• Sonuç bulunamadı

Atatürk ve 10 Kasım şiirleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk ve 10 Kasım şiirleri"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

SABAH TESİSLERİNDE HAZIRLANARAK BASILMAŞTIR _____1_994_____ Grafik Tasarım: Mikail Erdoğan SABAH'IN OKURLARINA ÜCRETSİZ ARMAĞANIDIR

(3)
(4)

-mm

HÜRRİYET ŞEHİTLERİNDEN ATATÜRK’E

İzin verirsen bize Ata’m Senin ¡ayıcığında yatalım Meydanlarda yorgun düştük Beş-on soluk dinlenelim. Üzülme biz delikanlıyız Yaramız-beremiz çabuk geçer Hem bunlar yara değil ki Meraklanma bayraktan bulaştı Öyle sıkı tutmuşuz ki

Gönlümüzde

İz eylemiş bağrımızda. Gençlik işte bilirsin sen... Nöbetçi say bizleri Yaver yap istersen Gün olur da doğrulursan Yeri yerinden oynatmaya Bizleri peşinde bil.

Sen nereye biz oraya. Şükür sana kavuştuk ya.. BakAta’m

Konuşmaya takatimiz kalmamış Gözlerimiz kararıyor yorgunluktan Biraz soğuk nedense

Üşüyoruz üşüyoruz Isıt bizi gözlerinle. Yok yok, bir şeyimiz yok Ağlama... ağlatma bizi İzin ver de hadi Kıymığında yatalım biraz. Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar Atatürk’ün toprağında Bizim de yerimiz varmış Öğünelim... kıvanalım... Sevinelim... arkadaşlar...

A TA TÜ R K VE 10 KASIM ŞİİRLERİ

L. Sami AKALIN SAYFA 4

(5)

B İR RESİM DE

ATATÜRK

İzm ir’e girişini Atatürk’ün

Bir kahve duvarındaki resimde gördüm

B i r ılık gü z ö ğ le sin d e

ıŞ anlı haki u rb a s ı ü stü n d e

Koymuştu kılıcını içine kınının

Yürüyordu arasında sevgili halkının

A y a ğ ın d a A n a d o lu ’d a n g e tir d iğ i toz B i r in a n ç g ö z le rin d e tü k en m ez

Alabildiğine insan kalabalığı ardı

Bir aydınlık geleceğe bakıyordu

Iş ık tı s e v in ç i tü rk ü y d ü

G ö r s e y d in iz o re s im d e A ta tü rk ’ü

Sabahattin Kudret

AKSAL

fl«jHAkUlMtC J

(6)

25 YIL SONRA

Deliler gibi pişmanız

Ne yaptık biz

Neden hala buralardayız?

Neden kurtulup yürüyemedik

Gösterdiğin yere varamadık

Neden bu kadar oyalandık?

Atatürk bağışla bizi

Sana layık olamadık.

Kendimiz kendimize ettik.

Ne güzeldi, ne düzdü yolu

İniş aşağı, kayar gibi

Tuttuk yokuşa sürdük

Şimdi deliler gibi pişmanız

Ne yaptık biz?

Neden hala buralardayız?

Talip APAYDIN

(7)

MUSTAFA KEMAL TÜRKÜSÜ

I. D ÜŞ

Atam ı gördüm düşümde, Büyük beyazlıklar içinde...

Parlıyordu yine, gök m avisi gözleri Sonsuz mana içinde!

Gökte bir bulut geziyordu;

B ir yanı kırm ızıydı, bir yanı beyaz; Batıya yönelm işti,

Belli, Doğu’dan gelm iş!

Gökte gezen bulut, gözüm le gördüm; Tıpkı, Mustafa K em al’e benziyordu! El ettim, görmedi;

Ses ettim, duymadı; Dövünsem de nafile Aldıracak değildi...

Küskün bir hali vardı bulutun, Geldi, ağırdan-ağırdan,

R A S A T T E P E ’nin üzerinde eğildi! Bulut mu büyüdü birden,

Gök mü küçüldü, bilm em

Mavi, aydınlık, yavklıydı gökyüzü, Henüz, vatan çalışmaya başlamamıştı, Sabahın en erken saatlerinde,

Vatan’m gökyüzünü bu bulut kapladı;

(8)

Sessiz, gürültüsüzce!

Bir yani kırm ızıydı, bir yanı beyaz, Küskün bir hali vardı bulutun, Ama, aşkla, şefkatle bakıyordu. Vatan topraklarına!

