdı. Gittiler; merak ve heyecan içinde idiler. Paşa kendile­ rine «Size bir tiyatro yaptıracağım, oynamanız için eserler vereceğim, onları temsil edeceksiniz!» dedi. Pa­ şa ayrıca kendilerinden kira alınmı- yacağinı, buna karşılık senede iki defa Gureba Hastanesi menfaatine temsil vereceklerini söyledi. Bu e- sas üzerinden anlaşma yapıldı. Ahmet Vefik Paşa, Bursa'da, otuz- altı tane locası bulunan güzel bir tiyatro binası inşa ettirdi. Ahmet Fehim Efendi'nin deyişine göre, İs­ tanbul'da dahi o zamana kadar gö­ rülmemiş bir intizam içinde senenin dokuz ayında temsiller verdiler. Ah­ met Vefik Paşa provalara gelir, oy­ nayış tarzında olsun, konuşmalarda olsun daima tashihat yapardı. Mol- yer'den yapmış olduğu adaptasyon­ ları titizlikle prova ettirirdi. Pasa v - lâyet dahilinde teftişe çıkacağı za­ man «Ben yokken o çinceye benze yen tercümelerimizi oynayabilirsi­ niz» demişti. Ahmet Fehim Efend: diyor ki, «Zor Nikâh komedisini sah­ neye koyacağımız zaman Fasulyeci- yan ile beni Ulu camie gönderir vaaz dinletirdi. Vaizin konuşma tar­ zı bizim oynayacağımız Üstadı Sârıi ve Hekimi Senai rolleri için bir dek- iâmasyon dersi olurdu. Esasen İb­ rahim Efendi isminde bir de türkçe hocamız vardı; Hristiyan olan kadın ve erkek sanatkârlara tarz-ı telâffuz ve diksiyon dersleri verirdi...» 1882 yılı, Ahmet Vefik Paşa'nın Bur­ sa Valiliğinden azli tarihidir. Onun hakkında verilen suçlama raporları içinde kusur ve suiistimal örnekleri olarak sıralanan ithamlardan. Paşa 20

nın Türk tiyatrosuna yaptığı hiz­ metlerini öğrenmiş oluyoruz. Paşa'nın aleyhinde delil toplamak i- çin tahkikata İstintak mahkemesi hu­ kuk kısmı azasından Avlonyalı Fe­ rit Bey memur edilmişti (Bu Ferit bey daha sonra Konya valisi ve da­ ha sonraları da Vezirlik payesi ile Sadrâzam olmuştur).

Ibnülemin Mahmut Kemal Bey'in «Son sadrâzamlar» eserinin 688'nci sahifesinde Ferit Bey'in raporu ay­ nen konmuştur. Mevzuumuza ait kısmını nakletmeden geçemiyece- ğim:

«... Valiliğe tâyininden azline kadar tiyatroya hasr-i meşâgil ederek (meşgul olarak) İstanbul'dan

Fa-sülyeciyan nâmında birinin idare­ sinde olarak celbettiği bir kumpan­ ya üç sene müddetle haftada üç gece oynamakta olup Vilâyet mat- paasında bastırılan biletler birkaç zaptiye çavuşu marifetiyle ahaliye dağıtılarak halktan toplanan hâsıla­ tın ayda 8000 kuruşa baliğ olduğu­ nu kumpanyanın direktörü söyle­ miştir. Sıfatı hükümete yakışmaya­ cak surette piyeslerin provasında bizzat bulunmuştur. Zaptiyeler mâ- rifetiyle bir takım fâhişelere bilet ve­ recek ve fâhişeleri tiyatroya celbet- tirecek kadar bilet sattırarak halkı izrar ettiği gibi, zaptiyelerden teşkil edilen bir mızıka takımını tiyatroya tahsis eylemiştir. Haftanın birkaç ge­

cesini kadınlara tahsis etmiş ve on­ ların arasına fâhişeleri de sokmuş­ tur. Mektebi Inas muallimi İbrahim Efendi'yi aktristlere hoca tâyin ede­ rek onun hakkında halkın nefretini celbe ve birtakım kızların mektebe devam etmemesine badi olmuştur Tiyatroya mahsus 19 piyesi ruhsatı resmiye almaksızın Bursa matbaa­ sında bastırmış ve bundan dolayı matbaaya 20 bin kuruş borcu kal­ mıştır...»

