• Sonuç bulunamadı

Türk Maden Sanatı Kronolojisinde İstanbul Türk ve İslâm Ederleri Müzesi'ndeki İki Adet Pirinç Buhurdan Doç. Dr. Gül Tunçel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Maden Sanatı Kronolojisinde İstanbul Türk ve İslâm Ederleri Müzesi'ndeki İki Adet Pirinç Buhurdan Doç. Dr. Gül Tunçel"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK VE İSLÂM ESERLERİ MÜZESİ’NDEKİ

İKİ ADET PİRİNÇ BUHURDAN

Two Brass Censers in the Museum of Turkish and Islamic Art, Istanbul,

in the Chronology of Turkish Metal Works

Doç. Dr. Gül TUNÇEL*

* Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi, tuncel57@yahoo.com.tr

Türk Sanatının önemli bir kolu

olarak gelişen madeni eserler, Orta

Asya’dan günümüze tarihin

derinlik-lerinde zengin çeşitlilik sunar. Türk El

Sanatlarında başlı başına bir sanat

uy-gulama alanı halinde gördüğümüz

ma-deni eserler her dönem ve bölgeyi temsil

edecek kadar günümüze gelememiştir.

ÖZ

Türk Sanatının önemli bir kolu olarak gelişen madeni eserler çeşitli form ve bezemeleri ile zengin bir çeşitlilik sunar. Bunlar arasında önemli bir grup oluşturan buhurdanların varlığı, İslâmiyet öncesi çağlara ka-dar uzanmaktadır. Toplumların özellikle dini ayinlerde, daha ziyade iç mekânları güzel kokulu hale getirmek için “buhurdan” denilen özel kaplar kullanarak, çeşitli buhur maddelerini yaktıkları bilinmektedir. Folklorik ve etnografik bakımdan da özel ritüellere bağlı buhur yakma geleneğinin, İslâmiyet’in kabulü ardından da de-vam ettiği görülüyor. Kap türleri, malzeme, form, motif, kompozisyon ve teknik özellikler bakımından zengin çeşitlilik sunan bu sanat dalı Osmanlı Döneminde zirveye ulaşmıştır. Osmanlı maden sanatı üzerine yaptı-ğımız araştırmaların bir kısmını oluşturan İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndeki pirinç malzemeyle imal edilmiş iki adet madeni buhurdan bu çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Burada eserlerin fiziki ve dekoratif özellikleri tarafımızdan ayrıntıları ile tanıtılarak, çeşitli bakımlardan değerlendirmeleri yapılmış ve Türk Sanatı ve kültürü içindeki yerleri aydınlatılmaya çalışılmıştır. Ateşlik, kapak, tutamak, kaide, taban ve sap bölümlerinden meydana gelen pirinç buhurdanların gövdesi, yarım küre görünüşündeki ateşlik ve kapak birleşmesi ile ortaya çıkmıştır. Bu eserlerde, gövdenin alt bölümünü oluşturan ateşlik altında, merkezi konumlu ve kesik koni şeklinde bir tek ayak vardır ve aşağı doğru gittikçe genişleyip yayvanlaşarak daire biçimi bir tabana dönüşmüştür. Döküm tekniği ile yapılmış buhurdanlar, kapak, ateşlik ve kaide bölümlerinin ayrı ayrı imalatından sonra, bu parçaların birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir. Ajur ve kazıma teknikle-ri ile uygulanan süslemeleteknikle-ri, çoğunlukla kapakta yer almaktadır. Bezeme programında kullanılan, bitkisel, geometrik ve zoomorfik motifler, eserlerin yapıldığı döneme ait olduğu kadar, Türk maden sanatının gelişim çizgisine paralel üslup özelliklerini de yansıtarak günümüze aktarmaktadır.

Anah tar Kelimeler

Osmanlı, ritüel, kültür, sanat, zoomorfik

ABST RACT

Metal works, as an important branch of Turkish Art, shows a variety of forms and decoration. Censers, which are reach out to the era before the Islamic religion is an important group of them. It is known that communities used censers to embellish the scent of interiors at divine services. Those rituals and folkloric tra-ditions continued also after the admission of the Islamic religion. Varieties of plates, which shows a diversity at is material, form, motif, composition and technical specialty, rose at the time of the Ottoman Empire. The research about brass plates at Turkish-Islamic Works Museum in Istanbul constitutes a part of this article. This article establishes the formal and decorative specialties of the censers in detail, and evaluates their im-portance in Turkish Art. Brass censers are shown up as a half globe with a cover and burning incense on it. These censers have a conical foot, widening as a circle to the base. These censers technique of production is “foundry”. Their cover, burning incense and base were put together after they were produced. Their decoration was made in several techniques, like perforated, foundry, relief or scraping. But they are always seen at the cover of the censers. Plants, animals or sometimes just geometrical motifs are shown as decoration. And their decoration program was up to the development stage of the producing era.

