• Sonuç bulunamadı

Çırağan Sarayı olayı (Çırağan vak'ası)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çırağan Sarayı olayı (Çırağan vak'ası)"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ç lR A G A N SARAYI OLAYI

A

Çırağan Sarayı

AMCASI Sultan Abdülaziz devrinde saltanatı elde etmek hırsıyla aydın züm­ reden epeyce taraftar toplayan veliahd Murad Efendi açık fikirli, olumlu dü­ şünceli ve meşrutî yönetime taraftar bir kişi idiyse de, müsrif ve içkiye fazlaca düşkündü. Kendi mensuplan ve taraf­ tarlarına verilmek Kurbağaıdere’deki köşkünde eğlence ve işret âlemlerine sarf edilmek üzere külliyetli paraya ih­ tiyacı olduğundan, mikdarı önemli bir yekûn tutan borç para tedarikiyle bun­ ları sağlamaya çalışıyordu.

Sultan Abdülaziz’in 1876’da deli ol­ duğu fetvasiyle tahtan indirilmesi üze­ rine, Veliahd Murad Efendi hükümdar ilân edilmişse de sonradan delilik ken­ disinde görülmüş ve tahta çıkışından üç ay üç gün sonra da zorunlu olarak taht­ tan indirilip yerine kardeşi Veliahd Ab- dülhamid Efendi Padişah olmuştu.

II. Abdülhamid devri, vükelânın V. Murad zamanında alıştıkları gibi her is­ tenileni yapmalarına müsait değildi. Bu Padişahın bütün devlet yönetimini biz­ zat eline almak istemesi vükelâyı güç duruma sokmaktaydı. Bununla beraber Midhat Paşa’nın çaba ve ısrarıyla, is- tenilmeyerek, yönetim biçiminin meş­ rutî olması kabul edilmiş (1876) ve Meclis-i Mebusan açılmış ise de, bir yıl­ dan fazla sürmemişti. İşte bu sıralarda hastalığı yüzünden saltanat arzusunu tatmin edemeyen V. Murad ile annesi Şevkefza kadınefendi, oğlunun tahttan indirilişinden sonra hariçteki taraftar­ larına mektuplar yazarak saltanat de­ ğişimini istiyorlardı. Bunu sağlamak için de bazı gizli teşebbüslere girişmiş­ lerdi. Böylece Murad’ı tahta çıkarmak, olmadığı takdirde Avrupa’ya kaçırmak için oluşan iki komiteden biri, fiilî ha­ reketiyle ve diğeri istişarî şekli fiile çık­ madan ortadan kaldırılmış iseler de, Abdülhamid bundan sonra Midhat Pa- şa’nın ölümüne kadar sürekli bir endi­ şe ve vehm içinde yaşamıştı. Abdülha­ mid ilk zamanlarında Sultan Murad ta- rafarlarmın çokluğundan dolayı olduk­ ça müşkül ve tehlikeli zamanlar geçir­ miş, Sultan Murad hakkında İstanbul halkının düşüncelerini soruşturmuş, ve­ rilen jurnallerin bir bölümü kendisini oldukça yatıştırıcı gibi yazılmış ise de, bazıları da vehmini artırmıştı.

Sultan Hamid’in ilk saltanat döne­ minde Çırağan Sarayı muhafaza altın­ da olmakla beraber kontrol o denli sı­ kı değildi, bundan dolayı saraya men­ sup bazıları ve elde edilen muhafızlar aracılığıyla hariçle m ektuplaşmak 48 • 240

