• Sonuç bulunamadı

“Ay Dervişleri”nde Kozmik Tasavvur ve İnanç Unsuru

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“Ay Dervişleri”nde Kozmik Tasavvur ve İnanç Unsuru"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ahmet Karakuş

*

SPIRITUAL ELEMENTS AND COSMIC CONCEPTION IN THE MOON DERVISHES

ÖZ: Şairin eserleri arasında yer alan Ay Dervişleri “Kozmik Tasavvur ve İnanç Unsurları” bakımından oldukça zengin durumdadır. Bu zenginliği şair diğer eserlerinde de gösterdiği şekilsel anlatımlarla ve sanatlı ifadelerle daha da artır-maktadır. Hasan Akay’ın Ay Dervişleri adlı şiir kitabının başlığı da dahil olmak üzere eserin sonuna kadar değindiği bu hususları çalışmamızda incelemeye ça-lışacağız.

Anahtar Kelimeler: Kozmik tasavvur, inanç, şekilsel ve sanatlı ifade.

ABSTRACT: Hasan Akay’s The Moon Dervishes has quite a few spiritual ele-ments and presents its own cosmic conception. The poet achieves this parti-cularly by using various figures and artistic expressions as much he does as in his other works. This study will try to examine these elements that the work demonstrates from the very beginning to the end including the title.

Key Words: Cosmic thought, belief, figurative and artistic expression. ...

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 6, Ekim 2012, s. 193-206

(2)

Hasan Akay, Gökkuşağı Alnım (1983), Ay Dervişleri (1992), Savaş Görmüş Çocukların Şiiri (1993) ve Ebru Şiirleri (2001) adlı şiir kitaplarıyla şairliğini tescil ettiren, Şiiri Yeniden Okumak, Şiire Yeniden Bakmak ve Doğrandıkça Artan Ekmek gibi inceleme ve çözümleme çalışmalarıyla tanınan sıra dışı bir akademisyendir. Bu makalede onun 1992 yılında İz Yayıncılık’tan çıkardığı Ay Dervişleri adlı şiir kitabını bazı kavramlar üzerinden incelemeye çalışacağız.

Hasan Akay’ın şiirlerine bütün olarak bakıldığında Ay Dervişleri’ndeki şiirleri okumanın diğerlerine oranla daha ağır olduğu ya da ağırlık oluşturduğu görülmekte-dir. Ay Dervişleri’nde yoğunluk oluşturan unsurlar ay, yıldız, gök, yer, su, karanlık, kızıl renk tonu, hüzün, gül, inanç, rüzgâr olarak tespit edilebilir. Bu unsurlardan ba-zılarını örnek olarak alıntılamak isteriz:

Grimsi tonlu bir havanın tasvirinin yapıldığı “Ay Dervişleri” adlı şiirde, “dün ak-şam gene oraya gittim/ gök gene boşanacak yol arıyordu”1 dizeleriyle bir yağmur

ön-cesi gördüğümüz göğü, yağmurun başladığı “Tek ve Tenha”da, “ve gökler bir yolunu bulmuş olacaklar ki/ ipek sicimler gibi salıverdiler/ kent üstüne usul usul yağmuru”2

dizeleriyle görmekteyiz.

Kelimelerle oynamaktan, onlar üzerinden farklı ve yeni anlamlar üretmekten hoşlanan şair, yağmur öncesi tasvirlerinden biri olan “Umut”ta geçen, “işte bir mu-cize: güzelim/ suyun narin saçlarına”3 dizelerinde, “güzelim” sıfatını, hem genel

an-lamda, hem de suya özel bir kullanımla anlamlandırmakta, bu dizelerin devamında da gök kavramını bu anlamların hâlesi olarak getirmektedir: “döküyor gökyüzü/ sultan hazinesini”

Bu dizelerin ardından gelen, “bir bağlılıkla çıkacak çadırından aşkla” dizesinde şair, çadırın üst kısmı ile benzerliğinden dolayı hem nesne olarak gördüğü hem de aynı dizede kişi haline getirdiği göğü, “göğsü kabarır göğün bu tohumundan” mıs-raıyla teşhis sanatı yapmakta ve aynı dizede “göğsü-göğün” kelimeleri arasındaki benzerlikten yararlanarak yeni anlam üretmektedir.

“Yolcu”da, “yola çıkanlar oldu yoldan çıkanlar oldu”4 dizesiyle şairin yaptığı

ci-nas, şiirinin devamındaki, “yollar ki delik deşik/ ilerledik güç bela/ dalga dalga açılan geniş tarlalarda usulca/ yetişti gök ekinleri” dizelerinde bir tarla manzarası halinde açılmış görünmektedir. Geniş tarla üzerindeki tane tane ekinler, göğün geniş alanını ve üzerindeki yıldızları aklımıza getirmektedir.

“İstanbul’da Bir Akşam” adlı şiirde geçen, “ve perdeler indi gözlerine akşamın/

1 Hasan Akay, Ay Dervişleri, İz Yayıncılık, İstanbul, 1992, s. 12. 2 age., s. 15.

3 age., s. 31. 4 age., s. 61.