Ağırdan ağıra geziyordu, Batı’ya yönelm işti;

Gökte gezen bulut, gözüm le gördüm: Tıpkı, M U S T A F A K E M A E E benziyordu!

II. GERÇEK

Yaşamak senden yana manalı Ölmek, öyle sıcak, sevim li ki... Dilersen bir gün yanında beni Kurbanın olam, beklem e Gel-gel eyle!

Şafak serinliğinde Bütün fikirler genç, Bütün fikirler taze, Bütün fikirler hür!

Yeniden doğmak; yaşamak arzusundadır; Namuslu ve güzel her şey!

Sesimiz, ilkin, senden ötürü Böyle rahat,

B öyle mağrur, Böyle gür!

(9)

III. HER ŞEY O’NA BENZER

incecikten bir kar yağar Tozar “ Kem al, K em al” diye... Ak-ellerin kalem tutar Yazar “ Kemal, K em al” diye... Bütün eller “ K em al” yazar,

Bütün diller “ K em al” söyler, H ey dağların anası,

“ K em al” siz vatan neyler? Söyle bana yavrucuğum, D izlerim e de...

Hürlüğü yaşıyorsun, alabildiğine O m avi gözlerinde...

Sen Mustafa Kemal misin?

Gel bana yavrucuğum, Sarıl boynuma,

Vatana nur veriyorsun H er ipek telinden saçlarının Sarı ve yumuşak...

Sen Mustafa Kemal misin?

Dinle beni yavrucuğum, K oy başını göğsüme... Usulcacık, söyle;

Senin yüreğin m idir bu çarpan, Böyle aşkla, m ilyonlar adına, Yüceliği, esenliği için vatanın?

(10)

_______________

Sen Mustafa Kemal misin?

Sırmalar, rütbeler değil istediğin, Ayağındaki toz,

Alnındaki toz,

Nurlu gelecekeler için... Söyle bana yavrucuğum, Sen Mustafa Kem al misin?

IV. HEM ÖVGÜ, HEM AĞIT

Sen küçücüktün bacım, minicik;

Gözlerin masmavi dünyaya bilm eden bakardı, Ben de gencecik bir delikanlıydım ;

Okulum Dolmabahçe’ye karşı...

Şimdi, kitaplardan okuyup sevdiğim adam; Bir Mustafa Kem al vardı!

Hani, her insan ölür ya, günü gelince, Mustafa Kemal’in daha gelmemişti günü, Gelmemişti lâkin, ölüm komadı,

bırakm adı yakasını

Bir Kasım sabahı, alıp götürdü!

Sen küçüktün bacım, minicik; Nasıl bereketli yağm ur gibi yağdı Milyonlar, ömürlerinde ilk defa Namusuyla ağladı, bilmezsin!

Gayri bizler için yalnız karanlık vardı, Gayri gökyüzü küçücüktü,

Dünya dar...

(11)

-Hepimiz boşlukta gibiydik Yetimdik,

Çaresizlik!

Sen küçüktün bacım, minicik; Küçücük, miniciktin ama

O dudakların büzülüvermişti, ağlamadan yana; Ellerin, ellerin anlaşılmaz bir telaşta!

Artık masmavi değildi dünya, Artık umutlu değildi yaşamak, Benimle hüznü paylaşıyordu: Masum ve merdane...

Bütün denizler, bütün kuşlar, bütün ovalar, bütün dağlar “ Erkan ağlar, usul ağlar, yol ağlar” “A h ’man, “ O f ’unan değil işimiz,

Am a yine de yanar yüreğimiz kor-ateşte... Mustafa Kemal’in fikriyle hürüz,

Fikriyle bahtiyar...

Doğu’da en mutlu kader bizim!

Geniş yurt ufuklarında alabildiğine bir beyazlık

Mustafa Kemal’den...

Yönümüz kesin, hep batıya

Senden... İçimizde bir sonsuz aydınlık

Mustafa Kemal’in getirdiği! Bir karanlığa düşmeye görelim

Pınl-pırıl bir şavk önümüzde, işimizde Mustafa Kemal’in...

Hepimiz boşlukta gibiydik Yetimdik, Çaresizlik!

(12)

Sen küçüktün bacım, minicik; Küçücük, miniciktin ama

O dudakların büzülüvermişti, ağlamadan yana; Ellerin, ellerin anlaşılmaz bir telaşta!

Artık masmavi değildi dünya, Artık umutlu değildi yaşamak, Benimle hüznü paylaşıyordu: Masum ve merdane...

Bütün denizler, bütün kuşlar, bütün ovalar, bütün dağlar

“Erkan ağlar, usul ağlar, yol ağlar” “A h ’man, “ O f ’unan değil işimiz,

Ama yine de yanar yüreğimiz kor-ateşte... Mustafa Kemal’in fikriyle hürüz,

Fikriyle bahtiyar...

Doğu’da en mutlu kader bizim!

Geniş yurt ufuklarında alabildiğine bir beyazlık Mustafa Kemal’den...

Yönümüz kesin, hep batıya

Senden... İçimizde bir sonsuz aydırdık Mustafa Kemal’in getirdiği!

Bir karanlığa düşmeye görelim

Pınl-pırd bir şavk önümüzde, işimizde Mustafa Kemal’in...

Her şeyinle varsın, fikrin ve ülkünle

Bir acımız var ki, gözlerine, sesine hasterimizden O da sensiz ölümün alıp yitirdiği...

Yüreğimizde bir kor-ateştir yanar! “ Gülşen ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar.”

M. Sunullah ARISOY A TA TÜ R K VE 10 KASIM ŞİİRLERİ SAYFA 12

(13)
(14)

SİSTEN SONRA

N e k a d a r u y u d u n u zs a k a ra la rd a n u yan ın aklarla

E vler s o k a k la r M u s ta fa K e m a lle rle kalkın

B ir ç e le n k ö rü n b a ş ın ıza m u tlu lu k la rd a n

D a vran ın avlulara a ğ a ç la rla

M e y d a n la r d a v u lla r zu rn a la rla ko şu n

Ç e kin b a yram lıklarım ızı sıkıntılardan

Türkiye b ir g e ç m iş d e ğ il b ir g e le c e k tir

Işıklarla s a b a h la rla d ostluklarla

K oç y iğ itle r sıra sıra kılıçla rd an

Ç ıkın d a ğ la ra b ayraklarla

N e k a d a r b u n a ld ın ızs a d u m a n la rd a n

Fırlayan su larla to p rakla rla ku şlarla

G ü n ayd ın h e p in iz e Türk o rd u s u n d a n

Toplanın m e y d a n la ra m arşla rla

Ö z g ü rlü k M u s ta fa K e m alli b ir ç iç e k tir

Kalkın u m u tlara se vg ilerle s e la m la rla

S a lah B İR SEL

(15)

iL.

ATATÜRK

Adını adımdan önce

Heceledim, öğrendim Duvarlan, kitaplan Senin resminle beğendim.

Bfnbir resim içinden Bir anda seçerim yüzünü Kimse anlamaz içimden Gözlerinin gündüzünü.

Bütün bildiklerimden Daha çok yakınsın kalbime Alfabeyi hecelerken “Atatürk” yakıştı dilime.

Seni yazdım okudum Seni belledim yürekten Her törende beraberiz

Bayrağın içinde, sen ben Daha iyi anlarım her yıl Açıldıkça düşüncelerim İlk sevgim büyür, büyür de Seni daha da severim.

Her yön sen olursun sen Kitap, tren, şapka, kıravat Sen Türkiye’mi uçuran En büyük ilahi kanat.

Her On Kasım’da gözlerimiz Bir daha ağlarken sana Bir kez daha inanırız Her yerde yaşadığına.

İbrahim Zeki BURDURLU

(16)

O İHTİLAL BAYRAĞI

O n sekiz yıl... ne zorlu, ne emsalsiz, n e çetin... Fert halinde bir timsal, azm inde bir milletin.

Işık saçlı, gök gözlü, Tanrı sözlü bir timsal Sivas’tan Ankara’ya geldi Mustafa Kemal.

O gün Türk milletinin şahlanan hıncıydı o, O gün mazlum A sya’ nın kahhar kılm aydı o.

Tutuşturmuş değdiği fikri, hissi, toprağı, Alev saçlı, gök gözlü o ihtilal bayrağı.

Dolm uş b oş gönüllere, kör gözlere fer olmuş, Girdiği her savaşta en son m uzaffer olmuş.

Çıkmış meydana, Türk’ün en çok daraldığı gün, Odur yenen son makus talihini Türklüğün,

Pirene’den, T u n a’dan, M uhaç’tan, P ilevn e’den T a Sakarya’y a kadar gerisin geri giden

Müthiş, makus bir bahtı yenebilir ancak o, En haklı ihtilalin en başında sancak o.

O n a ta canevinde yer verm eli insanlar, Osmanlı anlayamaz, on u ancak T Ü R K anlar:

Ateşinde erimek, yeniden şekle girmek, -Ona ramolmak değil- biraz o olmak gerek,

H er haliyle örnek o, Türk için, erkek için, Onu anlamış olm ak v e on u sevm ek için

Darılınca gönülde o azmi bulmak gerek; Ona diz çökmek değil ona doğrulmak gerek,

Şarklılık, Osmanlılık, gerilik bir tarafa! Garplı kafa, Türk gönül, ak alın, olgun kafa...

İstediği hasada bu yerde rençberiz biz;

Onun “M USTAFA K EM AL” dediği gençleriz biz! Ankara bayramını gönülden biz kutlarız Bir daha bunalırsan “O ” vardır, bizler varız...

A T A T Ü R K burçlannda bekliyoruz biz nöbet; Bizce birdir senin için yaşamak, ölmek, emret! Emret: Kanı çekilmiş damarlara dolalım; Bir an senin izinden saparsak kahrolalım...

Behçet Kemal Ç AĞ LAR A TA TÜ R K VE 10 KASIM ŞİİRLERİ SAYFA 16

(17)

Z İN D E

Her dünya! Yeıyüzü! Sarsıldı, yarın, çök. Neysen bugün göster: Delin, boşan, gök! Kendini yere çal, parçalan, tarih!

Ey Timur, Atilla, Yıldırım, Fatih; Alpaslan, İskender, Cengiz, Napolyon! Ey vvelce ölen yüzlerce milyon! Kafi değil gökten muhayyel tavaf: Kalkan mezarlardan, toplanın saf saf; Doğrulun: Gelen bir eşsiz kahraman, Doğrulun: Geliyor en büyük insan...

* * *

O başburcumuzdu; biz tek hisardık; Onunla kurtulduk«t>nunla vardık: Onunla yaşadık, güldük onunla; Bütün ışıklan ötürdü gurup. Ve birden hepimiz tek adam olup, tutabilmek için onun yerini Daha yükseltmeye baş eserini Bir daha dirildik on yedi milyon. Ha Atatürk, ha Türk: Yoktur ona son.

* * * Kaç yıldır Türkçeyti Tanrının dili; İnsana ne ilah ne de sevgili Ne de ana-baba aratıyordu; Her an yaratıyor, yaratıyordu. Birlikte gönüller ona imanda, O ateş yanarda her damla kanda, Yolumuzda öncü, ışık hızdı o, Elimizden tutan babamızdı o, Ana şefkatiyle seven ilk erdi; Damarlarda kandı, gözlerde ferdi, Tekti, hepimizdi, bizdendi, bizdi, O bizim başımız her şeyimizdi...

(18)

Ecel, alçak ecel; ne yüzle kıydı Fani olmasaydı, o da Tanrıydı: Gerçi et-kemikti onun da dışı Ama semalara denkti bakışı, Saçları alevdi, duhu alevdi, Bütün dünya onu tanıyıp sevdi, Dünya baştan başa ona hayrandı: O eşi bir daha felmez insandı On bin yıldan beri aranan sancak... Ağlar bir babanın ardından .ancak Bir-iki çocuğu nihayet beş-on; Biz şimdi öksüzüz on yedi milyon,

* * *

O gitti, Türklük var; Türklük; Türklük var! Ruhumuzda inan, gözümüzde yaş,

Acından tek kalbiz, ödevde tek baş; Milyonlarca adım, tek hedef, tek iz; Onun davasının iradesiyiz.

Behçet Kemal ÇAĞLAR

(19)

NÖBETÇİ MİLLET (*)

Yaradan hey yaradan.

Dört yıl değil bin yıl geçse aradan Şensin ateş diye kanımızdaki, Ey yanımızdaki

Beş-on mermere, bir avuç toprağa sığan Sınırsız mavi umman hey.

Yeni kıyılar bulur,yeni yarlar kazaıdın Sen hep köpürüp taşmanda;

Her konuşmanda

Milletin alın yazısını yeniden ayazardm. Bakışların inanmıyanı ezerdi:

Sağ kolun bir orağa benzerdi:

Başlardı yurt tarlasında fik rin ve hissin hasadı. Cümlelerin de ösden kalkardı

Ya çıkardı kından.

Başak saçların sarkardı harmandan alnından: Halk biçilmiş ekin gibi düşerdi rizlerine. Milyonlar katılırdı sözlerine

Köhne kanaatler köhne küreler gibi Sözünde çarpışıp düşerdi.

Tam sustuğun an kıyamet oldu, Tam konuştuğun anlarsa mahşerdi: Rab, gökte dinleyin derdi meleklerine; Yıldızlar girerdi yeni mahreklerine; Nehirler kavuşurdu yeni denizlerine. Şimdi nöbetçi olmak için amt-kabrine Tamamlayabilmek için tavafını Sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını Tutuyor nöbet.

Bu milet;

Bu, vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan, Bu, üç kıt’ayı atının nalıyla damgalayan, Bu, Tim ur’u, A tilla ’yı, Oğuz’u,

Bu, Yıldınm ’ı, Fatih’i, Yavuz’u,

(20)

Bu, Seni yetiştiren ulu millet, Vakar ve haysiyetle dimdik Uyanık tetik

Anıt-kabrinde tutuyor nöbet. Dünya dönüp dolaşıp Boğazlaşıp dolaşıp Ergeç ve ancak

M illi misaklarda karar kılacak. Ey en büyük usta!

Düşünen olmadı bu hususta Senden evel ve senden ileri; İlk müjdeyi, ilk haberi Senden almıştı cihan; Ta o zamandan

Anlayamadığına yansıyan,

Sen dünyanın dönüp dolaşıp geleceği Uğrunda milyonların seve seve öleceği En büyük maksat için

Dünyaya ilk karşı koyansın. Nasıl içimizdeysen bütün varınla İşte öyle dünya davalanndansm...

O ışık saçların, o alev sözlerinle sen. *

Ey ıssız geceler içinden Bize eşssiz sabahı getiren! Ey asırlardır dul bayrağın eşi, Ey gece yanlarımızın güneşi, Ey ışık saçlar,

Ey yele kaşlar,

Ey çekilmiş hançer bakışlar, Ey fik ri döven şakaklar, Ey kalem parmaklar, Ey ay-yıldız el, Ey en güzel Ey en büyük Ey en büyük Ey Atatürk!

Getir dudaklannı,bir bir alnımıza koy,

(21)

Dağlansın ateşinle bu soy. Oy Atatürk oyy...

İrkilmez Ata çocuğu irkilmez; Zaptedilmez Ata’m zaptedilmez Biz varken senin hisarının burçları, Bakışlarımız kılınç uçlan,

aBekliyoruz devrimini biz. Çökmeyeceğiz diz

isterse hayat zehrolsun, İsterse refah kahrolsun,

İsterse kurşun düşsün yanımıza belimize, İsterse geçinmek için bir dilim

Kuru ekmek geçmesin elimize; Halel gelmez bizim ateşimize... Dünya düşse peşimize,

Yer sarsılsa yerinden

Ne senden geçeriz ne senin eserinden.

Behçet Kemal ÇAĞLAR (* ) Şiirde form un ve ahengin esas olduğuna inandığım için serbest nazım yazmıyorum. Bu şiirim , Atatürk'ün ölüm yıldönümünde okunmak için bir manzum hitabe olsun diye bu şekilde yazılmıştır.

---

(22)

SEN ÖLDÜN,

ÖLÜM GÜZEL DEMEKTİR

Çehreler, manzaralar bir tek elem sahibidir, Hepsi bir günde içinden çöküvermiş gibidir... Neye bakmak, kimi görsem dövünür hıçkırarak: Yorgun argın yan yollarda kalır her yaprak,

* * *

Dökülür göz yaız halinde oslan yapraklar Matemin gezdiği başlarda sayılmaz aklar, Yaşların çizdiği yüzlerde çoğalmaz kırışık. Kalmamış sisli ufuklar gibi gözlerde ışık...

Sanki bin yıl yaşamış gamlı cihan bir günde! Çocuğum ilk acıdan sarsılıyor ömrümde, Eşimin benzi kül olmakta anarken yannı “gitti yavrum!” diyen annem yoluyor saçlarını...

* * *

Bu giden yolcuyu bir boyda yaratmış yaratan! İlk asırdan beri biç bir gidenin ardından. Bu kadar yandığı dünyada bilinmez Türkün Atatürk öldü, bütün millete can verdiği gün!