Fehim Efendi hâtıratında diyor ki: «Beni Muhayyel Hasta piyesindeki Dâmız Liynetî rolünde pek beğen­ miş, Fasulyeciyan ile bana on al­ tın hediye göndermişti.» Bu adam mı matbaaya borç bırakmıştır?.. Ma­ lu liy e t zamanlarında daima geçim sıkıntısı çekecek kadar cömert olan hak ve hukuk uğruna Paris Sefirliği zamanında Üçüncü Napolyon'a ka­ fa tutan bu büyük adam mı matbaa­ cıyı dolandıracak? Arama ve tara­ malar neticesinde ben şunu öğren­ dim: Molyer tercüme ve adaptele­ rini basmaya matbaacı tâlip olmuş ve Paşa hiçbir telif hakkı almaksızın satış gelirini dahi matbaacıya bırak­ mıştı...

Müfterinin raporu hiçbir vakit Vefik Paşa gibi bir dâhiyi lekeleyemez. Bilâkis Bursa gibi küçük ve mu­ taassıp bir yerde haftada üç gece perdesini açtırmak suretiyle üç sene müddetle batının tiyatro tekniği ve kültürü ile hem halka, hem sanatkâr ların eğitimi için çalışmış ve gele­ cekteki Türk tiyatrosuna ışık tu t­ muştur. Ne yazık ki azli ile beraber tiyatrosu dağılmış ve binası da yık­ tırılm ıştı.. .

Şair Ziya Paşa da Adana valiliği sı­ rasında bir tiyatro binası yaptır mış ve İstanbul'dan İbrahim Efendi idaresinde bir tiyatro heyeti getirt- miş ve böylece Türk Tiyatrosu ta­ rihinde «İkinci resmî tiyatro»nun ku­ rucusu olmuştur. Maalesef bunun ömrü pek kısa sürmüş ve Ziya Pa- şa'nın Adana'da vefatı üzerine ti­ yatrosu dağılmış, ne kadar zaman sonra olduğunu tespit edemedim amma, tiyatro binası da ortadan si­ linmişti.

Dolmabahçe ve Yıldız tiyatro bina larının İstanbul şehrinin ve halkının istifadesi için yapılmadığına göre hesaba katmazsak demek ki, devlet parası ile tiyatro binası yaptırmak ve maaşlı temsil heyeti temsil et­ mek Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa'- . daki himmeti birinci, Ziya Paşa'nın Adana'daki teşebbüsü ikinci olmak tadır. Resmî bütçeden parası veri- ■erek yaptırılan üçüncü tiyatro bi­ nası da Rıdvan Paşa'nın Tepebaşı' ndaki Petit Chant'ı olmaktadır ki bu binada Meşrutiyete kadar türkçe temsiller verildiğine dair hiçbir kayıt bulamadım.

Bina Belediyenin, içinde çalışan ya­ bancı kumpanyalar kiracı. Hattâ o kadar ki, hesapladığıma göre, Meş­ rutiyetin ilânından sonra Şehrema­ neti yâni İstanbul Belediyesi bu bi­ naları (biliyorsunuz burası bir eğ­ lence külliyesi idi. Tiyatro binasır dan gayri Pera Palas yanında b t Garden Bar, Petit Champ ile Garden Bar arasında gayet lüks bir Bele-Türk sanesinin en güçlü isimleri, Bele-Türk tiyatrosunun en unutulmaz bir eseri

olan Müsahipzâde Celâl'in meşhur «Aynaroz Kadısı» isimli oyununda. Sol­ dan sıra ile Şevkiye May, Hâzım Körmükçü, Şâziye Moral, Halide Pişkin, Said Köknar, Neclâ Sertel ve ön plânda Vasfi Rıza Zobu.

Türk Tiyatrosu tarihinin en önemli bir dönüm noktasını teşkil eden Şeh- zadebaşı'ndaki ünlü Ferah Tiyatrosu binası şaşaalı günlerinde...

(2)

cusu olarak tanıyan topluma bir şey­ ler söylemek istediğim zaman, bu­ nu diğerlerinin aracılığı ile yapmak­ tan son derece rahatsız oluyorum. Çünki bu kişilerin ne denli samimi davrandıklarını bilemezsiniz. Bir film çevireceksem, rejisörü, bir şeyler söylemek istersem gazeteci, bir ka­ rara varmışsam reklâmcılar çıkıyor karşıma. Oysa ilişkilerin daha sade kalabilmesi ne iyi olurdu...» Nazik konuları bir kenara bırakarak, müziğe duyduğu ilgiyi soruyoruz İre­ ne Papas'a: «Şarkı söylemek konu­ sundaki deneylerinizden memnun musunuz? Gelecek için tasarılarınız var mı?» «Müzikte sevdiğim bazı türler var. Bunları söylemek hoşuma gidiyor. Şimdi şiirler yazıyorum, sonra bunları şarkı yapacağım.» Yeniden Lizzani'nin filmine döndü­ ğümüzde, rol arkadaşı Nino Manfre- di ile ilgili düşüncelerini şöyle sı­ raladı İrene Papas: «Yetenekli bir oyuncu. Düşüncelerimin, lâf olsun diye söylenmiş sözler olmadığını be­ ni tanıyanlar bilir.»