(3)

bakir bir yalnızlığa çoğalmanın o zaman/ yakut saati çaldı kan içinde..”5 mısraları,

Hasan Akay şiirinde sıkça rastlanan unsurlardan olan karanlık ve kızıl rengi görünür kılmaktadır. ‘Perde inmesi’ tıbbi bir durumun anlatımıdır; yani kör olma hâlini anla-tır. ‘Akşamın gözlerine perde inmesi’ ise akşamın belirtisi olan gökyüzündeki yakut rengi kızıllığın üzerini gecenin/ karanlığın kaplaması durumunu görüntülemektedir.

Şiirin devamında geçen, “Alnı ak bir rüzgarla söyleşir gibi/ saldın gül renkli bir ufka ruhun yelkenlerini” dizelerindeki gül renkli ifadesi ise, Akay şiirinde sıkça rastlanan kızıllığı ve gülü göstermektedir.

“Yaz Geceleri” şiirinde, “O gece yıkandılar sonuna kadar/ üryan üryan gözle-rinde yıldızlar”6 dizelerinde ve şiir başlığında yer alan gece ile “bir beyazın yüzüne

değmiş gibiydi/ ak süt gibi kaynayan bir zencinin nefesi…” dizelerindeki zenci ve “bir siyah elbiseden ortaya çıkıvermişti sanki” dizesindeki siyah elbise ile karanlık iç içe verilmekte, böylece bir anlam atmosferi oluşturulmaktadır.

Ay Dervişleri’nde dikkate çarpan unsurların başında, inanç teması gelmektedir. Bu durum gerek dinî literatürdeki kelimeler gerekse yapılan telmihler üzerinden şi-irde yer edinmekte, anlam bu unsur üzerinden âdeta duygu ve düşüncenin sağlaması yapılır gibi kullanılmaktadır.

“Fener” adlı şiirde geçen, “bak perdeler iniyor günlerin gözlerine/ çöz artık şu transferi ‘Bismillah Allahüekber”7 dizeleriyle yavaş yavaş çöken alacakaranlığın

ver-diği güzel akşamüstü manzarasında ve yukarıda da ifade ettiğimiz gibi göze perde inmesiyle yavaş yavaş oluşan körlük hâlinde bu unsur ile oluşturulan durumundan bahsedilmektedir. İnanç unsurunun doğal olarak görüntülendiği bu dizelerden önceki dizeden de anlaşıldığı üzere, vakit akşamdır: “çöz bu dağı gel evlerin sıcağında!” mısraı güneşin hükmünün hâlâ hem hakikaten hem mecazen geçerli olduğunu hisset-tirmektedir. Çünkü günün son demlerinde, akşam olmaya başladığında ısı birikmiş haldedir.

Ay Dervişleri’nde gök ve yer kavramları da birbirine yakın bir biçimde kullanıl-maktadır. Bu iki kavram, bilindiği gibi, yer gök şeklinde bir ikilemedir. Ay Dervişle-ri’nde yer gök değil gök ve yer şeklinde kullanılması, Kur’an-ı Kerim’de genellikle gökle yer şeklinde geçen kullanımı hatırlatmaktadır. Örneğin Yunus Sûresi 3. âyette “Rabbiniz o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde olarak yarattı, sonra arş üzerine istivâ buyurdu; emri tedbir ediyor…”8; Enbiya Sûresi 19. ayette “Halbuki göklerde,

yerde kim varsa O’nundur ve O’nun huzurundakiler O’na ibâdetten ne çekinirler, ne

5 age., s. 43. 6 age., s. 46. 7 age., s. 41.

8 Elmalılı M. Hamdi Yazır, Açıklamalı Kur’ân-ı Kerîm Meâli, Sad: M. Sadi Çögenli, Huzur Yayınevi,

(4)

de yorgunluk duyarlar;…”9; Sâffât Sûresi 5. ayette “…hep o göklerin, yerin ve

ara-larındakilerin Rabbi ve bütün doğuların Rabbi.”10; Rahman Sûresi 7 ve 10. ayetlerde

“Bak şu güzel göğe, verdi ona yükseklik, koyup mizanı (dengeyi) ki,/... /Yere de (aşağıya sererek) bir tevazu verdi, halk için;…”11 şeklinde beyan edilmiştir.

Ay Dervişleri’nde yer alan “Büyümek” adlı şiirde, “gökte kelebekler yerde çiçekler”12 şeklinde, “Yakınlık”ta, “göklerin ve yerin çoğaldığı sularda”13 şeklinde,

“Masal”da, “gök yere çözülmüş gibi o gece yağmur yağmış”14 şeklinde, “Ey Kızıl

Gözlü” adlı şiirde ise, “ve kuşların uçuşu göklere doğru/ …/ duramaz yer yerinde”15

şeklinde, gök-yer zıtlığı halinde verilmiş, yukarıda da örneğini verdiğimiz gibi cinas sanatıyla anlam zenginliği meydana getirmek ve dikkati bu kullanımın üzerine çek-mek amaçlanmıştır. Gök gürültülü bir manzaranın verildiği “Rıhtım”da inanç değer-leri oldukça belirgin bir şekilde tasvir edilmiştir:

ey gizli gök korosu! …

ey rabbim sensin bağışlayan esirgeyen kaygımızı kuşlar gibi salıveren kalbimizden çok boyutlu kederden ruhumuzu kurtaran ve sevinç rıhtımına erdiren çocukluğumuzu ey rabbim kalbimizi ayırma yörüngesinden ümitsizlik boşluğuna atılmaktan sen bizi koru yeryüzünün her köşesinde çünkü bizimle ateş babalarının zoru, iblisin zoru!

ey rabbim kalbimizi ayırma yörüngesinden..16

Bu mısralar, dikkat edilirse, Kur’ân-ı Kerîm’in Âl-i İmrân Sûresi 154. ve 155. âyetlerini hatırlatmakta, ona göndermektedir. Meselâ, 154. ayet şöyledir: “Sonra o kederin arkasından üzerinize bir emniyet (ve güven) indirdi; bir uyku ki içinizden bir grubu sarıyordu, bir grup da nefislerinin sevdasına düşmüşlerdi, Allah’a karşı cahili-ye zannı, haksız bir zan besliyorlardı; (ve): ‘Var mı bize o emirden bir şey?’ diyorlar-dı. ‘Hakikat (şu ki): Emrin hepsi Allah’ın’ de. Onlar nefislerinde sana açamadıkları bir şey gizliyorlar; (ve): ‘Bizim emirden bir hissemiz olsaydı, burada öldürülmezdik’

9 Elmalılı, age., s. 230-231. 10 Elmalılı, age., s. 316. 11 Elmalılı, age., s. 378. 12 Ay Dervişleri, s. 117. 13 age., s. 118. 14 age., s. 50. 15 age., s. 99. 16 age., s. 33.

(5)

diyorlar. (Onlara) de ki: “Evinizde de olsaydınız, üzerlerine ölüm yazılmış bulunan-lar yine çıkacak, düşüp kaldıkbulunan-ları yerleri çaresiz boylayacakbulunan-lardı. Allah sinelerinizde-kini yoklamak ve yüreğinizdesinelerinizde-kini meydana çıkarmak içindir ki bunu başınıza getirdi. Allah sinelerin künhünü bilir.”17

Yanlışa sapma korkusunun verildiği yukarıdaki mısralarda, ayrıca bölüm ba-şında da verilen ve besmelenin meâlini hatırlatan “ey rabbim sensin bağışlayan ve esirgeyen” dizesinde değinilen Yaratıcının merhameti bizi Âl-i İmrân Sûresi’nin 155. âyetine göndermektedir: “O iki topluluk (un Uhut’ta) çarpıştığı gün içinizden arkası-nı çevirenler, hakikaten onları şeytan –sırf bazı işledikleri (hata) bahanesiyle– (onla-rın ayakla(onla-rını) kaydırmak istedi. Bununla beraber Allah kendilerinden (günahla(onla-rını) affetti. Allah Gafûr’dur, Halîm’dir.”18

Ayrıca, Kur’an’ın başlangıcı olan besmele, aşkı yıkmaya çalışanlara bir başkal-dırı niteliğindeki “Sitem” şirinin “Hodri Meydan” kısmında farklı bir şekilde, zıtlık-larla yansıtılmıştır:

Görseler bir gelinciğin taze güzelliğini bir isyan ateşi sanıp hemen kıracaklar kalbini gizli güzelliklerin yeşilliğinde yanan

peygamber gülü gibi

sevdiğim Ah sevdiğim ah sevdiğim19

Görüldüğü gibi, dizelere çiçeklerle renk cümbüşü katan şair, “sevdiğim Ah sev-diğim ah sevsev-diğim” dizesinde birinci ah’ın a harfini büyük harfle diğerini küçük harf-le yazmak suretiyharf-le hem bir ses armonisi meydana getirmekte hem de sesin yükharf-lendi- yüklendi-ği anlam yüklerini aynı ânda hissettirecek bir form ve âhenk birimi oluşturmaktadır.

Bu kördüğüm: besmeleyle içtikleri bir şarap gibi! Evet besmeleyle mümkün mü böyle bir insan sesinde tutuşması şu göğün? Söyle mümkün mü söndürülmesi aşkın acaip bir öfkeyle?20

dizelerinde ise, İslâm’daki kutsal besmele ile zıtlık oluşturan Hıristiyanlıktaki kutsal şarap bir arada verilmiş, bu suretle çapraşık ve çelişkili bir davranış tarzı tek çizgiyle resmedilmiştir. Buradaki tezat, kördüğümle açılan sahnede yer aldığından, çözülmesi

17 Elmalılı, age., s. 56. 18 Elmalılı, age., s. 56. 19 Ay Dervişleri, s. 84. 20 age., s. 84.

(6)

de imkânsız bir davranış bozukluğunun adeta yapısal formu haline getirilmiştir. “Onlar” adlı şiirde de Kur’ân’ı hatırlatan mısralar bulunmaktadır. Örneğin, “sa-bit kalsın yerinde ayaklarımız/ yeryüzünün direkleri dağlar gibi”21 dizeleri, Lokman

Sûresi 10. âyetini çağrıştırmakta, anlam açısından da ona göndermektedir: “Gökleri direksiz yarattı –onları görüyorsunuz– yerde de sizi çalkalar diye (dağları) ağır bas-kılar (olarak) bıraktı ve onda her bir hayvandan üretti. Hem gökten bir su indirdik de (yeryüzünde) her hoş çeşitten (bitkiler) yetiştirdik.”22