* * *

Sen ki yüksek doğarak gün gibi yüksek yaşadın, Daha yüksekti ölürken yaşayanlardan adın. Sana baktıkça güneş titriyor, ay kıskanıyor:

Çünkü yüksek yaşamaktan büyük ölmek daha zor!..

Faruk Nafiz ÇAM LIBEL

(23)

İNANMAM

Y irm i ik i m ily o n kalpten, G özlere dolan ya şla r A k a r m en d illere

M e n d illerd en kan dam lar, İn a n m a m bu gü n yaşadığım a D ü n y a y ı bedava v e rs e le r istem em ,

Taş k esileceğim i bilsem de. K im d em iş se n in öldüğünü, O n u n in sa n lığ ın a in a n m a m , L a y ık old u ğu n y e r i aldın

N efeslerim izd e olm a d ığın a inanm am . İn a n m a m sen in öldüğüne,

B ed en im izd e ca n ım ızsın sen K a lbim izd e im a n

K u la k la rım ızı dolduran e n güzel şarkı adın

D u d a k la rım ızd a ş iir ece u yk u la rım ızd a rü y a

Ç ocu k la rım ızın n in n is i beşiğin d e “S en i se vm e n in ibadet” olm adığına inanm am .

İn a n m a m e y bü yü k T ü rk öld ü ğü n e Yaşadığım ızca, in sa n lığ ın yaşadığınca K a lbim izd e im a n sın .

İn a n m a m A ta ’m öld ü ğü n e B ed en im izce cansın...

İsm et E R C A N

(24)

DAĞ BAŞINI

DUM AN ALMIŞ

B ir sissil Kasım sabahıdır bu; Düştüler yollara, kırklar, yediler... Dağ başını duman almış kardeşim. Gün doğmayacakmış dediler...

Baktım ki bütün gökyüzü baştanbaşa tenha, B ir kapkara matem sarıyor memleketi! Her sineyi bir kapkara yaş dolduruyor, Ev ev bacalardan taşıyordu...

B ir sisli Kasım sabahı baktım, Baştan başa öksüz koca bir yurt! Taş taş dövünüp ağdalaşıyordu... Nereden çıktı bu ferman nereden? Dağ başını duman almış kardeşim;

Ansızın bir kara yel esti meğer pencereden, Karıştı tarihin sayfalan...

Toz duman içinde Anafartalar! Samsun, Erzurum, Sivas,

Baş d/mdürücü bir hız geçiyor memleketi, Nefesler tıkanıyor, adımlar şaşıyordu... Büyüdü ellerim, ayaklanm, kafam! Sakarya boylannda bir yanık türkü, Akdenizi gösteriyor Mustafam!

Kağnılar mermi değil, iman taşıyordu... “Dağ başını duman almış” kardeşim, “Gümüş dere durma aka?’

(25)

B ir dert ki, kemirir içim izi Kasım sabahlan.

B ir dert ki yakar!

Yeni bir bayrama girmişti vatan; Her taraf mutlu ve hür...

Tuttu baştanbaşa Türk yurdunu bir resmigeçit Yürüyor koskoca millet.

Yürüyor başta Ata’m,

Devrim devrim geçiyor memleketi, Tepelerden gece gündüz aşıyordu... Med miydi cezir miydi bilinmez B ir seyrediyor şöyle uzaktan uzağa. B ir yaklaşıyordu.

“Rabbim yeni bir mucize versin diye Türk’ü Gönderdi bu dünyaya muhakkak Atatürük’ü ” Böyle söylerdi kesik kollu dedem...

Gördüler de analar babalar o kara günleri, Allah gönderdi Gazi’yi,

Allah Allah yüzüme baksın dediler. Ama bir gün

B ir sisli Kasım sabahı

Dağ başını duman almış kardeşim; Gün doğmayacakmış dediler!

Baktım ki bütün gökyüzü baştan başa tenha B ir kapkara matem sanyor memleketi Her sineyi bir kapkara yas dolduruyor Ev ev bacalardan taşıyordu...

B ir sisli Kasım sabahı baktım Hala vuruyor nabızlanmızda Hala yaşıyordu

Lâkin o yetim bakışlarımda Donmuş bir avuç hatıra kalmış! Dağ başını duman almış kardeşim, Dağ başını duman almış!..

Bekir Sıtkı ERDOĞAN A TA TÜ R K VE 10 KASIM ŞİİRLERİ SAYFA 25

(26)

Yıl, 1919.

