• Sonuç bulunamadı

Cumhurı̇yet dönemı̇ çevı̇rı̇ kurumları, tercüme bürosu ve kurumsallaşma ı̇lı̇şkı̇sı̇ üzerı̇ne bı̇r değerlendı̇rme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhurı̇yet dönemı̇ çevı̇rı̇ kurumları, tercüme bürosu ve kurumsallaşma ı̇lı̇şkı̇sı̇ üzerı̇ne bı̇r değerlendı̇rme"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yıl 10, Sayı XXXII, ss. 211-220. Year 10, Issue XXXII, pp. 211-220. DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh1180

Geliş Tarihi: 15.12.2017 Kabul Tarihi: 26.12.2017

CUMHURİYET DÖNEMİ ÇEVİRİ KURUMLARI, TERCÜME BÜROSU VE KURUMSALLAŞMA İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR

DEĞERLENDİRME

Fırat SOYSAL

Öz

Mevcut çalışmada kurumsallaşmanın ne olduğu, kurumsallaşmanın çeviri kurumları ve çeviri faaliyetleriyle ilgilenenler açısından ne gibi faydalar sağlayabileceği hakkında bilgiler verilmiştir. Yine çeviri açısından kurumsallaşmanın gerekli olup olmadığı tartışılıp elzem ve zaruri olduğu hususunda çıkarımlarda bulunulmuştur. Özellikle Taceddin Kayaoğlu’nun “Türkiye’de Tercüme Müesseseleri” adlı çalışması temel alınarak Cumhuriyet Dönemi çeviri kurumları ve Tercüme Bürosu’ndan kısaca bahsedilmiş, çalışmanın asıl konusunu oluşturan kurumsallaşmanın söz konusu kurumlarca ne ölçüde sağlanmış olduğuna yönelik tespitler paylaşılmıştır. Kurumsallaşma adına ne türden adımların atılabildiğine ve kurumların önceliklerine dair incelemelere ışık tutulmuştur. Nihayetinde çeviride kurumsallaşmanın neden gerekli olduğuna vurgu yapılarak günümüz için ne ifade ettiğine ve günümüzde ne şekilde gerçekleşebileceğine ilişkin tavsiyede bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Tercüme Bürosu, Kurumsallaşma, Çeviri, Tercüme, Hasan Ali Yücel.

(2)

An Evaluation On The Relationship Of Institutionalization, Translation Institutions And Translation Bureau

Abstract

This study offers some information on the definition of the institutionalization and its benefits for people who are interested in translation institutions and translation activities. In addition, the study opens a discussion whether the institutionalization is necessary in terms of translation by inferring at the end that it is compulsory for the translation activity. Basing the study on a book entitled “Translation Institutions in Turkey” by Tacedding Kayaoglu, we briefly mention translation institutions and “Translation Bureau” in the Republican Period and share some findings as to the what extent the institutionalization has been ensured by these institutions. It is offered an insight into what kind of steps can be taken in the name of institutionalization and the examinations of the priorities of the institutions. In the end, it has been emphasized why it is necessary to institutionalize in translation and it is suggested about what the institutionalization expresses for the present time and how it can be realized today.

Keywords: Translation Bureau, Institutionalization, Translation, Hasan Ali Yücel.

Giriş

Tarihimizin farklı dönemlerinde dil ve çeviri ile ilgili yapılmaya çalışılan veya gerçekleştirilmiş olan birçok organizasyondan söz edilebilir. Çeviri çalışmaları açısından bu dönemlerin ayrımının genellikle Osmanlı Dönemi’nde (özellikle son dönemlerinde), Cumhuriyet Dönemi’nde (bilhassa Hasan-Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı sıfatıyla aktif rol oynadığı İnönü Dönemi’nde) ve günümüzde (1980’lerden bu yana) şeklinde yapılmış olduğu görülmektedir (Kayaoğlu 1998; Kara 2010). Bu çalışmada çeviri faaliyetlerinin genel hatlarıyla ele alındığı dönem Cumhuriyet Dönemi ve bununla birlikte Tercüme Bürosu aracılığıyla yapılan çalışmalarla sınırlıdır. İncelemenin yöneldiği konu gereği o dönemde yapılan çalışmalarla kurumsallığa ne derece ulaşıldığı ve ne şekilde bir kurumsallaşmadan bahsedilebileceği üzerinde çıkarımlarda bulunmak, çeviri ve çevirinin geleceği açısından kurumsallaşmanın gerekli olup olmadığını tartışmak amaçlanmaktadır. Bu bağlamda mevcut çalışma üç kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda kurumsallaşmanın ne olduğu hakkında kısa bir bilgi verilmiş, ikinci kısımda Cumhuriyet Dönemi’ndeki çeviri kurumlarına yer verilmiş, o dönemde kurumsallaşmanın ne boyutta olduğu hakkında çıkarımlarda bulunmaya çalışılmıştır. Son kısım ise çeviri açısından kurumsallaşmanın