Ay Dervişleri’nde yer alan “Unutmak Bir Görüntüdür Yalnız” şiirinde Akay, inan-cın önemli bir rüknü sayılan ‘şükür’ kavramı üzerinde durmakta, bunu vurgulu bir şe-kilde ifade etmektedir. ‘Şükür’, Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde geçmektedir. Örneğin, Nisa Sûresi 147. âyet şöyledir: “Ey Allah Tealâ’nın kulları!. (Eğer) nail olduğunuz ni-metlere (şükreder) ve Allah Tealâ’ya lâyıkı vechile (imân etmiş olursanız) artık Cenabı Hak sizi muazzeb eder mi?. Hak Tealâ lizatihi bütün hâcetlerden ganidir. Menfaatleri celb ve mazarratları defetmek ihtiyacından münezzehtir…”23 Bakara Sûresi 152. âyet

şöyledir: “Artık beni zikrediniz ki ben de sizi zikredeyim. Ve bana şükrediniz, bana nankörlükte bulunmayınız.”24 Nahl Sûresi 78. Âyette ise bu kavram, “Ve Allah sizi,

analarınızın karınlarından öyle bir durumda çıkardı ki, hiçbir şey bilmiyordunuz. Öyle iken size, işitme gücü, gözler, gönüller verdi ki şükredesiniz.”25 şeklinde geçmektedir.

“Unutmak Bir Görüntüdür Yalnız” şiirinde vefalı olmayı, aşkın olumsuzlukla-rına ve çağın geçici heveslerine karşı şükür kavramı bağlamında hareket edebilmeyi öne çıkarmakta, kelimelerle oynamak suretiyle asıl olanı işaret etmektedir. Cinasın etkisini burada da görmek mümkündür: “Seninle hukukumuz vardı unuttuk her na-sılsa/ masum bahaneler hiç sorgusuz ana-sılsa/ hatırlardık, sır olduğunu…”26

dizelerin-de şair iki duyguyu birdizelerin-den -cinasla- aktarmaktadır. Birinci mısrada vefasızlık, ikinci mısrada ise vefalı oluş vurgulanmaktadır. Önce vefasızlığın, sonra vefalılığın veril-mesi ve şiirin adının “Unutmak Bir Görüntüdür Yalnız” olması, aslolan duygunun ‘vefa’ olduğu hakikatini işaret etmek içindir. Unutma olsa bile masum bahanelerin asılmasıyla vefanın öne çıkartılması, mısraların anlam kurgusunu da açığa çıkaracak bir tasarruf olarak gözükmektedir.

Ayrıca, “Unutmak Bir Görüntüdür Yalnız” şiirinin devamındaki şu dizeler vefa-yı tasvir ve tekit açısından önemlidir:

21 age., s. 111. 22 Elmalılı, age., s. 292.

23 Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’anı Kerim’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Basım ve Yayınevi, II. Cilt, İstanbul, Tsz., s. 694.

24 Bilmen, age., I. Cilt, s. 144.

25 Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili Meâli, Sad: Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, Akçağ,

Ankara, 2006, s. 304-305.

(7)

Biz biliriz dostluğun öz nurunu unutuşun atmışız geçmişe papucunu ilaçlanmış okunmuş bir iç gömleği gibi varlığın aşırmışız dam üstünden marpucunu! Yepyeni bir neşe gül kadar yeni

yepyeni bir kimlik getirmişiz aleme büyük bir lütuf bu şükür rabbime

Burada “yepyeni” kelimesinin baş harfinin büyük yazılmasıyla vurgulanması gö-rüldüğü gibi “alem” kelimesinin şapkalı olmamasından dolayı yani hem halk dilinde kullanıldığı şekliyle bu kelimeyi kullanarak halk içine karışma hem de diğer anlamının yani göklerde, yukarılarda dalgalanan yüce ve kutsal bayrak veya yine göklere uzanan minarelerin de üstündeki kutsal olan ay anlamının da olması ile dostluğun, vefanın bir bakıma yükseltilmesi, yüceltilmesi, kutsallaştırılması görülmektedir. Şiirin devamında-ki şu dizeler ise, beşeri aşkta çok defa görülen rüsvaylık halini tasvir etmektedir:

Her konak başka bir yol doğurdu işte... Derken düştük eteğine ansızın aşkın ve rüsvay olduk aleme ey sevgili sayende içimi sevginle dolduran rabbime şükür

Bu noktada, “Aşk derdiyle hôşem el çek ilâcumdan tabîb/ Kılma dermân kim helâküm zehri dermânundadur”27 dizelerini hatırlatmak gerekir. Çünkü aşk her

de-virde yakın görüntüler vermektedir; derde şükür gibi. Ayrıca “büyük bir lütuf bu şü-kür rabbime” dizesindeki şüşü-kür ifadesi ile “içimi sevginle dolduran rabbime şüşü-kür” dizesindeki şükür kelimesine öncelik ve sonralık açısından bakıldığında evvelde de ahirde de her zaman şükür kavramının şekilsel olarak okunduğu görülmektedir.

şüpheler bastı sonra olduk kanlı bıçaklı göz göre göre veya görmeden her nasılsa masum şüpheler hiç sorgusuz asılsa hatırlardık sır olduğunu

dizelerinde ise vefa-vefasızlık ikilemi tasvir edilmektedir. Şu dizelere de yakından bakmak gerekir:

Hatırlayışın alfabesi bu işte, bileceksiniz unutuşun kanlı gömleği işte bu!

hayır tabii, hayır, kesinlikle bileceksiniz güzelliğe biçilen senaryonun nedir ilahi sonu?