«Ya erkek olarak onun için ne der­ siniz?» «Erkek olarak, yakışıklı, hem de çok.» İrene Papas'ın kendisi için kullanmış olduğu övgü dolu sözler­ den habersiz olan Nino Manfredi de:

«Daha çok kadın olarak mı yoksa bir oyuncu olarak mı ağır bastığını şimdilik pek anlıyamadım.» diyor o- nun için. «Birlikte çevirdiğimiz kısım uzun değildi. Böylelikle, onun ayrın­

tılı bir tablosunu çizemem. Yine de son derece zeki bir kadın olduğunu kesinlikle söyliyebilirim.»

Nino Manfredi bundan bir süre önce hem rejisör hem de oyuncusu oldu­

ğu başarılı bir film yaptı. Şimdi ise bir filme sadece oyuncu olarak kat­ kıda bulunurken ne duyduğu soru­ lunca: «Oldukça rahat bir pozis­ yon» diye cevap veriyor.

(3)

Türk Tiyatrosunun temel direğini teşkil eden İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun gelmiş geçmiş pek çok ünlü ismi toplu halde. Bugün bu resimde bulunanlar arasında Suavi Tedü, Talât Artemel, Yaşar Nezihi Özsoy, Turhan Göker, Selâhattin Moğol, Behzat Butak, Perihan Yanal, Nevin Seval, Halide Pişkin, Reşit Baran, Mahmut Morali gibi isimler aramızdan ebediyen ayrılmış bulunuyorlar. Onların aziz hâtıralarını da burada yâdediyoruz...

diye bahçesi ve bugün açıkhava ga­ rajı olarak kullanılan bir de anfi- teatr, yâni bizim yıkılan eski Ko­ medi Tiyatro), evet bu külliyenin topunu birden, garsonluktan yetişen ve her biri ayrı ayrı milyoner olan Ardltti, Lehman ve Maksim isimli üç iş adamının şirketine kiralandı.

Çünkü ne Belediyenin, ne de devle­ tin aklında bir «resmî tiyatro» kur­ mak niyeti vardı. Bu ihtiyaç İstan­ bul'a bir Şehremini gelecek, yaradı­ lışı da görüşü de tam batılı olacak, herşeyi ile istlanbul şehrini değişti­ rirken Türkün de bir sanat tiyatro­ su olmasının bir medeniyet borcu

olacağını bilecek ve bu işte bu bil­ gi ile 1914'de bir tiyatro mektebi, yâni tiyatro konservatuarı kurmayı, koskoca Maarif Nezareti dururken, o düşünüyor, o yapıyor. Biliyorsu­ nuz ki, şehre sayılamıyacak kadar çok hizmetinin eserlerini bırakan Operatör Cemil Paşa'dan bahsedi­

yorum. Eğer günün birinde bu me­ denî insan işbaşına gelmeseydi, «Devlet Tiyatro ve Konservatuarı» ile «Resmî Türk Tiyatrosu» kuruluş ve açılışı tarihinin yarım asır evve­ linden değil, çok yakın zamanların tarihinden alıp anacaktık...

— BİTTİ —

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kâmil Paşa’nın perişan hali Padişah’a arzedilince, Sultan Abdülmecit, Mısır Valisi Abbas Paşa’ya ferman çıkararak “ Bizzat Asvan’a gitmesini ve

Fırka içindeki çalışmalarında ittihatçılarla bozuşan Satvet Lütfi, Mahmut Şevket Paşa suikastine katıldığı iddiasıyle önce Sinop’a, sonra da

Bunu müteakıb, pro­ fesörler kurulu, meseleyi yeni baş­ tan tetkik etmiş ve Hukuk fakül­ tesi profesörler kurulunun profe­ sör Kübalının raporunu tasvib edip

[r]

Tehaddî ayetlerinin sayısı hakkında farklı görüşler olsa da nüzûl kronolojisi tartış- masına konu olan ayetler, genellikle müfessirler tarafından tehaddî bağlamında

Sonuç olarak, akut atak nede- niyle hastanede yatan orta ve a¤›r fliddette hava yolu obstrüksiyonu gösteren olgulara medikal tedaviye ilaveten solunum fizyoterapisi

Semaa başlıyan der­ vişler hem uzağa atıldıkları, nem dönüşlerinin en hızlı ânında olduk lan için bize gövde olmaktan çık­ mışlar vehmini verdiği

500 yıldır gravür, ağaç baskı, linolyum baskı, litografi gibi geleneksel baskı teknikleriyle çoğaltılmakta olan ekslibrisin son yıllarda serigrafi, ofset, fotograf,