Key Words

(2)

Ayrıca folklorik ve etnografik bakımdan

da özel nitelikte ritüellere bağlı buhur

yakma geleneği ile madeni buhurların

hangi dönemde ortaya çıktığı hakkında

mevcut kaynaklardan bilgi

edinilemedi-ği gibi, sınırlı sayıdaki eserde kitabe

me-tinlerine rastlanması, diğerlerini

tarih-lendirme konusunda yetersiz kalmakta

ve zorluklar yaratmaktadır.

Orta Asya’da Noin Ula, Pazırık,

Kı-zıl, Hoço, Balalık Tepe, Pencikent, Esik

gibi merkezlerden çıkan kazı

buluntula-rı

1

dönemin kültürel hayatına ışık

tutu-cu önemli katkılar sağlamaktadır. Türk

tarihinin başlangıç dönemlerine ait

Al-tay Dağları çevresinde görülen “kurgan”

şeklindeki

2

Türk mezarlarından

çıkarıl-mış buluntular arasında, ince altın

3

pla-kaların aplike edildiği tören yaylarının

varlığı (Eruz 1993: 21), maden sanatının

en eski Türk topluluklarındaki

kulla-nımına dair aydınlatıcı bilgiler verir.

Şamanizm’i benimsemiş Göktürklerde

de maden sanatı ile ilgili aynı geleneğin

devam ettiği anlaşılıyor. Nitekim 568

yılında Zemarkhos başkanlığındaki

Bi-zans heyetinin, Göktürk Kağanına

yap-tığı ziyarette gördüğü, İstemi Han’ın

be-nekli bir at tarafından çekilen tahtında,

som altın plakalarla kaplanmış çadır

di-reklerinin kullanıldığı öğrenilmektedir.

(Eruz 1993: 21). Uygurların da, sanata

yatkınlıkları yanı sıra, özellikle

demirci-likte çok ileri oldukları (Ögel: 1962: 362,

365) bilindiği gibi, aynı zamanda “altın

varak kaplama” geleneğini de

sürdür-dükleri görülüyor (Eruz 1993: 21).

Karahanlı, Gazneli ve Büyük

Sel-çuklu

4

dönemlerinde, Türk-İslâm

sente-zinin belirginleşmeye başladığı, sınırlı

sayıdaki eserle anlaşılmakta; aynı

za-manda, süsleme programı bakımından

da üslup değişikliği kendini

göstermek-tedir. Böylece hayvan figürleri ve

bitki-ler stilize edibitki-lerek, gittikçe soyutlaşan

bezemeler dikkati çekmektedir.

Özel-likle 10. ve 11. Yüzyıllarda, stilizasyon

artışına paralel olarak, madeni eserlerin

süsleme programı da tamamen İslâmî

karakter kazanmıştır.

Anadolu Selçuklu döneminde

5

,

al-tın, gümüş ve tunç eserlerin yapımına

devam edildiği, ancak tunç

6

malzemeye

oranla altın

7

ve gümüşün

8

daha sınırlı

kullanıldığı; 12. Yüzyılın sonlarında ise

tunç yanı sıra, pirinç

9

alaşımının da yer

aldığı görülmektedir (Erginsoy 1978:

123). Bu durum, Kur’anı Kerîm’deki

kıy-metli madenlerle ilgili yasaklardan

ziya-de, 11. Yüzyılda ortaya çıkan gümüş

kıt-lığı ile de açıklanabilir (Erginsoy 1978:

123). Bunu, kaynakların bir kısmında

yer alan, bu dönemde İran ve

çevresin-deki gümüş miktarının azaldığı ve para

basmak için çok sayıda gümüş eserin

eritildiğinden de anlamaktayız

(Ergin-soy 1978: 123). Selçuklular

10

zamanın-daki eserler genellikle tunç malzemeli

ve dökümdür; pirinçten imal edilenler

ise dövme tekniği ile yapılmıştır. Ayrıca

bu dönem bakır alaşımlarının

miktarın-da artış gözlenmektedir.

Maden süsleme tekniklerinden

ka-zıma (scraping), kabartma (repoussé/

embossed work), savat (niello), delik

işi (ajour/perforated) ve mine / minai

(enamel) işçiliğinin görüldüğü bu dönem

eserleri üzerine, genellikle bereket ve

iyilik dileyen kitabeler de işlenmiştir.