(8)

Burada özellikle “nedir ilahi sonu” ifadesi, genellikle beşeri âşıkların kavuşama-malarını, sevgilinin vefasızlığını ya da aşkın cefasını, sonun hüzün olduğunu, İlahi kudretin kavuşmaya izin vermediği imalarını açığa çıkarmaktadır.

kesinlikle bileceksiniz çünkü bu son perdedir hafıza almak görevindedir yoksa hatırlar mıyız sevgisiz eşyaların şakiler olduğunu

nazik ilişkilerdeki acı iç boşluğunu ve varlık acılarının tatlı sarhoşluğunu.. zaten bu çağın uzun hikayesi bu...

dizeleri “…Klasik psikanalizde unutma, bastırmanın bir işlevi olarak açıklanır. Bu yak-laşıma göre kişi, kaygı uyandıran olayları unutur veya bastırır ve uygun yöntemlerle tekrar canlandırabilir; dolayısıyla unutulan şeyin silinmesi, tamamen yok olması diye bir şey söz konusu değildir…”28 bilgisini aklımıza getirmektedir. Hafıza almak

görevin-dedir, ama insan bastırma savunma mekanizmasına başvurur. Bu mekanizma şöyledir: “Bastırma: Dinamik psikolojide, bilinç düzeyinde algılanması halinde kaygı ve suçluluk duyguları yaratabilecek veya kişiyi tehlikeli bir duruma sokabilecek olan düşünceleri, fantazileri, dürtüleri, vb. bilinçdışında tutmayı hedefleyen ve kendisi de bilinçdışında gelişen bir süreç. Ancak bastırma, söz konusu dürtülerin ve arzuların ortadan kalktığı an-lamına gelmez; tersine, bunlar dinamik bir şekilde varlığını korur ve rüyalarda, nevrotik semptomlarda, çeşitli sapmalarda, vb. sembolik doyumlar arar. Klasik psikanalizde dürtü ve arzular, verili davranış standartlarıyla, ahlak normlarıyla çatıştığı durumlarda haz il-kesi ile gerçeklik ilil-kesi arasında yaşanan çatışmadan kaynaklandığı düşünülen bastırma, egonun temel, bilinçsiz işlevlerinden birisidir ve bireyi kabul edilemez cinsellik dürtü-lerinin, egoyu tehtit eden yaşantıların, düşmanlık duygularının, vb. yaratacağı kaygıya

karşı koruyan temel bir savunma mekanizmasıdır...”29

Hasan Akay şekillerle ifade tarzını da kullanan bir şairdir. Yukarıda alıntıladığı-mız şiirin son iki dizesinde yapılan şekil oyunu (birinci dizede iki noktanın yan yana, ikinci dizede ise bu noktaların artıp üç noktanın yan yana verilmesi) vefasızlığın yavaş yavaş bulaşıcı hale gelerek sürdüğünü, çağın hastalığı olduğunu ve hâlâ devam ettiğini ima edecek bir tasarruf olarak yorumlanabilir. Şiirin, “unutmak bir görüntü yalnız/hakikat olsa –bu mümkün değil–/ ne hatırlanır ne hatırlarız” şeklindeki son dizelerinde, unutmamanın gerçekliği “bu mümkün değil” denilerek –ara çizgiler için-de– ters yüz edilmiştir..

İnanç unsuru bahsinde altı çizilen ve çok yönlü değer olarak şiire yerleştirilen imgelerden biri de “Hızır”dır. Bu durum, şairin tasavvufi boyutu, şiirin hem zemini

28 Selçuk Budak, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ankara, 2005, s. 779. 29 Budak, age., s. 111-112.

(9)

hem de zamanı olarak kullandığını, şiirin şekli de tayin eden anlam yapısında onu bi-linçle yerleştirdiğini göstermektedir. “Hızır”ın kimliği açıktır. Tasavvufî bağlamıyla kullanılan “Hızır”,

“Arapça, yeşil demektir. Hz. Mûsâ (s) zamanında yaşamış, velî mi, peygamber mi ol-duğu konusunda anlaşmazlık bulunan bir mübârek zât. Oturol-duğu yerdeki sararmış otlar, kalkınca yeşerdiği için, kendisine Hızır (yeşil) dendiği kaydedilir. Âb-ı hayat denilen ebedîlik suyunu, Hz. İlyâs (a) ile bulup içtiği için, her ikisinin kıyamet gününe kadar bir tür dirilikle yaşadığına inanılır. Tasavvufta bast haline Hızır, kabz haline İlyâs denir.

Zamanın kutbuna ‘Hızır-ı Vakt’ adı verilir.”30

Hasan Akay hazırladığı İslami Terimler Sözlüğü’nde Hızır hakkında şu bilgiyi vermektedir:

“Ölümsüzlüğe kavuşturan ‘âb-ı hayât’ı içmiş bulunan İlyas peygamberin lakabı. ‘Hı-zır İlyas’ şeklinde daha çok geçmektedir. Kur’an’da, Kehf sûresi’nin 59-82. âyetlerinde anlatılan kıssada, Hazreti Mûsâ’nın karşılaştığı, Allah’ın, kendisine rahmet ve özel ilim verdiği kişi, müfessirlere (Kur’an’ı yorumlayan İslâm bilginlerine) göre, Hızır’dır. Bâzı bilginler, Hızır’a peygamber, bâzıları da velî demiştir. Peygamberdir diyenler, Mûsâ ile berâber iken yaptığı işler için ‘Ben bunu kendiliğimden yapmadım, vahiy ile yaptım (KK. 18-82)demesini delil gösterirler. Tasavvuf ehli, Hızır’ın öldüğünü, fakat insanlar arasında her zaman imdâda yetişen Hızır gibi birinin bulunduğunu söyler ve buna delil olarak da, ‘Senden önce hiçbir insana ebedî yaşama, ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen

ölürsen (sanki) onlar ebedî mi kalacaklar.’ (KK. Enbiyâ 21/34) âyetini gösterirler...”31

Ay Dervişleri kitabında yer alan “Görüntüler” metninde, “...düşmana vurulur meşhur meseldir. hızır yetişmezse/ yıkılırdı duvarımız yıkılır..”32 dizeleri

geçmek-tedir. Bu dizeleri anlamak için, Akay’ın yukarıdaki Hızır açıklamasında gösterdiği Kehf Sûresi’ni referans almamamız yerinde olacaktır: Kehf Sûresi 76/77. âyet duvar yıkılma hadisesinden haber vermektedir:

“(Musa), ‘Eğer’ dedi ‘bundan sonra sana bir şey sorarsam, artık bana arkadaş olma, doğ-rusu tarafımdan son özre erdin’. ‘Bunun üzerine yine gittiler, nihâyet bir köyün halkına vardılar ki, oranın halkından yiyecek istediler de (onlar) bunları misafir etmekten kaçın-dılar, derken orada yıkılmak isteyen bir duvar buldular, (sâlih kişi), tuttu onu

doğrultu-verdi. (Musa), ‘İsteseydin’ dedi “herhalde buna karşı bir ücret alırdın.”33

30 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Ağaç Kitabevi Yay., 5.b., İstanbul, 2009,

s. 274.

31 Hasan Akay, İslami Terimler Sözlüğü, İşaret Yay., 3.b., İstanbul, 2005, s. 188. 32 Ay Dervişleri, s.79.

(10)

“Dergahtaki Divane” adlı metinde geçen şu dizeler, bazı İslâmî kavramların şa-irin muhayyilesinde ve şiirlerinde aldığı şekli, hem form hem de ifade ve üslûp bakı-mından göstermektedir.

ve sen bir hızır gibi bengisu peşindesin sen de bu tutkunun ateşi içindesin unutma bunu ama, sakın unutma! Hem bizim özlerimiz aynı yerden su

coşkumuz suskumuz aşkımız ve hüznümüz bir su

biliriz hangi yerden nasıl içilir su

bengisu hangisidir hangi sudur bengisu.34

Bilindiği gibi “İslâm’ın Bâtınî geleneğinde” 3 ve 7 rakamlarının özel bir yeri vardır. Şiire yakından bakıldığı zaman, ‘bengisu’ kelimeleri ve suyun âdeta aşağıya doğru akış ritmini görselleştiren ‘su’ kelimeleri 3’er defa aynen verilmiştir. Bunlardan ayrı olarak, ayrı bir şekilde ek alan ‘sudur’ kelimesi ile bu sayı 7’ye tamamlanmıştır. Ayrıca son dizede iki kere yer verilen bengisu kelimesi çağlayan gibi aşağıya vuran suyun yatağını bulmuşçasına akış görüntüsünü de hissettirmektedir. Yine son dize-ye dikkatle bakıldığında, sanki tersine bir yazım uygulanmıştır: Bengisu hangisi(su) dir(dur) hangi su(si)dur(dir) bengisu.

“Tebessüm” şiirinde ise “elbet bir mevsim gelir/ elbet bir hızır gelir yeniden yeşillenir alnımız”35 dizeleri Hızır’ın bastığı yeri yeşertmesi, secde ânı ve İslâmî

lite-ratürde yeşil rengin kutsiyetinden dolayı yeşillenen alın ile inanç unsurunu üç kat ve katman olarak güçlendirmiştir.

“Beyaz Müşteriler” adlı şiirde Fuzûlî’ye ait olan, “Bir bir bakıp özge enbiyâya/ Mi’râca çıkardı pâye pâye”36 epizod ile şiirde tasavvufî bir kavram olan “havf u

re-câ’yı aklımıza getiren “korkuyla ümit arasında yaşamak ve beklemek” mısraı, söz konusu ettiğimiz inanç unsurunun şiirdeki tavrını da görünür kılacak bir tasarruftur.

“Ey Yaşama Sevinci” adlı şiirde geçen “sana bakıyorlar ama görmüyorlar.. (A’raf, 198)”37 epizodu, kutsal kitaptan alıntıdır. Bu âyet şöyledir: “Siz onları doğru

yolu göstermeğe çağıracak olsanız, duymazlar ve görürsün onları, sana bakıp

duru-34 Ay Dervişleri, s. 95. 35 age., s. 102. 36 age., s. 97. 37 age., s. 129.