Olayı (Çırağan

mümkün oluyor ve sarayın su yolundan da Çırağan’a girilip çıkılabiliyordu. Sa­ rayda Abdülhamid tarafından atanmış olan Dilâver Ağa adında bir harem ağa­ sı bulunuyordu. Sultan Murad Mason cemiyetine mensuptu. İstanbul’da bu­

lunan taraftarları bir yandan Avrupa’­ daki büyük Mason cemiyetinden yar­ dım görüyorlar, Murad’ın hastalığını iyi etmek için dua ettiriyorlar, Avrupa’dan manyetizmacı ve deli hekimi getiriyor­ lar, esmâ çektiriyorlar, tütsüler tedarik ediyorlar ve diğer yandan da faâl bir ey­ leme geçmek için toplantılar yapıyorlar­ dı. Hatta komiteye dahil olan ikinci ve üçüncü derecedeki kişilerden Ahmed Paşa damadı Filibeli Hafız Nuri Bey, olaydan birkaç gün önce Sultan Murad mensuplarından Üsküdar’lı diğer Nuri Bey’in (Kız Nuri) Suavi’nin bir mektu­ bunu Sultan M urad’a götürmüş oldu­ ğunu ve Suavi bu mektubunda Sultan M urad’dan İngiltere hükümetine gön­ dermek üzere bir mektup istediğini ve istenilen cevabî mektubu almış olduğu­ nu söylemiştir.

V. Murad’ı tahta geçirmek isteyen komitelerden biri Ali Suavi Efendi’nin (*) başkanlık ettiği cemiyet ve diğeri de Sultan Murad mensuplarından ve Ma­ son cemiyetinin İstanbul’daki üstadl- marından Kleanti Skalyeri adındabir Rumun yönetimi altında bulunan ve üyeleri bilinen komiteydi. '

Ali Suavi Ruslarla uzlaşmak taraftan olmayıp Abdülhamid’i mukavemete teşvik etmek istemiş ise de, başarama­ mış ve Çırağan Olayı kısmen bu

düşün-Vak’ası) ’TT'5SOTftl'

PARS TUĞLACI

ceden ileri gelmiş, yani Abdülhamid’- den ümidini kesen Suavi Efendi, V. Murad’ı tekrar hükümdarlığa geçirmek istemiştir.

Ali Suavi Efendi, mabeynden ve Ga­ latasaray Mekteb-i Sultani müdürlü­ ğünden ayrıldıktan sonra II. Abdülha- mid’den yüz çevirip Genç OsmanlIların muhibbi olan V. Murad’ı tekrar hü­ kümdar yapmak için gizli bir cemiyet oluşturarak çalışmaya başlamış ve ya­ vaş yavaş etrafına bazı taraftarlar top­ lamıştı. Suavinin taraftarları belirli za­ manlarda kendisinin Üsküdar’da Şemsi Paşa’daki yalısında (Direkli yalı) top­ lanıp görüşürlerdi.

Ali Suavi Efendi, olaydan önce bazı taraftarları aracılığıyla cami ve medre­ selerde yönetime karşı propagandalar yaptırmaktaydı. Hatta İbrahim Edhem adındaki genç bir talebe Fatih yöresin­ deki medrese talebelerini ve Osman adındaki talebe de Ayasofya camiindeki halkı kışkırttıklarından dolayı Çırağan Sarayı olayından dört gün önce, yani 14 Cemaziyelevvel 1294 (14 Mayıs 1877) tarihli bir jurnal ile tutuklanmışlardı.

Ali Suavi, Sultan Murad’ı tekrar Pa­ dişah yapmak konusundaki faaliyetine görünüşte 93 Harbi (Osmanlı-Rus Sa­ vaşı) sebebiyle Rumeli’den kaçıp İstan­ bul’a gelen bir bölüm göçmenleri işti­ rak ettirip bunlar aracılığıyla amacına ulaşmak istemişti.

Ali Suavi hazırlanıp fiiliyata geçme­ den bir gün önce, uşağı aracılığıyla BA­ SİRET gazetesi idarehanesine gönder­ diği bir mektupla bir yandan kendi ta-Çırağan ateş altında - Çırağan Vak'asını anlatan dönemin bir gravürü.

(2)

Ç lR A G A N SARAYI OLAYI

raftarlarma parola vermiş ve diğer yan­ dan yapacağı iş hakkında müphem bir biçimde nazar-ı dikkati çekmişti.