Bazen, kitabe kayıtlarında eseri yapan

11

ve ısmarlayan kişiler yanı sıra, tarih ve

nadiren şehir adı da vardır.

Bu dönemdeki madeni eserlerin

formları, erken İslâm devrindekilerle

pa-ralellik sunmakla birlikte, yeni

arayış-lar da söz konusudur. Süsleme programı

bakımından figürlü, bitkisel, geometrik

ve yazıdan meydana gelen geniş bir

re-pertuar söz konusudur. Bitkisel

beze-medeki aşırı stilizasyon sonucu bitkinin

(3)

cinsini seçmek oldukça güçtür ve

genel-likle yazı veya figürlü kompozisyonların

yer aldığı madalyonların zeminine de

bitki motifleri işlenmiştir. Hayvan

figür-leri de bazen natüralist, bazen de stilize

bir karakterle karşımıza çıkar. Bu

figür-ler ya madalyonlar içinde bulunur, ya da

yatay doğrultuda yan yana sıralanarak

bir bordür oluşturur. Arslan, deve, tilki,

tavşan, boğa, geyik, fil ve kuş gibi

canlı-lardan başka, ejder, grifon, sfenks, siren

gibi efsanevi figürler, ikonografi

bakı-mından da zengin bir içeriğe sahiptir.

Bu dönemin bezeme programında

gördü-ğümüz insan tasvirleri, yuvarlak yüzlü,

yay kaşlı, çekik gözlü ve uzun örgülü

saçları ile Orta Asya orijinli özellikler

sunmaktadır. Çoğunlukla rozetler içine

yerleştirilerek tasvir edilen bu figürlerin

bir kısmı bağdaş kurmuş vaziyettedir.

Geometrik süslemeler, kare,

dik-dörtgen, sekizgen ve daire şeklindeki

çeşitli formlar veya bunların bileşimi

kompozisyonlardan meydana gelmiştir.

Özellikle 10. Yüzyıldan sonra, madeni

eserlerin bezemesinde yazı kendini

gös-terir

12

. Başlangıçta “kûfi” daha sonra da

“nesih” yazı

13

benimsenmiş; 12. Yüzyılın

ortalarında ise madeni eserlerin

üzerin-de görülen harflerin insan ve hayvan

figürleri şeklini aldığı değişik yazı tipi

ortaya çıkmıştır

14

.

14.-15. Yüzyıllardan günümüze

silah, miğfer, zırh ve kalkan gibi daha

ziyade askerî malzeme niteliğindeki

ma-deni eserler ulaşmıştır. Aynı döneme ait

madeni eserlerde genellikle pirinç ve

ba-kır kullanılmış, tunç malzemeye az yer

verilmiştir (Erginsoy 1997: 1146).

Osmanlı maden sanatının en parlak

zamanı olan 16. Yüzyıl, altın ve gümüş

eser sayısının arttığı ve zümrüt, elmas,

yakut, mercan gibi değerli taşların

ka-kıldığı “murassa” şeklindeki tarzın

yoğunlukla görüldüğü bir dönemdir.

Yavuz Sultan Selim ile Kanuni Sultan

Süleyman’ın bizzat kuyumculukla

ilgi-lendikleri ve Trabzon’da eğitildikleri;

hatta Kanuni’nin kuyumcular için bir

imalathane açtırdığı da bilinmektedir

(Erginsoy 1997: 1146). 17. Yüzyılda, aynı

gelenekler sürdürülmekle birlikte bazı

yeni kap biçimleri de

15

ortaya çıkmıştır.

Türk Sanatı, Lâle Devrinden itibaren

yeni bir arayış içindedir. Bu dönemde

başlayıp 1839 Tazminat Fermanı’ndan

sonra giderek hızla yayılan Avrupa

et-kileri, Osmanlı toplum yapısına olduğu

kadar, sanat akımları ile Türk sanatına

da yeni bir karakter kazandırmış;

ma-deni eserlerde batı kökenli motiflerin

16

hâkimiyet kurduğu bezeme

programları-na yol açmıştır.

Osmanlı döneminde rağbet edilmiş

madeni eserlerin bir grubu pirinçtir

17

.

Çinko karışımlı bir bakır alaşımı

halin-deki pirinç

18

, M.Ö. 1. Binin ilk yarısında

keşfedilerek elde edilmiş ise de, bu keşfin

nerede ve hangi tarihte gerçekleştirildiği

bilinmemektedir. Tunç kadar sağlam

ve

sert bir alaşımlı pirinç

19

, tavlandıktan

sonra işlenmektedir.