(3)

Üzerine Bir Değerlendirme

gerekli olup olmadığına yönelik tartışma kısmıdır. Mevcut çalışma için sınırlı sayıda bulunan kaynaklara dayalı betimleyici bir yöntem izlenmiş, metne dayalı tespitlere ve yorumlamalara yer verilmiştir.

1. Kurumsallaşma Üzerine

Kurumsallaşmanın ne olduğuna dair çeşitli kaynaklarda bazı tanımlamalar yapılmıştır. K. Bezirci’ye göre kurumsallaşma, “esas olan bir kurumun faaliyetlerini sürdürmesinde, çalışanların kişisel yöntemlerine bağımlı olmadan, kurumun kendi yöntemlerini üretmesi ve çalışanların kurumdan ayrılması durumunda dahi işlerin aksamadan yürümesi için ilgili yapı ve süreçlerin oluşturulmasıdır. Kurumsallaşma bir işletmenin faaliyetlerinin bireylerin varlığına bağlı olmadan sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için gerekli yapının kurulmasıdır.” (K. Bezirci 2013: 2). Bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi bir kurumun öncelikle kendi varlığını devam ettirebilmesi, bir başka deyişle sürekliliğini kazanması için kurumsallaşmaya ihtiyaç duyduğu dile getirilmektedir. Sözü edilen süreklilik kavramı kurumsallaşmanın doğurduğu bir sonuç olarak görülebileceği gibi, yine kurumsallaşmanın olmazsa olmazlarındandır, denebilir. Öyle ki kurumsallaşmak eyleminin “kurumsal duruma gelmek, süreklilik kazanmak” şeklinde tanımlandığı görülmektedir (TDK 2013). Kurumsallaşarak süreklilik kazanan bir kurumun, şahısların güdümünden uzaklaşmış olması beklenir. Tanımda sözü edilen kurum genel ya da özel bir şirket olabileceği gibi bir organizasyon ya da örgütlenmenin kurum boyutunda vücut bulmuş hali olarak da düşünülebilir. Nitekim kurum sözcüğü “evlilik, aile, ortaklık gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı veya birlik, müessese” şeklinde de tanımlanmaktadır (TDK 2013; Hartmut 2000). Her türden organizasyonun kurumsallaşması söz konusu olmayacağı gibi, gerekli de görülmeyebilir. Ancak bir yapılanmanın kurumsallaşmasında şahısların varlığından ve şahıslara özgü yöntemlerden uzak olunması gerekliliği yukarıda bahsedilen sürekliliğin sağlanabilmesi açısından önemli görülebilir. K. Bezirci’nin “Kurumsallaşma bir işletmenin faaliyetlerinin bireylerin varlığına bağlı olmadan sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için gerekli yapının kurulmasıdır” (K. Bezirci 2013: 2) şeklindeki ve Koçel’in “Kurumsallaşma, sürekliliği şahısların varlığına bağlı olmayan bir sistem oluşturmaktadır” (Aktaran Sönmez ve Toksoy 2011: 56) şeklindeki ifadeleri

(4)

bu görüşü destekler niteliktedir. Öyleyse bir işletme, kurulumunun başında yer alan şahısların yokluğunda ilerlemesini ve gelişimini sağlayamıyorsa, o işletme (ya da yapı) için kurumsallaşmanın tam olarak varlığından söz edilememektedir.

