• Sonuç bulunamadı

Beyoğlu deyince yalnız eğlence mi gelmeli akla?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beyoğlu deyince yalnız eğlence mi gelmeli akla?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

F o to ğ ra f: U Ğ U R S AN E R

P A Z A R I N P E N C E R E S İN D E N Selçuk Erez

S Yalnız eğlence mi gelmeli akla?

G

eçenlerde Beyoğlu’nun tramvaylı, sa­dece yayalara açık bir kültür ve ticaret merkezi haline dönüştürülmesi için dü­ zenlenen temel atma töreninde meşhur

“ Beyoğlu” kitabının İletişim Yayınlan yazarı Özdemir Arkan bu bölgenin çeşitli dinlere

mensup insanların, mabetleriyle kendilerine özgü nitelikleriyle içiçe, yanyana hoşgörüy­ le, kardeşçe yaşadıkları bir alan olduğunu, bu ahenk içinde süren çok sesliliğin Beyoğ- lunu belirleyen özelliklerden biri olarak ka­ bul edilmesi gerektiğini vurguladı.

Törende Özdemir Kaptan’dan sonra Dr.

Dimitri Havyaropulos söz aldı: “ Yetmiş yıl

önceki Beyoğlu’ndan söz etmek istiyorum” , dedi. “ Önce bulunduğumuz yerden başlaya­ lım: Çiçek Pasajı, o zaman Hristaki Efendi Pasajı olarak bilinirdi. Bu pasajın sahibi

Hristaki Efendi Zografos, Saray’a ve et süt

sağlayan bir tüccardı.. Bu kimse, karşı sıra­ da sokak içinde bulunan Zografyon Lisesi’- nin kurucusudur.. Bu kültür müessesesinin kurulması için onbin altın hibe etmişti.”

Demek ki Dr.Havyaropulos’a Çiçek Pasa­ jı ’nda söz açmak her şeyden önce Hristaki Efendi’yi ve onun kültüre hizmetini anımsa­ tıyor. Bu, bana Murat Belge’nin bundan üç yıl önce, Yeni Gündem dergisinde (25 Ekim, 87) yayınlanmış “ Beyoğlu” başlıklı bir ya­ zısını hatırlattı: Beyoğlu’nun Kıta Çini dibin­ deki Hong Kong’a benzetiyordu... Burası İs­ tanbul’un, daha doğrusu imparatorluğun Ba- tı’ya açılan en önemli penceresiydi.. Belge, eski Pera’yı, Beyoğlu’nu kültürel bir gümrü­ ğü olarak tanımlamıştı; denetimi hiç de sıkı olmayan bir gümrüktü burası. Ancak, altmış­

14

lardan sonra Beyoğlu, Türkiye dışından ge­ leneklerin değil Türkiye içlerinden gelenlerin buluşma yerine dönüşmüştü, kültür gümrü­ ğü işlevi de Beyoğlu’ndan başka yerlere ta­ şınmıştı.

Jak Deleon, “ İstanbul Barları, Meyhane

Üzre Ruzname, Bodrum Barları” başlıklı (Cep Belgesel 1989) adlı güzel yapıtında 19 yy. Beyoğlusunu - buna benzer bir şekilde -

“ Küçük Avrupa” olarak tanımlar ve Edmon- do de Amicis’in bu bölgeye “ Avrupa Kolo­ nisinin West-End” i dediğini nakleder.

Dr. Havyaropulos’un konuşması

Dr. Havyaropulos temel atma töreninde­

ki konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Bu handa fazla çiçek dükkânı yoktu. Cadde de iki katlı

Japon Pazarı, Nakamura ile başlardı. Bu

dükkânda Japonya’dan ve Çin’den gelme çay fincanları tabaklar, biblolar, tahta kutular sa­ tılırdı. Sonra pasajdan ayrılıp Opera Sinema- sı’nın yanındaki yerine taşındı. Daha sonra kapanan Oryant Sincması’nın yerine yapılan büyük dükkana geçti. Bugün Nakamura yok; ama Japon Mağazası Balo Sokağı’nın giri­ şinde çalışıyor.. Balık Pazarı tarafından sol da bir züccaciye, sağdaysa undan yapılmış börekler çörekler satan bir dükkan vardı. Bu kapının karşısında Avrupa Pasajı yer alır­ d ı..”