20 Mayıs 1878 Pazartesi günü saat 16.30’da Ali Suavi, evvelce hazırlamış olduğu göçmenlerden oluşan beş yüzü aşkın adamla, çeşitli yollardan toplan­ tı yeri olarak seçtikleri Çırağan Sarayı yöresindeki Mecidiye Camii (Çırağan Camii) önüne gidip sessizce orada bir­ leştikten sonra, bir bölüm göçmenler de Ali Suavi ile birlikte Kuzguncuk’tan mavnalara binip deniz tarafından Çıra- ğan Sarayına yanaşıp rıhtıma çıkmışlar­ dı.

Bu rıhtıma çıkanlar o taraftaki mu­ hafızların silâhlarını alıp içeri girmeğe uğraşırken, Mecidiye Camii önüne top­ lananlar da Sarayın paşa dairesiyle Ser- dab Köşkü’nün önüne gitmişler ve bir bölümü bu kapılardaki asker ve zapti­ yeden üç nöbetçinin üzerine saldırarak ellerindeki tüfek ve bellerindeki kasa­ turaları alarak bunları yaralamışlar ve önce Serdab Köşkü’nün ve sonra da sal­ tanat kapısına bakan merdiven başın­ daki pencerelerin camlarını kırıp içle­ rinden yüz kadarı pencereden ve çoğun­ luğu kapıdan saray ve harem dairesine geçmişler ve bir bölümü de saray bah­ çesinde ve dışarıda kalmışlardır.

Harem dairesine girenlerin başında bulunan Ali Suavi Efendi, bazı göç­ menlerle beraber sofada büyük merdi­ venin başına gelmiş ve sonra birkaç ki­ şi ile merdivenden yukarı çıkarak bir yandan telaş eden cariyelere “korkma­ yınız fenalık için gelmedik” diye yatış­ tırıcı sözler söylerken, diğer yandan Sul­ tan Murad’ı sorup onu kurtarmaya gel­ diğini beyan etmekteydi. Alt katta ise, Suavi’nin maiyeti olan sarıklı, poturlu ve kuşaklı Rumeli göçmenleri ve kısmen göçmen kıyafetindeki adamlar ise Sul­ tan Murad’ın inmesini bekliyorlardı.

Saray nâzın Dilâver Ağa’nın ifade­ sine göre, Suavi ile arkadaşlarına Sul­ tan Murad adamlarından eczacı Osman Efendi, kilerci başı Ali Ağa, Lala Ali Efendi ve aşçı başı Hüseyin Ağa yol göstermişler ve bunları harem dairesi­ ne götürmüşlerdi. Gerçekten LEVANT HERALD’dan naklen TERCEMAN-I ŞARK gazetesi, bu işte saray hademe­ lerinden bazılarının katkısı olduğunu, çünkü Suâvi ile arkadaşlarının aslâ mu­ halefete uğramaksızın divanhaneyi ge­ çerek Sultan Murad’m dairesine yürü­ düklerini yazmaktadır.

Olayı bizzat gören Sultan Murad’m gözdelerinden Filizten Hanım’ın söyle­ diğine göre, bu sırada alt katta bulunan Sultan Murad’m Şehzadesi Selâhaddin Efendi, telâş ve korku içinde yukarıya babasının yanına çıkmıştı. Sultan Mu­

rad, oğluna gelenlerin kimler olduğu­ nu sormuş ve o da gelenlerin göçmen olduklarını ve elebaşıları bulunduğunu söylemiş, Sultan Murad, seyrek sakallı Suavi Efendi ile arkadaşlarını görmek üzere yanında validesi Şevkefza kadı- nefendi olduğu halde odasından dışarı çıkmış, bunlar Murad’ın ayaklarına ka­ panıp etrafını almışlardır. Sultan Mu­ rad bunlara “biraderi ne yaptınız” de­ miş ve onlar da Abdülhamid’e henüz birşey yapılmadığını ve önce kendisine biat edilerek sonra onu hal’edecekleri- ni (tahttan indireceklerini) söylemişler ve bundan sondan Sultan M urad’ı sü- rüklercesine götürmeye başlamışlardı.

