• Sonuç bulunamadı

Denizciliğimizde bir yıl dönümü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Denizciliğimizde bir yıl dönümü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET

18 Kasım 1975

___________________

SORUNLAR

d e n i z c i l i ğ im i z d e

YIL DÖNÜMÜ

T

flıfc denli savaşları tarihi yiğitliklerle, başarılarla, utkularla (zafer) doludur. Bunu XVII. yüzyılın ünlü bilgini, tarih­ lisi Kâtip Çelebi söylemektedir. Onun «Tuhfe- tü l— Kibar fi Esfaril Bihar» (Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan) adlı yapıtı bu konuda başlıca kaynaktır. Kanımca her deniz­ ci, her aydın bu kitabı okumalıdır. O zaman bakliyemizin ne olduğu, neler yaptığı genişliği­ ne, derinliğine iyice anlaşılır. Bu şanlı geçmi­ şin içersinde 18 kasım 1773 önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü şimdiki Deniz Harp Oku- lu'yla Deniz Lisesi’nin adlan değişik olarak temellerinin atıldığı mutlu tarihtir.

Babam «Mekteb-i Fiinûn-ı Bahriye-i ŞShâ tıe»yi 1893’te (E. 1310) bitiren «Güverte Mühen­ disi» subaylarından «Cihangirli Ahmet Halit Efendi»ydi (1873-1931). O denizciliğe olduğu gibi bu ugTaşın (meslek) tarihine de âşıktı. Ben daha çok küçük yaştayken elimden tutar Eyüp’* götürür, orada annesinin gömütünü zi­ yaret ettikten sonra İki gömüt taşının karşısın­ da durmadan edemezdi. Bunlardan biri Kap- tin-ı Deryâ Küçük Hüseyin Paşa’nm öteki de Navarin kahramanı Çengeloğlu Tâhir Paşa’nın- dı. Çok iyi ansımaktayım bu iki ünlü denizci­ mizin yaşam öykülerini, ondan ayrıntılarıyla öğrenmiştim. Hele yolumuz her Beşiktaş’a düş tüğünde o zamanlar pek harap olan Barbaros’­

un türbesine uğramadan edemezdik. Babam

burada diyebilirim ki, kendisinden geçerdi. Bü yük Amiral’in sandukası karşısında derin bir coşku (vecd) içersinde bulunurdu. Bugün an­ lam verdiğime göre, Sultan II. Abdiilhamit dö­ neminin her deniz subayı gibi onun da içersin­ de bir kırıklık, bir eziklik vardı. OsmanlI de­ niz kuvvetlerinde aradığını pek bulamamıştı. Teğmen olarak büyük bir istekle katıldığı 1896

Türk-Yunan savaşında donanmamızm teknik

bakımdan perişanlığını yüreği kan ağlayarak görmüştü. Şimdiki gericiler, tutucular ne der­ lerse desinler «Ulu Hakan»lan olan bu padi­ şahın OsmanlI donanmasına yaptığı kötülüğü belki düşman yapmazdı. Galiba bunlarm etki­

siyle olacak babam denizcilik tarihimizin bü­ yüklerine bağlanmakta bir tür ruhsal doygun­ luk (tatmin) bulmaktaydı. Ona olan üstün say­ gımdan ötürü ben de Türk denizcilik tarihine çok ilgi gösteririm. Bu konuda oldukça zengin belgeliklerim (arşivlerim) de vardır.

Bizim Deniz Harp Okulu’yla Deniz Lisesi­ nin çekirdeği sayılabilecek okullar Sultan I.

Mahmut döneminde Üsküdar'da kurulmuş

olan «Mühendishâne»yle «Kumbarahâne»dir.