Konuşmasını bitirdikten sonra doktora git­ tim, “ Sîzle bu konularda daha ayrıntılı ko­ nuşabilir miyiz?” diye sordum. Çarşamba günü beni Kurtuluş’taki evinde kabul etti.

Dedesi Sultan Hamid’in dişçisi Ligor Hav-

yaropulos’tu. Babası ve amcası da dişçiydi­

ler. Amcası Hidiv’in dişçisiydi, Kahire’de

otururdu.

Doktor 81 yıllık Beyoğlu’ydu. “ Çocukken

Hammalbaşı’nda otururduk. Fatin Rüştü Zorlu’nun anne tarafına ait bir evdi bu... Hâ­

lâ vardır. Ne ilginçtir ki kuşak kuşak dişçi ye­ tiştirmiş bir aileyi barındıran bu evin çocu­ ğu Fatin Rüştü, önceleri dişçi olmak isteye­ cek, ancak annesi Güzide Hanım’ın ısrarıy­ la diplomat olacaktı..”

Doktor, liseyi Zografyon Okulu’nda oku­ muştu. Okuduğu lisenin tarihini ve Zograf- yon’dan önceki ecnebi okullarını ve Rum okullarını şöyle anlattı:

Yabancılar çeşitli din ve tahsil binaları yap­ tırdılar. Mesela Saint Benoit, Saint Pierre,

Saint Michel, Saint Jean Baptiste gibi... Sa­ int Antoine ve Santa Maria kiliseleri, Sakı-

zağacı’ndaki kilise ve okul binaları gibi... Bu semtte 19 yy. başına kadar Rum kilisesi ve okulu yoktu. Ancak 1804’te Sultan Selim’in fermanıyla önce Panaia Kilisesi yapıldı. Bu kilise bu bölgede bir cemaatın teessüsüne yol açtı. Bu cemaat oluşmadan Fermeneciler ve Abacılar tarafından yönetilen bir ilkokul var­ mış. Bu okul galiba 1831 yangınında kül ol­ muş. 1833’te kilisenin yöneticileri, avluda yüz öğrencilik bir okul yaptırdılar. 1835 yılınday­ sa Parmakkapı Pembe Çıkmazı’nda yüzelli- şer öğrenci kapasiteli iki okul yapıldı. 1845 yılında bu binalar yetmediğinden 2000 kuruşa bir arsa ve eski bir ev alınıp 480,000 kuruşa iki ahşap bina ve bahçe yapıldı. Bu binalar şimdiki Zografyon Lisesi’nin yerinde bulu­ nuyorlardı. 1849’da cemaat bir kız okulu aç­ mağa karar verdi. Bu, Merkez Kız Lisesi’nin başlangıcıdır.

1856-57 yıllarında yani Kırım Harbi zama­ nında tane-i Askeriye için Patrikhane’den yollanan bir yazıda Beyoğlu’nda 1444 nüfus­ tan bahsedilir. Nüfus aile reisi anlamına ge­ lir. Böyle hesaplarsak o tarihte Beyoğlu’nun Rum sakinlerinin sayısının 7220 civarında ol­ duklarını çıkarırız. Kalyoncu Kulluk’ta 9 Ni­ san 1861 ’de tamamlanan kilise de ihtiyacı karşılamayınca Sultan’a başvurulur; ferman alınıp 1867’de bugünkü kilisenin temeli atılır.

“ Evimiz kitap doluydu”

Doktor, evinin kitap dolu olduğunu, oku­ ma zevkinin “ dedesinden intikal ettiğini” de anlattı. Babası da operaya meraklıymış, bol plağı, gramofonu bir piyanolası ve bir de la­ ternası varmış...

Giovanni Scognamillo’nun “ Bir Levante-

nin Beyoğlu Anıları” na bakıyorum (Metis Yayınları, 1990): 1930 yılında, Beyoğlu’nun arka sokaklarında develer, Feriköy tepelerin­ de kışları kurtlar dolaşırken Asmalımescit’- teki evinin üçüncü katındaki ufak bir pence- resiz bir odanın kitaplar, dergilerle dolu ol­ duğunu, bu kitapların büyük bir bölümünün dayısından kaldığını, gerisininse kitapsız der- gisiz bir yaşam düşünmeyen, yaşamamış olan ve bu tutkusunu kendisine aşılamış olan an­ nesinin gençliğinden kaldığını anlatıyor.