M a y ısın on dokuzu^

K ıza ran ufuklardan k a ld ırıy or başını Yeryüzüne can veren

A l yüzlü doğan güneş!

Takanın burnu nasıl K aradenizi yırtar; Siz de b ir anda öyle y ırtın ız uykunuzu, u y a nın Sam sunlular!

K urutacak gözlerde um utsuzluk yaşını A l yüzlü doğan güneş!

Bugün^ burnundan gülerek doğan güneş.

M ayısın on dokuzu, Uyanın Samsunlular! uyumak ölüme eş, D iriltin ruhunuzu. Ufukta bir gem i va r!

k a t bu gem i n iç in böyle yavaş geliyor? A caba yolu m u az, yoksa yükü m ü ağır? B u gem i u m u t yüklü, in a n yüklü, hız yüklü; İçind e bu v a ta n ın derdiyle yanan bağır, K urulacak y a rın ı düşünen baş geliyor. B ir baş k i gökler g ib i b ir küme y ıld ız yüklü! B u gem i onun iç in böyle yavaş yavaş geliyor.

Yıl, 1919.

M ayısın on dokuzu.

Ufukta duran gem i gitgide yaklaşıyor. Sanki harlı bir ateş

Yakıyor ruhumuzu.

Beklemek üzüntüsü her gönülden taşıyor. Üzülmemek elde mi?

Hız yüklü, inan yüklü, umut yüklü bu gem i!

O um u t yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak. O hız doldukça bütün dam arlara kan gibi, G iz li g izli inleyen her yürek canlanacak, Ateşler püskürecek uyanan volkan gibi!

(27)

ATATÜRK VE 10 KASIM ŞİİRLERİ SAYFA 27

mam

Gittikçe büyükleşen Gölgene dikilmekten Karardı gözlerimiz.

Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz! Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel! Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel!

Celal S a h ir E R O Z A N

(28)

,---G A Z İ Y E İS T İD A

Bu yurt mahrum güzellikten, ümrandan... Köylülerin nasibi yok irfandan,

Ey kurtan bizi zalim Yunan’dan! Kurtar bizi daha birçok düşmandan!

Medeniyet, gerçi bize uzaktır, Mefkuremiz güneş kadar parlaktır, Bütün millet yükselmeğe müştakdır: Kurtar bizi cehaletten, noksandan!

Mektep, müze, darülfünun isteriz, Terakkimiz her an koşsun isteriz, Halkçılığa uyan kanım isteriz. Kurtar bizi bu karanlık zindandan.

Sen dahisin, buna çoktan inandık: Mefkuresiz rehberlerden pek yandık. Garpta şarklı yaşayıştan usandık: kurtar bizi beynelmilel hüsrandan!

Sürümüzde bir kurt çoban kalmasın, Tepemizde gizli düşman kalmasın,

Düşmanların dostu hakan kalmasın;

Kurtar bizi bu yaldızlı yılandan!

Abdülhamit gerçi Kızıl Sultandı, Buna nisbet yine o bir insandı... Çok masumlar fetvasına aldandı: Kurtar bizi artık kara sultandan!

Ziya GÖKALP

(29)

ATATÜRK

Sevinelim övsünler seni

Güneş s a ç tı, deniz gözlü diye öğ ü n elim değil mi?

Saçların siyah ta olsaydı kumral da

Yine aydınlatırdın yolumuzu; düşüncenin ışığında

Düşüncenin ışğında dedim de

Aklım a “N e M utlu Türküm D iyen e” sözü geldi Ardından istiklalim, hürriyetim

Sonra, kılık, kıyafetim Yazmam, okumam, öz dilim...

Hepsi de özdü, türeydi;

Kafesin kırılması, peçenin atılm ası Hepsi de T ü rk ’e yakışan şeylerdi Kadındı, erkekti düşünmeden

Okuyup, çalışmamız; aklındaki güneşti!..

Ektiğin tohumun m eyvasıdır İçteki em niyet dıştaki güven “D urm ayalım D üşeriz” sözü İnandığım ız bir şarkıdır gayri Yurdum uzda söylenen!

Sevinelim övsünler seni Güneş saçlı, deniz bakışlı diye İzin verirsen A tam söyliyeyim Sen yeni b ir ruh verdin bize

Hayatta En H akiki M ürşit İlim d ir” diye.