Ali Suavi ve maiyeti, Sultan Murad’- ın eline bir tüfenk vermişlerdi. Sultan Murad’m sağ koltuğuna Ali Suavi ve sol koltuğuna komite üyelerinden Çer­ kez kıyafetli başka biri girmişti, bu olaydan evvelce haberdar edilmiş olan sultan Murad, elbiselerini giymiş, kı- lınç, tüfenk ve tabanca ile silâhlanmış olduğu halde yürüyorlardı. Bu sırada Ali Suavi ve diğerleri “Sultan Murad çok yaşa! yaşa Sultan M urad!” diye kendisini alkışlayarak merdivenden aşa­ ğı indiriyorlardı.

Ali Suavi’nin Çırağan’a saldırısından önce, Abdülhamid tarafından saraya memur edilmiş olan Dilaver Ağa, bir ta­ kım göçmenlerin Mecidiye Camii önü­ ne toplandıklarını haber alınca, bundan şüphelenerek veya korkarak durumu yöredeki talim yerinde talim etmekte olan askerlerin zabitine bildirmiş ve bu zabit derhal altı kadar neferle gelmiş ise de, onlar yetişmeden önce göçmenler içeri girmişler ve yukarıda söylediğimiz gibi Sultan Murad’ı alarak harem dai­ resinden divan yerine doğru dışarı çı­ karmakta bulunmuşlardı. Dilâver Ağa, saraya gelenn bu altı neferi divan ka­ pısı önüne koydurarak Suavi ve arka­ daşlarının dışarı çıkmalarını önlemiş ve bu sırada gönderilen haber üzerine Be­ şiktaş muhafızı Haşan Paşa, bir mik­ tar zabtiye ile olay yerine yetişmiş ve da­ ha sonra da bir bölüm kuvvetle binba­ şı Bekir Bey gelmiştir.

Haşan Paşa harem dairesine girdiği zaman Sultan Murad ortada bulunarak sağında seyrek sakallı bir kişinin (Sua- vinin) eli Murad’m omuzunda ve diğer- bir sakallı kişinin dahi sol tarfında kol­ tuğuna girip çerkes elbiseli başka birisi de beraber olarak bir takım aveneleriyle Sultan Murad’ı götürdüklerini ve sağ­ daki Ali Suavi’nin “yaşa Sultan M u­ rad!” diye bağırdığını görmüştür.

Haşan Paşa bu şahsın, yani Ali Sua­ vi’nin elebaşı olduğunu anlayarak kendi hizasına geldiği sırada elindeki sopa ile başının sol tarafına şiddetle vurup ye­

re düşürmüş ve bunun üzerine etrafın­ dakiler geri çekilmişler ve Haşan Paşa’- nın maiyetindeki Haşan, Zeybek Meh- med ve Hacı Ali Ağalar Ali Suavi adamlarının üzerlerine saldırmışlar, göçmen veya göçmen kıyafetindeki ki­ şilerden ikisi deniz tarafındaki pence­ relerden atladıkları sırada, muhafızla­ rın attıkları kurşunlarla biri yaralı ve di­ ğeri de hariçteki neferlerin kurşunlarıy­ la telef edilmiş ve başka üç kişi de Ha­ rem tarafındaki camları kırıp atlamış­ lar ve kalanı da geldikleri tarafa doğru kaçarlarken, asker, zaptiye ve Çırağan ağaları tarafından öldürülmüşlerdir. Bundan sonra Sultan Murad’m çıkacağı harem kapısı önüne yeterli sayıda asker bırakılarak dışarı çıkılmıştır.