Kurumsallaşma kavramının tanımından sonra, kurumsallaşmanın operasyonel işlerin daha doğru ve düzgün bir şekilde işlemesini öngören başka hangi unsurlara sahip olması gerektiğini dile getirmekte fayda var. Bu unsurlar şu şekilde özetlenebilir:

“- Amaçlara uygun bir örgüt yapısı oluşturulması - İş ve görev tanımlarının yazılması

- İç yönetmeliklerin oluşturulması

- Yetki ve sorumlulukların dağıtılarak profesyonel bir yönetime geçilmesi” (Aktaran Sönmez ve Toksoy 2011: 55; TKYD 2010: 11).

Yukarıda verilen unsurlardan yola çıkarak kurumsallaşmanın işleyişi ile ilgili gerekli görülen bu hususların bir bakıma tanınırlık da sağlayacağı savunulabilir. Örgüt yapısının, görev tanımlarının, iç yönetmeliğin oluşturulması ve profesyonel bir yönetime geçilmesi, o kurumun artık kurumsallaşma yolunda olduğunu gösterdiği gibi fark edilebilirliğini artırır. Fark edilebilirliğin artması gerek özel gerekse kamusal alanla ilgili hususlarda söz konusu kuruma tanınır bir nitelik kazandırabilir.

2. Cumhuriyet Dönemi Çeviri Kurumlarına ve Tercüme Bürosu’na Genel Bir Bakış

Bu kısımda öncelikle Taceddin Kayaoğlu’nun (1998) “Türkiye’de Tercüme Müesseseleri” adlı çalışması temel alınarak çeviri kurumları ve bu kurumların işleyişleriyle ilgili verilerden yararlanılmıştır. Bu bilgilerden ulaşılan çıkarımlar doğrultusunda çeviri kurumlarının ne derece kurumsallaşabildiği yönündeki tespitlere yer verilmiştir.

Büyük Millet Meclisi’nden seçilen on bir kişilik bir heyetin faaliyetiyle önce Samih Rıfat Bey başkanlığında (1921) “Telif ve Tercüme Encümeni” kurulmuştur. Bunun akabinde sırasıyla Akçuraoğlu Yusuf Bey (1921), yine Samih Rıfat Bey (1922), Ziya Gökalp (1923) ve Köprülüzade Mehmed Fuad (1923) başkanlığında Telif ve Tercüme Heyeti faaliyetlerini sürdürmüştür (Kayaoğlu 1998: 200-225). Samih Rıfat Bey’in ilk başkanlığında kurulan Telif ve Tercüme Encümeni hakkında çok fazla bilgiye ulaşılamamakla birlikte, encümenin amaç ve faaliyetlerinin varlığından söz edilmektedir.

(5)

Üzerine Bir Değerlendirme

Akçuraoğlu Yusuf Bey’in başkanlığındaki Tercüme Heyeti’nde amaç ve faaliyetlere ek olarak üyelerin belirlendiği ve belirlenen üyelerce heyet kararları alındığı gözlemlenmektedir. Samih Rıfat Bey’in ikinci kez başkanlığa gelmesiyle heyet üyelerinin ve başkanının seçim usulü belirlenmiş ve yine ele alınacak eserlerle ilgili esaslar düzenlenmiştir. Ziya Gökalp başkanlığında ise heyet için vazife belirlenmiş olduğu dikkat çekmektedir. Son olarak heyetin başına Köprülüzade Mehmed Fuad getirilmiştir. Lakin Fuad göreve başlamamıştır (Kayaoğlu 1998: 200-225). Cumhuriyet Dönemi hükümetlerine kadar geçen zamanda oluşturulmuş ve çoğunlukla faaliyetlerde bulunmuş Telif ve Tercüme Heyeti’nin zamanla amaç, faaliyet, üye, karar, usul, esas ve görev hususlarında belirlemelere gittiği görülmektedir.

