• Sonuç bulunamadı

Başarılı röportajları, fotoğraf ve resimleriyle tanınan gazeteci-ressam:Fikret Otyam:Anadolu’ya sevdalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başarılı röportajları, fotoğraf ve resimleriyle tanınan gazeteci-ressam:Fikret Otyam:Anadolu’ya sevdalı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

" t i

-umhuriyct Maıbaacılık ve Ga/eıeeılik TUrk Anonim pırken lir .Nadi 9Genel Yayın MudUru: Haşan Cemal, Müessese

l inin«' Uşaklıgil, Ya/ı İşleri Muduru: Okay Gönensin, 9

îrke/i Muduru: Yalçın Bayer, Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali

Temsilciler ANKARA: Ahmet Tan, İZMİR Hikmet (,'eünkaya.

İç Politika. ( etal Haşiangıv, Dış Haberler Eftilim: <*ne*y Haber Araştırma

Erçun Bakı, Ekonomi: r e n g i/ Ibrtuuı. İş Sendika. Şükran KeletRİ, kültür: Celal Iİster, İsmet Herkuıı, Yurt Haberleri: Necdet Doğan, Spor Danışmaru Abdulkadir Yucrlman, Dizi Yazılar: Kerem Çalışkan, Araştırma: Şahin Alpay, Düzeltme: Abdullah Yr/k i. 9Koordinatör: Ahmet Korulaam, 9Mali işler Erol M u t , 9Muhasebe: Bülent Yener 9Bütçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoftlu 9Reklam: Ayşe lorun, 9Ek Yayınlar: llulya Akyol 9 İdare Hüseyin («um , 9 İşletme Önder Çelik. 9 Bilgi İşlem: Nail İnal. 9 Personel: Sevgi Bostanaogiu.

Haşan ve Yuyan Cumhuriyet Matbaacılık ve Gaz

14334 Isı PK: 246-lsuuıbul lel: 512 05 05 C

Hurviur Ankara: /jya (kıkalp Blv İnkılap S. No:

05 65 9 İzmir H. Ziya Blv 1352 S.2/3, M

9Adana: İnönü Cad. 119 S. No: I Kat I, Tel

M: 4 ARALIK 1989 İmsak: 5.33 Güneş: 7.05 öğle: 11.59 İkindi: 14.22 Akşam 16.43 Yatsı 18.08

Başarılı röportajları

,

fo to ğ ra f ve resimleriyle tanınan gazeteci-ressam: Fikret O tyam

Anadolu’ya sevdalı

‘Doğu, Güneydoğu

insanlarının gözü, kulağı,

dili olmaya çalıştım.

Nerede bir acı, bir zulüm,

bir tatsızlık var, hemen

oraya koştum. Cumhuriyet

bu konuda bana

olağanüstü olanak

tanımıştır. Yazmakla da

yetinmedim, sonuç

alıncaya kadar, domuzuna

üstüne gittim”

ALPAY KABACALI

Fikret Otyam’la sergisinde ko­ nuştuk. Harbiye’de, Garanti Sanat Galerisi’nde. Biz konuşurken bir delikanlı geldi, sabırla oturup bekledi... Biraz sonra iki genç gel­ di, onlar da resimlere, Filiz Ot- yam’ın özgün dokumalarına ba­ karak vakit geçirdiler, konuşma­ mızın bitmesini bekleyerek. Der­ ken Fikret Otyam’ın okurları, re­ sim meraklıları... Konuşma “hoş- ge!din” lerle kesiliyor, kaldığı yer­ den sürüyor. Uzadıkça uzuyor... Sonunda ilk gelen delikanlıya (bir süre önce ölen halk ozanı Feyzul- lah Çınar’ın oğlu) diyeceğini aya­ küstü söyledi Fikret Otyam: “Al­ manya’ya gittiğimde babanın bantlarından birini Köln Radyo* su’na verdim, orada yayımlandı. 600 mark telif hakkı doğdu. Ban­ kada bir hesap aç, numarasını şu adrese bildir, parayı yollasınlar.”