İlm in ışığında, sanatın güzelinde Yürüyenlerle beraber ruhun M evsim ler zam anlar üstünde

Bizim le,her zaman bizim le;güzel aydınlık İşte böyle tanıdık seni Atam; izinden ayrılmadık.

İbrahim MİNNETOĞLU

(30)
(31)

■m, ___ _ _

Her gün,

Enginlerden engin, Yücelerden yüce B ir duygu sarar bizi, Bu sınıfa girince.

Yanda, bir uçtan bir uca, Mavideniz,

Odanın içinde güneşleri bulunca, Isınırız.

Enginlerin engini deniz olsa Deniz ufak

Yücelerin yücesi güneş olsa Güneş küçük! İlk günü gördük, nerden geldi: Duvardaydı Denizleri, güneşleri Küçülten büyüklük. Kürsünün üstünde b ir resim : Gözleri denizden m avi Bakıştan güneşlerden sıcak, D ört mevsim.

Kürsünün üstünde

Atatürk’üm arkasında al bayrak, Kollarını kavuşturmuş göğsünde.

Bu resim le başlar bizim günümüz, Karşımızda Atatürük’ü gördükçe, Kıvança dolar, taşar gönlümüz.

Öğretmenimizin kürsüde Verdiği dersi

Dinler bizimle birlikte Atatürk’ün resmi.

Çalışkanız, çünkü, Çalışınca

Bakanz, Atatürk güldü.

Bir yanlışlık yapsak, Bulutlanır gözleri,

Anlanz, Atatürk üzüldü. Gelsek kürsünün dibine

G örür bizi Eğilince.

Kalksak, gitsek gerilere, Otursak arkalarda;

Başımızı kaldırmadan duyarız,

Atatarük orada Öteki odalarda

Başka başka resimleri Atamın Atatürk’üm, artık ömrüm oldukça Bu resminle karşımdasın!

Yok hiç birinde Bundaki tılsım, Değişen çizgilerle Canlı g ib i bu resim

Öyle canlı ki

Ben de bir gün okulu bitince Uzanan ellerinle

Okşanacak sırtım.

Öyle canlı ki, sanınm, Karanlık bile olsa Aydınlar yollanm .

Tıpkı sınıftaki gibi, Yapacağım bir işde Bu resimdir rehberim; Kötülüğe uzanırsam Çat kaşlarını, Tutulsun ellerim. Tıpkı sınıftaki gibi, Bütün öm rüm boyunca Yaptığım her b ir işde iyi, doğm oldumsa, SEvincini b e lli et. Gülümse!

Yaprak yaprak dökülürken önümde H er y ıl d ört m evsim ;

Sınıflann içinde yalnız bu sınıf, Resim ler içinde yalnız bu resim !

Behçet NECATİGİL A TA TÜ R K VE 10 KASIM ŞİİRLERİ SAYFA 31

(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

VVERTHEİM asansörlerinin her üni- tesi; uzun yılların tecrübesi ile ve yapılan araştırmalar sonucunda, ka- lite ve fonksiyonda üstün, kullan- mada kolay olacak şekilde

Batıda temel başvuru kitapları arasında olan disertasyon sözlüklerinin Türkçe’de aynı ilkelerle yazılmış olanlarına rastlanılmamaktadır, ancak bazı

Kanunda, Hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı durumlarda, Orman Kanunu'na göre orman sayılan yerlerden hangilerinin çevre ve Orman Bakanlığı'nca, Kültür ve

Kamu İnternet Erişim Merkezleri, halk eğitim merkezleri, gençlik merkezleri, kütüphaneler, e-devlet hizmeti verecek hastane ve İŞ-KUR binaları gibi yerler, yerel

Limak taraf ından organize edildiği çok belli olan haberlere göre, leyleklerin 3 yavru ile birlikte kaldıkları yuvalarının, Peri Çay ı üzerindeki Tatar HES Baraj

Bana şimdiye kadar adığım, bundan sonra da alacağım en değerli ödülü verdiniz, bir parkorman ödülü, sağ olunuz. Ya şar Kemal'in 8 Eylül Cumartesi günü Batman

Kraliçe Kral Kuğu Çalgı Yunus Andromeda Balıklar Büyük Kare Balina Pompa Güneybalığı Kova Kanatlı At Kertenkele Kalkan Kartal Yılancı Yılan Yay Kuzey Tacı Vega

1 bütünde …… çeyrek vardır. 2 bütünde ……