Cumhuriyet Hükümetleri Dönemi’nde Telif ve Tercüme Heyeti bir talimatname ile yeniden şekillendirilmiştir. Bu talimatname heyetin “kendi görev alanına giren yayım işlerinin düzenlenmesi ve geliştirilmesi yolunda atılan ilk adımdır” (Kayaoğlu 1998: 226). Kaleme alınan talimatnamede heyetin üyeleri, görevleri ve faaliyetlerinin yanı sıra mesaisi hakkında da belirlemelere gidildiği görülmektedir (Kayaoğlu 1998: 227-229). Muhtemelen Fuad’dan sonra başkanlığa getirilmiş olduğu düşünülen Abdülfeyyaz Tevfik zamanında heyet birçok faaliyet gerçekleştirmiş ve etkinliklerde bulunmuştur. Heyetin üye ve faaliyetlerinin belirlenmesinin yanında yazar ve çevirmenlere verilecek ücretlerin, ele alınan eserlerin içeriklerinin yazılı olarak tespit edilmiş olduğu dikkat çekmektedir. 1926’da Telif ve Tercüme Heyeti’nin kaldırılmasından sonra 1940 yılında “Tercüme Bürosu’nun” açılmasına kadar devlet bünyesinde faaliyet gösteren herhangi bir kuruma rastlanmamaktadır (Kayaoğlu 1998: 233-249). Cumhuriyet Hükümetleri Dönemi’ndeki Telif ve Tercüme Heyeti’ne ilişkin yönetmelik anlamında bazı hususlarda ilk adımların atılmaya çalışıldığı görülmektedir.

İnönü Dönemi’nde Maarif vekillerden Hasan Ali Yücel’in çalışmalarının katkısıyla 1940 yılında Tercüme Bürosu kurulabilmiştir. Bu tarihten önce toplanan Birinci Türk Neşriyat Kongresi’ne (1939) de değinmekte yarar var. Kongrede alınan kararlardan bazıları encümenlerin çalışma alanlarına ayrılması şeklinde olmuştur. Bu alanlardan biri de ileride Tercüme Bürosu sıfatıyla kurum kimliği kazanacak müesseseyi oluşturan Tercüme İşleri Encümeni’dir (Kayaoğlu 1998: 278-279). Kongre sonrasında Tercüme Encümeni’nin üyeleri belirlenerek birtakım faaliyetlerde

(6)

bulunulmuştur. Bu faaliyetlerden biri daimî bir Tercüme Bürosu’nun kurulmasıdır. Karar mekanizması açısından encümenin işlevsel olduğu ve raporlar tutulduğu görülmektedir. Hatta tercüme edilmesi için Tercüme İşleri Komisyonu’nca teklif edilen eserler (daha ziyade klasikler) söz konusudur (Kayaoğlu 1998: 286-295). Oluşturulan tercüme heyeti ile birlikte son toplantıda Tercüme Bürosu’nun kurulması kararlaştırılmış ve bu yönde amaçlar, üyeler, usul ve esaslar belirlenerek büro çeviri faaliyetlerine girişmiştir (Kayaoğlu 1998: 296-308). Tercüme Bürosu’nda karar mekanizması heyetin grup olarak karar almasına bağlı olarak işlemektedir. Bu sebepten şahsi kararların ön planda olmadığı, heyetçe ortak kararlar alınmış olduğu dikkat çekmektedir. Hasan Ali Yücel’in yol göstericiliğinde ve bizzat işin içinde yer almasıyla Tercüme Bürosu az zamanda birçok çeviri işine imza atmıştır. Dünya edebiyatından, klasiklerden, felsefeden ve Kuran-ı Kerim’den çeviriler yapılmıştır. Çevirilerde Türkçenin kullanımına özellikle dikkat edilmiş, hatta çevirilerin etkisi dil anlamında Türk Edebiyatı’na da yansıma göstermiştir (Çıkar 1998: 81-84). Türk Milli Eğitim Sistemi’nde önemli bir yeri olan Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde Tercüme Bürosu’nun kurulmuş olması ve Bakanlığa bağlı çalışması (Boybeyi 1998: 90-95), belli bir sistemi takip etmesi, değişken heyet başkanı ve üyelere sahip olması yanında belirlenen esas ve usulleri takip etmesi büronun kurum bazında bir kimliğe bürünmüş olduğunu gösterir niteliktedir. Devlete bağlı bir kurum olarak işlevini sürdüren büronun yine devlet desteğiyle ayakta kaldığını da vurgulamamız gerekir. 1940-1966 arası toplam tercüme cilt sayısı 1247 olan 1120 eser mevcuttur. (Kayaoğlu 1998: 306-316). Verilen rakamlardan anlaşılacağı üzere büyük bir çeviri faaliyetinin sürdürülmüş olduğu görülmektedir.

