Bir Kitabın Düşündürdükleri
Edebiyatım ız
Kapısı açılmadık haz...- -iir
Halide Edibin son günlerde çı lan, İngiliz edebiyatı tarihi, İngiliz :e bilmiyen karileri de derinden ılâkadar edecek bir eserdir. Onu ıkurken hep kendi edebiyatımızı düşündüm. Kafamda birçok meşe eler belirdi. Bizim edebiyatımız üzerinde de, böyle içten, her şah siyetin ruhunu meydana çıkaran ve bizi kaynağa gitmiye sevkede- cek bir tetkike ne kadar ihtiyacı- haız var.
Bilmediğimiz için, inkâr ediyo ruz. Bazı kimseler «Kütüphanele rimiz tam takır» diye bağırıyorlar. Filhakika edebiyat tetkiklerimiz, eskisine nazaran kat kat ilerdedir. Fakat bunların en iyisi âlimane ve dışa ehemmiyet veriyor. Diğer kıs mı ise, boş lâflarla doludur.
Biz, kıymetler keyfeden ve y e niden tesis eden bir edebiyat tari hine muhtacız. Bu, malûmattan zi yade, güzellik duygusu istiyen bir iştir. Asıl benliğimizi tanıyış y o luna, bu hassa ile girebileceğiz. Yahya Kemalin divan edebiyatım, Bürhan Ümidin Yunus Emreyi, Sa bahaddin Eyüpoğlunun halk bil mecelerini görüş tarzını düşünü yorum. Daha benliğimizin birçok tarafları karanlıklar içinde.
Türk milletinin uzun bir tarihi var, her devri beşeriyetin bir ha yat safhasına tekabül ediyor; step hayatı, kahramanlık, Budizm, Ma- niheizm, İslâmlık, bu vasıta ile eski Yunan kültünle temas, Sâsânî kültürile temas, halk arasında ya- şıyan cereyanlar, yüksek tabaka nın hayatı, derebeylik, Avrupa te sirleri ilâh. ilâh.
Dünya kültürünü yapan kuv * vetler, doğrudan doğruya veya bil vasıta bizim hayatımıza karışmış - tır, bunun için dünya kültürünün her bir unsuru bizzat bizim haya tımızı aydınlatacak elzem bir şey dir. Kendi hayatımızı dünya kül türü çerçevesinde görmemiz ve kendi kültürümüzde insana ait ha kikat ve güzellikleri seçmemiz lâ zım. «Uygurlar Budistti» deyip geçmek bir şey öğretmez. Bu ma lûmatla ne Uygurları, ne Budizmi öğrenebiliriz. Tedrisatta, kültür i- çin, her şey bir vesile olmalıdır. V e Türk tarihi kadar, dünya kül - türünü öğrenmiye lüzum gösteren ve vesile veren bir tarih yoktur. Oldukça geniş bir Uygur edebiyatı var; bunun çoğu ister tercüme ol sun; esas bizim kültürümüze giren şevdedir. Zaten dünya fikirlerinin çoğu mütercimi belli olmıyan fikir lerden ibaret değil midir?
Bizim harikulade bir kahraman lık edebiyatımız var, bizim daha tasdik olunmamış harikulâde bir evliya edebiyatımız var. Bunlar ; da, insan, tabiat, cemiyet
c^nlı yaşamaktadırlar. Fatihin yü züne karşı, tethiş ve zulmünü hay. kıran ve ölümü göze alan üç veli nin hayatını kimbilir? Sultan Be- vazıdm kızını kaçıran Veliyullah Emir Sultanın harikalı macerasın - dan kaç kişi haberdardır? Genç
Bn. Halide Edip
mısramı
görmüyor.-Halide Edibin İngiliz edebiyatı tarihinde görülen ve bizim için ruh olacak nokta, mazinin yuğurul masıdır, bizim edebiyatımız kapı sı açılmadık bir hazinedir. Onu ilk açan ve yol gösteren Yahya Ke mal oldu. Bu cereyan, bugünkü e- debiyatın pek satıhta olan kökle rini asıl ancak aşılayacak, onu kendi toprağımızın derinliğinden gelen usarelerle besliyecekti. Ni -
çin, bu hakikat, yıllardanberi, her
kesin ağzında dolaştığı halde, tat bik edilmiyor veya edilemiyor? Bu sualin cevabını ne Halide te dibin kitabında, ne başka bir yer- de bulabildim.
