SMANLI devri sadrazamları arasında, belirli bir ad olarak tanınan Yusuf Kâmil Paşa’nın yaşamı nı, gördüğü bir rüyanın değiştireceğine başka ları dudak bükseler bile, onun başından geçen gerçek olaylar, rüyaların geleceğe ilişkin sadık birer haberci olabileceğinde birleşirler.
Arapkir’de, İsmail Zade Mehmet Bey’in 1808 yılında dünya ya gelen bir erkek çocuğuna Yusuf Kâmil adı veriliyordu...Ne annesi, ne de babası, onun ileride'Yusuf’la Zeliha” masalında olduğu gibi “Mısır Azizi’nin keremine mazhar olarak” , Os manlI Tarihi’nde kişiliği bellibaşlı bir yer tutan Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın kızıyla evleneceğini akıllarının ucundan geçiremez, böyle bir olayı rüyalarında görseler bile inanmazlardı.
Pek küçükken babası ölünce, amcası Osman Paşa, Yusuf Kâmil i yanına aldı.Paşa,yeğeni küçük Kâmil’i , büyük oğlu
Nuri’den ayırt etmiyor, öğrenim ve eğitimlerine özen gösteri yordu.
Osman Paşa,Kayseri,Bozok sancakları mutasarrıflıkların da bulunduktan sonra İstanbul’a geldi... Amcası ona, “ Bir yandan öğrenimine devam et; öte yandan da benim mühür- darlığımı yap...Sana ayda yetmiş beş kuruş-günümüz geçer parasıyla 2250 lira harçlık vereceğim” demişti. Yusuf Kâmil, harçlık verilmese de bilgisini artırma kararındaydı. Teşekkür ederek harçlığı kabul etti ama hepsini, yalıda hizmet edenlere dağıtıyordu...
52
İstanbul'da, Kadıköy- Baglarbaşı
yolu üzerindeki hastaıe, onların adını taşıyor
Karısıyla iki kere
evlenen sadrazam
Yusuf Kâmil Bey, yapılan baskılara
rağmen, yeni evlendiği
eşi Zeynep Hanım'dan boşanmak
istemeyince, Asvan'a sürülüp
hapsedilmişti. İki sevgilinin birbirine
kavuşmasını, ancak padişahın
müdahalesi sağlayabilirdi. Durumu
Abdülmecit'e açmak,
onun yardımını istemek gerekti.
Azmi Nihad ERMAN
Üsküdar’da, Ayazma’daki yalıda kalıyordu Yusuf Kâmil.. Maddesel mutluluk demek olan zenginlikten ve baht açıklı ğından uzaklardaydı o zamanlar...21 yaşında Divan-ı Hüma yun Kalemi’ne verildi.RÜYASINDA, MISIR VALİSİNİ GÖRÜNCE...
Yaşamındaki akıt almaz değişiklik ise bir gece gördüğü rüya ile gerçekleşecekti: Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ile bir çimenlikte yan yana oturur görmüştü rüyasında kendini... Mehmet Ali Paşa, yanından kalkmış gitmiş, fakat enfiye kutusu orada kalmıştı. Kâmil, kutuyu aldığını, saraya giderek Harem’e gönderdiğini, Mehmet Ali Paşa’nın da bu dürüst davranıştan pek memnun olduğunu söyleyerek, enfiye kutu sunu kendisine bağışladığını görmüştü, talihini değiştirecek rüyada...
Genç adamı öylesine sarmıştı kİ bu rüya; etkisinden bir türlü sıyrılamıyordu. Güvendiği bir muabbir’e (rüya tabircisi- ne) anlattı. Tabircl, Mısır’a gitmesini, talihin kendisini orada
Yusuf Kâmil Paşa
(1808-1876)
Zeynep Hanım
( - 1881)
nın idaresindeki yelkenli gemiyi, 1833 yılında bir gece, Ayaz- ma’danKızKulesi’ne sandalla geçerek bekledi ve serüvenlerle dolu yolculuğu böylece başlamış oldu...
Mısır’a ayak basmıştı, ama kimseyi tanımıyordu. Aklına bir arzuhal döşenmek geldi ve hemen kaleme sarıldı: Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan bir memuriyet istiyordu...
Vali Paşa, verilen arzuhali beğenmiş olmalıydı. Onu huzu runa çağırttı.. Konuştu. Zekâsını ve vereceği işe yararlı olaca ğını anladı: “Sana Mısır Hâzinesi Kâtipliği ni vereceğim” dedi. Anlaşılmaz bir sevinç duyuyordu.. İstanbul’daki Divan-ı Hümayun K â tip liğ i’nden Mısır Hâzinesi Kâtipliği’ne atanışına kendi bile şaşıyor, rüyaların çoğu kez gelecekteki gerçeklere
ışık tuttuğuna iyice inanıyordu artık.
Yusuf Kâmil, bilgisini artırmaktan da geri durmuyor,Paşa - nın teşviki ile Fransız dilini de öğreniyordu. Vali Paşa, onun gayretlerini karşılıksız bırakmamış, rütbesini yarbaylıktan al baylığa yükseltmişti.
"SANA, KIZIM ZEYNEP’İ VERİYORUM!"
karşılayacağını söyledi... Mısır’a gitmek!...