İnönü Dönemi’ne kadarki süreçte oluşturulan Tercüme Heyetlerinin, kısa süreliğine de olsa, faaliyet gösterdikleri aşikârdır. Tercüme heyetleri devlete bağlı bulunan ve devlet desteğiyle oluşturulan müesseseler olarak düşünülebilir. Yine de İnönü Dönemi’nde Tercüme Bürosu’na verilen destek ve Milli Eğitim Bakanı görevindeki Yücel’in özverili çalışmaları, kurumsallaşma adına, bu dönemden önceki girişimler için pek söz konusu değildir. Genel itibariyle Cumhuriyet Dönemi çeviri faaliyetlerini yürüten kurumların, kurum kimliği yönünde çalışmalarda bulundukları savunulabilir. Ancak kurumsal kimliğe bürünme aşamasında, bir başka deyişle kurumsallaşma boyutunda Tercüme Bürosu’ndan önce faaliyetlerini sürdüren

(7)

Üzerine Bir Değerlendirme

Tercüme Heyetleri için başarı sağlandığını söyleyemeyiz. Elbette faydalı işler yapılmıştır. Fakat gerçekleştirilen faaliyetlerden söz konusu kurumların kurumsallaşmış olduğu anlamı çıkarılmamalıdır.

Tercüme Bürosu’nun devlet destekli bir kurumsallaşmaya yönelik çalışmaları olduğu, bir başka deyişle kurumsallaşmayı amaçlamış olduğu söylenebilir. Yine de kurumsallaşmanın ilkelerinin tam olarak yerine getirilemediği öne sürülebilir. Tercüme Bürosu’nun belli bir müddet faaliyetlerini sürdürmesine rağmen, kurumsallaşmanın anahtar sözcüklerinden biri olan “süreklilik” ilkesini sağlayamadığı dikkat çekiyor. Bir kurumun sürekliliği döneminin şahıslarıyla sınırlı kalırsa, o halde bu kurum ne ölçüde kurumsallaşabilmiştir? şeklinde bir soru yöneltilebilir. Nitekim Yücel’in görevini bırakması, İnönü’nün baskılara dayanamaması sonucu kurumun faaliyetlerinde ciddi oranda düşüşler görülmeye başlanmış ve kurumun işleyişi sonlandırılmıştır (Kayaoğlu 1998). Kurumsallaşma, kurumun az zamanda çok iş yapmasıyla paralel değil, kurumun süreklilik arz etmesi ve şahıslarla sınırlı olmamasıyla paraleldir. Görüldüğü üzere Tercüme Bürosu şahıslarla sınırlı kalmış, süreklilik arz edememiştir. Kurumsallaşmanın diğer ilkelerinden olan örgüt yapısının Tercüme Bürosu’nda var olduğu söylenebilir. Lakin başvurulan kaynaklarda yapılan incelemelerde esas ve usullerin dışında belli bir iç tüzüğe rastlanmamıştır. Burada bahsedilen iç tüzükten kasıt, kurumun kendi yönetmeliğinde yer alan bir iç tüzüktür. Aksi durumda büronun, M. E. B.’e bağlı bulunduğu için belli bir tüzüğe tabii olduğu görüşü rahatlıkla savunulabilir. Bunların dışında Tercüme Bürosu faaliyetleri için profesyonel iş ve görev tanımının, yetki tespitinin ne denli yapılıp yapılmadığı tartışılır niteliktedir. Bu çıkarımlar ışığında Tercüme Bürosu’nun tam olarak kurumsallaşamadığı, fakat kurumsallaşma yolunda birçok adım attığı iddia edilebilir. Nitekim atılan adımlar o dönemde Tercüme Bürosu’na kurumsallaşmanın doğurduğu bir netice olan tanınırlığı kazandırabilmiştir. Yukarıda, bu bakımdan kurumsallaşma yolunda büyük ölçüde adımlar atılmış olduğu iddiasında bulunulmaktadır.

