• Sonuç bulunamadı

Başlık: Hasandağı ve Melendiz Dağı Çevresinde Topoğrafik Faktörlere Yayla ve Ağılların DağılışıYazar(lar):ALTIN, Türkan (Bayer) Cilt: 8 Sayı: 2 Sayfa: 189-211 DOI: 10.1501/Cogbil_0000000113 Yayın Tarihi: 2010 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Hasandağı ve Melendiz Dağı Çevresinde Topoğrafik Faktörlere Yayla ve Ağılların DağılışıYazar(lar):ALTIN, Türkan (Bayer) Cilt: 8 Sayı: 2 Sayfa: 189-211 DOI: 10.1501/Cogbil_0000000113 Yayın Tarihi: 2010 PDF"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hasandağı ve Melendiz Dağı Çevresinde Topografik Faktörlere

Göre Yayla ve Ağılların Dağılışı

Distribution of Pleateaus (Yayla) and Sheep-barns According to Topographic

Factors Around Melendiz and Hasan Mountains

Türkan (Bayer) Altın

Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Niğde

Öz: Aksaray-Niğde illeri arasındaki Hasandağı ve Melendiz Dağı çevresindeki ağılların ve yaylaların topografik faktörlere (yükselti, eğim ve bakı) göre dağılışı incelenmiştir. GPS ile belirlenen ağıl ve yaylalar sayısallaştırılmış 1/25000 ölçekli topografya haritaları üzerine yerleştirilerek bunların topografik birimler ile korelasyonu değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı, ağılların ve yaylaların dağılışında topografik faktörlerin nasıl etkili olduğunu belirlemektir. Çalışma, fiziki faktörlerin ekonomik faaliyetler ve yerleşmeler üzerinde yarattığı olumlu ve olumsuz etkileri ortaya koymak bakımından önem taşımaktadır. Topografik faktörler kısa mesafelerde değiştiğinden ağıl ve yayla dağılışı da her yerde aynı değildir. Çalışma alanında 153 yayla ve 1055 ağıl tespit edilmiştir. Bunların belirli yükseltilerde yoğunlaşmasında su kaynakları ve biyoklimatik faktörler etkili olmuştur. Her eğim gurubunda yaylalara rastlanırken, ağılların yapımı için düz bir zemine ihtiyaç olduğundan 5º-10º eğimli yamaçlarda ağılların toplandığı gözlenir. Yaylalar, su kaynaklarının en fazla bulunduğu çalışma alanının batı tarafında toplanmışlardır. Ağıllar ise güneşlenme süresinden yararlanmak ve kötü hava şartlarından korunmak için güney tarafta toplanmışlardır.

Anahtar Kelimeler: Ağıl, Yayla, Topografik Faktörler, Hasan Dağı, Melendiz Dağı

Abstract: Distribution of “yayla”, which is a temporary settlement throughout Turkey, and sheep-barns have been investigated according to topographic factors (elevation, slope and exposure) around Hasandağı Mt and Melendiz Mt between Aksaray and Niğde Provices. Yayla and sheep-barns defined by GPS have been put into digitized 1:25000 topographic maps and the correlation between these settlements and topographic factors has been assessed. The aim of this study is to determine how the topographic factors affect the distribution of yayla and sheep-barns. The study is important in terms of the determination of positive and negative effects of physical factors on economical activities and temporary settlements. Since topographic factors change over short distances, distribution of these settlements is not the same everywhere. 153 plateaus and 1055 sheep-barns are recorded in the study area. The water springs and bioclimatic factors affect the density of these settlements at certain elevations. While yayla are encountered on each slope, sheep-barns are observed to exist on slopes between 5°-10° due to a need for a smooth place to build sheep-barn. Yayla is observed in the west part of the study area where water springs occur most. As for sheep-barns, to utilize sunbathe time and protect from bad weather conditions, they are gathered in the south.

Keywords: Sheep-barn, Yayla, Topographic Factors, Hasandağı Mountain, Melendiz Mountain.

(2)

1. Giriş

Anadolu’nun sahip olduğu coğrafi çeşitlilik, yöreden yöreye değişen nüfus hareketleri, halkın ekonomik faaliyetleri ortamın fiziki koşullarıyla yakından ilgilidir ve ayrıntılı araştırmayı gerektirir. Örneğin ülkemizin topografik şartları batıdan doğuya, kuzeyden güneye değişim göstermekte ve bu değişim beşeri ve ekonomik faaliyetlerin belirli topografik (eğim, bakı, yükselti) şartlarda yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle bir alandaki beşeri hayata ait hareketlilik veya problemlerin açıklanmasında ortamın fiziki koşulları da çalışmaya dahil edilirse, beşeri ve ekonomik coğrafyaya ait problemler çok daha kolay ve anlaşılır şekilde açıklanabilecektir.

Tunçdilek (1967). “Doğa ile insan arasındaki karşılıklı ilişkileri ortaya koymadan, iskana ait problemlerin ve şekillerin özelliği ve gelişimi hakkında kesin ve gerçek sonuçlara ulaşmak mümkün olamaz” ifadesi ile Türkiye’de fiziki coğrafya şartları ile beşeri faaliyetler arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir. Bu ilişkiyi doğrudan konu edinen veya çalışmalarının bir kısmını oluşturan bazı araştırmalar şunlardır

Tunçdilek (1967), Türkiye’de meskenlerin yapımında kullanılan malzemelerin ve mesken tiplerinin belirlenmesinde, sosyal ve ekonomik faaliyetlerin yanı sıra fiziki faktörlerin de (jeolojik yapı, bitki, relief, yükselt ve iklimin) etkili olduğunu belirtmiştir. Tunçdilek’in diğer çalışmalarında Türkiye’nin kır potansiyeli ve sorunları fiziki faktörlerle birlikte değerlendirilmiş, Türkiye’de eğim ve yükselti ile nüfus yoğunluğu arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır (Tunçdilek 1978, 1985). Fiziki coğrafya koşullarının yaylacılık faaliyetleri üzerine olan etkilerinden söz eden bir diğer çalışma da Emiroğlu’nun (1977) Bolu da yer alan yaylalar ve yaylacılık faaliyetleri üzerine olan çalışmasıdır. Benzer şekilde Alagöz (1993) Erciyes Dağı’ndaki yaylaları incelemiş ve burada çadırların kurulduğu meydanların bulundukları yüksekliğin 1725-2550 m arasında değiştiğini ve çoğunluğunun 1950-2200 m arasında toplandığını tespit etmiştir. Günal (1993) Marmara ve Ege bölgelerinde sadece yükselti kademelerine göre kır yerleşmelerinin dağılışını incelenmiştir. Sergün (1994) çalışmasında yükselti kademelerine göre Türkiye’deki kır nüfusunun dağılışını ele almıştır. Koday (1999) Hınıs ilçesindeki kom yerleşmelerinin gelişimini sahanın fiziki coğrafya özellikleri kontrolünde geliştiğini ortaya koymuştur. Özdemir vd. (2002) Safranbolu platosunda bağ evlerinin ortaya çıkış nedeninin fiziki coğrafya şartlarından iklim ve toprak olduğunu belirtilmiştir. Arıbaş ve Koçak (2003) Aksaray ovası ve yakın çevresindeki yaylacılık faaliyetlerini, Doğanay ve Zaman (2004) Ordu ilinde oba-yayla yerleşmelerinin doğal çevre ile olan ilişkisini ortaya koymuşlardır. Somuncu (2005) Aladağlar’ın coğrafi özellikleri ile yaylacılık faaliyeti arasındaki ilişkiyi detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Toroğlu (2007) Niğde ilinin topografik özelliklerinin yerleşmelerin dağılışı, nüfus ve ekonomik faaliyetler üzerinde dolaylı veya doğrudan etkilerinden söz etmiştir.