Sıra öteki iki gençte. Biri kız biri erkek. Fikret Otyam yüzlerine baktı ve hemen “ Siz Diyarbakırlı mısınız” dedi. “Evet”, dediler, Bir Karış Toprak için kitabını edin­

PORTRE

FİKRET OTYAM

A ltın Kalem Ö dülü

FİLİZ-FİKRET OTYAM da birlikte 25 sergi açtılar.

Yurtiçi ve

dışın-1926’da Aksaray’da (Niğde) doğdu. Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’ni bitirdi (1953). Profesyonel gazeteciliğe Son Saat’ta başladı (1950). Daha sonra Dünya (1952) ve Ulus (1956) gazetelerinde çalıştı. 1962’de Cumhuriyet’e girdi ve 17 yıl süreyle Ankara Bürosu’nda görev yaptı. Birkaç kez Gazeteciler Cemiveti’nin “Altın Kalem” armağanını kazandı. Mayın adlı oyunu 1968’de AST’ta sahneye konuldu. Röportajlarını “Gide Gide” genel başlığını taşıyan 25 kitapta topladı: Ha Bu Diyar (1959), Harran, Hoyrat, Mayın ve irip (TDK Armağanı 1962), Bir Karış Toprak İçin (1965), Karasevdam Anadolum (1976), Adı Yemendir (1981), Harran Koçaklaması (1987) vb.

mek istediklerini söylediler. Kitap­ taki röportajlarından birinde Ha­ raba köyünde çıkan olayları ve ba­ balarının ölümünü anlatmış. Ki­ şileri, olayları, savcı Doğan Öz1 ün oradaki görevi sırasında yap­ tığı otopsiyi daha dünmüş gibi anımsıyordu. Olayların geçtiği ve babası öldüğü sıralar doğan erkek kardeş, yirmisinin epey üzerindey­ di...

Otyam şiir yazardı. Bana İstan­ bul’dan kitaplar gönderirdi, Yeni Edebiyat Dergisi’ni gönderirdi... Sonra eczanemizde çalışırken gün­ lük tutardım. Gelen köylülerin başlarından geçenleri, anlattıkla­ rını yazardım...”

Bunlar, Fikret Otyam’ın gaze­ tecilik dönemindeki etkinlikleri­ nin serpintileri. Biraz sonra ora­ ya geleceğiz. Şimdi baştan başla­ yalım.

“On bir, on iki yaşlanndaydım” diye anlatıyor. “Vakit (Kurun) Ga­ zetesi, 30 kupona Rus klasikleri verirdi. Kuponları keser gönderir­ dim, kitap gelirdi. Okuma hevesi böyle başladı. Abim Nusret Kemal

Bu başlangıcın ardından öykü yazmaya girişir. Varlık Dergisi’ne “Bizim Kasaba Notlan”nı gönde­ rir. O sıra Mahmut M akal’ın “Bi­ zim Köy”ü de Varlık’ta yayımla­ nır. Makal’ı bulup ilk konuşan o olur. Bu konuşma da Varlık’ta yer alır...

Aynı zamanda Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nin muhabiridir. 1942’de çıkan ilk haberi, “Tereyağının ki­ losu 90 kuruşa çıktı” başlığını ta­ şır.

1943’te İstanbul’a gelip akade­ miye yazılır. Hocası Bedri Rahmi

Eyüboğlu. Yazar, ressam, “dünya güzeli bir adam”... Zengin bir sa­ nat ortamında, sanatçılar arasın­ da buluvermiştir kendini... Saba­ hattin Ali, Haldun Taner, Orhan Veli, Agop Arad, Cahit Irgat... Daha nice şair, ressam, yazar... Nice unutulmaz anı... Resim ça­ lışırken öykü yazmayı da sürdü­ rür. Ve Cumhuriyet’te ilk yazısı yayımlanır: Yunus Nadi Armağa­ nı Yarışması’na gönderdiği “ Sa­ man Yüklü Kağnı” başlıklı öykü. Belki hocası Bedri Rahmi’den de çok sevdiği Sabahattin Eyuboğlu, “Sen yazar olacaksın. Gel, şimdi­ den resme ortak etme yazarlığını” demektedir.