Pirinç eşyaların İslâmiyet öncesi

devirlerde de, Yakındoğu topraklarında

tanındığı ve kullanıldığı bilinmektedir

(Erginsoy 1978: 7). İslâm maden

sana-tındaki başlıca malzemeler arasında

al-tın, gümüş, bakır, demir, çelik gibi, tunç

ve pirinç de önemli bir yer tutar.

Pirinçten yapılmış madeni

eser-lerden buhurdanlar, kendilerine has

farklı bir güzelliğe sahiptir. Osmanlı

İmparatorluğu’nun bütün sanat dalları

gibi zirveye ulaştırdığı madeni eserler,

günümüzde birçok müze koleksiyonunda

yerini almıştır.

Bu araştırmamız, madeni eserlerin

en geniş çaplı koleksiyonuna sahip

İstan-bul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndeki,

şimdiye kadar yayınlanmamış iki adet

(4)

pirinç buhurdanın

20

, malzeme, form,

tek-nik ve bezeme bakımından ayrıntılara

inilerek tanıtılması ardından,

karşılaş-tırma ve değerlendirmelerle Türk

Ma-den Sanatı tarihindeki yerlerinin

belir-lenmesi amacına yönelik bir çalışmadır:

İstanbul Türk ve İslâm Eserleri

Müzesi’ndeki iki adet pirinç

buhurdan-dan birinin (B.1) gövdesi (Fotoğraf: 1),

yarım küre şeklindeki ve biri ateşlik,

diğeri kapak olmak üzere iki bölümden

meydana gelmiştir

21

. Gövdenin ateşlik

ağzı yakınına yerleştirilen, yatay bir

bö-lüm ve kalın bir profil sonrası dik açıyla

aşağı bükülerek “L” biçiminde

hazırlan-mış silindirik bir sapı vardır (Fotoğraf:

2). Gövdenin iki parçasını, sapla

bağlan-tılı menteşe birleştirmektedir. Kapak

te-pesine, ufak bir küre ve altındaki damla

görünüşüne sahip tutamak

yerleştiril-miştir (Fotoğraf: 3). Ateşlik ayağı, konik

bir şekilde genişleyerek indikten sonra,

silindirik bir çift profille kademelenen

yüzeylere sahip kaideye dönüşmüştür.

Eserin bezemesi sadece kapakta

mevcuttur (Fotoğraf: 4). Ajur ve kazıma

ile gerçekleştirilen süsleme,

tutama-ğın oturduğu bölüm çevresini dilimlerle

kuşatan iri bir yaprak görünüşündedir.

Tutamak etrafında ise palmet, rumi ve

kıvrık dal motifleri ile ajurlanmış,

çe-peçevre dolanan bir süs kompozisyonu

mevcuttur.

İstanbul Türk ve İslâm Eserleri

Müzesi’ndeki diğer buhurdan da (B.2),

birer yarım küre şeklindeki ateşlik ve

kapak bölümleri (Fotoğraf: 5) olmak

üze-re iki parçanın birleşmesinden

oluşmuş-tur

22

. Kubbemsi görünüşlü kapak

zirve-sindeki tutamak, tepesine küre

oturtul-muş bir damla görünüşündedir. Ateşlik

ağzı kenarına bitişik sap, ortasındaki

bilezikten itibaren çapı biraz geniş,

si-lindirik bir boru şeklindedir (Fotoğraf:

6). Gövdeye yakın kısmındaki menteşe

ile buhurdanın ateşlik ve kapak

bölüm-lerinin birleştirilmesi de sağlanmıştır.

Buhurdan kaidesi, ateşlikten aşağıya

doğru genişleyen konik forma sahiptir

ve bir profil çiftinden sonra gittikçe

yay-vanlaşarak disk benzeri bir görünüş

ka-zanmıştır (Fotoğraf: 7).

Buhurdanın bezemeleri kapakta ve

ateşlikte yer almaktadır. Kapak

kompo-zisyonunda, ajur tekniği kullanılmış ve

yüzeyleri kazıma çizgilerle işlenen

pal-met, rumi ve dal kıvrımları ile

çepeçev-re donatılmıştır. Ateşlik ağzı altındaki

yüzey ise, farklı yönlere kıvrılan dal ve

yaprak motifleri yanı sıra, seyrek

ara-lıklarla yerleştirilen, başaşağı konumlu

palmet dizisi kompozisyonu ile kazıma

tekniğinde bezenmiştir (Fotoğraf: 8).

Taban çevresini saran profil çifti

üzerin-deki süs kuşağına da, kazıma çizgilerle

zencirek frizi işlenmiştir.