Bazı çalışmalarda da (Koday, 1999; Başıbüyük vd., 2001; Tıraş, 2001; Bekdemir ve Özdemir, 2002) yaylaların turizm potansiyeli ve rekreasyonel faaliyetleri incelenmiştir

2. Araştırma Sahasının Yeri ve Fiziki Coğrafya Özellikleri

Araştırma sahası İç Anadolu Bölgesi’nin Orta Kızılırmak Bölümü’nün güneyinde yer almaktadır. Aksaray-Niğde illeri arasında Hasandağı ve Melendiz Dağı’nın içinde yer aldığı yaklaşık 3633 km²’lik alanı kapsamaktadır. Çalışma sahasının merkezi kısmı volkanik dağlardan meydana gelmiş olup, aynı zamanda sahanın en yüksek kısımlarına karşılık gelir. Bu bakımdan saha, KB-GD uzanımlı, oval şekilli bir yöre özelliği gösterir (Şekil 1).

(3)
(4)

Merkezden kenarlara doğru gidildikçe yükseltinin azaldığı ve nihayet kenarlarda ovalık alanların bu yüksek sahaları çevrelediği görülür. Bu şekilde alt bölümde ovalar en üst kesimde ise dağlık alanlar ve bu her iki saha arasında da plato yüzeyleri bulunmaktadır (Şekil 2).

Çalışma alanındaki volkanik kayaçlar Keçikalesi kalderası, Melendiz, Keçiboyduran ve Hasandağı kompozit volkanları ile bu volkanların parazitik konilerinden çıkan lav ve piroklastik malzemelerden oluşur (Emre, 1999; Göncüoğlu ve Toprak, 1992; Toprak vd., 2008)

Bu nedenle volkanizma sırasında çevreye yayılan andezitik, bazaltik lavlar ile tüf ve ignimbiritler sahanın hakim litolojisini oluşturmuştur. Sahanın önemli yükseltileri; Büyük Hasandağı (3268 m), Küçük Hasandağı (2844 m), Keçiboyduran Dağı (2727 m), Melendiz Dağı (2963 m) ve Göllüdağ’dır (2143 m). Dağların çevresinde volkanizma sırasında çökme ile oluşmuş alanlar dağlardan inen akarsuların taşıdığı volkanik kökenli alüvyal malzemelerle dolarak ovaları meydana getirmişlerdir. Hasandağı çevresinde Obruk Platosu’nun bir uzantısı olan ve 1000 m seviyelerinde yer alan Aksaray ovası bulunur. Melendiz ve Keçiboyduran dağlarının kuzey kesiminde 1500 m seviyesinde Çiftlik ovası yer alır. Bu ovanın suları Ihlara vadisine açılan ve yukarı mecrada adı Sultanpınarı Dere olan Melendiz Suyu ve kolları tarafından drene edilmektedir. Bir başka alüvyon ova Keçiboyduran Dağı’nın güneyinde bulunan Bor ovasıdır. Tarım alanlarının geniş yer tuttuğu bu ovanın yaklaşık yükseltisi 1100 m’dir ve Melendiz ile Keçiboyduran dağlarının güney kesiminin en alçak sahasını oluşturmaktadır. Adı geçen dağlık alanlar ile çevresindeki ovalık alanlar arasında güneyde yaklaşık 1860 m, kuzeyde 1460 m irtifa farkı bulunmaktadır. Bu yükselti farkı transhumans hareketini gerçekleştiren ve yaylacılık faaliyeti ile uğraşan kır nüfusu için önemlidir.

Çalışma alanında yer alan akarsular volkanik dağlardan kaynağını alan radyal drenajlı, mevsimlik akarsulardır ve yukarıda adı geçen ovalarda sona ererler. Üzerinde aktıkları andezit, bazalt ve tüf gibi nispeten yumuşak kayaçları parçaladıkları için sahaya yer yer kırgıbayır görüntüsü vermişlerdir. Dağlık alan ile ovalık alanlar arasında yaklaşık 1600-1800 m arasında uzanan etek düzlükleri akarsular tarafından derin vadilerle parçalandığından plato görünümü kazanmışlardır. Çalışma alanın en önemli akarsuyu kaynağını Melendiz ve Keçiboyduran Dağlarından alan ve çalışma alanında Sultanpınarı Dere ismi ile anılan Melendiz Suyu’dur. Ihlara vadisini geçtikten sonra Tuz Gölü’ne dökülmektedir. Diğer akarsular; Melendiz ve Keçiboyduran dağları arasında yer alan Omarlı Dere, dağların güney bölümünü drene eden Okçu Dere, Karanlıkdere, kuzey bölümü drene eden Sultanpınarı Dere ve kolları ile batıda Kale Dere’dir.

Çalışma alanı doğal bitki örtüsü yoğunluğu bakımından önemli bir saha değildir. Palinolojik araştırmalar Orta Anadolu’da orman tahribinin günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce başladığına işaret etmektedir (Woldring and Cappers, 2001). Günümüzde arazinin çoğu tarıma ayrıldığından doğal bitki örtüsünün dağılışında tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin ve buna bağlı olarak yanlış arazi kullanımının kısıtlayıcı rol oynadığı tespit edilmiştir (Bayer Altın, 2008). Antropojen etkilerin ulaşabildiği alanlarda dikenli türler dışında doğal bitki örtüsü yoktur. Hasandağı çevresinde gerçek anlamda orman örtüsü Helvadere yöresinde bulunur. Bunun dışında Hasan Dağı-Göllüdağ arasında kümeler halinde meşe topluluklarına ve 1800 m’den itibaren subalpin ot türlerine rastlanır.

Yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı Melendiz Dağı doğal bitki örtüsü bakımından en fakir sahadır. Dağ eteklerinde ve dere kenarlarında kuşburnu (Rosa canina), böğürtlen (Rubus sp), menengiç (Pistacia sp) gibi çalı formunda birkaç türe rastlanır. Yoğun antropojen (yakacak temini, hayvan otlatma vb.) etkilerden dolayı 2000 m’den itibaren alpin kuşak ot formuyla karşılaşılır. Çoğunlukla ot formunda olan bitkiler dikenli türlerden olan gevenler (Astragalus sp.) ve çoban yastıklarından (Acantholimon sp.) oluşmaktadır. 1200 m’den 2000 m’ye kadar rastlanılan bu türlerin bulunduğu alanda iklimin kurak olduğu yaz aylarında diğer ot türleri tamamen kurumaktadır. Keçiboyduran Dağı bitki çeşitliliği bakımından daha zengindir. Antropojen etkilerin ulaşamadığı alanlarda kümeler halinde meşe ormanı kalıntıları ve ahlat (Pirus elaegrifolia) ile yabani erik (Prunus insititia) gibi yabani meyve ile çeşitli çalı topluluklarına rastlanmaktadır. Yayla yolları üzerinde

(5)

boyları 5-6 m’yi bulmayan çalı görünümlü meşe ve ahlatlar yer alır. Göllüdağın güney ve güneybatıya bakan yamaçlarında enerji ormanı olarak koruma altında bulunan saf meşe topluluklarının yer aldığı orman bulunmaktadır. Kavak (Populus sp.) ve söğüt (Salix alba) gibi sucul türler daha çok Sultanpınarı, Okçudere vadilerinde yoğundur.