Gazetenin istihbarat şefi ise “Ara sıra gel”, der, “ Bu işi sana öğre­ teyim.” Zaman zaman röportaj yapmaya gönderir onu. Gazeteye uğradığı bir gün... “Adliye - polis muhabiri izin istedi, ‘Gecekondu­ ları Güzelleştirme Cemiyeti’nin toplantısı var efendim, oraya gi­ deceğim’ dedi. Böylece 24 lira ay­ lıkla Son Saat gazetesi’ne girdim.” Kırk yıl sürecek gazeteciliğe ilk adımını böyle atar, öykü yazmayı da sürdürür. Bir akşam meyhane­ de yanındaki arkadaşına son öy­ küsünü okurken, biraz öteden pörtlek gözlü, pis pardösülü biri kendisine dönüp, “Ulan” der, “ Niye konuştuğun gibi yazmıyor­ sun!” Bu, Sait Faik’tir. O gün, oracıkta güzel bir dostluk başlar...

Sonra Dünya Gazetesi... “ Ger­ çek gazeteciliğe” orada geçer. Do­ ğu Anadolu’ya röportaj yapmaya gönderilir. Orhan Kemal de bir yol gösterir: “Fikret, yalan yazma. Ayrıca, bir ¡sütlacının kuru üslu­ buyla anlat.” O yıllarda Yaşar Ke­ mal de Cumhuriyet’in röportaj ya­ zarıdır. Kısa sürede büyük başarı göstermiş bu alanda. Ve Yaşar Ke­ mal da aynı günlerde Doğu Ana­ dolu’da röportajlar yapmaya git­ miştir. Kısacası, zorlu bir ‘rakip’ var karşısında...

Yazılara ilgi

Günlük gazetelerde sanat yazı­ ları yayımlamayı düşünür ve Son Saat Gazetesi’ne, Cihad Baban’a başvurur. Azar işitir, kovulur...

“Aynı gün başladı yazılarımız” diyor Fikret Otyam. “Öyle büyük ilgi gördü ki, yer yerinden oyna­ dı. Doğu Anadolu’ya dair hiçbir şey bilmiyordu insanlarımız. Be­ nim röportajlar fotoğraflıydı, Ya­ şar Kemal’e bir oyun ettim, fotoğ­ raf makinesini aldım.”

Filiz-Fikret O tyam çifti, bu yılk i 4. sergilerini açtı

‘Çiçek, tuvalime girdi sonunda’

Kültür Servisi — On yıldır Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde bir dağ eteğinde yaşam­ larını sürdüren Filiz-Fikret Otyam çifti, bu yıl dördüncü sergilerini Harbiye Garanti Sa­ nat Galerisi’nde açtılar. “ İnsanı çalışmaktan alıkoyan nedenlerden çok uzak, dingin bir doğa ortamı içinde” bulunmanın üretkenlik­ lerindeki en büyük etken olduğunu söyleyen sanatçılar, iki yıl aradan sonra ilk kez fstan- bui’dalar.

ABD’de iç mimari eğitimi gören ve Fikret Otyam’la birlikte fotoğraf sergileri açan Fi­ liz Otyam, Gazipaşa’ya yerleştikten sonra ça­ lışmalarını dokuma üzerinde yoğunlaştırdı. Tekniği Hititlerden günümüze kalan Çulha

adlı dokuma makinesini kullanmayı ilk ola­ rak yörenin yerlilerinden öğrenen Filiz Ot­ yam, 500’e yakın çeşitleme geliştirerek yöre kadınlarının öncülüğünü yapıyor şimdilerde. Filiz Otyam’ın sergide en çok dikkat çeken dokuması ise çitlenbik dallarıyla işlediği öz­ gün çalışması. Filiz Otyam bu çalışmasında çitlenbiklerin preslenmesi için bunları bir sun­ tanın altına koyduğunu ve üzerinde bir ay­ dan uzun bir süre yattığını söylüyor.

Fikret Otyam resimlerinde doğulu kadını ve yaşam tarzım, doğanın “ dayanılmaz” çe­ kiciliğini dile getiriyor. “ Hele çiçekler... Ku­ rusu, yaşı inadımı kırıp tuvallerime de girer oldular sonunda” diyen Fikret Otyam, Ataol

Behramoğlu’nun şu dizelerinin kendilerini anlatmada yardımcı olduğunu ekliyor: “ Kav­ gamız, sevdalarımız, umutlarımız / Kocaman sevgili dünyamız / Bir yanda mutluluk, bir yanda acı / Bozbulanık akm adayız.”

Resim çalışmalarında yıllardır aynı üslu­ bu, aynı konuyu kullanmasını eleştirenlere de bir yanıt vermek istiyor Fikret Ötyam:

“ Ben bütün sanatçılara saygı gösteriyo­ rum. Kimse de bana karışmasın, niye hâlâ böyle resim yapıyorum diye. Röportajlarım­ daki anlatım, resimlerimdeki anlatımdır as­ lında. Ben sevdiğime gönül vermişim. Bu in­ sanları seviyorum, biliyorum ve onlan resim­ liyorum.”

Bu olay, saf yürekli iki dost ara­ sında tam otuz yıl sürecek bir dar­ gınlığa yol açacak. Ta ki altı yıl öncesine, bu satırların yazarının çabasıyla Cağaloğiu’nun orta ye­ rinde öpüşüp barışm alarına ka­ dar...

Fikret Otyam, o tarihten sonra başarılı bir röportaj yazarı olarak tanınır. Özellikle “ en güzel dönemim” diye andığı 6 Ekim 1962 - 19 Mayıs 1979 arasında, Cumhuriyet’te çalıştığı yıllarda ya­ yımlanan röportajlarıyla...

“ Doğu, Güneydoğu insanları­ nın gözü, kulağı, dili olmaya ça­ lıştım” diyor. “ Nerede bir acı var, bir zulüm var, tatsızlık var, hemen oraya koştum. Röportaj çok önemli... Halk kendi sesini duyu­ yor, kendi acısını buluyor... Cum­ huriyet bu konuda bana olağanüs­ tü olanak tanımıştır. Bir de ben çok masrafsız bir röportajcıydım. Kamyon, eşek, ne bulursam onun­ la giderdim, fotoğraf çekerdim... Öyle bir sevgi halesi oluştu ki bir süre içinde... H er gün telefon, mektup... ‘Yetiş bize.: diye...”

Yazmakla da yetinmez. Sonuç alınıncaya kadar izler, gereken yerlere başvurularda bulunur. Bunlar görevi değildir elbet. Ama “domuzuna” üstüne gider olayla­ rın, sorunların... Pek çok örnek­ ten biri, göçebe Beritan aşireti ola­ yı. Yedi köy için 9 yıl uğraşır. Ve sonunda köylüler topraklarına ka­ vuşur, binlerce ev yapılır, on bin­ lerce Fidan dikilir. Köylüler çocuk­ larına Fikret, Otyam, Filiz (eşi) gi­ bi adlar koyarlar... Birkaç örnek daha:

“ Benim iki göletim var Malat­ ya’nın Körsüleymanlı köyünde. Üç tane de okulum var. Köylüler yal­ vardılar bize okul yaptır diye. Okuyan bir köy... İki kişi intihar ediyor okuyamıyoruz diye. Onla­ rın ağıtlarını banda aldım, Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur’a gönderdim. Ağladı Necdet Bey... Plana koydular, okullar yapıldk..”