İstanbul Türk ve İslâm Eserleri

Müzesi koleksiyonundaki, burada konu

edindiğimiz iki adet buhurdan, pirinç

malzemeyle döküm tekniği

23

kullanıla-rak imal edilmiş eserlerdir. Ateşlik ve

kapak bölümleri birer yarım küre

şek-lindeki iki parçadan oluşmaktadır. Her

iki eserde de, silindirik birer sap ve buna

bağlı menteşe ile parçaları birleştirilmiş

gövde, kesik koniye benzer merkezi

ko-numlu ayak ve aşağı doğru

genişletilme-siyle elde edilen daire biçimi birer

kaide-ye oturtulmuştur. Form bakımından

pa-ralellik yansıtan bu eserlerin

tutamak-ları da damla üzerine yerleştirilmiş küre

biçimi ile benzer görünüşe sahiptir. Her

iki eserde de gövdeye bağlantı

bölümün-den yatay doğrultuyla uzanan silindirik

görünüşlü bir sap mevcuttur; ancak

bu-hurdanların birinde, aşağı doğru “L”

bi-çimindedir.

Eserlerde esasen delik işi (ajur)

24

ve kazıma

25

süsleme özellikle kapakta

uygulanmış; fakat bir tanesinde (B.2)

ateşlik ve kaide kompozisyonu kazıma

tekniği ile işlenmiştir. Her iki eserin

(5)

süslemesinde de bitkisel

kompozisyon-lara, zoomorfik ve geometrik motiflere

yer verilmiştir. Bitkisel bezemede

ço-ğunlukla yıldızvarî çiçek (B.2) ve palmet

(B.1); geometrik olarak saç örgüsü (B.2),

zoomorfik motiflerde ise rumi (B.1, B.2)

kullanılmıştır.

Konumuzu oluşturan İstanbul Türk

ve İslâm Eserleri Müzesi’ndeki pirinç

buhurdanların tarihlendirilmesi, usta

adı, imalat yeri ile atölyelerini

aydınla-tıcı bilgilerden yoksunuz. Ancak Türkiye

müzelerindeki tombak malzemeyle imal

edilmiş buhurdanlar, daha ziyade 18. ve

19. Yüzyıllara ait eserler halinde

kar-şımıza çıkmaktadır

26

. Bu çerçevede

de-ğerlendirdiğimiz İstanbul Türk ve İslâm

Eserleri Müzesi’ndeki iki adet pirinç

bu-hurdan ise hem süsleme programı, hem

de kullanılan motifler açısından tombak

kaplara göre arkaik karaktere sahiptir.

Böylece konu edindiğimiz her iki pirinç

eserin, daha erken bir döneme

tarihlene-bileceğini ve bu durumda, muhtemelen

17. Yüzyıla ait olduklarını

söyleyebili-riz.

NOTLAR

1- Bkz., B.Ögel, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Ta-rihi, Orta Asya Kaynak ve Buluntularına Göre, Ankara 1962 s.57 vd; E. D. Phillips, The Royal Hordes, Nomad Peoples of the Steppes, London 1965; N. Diyarbekirli, Hun Sanatı, İstanbul 1972, s.99-108; O. Aslanapa, Türk Sanatı-I, İs-tanbul 1972, s.1-2; E. Esin, İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve İslâma Giriş, (Türk Kül-türü El Kitabı, II, Cild 1/b’den Ayrı Basım), İs-tanbul 1978; M. Brion, Hunların Hayatı, İstan-bul 1981, s.274-289; Y. Akpınar, “Altın Elbiseli Adam”, Kaynaklar-I/Güz (Eylül, Ekim, Kasım), İstanbul 1983, s.28-31; A. İnan, Makaleler ve İncelemeler (2. Baskı), Ankara 1987, s.497-509; G. Tunçel, Türklerde Mezartaşı Geleneğine Kısa Bir Bakış”, Bilge (Nevruz 96/Bahar 8) An-kara, 1996, s.16-18.

2- Kurganların ilk defa 1865 yılında Radloff tarafın-dan ortaya çıkarıldığı ve bunların bir kısmının 1924, 1925, 1929, 1647, 1948, 1969, 1970 yılla-rında açıldığı, ayrıca Noin-Ula, Pazırık, Esik çevresinde çok sayıda bulunan Kurganların yapısı hakkında kapsamlı bilgi için bkz., Ögel, a.g.e., s.57 vd; İnan, a.g.e., s.497-509; Diyar-bekirli, a.g.e., s.99-108; Aslanapa, a.g.e., s.1-2; Brion, a.g.e., s.274-289; Akpınar, a.g.e., s.28-31; Tunçel, a.g.m., s.16-18.