Dağlık alan üzerinde antropojen etkilerden uzak orman kalıntıları, göl ve göletler, mera alanları kendilerine özgü önemli ekosistemleri barındırmaktadırlar. Göllüdağ-Bozköy krater gölü, Helvadere, Narlıgöl maarı, Ketençimen Yaylası, Çiçeklibel Yaylası, Sarıgöl Yaylası, Çiftlik havzası, Gebere vadisi, Sultanpınarı vadisi ve Karanlıkdere vadisi bu açıdan önemli alanlardır (Altın ve Bayer Altın, 2008).

Niğde ve Aksaray illeri ve yakın çevresinin iklim tipini belirlemek amacıyla uygulanan formüller (Erinç ve De Martonne) yörenin; yarıkurak iklim şartlarına sahip, İç Anadolu karasal iklim tipinin etkisinde olduğunu göstermektedir.

Uzun yıllar (1975-2007) ortalamalarına göre Niğde’de yıllık ortalama sıcaklık 11ºC, Aksaray’da ise yaklaşık 12ºC (11,9ºC)’dir (Şekil 3, Tablo 1). En soğuk ay Ocak ayı ortalaması Niğde’de -0,5ºC, Aksaray’da 0,4ºC dir. En sıcak ay Temmuz ayı ortalaması Niğde’de 22,3ºC, Aksaray’da 23,7ºC dir.

Şekil 2. Çalışma alanının sadeleştirilmiş morfoloji haritası

Yörede sıcaklık değerleri üzerinde relief şartları önemli rol oynamaktadır. Örneğin KD-GB doğrultulu bir depresyon içinde bulunan Niğde ilinde, bu yönde kanalize olan ve hız kazanan rüzgarlar sıcaklık değerlerinin düşmesine neden olmuştur. Aksaray’da Ocak ayı ortalaması sıfır derecenin altına

(6)

düşmezken (0,4 ºC), aynı ayda Niğde’de sıfırın altında bir sıcaklık (-0,5ºC) söz konusudur. Aylık ortala sıcaklık grafiğine baktığımızda bahar aylarının pek belirgin olmadığı görülür. Mart ayından itibaren sıcaklıklar hızla artarak Temmuz ayında en yüksek değerine ulaşır (Niğde: 22,3ºC, Aksaray: 23,7ºC). Ağustos’ta ise bu sıcaklık düşmeye başlar ve Eylülde Niğde’de 17,5ºC, Aksaray’da 18,4ºC ye kadar düşer.

Sıcaklık değerleri, hayvancılık faaliyetleri bakımından önemli olan vejetasyon süresini de belirlemektedir. Atalay (1994)’e göre yörede 8ºC olarak tespit edilen vejetasyon süresinin başlangıç tarihi 5 Nisan, sona erme tarihi ise 25 Ekim olarak tespit edilmiştir. Buna göre yörede ortalama vejetasyon süresi 212 gündür. Ancak inceleme alanında topografya koşulları göz önüne alındığında dağlık alanlarda sıcaklık dereceleri azalacağından bu değerler çok daha düşük olacaktır. Ayrıca bu süre bakı durumuna göre de değişeceğinden bu devrenin 212-220 gün arasında değiştiği söylenebilir. Hayvancılık yönünden step iklimi olarak belirlenebilecek bu rejim, Türkiye’nin bütün bölgelerinde otların ilkbahar ve yaz başında gelişmesine, yazında kurumasına neden olur (Tunçdilek, 1967). Hayvanların beslenme ihtiyacını karşılayan ot örtüsünün yok olmasıyla birlikte hayvancılık faaliyeti ile uğraşanların dikey yönde, yani dağların daha nemli üst kesimlerine doğru hareketi başlamaktadır.

İklim verilerine göre yıllık toplam yağış miktarı Niğde’de 343,8 mm, Aksaray’da 349,7 mm dir. Niğde’nin Aksaray’a göre daha az yağış alması Niğde ilinin bir depresyon içinde bulunması ve buna bağlı olarak yağış getiren cephelere kapalı olması ile ilgilidir. Ortalama aylık yağış grafiği (Şekil 3) incelendiğinde en kurak ay Niğde’de Temmuz (4,3 mm), Aksaray’da Ağustos ayıdır (4,4 mm) ve 5 mm’yi bulmaz. Buna karşılık en yağışlı ay Niğde’de Mayıs (52,5 mm), Aksaray’da Nisan (53 mm) ayıdır. Haziran ayıyla birlikte azalmaya başlayan yağışlar Ekim ayından itibaren hızla artmaya başlar. Ocak ayından itibaren azalan yağışlar Nisan ayına kadar bir durgunluk gösterir (yaklaşık 35 mm). Yörede yağışlı gün sayısı Niğde’de 96,7, Aksaray’da 88,9 gündür. Aralıktan başlayıp Hazirana kadar hemen her ayın yaklaşık 10 günü her iki ilde de yağışlı geçmektedir. Temmuz ve Ağustos aylarında bu değer 3 günü geçmemektedir.

Çizelge 1. Niğde ve Aksaray ilerinin aylık sıcaklık ve yağış değerleri

A Y L A R

Niğde I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII

Sıcaklık ºC -0,5 1 4.6 10.4 15 19.1 22.3 22 17.5 11.9 6.2 1.6

Yağış (mm) 36.2 34.4 34.8 43.1 52.5 27.2 4.3 4.9 9 25.4 30.6 41.4

Aksaray

Sıcaklık ºC 0,4 1,6 6 11,6 16,1 20,2 23,7 22,9 18,4 12,9 6,8 2,3

Yağış (mm) 37,5 32,1 37,8 53 45,2 26 6,5 4,4 6,3 27,4 30,1 43,3

(7)

Yörede etkin olan hakim rüzgarlar kuzey sektörlüdür. Hasan Dağı, Melendiz ve Göllüdağ sıralarının Niğde’nin batısında ve Aksaray İlinin doğusunda uzanımı illerin kuzey sektörlü rüzgarlara açık olmasına neden olmuştur. Hakim rüzgar yönü Şekil 4’de görüldüğü üzere Niğde’de kuzey, Aksaray’da KD’dur. Haziran ortalarından itibaren hızlarını ve esme sayılarını artıran kuzey sektörlü rüzgarlar, özellikle yaz aylarında etkinlik kazanırlar (Niğde: Temmuz KKD-1125 esme sayısı, Ağustos KKD-1203 esme sayısı, Aksaray: Temmuz KD- 3547 esme sayısı, Ağustos KD-3590 esme sayısı). Genel olarak kış ve ilkbahar aylarında etkinlik kazanan güney sektörlü rüzgarlar sıcaklıkların aşırı derecede düşmesine engel olurlar. Doğu-batı sektörlü rüzgarlar etkinliklerini ilkbahar ve sonbahar aylarında gösterirler Bu rüzgarlar güney ve kuzey sektörlü rüzgarlar arasında mevsimsel geçiş halkasını oluştururlar. Rüzgarların mevsimlere göre dağılışında ortaya çıkan genel bir dönemselliğin varlığı yörede Sibirya yüksek basıncı ile Basra alçak basıncı arasında gezici barometre minimumlarının doğal etkisinin bir sonucudur (Niğde İl Yıllığı, 1997).