Ne varki bu okullar şimdiki tutucuların, gerici­ lerin, sağcıların, komandoların bir benzeri olan Yeniçeri zorbalarının hiç hoşuna gitmemiştir. Çünkü bu herifler kafası pozitif bilgilerle do­ lu, «Zabit adam, mazbut adamdır» (Subaydır, derli toplu adamdır) kuralına uyan, disiplin nedir bilen, görev bilincini benliğine sindirmiş kişilerin ülkede çoğalmasına kesinlikle karşıy­ dılar. Bundan ötürü her iki okul kısa bir süre sonra kapanmak zorunluluğunda kalmıştır. Sul tan III. Mustafa dönemindeyse aydın düşünceli, kafası işler bir sadrazam vardır: Koca Ragıp Paşa. Bu kişi deniz subaylığının gerekliliğini çok iyi anlamıştır. Her iki okulun kapanma­ sına gönlü hiç yatmamıştır. Bundan dolayı ka­ pıları sürgülenmiş okulların öğrencilerinden bir bölümünü gizlice toplayıp Haliç’teki «Kara- ağaç»ta zorbalara duyurmadan eğitmeye çaba göstermiştir. Ama bu da çok sürmemiştir. Sul tan I. Abdülhamit tahta çıktığı zaman Ilap- tân-ı Deryâ Cezâyirli Haşan Paşa ''Cezayirli sözcüğüne bakıp Arap olduğu sanılmasın. Te- kirdağlı bir Türktür. Cezayir’de deniz eğiti­ mi görmüştür) bu konuda yeniden girişime geçmiştir.

Paşa, zorbalardan korkmamaktaydı. Çün­ kü kendisi siyasal bakımdan olduğu gibi fizik­ sel yönden de çok güçlü bir kişiydi. Gözüpek bir adamdı. Bir arslan gibiydi. Giderek (hat­ ta) evcüleştirilmiş bir arslan yavrusunu da ya nmdan eksik etmezdi. İşte bu Paşa, Kasımpa­ şa’da «Tersane Zindanı» denilen yerdeki bir ko nutu bu işe ayırmıştır. Okul böylece açılmış­ tır. Son yıllara değin bu okulun kuruluş tarihi bilinmemekteydi. Ama şimdi yazımın başlan­ gıcındaki tarih kesinlikle saptanmıştır.

Ayrıca okulun bilim tarihimiz bakımından da önemi vardır. Ünlü matematikçimiz Gelen- bevl İsmail Efendi burada öğretmenlik yapmış­ tır. Demek ki. okul medrese bozuntusu bir ku­ rum değilmiş. Orada «Nakli» değil «Akli» (Us­ sal) bilimler öğretilmekteymiş. Sultan IH. Se­ lim tahta çıktığında gene Haliç’te «Bahâriye’- de önceki okula öğrenci hazırlayan bir «Mühen- dishane-i Sultani» açılmıştır. Paşa’mn kurduğu- nunsa adı «Miihendishâne-i Bahri» dir. Bu okul da da öğrenciler iki bölüme ayrılmıştı. Birinci­ ler «Seyr-i Sefain» (Gemilerin denizde yöne­ timleri), İkinciler «İnşâ-i Sefain» (Gemilerin yapılması) bilgilerine göre yetiştirilmekteyd. - Mühendishâne-i Bahrî» öğrencileri başlıklarına

Kalyoncu Şalı» denilen beyaz ipekten bir şal

Doç Dr. Sırrı AKINCI

■ararlardı. Bu tanıtıcı bir simgeydi. Okul dört yıllıktı. Sınıf numaralan tersineydi. Birinci sı­ nıf «Dördüncü», dördüncü sınıf «Birinci» sayı­ lırdı. Öğrencilere «Şâkirdân» denirdi. Okula rasgele öğrenci alınmazdı. İlk önce denizci ço cuklan yeğlenirdi. Bunların dışında alınacak olanlardaysa bazı özellikler aranırdı. Acem, Yahudi, Rum, Ermeni... çocuklarına okulun kapısı duvardı. Keller, kekemeler, düztabanlar, suratı yanıklar, cüceler, altı parmaklılar, beden sel kusurlu, hastalıklı olanlar da okula uğra- tılmazdı.