Dünya güzel olmalı

Yankılar uyandıran fotoğraf sergileri açar: “Anayasa Diyor ki”, “Fotoğraflarla Anadolu”, “Dün­ ya Güzel Olmalı”, vb... Ayrıca her gittiği yerde masallar, türküler derler. Halk ozanlarıyla ilgilenir... 90 parçası Radyoevi’nde olmak üzere, çok büyük bir arşiv oluştu­ ran derlemeler... “Halkın işlerini çok seviyorum” diyor. “ Resmini, türküsünü, masalım, yemeğini...”

Resim yapmayı da seviyor: Gazeteciliğin hay huyu ara­ sında resim yapmaya olanak bu­ lamaz. Dostlarının şiir ve öykü ki­ taplarıyla Orhan Kemal’in roman­ ları için illüstrasyonlar yapmakla yetinir. 1970’lerde yeniden resme başlar. 1975-79 arasında da izin günlerini sabahlara kadar resim yaparak geçirir. Emekli olup Ga­ zipaşa’ya, ilçeden 7 kilometre öte­ deki evine yerleşince resme ağır­ lık verir. Eşi Filiz Otyam da öz­ gün dokumalar üretir. O tarihten sonra her yıl bir sergi açarlar.

Kendine özgü bir üsluba ula­ şan Fikret Otyam, “ Röportajı­ mın, fotoğraflarımın resmini ya­ pıyorum, en iyi bildiğim şeyi ya­ pıyorum” diyor. Başka bir deyiş­ le, Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanlarını, doğasını, hayvanları­ nı, çiçeğini, bitkisini, yaşamını ko­ nu alıyor. “Bütün acılığına karşın sevgi vermeye” dönük bu resimler de... Bir de umut: GA P’ın teme­ linde onun Harran röportajları da var. “Yaptığım röportajlar, re­ simler, çektiğim fotoğraflar birer belge olarak kalacak” diyor. “ Çünkü, inanıyorum ki GAP, on yıl sonra değil Harran Ovası’nı, dünyanın kaderini bile değiştire­ cek. Dünya açlığa gidiyor. Bu Harran Ovası dovuracak aç insan­ ları...”

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Birinci Haçlı ordusu iki yıllık kanlı yolda dövü­ şe dövüşe ve doğrana doğrana iler­ lerken İmparator boyuna, Kılıcas- lan tarafından boş bırakılan

Şimdi size, hayatımı değiştirip bana herşeyi sağlayan sim açıklı­ yorum: O gün (11-12-1989 tarihin­ de) medyum olan arkadaşım bu sır­ rı bana verirken basit

Ortaoyuncu Kavuklu Hamdi mer­ hum, Küçük Asım, Komik Ali Riza, Davulcu Ahmed bu tiyatroda oyna­ mışlardandır.. Kadınları da: Hanende Sarhoş Pe- ruz, kanto

Bir nisan öğleden sonra Ekrem Şerife giderken karşılaştı­ ğım bir dostum, Hâzımın öldüğünü söy­ leyince (soğuk şakayı sevmem, zaten bugün bir

Önce, faktöriyel konusuna yabancı olanlar için, neden faktöriyel diye bir işlem tanımlıyoruz, kısaca bahsedelim: Diyelim ki elimizde 3 rakam var: 4, 7 ve 9?. Acaba bu üç

etmek için bir oyuncak bulmaca tasarlayacaksınız, sonra bu oyuncak Dünya tarihinin en çok satan oyuncağı olacak, bulmacanızı en kısa sürede çözmek için

A nesteziden sonra bilincin yerine gelmesi temel olarak, anestetiğin vücuttan uzaklaştırılması ve beyindeki elektriksel etkinliğin giderek anestezi öncesindeki haline gelmesi

Yazının başında da belirttiğimiz üzere Nurcan Örtügen Gök’ün projesinin tamam- lanması için 81 ilin tamamının birer telesko- ba kavuşması gerekiyor.. Proje