Şekil 4. Niğde ve Aksaray illerinde hakim rüzgar yönü

Çalışma alanında başta Niğde ve Aksaray illeri olmak üzere Altunhisar, Çiftlik, Helvadere, Kitreli, Çömlekçi, Bor, Ulukışla volkanik dağların eteğindeki ovalık alanların kenarında kurulu önemli yerleşmelerdir. Diğer yerleşmeler köy karakterinde olup, platolar üzerinde kuruludur. Niğde ve Aksaray illeri dışında hiçbir yerleşmede sanayi kuruluşu yoktur. Halkın başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır (Niğde İli Arazi Varlığı, 1994). Niğde’de nüfusun %73, Aksaray’da %70’i tarım sektöründe çalışmaktadır (Niğde İli Tarım Master planı, 2004). İç Anadolu Bölgesi koyun yetiştiriciliğinde hayvan sayısı olarak Türkiye ortalamasının altındadır, fakat Aksaray ve Niğde illerinde diğer illere oranla daha fazla koyun yetiştiriciliği yapılmaktadır (Orta Anadolu Bölgesi Tarım Master Planı, 2007). Kuru tarım tekniği ile Bor ovasında hububat ekimi yapılırken, Çiftlik ve Aksaray ovalarında sulu tarım teknikleri ile patates başta olmak üzere çeşitli tarım ürünleri yetiştirilmektedir.

3. Materyal ve Metot

Çalışma alanında yer alan geçici kır yerleşmeleri 1/25.000 ölçekli sayısal topografya haritalarından ve 2006-2007-2008 yaz aylarında yapılan arazi çalışmaları sırasında tespit edilmiştir. Topografya haritasında bulunmayan bazı yayla ve ağılların yeri GPS (Global Positioning System: Küresel Yer Belirleme Sistemi) ile belirlenip sayısal haritalara koordinatlarıyla birlikte aktarılmıştır.

Daha sonra bu sayısal haritalar CBS ortamında değerlendirilerek ağıl ve yayla geçici kır yerleşmeleri ile bu yerleşmelerin kullandıkları kuyu ve pınar gibi su kaynaklarının dağılışını gösteren harita ve tablolar hazırlanmıştır. Dağlık alanlarda bir dağ meteoroloji istasyonu bulunmadığı için sahanın iklim özelliklerini belirlemek amacıyla Niğde ve Aksaray meteoroloji istasyonlarından alınan

(8)

yağış, sıcaklık ve rüzgar verileri grafik haline getirilerek yorumlanmıştır. Bu veriler 1975-2007 zaman aralığını kapsamaktadır. Arazi çalışmaları sırasında yayla halkı ile temasa geçilmiş ve yaylacılık faaliyetleri hakkında bilgi alınmıştır. Son aşamada ise gerek arazi çalışmalarından gerekse sayısal haritalardan oluşturulan dağılış haritaları birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmiştir.

4. Kır Yerleşmelerinin Dağılışında Topografik Faktörlerin Etkisi

Hasan Dağı-Melendiz Dağı çevresinde kır yerleşmelerinin başlıcalarını ağıl ve yaylalar oluşturmaktadır. Burada ‘yayla’ adı verilen yerler yazın belirli bir süre için hayvan otlatmak, ziraat yapmak için gidilen köyün esas geçim sahasına ekli alanlardır (Tunçdilek, 1967).

Yayla ve ağıllar yörenin hakim geçim kaynağı olan küçükbaş hayvancılığın bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Yayla ve ağıllar genellikle köyden uzakta ya dağ eteğinde yada ova tabanında bulunmaktadır. Yayla yerleşmeleri güney illerimiz de yapılan yaylacılık faaliyetinden (yazın çıkılıp, yılın en sıcak kısmının geçirildiği yüksek yerler) farklı olarak, yazın belirli bir süre hayvan otlatmak ve bu suretle geçimin sağlanması amacıyla köyden uzakta dağlık alanda, dağarası havzalarda veya ova tabanında bulunan yerleşmelerdir. Yine küçükbaş hayvancılığın etkin ekonomik faaliyet olması nedeniyle ortaya çıkmış bir başka kır yerleşmesi ağıllardır ve çoğunlukla yayla yolları üzerinde bulunurlar.

Aşağıdaki paragraflarda bu yerleşmelerin yükselti, eğim ve bakı şartlarına göre nasıl bir dağılış gösterdikleri açıklanmıştır.

4.1 Yükselti

Niğde-Aksaray illeri arasında yer alan, ortalama yükseltisi 1000 m’nin üzerinde olan inceleme alanında reliefin ana çizgilerini volkanik dağlar ile bunların çevresinde yer alan ovalık alanlar ve bunlar arasında derin yarılmış vadiler oluşturur. En alçak saha (1000 m) ile en yüksek (3200 m) saha arasında 1200 m’lik yükselti farkı vardır. Her yükselti kademesinde yayla sayısı aynı değildir. Bu açıdan çalışma alanında farklı alanlar oluşmuştur.

Gerek arazi çalışmalarından gerekse topografya haritalarından elde edilen bilgilere göre inceleme alanında toplam 153 yayla yerleşmesi tespit edilmiştir (Çizelge 1). Buradaki yayla terimi Emiroğlu (1977)’nun belirttiği yaylacılık (idari ve ekonomik bakımdan köye bağlı ve onu destekleyen dağların üst kısmındaki düzlüklerdir) faaliyetinden farklı yarı yaylacılık faaliyeti şeklindedir. Bu nedenle diğer yaylacılık hareketinden ayrılır. Bu durum mevcut topografyanın bir etkisidir. Bu etkiyi makalenin ilerleyen bölümlerinde daha net olarak görmek mümkündür. Bundan başka, çalışma alanında Türkiye genelinde sık rastlanılan göçebe meskeni olan kara çadır (kıl çadır) kullanımının (Gürbüz, 1997) aksine kurulması ve sökülmesi daha kolay olan beyaz ve kalın kumaştan yapılmış çadırlar kullanılmaktadır (Foto 1).

Foto 1. Melendiz Dağı’nın KD yamaçlarında su kaynaklarının bulunduğu yayla sahasında hem oba hem ağıl bir arada bulunmaktadır.

(9)

Yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı Melendiz Dağı doğal bitki örtüsü bakımından en fakir sahadır. Dağ eteklerinde ve dere kenarlarında kuşburnu (Rosa canina), böğürtlen (Rubus sp), menengiç (Pistacia sp) gibi çalı formunda birkaç türe rastlanır. Yoğun antropojen (yakacak temini, hayvan otlatma vb.) etkilerden dolayı 2000 m’den itibaren alpin kuşak ot formuyla karşılaşılır. Çoğunlukla ot formunda olan bitkiler dikenli türlerden olan gevenler (Astragalus sp.) ve çoban yastıklarından (Acantholimon sp.) oluşmaktadır. 1200 m’den 2000 m’ye kadar rastlanılan bu türlerin bulunduğu alanda iklimin kurak olduğu yaz aylarında diğer ot türleri tamamen kurumaktadır. Keçiboyduran Dağı bitki çeşitliliği bakımından daha zengindir. Antropojen etkilerin ulaşamadığı alanlarda kümeler halinde meşe ormanı kalıntıları ve ahlat (Pirus elaegrifolia) ile yabani erik (Prunus insititia) gibi yabani meyve ile çeşitli çalı topluluklarına rastlanmaktadır. Yayla yolları üzerinde boyları 5-6 m’yi bulmayan çalı görünümlü meşe ve ahlatlar yer alır. Göllüdağın güney ve güneybatıya bakan yamaçlarında enerji ormanı olarak koruma altında bulunan saf meşe topluluklarının yer aldığı orman bulunmaktadır. Kavak (Populus sp.) ve söğüt (Salix alba ) gibi sucul türler daha çok Sultanpınarı, Okçudere vadilerinde yoğundur.