(11)

yorlardır da görmezler…”38 Şiirin başlığına ve içeriğine bir daha bakıldığında başka

bir coşkunluk ve sevgi hali görülmektedir. Kur’an’da bahsedilen kişi Hz. Peygam-berdir, şiirde bahsedilen ise bir kadındır. Tasavvufta da yer alan “Levlâk” şöyle ifade edilmiştir:

“Arapça ‘Sen olmasaydın’ anlamında, şart içeren bir ifade. ‘Sen olmasaydın, sen olmasay-dın, felekleri yaratmazdım’ hadis-i kudsîsine dayanır. Arapçası şu şekilde tespit edilmiştir: ‘Levlâke levlâke lemâ halaktü’l-eflâk.’ Hz. Peygamber (s)’i öven na’atların çoğunda bu

ifa-deler bulunur: Levlâk ile zât-ı pâki mevsûf/ Kur’ân’a sıfâtı zarf-ı mazrûf (Şeyh Gâlib)...”39

Tasavvufta –ve örnek verilen şiirlerde– görüldüğü üzere bu kudsî hadis, Hz. Peygamber’in Müslümanlar için ne derece önemli olduğunu göstermektedir. Müslü-manlar için iman esası olan ve hayatlarında en önemli modeli oluşturan Hz. Peygam-ber, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular

ki: ‘Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı.’40

seni Rabbim süslemiş ey temiz tatlı kadın yeryüzünde en güzel sensin ve senin adın senden iz taşımayan her şey ruhumu sıkar sen olmazsan sanırım Allah bu mülkü yıkar41

Şiirde kadına karşı gösterilen bu muhabbet, fark edilecektir ki, Hazret-i Muham-med aleyhisselâmdan gelmektedir. Burada atıf yapılan başka hadisler de anılabilir. Netice birdir: Sevginin ve sevgiyi gösterme şeklinin kaynağı da zemini de iman nok-ta-i nazarından sağlanmaktadır.

Manevi bir atmosfer içine girdiğimiz “Çeşme” şiirinde yer alan aşağıdaki dize-lerde özellikle “aşk, pervaneler, latif koku, hanımeli, bâtınî zirveler, neşenin nağme-leri” ifadeleri ile şiirin sondan ikinci dizesindeki “yahut bir şems gibi daracık kuyu-larda!” ifadesi Mevleviliği hatıra getirmektedir:

38 Elmalılı, (Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç), s. 206. 39 Cebecioğlu, age., s. 399-400.

40 Nesâî, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şu‘ayb, el-Muctebâ Mine’s-Sünen, Thk. Abdulfettâh Ebû Gudde,

Mektebetu‘l-Matbûâti‘l-İslâmiyye, VII. Cilt, Haleb, 1986, s. 61. [İşretu’n-Nisâ 1]

(12)

işte bir aşk masalı sahneliyor yıldızlar ortada iri gözleriyle pamuk prenses.. zarif kandillere pervaneler aşk ilan eder nesneler durmadan kıpırdanır rüzgar meşk eder latif bir koku doldurur her yeri –sanki hanımelidir– bâtınî zirvelerde titreşir neşenin nağmeleri

kumsalda gezinir gibi aşkı şu perileri..42

Aynı şiirde yer alan şu dizeler, zahir ile batın arasındaki gidiş gelişi akla getir-mektedir:

yeryüzü helalimizdir zaten eskiden beri bunu alınlar bilir –bilhassa onlar bilir– yoklar çağırır sınar yeniden gözleri albenili göğsünde dört mevsim bahçeleri!

sen bu bahçelerin ‘bahar kokuları’ndan faydalan amma çeşmeyi gönlünde ara, körlüğün lüzumu yok!

hırslı bir güneş gibi gezinsin orda ellerin göreceksin dayanılmaz davetini bunda kaderin! beni darda bırakma ıssız bırakma beni

yoksa bu dünyanın karnında kalırım Yunus gibi yahut bir Şems gibi daracık kuyularda!43

Yunus peygamber hakkında Enbiya Sûresi 87. âyette şöyle denilmektedir: “Zun-nûn’u (Yunus’u) da hatırla; hani öfkelenerek gitmişti de, ‘Biz kendisini aslâ sıkıştırma-yız.’ sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, ‘Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben, haksızlık edenlerden oldum!.’ diye seslenerek dua etmişti.”44

“yahut bir Şems gibi daracık kuyularda!” dizesi ise Hz. Şems’in kuyuya atılma-sına göndermedir.

“Çeşme”deki “yoksa bu dünyanın karnında kalırım Yunus gibi”, “Koruda” ge-çen “birazdan dolar vakti yunus’un”45 dizesinde; “Sitem”in “Endişe” kısmında geçen,

“üç karanlığa mahkum bir Yunus gibi..”46 dizesinde; “Birdost”un “Ziyaret”

kısmın-da, “inanan sular içtik yunus gövdelerinden”47 dizesinde Yunus peygamberin; “Kuş

42 age., s. 37. 43 age., s. 38.

44 Elmalılı, (Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç), s. 354. 45 Ay Dervişleri, s. 34.

46 age., s. 83. 47 age., s. 86.

(13)

Sayfaları”nda geçen “nice kuş bu tutsaklık tuzağından yusuf gibi kurtuldu”48 dizesiyle

“Bana Leyla” adlı şiirde geçen, “Dar kuyuda yusuf’um”49 dizesinde Yusuf

peygambe-rin verilmesi inanç unsurunun metne kattığı anlam ve etkiyi göstermektedir.