3- Almatı (Alma-Ata) şehrinin 50 km yakınında Esik bölgesinde gerçekleştirilen kazılarda dört bine yakın altın eşya yanı sıra, börkü ve elbiseleri baştanbaşa altın plakalarla kaplı genç bir ada-mın cesedinin bulunması hakkında bkz., Diyar-bekirli, a.g.e., s.183-185. Ayrıca, Altının Yakın Doğu’da ilk keşfedilen ve işlenen madenlerden biri olduğu ve süs eşyası halinde M.Ö. 6. Bin-den itibaren kullanılmaya başlandığı hakkında bkz., F. Eruz, Konuşan Maden, Tombak ve Gü-müş Madeni Eserler Koleksiyonu, Gilding Cop-per (Tombak) and Silver Metalwork Collection İstanbul 1993, s.15, 17.

4- Büyük Selçuklu hükümdarı Melik Şah’ın (1072-1092) ölümünden sonra, Selçuklu topraklarının çeşitli Türk sülaleleri tarafından yönetilmiş olması dolayısıyla politik bölünmenin sanat ge-lişimine engel oluşturmadığı, hatta maden sa-natı ile ilgili çalışmaları canlandırdığı hakkında bkz., Ü. Erginsoy, “Maden Sanatı”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi 2, İstanbul 1997, s.1145. 5- Selçuklu Döneminin, maden sanatı içinde

“Al-tın Çağ” olarak nitelendirildiği hakkında bkz., Eruz, a.g.e., s.23.

6- Bünyesinde kalay katkısı (%10 oranında) bulu-nan bir bakır alaşımı halindeki tunç, saf bakır, altın ve gümüşten daha sert olmasına karşılık, çok sağlam değildir; bu hususta bkz., Ü. Ergin-soy, İslâm Maden Sanatının Gelişmesi, İstanbul 1978, s.12.

7- Selçuklu Döneminde, ana malzemesi altından ziynet eşyaları dışında tek bir eserin bilinmesi hakkında bkz., Erginsoy, a.g.e., s.123.

8- Bu dönemde gümüşün, daha önceki dönemlere oranla daha sınırlı kullanıldığı, gümüş malze-meyle imal edilen eserlerin azaldığı ve 12. Yüz-yılın ortalarından sonra genellikle ziynet eşya-larının imalatında kullanıldığı hakkında bkz., Erginsoy, a.g.e., s.123.

9- Bu dönemde, pirinç ve tunç malzemenin çok rağ-bet gördüğü hakkında bkz., Erginsoy, a.g.e., s.123.

10- Günümüze kalmış madeni eserlerden çoğunun 1220-60 yıllarına tarihlenen pirinç eserler oldu-ğu hakkında bkz., Erginsoy, a.g.m., s.1145. 11- Maden sanatı ustalarının “nakkaş” unvanı

kul-lanarak imza attıkları görülür. Eserlerden bir kısmında, usta adıyla birlikte “tilmiz” (öğrenci) veya gulam (genç adam, köle) isimleri de yer alır ve (gulam) kelimesinin kalfa-çırak anla-mında da kullanılması hakkında bkz., Erginsoy, a.g.e., s.126.

12- Yazı frizlerinin, İslâm maden sanatında süsleme unsuru olarak ilk defa 10. Yüzyılın ikinci yarı-sında İran’da karşımıza çıktığı hakkında bkz., Erginsoy, a.g.e., s.134.

13- Çiçekli ve yapraklı çeşitlerinin denendiği hak-kında bkz., Erginsoy, a.g.e., s.134.

14- D.S. Rice tarafından, “Figürlü Yazı”, “İnsanlaş-tırılmış Yazı” çeşidinin üç gruba ayrıldığı ve her birinin farklı şekillerde isimlendirildiği hakkın-da bkz., Erginsoy, a.g.e., s.136; karşılaştırınız: D. Et J. Sourdel, La Civilisation De L’Islam Classique, Paris, Arthaud 1968, s. 569, 570. 15- Özellikle servi ve şadırvan biçimindeki

buhur-danların, bir yenilik olarak görülmesi hakkında bkz., Erginsoy a.g.m., s.1146.

(6)

16- Sultan III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud dö-nemlerinde batı etkilerinin yoğunluk kazanma-sı hakkında bkz., Erginsoy, a.g.m., s.1147. 17- Bakır-çinko alaşımına “pirinç” dendiği,

Türkçe-de bu alaşımla ilgili özel bir kelime olmadığın-dan Farsçasının kullanıldığı; ayrıca Farsçada bakıra ”nuhas”, bakır-çinko (pirinç), alaşımı için “sabah” veya “nuhas asfar” kelimelerinin de kullanıldığı, “sabah” kelimesinin, benzeyen an-lamındaki “sabaha” dan türetildiği ve “pirincin altına benzeyen maden” anlamında kullanıldığı hakkında bkz., Erginsoy a.g.e., s.14.

18- Metalik bakır ile toz halinde dövülmüş çinko cevherinin potaya konması ve birlikte ısıtılması yoluyla buharlaşan çinkonun bakır içine nüfuzu sağlanarak pirinç alaşımı elde edilmesi hakkın-da, bkz., Erginsoy, a.g.e., s.14.

19- Pirinç, daha ziyade %20 oranında çinko karışım-lı bir bakır alaşımından oluşmuş; fakat bu ora-nın %40’a kadar artırılabildiği ve çinko miktarı arttıkça pirinç renginin de beyazlaşarak par-laklığını kaybettiğine dair bkz., Erginsoy, a.g.e., s.13; Erginsoy, a.g.m., s.1139

20- İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndeki eserlerin bir kısmını tanıtıcı, ortak yazarlı kata-log içinde, burada tanıttığımız buhurdanlar yer almamaktadır. Bkz. A. Özay, “Maden Sanatı”, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, İstanbul (Tarih-siz), s.240 vd.

21- İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Envan-ter No: 24; eserin yüksekliği: 19 cm; taban çapı 9,6 cm; ateşlik ağzı (buhur çapı) 11,5 cm. 22- İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi,

Envan-ter No: 51; eserin yüksekliği: 19 cm; taban çapı 9,0 cm; ateşlik ağzı (buhur çapı) 11,0 cm. 23- C.E. Arseven, Les Arts Decoratifs Turcs,

İstan-bul (Tarihsiz), s.120-128; Erginsoy, a.g.e., s.25-28; G. İnal, Türk-İslâm Maden Sanatı (Baş-langıcından Osmanlılara Kadar), (Teksir), s.3; Eruz, a.g.e., s.27-29; H. Örcün Barışta, Türk El Sanatları, Ankara 1998, s.95-97.

24- Arseven Les Arts..., s.129 ve aynı yazar, Türk Sa-natı, İstanbul 1970, s.239-240; İnal, a.g.e., s.2-3; Erginsoy, a.g.e., s.37-39; Eruz, a.g.e., s.33. 25- Arseven, Les Arts ..., s.129; Erginsoy, a.g.e.,

s.32-33; İnal, a.g.e., s.3; Eruz, a.g.e., s.31.

26- Tombak kapların özellikle 18. Yüzyılda popüler olduğu, 19. Yüzyılın başlarında ise bitkisel mo-tifli kabartmalar yapıldığı hakkında bkz., S. Tür-koğlu, Traditional Turkish Arts, Metalwork and Jewellery, Woodwork, (basım yeri ve yılı yok.), s. 23, 25; ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nda yay-gın olarak tombak kullanıldığı hakkında bkz., T. Yılmaz, “Tombak Wares of the Ottoman Pe-riod”, The 8th International Congress of Turkish Art, Papers Summaries (Caire 26th September, 1st October 1987), Caire 1987, s.140; ayrıca bkz., G. Tunçel, “Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki Made-ni Buhurdanlar”, Sanat, Atatürk ÜMade-niversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S.7/2005, Erzurum 2005, s.47-56; G. Tunçel, “Ankara Et-noğrafya Müzesi’ndeki Madeni Eserlerden Bir Grup Osmanlı Buhurdanı ve Etkileşimler”, Or-taçağ Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Ta-rihi Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri (03-06 Mayıs 20(03-06), Prof. Dr. H. Örcün Barışta’ya Armağan, Ankara 2009, s.739-751.

KAYNAKÇA

Akpınar, Y. “Altın Elbiseli Adam”, Kaynaklar-I/Güz (Eylül, Ekim, Kasım), İstanbul: Şekerbank Ge-nel Müdürlüğü, 1983, s.28-31.

Arseven, C.E. Les Arts Decoratifs Turcs, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, ty.

Arseven, C.E. Türk Sanatı, İstanbul: Cem Yayınevi, 1970,

Aslanapa, O. Türk Sanatı-I, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1972.

Barışta, H.Ö. Türk El Sanatları, Ankara: Kültür Ba-kanlığı, 1998.

Brion, M. Hunların Hayatı, İstanbul: Orkun Yayı-nevi, 1981.

Diyarbekirli, N. Hun Sanatı, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1972.

Erginsoy, Ü. İslâm Maden Sanatının Gelişmesi, İs-tanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1978. Erginsoy, Ü. “Maden Sanatı”, Eczacıbaşı Sanat

An-siklopedisi 2, İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, 1997, s.1138-1147.

Eruz, F. Konuşan Maden, Tombak ve Gümüş Made-ni Eserler Kolleksiyonu, Gilding Copper (Tom-bak) and Silver Metalwork Collection, İstanbul: Yapı Kredi Koleksiyonları, 1993.

Esin, E. İslâmiyetten Önceki Kültür Tarihi ve İslâma Giriş, (Türk Kültürü El Kitabı, II, C.1/ b’den ayrı basım), İstanbul: Edebiyat Fakültesi Matbaası, 1978.

İnal, G. Türk-İslâm Maden Sanatı (Başlangıcından Osmanlılara Kadar) Yyy:yy, ty.

İnan, A. Makaleler ve İncelemeler (2. Baskı), Anka-ra: Türk Tarih Kurumu, 1987.

Öğel, B. İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Orta Asya Kaynak ve Buluntularına Göre, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1962.

Özay, A. “Maden Sanatı”, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, İstanbul: Akbank Kültür ve Sanat Di-zisi 70, ty.

Phillips, E. D. The Royal Hordes, Nomad Peoples of the Steppes, London 1965.

Sourdel, D. Et J. La Civilisation De L’Islam Classi-que, Paris, Arthaud 1968.

Tunçel, G. “Türklerde Mezartaşı Geleneğine Kısa Bir Bakış”, Bilge (Nevruz 96/Bahar 8) Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, 1996, s.16-18. Tunçel, G. “Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki Madeni

Buhurdanlar”, Sanat, Atatürk Üniversitesi, Gü-zel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S.7/2005, Erzu-rum: Atatürk Üniversitesi, 2005, s.47-56. Tunçel, G. “Ankara Etnoğrafya Müzesi’ndeki

Made-ni Eserlerden Bir Grup Osmanı Buhurdanı ve Etkileşimler”, Ortaçağ Türk Dönemi Kazı So-nuçları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempoz-yumu Bildirileri (03-06 Mayıs 2006), Prof. Dr. H. Örcün Barışta’ya Armağan, Ankara: Gazi Üniversitesi, 2009, s.739-751.

Türkoğlu, S. Traditional Turkish Arts, Metalwork and Jewellery, Woodwork, Yyy, yy, ty. Yılmaz, T. “Tombak Wares of the Ottoman Period”,

The 8th International Congress of Turkish Art, Papers, Summaries (Caire 26th Seprember, 1st October 1987) Caire: Egyptian Antiquities Or-ganization 1987, s.140.

(7)

Fotoğraf 1

Fotoğraf 2

Fotoğraf 3

Fotoğraf 4

İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi (Envanter No: 24)

(8)

Fotoğraf 5

Fotoğraf 6

Fotoğraf 7

Fotoğraf 8

İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi (Envanter No: 51)

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayr›ca Günefl rüzgar›n›n h›z›n›, yo¤unlu¤unu, s›cak- l›¤›n› ve bileflimini ölçecek bir iyon monitörü, ayn› ölçümleri elektronlar için yapacak bir elektron

Küme- nin yo¤un merkezinde nötron y›ld›zlar› ve beyaz cüce içerenlerin d›fl›nda, normal y›ld›zlar›n olufltu8rdu¤u ikili sitemler de var.. Ancak bunlar›n

The religious establishment in Yunus Emre's day was preaching scorn for the human being, propagating a sense of thfe futility of earthly 'existence.. The

Roma ordusundaki Türkler: Türk öncülerine hadlerini bildir­ mek için arka arkaya iki general kumandasında gönderilen kuvvet­ ler, generallerden birinin

Taşkışla’nın beş yıldızlı otel yapılması için çok tar­ tışıldı, çok baskı yapıldı, hatta aklı evvelin biri buranın otel yapılmasına karşı çıkanın

Olma­ yacak şey istemem, onun için hayal kırıklığına uğramadım; o, insanı çok sarsar.. Emekli olduktan sonra kendimi bırakmayacağım

İbrahim Paşattm güzel sanatlara olan meyli ve Türk mermer yon­ tuculuk sanatının bilhassa meyva, nar, lâle gibi çiçeklerle süsleme işlerinde de hayli

Gönül Ülkü-Gazanfer özcan Tiyatrosun­ daki rolleri, Adile Naşit'in çok güçlü bir kom­ pozisyon oyuncusu olduğunu kanıtlar.. Bir an­ lamda, bu toplulukta da ikinci