\AA/VWWN
Om dokuzuncu asar
mesire şarkıları
ARKILAR, türküler, des_ tanlar, tarih kaynaklan ve vesikaları arasında kıymetli bir yer alır. İstanbul hayatı, Istanbır lun Boğaz ve mehtap safalan, ça yır ve dere kenarı âlemleri, bend ve subaşı eğlenceleri, bazan, bir şarkmm mısralarında, hmen bütün teferrnatiyle yaşatılmış olarak bu lunur.
Şu bahar günlerinde, Haşmı bey risalesini şöyle bir karıştırayım dedim. İşte, Numan Ağa tarafın dan bes teklemiş şehnaz bir şarkı, âşık, sevgilisini, Haydarpaşada derya ve sahra temaşasına davet ediyor.. Bugün, Haydarpaşa de yince, gözümüzün önüne dohıp bo şalan vapurlar, iskelede, bilhassa non vapurların yorgun ve kalaba, lık yolcularına tek iskele vermek te ısrar eden posbıyık çmiacı, ko caman bir taş yapı, tren düdükle ri, kömür yığınları geliyor:
Seninleyalnız birlikte sade Buluşabm yarın Haydarpaşade Yine lâzım ikimizden ziyade Buluşalım yamn Haydarpaşade
# * *
Oturup bizbize, deryaya karşu, Dönüp kâhicede sahraya karşu Aman, yalvannm, a’dâya karşu Buluşalım yarm Haydarpaşade.. Anadolu - Bağdad demiryolları imtiyazı verilmeden, Haydarpaşa, İstanbul un namlı mesirelerinden biriydi. İlk Haydarpaşa istasyonu yapıldıktan ve demiryolu döşen dikten sonra da, Haydarpaşa ça yın bilhassa cuma günleri, o ci varın orta tabaka ailelerinin bir mesiresi sıfatmı bir müddet mu hafaza etti. Ahmet İhsan Tokgöz, elli yıl kadar evvelki Serveti Fü_ ııun nüshalarından birinde, Hay darpaşa çayırından bahseder:
“ Oh!. Ne letafet.. Katarm gü zergâhını iki cihetten istilâ eden zümrüt renkli çayırlara, papatya lar o kadar ruh âçicı bir manzara veradpid.^ 'Haydarpaşa çayırının tenezziih ehlini yakm göre - ınedik- Fakat orada burada kurdu ğu çadırlarda pişirdiği kebap ko kusunu etrafa savurup bahar ko_ kuşunu bozan kebapçılar, “ On pa raya bir tabak,, diye olanca seda- sil e bağırarak kuşların cm ltılı seslerini dinlemeğe mâni olan ma. hallebiciler arasında, Haydarpaşa çayırında hiç zevk kalmıyor!..,,
İstanbuhın çayır sefalarına, der ya ve sahra temaşalarına en ağır darbeyi vuran, plaj eğlenceleri ol muştur diyebiliriz. Yaşı yirmiyi bulmuş İstanbul çocukları arasm - da Kâğıthaneyi görmemiş, Fener- bahçeyi işitmemiş, Çamhcaya çık. mam iş olanları biliyorum.
* * *
Geçen asrın mesire sarkılan i- çinde, Göksudan bahsedenler, en çok olanlardır diyebilirim. Şu sa tırları, geçen asır sonunda bir İ . fcalyan edibinden Edmondo de A- micisdeu alıyorum:
“ Türk ırkının güzelliğini gör - mek için, bir seyran gününde ya Kâğıthaneye, yahut Göksuya git. oıelidir. Buralan, halkm gezindi ği iki büyük çayırdır. Sık orman- cıklar arasında iki dere akar: her ikisinin de iki yakasında kahve - ler, çeşmeler sıarlanmıştır. Ceviz ağaçlarının, fıstık ağaçlarının, ka. vaklarm, incir ağaçlarının gölge - sinde uzanan çayırlar, güneş ışı ğının delip geçemediği bir sıra ye. şil paviyonlar, binlerce Türk ka - dini grup grup, halka lıalka otur muşlar, etraflarında cariyeler, ha
remağalan, çocuklar, yemek yer. ler, ve sonsuz gidip gelmeler ara sında neşe ve şetaret içinde eğle nirler. İnsan oraya gidince, ken. dişini kaybeder. Bu binlerce be - yaz yaşmak, gümüşü, yeşil ve san renkli ve işlemeli feraceler; ren gârenk esvaplar içinde bu binler, ce oariyler, küçüklerin maskeli ba loşuymuş gibi karmea yuvaları halinde kaynaşan bu oğlancıklar, yere serilmiş şu büyük İzmir kili mi, elden ele dolaşan altm ve gü müş suyuna batırılmış şu güğüm, ler, müslüman kahveciler, adam - hk elbiselerini giymişler, ellerin de dondurmalar ve meyvalarla ko ■şnşuyorlar; delikanlılar dere bo - yanca at koşturuyor. Uzaktan, bu kalabalığın hareketi, kamelya ve gül bahçelerinin rüzgârla dalgala nışmı andırıyor. Yaldızlı, süslü ka yıklar, muhteşem arabalar, ardı arası kesilmeden geliyor, bu renk ler ummanma yeni renkler dökü. yor. Bu gölge ve yeşillik güzelli - ğinin ortasında şarkılar, saz ses leri...,,
-Evet... Şarkılar... Rast, Rehavî, Sazkâr, Suzu dilâra, Rastı cedid, Pencigâh, Nekriz, Nihavent, Neve ser, Suzinak, Pesendide, Büzürk, Mahur ve ilâh., ilâh., doksan üç fasıldan bestelenmiş şarkılar, se mailer, besteler, zincir besteler..