Çizelge 2. Ağılların ve yaylaların yükselti kademelerine göre dağılışı

Yükselti (m) Ağıl sayısı % Yayla sayısı %

650-1000 17 1,6 3 1,9 1000-1250 340 32,2 41 26,8 1250-1500 366 34,6 1 0,6 1500-1750 166 15,7 9 5,8 1750-2000 95 9 51 33,3 2000-2500 66 6,2 46 3 2500-2750 4 0,3 2 1,3 2750-3000 1 0,09 0 0 3000-3100 0 0 0 0 3100-3250 0 0 0 0 Toplam 1055 153

Yerleşmelerin %63 ‘lük oranla en fazla toplandığı yükselti kademesi 2500 m’dir. 1750-2500 yükselti kademesinde çeşitli yönlere dağılmış, 97 tane yayla yerleşmesi tespit edilmiştir (Şekil 5). Bunu %26’lık oranla 1000-1250 m kademesi takip eder. Diğer yükselti kademelerinde bu oran %6’yı bulmaz. Yaylaların en az olduğu yükselti katı ya ova tabanı olan 1000 m yada alpin katın üst bölümünü oluşturan 2500-2750 m kademesidir. Adı geçen bu yükseltilerde yayla sayısı 2 veya 3’tür. Yani bu yükselti kademeleri toplam yayla sayısının %2’lik dilimini barındırmaktadır. Bunların dışında 1250-1500 m yükselti kademesinde yayla sayısı sadece 1’dir. Bu değerler çalışma alanındaki su kaynaklarını oluşturan pınar dağılışı ile yakından ilgilidir (Şekil 6). Yayla sayısının en az olduğu 1250-1500 m yükselti kademesi pınarların en az olduğu alana karşılık gelmektedir. Bu durumda yaylaların relief üzerindeki yerlerinin seçilmesinde veya belirli yükselti kademelerinde yoğunlaşmalarında su kaynaklarının belirleyici rol oynamaktadır. Nitekim Gürbüz’ün (1997) yaptığı çalışmada olduğu gibi çadırlar yayla sahasında çoğunlukla suyun bulunduğu (kaynak, akarsu) alanlara kurulmuştur. İç bölgelerde kuraklığın ve susuzluğun hüküm sürdüğü dağlık yörelerdeki yaylalarda konak yerlerinin seçilmesinde su kaynağı ön plandadır (Tunçdilek, 1967). Gerçekten pınar ve yaylaların bulunduğu yükselti katı karşılaştırıldığında pınarların olduğu yerlerde yaylaların da yoğunluk kazandığı görülür. Örneğin yaylaların en yoğun olduğu 1750-2500 m yükselti kademesi aynı zamanda pınarlarında en yoğun olduğu alana karşılık gelmektedir (Şekil 7).

Yaylaların dağılışında yükseltiye bağlı olarak etki eden bir başka faktör biyo-klimatik faktörlerdir. Çalışma alanı Türkiye’nin en az yağış alan sahalarından biridir. Bu durum ot örtüsünün kısa sürede sararmasına ve kurumasına neden olmaktadır. Ayrıca step ikliminin etkisiyle alçak

(10)

alanlardan yüksek alanlara yer değiştirme zorunluluğu yaylaların ova tabanından daha yüksek; alpin, subalpin kata çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle az sayıda da olsa 2500-2750 m gibi yüksek dağlık alanlarda bile yaylacılık faaliyeti yapılmaktadır (Şekil 8). Bu yükselti Doğu Anadolu bölgesinde hayvancılık faaliyetinin yapıldığı kata karşılık gelmektedir.

Çalışma alanında dikkati çeken bir başka husus yaylacılık faaliyetinin hem yatay hem de dikey yönde gerçekleşmesidir. Örneğin Bor ovasındaki bazı köylerin (Sazlıca, Emet, Kızılca, Bayat) yaylaları aynı düzlüğün üzerinde yer almaktadır. Bunun nedeni ailelerin aynı zamanda ziraat faaliyeti de yapıyor olmalarıdır. Ziraatla uğraşanların çoğu hayvanlarını çobana vererek köyde tarla tarımı ile uğraşmaktadırlar.

Şekil 5. Yaylaların yükselti kademelerine göre dağılışını gösteren grafik

Şekil 6. Pınarların yükselti kademelerine göre dağılışını gösteren grafik

Küçükbaş hayvancılığın yapıldığı alanlarda sıkça karşılaşılan bir başka kır yerleşmesi ağıllardır. Çalışma alanında toplam 1055 ağıl tespit edilmiştir. % 66’lık oranla ağılların en fazla toplandığı yükselti kademesi 1000-1500 m arasıdır. Bunu sırasıyla 1500-1750 (%15), 1750-2000 (%9), 2000-2500 m (%6) ve 1000 m (%1) takip etmektedir. Ağılların en az bulunduğu yükselti

(11)

kademesi %0.09’luk oranla 2750-3000 m arasıdır. Burada sadece 1 tane ağıl tespit edilmiştir. Çizelge 1 ve şekil 9 ve 10’dan da anlaşılacağı üzere ağılların yoğunlaştığı saha 1000-2000 m arasıdır.

Ağılların dağılışında iki faktör etkilidir. Bunlardan biri kuyular, diğeri ise doğal bitki örtüsüdür. 1000-1250 kademesi hem ağılların hem de su kaynağını oluşturan kuyuların yoğunlaştığı alanlardır (Şekil 11). Bu nedenle kuyuların azaldığı yerde ağılların sayısı da azalmaktadır. Çünkü ağıllar koyunların kuzuladığı, yünlerinin kırkıldığı, sütlerinin sağıldığı, kötü hava şartlarından hayvanların korunduğu alanlardır (Tunçdilek, 1967). Birden çok faaliyetin yapıldığı bu alanda suya ihtiyaç duyulduğundan ve kurak iklim şartlarından her yerde su bulunmadığından kuyulara ihtiyaç duyulacaktır. Böylece kuyular ağılların dağılışında belirleyici faktör olmuştur.

Ağılların dağılışını belirleyen bir diğer faktör de doğal bitki örtüsüdür. Çalışma alanında ağaç sınırı 1850 m’dir. Bu yükseltiden sonra subalpin kata geçilir. Ayrıca gerek step örtüsünün gerekse meşe topluluklarının en yoğun bulunduğu kat 1350-1800 m’dir (Altın ve Bayer Altın, 2008). Söz konusu yükselti kademesi ağılların yoğunlaştığı kademe ile uyuşmaktadır. Otlatma sahası olarak kullanılan bu alanlar Yakacık, Çömlekçi, Ulukışla, Helvadere ve Altunhisar yerleşim alanlarına yakın mesafededir ve daha yukarıda yer alan yayla alanlarına gidiş güzergahı üzerindedir. Bu durum küçükbaş hayvancılıkta otlatma alanlarına olan mesafenin ağıl yeri seçiminde önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Böylece 1000-2000 m yükselti kademesinde ağıl yoğunluğu ile bitki örtüsü arasında doğru orantılı bir ilişki kurmak mümkündür.

Şekil 7. Yükselti kademelerine göre yayla ve pınar dağılışı

Dağlık alanlar üzerinde kuraklığın hissedilmediği ve bu nedenle kendine özgü ekosistem sahaları olarak tanımlayabileceğimiz yayla alanları mevcuttur. Ketençimen, Sarıgöl (Foto 1),

(12)

Çiçeklibel Yaylaları yaklaşık 1900-2100 m’leri arasında en kurak aylar olan Temmuz-Ağustos aylarında bile sulak ve yeşil olma özelliklerini koruduklarından ağıllar ile obaları yan yana görmek mümkündür (Foto 2). Alpin kata yani dağ çayırlarının bulunduğu alana karşılık gelen yayla alanları zirvelere yakın bulunduklarından eriyen kar suları, göllenmeler oluşturarak hem hayvanların su ihtiyacını karşılamakta hem de otların erken sararmasını önlemektedir. Alpin çayırlar Melendiz Dağı ve Hasan Dağı’nda Mayıs ayının sonuna kadar karların kaldığı bölüm ile ağaç sınırının sona erdiği hat arasında bulunur. Bu bölüm yaylacılık faaliyeti için çok önemli alanlardır. Çünkü alt zonda yani 1000 m’den 1850 m’ye kadar olan yükselti katında ot örtüsünün kurumasından dolayı alpin kat yaz merası görevi üstlenmiştir. Yüksek kesimlerdeki kar sularından beslenen derelerin varlığı, toprak neminin yüksek oluşu, yaz yağışları ve sis bu yaylalarda alt zondan farklı bir ekosistem ortamının oluşmasına neden olmuştur.

Şekil 8. Çalışma alanında yükselti kademelerine göre yayla dağılışı

Bu nedenle buradaki alpin çayırlar bütün yaz devresinde yeşil olma özelliklerini sürdürerek küçükbaş hayvancılık için uygun ortam şartları oluşturmuşlardır. Ot örtüsü ilkbaharla birlikte karların ortadan kalkmasına bağlı olarak hızla gelişir ve topraktaki nemde yararlanarak gelişimlerini yaz sonuna kadar sürdürürler. Bu durum yaylacılık faaliyetinin başlangıç ve bitiş zamanını da belirlemiştir. Çalışma alanında yaylacılık faaliyeti Mayıs ayının başından itibaren başlar ve güz devresinde Eylül ayının sonuna kadar devam eder.

(13)

Foto 2. Yaklaşık 1900-2100 metreler arasında bulunan Ketençimen Yaylası (a) ve Sarıgöl Yaylası (b) daima yeşil

kalabilen ot örtüsünden dolayı küçükbaş hayvancılık için önemli faaliyet alanları olmuşlardır.

(14)

Şekil 10. Yükselti kademelerine göre ağılların dağılışı

Şekil 11. Yükselti kademelerine göre kuyuların dağılışı

4.2 Eğim

Çalışma alanında ovalık alanlar kadar dağlık alanlar da geniş yer kapladığı için eğimli alanlar hakim topografik unsurlardan birini oluşturmuştur. Bu alanlar gerek yerleşme birimleri bakımından gerekse zıraai faaliyetler bakımından olumsuz ortam oluşturduklarından tenha alanlar olarak karşımıza çıkarlar. Fakat çalışma alanında eğimin fazla olduğu alanların tamamen ıssız olmadığı dikkati çekmektedir. Gerek ağıl gerekse yayla yerleşmeleri belirli eğim gurubunda toplandığı gözlenmiştir. Bu bakımdan öncelikle çalışma alanının eğim özelliklerinin bilinmesi gerekir (Çizelge 2).

Dağlık alanlar ile ovalık alanlar iç içe bulunduğu için çeşitli eğim dereceleri ile karşılaşmak mümkündür. Çizelge 2’den de anlaşılacağı üzere eğimin az olduğu ve ovalık alanlara karşılık gelen 0º-1º lik eğim, hakim eğim gurubunu oluşturmaktadır ki 3643 km² lik alanın % 28,7’lik kısmına karşılık gelmektedir. Bu eğim gurubunu, yaklaşık %17’lik dilim ile 2º-5º lik eğim gurubu takip etmektedir. 20º-40º şiddetli eğim değerine sahip alanlar %14’lük alan kaplamaktadır. 5º-10º ve 10º-20º orta şiddetteki eğim değerleri ise sırasıyla %13 ve %12 lik dilimi oluşturmaktadır.

(15)

Yaylalar en fazla 20º-40º gibi eğimin fazla olduğu alanda bulunmaktadır (Şekil 12). Yani yaylaların %31’i şiddetli eğimin olduğu alanda toplanmıştır. Bunu yaklaşık %17’lik dilim ile eğimin 10 º-20º olduğu alanlar takip eder. Yine yaylaların toplandığı bir diğer eğim gurubu ova tabanlarına karşılık gelen 0º-1º eğim gurubudur ki yaylaların %15’i burada toplanmıştır (Şekil 13). Bu durumda yaylacılık faaliyeti ya ova tabanında yada dağlık alanların yüksek kesimlerinde yapılmaktadır (Foto 3). Eğimin 40º-80º gibi çok şiddetli olduğu alanlarda ise sayı en aza (2 tane) inmektedir. Fakat sayı ne olursa olsun hemen her eğim gurubunda yayla yerleşmeleri vardır.

Foto 3. Melendiz Dağı’nın yaklaşık 1800-1850 m ‘leri arasında 20º-40º lik eğimli alandaki obalar.

Şekil 12. Eğim guruplarında bulunan yayla sayısı

Aynı durum ağıllar için de geçerlidir. Çizelge 2’den de anlaşılacağı üzere hemen her eğim gurubunda az veya çok ağıl bulunmaktadır. Fakat özellikle eğimin 5º-10º ve 10º-20º olduğu az ve orta şiddetli eğimli alanlarda sayı daha fazladır (Şekil 14). Bu durum ağılların yapılış tarzı ile ilgilidir. Ağıllar, taşların üst üste konulması ile yapılmışlardır ve düz bir zemine ihtiyaç vardır. Bu şartlar ancak eğimin düz veya düze yakın olduğu alanlarda bulunabilmektedir. Ayrıca burada dikkati çeken bir

(16)

başka husus eğimin çok şiddetli olduğu 20º-40º nin olduğu alanlarda ağılların önemli bir kısmının (yaklaşık %17) bulunmasıdır (Şekil 15). Bu alanlar ya meşe ormanı kalıntılarının bulunduğu alanlardır yada ona yakın alanlara karşılık gelmektedir. Bunu 40º-80º gibi şiddetli eğim gurupları takip etmektedir.

Şekil 13. Çalışma alanında eğime göre yayla dağılışını gösteren harita.

(17)

Çizelge 3. Eğim guruplarında bulunan ağıl ve yayla sayısı ile bu eğim guruplarının kapladığı alan

Eğim (º) Ağıl sayısı % Yayla sayısı % Kapladığı alan (km²) %

0-1 195 18,5 24 15,6 1047 28,7 1-2 53 5 15 9,8 298 8,2 2-5 165 15,6 19 12,4 614 16,9 5-10 228 21,6 19 12,4 487 13,4 10-20 212 20,1 26 16,9 462 12,7 20-40 183 17,3 48 31,3 522 14,3 40-80 19 1,8 2 1,3 210 5,8 Toplam 1055 153 3643

Eğimin az olduğu alanlar çoğunlukla dağ arası havza niteliğinde olan yayla sahalarıdır. Bunlar Ketençimen, Sarıgöl Yaylaları gibi eğimin az olduğu, yaz mevsiminde bile yeşil kalabilen alanlardır. Alt zonda sararan ot örtüsü burada yerini yeşil ve tazeliğini koruyan türlere bırakmıştır. Bu durum ağılların az eğimli alanlarda toplanmasına ve dolayısıyla sayılarının artmasına neden olmuştur. Nitekim Tunçdilek‘e (1978) göre Türkiye’de kır uğraşılarına uygun düşecek eğim değerleri %5-15 arasındaki dilimdir. Bu durum ağıllar için geçerli olsa da yaylacılık faaliyeti ile ters düşmektedir. Çünkü çalışma alanında yaylacılık faaliyetini yapan ailelerin mesken olarak kullandıkları bez çadır, hemen her eğim gurubu üzerine kurulabilir niteliktedir. Oysa taşların üst üste konması ile yapılan ağıllar için düz bir zemine ihtiyaç vardır. Bu nedenle eğim ağılların dağılışında kısmen sınırlayıcı rol oynasa da yaylacılık faaliyeti için önemli sayılabilecek kısıtlayıcı rolü yoktur.

Şekil 15. Çalışma alanında eğim gurupları üzerinde bulunan ağıllar

(18)

4.3 Bakı

Çalışma alanında kır yerleşmelerinin bakı şartlarına göre dağılışı dikkate alındığında yine düzenli bir dağılışın olmadığı ve belli yönlerde toplandığı tespit edilmiştir. Yapılan incelemelere göre yayla yerleşmeleri en fazla batıda bulunur (56 yayla) (Şekil 16) ve toplam yayla sayısının %36,6’sını oluşturmaktadır. Çünkü su kaynaklarının en fazla toplandıkları yön batıdır (Şekil 17). Pınar (Şekil 18) ve kuyu dağılışı (Çizelge 3) incelendiğinde 366 tane pınar ve 24 tane kuyu tespit edilmiştir. Örneğin Hasandağı çevresinde daha çok batı tarafta bulunan su kaynaklarından dolayı yakın çevredeki köy halkı batıya bakan kesimlerde yaylacılık faaliyeti yapmaktadır (Foto 4). Yaylaların yoğunlaştığı bir diğer yön %26,8’lik oran ile güney yönüdür (41 yayla) ve 298 pınar ve 15 kuyu mevcuttur. Doğu ve kuzey yönde 28 tane yayla sahası ile eşit oranda bir dağılış söz konusudur. Bu iki yön aynı zamanda yaylaların en az olduğu yönlere karşılık gelmektedir. Kuzey sektörlü rüzgarların yörede hakim olması ve burada olumsuz hava koşulları yaratması yayla sayısının az olmasına neden olmuştur.

Foto 4. Hasan Dağı’nın kuzeybatıya bakan yamacında yaylacılık faaliyeti.

(19)

Şekil 17. Bakıya göre pınar dağılışını gösteren grafik

Şekil 18. Bakıya göre yayla dağılışını gösteren harita

(20)

Şekil 19. Bakıya göre ağılların dağılışını gösteren grafik

Çoğunlukla yayla yolları üzerinde rastlanılan ağıllar ise %43,3’lük oranla en fazla güneye bakan tarafta yoğunlaşmıştır (457 ağıl) (Şekil 19, 20). Sahada kuzey sektörlü rüzgarlar hakim olduğu için ağılların çoğunluğu güneye dönük yamaçlarda bulunmaktadır Ayrıca ağılların kapısı (hayvanların girip çıktığı açıklık) güneşlenme süresinden yararlanmak için güneye bakmaktadır (Foto 5). Ağılların üstü açık olması nedeniyle mümkün olduğu kadar kötü hava şartlarından korunaklı alanlarda bulunmaları gerekmektedir. Bir başka yoğunlaştıkları yön %33’lük oranla batı (348 ağıl) tarafıdır. Nedeni ise kuyuların ve bitki örtüsünün bu yönde toplanmış olmasıdır (Şekil 21). Örneğin Keçiboyduran Dağı’nın özellikle güneybatı, batı ve kuzeybatı kesimi ağılların yoğun olduğu alanlardır. Bu kesimde mera alanları yok denecek kadar azdır ve yazın kuruyan ot örtüsü nedeniyle hayvanların yiyecekleri meşe yaprakları olmuştur (Altın, 2008). Yoğunluk bakımından %17,6’lık oranla doğu (186 ağıl) tarafı üçüncü sırada yer alır. Ağılların en az görüldüğü yön aynı zamanda güneşlenme süresinin en az olduğu kuzey yönüdür (64 ağıl) ve %6,1’lik orana sahiptir (Çizelge 3). Kuzeye bakan yamaçlarda var olan ağıllar da tepe veya sırtları kendilerine korunak oluşturacak şekilde kurulmuşlardır.

Çizelge 4. Ana yönlerde bulunan ağıl, yayla, pınar ve kuyuların sayısı

Bakı Ağıl sayısı % Yayla sayısı % Pınar sayısı Kuyu sayısı

Kuzey 64 6,1 28 18,3 237 8

Doğu 186 17,6 28 18,3 286 10

Güney 457 43,3 41 26,8 298 15

Batı 348 33 56 36,6 366 24

(21)

Şekil 20. Bakıya göre ağıl dağılışını gösteren harita

(22)

Foto 5. Melendiz Dağı’nın güney yamacında bulunan ağıllar.

5. Sonuç

Niğde ve Aksaray illeri arasında yer alan dağlık alanın topografik özellikleri ağıl ve yayla yerleşmelerinin ortaya çıkışında, dağılışında ve belirli kademelerde yoğunlaşmalarında doğrudan veya dolaylı olarak etkili olmuştur. Yaylalar en fazla 1750-2000 m’de, eğimin 20º-40º arasında olduğu batı tarafta, ağıllar ise en fazla 1250-1500 m’de, eğimin 5º-10º arasında olduğu güney tarafta toplanmıştır. Yaylaların en az olduğu yükselti katı ova tabanına karşılık gelen 1000 m ile alpin katın üst bölümünü oluşturan 2500-2750 m kademesidir. Ağıllar ise en az 2750-3000 m’ler arasıdır. Daha üst zonda yayla ve ağıl yerleşmelerine rastlanmamıştır. Yayla ve ağıllar eğimin çok şiddetli olduğu (40º-80º) alanlarda çok az sayıdadırlar. Yaylalar en az kuzey ve doğu tarafta, ağıllar ise kuzey tarafta bulunmaktadırlar.

Yaylaların dağılışında yükseltiye bağlı olarak iki faktör etkili olmuştur. Bunlardan biri su kaynakları diğeri ise biyoklimatik faktörlerdir. Ağılların belirli yükselti kademelerinde yoğunlaşmalarında da iki faktör etkili olmuştur. Bunlardan biri su kaynaklarından kuyular diğeri ise bitki örtüsüdür. Yaylaların daha çok batıya bakan yamaçlarda toplanmasında su kaynaklarının, ağılların ise daha çok güneye bakan kesimde toplanmasında güneşlenme süresi ve hakim rüzgar (kuzey) yönü etkili olmuştur. Eğim faktörü ağıllar için kısmen sınırlayıcı rol oynasa da yaylacılık faaliyeti için önemli sayılabilecek kısıtlayıcı rolü yoktur. Nitekim yaylacılık faaliyeti ile uğraşan obaların çoğunluğu eğimin fazla olduğu alanlarda toplanırken, ağıllar yaylaların tersine çoğunlukla ova tabanlarında veya su kaynaklarının kenarında hafif eğimli alanlarda toplanmıştır.

Niğde ve Aksaray illeri çevresinde çayır ve mera alanlarının kısıtlı olması burada hayvancılık faaliyeti ile uğraşan nüfusun üst zona yani Hasandağı ve Melendiz Dağı’nın yüksek kesimlerine doğru hareketini zorunlu hale getirmiştir.

Çalışma alanında hakim geçim kaynaklarından biri olan küçükbaş hayvancılıktır. Çünkü buradaki iklim koşulları uzun boylu çayırların oluşmasına olanak vermemektedir. Dolayısıyla iklim koşulları halkın bazı kültürel özelliklerini de belirlemiştir. Bu yöre de sanayi alanlarının kısıtlı olması halkı hayvancılığa yönlendirmiştir. İklim ve topografik koşullar ise hayvancılığın cinsini belirlemiştir. Bu bilgilerin ışığında faaliyetlerin birbirini etkileme sırasını şöyle yapmak mümkündür.

Sanayi faaliyetlerinin kısıtlı olması→Hayvancılık faaliyetinin hakim geçim kaynağı olmasını, iklim (yükseltiye ve bakıya bağlı olarak oluşan iklim koşulları) ve topografik koşullar→ küçükbaş hayvancılık→yayla ve ağılların ortaya çıkışını sağlamıştır

Böylece küçükbaş hayvancılığın varlığı ağıl ve yaylaların ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır.