Mehmet Kaplan
Halk Şiirlerinde
Vatan Duygusu
4
—
Yazan
; »fişti ŞARDAĞ
Muharrir, bu son yazısile halk' Bir büyük Plevne kal- amanı
şiirinin kinden, hücumdan, kötü düşününüz ki, edebiyat tannımiz, tefahurden uzak; orijinal ve asil bu kahramanın büyüklüğüne hiç bir ruhun ifadesi olduğunu izah bir mısraile hayran olmamıştır. V e etmektedir: ya onun ölümüne mersiye okuma.
Padişahlar d ev ri. Zaferlerin mıştır. Fakat halk bir şairinin ağ- birbirlerini takip ettiği, fakat felâ- zile sızlar:
ketlere de ölçü olmıyan devir.. Tek insan arzusunun putlaştırıldı- ğı asırlar.. Git gide sükuta başlı - yan, düşen kırılan imparatorluğun haysiyeti. Halk şairi bazan bu vatan üstünde geçen hâdiseleri ne yaman tesbit eder. Şair mağiûbi- yetli muharebe yıllarına şahit ol- .
muştur. Kimbilir hangi korkak ve- * * * her flrsatta bu vatanla olan canlı ya mütecennin hükümdar saray,- alâkasını »bat etmiştir. Bütün bir
na kapanmış, hâdiselere karşı göz leri kör, pineklemededir. İlk fırsat ta halk şiiri vatandan kopan ülke, lerle hükümdar arasındaki alâka sızlığı hicveder:
«N e çeker kolların ser had ilinde Bilinmez Hünkârım görülmeyince
«Istanbuidan tel vuruldu Yedi bin çadır kuruldu Gelin asker ağlıyabm Osman Paşamız vuruldu»
Vatanın, hayatla alâkasını kes miş, hareketsiz bir köyünde, bir nevi gayri İçtimaî hale getirilen
Bunca memleketin kâfir elinde Baldı, inanmadın ayrılmayınca»
Osmanın padişaha söylediği «Bağ «Gaziler başına takıp çelengi
da t atlarımızın ayakları altında - ^ rardj Nemseyi, Macar, Frenk'i
dır» sözü Napolyonun vecizeleri- ne değmez mi? Daha tedvin edil memiş, çok geniş, Dantenin cehen
Osmanlı tarihini, hattâ Türk tari hini asırlarca bir beşik gibi sallı- yan Tuna nehri için edebiyat tari himizin hangi köşesinde yanık bir sayfa gösterebiliriz.
Fakat halk şairi, vatandan bah setmek niyeti yokmuş gibi müte- vazi bir eda ile Tuna nehrinin şii rini söyler. Halbuki bu şür, cenk tarihimizin büyük bir safhasıdır.
«Misali cennettir ev\ el baharı
Açılır kırmızı gülü Tunanm Öter bülbülleri leylu neharı Eser badı saba yeli Tunanm» «Hiç kimseler bilmez kandedir başı Tazelenip akar yekindir cuşu Eksik değil yalısının savaşı Leş ile doludur gölü Tunanm»
*
.'.laman dağından biri geçmiştir Engerus elinden yollar açmıştır
A n a la r ağlatmış kanlar içmiştir Söylenıiye yoktur dili Tunanm»
(öksüz Dede)
Sosyal imkânsızlığın, bir teza-seler yeni sene bütçe tekliflerini 1ar içinde o, ne kadar ehemmiyet, hürii de halk şiirinin, «V atan» ke- ve yeni isteklerini İstanbul Maa- ¡»ızleştırır. Her temiz duyguyu, na. Hme ve mânasını, mahallilik, mev rif müdürlüğü vasıtasile Maarif 8'} basit bir şey söylüyormuş gibi ziî yerler, doğduğu memleket mâ- Vekâietine bildirmeye başlamış- dade ed ®r’ « V atan» da, halk şu- naslna kullam5,d,r. Meselâ şair: lardır. Bu tekliflerde, bir kaç or- rınln- daha başka münasebetlerle « £ lâ gözlerini sevdiğim dilber, tamektebin lise haline getirilmesi, temas ettiği veya bümedıgı, esası- yurtlarlmz çajnr çmar, pınar mı» talebeye fizik ve kimya derslerin. n> kavramadığı bir mevzu gibi go- deken yurt kelimesile ihtimal şev de fazla tatbikat yaptırabilmek i- runebılır. Fakat bu mevzuun içe- gi]isinin yaşadığı şehri, hattâ
kö-Neylesin kulların edemez cengi Hal hatırları sorulmayınca»
(Aşık Haşan)
Bir dostum bana bir gün gül- neminden korkunç ve bir taraftan möştü: «Halk şiirinde, vatan duy- cennetler cenneti bir mitolojimiz gUSUndan daha mütebariz mezi - var. Bugün, garpten, Hugonun si- yetler ve vasıflar arasana»
yah atlarını türkçeye çeviren şair, Halk şiiri. Kinden, hücumdan, Karacaöğlamn aynı mevzuda (Ö - kötü tefahürden uzak, sahte teva. lüm) : kara deve kapımıza çökün- zua yanaşmamış olan bu âlem, her ce neden bahsetmişse sessiz,
gösteriş-...*" —~ siz, belli etmeden anlatmış değil
Ortamektep ve Liselerin Bütçesi midir? Büyük ve orijinal teşbihie-
İstanbuldaki ortamektep ve li- rini zayıf ve hatalı kompozisyon.
çin aletler alınması istenmektedir.
rünebilir. Fakat bu mevzuun içe
risinde şair neler duyurmamıştır? y - ve mahalleyi kasteder. Bir yer- Şikâyetlerini, izharına set çekil- Q eğer:
miş zavallı ıztıraplannı anlatacak ^ ^ vata„ denU yar derd, koskoca vatanda kimse bulamayıp
dağlara, yaylalara ve derelere inli demişse «V atan» dan kasdi,
do-Yatı Mektepleri Genişletiliyor
İstanbul Maarif müdüriyetine — --- --
---tâbi üçü köy, üçü de ş* hir yatı ol- | yen, köyünün, sevgili köyünün bü ğup büyüdüğü memleketidir. V e . mak üzere altı yatı mektebinin ! tün dekorasyonunu mısralarında ya zihni, uzun bir ayrılışın sonun- ıııual'im ve talebe ka.irosu geniş- [ aksettiren, harp felâketlerinin se- da yurduna, yani bütün gençbgi- îetiiecektir. Bu mekteplerde ha- heplerini bir iki kelime içinde ba- ni içinde geçirdiği memlekete dön len İstanbul Vilâyeti hesabına zan ne sihirli bir eda ile anlatıve- müştür. Gördüğü manzarayı a- yüz otuz fakir talebe okutulmak- ren şair vatan topraklarının yalnız cı acı anlatır:
.sair Parasız okuyan talebe mik- güzelliklerini değil, bu yurt insan.
tarı önümüzdeki sene iki y.ize çı- I larınm çeşitli nasibini de çizmiş «Vardım ki, yurdumdan ayak götür- l.u: nacaktır. |değil raidir? I
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı Lamlar şikest olmuş, meyler dökül
müş Sâkiler meclisten çekmiş ayağı»
Nakil vasıtalarından mahrum köy.. Bugün bir saatte gidilen yer leri bir günde katedebilen insan ların devri.. Sair elbette «V atan» deyince helâllaşarak ayrıldığı bir daha döneceği şüpheli olan yerleri de hatırlıyacaktır. Halk şiirinin büyük gurbet şikâyetleri ve gur1 et edebiyatı hep bu zaruretlerin neti cesi değil midir?
Halk şiirinin vatanî, çeşitli şart lara dayanarak çeşitli anlaşıla gelmiştir. Fakat o, bu anlayışların her birini, içtimai hayatın akışına bel bağlıyarak güzel, temiz ve sa mimî mısralar içinde ifade et miştir.