3. Tartışma: Kurumsallaşmanın Gerekliliği

Bir kurumun kurumsallaşmasının gerekliliği belki de kurumsallaşmanın sağlayacağı faydalardan yola çıkılarak tartışılırsa daha yerinde çıkarımlara ulaşılabilir. Cumhuriyet döneminde baş gösteren çeviri faaliyetlerinin yer

(8)

aldığı kurum olan Tercüme Bürosu’nun devlet eliyle oluşturulması ve devlet destekli olarak kurumsallaşmaya çalışması o dönem için gerekli ve önemliydi. Çünkü o dönemdeki takriben 17-18 milyon nüfusa sahip bir toplumun okuma yazma oranının da düşük olduğu dikkate alınırsa, özel bir teşebbüsle veya toplum hareketiyle çeviride herhangi bir kurumsallaşma çabası söz konusu olamazdı, olamadığı da görülmektedir (Köy Enstitüleri bu bağlamda eğitimi hızlandırmak ve halkı bilinçlendirmek amacıyla devlet destekli olarak kurulmuştu2). Eğitimde kaliteden yoksun bir halkın bu tip girişimler için

yeterli bilince sahip olup olmadığı da tartışılır. Eğitim eksikliğinin yanı sıra dil devriminin üzerinden çok zaman geçmemesi ve mevcut ortamda olgunlaşmış bir dilden de söz edilememesi başka bir gerçekliktir. Devlet destekli bir kurumsallaşmanın halka sunulması ve halkın devletten bir şeyler beklemesi, yine halkın tabiiyet kültürünü kanıksamış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Dolayısıyla halk bunu devletten beklemektedir, denebilir. Eğer Tercüme Bürosu sistemli bir şekilde kurumsallaşmayı tam manasıyla programına almış olsaydı, bugün büronun gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlerle birlikte devamlılığı da söz konusu olabilirdi. Bu yönüyle düşünüldüğünde kurumsallaşmaya çalışmanın, ivedilikle yürütülmesi gereken çeviri faaliyetlerini yavaşlatabileceği ihtimali akla gelmektedir. O dönemin şartları nedeniyle kurumsallaşmadan ziyade çeviri anlamında yetiştirilmesi gereken çoğu işi bitirmek daha mantıklı görülebilir. Eğer sistemli bir kurumsallaşma olsaydı bunun günümüze yansımaları ne olurdu, şeklindeki bir soru da akılları kurcalar niteliktedir. Tercüme bürolarının daha uzun soluklu olması, dolayısıyla kurumsallaşmasını tamamlaması elbette günümüz penceresinden bakıldığında daha önemli bir husustur. O dönemde tercüme büroları ister devlet destekli olsun ister özel girişim, kurumsallaşabilseydi, bugünün Türkiye’sinde çeviri büroları, çeviri dernekleri vb. kurum ve kuruluşların işleyişi olumlu manada daha farklı bir statü kazanabilirdi. Daha da önemlisi, çeviri bürolarının ve derneklerinin tanınırlık elde etmesi günümüz çevirmenlerinin de bilhassa devlet bazında tanınması anlamında katkı

Bkz. http://www.almanaktr.com/index.php/trolaylar/166-turkiye-1940/1036-1940-turkiye-nufusu.html.

2Bu konuda ayrıntılı olarak bkz.: Aysal, Necdet. (2005). “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri”, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk Yolu Dergisi, S. 35-36, s. 267-2.

(9)

Üzerine Bir Değerlendirme

sağlayabilir, hatta belki de meslek olarak çevirmen ya da tercüman sıfatı daha yüksek bir konumda yer alabilirdi.