İç Anadolu Bölgesi’nin genelinde görülen yatay yönde yapılan yaylacılık faaliyetinden farklı olarak çalışma alanında daha çok dikey yönde yaylacılık gelişmiştir. Bu yönüyle Akdeniz

(23)

Bölgesi’ndeki Toroslar çevresinde yapılan geçim amaçlı yaylacılık faaliyetine benzerlik göstermektedir.

Dağlık alanlar üzerinde kuraklığın hissedilmediği, daima yeşil ot örtüsünün ve su kaynaklarının bulunduğu dağarası havzalar hem ağıllar hem de yaylacılık faaliyeti ile uğraşan obaların bir arada bulunduğu alanlar olmuşlardır.

Referanslar

Alagöz, C.A. (1993) Türkiye’de yaylacılık araştırmaları. Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafya Araştırmaları ve Uygulamaları Dergisi, 2, 12-51.

Altın, B.N; Bayer Altın, T. (2008) “Niğde’nin Fiziki Coğrafyası”, İçinde A, Karataş ve A, Karataş (ed.), Aladağlar’dan Bolkarlar’a Niğde’nin Biyolojik Çeşitliliği, Hamle Gazetesi Matbaası 2008, Niğde.

Arıbaş,K., Koçak,İ (2003) Aksaray ovası ve yakın çevresinde yaylacılık faaliyeti. Süleyman Demirel Üniv., Burdur Eğitim Fak. Derg, 4(5), 21-44.

Atalay, İ. (1994) Türkiye vejetasyon coğrafyası. 5. Baskı, Ege Üniversitesi Yayını, No. 19, İzmir.

Başıbüyük, A., Yazıcı, H., Ertürk, M. (2001) Eğriçimen yaylasında (Koyulhisar-Sivas) rekreatif yaylacılık. Türk Coğrafya Dergisi, 36, 31-48.

Bayer Altın, T. (2008) Melendiz ve Keçiboyduran Dağları’nda yanlış arazi kullanımının vejetasyon dağılışı üzerindeki etkileri. Türk Coğrafya Dergisi, 51, 13-32.

Bekdemir, Ü., Özdemir, Ü. (2002) Doğu Karadeniz Bölümü’nde gelişmekte olan yayla turizm merkezlerine bir örnek: Bektaş yaylası. Doğu Coğrafya Dergisi, 7, 7-34.

DMİGM (2008) Niğde ve Aksaray Meteoroloji İstasyonu Verileri. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara. Doğanay, H., Zaman, S. (2004) Oba-yayla yerleşmelerine tipik iki örnek: Çambaşı ve Turnalık obaları (Ordu İli). Türk

Coğrafya Dergisi, 43, 1-29.

Emiroğlu, M. (1977) Bolu’da yaylalar ve yaylacılık. Ankara Üniv. DTCF Yayın No. 72, Ankara Univ. Basımevi, Ankara Emre, Ö. (1991) Hasandağı-Keçiboyduran Dağı yöresi volkanizmasının jeomorfolojisi. Basılmamış Doktora Tezi. İ.Ü Deniz

Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü, İstanbul.

Göncüoglu, M.C., Toprak, V. (1992) Neogene and Quaternary volcanism of Central Anatolia: a volcanostructural evaluation: Bull.de la Section Volcanologie, Soc. Geol. 26, 1-6.

Günal, N. (1993) Marmara ve Ege Bölgelerindeki kır yerleşmelerinin yükselti kademelerine göre dağılışı. Türk Coğrafya Dergisi, 28, 143-154.

Gürbüz, O. (1997) Türkiye’de göçebe mesken örneği: Çadır. Türk Coğrafya Dergisi, 32, 185-195.

Koday, S. (1999) Hınıs ilçesinde kom yerleşmeleri üzerine bir araştırma. Türk Coğrafya Dergisi, 34, 357-382. Koday, Z. (1999) Akarca yaylası. Türk Coğrafya Dergisi, 34, 489-503.

Niğde İli Arazi Varlığı (1994) Tarım ve Köy İşleri bakanlığı Köy Hizmetleri Genenel Müdürlüğü Yayını, il raporu No. 51 Tarım İl Müdürlüğü (2004) Niğde Tarım Master Planı. Niğtek Matbaası, Niğde.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı (2007) TR7 Orta Anadolu Tarım Master Planı, http://www.tarim.gov.tr/Bolge_veIl_Master_Plan.html.

Özdemir, Ü., Güner, İ., Kopar, İ. (2002) Safranbolu platosunda geçici kır yerleşmeleri. Doğu Coğrafya Dergisi, 7, 133-150. Sergün, Ü. (1994) Türkiye’de kır nüfusunun yükselti kademelerine göre dağılışı. İ.Ü Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü

Dergisi, 11, 17-22.

Somuncu, M. (2005). Aladağlar yaylacılık ve dağ göçebeliği konusunda bir araştırma. Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara.

Tıraş, M. (2001) Zorkun yaylası. Türk Coğrafya Dergisi, 36, 161-170.

Toprak, V., Altın, B.N., Kolat, Ç. (2008) Damsa ve Soğanlı drenaj havzaları (Orta Anadolu) morfolojik analizi. TUBİTAK Prj. No.106Y211, Ankara.

Toroğlu, E. (2007) Niğde İli’nde göç faktörleri ve göçler. Coğrafi Bilimler Dergisi, 5(1), 75-96. Tunçdilek, N. (1967) Türkiye İskan Coğrafyası (1. Baskı). İstanbul Üniversitesi Yay No: 1283, İstanbul. Tunçdilek, N. (1978) Türkiye’nin kır potansiyeli ve sorunları. İstanbul Üniversitesi Yayını No: 2364, İstanbul. Tunçdilek, N. (1985) Türkiye’de Relief Şekilleri ve Arazi Kullanımı. İstanbul Üniversitesi Yay. No: 3279, İstanbul.

(24)

Şekil

Şekil 1. Çalışma alanının lokasyon haritası
Çizelge 1. Niğde ve Aksaray ilerinin aylık sıcaklık ve yağış değerleri
Şekil 9. Çalışma alanında yükselti kademelerine göre ağıl dağılışı
Foto 4. Hasan Dağı’nın kuzeybatıya bakan yamacında yaylacılık faaliyeti.
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

career of Tashbash, the protagonist of this novel. Moreover, the complexities and paradoxes surrounding the life and death of ‘Our Lord Tashbash’ push beyond this archetypal

it evaluates the impact of VAT on the North Cyprus economy by using several macroeconomic variables such as total consumption, total domestic savings, public, private and

128 Faculty of Mathematics and Physics, Charles University in Prague, Praha, Czech Republic 129 State Research Center Institute for High Energy Physics, Protvino, Russia 130

1882 tarihli bir arşiv vesikasında, Erivan çevresi .ErmcniIerinin Eç- miyazin'i; Doğu Anadolu tarafında bulunan Ermeniler'in Ahtamar'ı; Kozan, Maraş ve Haltıp

Giriş kısmında anlatıldığı gibi F sınıfı kuvvetlendiricilerde ideal durumda bütün çift harmonikler kısa devre olacak şekilde, tek harmonikler de açık

Aşağıdaki algoritma yukarıdaki teoremle alakalı olarak, elemanları; x ile y tamsayıları arasındaki tamsayılardan oluşan, değişmeli genelleştirilmiş involutif

Daha önce gestasyonel diyabet öyküsü olan ve gebelik öncesinde glukoz intoleransı olan kadınlarda teste karşı pozitif tutum sıklığı daha yüksektir.. Beden kütle