Bundan sonra Ali Suavi taraftarla­ rından hariçte yani Mabeyn bahçesin­ de bekleyenlerin bazısı kaçmış, bir bö­ lümü zaptiyeler ve Binbaşı Bekir Bey emrindeki asker tarafından yaralı ve ya­ rasız olarak yakalanmışlar ve diğer bö­ lümü de telef olmuşlardır. Bu olayda Ali Suavi, arkadaşı Arnavud Salih, Ha­ cı Ahmed, Molla Mustafa gibi elebaş- ları olarak 21 kişi ölmüş ve 30 kişi ya­ ralı olarak yakalanmışlardır.

Çırağan olayı, İstanbul gazetelerin­ den Türkçe gazetelerde etraflıca yazdı­ rılmamış olup Türk gazeteleri bu olayı Beyoğlu’nda çıkan yabancı gazeteler­ den alarak yayımlamışlardır.

Padişah öğleden sonra Vükelayı Yıl­ dız Sarayı’na davet ederek özel bir top­ lantı yapılmış ve toplantıda göçmenle­ rin acele İstanbul’dan çıkarılmaları ka­ rarlaştırılmıştır.

Ali Suavi’nin, Haşan Paşa’nın sopa­ sıyla düşüp ölmesi üzerine büyük bir he­ yecana kapılan V. Murad, birdenbire bir adım geri çekilerek o sırada yetişen bir kaç kalfanın çabasıyla hemen “Taş Oda” denilen ve değerli eşyaları içeren hazine odasına saklanmış ve olaydan sonra saraya gelen bazı paşaların orta­ lığı yatıştırması ile ölüleri dışarı taşıt­ malarından sonra saklandığı yerden kâh tehdit ve kâh yumuşak davranışla dışarı çıkarılarak başka bir odada tu­ tuklanmış ve sonra odadan alınarak pa­ dişahın iradesi üzerine Yıldız’daki Şa- le ve Malta köşküne gönderilmiştir. □

KAYNAK

HADİSAT-I HUKUKİYE, c.I, s. 170; BAStRET, 16 Cemaziyelevvel 1295 (19 Mayıs 1878); TERCEMAN-I ŞARK Gazetesi, Nu. 43, 44, 45, 47; MİR’AT-I HAKİKAT, C.III, s.139; UZUN- ÇARŞILI, l.H . A li Suavi ve Çırağan Vak’ası, TTKB, c.VIII, 1 Teşrin 1944, S.32, Ank. 1944, s.71-118; TTKB, c.VIl, F.6; Ziya Şakir, Çıra-

ğan Sarayında 29 Sene. Beşinci M urad’ın Ha­ yalı İst. 1943, s. 160, 162.

49 • 24 /

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

elim kanda da olsa giderim, benim için büyük bir zevktir.”.. Soprano A lis Manukyan Erme­ ni toplumuna yabancı olan mü- sikseverlerin de yakından tanı­ dığı

Anket sorularına ver len cevaplar le demografik özell kler arasındak l şk y ölçmek ç n yapılan K Kare test sonuçlarına göre, bağımsızlık kavramı le c ns

alikamas Balıkçısı’nın yeğeni, aktris Şirin Devrim’in, eski İstanbul’u, Cevat Bey’i ve Şakir sülalesininressamlarıyla, şairleriyle, askerleriyle diğer fertlerini

Bu nedenle de hisse senetleri ilk halka arz edildiklerinde gerçek değerinin altında bir fiyattan satılabilmektedir ya da firmalar düşük fiyattan halka arzı

3 Kart 1924- günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen 431 sayılı kanun uyarınca Halife*İlk kaldırıldı.Osmanlı hanedanı mensup­ l a n yurddışına

Bu çalışmada Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Radyoloji Arşivi’nde 2012-2015 yılları arasında elde

Her akşam dünya sorunla­ rını tartışma ve sık sık ağız ça- tışmalan; bir daha aynı masa­ da oturmamaya karar verme­ ler.. Öfkelenince gider ayrı bir

Tıpkı, Kâzım Karabekir Paşa’nın fedakâr eşi Iclâl Hanım’ın de­ de yadigârı pırlantısını, saatini sattırması gibi!.. Ama, hepsinin arkalarını