• Sonuç bulunamadı

Refik Fersan'dan bir hatıra

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Refik Fersan'dan bir hatıra"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kıymetli

Sanatkâr Refik Fersan'ın Ardından

Uç İnsandan Biri

Y A Z A N : H İK M E T MÜNİR EBCİOĞ LU

yılında Ankara Radyosuna girdiğim raman, sanatlarının ünü kadar davra­ nışlarının inceliği, güzel ve zarif görü­ nüşleriyle üç insan, beni derhal etkisi altına almıştı. Bunlardan biri o tarihte radyonun Mü­ zik yayınları şefi Mesut Cem il, öteki Fâhire Fersan, üçüncüsü Refik Fersan'dı.

Stüdyolara giden loş koridorlardan sessizce geçer­ ken, hemen herkesin ayaklarının ucuna basarak yürü­ düğü radyo içinde pek çok kişi arasında bu üç insan bir fısıltı gibi dolaşırdı.

Fısıltı demek doğrudur, çünkü bütün sanat güçleri­ ne, yeteneklerine rağmen yüksek sesle konuştuklarını hiç duymamıştım. T ü m b ir T ü rk eğitim ve inceliği içinde yetişmiş olan üçünün de karşısına gelindiği za­ man, size, kendi dünyalarının, açtıkları kapısından girerdiniz; gösterdikleri yoldan yürürdünüz ve güzel söyleyişlerinin tadına ancak böyle varabilirdiniz.

d u ... G itti ve sanıyorum ki, kontratlarının süresi olan iki yıl dolmadan geldi. Özlemişti yuvasını... Arkadaş­

la rın ı... Radyoyu... Radyonun da ona ihtiyacı yardı. Hele, yalnız Refik Fersan gibi sayılı birkaç kişinin bil­ diği Hamparsom notası denen şifrelerle yazılı birçok eserlerin dolu bulunduğu koleksiyon hâzinelerini konuş­ turmak için özellikle onu bekliyorlardı... Geldi, bu görevleri de yerine getirdi.

Tü rk müzik sanatına otuz makam dolaşan ünlü Rast « K â r » ı başta olmak üzere nice Mahur, Hicaz, Hüsey­ ni, Segâh, Acem kürdi, Saba, Hüzzam, Uşşak, Hisarbu­ selik şarkılar, b ir o kadar saz eserleri armağan eden Refik Fersan'ın alabildiğine söylenecek olan bu eserle­ rinden birkaçını mı istiyorsunuz? İşte hepinizin hatır­

layacağı Mahur şa rkısı:

Dün yine günümüz geçti beraber,

Yine de yanında kalasım geldi.

Bir Acemkürdi ş a rkı:

Rahmetli Refik Fersan, halim, selim, kimseyi incit­

mekten koflanmayan sahiden melek gibi bir insandı.

Rüzgâr uyumuş, ay dalıyor, her taraf ıssız...

Ölgün parlıyor, varsa henüz bir - iki yıldız.

Gel çıt bile yok, korkma benim bağçede yalnız.

Ey gözlerinin rengi kadar, kalbi güzel kız...

Bir tane Segâh:

Düştü enginlere bir ince hüzün

Soldu güller gibi sevdalı yüzün.

Ve en son, bu satırların yazarından, beste yapmak için pek dolgun bulunauğu b ir sırada istediği birkaç mısradan doğan Acemkürdi ş a rkı:

Son ışıktır dökülen bahtıma, son gül açıyor

Susmuş artık bu gönül bülbülü, gülden kaçıyor

Her diken bağrıma batmış gibi yer yer acıyor

Susmuş artık

...

Refik Fersan'ı Tan burî Cem il'in öğrencisi, diye anı­

yorlardı. Cem il, Mesut'un babası; Fâhire, Refik'in tey­ zesi kızı, aynı zamanda eşi idi. O kadar ucu ucuna bağlı bir üçgen...

Tan burî Cem il'in, sonradan Mesut'a bir kitap dol­ durtacak kadar bol, zengin anılarından en güzelleri Refik Fersan’da v a rd ı:

— B ir gün, diyord u; tanbura yeni başlamıştım, Cemil Bey bizdeydi. Yalı komşumuz. Sultan Ham it'in kuyumcubaşısı Harunaçi, Paris'te evlendiği genç ve pek dilber Fransız kızı ile bize gelmişti. Son derece güzel piyano çalıyordu bu k ız ... Çaldı, alkışlandı. Alkışlar arasında Cemil Beyin, kadehinden gizlice bir yudum içtiğini gördüm. Sıra ona gelmiş, bütün gözler kendi­ sine çevrilmişti. Tanburu eline aldı. Öyle b ir çalış çaldı ki, bitirdiği zaman Madamın yerinden k a lk ıp :

— Mais, c'est un grand artiste I

diye haykırdığını ve kocasının kendisine düğün hedi­ yesi olarak verdiği b ir yakut yüzüğü parmağından çı­ karıp :

— Mösyö, bu ancak size yaraşır. Sizin olsun, diye Tanburi Cemil Beye uzattığım gördüm.

Refik Fersan çok iyi Fransızca bilirdi. Galatasaray' da okuduktan sonra M ısır ve İsviçre'de uzun zaman kalışı, ona yabancı dilde cerbeze kazandırmıştı. Radyo­ ya konser vermek üzere gelen yabancı şöhretler, onun­ la karşılaştıkları zaman görünüşündeki özel inceliğe ayrıca ilgi çeken güzel anlatımına bakakalırdı. C ise alçak gönüllülüğünü hiç yitirmemişti. Yaşayışı ki, birçok başarılarla dolup taşmıştı; kendisine söylenen­ den başkasını duymamış, gereğinden çoğunu söyleme­ mişti. Henüz 24 yaşındayken «D arülelhan» denilen o zamanki İstanbul Konservatuvarına tanbur öğretmeni olmuştu. 26 yaşında Saray Mızıkasına girmiş, sonra bu birliğin Cumhurbaşkanlığına geçmesi üzerine Anka­ ra'ya gitmiş, bir süre sonra da ayrılıp radyoların m ik­ rofonu arkasına saklanmıştı. Radyo gerçekten onun ve sayın eşi Fâhire Fersan için alçak gönüllü kişiliklerini her türlü gösterişten uzak tutan, saklayan bir sanat barınağı olmuştur. Ve her zaman b ir stüdyo sessizliği içinde yaşamışlardır.

Refik Fersan, bu sessizlik düzenini bozmamaya çok önem verirdi. 1948 yılında kendisini Suriye'ye çağır­ mışlardı. Eşi ile birlikte Şam Konservatuvarına uzman müşavir olarak gideceklerdi. Nasıl heyecanlanmıştı bil­ seniz... Hem m üzik sanatımızı eski görkemi ile o böl­ gelerde egemen kılmak istiyor, hem de «Acaba uyuşa­ cak m ıyım çevresiyle... Sıcağı ile ... İnsanları ile ... Radyoda hayatım çok iyi geçiyordu» diye kaygılanıyor­

T ~ ) EFİK Fersan, musikisi ile Şarklı, yaşayışı ile

m I \ . Batılı idi. Saray çocuğu ve İstanbul Efendisi tarafı daima ağır basardı. Onun için musi­ kisinden evvel kişiliği üzerinde çok durulacaktır sanırım.

O tuz seneye yaklaşan dostluk ve kapı yoldaş­ lığı boyunca bende kalan çeşitli anıları içinden birini seçip, daha toprağı soğumadan yazmak, hem acı, hem de zor.

1952 yılının galiba eylül ayı idi. Değerli ve sevgili eşi Fâhire Fersan'la birlikte Radyoevi'ndeki odama, mûtatları dışı sabahın erken saatinde gel­ diler. Mühim b ir işleri olduğunu hemen anladım. L>> Derhal:

— E m rin iz i... dedim.

O , her zamanki bozulmaz ve eksilmez nezake­ tine biraz da mahcubiyet katarak:

— Kuzum, dedi. Senden bayağı bir güfte isti­ yorum. Bayağı bir meyhane güftesi... Şiir de-#> ğerine filân bakmayacaksın, anlıyorsun ya ba­ yağı b ir şey olacak. Bir film şarkısı yapacağım, çok acele lâzım, hemen istiyorlar.

Güldüm . Birer kahve söyledim, bloknotu önü- me çektim. Onlar kahvelerini yudumlarken ben de şu dörtlüğü karaladım :

Herkes gitti yalnız kaldım meyhanede

Göz yaşlarımı içtim son peymânede

Bu kalp durdu dün gece bir viranhanede

Herkes gitti yalnız kaldım meyhanede...

m

Aradan bir yıl geçti. Refik Fersan'ın bestele­ diği bu şarkı filmlerde okundu. Plâklara ayrı ayrı üç sanatkâr tarafından dolduruldu, gazinolarda, bahçelerde, sokaklarda söylenmeye başladı.

Fakat şarkının yaygınlığı arttıkça Refik Fer- san'ın da üzüntüsü arttı.

Bir gün bana:

— Sana böyle bayağı b ir güfte yazdırdığım için çok üzülüyor ve şarkıyı her duydukça mahcup oluyorum, dedi.

Gülerek, fütursuzca cevap v e rd im :

— Hiç üzülmeyin, bana belki en bayağı dört­ lüklerimden birini yazdırdınız, fakat şimdiye ka­ dar çıkan dört şiir kitabımın bana temin ettiği paranın tam iki mislini kazandırdınız.

Durdu ve üzgün dudaklarından iki kelime dö­ küldü :

— A h ... Sanat ve Para...

REFİK

FERSAN’DAN

BİR HÂTIRA

YAZAN BAK İ SÜHA EDİBOĞLU

K arıkoca sanatçılar Refik Fersan ve Fâhire Fersan sazları ile. ...

-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gama ›fl›n patlamalar›yla ilgili olarak yayg›n kabul gören model, Günefl’ten çok daha kütleli bir y›ld›z›n merkezinin çökerek, kutuplar›ndan parçac›k ve

Bey­ ru t’un Hıristiyan kesiminde Lübnan Ermenilerinin ezici ço­ ğunluğunun yaşadığı semt.. Aynı gece Lübnan'ın en nü­ fuzlu gazetesi An

Kaya Bcy’den sonra konuyu baş­ ka yetkililerle de konuşmaya başladım. Bir süre sonra gördüm ki, topladığım malzeme bir yazı dizisine sığmayacak kadar fazla

Son y›llarda, köpük kataloglar›na görece yeni gir- mifl olan metal köpükler, gelece¤i par- lak uygulama alanlar› belirlendikçe, dikkatleri üzerine

T he results o f this study show ed that natural and cheap Jania Rubens - Saccharomyces Cerevisiae - Silica gel com posite biosorbent can be successfully u sed for thorium

Halide Edibin İngiliz edebiyatı tarihinde görülen ve bizim için ruh olacak nokta, mazinin yuğurul masıdır, bizim edebiyatımız kapı­ sı açılmadık bir

esası ve İngiltere nüfuzuna tâbi bir Filistin hükümeti hıristiya- niyesinin teşkili ve bu suretle Mısır ve Süveyş ve Bahı-iahme- rin ilelebet teinini ve