Bu iş o kadar kolay başarılamazdı k i... Zordu, hatta olanak dışı sayılırdı: OsmanlI Devleti’yle Mısır arasında karmaşık sorunlar vardı...Oysa Kâmil, içinden: “sabırla koruk helva olur” diyor ve elverişli fırsatı kolluyordu... Hesaplar, planlar tasarlıyordu aklından.. Sonunda, önceden anlaştığı bir
kapta-Yine bir gün, aklına getirmediği bir olayla karşı karşıya kaldı. Koskoca Mısır Valisi ona: “ Kerem ve mürüvvet bakımın dan bana çok benzeyen üçüncü kızım Zeynep’i sana nikahlı yorum oğlum...” demişti.
1845’de Sultan Abdülmecit de kızı Adile Sultan’ı evlendi riyordu.. Mehmet Ali Paşa, tebriklerini sunmak göreviyle
Yusuf Kâmil Bey’i İstanbul’a gönderdi. Padişah da onu huzu ra kabul ederek, Osmanlı Devleti’nde ileri ve itibarlı bir memuriyet sayılan Mirmiranlık rütbesine yükseltti.
Zeynep Hanım’ın, Kâmil Bey’le nikâhlanacağı haberleri yayıldığı zaman Mısır sarayında kıyametler kopmuştu.. Meh met Ali Paşa’nın çocukları ve akrabası tüm güçleriyle karşı çıkmışlardı bu işe... Kâmil Bey’i yabancı sayıyor ve aile içine girmesini hazmedemiyorlardı... Hele Mehmet Ali Paşanın oğulları, birer ifrit kesilmişlerdi: “ Nasıl olur bu? Bir an önce onları boşatmak gerek. Hanedana bir yabancı erkeğin sokul ması, cinayetle birdir!..” diyorlardı.
işin en kötü yanı, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’da bunama alametlerinin belirmesiydi. Yusuf Kâmil edişbileyenler için bundan iyi fırsat olmazdı.. Paşa’ya halef seçilen İbrahim Paşa da dünyasını değiştirince -bu evliliğe en çok karşı çıkan- Abbas Paşa iktidara geldi. Mehmet Ali Paşa’nın hışmından korkup seslerini çıkaramayanlar da yeni valinin garazını körüklemeye giriştiler... Abbas Paşa,ilk iş olarakYusuf Kâmil Paşa’yı Asvan’a sürgün etti. Zeynep Hanım ı boşaması için zorladı. Yazıp hazırladığı ve “Talâk-ı Selâse" ile boşama kâğı dını imzalamazsa idam ettireceğini bile söyledi. Bu arada Mısır ve İskenderiye’deki emlak ve gelirinin kendisine satıl masını bile istedi.
Yusuf Kâmil Paşa, hasta olduğunu, bir hekim istediğini Abbas Paşa’dan rica ediyordu ama o, “koskoca Napoleon’a bile hapsolduğu vakit hekim vermediler. O ne yüzle hekim istiyor?” diyordu...
TERLİĞİN İÇİNDE YOLLANAN GİZLİ MEKTUP
Mısır Sarayı aleyhine dönmüştü Kâmil Paşa’nın... Üç ay menfasında çile doldurdu. Bir kurtuluş yolu arıyordu. Eski den tanıdığı Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’ya ariza yazıp halini anlattı.
Sürgünde giymesi için Zeynep Hanım, kocasına hediye bir çift terliğin astarına gizlediği mektubuyla ona cesaret aşılı yordu.
Kâmil Paşa’nın perişan hali Padişah’a arzedilince, Sultan Abdülmecit, Mısır Valisi Abbas Paşa’ya ferman çıkararak “ Bizzat Asvan’a gitmesini ve Kâmil Paşa’yı “salimen ve muaz- zezen Dersaadet’e göndermesini” bildirdi.Yusuf Kâmil Paşa, bir rüya üzerine ayrıldığı İstanbul’a 1849 yılında binbir çileden sonra gelebilmişti. İş, Zeynep Hanım’ın getirtilmesine kalı yordu.. Reşit Paşa yine girişimlere başladı. Padişah’a, Zey nep Hanım’dan “durup dinlenmeden feryat ettiğine” dair mektuplar aldığını, Mısır tarafına bir şey denilmeyerek, Ha- nım’ın “ Hac farizasını ifa edeceğinden" kendisine izin veril mesi için ferman çıkarılmasını arzetti.
Gelen cevapta, halasının zaten üç aydan beri şahsına ilişkin bazı hususların tesviyesi için İstanbul’a gitmeyi arzu ettiği bildiriliyordu.
Önce Şam.. Sonra Beyrut...Ve oradan da deniz yoluyla İstanbul...
Zeynep Hanım, vapurdan çıkınca saraya gitmiş, padişaha minnetlerini sunmuş, Sultan Abdülmecit de ona iltifatta bulunmuştu. Hanım, daha sonra Mustafa Reşit Paşa’nın yalısına gitti...
Her şey hazırlanmıştı Mustafa Reşit Paşa’nın yalısında... iki sevgili, çektikleri çileleri unutacak, hasret sona erecek ti... Çemberlitaş’ta Asım Paşa’nın konağında kiracı olarak oturanYusuf Kâmil Paşa da yalıya gelmişti. Reşit Paşa,Kâmil Paşa’nın; Şeyhülislam Arif Hikmet Bey de Zeynep Hanım’ın •ekili oldular...Gürül gürül nikâh kıyıldı.Şerbetler içild i... =? Kâmil Paşa ile Zeynep Hanım birbirlerine kavuştular, i»