Sonuç

Yapılan çıkarımlar neticesinde Cumhuriyet Dönemi tercüme kurumları ve Tercüme Bürosu, faaliyetleriyle birlikte ele alınmış, kurumların işlev ve işleyişlerine ver verilmeye çalışılmıştır. Cumhuriyet Dönemi tercüme kurumlarının, bunların içerisinde özellikle Tercüme Bürosu’nun, kurumsallaşmayı amaçladığı ancak bunu tam manasıyla değil de bir ölçüde gerçekleştirmiş olduğu kanaatine varılmıştır. Büronun çeviri faaliyetlerini yerine getirme yolunda ise daha başarılı olduğu açıktır. Bu tespitle birlikte kurumsallaşmanın gerekliliğinin söz konusu dönemin şartlarına göre değerlendirilebileceği ve faaliyet ile kurumsallaşma arasında doğru bir orantıdan söz edilemeyeceği savı da mevcut çalışmada varılan neticelerden olmuştur. Kurumsallaşmanın o dönemde gerekli olduğu kadar günümüz için de gerekli olduğu savunulmuştur. Çeviride kurumsallaşma olmalıdır. Çünkü bu şekilde sistemli, sürekli ve yaygın bir çalışma izlenip, tanınırlık elde edilebilir. Son olarak şunu da belirtmekte fayda vardır. O dönemdeki devlet destekli kurumsallaşma çalışmalarının günümüzde devlet eliyle değil de özel girişimlerle gerçekleştirilmesi daha manidar ve imkanlı görülmektedir.

(10)

KAYNAKÇA

Aysal, Necdet. (2005). “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 35-36, s. 267-2.

Boybeyi, Songül. (1998). 100. Doğum Yıldönümünde Hasan-Ali Yücel. Ankara: Ankara Kültür Merkezi Başkanlığı.

Çıkar, Mustafa. (1998). Hasan-Ali Yücel ve Türk Kültür Reformu, (2. Baskı). Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yay.

Hartmut, Esser. (2000). Soziologie. Spezielle Grundlagen. Band 5:

Institutionen. Frankfurt am Main/New York: Campus,

http://books.google.com.tr/books, Erişim Tarihi: 24.03.2013.

Kara, Vural Sergül. (2010). “Tarihsel Değerlendirmeler Işığında Türkiye’de Çeviri Etkinliği” Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. C:6, S:1.

Kayaoğlu, Taceddin. (1998). Türkiye’de Tercüme Müesseseleri. İstanbul: Kitabevi.

K. Bezirci, Murat. “Kurumsallaşma Nedir? Ne Değildir?”. http://www.marmarasps.com.tr/images/makale_kapak/e9a2bf440c606369146 97685af9ba8f4.pdf, Erişim Tarihi: 24.03.2013.

Sönmez, Asuman, Andaç Toksoy. (2011). “Kurumsal Yönetim İlkelerinin Türkiye’deki Aile İşletmelerine Uygulanabilirlikleri”, Maliye Finans Yazıları. Y:25, S.92.

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD). (2010). Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Aile Şirketleri Yönetim Rehberi, İstanbul.

http://www.tdk.gov.tr/, Erişim Tarihi: 24.03.2013

http://www.almanaktr.com/index.php/trolaylar/166-turkiye-1940/1036-1940-turkiye-nufusu.html, Erişim Tarihi: 02.04.2013

Referanslar

Benzer Belgeler

/ Paran varsa eğer / bana fanila bir don al, / tuttu bacağımın siyatik ağrısı, / Ve unutma ki / daima iyi şeyler düşünmeli / bir mahpusun karısı.. Bir tahta

Saltan T Murad'm kt:t Fehime Sultan. c.vv/©l SÎ2.1Y ÎQîr). Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha

İslam dünyasında başlayan bu tercüme faaliyeti yalnızca Yunan-Helenistik, İran ve Hind düşüncelerine ait olan eserlerin Arapçaya tercüme edilmesinden ibaret değildir..

In the group that received a single dose of mebendazole (4dpi) in combination with IL-12 injections (4-13dpi), mild meningitis was observed, and most of the infiltrated

Kinetic parameters such as prompt neutron generation times, delayed neutron fractions for different TR-2 cores were calculated U-.. Two calculations were made for

Moda burnunun sakin bir köşesindeki köş­ künde hayata gözlerini yuman Ahmed Ferid Tek’in tek çocuğu Emel Esin, sözleri sık sık hıçkırıklarla

Hastaneler, Tıp merkezleri, Teşhis merkezleri, Özel dal merkezleri, Poliklinikler, Muayenehaneler, Evde Bakım Merkezleri, Terminal Dönem Bakım.. Merkezleri,

Bununla beraber eski nizamnamelerin pencere sat- hı döşeme sathının 1/10 na ve hattâ daha aşağısına da müsamaha ettikleri halde, bugün 1/6 hattâ 1/5 olarak takdir