“Kuş Sayfaları”nda yer alan, “…içli güneş. bir isa duyarlığı parlıyor alınlarında. bir…”50 dizesi ile “Gökkuşağı Alnım”da geçen “ölüme isa eli”51 dizesinde İsa

pey-gamberin; “Sitem”in “Bağlanma” kısmında geçen “Sen ruhumun nuh’usun çağır beni al beni!”52 dizesinde Nuh peygamberin; “Birdost”un “Aşinalık” kısmında geçen

“bir sesi dinler gibi davudî”53 dizesinde Davud peygamberin; “Gece Ateşi”nde geçen

“bütün eşyayı sardı sanki musa’nın son dizesi”54 mısraında Musa peygamberin bizzat

anılması, şiirlerdeki inancın tarihî ve manevi zeminini de anlam atmosferini de etki-lemekte, şairin bu kültürel ve manevi boyutu şiirde yapı kurucu ve anlam oluşturucu öge olarak kullandığını, şiirin bu atıf ve telmihler üzerinden okunarak anlaşılması gerektiğini göstermektedir.

“Birdost” un “Hasret” kısmında geçen “Gel dostum gel gör ki neler var anlatmak zor”55 dizesi Yunus Emre’nin, “Yar yüreğim yar gör ki neler var/ Bu halk içinde bize

güler var/ .../ Yunus sen bunda meydan isteme/ Meydan içinde merdâneler var”56

ilahisini akla getirmektedir.

Şiir kitabının ismi de olan “Ay Dervişleri” şiiri, “Gül Dervişleri” başlıklı şiirdeki ‘derviş’ kavramı ve açılımı, kitabın son şiiri olan “Bana Leyla” şiirinde geçen “Ben göklere mecnunum/ Yolların bana/ Leyla”57 hatırlatması, şiirdeki inanç faktörünü,

kozmik ve mistik, daha doğrusu tasavvufi arka planı, atıflarla örülen anlam boyutunu, kastedilen anlam veya mesaja ancak bu yapısal ve semantik anlatım örgüsü üzerinden ulaşılabileceğini açığa çıkarmaktadır. Bu durum, şairin, Cumhuriyet sonrası Türk şii-rinde metafizik ve manevi boyutu şiirin olmazsa olmazı olarak gören poetik ve estetik damarla bağlantılı olduğunu, dolayısıyla onun şiirini Necip Fazıl ve Sezai Karakoç hattında yer alan sözel bir eylem olarak okumanın, anlamlandırmanın ve yorumlama-nın mümkün olduğunu göstermektedir. 48 age., s. 71. 49 age., s. 147. 50 age., s. 71. 51 age., s. 140 52 age., s. 85. 53 age., s. 87. 54 age., s. 39. 55 age., s. 88.

56 Abdülbâki Gölpınarlı, Yunus Emre, Hayatı ve Bütün Şiirleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 4.b.,

İstanbul, 2011, s. 334.

(14)

KAYNAKLAR

Akay, Hasan, Ay Dervişleri, İz Yayıncılık, İstanbul, 1992. , İslami Terimler Sözlüğü, İşaret Yay., 3.b., İstanbul, 2005.

Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur’anı Kerim’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Basım ve Ya-yınevi, I. Cilt, İstanbul, Tsz.

Budak, Selçuk, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ankara, 2005.

Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Ağaç Kitabevi Yay., 5.b., İstan-bul, 2009.

Elmalılı M. Hamdi Yazır, Açıklamalı Kur’ân-ı Kerîm Meâli, Sad: M. Sadi Çögenli, Huzur Yayınevi, İstanbul, 2008.

, Hak Dini Kur’ân Dili Meâli, Sad: Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, Akçağ, Ankara, 2006. Gölpınarlı, Abdülbâki, Yunus Emre, Hayatı ve Bütün Şiirleri, Türkiye İş Bankası Kültür

Yay.,4.b., İstanbul, 2011.

İpekten, Haluk, Fuzûlî, Hayatı Sanatı Eserleri, Akçağ, 8.b., Ankara, 2011.

Nesâî, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şu‘ayb, el-Muctebâ Mine’s-Sünen, Thk. Abdulfettâh Ebû Gudde, Mektebetu‘l-Matbûâti‘l-İslâmiyye, VII. Cilt, Haleb, 1986.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü kimi çiçekli bitki türle- rinde, ayn› çiçek üzerinde hem erkek hem de difli organ bulunur ve bu tür- lere erdifli (hermafrodit) denir.. Öteki çiçekli bitkilerdeyse

• Kımız starteri ilave edildikten sonra süt 1 saat hızla karıştırılarak sisteme hava girişi sağlanır (maya.

-Gelmeden Evvel- 8- Gül rengi: Şiirimizde, özellikle Divan şiirinde, çok işlenen bir tema olan gül, Hâşim'in şiirinde gül rengi veya gül renkli anlamına gelen gülgûn,

Kuzeyde şehir girişinde mevcut hastahane imar plânında olduğu yerde bırakılmıştır.. Bugün kâfi olan bu sağlık yapısı, ilerdeki ilâvelere de

Taştan bir heykel gibi nasıl da duruyorum Eşyanın ömrü bizden daha uzunmuş Kalbimse bir biblo gibi kırılmış köşelerde Ömür boyu kefenlenerek birikmiş gömleklerim Bir

As one example, in Chapter 11 Taking photographs Pearce identifies the spec- trum of tourists who take photographs, from serious to casual, using established categories drawn

(13), ıslah edilmiş Beyaz Alman keçileri üzerinde yaptıkları çalışmada, oğlakların doğum ağırlığını 3.08 kg, doğum ağırlığı üzerine doğum tipinin

Bu çalı~manın amacı, renkli Doppler US ile lezyon içi ve çevresinde saptanan neovas- kularizasyonun akım patterni ve akım dalga formunun, hepatoselüler karsinom,