Scognamillo, eski adı Librarie Mondiale

olan Hachette Kitabevi’ni, İtalyan Kitabevi’- ni, St.Louis veya Park Otel’in arkasındaki

Cennet Bahçesi’ne inen yokuşun başındaki Sacré Coeur Kilisesi’nin kitaplığından ödünç

kitap verdiklerini, akrabalarının, eşinin- dostunun, Giuseppe Garibaldi Kraliyet Oku- lu’ndaki sınıf arkadaşlarının hiç birinin evi­ nin kitapsız, kütüphanesiz olmadığını anım­ sıyor.

Havyaropulos da böyle şeyler anlatıyor:

Ahbabımız olan Katanoslar’dan bir tarihte Mısır’dan gelmiş üç sandık kitap satın almış­ tım.. İçlerinde önemlileri vardı: 1900 baskılı

. Ville-Hardouin’in “ Conquête de Constanti- nople” u.. Bu şehrin Haçlılar tarafından fet­

hini anlatır..

Kitaplarının.bir kısmını Tünel’in köşesin­ deki Sergiades’ten bir kısmını da Tünel’in karşısındaki Patriarhias’tan almışmış..

Tarlabaşı’ndaki evi son yıllarda yıkılınca apar topar Kurtuluş’taki katma sığınmış.. Daha tam anlamıyla yerleşememiş.. Bu evi­ nin iki odasını da kütüphane dolduruyor.

Dr.Havyaropulos’u dinleyince, Scognamil-

lo’yu okuyunca nlıyoruz ki Beyoğlu, kahve­ lerin, meyhanelerin, otellerin ötesinde, önce­ sinde yoğun bir kültürün merkeziydi. Bu ye­ ri sadece bir eğlence merkezi, bir ticaret böl­ gesi olarak algılamak tanımının yanlış ve ek­ sik yapılmasına yol açar. 19. yy. sonlarında, bu yüzyılın başlarında burada oturanlar çok okuyan, bilgili, kültürlü kimselerdi.. O ka­ dar ki bugün bile eski Beyoğlu’nu aramak, tanımak istediğimizde, o zamanın insanları­ na başvuruyoruz: Dr. Havyaropulos’u din­ liyor, Scognamillo’yu, Said Duhani’yi (Turing-O.Kulübü Yayın 1984) İ.V.Karavi-

a’yı (1933 Merkez Kitabevi, İst.) okuyoruz.D

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

題名:Comparison between O serotyping method and multiplex real-time PCR to identify diarrheagenic Escherichia coli in

Altta: Astronotlar, uzun sürecek insanl› uzay uçufllar›na haz›rl›k olarak uzay istasyonunda bitki yetifltirme denemeleri yap›yorlar.. uzayIst 4/28/08 3:28 PM

ABD’de iç mimari eğitimi gören ve Fikret Otyam’la birlikte fotoğraf sergileri açan Fi­ liz Otyam, Gazipaşa’ya yerleştikten sonra ça­ lışmalarını dokuma üzerinde

Bu nedenle, s›v› halde su tutamayan aylar ve gezegenler üzerinde yaflam›n ortaya ç›km›fl olmas›, çok özel koflullar gerektirmekte.. Ancak, 1976’da Mars yüzeyi-

Kıymetli Türk âlimi Fuat Köprülü, Marmaranm engin ve sakin maviliklerine açılan evinin balkonunda Yedigün muharririle

Araþtýrma bulgularý kiþisel olarak travma yaþamýþ ruh saðlýðý çalýþanlarýnýn ikincil travmatik stres belirtilerigeliþtirmeye daha yatkýn olduðunu göster- miþtir..

Küçük hücreli d›fl› akci¤er karsinomunda serum CEA düzeyi sa¤l›kl› kiflilerden daha yüksek seyretmektedir.. Hastal›¤›n evresi, tümör boyu- tu, lenf bezi

Rajba’nın vermi¸s oldukları (3.2.1) e¸sitsizli˘ginden yararlanarak Katugampola kesirli integralleri yardımıyla (k, h)-konveks fonksiyonlar i¸cin yeni Hermite-Hadamard