EVET/HAYIR
OKTAY A KRAL
A 4-4»
o.--Yazar, Yapıtının , , or
Bekçisi midir?..
“Bir yazara sormuşlar: ‘Siz Almanya'da işçilik yaptınız mı? As kerliğinizi er olarak yaptınız mı? Kahramanlarınızı bu kadar ya kından nasıl tanıyabildiniz?’... Bu soruları soran kişinin ya da kişilerin geri zekâlı olduğuna inanacağım geliyor. Yazarı ‘kadın’ olan bir kitap üzerinde böylesine saçma sorular sorulur mu? Ya zar da bunları ciddiye alıp uzun bir makale yazarak kendini, ya pıtını savunmaya kalkar mı? Güler geçer, o kişinin bir gün ol gunlaşıp yapıtını gereği gibi değerlendirmesini bekler. Ama sa yın yazarımız böyle yapmamış, romanının hangi aydınlanma anında oluştuğunu, kahramanının önce kadın olacak iken son-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL_________________
Baştarafı 2• Sayfada)
radan nasıl erkek olarak ortaya Çıktığını falan filan anlatmış. Bun lardan okura ne? Bir okur olarak bana ne? Ben romanı okurum, beğenirim, hoşlanırım, beni etkiler, ya da tam tersi olur, ister sem bir daha okurum ya da okumam. Bu iş, o romanla, okur olarak benim aramdadır. Yazarın ikide bir kitapla arama girme sini istemem. Yazdın bir kez, bırak o romanın yakasını arkadaş derim. Beğenmiş de olsam bu dış karışmalar kızdırır beni, ro manın değerini de azaltır. Yazar demek ki romanın kendini sa- vunamayacak kadar güçsüz olduğuna inanmış ki, dış karışma larla yapıtını desteklemeye kalkışıyor diye düşünürüm."
İşte Bayan Adalet Ağaoğlu’nun, —gazetemizde yayımlanan anılarından öğrendiğimize göre Bayan Fatma inayet’in— “gü lünçten de öte, şaşırtıcı” bulduğu yazım bu!.. Bayan Ağaoğ lu’nun ‘Milliyet Sanat’ dergisinde yazdığı bir makalede bir ro manından söz etmesine kızmam, nedenmiş!.. ’Cumhuriyet’ ga zetesinin yöneticileri hoşgörülü, geniş görüşlü arkadaşlardır. Öze leştiriye inanırlar. Bu gazetenin 16 yıllık bir köşe yazarına yine bu gazetede bir başka yazarın oldukça ağır biçimde sataşma sına bile seyirci kalırlar! Okurlarım bilir, eleştiriye açık bir insa nimdir. Eleştiri de özeleştiri de yararlıdır. Herkes yanlış yapar, yanılgıya düşer, bir başkası bunu belirtirse, kızmak değil, te şekkür etmek gerekir.
Ama Bayan Ağaoğlu’nun durumu öyle değil. Konuyu çarpı tıyor iyiden iyiye... ‘Cumhuriyet’ okurları yazarın yaşamöykü- sünden kesitleri okurken ‘Şu Oktay Akbal nerden karıştı Ba yan Adalet'in yaşamına; ne yaptı, ne yazdı ki, yazarı bunca öf kelendirdi, o kadar ki evden taşınırken karşısına ‘Cumhuriyet’ ekleri çıkar çıkmaz hemen bu olayı anımsadı, fırsat fırsattır di yerek — hem de ‘Cumhuriyet’te çıkacak— anılarına sokuştu- ruverdi? diye düşünmüş olabilirler. Bu yazıyı onlar için yayım lıyorum.
Yazımın başında ‘Yazar ile Yapıtı’ adlı bir denememin son bölümünü sundum size... Bu yazı daha sonra ‘Yaşayıp Görmek’ adlı kitabımda da çıktı. Bir küçük düzeltme ile!... Bayan Ağa oğlu’nun pek kızdığı 'bayan yazar'ı değiştirip yalnızca ‘yazar’ yaptım. Görüyorsunuz, eleştirilerden yararlanmasını biliyorum.; Kimseyi de öfkelendirmek istemiyorum!
Bir roman, bir öykü kitabı yayımlarsınız, o yapıt artık başka- larınındır; okurların yargısına açıktır. Yaşam boyu o yapıtın ar-i dından bir koruyucu, bir savunucu gibi gidemezsiniz artık... Durup dururken yazılar yazıp, eleştirilere karşı o romanı savun maya kalkmak epey garip olur. Dergilerden, gazetelerden ge lir sorarlar, şunu niye yazdın, şunda ne anlatmak istedin? An cak o zaman düşüncenizi açıklayabilirsiniz. Ama, bir okur mek-; tupla ya da sözle size saçmasapan bir soru sordu diye bir sa- / nat dergisinde hemen o romanı savunmaya girişmek, bence yanlış bir tutumdur. Bayan Ağaoğlu’nu kızdıran ‘Yazar ile Yapıtı’ adlı denememde belirtmek istediğim buydu.
Nedense bayan Ağaoğlu öfkelendi, gazeteye uzun mu uzun bir yanıt gönderdi, Bu sütunda üç-dört gün süreyle yayımla mak isteğindeydim, ama yönetici arkadaşlar doğru görmedi ler, ‘sanat bölümüne koyun, yayımlansın, ben de daha sonra gereken açıklamayı yaparım’ dedim, o da olmadı. Bayan Ağa oğlu büsbütün öfkelenmiş olmalı ki ‘Cumhuriyet’te o çok ilginç yaşamöyküsünü anlatırken, durup dururken bana sataştı! On altı yıllık ‘Cumhuriyet’ yazarını, ‘gülünçten de öte' ve ‘bulmaca’ diye suçladı! Duydum ki, daha başka şeyler de varmış. Kitap olarak yayımlanınca, uygun karşılığını veririm elbet.
O yazımın son bölümünü bir kez daha okurlarıma ve sayın ‘bayan’ yazarımıza sunmakta yarar var: “ Bırakın yapıtınızı baş kaları değerlendirsin. Sizin işiniz o kitabı yazmak, gerisine ka rışmamak.”
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ro s Arşivi