Okul 1821’e dek öğretimini sürdürmüştür. Ama o yıl çıkan bir yangınla oturulmaz duru­ ma geçmiştir. Bundan ötürü öğretim bir yıl aksamıştır. Sonra «Parmakkapı» yakınında bir yer bulunarak oraya taşıtümıştır. Sultan II. Meh mut tahta çıktığında okulda öğretim yozlaş­ maya doğru gitmekteydi. İlerici bir kişi olan bu padişah, her şeye olduğu gibi okula da el attı. îlkin yerini değiştirdi. Şimdiki Deniz Hastanesl’nin yerinde bulunan yine Cezâyirli Haşan Paşa’ya ait bir konağa taşıttı. Bunu o zaman konan yazıttaki (kitabe) «Nokta-i tari­ hini ziver hesâb idüb dedim/Mekteb-i Bahriye ihya kıldı şehinşâhı din» dizelerinden anlamak tayız ki, ebcet çözümlenirse 1254 H. (M. 1838) tarihi çıkar. Ama zamanla donanmanın hasta­ lan için de bir hastane gerekliliği ortaya çıktı. Bunun üzerine okulun yerine bir hastane ya­ pılması kararlaştırıldı. Okul da Heybeliada’da ki «Gemici Kışlası»na taşındı. Bu olay da eb- cetli bîr dizeyle saptandı. Bir yazıtla Heybell- ada’dakl yeni okula kondu. Anlatımı şöyledir: «Rütbetül İlmi ATel Rüteb-Abdülmecid bin Mahmud Han» (Bilimsel rütbe, rütbelerin en üstünüdür— Mahmut Han Oğlu Abdülmecit). Ebcetin dökümü yapılırsa H. 1266 (M. 1849) ta­ rihi çıkar. Burada bir noktaya dikkat gerek. Askersel rütbe dağıtan bir okul bilimsel rütbeyi en üstün tutmaktadır. Bu da bilime ne denli değer verdiğinin en açık göstergesidir. Deniz Harp Okulu’yla Deniz Lisesi o tarihten bu ya­ na hep Heybeliada’dadır. Yalnız H. Dünya Sa­ vaşı sırasında bir süre Mersin’e taşınmıştır. Okulların öğretim programlan 1928’den beri zaman zaman yenileştirilmiştir. Bugün ikisi de dünyadaki benzerlerinin altında değil kat kat üstündedir.

Her iki okuldan seçkin kişiler yetişmiştir. Halifeciliğini, saltanatçılığını beğenmediğim, ama Büyük Atatürk'ün yurdu kurtarma girişiminde Anadolu’ya ilk atılan üç adamdan biri olan Hü şeyin Rauf (Orbay) bu okullardan yetişmiştir.

Elimdeki kayıtlara göre 1898’de (H. 1315) sınıfı­ nın sekizincisi olarak «Güverte Mühendisi» Un­ vanıyla subay çıkmıştır. (Rauf Cibali). Bilindiği gibi Hüseyin Rauf (Orbay) Cumhuriyetin açık lanmasmdan as önce başvekillik de yapmış­ tır.

Şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Fahri Koru- türk de 1921’de Deniz Harp Okulu’ndan «Gü­

verte Mühendisi» Unvanıyla subay olarak do­ nanmaya katılmıştır. Smıf derecesi 29 öğrenci arasında «Üçiincü»dür. (Fahri Sâbit-Ayasofya).

Dünyaca tanınmış büyük Türk ozam Nâ­ zım Hikmet de öğreniminin büyük bir bölü­ münü bu okullarda yapmıştır.

İstanbul Teknik Üniversite’de yıllarca fi­ zik profesörlüğü yapan Salih Murat Uzdilek, klasik ressamlarımızdan Ali Sami Boyar, «Ey­ lül» romanı yazan Mehmet Rauf, tarihçi Ali Rıza Seyfi, Î.Ü. Toplumbilim profesörü Nuret­ tin Şazi Kösemihal’le yazı yerimiz sınırlı ol­ duğundan burada adlarını veremiyeceğim pek çok Türk çocuğu bu okullardan yetişip ülke­ mize yararlı olmuşlardır.

Ya şehitler? Çeşme, Navarin, Sinop, Sıvas- tapol, Ertuğrul faciası, 1896 Türk-Yunan savaşı, Balkan, Çanakkale, Kurtuluş Savaşlarından baş ka Atılay, Refah, Dumlupmar, Kıbns Banş Ha­ rekâtında canlarını verenler! Bunlara ulusça borçluyuz. Sözün kısası ker iki okul yurdumu

za fazlasıyla lâyık olmuştur.

Deniz Harp Okulu’yla Deniz Lisesi’nden ye tişenler, biliniz ki, Türkiye’nin çağdaşlaşma sü recinde üç kültür kurumu en önde gitmiştir. Kronolojiye göre bunlardan birincisi «Bahri­ ce», İkincisi «Tıbbiye» üçüncüsü «Harbiye»dir. Öteki okullar bunlar gibi yararlı olamamışlar­ dır. Bu bakımdan da övünmekte çok naklisi­ niz. Ama babamdan olsun öteki yakınlarım de niz subaylarından olsun çok iyi bilmekteyim ki, övünmek hiç birinizin aklından geçmez. Yaptığınız her yıl 18 kasım’da pırıl pırıl ünifor malı, tığ gibi, çelikten saflar durumundaki subay adayları içersinde, en yaşlı arkadaşınız 18911i İbrahim Aşkî’yi aranıza alıp sadece anı­ lan tazelemektir. Bu böylece hep yapılsın. Her yıl bir baklasını denize attığınız ünlü «Zincir» gibi sonsuzluğa dek uzansın. Ülkemizi Atatürk çü çizgiden uzaklaştmp bugünkü duruma ge­

tiren beş para etmez politikacılara baktıkça bizlerin siz gerçek vatanseverlere hayran kalma mamız elde değil.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak Adler, doğa karşısında zaten aciz kalan insanoğlunda gelişen bu olağan aşağılık duygusundansa onun insan kişiliğinin gelişmesindeki anlamına ve önemine

 Model Olma: Çocukta hangi davranışı görmek istiyorsak, o davranışın bir modelini çocuğa sunmalıyız....  Çocuk iyi

Mustafa Kemal Paşa’nın «Almancı» olduğunu iddia eden Loyd Corc’dan sonra söz alan İngiltere Dışişleri Bakanı, «Bir kâğıt parçasına birkaç kelime

Eğer bir karikatürü güzel olma­ mışsa, baştan savma yaptığı için değil, gücü ancak o kadara yet.. tiği için güzel

The fourth section investigates the spe- cific economic policy conditionality regime of the EU/IMF assistance programmes, questioning to what extent the values, norms and

14 Fil : 4 6 4 3T - 4Ö Oyuncak Kodu Aslan 4 Kaplan 8 Fil 14 Zürafa 6 Gergedan 25 1Ö 2Ö 1T 2T 3T 4T 5T 3Ö 4Ö 5Ö 6Ö Fil Buna göre; Ömer Taha’nın tabloda verilen

A m a çok sazlı bir topluluk ile tek sesli müzik yapmak çok seslilik an­ lamına gelmediği gibi, çeşitli saz gruplarına bir türkünün ayn ayrı cümlelerini

Aktif tüberkülozlu olguların serum 25(OH) vitamin D düzeylerinin iyileşmiş tüberküloz sekelli olgulara ve sağlıklı kontrol olgularına göre anlamlı derecede düşük