Bu, Hacı bejin Beyatî araban şarkısıdır:
Birleşip de birkaç ahbap gidelim, Vaktidir Göksuda bir zevk edelim Gayri tenha oturup da nidelim, Vaktidir Göksuda bir zevk edelim
*
Çok güzeller vardır elbet bîbedel Ülfeti zevketmeğe eyler emel Hem hava bu hafta işte pek güzel, Vaktidir Göksuda bir zvk edelim...
Şu, Rifat beyin Muhayyer şar kısıdır:
Gördüm efendim seni Göksuda gezerken;. Safbesaf uşşakmı etrafa dizelken, Bendei bîçareye sen dide süzerken düştüm o dem aşkma sevmeğe
özendim, Halime rahmeyle benim zülfü ke mendim. İşte Hacı Sadnllah Ağanm Hü seynî aşiran semâisi:
Kebudî esmelerle sûbesû cilve fii* ruşu naz, Bir içim suya dönmüş ol mehi Gök suda gördüm ben. Hayranınım... nalânmım.. sergen- danmrm ah... îşte Nikoğosun Acem aşiran şar. lası:
Göksu ile Çamhcaya gel bu yaz, Oynryalım polka seninle biraz Vakti değil eyleme naz ve niyaz, Şimdi alafranga bu cihan!..
¥
Herkes yârı ile kol kola gezer, Şimdi moda oldu cihau serteser Asla beyim gönlüme verme keder Şimdi alafranga bu cihan!..
REŞAT EKREM KOÇU
Konuşmalar:
t # M " " '■■■ m * * * ■ '■ »(Baş tarafı 2 incide) İşte ismet, Ağanın suzidil şar- j
kışı:
Su gibi, Gök,suya can, akalım, Bade.i aşla muhabbet çakalım, Keşfiuaz ey li.ycmem, dur bakalrm! Bir gün olur düşer elbet sırası...
İkinci Mahmut Tarabyanın hay- ranlarındandı. Bundan ötürü, za manının piyasa şairleri, Tarabya üzerine pek çok şarta yazmış, bu şarkılar, devrin tanınmış sanat, karlan tarafından bestelenmişti; birkaç tane de ‘Tarabya şarkısı o- kuyalım:
Deryaya çıkalım gece ayın on üçünde Mestâne yat aguşuma zevrekçe
kıçmda Zevkin verelim dadımı biz Boğa» ziçinde Mehtap edelim ey meh enver bu havada... ¥
Eylerse rutubet gü'lü ruhsannı pümern, Şal sar başına def olıa tâ retnçişj şebnem, Şarkıyla sevahil gezerek eyliyelim demi Mehtap edelim...
*
Bir bahçenin davetidir gel olalım pâk, Hanende ve matrabla Tarabyada tarabnâk Arif gülerek oynıyarak bîelem ve bâk Mehtap edelim...
Haşini beyin Müstear şarkısı: Binsek Küçüksudan nihan Olsak Tarabyaya revam, Bir çifte zevrekçe hemam Mehtaba çıksak bâr gece...
Şakir beyin bestenigâr şarkısı: Hüsnün görüp ben ey peri Oldum gönülden müşteri Gel ey Tarabya dilberi, Gayet güzeldir perçemin!.. Gel meclise nûş et şarab, N olsum bu rütbe içtinap, , Eğdir fesim etme hicap, Gayet güzeldir perçemin!..
REŞAT EKREM KOÇU
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi