• Sonuç bulunamadı

Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Felâh-ı Vatan grubu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Felâh-ı Vatan grubu"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SON

N OSM

FE

TRAK

SOSYAL

TAR

YÜK

MANLI

ELÂH

T

PRO

T.C

KYA ÜNİ

L BİLİMLE

RİH ANAB

KSEK LİS

I MEB

H-I VAT

AHMET

TEZ DAN

OF. DR. İL

EDİRNE

C.

İVERSİTE

ER ENST

BİLİM DA

SANS TEZ

BUSAN

TAN G

UÇAR

IŞMANI

LKER AL

E 2011

ESİ

TİTÜSÜ

ALI

N MEC

GRUBU

LP

CLİSİ V

U

VE

(2)
(3)
(4)

Tezin Adı: Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Felâh-ı Vatan Grubu Hazırlayan: Ahmet UÇAR

ÖZET

Bu tez çalışmasında Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Felâh-ı Vatan grubu-nun çalışmaları incelenmiştir. Felâh-ı Vatan grubugrubu-nun kuruluşu, gruba dahil olan milletvekilleri, tüzüğü, hazırladıkları Misâk-ı Millî ilkeleri ve dönemin siyasetine et-kileri araştırılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı ile birlikte millet egemenliğine dayalı yeni bir devletin temelleri atılmaya başlandı. Hazırlanan genelgeler ve kongre-lerle milli istekler dile getirildi. Yapılan baskılar sonucu önce kabinenin değişmesi sağlanmış, ardından da Meclis’in açılması gerçekleştirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa mecliste Müdafaa-i Hukuk grubu kurulmasını istemiş. Fakat milletvekilleri Felâh-ı Vatan isimli bir grup oluşturmuşlardır. Son Osmanlı Meclisi istenilen görevleri tam olarak yerine getirmese de aldığı Misâk-ı Milli kararları ile Kurtuluş Savaşını meşrulaştırmıştır. Misâk-ı Milli’nin kabulünü gerçekleştiren milletvekilleri İstanbul‘un işgali sonucu dağılmışlar, bir kısmı Malta’ya sürgüne gönderilmiş bir kısmı da Ankara’ya giderek yeni mecliste çalışmışlardır.

Anahtar kelimeler: Son Osmanlı Mebusan Meclisi, Felâh-ı Vatan, Misâk-ı Millî.

(5)

Name of the Thesis: The last Ottoman Deputies Assembly and Felâh-ı Vatan Prepared by: Ahmet UÇAR

ABSTRACT

On this thesis , it has been examined the Works of the last Ottoman Depu-ties Assembly and Felâh-ı Vatan.

At the same time it has been investigated. that the establishment of Felâh-ı Vatan group , deputies in the group, its statutes , prepared by National Pact principles and effects on politics of the period.

After Mustafa Kemal had landed in ıt was begun the foundation of a new state based on the sovere ignty of the nation . National wishes were expressed by prepared circlas and national congresses

As a result of the pressures made . firstly , the change of the cabinet had been provided.After that .the opening of parliament was more.

Mustafa Kemal wanted the establishment of legal defense group in the par-liament but members of the parpar-liament formed a group called Felah-ı homeland.

Although the last Ottoman parliament didn’t fully meet the required tasks , with decisions taken of National Pac had made the National Liberation legal.

The members of parliament that performed the acceptance of National Pact . after the invasion of İstanbul , were scattered .Some of them were exiled to Malta , some tried to go to Ankara and worked in new parliament .

Key words: The Last Ottoman Deputies Assembly, Felâh-ı Vatan, National Pact.

(6)

ÖNSÖZ

Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Felâh-ı Vatan Grubu adlı çalışmamda meclisin nasıl bir ortamda faaliyet gösterdiği, Felâh-ı Vatan Grubu’nun kuruluşu ve çalışmalarını ele aldım. Grubun oluşturulmasında çekilen güçlükleri, grup tüzüğü ile birlikte hazırlanan Misâk-ı Millî kararları ve etkileri üzerinde durdum. Araştırmalarımda çok umutlu olduğum Osmanlı Arşivinde yeterli belge bulamadım. Çalışmalarımda o dönem mecliste bulunmuş olan kişilerin hatıralarından, Meclis Zabıt Cerideleri’nden ve dönemin gazetelerinden faydalandım. Çalışmamda referans olarak Nutuk’ta verilen bilgilerden yola çıktım.

Giriş bölümünde Mondros Mütarekesinden başlayarak Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışını, birinci bölümde yapılan çalışmaları, Meclis’in açılmasına yönelik kongre çalışmalarını ve alınan kararları ele aldım. İkinci bölümde ise Meclis’in açılışı ve Felâh-ı Vatan Grubunun faaliyetlerini inceledim.

Tez çalışmamda konu seçiminden itibaren bana destek olan danışman ho-cam Sayın Prof.Dr İlker Alp’e teşekkür ediyorum.Ayrıca çalışmalarımda çok değerli yardımlarını gördüğüm Osmanlı Arşivi Personeline, İSAM Kütüphanesi Persone-line,Taksim Atatürk Kütüphanesi Personeline de çok teşekkür ediyorum.

(7)

İÇİNDEKİLER Özet ... I Abstract ... II Önsöz ... III İçindekiler ... IV Kısaltmalar ... VI Giriş ... 1 I.BÖLÜM MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN SAMSUN’A GİDİŞİNDEN OSMANLI MECLİS-İ MEBUSANI’NIN AÇILMASINA KADAR GELİŞEN OLAYLAR A. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı ve Faaliyetleri ... 6

1.Amasya Görüşmeleri ... 16

2.Seçimler ... 23

3. Heyet-i Temsiliye Merkezinin Ankara’ya Taşınması ... 25

II. BÖLÜM

SON OSMANLI MECLİS-İ MEBUSANI VE FAALİYETLERİ

A. Meclisin açılışı ... 28

1.Meclis Başkanlığı Seçimi ... 34

B. Felâh-ı Vatan Grubu ve faaliyetleri ... 37

1. Felâh-ı Vatan Grubunun Kuruluşu ... 37

(8)

b. Mustafa Kemal Paşa’nın Felâh-ı Vatan Grubu

ile İlgili Değerlendirmeleri ... 52

2. Hükümete Güvenoyu Verilmesi ... 55

3. Misâk-ı Millî ... 57

a. Misâk-ı Millî’nin Hazırlanışı ... 57

b. Misâk-ı Millî’nin İlânı ... 63

III. BÖLÜM İSTANBUL’UN İŞGALİ VE MECLİS-İ MEBUSAN’IN DAĞILMASI A.İstanbul’un işgali öncesi durum ... 67

1.Kabine Değişikliği ... 68

2.Meclis Başkanı Seçimi ... 73

3. İstanbul’un İşgali ... 74

4.Meclis-i Mebusan’ın Dağılması ... 80

SONUÇ

... 84

KAYNAKÇA ... 87

(9)

KISALTMALAR

BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

C. Cilt

DUİT Dosya Usulü İradeler Tasnifi

MMZC Meclis-i Mebusan Zabıt Cerideleri

(10)

GİRİŞ

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı başladığında Trablusgarb ve Balkan Savaşlarından daha yeni çıkmış, bu savaşlarda alınan yenilgiler sonucu da büyük top-raklar kaybetmişti. Bir taraftan ordularını düzenlemeye çalışırken diğer taraftan itti-fak arayışlarına başlamıştı. Fransa ve İngiltere ile görüşmeler yapılmış, itti-fakat Rus-ya’nın karşı çıkması üzerine olumlu bir netice alınamamıştı. Bu durumda siyasi yal-nızlıktan kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti, Rus tehlikesine karşı Almanya ile ya-kınlaşmaya başladı ve bir ittifak anlaşması imzaladı.

Birinci Dünya Savaşında Osmanlı orduları başta Kafkas, Kanal, Çanakkale, Filistin ve Irak cepheleri olmak üzere çeşitli cephelerde kahramanca savaştılar. İkti-darda bulunan İttihat ve Terakki Partisi’nin politikaları sonucu büyük ümitlerle giri-len bu savaşın sonucunu değiştiremediler. 1918 yılı sonlarına doğru ABD’nin savaşa katılması ve İtilaf Devletleri yanında yer alması savaşın seyrini değiştirmiş ve Mütte-fik devletleri için yenilgi dönemi başlamıştı.

29 Eylül’de Bulgaristan’ın mütareke imzalayarak savaştan ayrılması sonucu Almanya ve Avusturya ile kara bağlantısı kesilen Osmanlı Devleti, İngiliz ve Fran-sızların Trakya üzerinden İstanbul’a saldırı hazırlıklarına girişmeleri üzerine ateşkes istemek zorunda kaldı. Gelişen olaylar karşısında durumun umutsuzluğunu gören İt-tihat ve Terakki Partisi kabine’den ayrıldı ve Sadrazam Talat Paşa istifa etti. Padişah yeni kabine’yi kurma görevini Ahmet Tevfik Paşa’ya vermiş, onun başaramaması üzerine 14 Ekim’de Ahmet İzzet Paşa yeni Kabine’yi kurmuştu.

Ahmet İzzet Paşa barışı sağlamak için çalışmalara başlamış ve Hariciye Na-zırı vekili Nabi Bey’e İtilaf kuvvetlerinle görüşme yetkisi vermiştir. Ahmet İzzet Pa-şa barışı sağlama konusunda Mebusan Meclisi’nin de onayını alarak ABD Başkanı

(11)

Wilson’un Prensiplerine dayanan bir mütarekeyi kabul etmişti. Barış görüşmeleri için çeşitli teşebbüslerde bulunulmuş nihayetinde Kütülamare’de esir edilmiş olan İngiliz Generali Charles Townshend aracılığı ile mütareke için başvuruda bulunul-muştu1.

Mütareke görüşmeleri İngiliz ve Osmanlı temsilcileri arasında 27 Ekim 1918’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda, İngiliz savaş gemisi Agamemnon’da başladı. Görüşmelerde Osmanlı heyetini Hüseyin Rauf (Orbay) Bey başkanlığında, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Reşat Hikmet Bey, askeri danışman Kurmay Yarbay Sadullah ve sekreter Ali Fuat (Türkgeldi) Bey temsil etti. İngiliz he-yeti ise Doğu Akdeniz Filosu Başkomutanı Koramiral Sir Arthur Gough Calthorpe başkanlığında üç donanma komutanından oluşmuştu. Görüşmeler sonucu mütareke 30 Ekim gecesi imzalanmış ve ertesi günü öğleyin yürürlüğe girmiştir2. Mondros Mütarekesi 25 maddeden oluşuyor ve aslında ülkenin işgalini hedefleyen bir plân içeriyordu. Yedinci maddesi, İtilâf Devletleri’ne Osmanlı İmparatorluğunun herhangi bir bölgesini, güvenliklerini tehdit edecek bir durum nedeni ile işgal hakkını tanıyor-du. Yirmi dördüncü madde de altı vilayet adı verilen yerlerde kargaşalık çıktığı tak-dirde İtilâf Devletleri, buraları da işgal edeceklerdi3. Ateşkesin İngilizce metninde, bu altı vilayet için Ermeni vilayeti olarak bahsediliyordu.

Yıllarca süren savaşlarda yorgun düşen Osmanlı Devleti perişan olmuş as-keri gücü tükenmiş ekonomik kaynakları azalmış bir durumda bulunuyordu. Osmanlı halkı bu savaşlardan bıkmış moral olarak çökmüş ve birçok insan kaybına uğramıştı. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi Osmanlı Devletini fiilen sona erdi-ren bir mütareke oldu. Mütarekenin ilk günlerinden itibaerdi-ren savaştan bıkmış olan Osmanlı Devleti’nin her kademesinde barışın geleceği beklentisi hâkimdi. Mütareke-nin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra ise beklentilerin boşuna olduğu anlaşıldı.

1 Charles V.F. Townshend, Irak Seferi ve Esaret, (Sadeleştiren: Recep Ahıshalı) İstanbul 2007, s.

643-659.

2 Salahi R.Sonyel, Mustafa Kemal (Atatürk ) ve Kurtuluş Savaşı, Ankara 2008, s. 13.

3 Seha L. Meray, Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküş Belgeleri (Mondros Bırakışması,

(12)

Mondros Mütarekesi’nin yedinci maddesi gereğince İtilaf Devletleri kendi güvenliklerinin tehlikeye düştüğü bahanesiyle Osmanlı topraklarını işgale başladı. Mondros da bilinçli olarak bir anlaşma sınırı belirlemeyen İngilizler bundan faydala-narak önce Musul’u ardından da İskenderun’u işgal ettiler. İşgal süresince Fransızlar Adana’ya, İngilizler Urfa, Antep ve Maraş’a, İtalyanlar Antalya ve Konya bölgesine asker çıkardılar. Yunanlılar ise İtilaf Devletleri’nin isteği ile İzmir’e girdiler. Devle-tin başında bulunan sorumlu kişiler başta Padişah ve Sadrazam olmak üzere olup bi-tenler karşısında bir şeyler yapmaktan aciz durumda idiler ve işgalleri protestodan başka bir şey yapamadılar. Zaten İtilaf Devletleri İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan donanmalarını 13 Kasım 1918’de İstanbul’a göndererek hükü-meti kontrol altına almış durumdaydılar. Savaşlardan bunalmış ülke halkı içten içe işgal güçlerine karşı kin besliyor, İstanbul’da azınlıkların yaptığı sevinç gösterileri ruhlarını derinden yaralıyordu. Azınlıkların oluşturduğu cemiyetler ülkenin her tara-fında harekete geçerek Türk halkına karşı saldırıları organize ediyorlardı. İstanbul Hükümeti işgal kuvvetleri ile uyum içinde gözükerek yapılacak barış antlaşmasına umut bağlamıştı. Hükümetten beklentilerini yitiren Türk halkı ise kendi bölgelerinde belirli fikirler etrafında toplanarak yöresel direniş cemiyetleri oluşturdular.

Mondros Mütarekesinin imzalandığı sırada Yıldırım Orduları Grup Kuman-danı olarak Adana’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, harbin bittiğini ve mütareke im-zalandığını, Sadrazam ve Başkumandanlık Genelkurmay Başkanı İzzet Paşa’nın 31 Ekim 1918 tarihli telgrafı ile öğrendi4. Mustafa Kemal Paşa mütarekeyi kayıtsız şart-sız bir teslimden de daha kötü bir şey olarak görüyordu. Şimdi kendine düşen görev, mütareke şartlarına karşı yılmadan mücadele etmekti5. Adana’da şehrin ileri gelenleri ile yaptığı görüşmelerde işgal kuvvetlerine karşı koymak için hazırlık yapılmasını is-tedi6.

Mustafa Kemal Paşa, işgal kuvvetlerinin çıkardığı meselelerle uğraşırken 7 Kasım 1918’de kendisine Yıldırım Ordular Grubu Kumandanlığının lağvedildiği ve

4 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal1881-1919, İstanbul 1998, s. 303. 5 Lord Kınross, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul 1994, s.166.

(13)

Harbiye Nezareti emrine alındığı bildirildi. İzzet Paşa’dan İstanbul’da bulunmasının uygun olacağını bildiren bir telgraf alan Mustafa Kemal Paşa trenle İstanbul’a hare-ket etti ve 13 Kasım 1918’de İstanbul’a ulaştı. Onun bu gelişi bir tesadüf olarak İngi-liz donanmasıyla aynı zamana rastlamıştı. Bu görünüm karşısında Mustafa Kemal Paşa “Gelirler, ve bir gün, geldikleri gibi giderler” diyerek daha ilk günden mücade-le azmini belirtmişti7. Bu arada işgaller karşısında bunalıma giren hükümet de huzur-suzluklar ve endişeler artmış, Sadrazam İzzet Paşa görevden ayrılmış ve yerine Tev-fik Paşa atanmıştı. İstanbul’da kaldığı dört beş aylık bir süre içinde Padişah ve Mec-lis-i Mebusan üyeleri ile görüşen Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan ülkenin kurtulma ümidi olmadığını görmüştü. Arkadaşları ile yaptığı görüşmelerde vatanın işgallerden kurtulması için millî bir teşkilat kurulması ve Millî Mücadele programı hazırlıkları ile uğraşmıştı. Türkiye’de genel görünüm böyle iken, 1919 yılının Nisan ayında İngi-lizler Samsun ve yöresinde Türkler’in Rumlara saldırdığı bahanesi ile hükümete bir nota vererek asayişin sağlanmasını, aksi takdirde bölgenin işgal edileceğini açıkladı-lar. İngilizler Karadeniz’de asayişin bozulduğu gerekçesiyle Samsun’a küçük bir bir-lik çıkarmışlardı. Hükümete verdikleri raporda ise Türk saldırılarının önlenemediği takdirde duruma el konulacağı belirtiliyordu. Telâşa kapılan Osmanlı Hükümeti ola-bilecek bir işgali önlemek ve İngilizlerle arayı açmamak için bölgeye bir heyet gön-dermeye karar verdi. Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçmek için fırsat aradığı dö-nemde Samsun ve havalisindeki olayları incelemek üzere olağan üstü yetkiler verile-rek Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. Mustafa Kemal Paşa kendisine verilen müfettişlik görevini şu şekilde değerlendirmiştir:

Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul'dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Ana-dolu'ya gönderenlerin, bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun, benim İstanbul'dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe «Samsun ve yöresindeki güvensizliği yerinde görüp önlemek için Samsun'a değin gitmek» idi. Ben, bu işin ba-şarılmasının, makam ve yetki verilmesine bağlı bulunduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. O günlerde Genelkurmay'da bulunan ve benim amacımı

(14)

bir dereceye kadar sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de ben kendim yazdırdım. Dahası Harbiye Nâzırı olan Şakir Paşa, bu yönergeyi okuduktan sonra imzalamaktan çekinmiş; anlaşılır anlaşılmaz bir biçimde mührünü basmıştır”8.

Görevlendirme kararı 30 Nisan 1919’da Sultan Vahideddin tarafından tasdik edilen Mustafa Kemal Paşa’nın görevleri yalnız askeri görevler değil mülki görev-lerde içeriyordu. Bu görevler şunlardı:

1. Görev mıntıkasında asayişi ve istikrarı yeniden sağlamak ve asayişsizli-ğin sebeplerini belirlemek.

2.Görev mıntıkasında, ayrı yerlerde bulunan silah ve cephaneleri bir an ev-vel toplattırmak, bunları münasip depolara yığmak ve koruma altına aldırmak.

3.Muhtelif mahallerde, bir takım şuraların (kurul-küçük danışma meclisi) kurulduğu, bunların asker topladıkları ve gayri resmi olarak da ordunun bunları ko-ruduğu belirtilerek, bu şuraların faaliyetlerinin önlenmesi ve lağv edilmesini sağla-mak9.

8 Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), Nutuk-Söylev, C. I, 19, Ankara 1981, s. 15. 9 Bekir Sıtkı Baykal, Erzurum Kongresi İle İlgili Belgeler, Ankara 1969, s. 4.

(15)

I. BÖLÜM

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN SAMSUN’A GİDİŞİNDEN

OSMANLI MECLİS-İ MEBUSANI’NIN AÇILMASINA KADAR

GELİŞEN OLAYLAR

A.Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı ve Faaliyetleri

Düşündüklerini uygulamak için eline iyi bir fırsat geçiren Mustafa Kemal Paşa, 15 Mayıs 1919’da Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Sultan Vahideddin ile görüştü ve 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru hareket etti. Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da on sekiz kişilik bir heyetle sabah saat 6’da Samsun’a çıktı10. Samsun’da hemen çalışmalarına başlayan Mustafa Kemal Paşa ül-kenin içinde bulunduğu durumu şu şekilde açıklamıştır:

“Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imza-lanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca ulus, yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi Genel Savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygısına düşerek yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'-nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.

10 Mustafa Kemal Paşa ile Samsun’a çıkan Heyetdeki 18 subay şu kişilerden oluşuyordu: Re’fet Bey

(Bele), Kazım Bey (Dirik), İbrahim Tali Bey (Öngören), Mehmed Arif Bey (Ayıcı), Hüsrev Bey (Gerede), Kemal Bey (Doğan), Refik Bey (Saydam), Cevad Abbas (Gürer), Mümtaz (Tünay), İsmail Hakkı (Ede), Ali Şevket (Öndersev), Mustafa Vasfi (Süsoy),Ütğm. Hayati, Ütğm. Ârif Hikmet (Ger-çekçi), Ütğm. Abdullah, Tğm. Muzaffer (Kılıç), Birinci Sınıf Kâtib Faik (Aybars), Dördüncü Sınıf Kâtib Memduh (Atasev); (Fethî Tevetoğlu, Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar, Ankara 1971, s. 14).

(16)

Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta.

İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli görmü-yorlar. Birer uydurma nedenle, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizlerce işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon’la Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her yanda ya-bancı devletlerin subay ve görevlileri ve özel adamları çalışmakta… Bundan başka, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçları-nın elde edilmesine , devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar...”11.

Samsun’da bir İngiliz askeri birliği bulunuyordu. Halk ise şehirde dolaşan Rum çetelerinin saldırılarından rahatsız, üzgün ve umutsuz bir durumdaydı. Şehirde güvenliğin korunmasına yönelik tedbirleri alan Mustafa Kemal Paşa, müfettişliğin sağladığı imkânları da kullanarak ordu komutanları ile temaslarda bulunduktan sonra Samsundaki incelemelerini tamamlayarak 25 Mayıs günü Havza’ya geçti. Havza İn-giliz işgalinde ve Rum çetelerinin faaliyet alanında bulunan Samsun’dan daha güven-li bir konumda bulunuyordu. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgagüven-li ile had safhaya çı-kan infial tüm yurtta giderek artıyor, Osmanlı hükümeti ise tüm olup bitenler karşı-sında harekete geçmiyordu. Mustafa Kemal ise Havza’da toplumun ileri gelenleri ile görüşerek onların teşkilatlanmaları için tavsiyelerde bulunuyor ve yayınladığı genel-ge ile ülke genel-genelinde protesto mitingleri düzenlenmesini istiyordu;

“İzmir'e ve daha sonra ne yazık ki Manisa’ya ve Aydın'a düşmanın girişi, gelecek tehlikeyi daha açık olarak sezdirmiştir. Ülke bütünlüğümüzün korunması için, ulusal tepkilerin daha canlı olarak gösterilmesi ve sürdürülmesi gerekir. Ulusal yaşayışı ve bağımsızlığı bozan düşmanın yurda girişi ve yurt parçalarını koparıp al-ması gibi olaylar, bütün ulusa kan ağlatmaktadır. Üzüntüler önlenemiyor. Katlanılamıyacak ve dayanılamıyacak bu olayların hemen önlenmesi bütün uygar uluslarla, büyük devletlerin adaletinden ve etkisinden sabırsızlıkla beklendiğini yo-lunda, önümüzdeki hafta içinde ve çeşitli illere göre, pazartesi başlayıp çarşamba

(17)

günü dek gerekli işlemlerin arkası alınarak, yapılacak büyük ve çoşkun toplantılarla ulusal gösterilerde bulunulması, ve bunun köylere varıncaya dek bütün çevrede ya-pılması ve bütün büyük devletlerin temsilcileriyle Bâbıâli'ye etkili telgraflar çekil-mesi ve yabancıların bulunduğu yerlerde bunlara da etki yapmakla birlikte, ulusal gösterilerde düzenin son derece korunması ve Hıristiyan halka karşı bir saldırıya, ve düşmanlık gösterisine, kırıcılığa benzer davranışlarda bulunulmaması çok gerekli-dir”12.

30 Mayıs 1919’da Havza’da İzmir’in işgalini Protesto mitingi düzenleyen Mustafa Kemal Paşa, 3 Haziran’da bütün askeri ve sivil makamlara da bir genelge göndererek Paris Barış Konferansına gidecek heyetin görüşlerinin devletin ve mille-tin tam bağımsızlığı ilkesine uyumlu olması gerektiğini ve bu hususda uyarı amaçlı mitingler düzenlenmesini, ayrıca da Padişah’a ve Damat Ferit Paşa’ya telgraflar çe-kilmesini istedi13. Mustafa Kemal Paşa’nın millî bilinci uyandırmak amacıyla yaptığı tüm bu çalışmalar İngilizleri rahatsız ediyordu. İngilizler yapılan mitiglere karşı ilk tepkilerini İstanbul Mitinginden sonra tutuklu bulunan 67 Türk devlet adamını Mal-ta’ya sürgüne göndermekle ve hükümete baskı yaparak Mustafa Kemal Paşa’yı geri çağırmakla göstermişlerdi14.

Havzada on beş gün kalan ve sağlığı için kaplıcalardan faydalanan Mustafa Kemal Paşa 13 Haziranda daha güvenli bir yer olan Amasya’ya geçti. Gitmeden cede Ali Fuat Paşa’yı ve Ankara’ya gelmiş olan Rauf Bey’i yanına çağırdı. Daha ön-ceden çağırdığı ve Amasya’da bulunan Refet (Bele) Bey'le birlikte Amasya toplantı-sını gerçekleştirdi15. Amasya’da yapılan bir takım görüşmelerden sonra 21/22 Hazi-ran 1919 gecesi üçü resmi görevli dört komutanın imzasını taşıyan ve bir ihtilal be-yannamesi niteliğindeki altı maddelik Türk Kurtuluş Savaşına “Amasya Genelgesi” adıyla geçen kararlar alındı16.

12Nutuk, C. I, s. 33.

13 Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara 1971, s.124. 14 Tevfik Bıyıkoğlu, Atatürk Anadolu’da (1920-1921), Ankara 1981, s. 119.

15 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele (1918-1919),C.I, Ankara 1998, s. 424. 16 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, Ankara 1991, s. 177.

(18)

Daha önce Trakya’ya tebliğ edilmiş olan hususların bir genelge ile Anado-lu’ya bildirilmesinden ibaret olan bu kararlar askeri ve sivil makamlarla birlikte İs-tanbul’da bulunan Abdurrahman Şeref Bey, Reşit Akif Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Seyit Bey, Halide Edip Hanım, Kara Vasıf Bey, Ferit Bey (Nafia Nâzırı idi), Sulh ve Se-lâmet Fırkası Başkanı Ferit Paşa (daha sonra Harbiye Nâzırı oldu), Câmi Bey, Ahmet Rıza Beylere de bildirildi. Mustafa Kemal Paşa ayrıca bu kişilere bir de genel mek-tup gönderdi. Mekmek-tupta özetle büyük amaçlara ulaşmak için yalnız mitinglerin yeterli olmadığı ancak milletin bağrından çıkan ortak güce dayanırsa kurtacı olacağı husus-ları yer alıyor ve artık İstanbul’un Anadolu’ya bağlı olmak zorunda olduğu belirtili-yordu17.

27/28 Haziran gecesini Sivas’ta geçiren Mustafa Kemal Paşa 3 Temmuz günü Erzurum’a ulaştı ve şehrin İstanbul Kapısı’nda törenlerle karşılandı. Kazım Ka-rabekir Paşa ile görüşen ve resmi görevinden ayrılan Mustafa Kemal Paşa hemen ça-lışmalara başlayarak hazırlıkları daha önceden başlamış olan kongre hazırlıkları ile ilgilendi18. Daha önce 10 Temmuz günü başlaması düşünülen kongre delegelerin ge-cikmelerinden dolayı 23 Temmuz günü kurbanlar ve dualar eşliğinde çalışmalarına başladı. Erzurum Kongresi on dört günlük bir yoğun bir çalışmanın sonunda 7 Ağus-tos Perşembe günü sona erdi. Kongre kabul ettiği tüzük gereği başkanlığına Mustafa Kemal Paşa’nın seçildiği dokuz kişiden oluşan bir temsil heyeti seçti ve on madde-den oluşan bir beyanname ile kararlarını ilan etti19. Erzurum Kongresi’nin kararları şu hususları içeriyordu:

1 – Trabzon Vilayeti ve Samsun Sancağı ile Doğu Anadolu illeri ( Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Van, Bitlis) ve bu bu bölgedeki bağımsız livalar hiçbir se-bep ve bahane ile birbirlerinden ve Osmanlı topluluğundan ayrılması mümkün olmıyan bir bütündür. Saadet ve felakette ortaklığı kabul eder ve aynı maksadı hedef

17Nutuk, C. I, s. 49.

18 Mustafa Kemal Paşa 8/9 Temmuz gecesi resmi görevine son verilen telgrafı alır almaz hemen

Har-biye Nezareti’ne ve Padişah’a resmi görevinle birlikte askerlikten de ayrıldığını bildiren telgrafları çekmiştir. Ve bu kararını ordulara ve millete duyurmuştur.

(19)

edinirler. Bu bölgede yaşayan bütün müslümanlar birbirlerine karşı fedakarlık hisleri ile doludurlar ve sosyal durumlarına saygılı öz kardeştirler.

2 – Osmanlı vatanının bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının sağlanması saltanat ve hilafet makamlarının korunması için milli kuvvetleri etkin ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.

3 – Her türlü işgal ve müdahale Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine yö-nelme sayılacağından birlikte savunma ve karşı koyma esası kabul edilmiştir. Siyasi egemenliği ve sosyal dengeyi bozacak surette Hristiyanlara yeni bir takım imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.

4 – Hükümetin buraları terk veya buralarla ilişiği kesmek zorunda kalması ihtimaline karşı saltanat ve hilafete bağlılığı ve milli hakları koruyucu tedbirler alın-mıştır.

5 – Vatanımızda ötedenberi birlikte yaşadığımız ve müslüman olmıyan kim-selerin, kanunlarla pekiştirilmiş müktesep haklarına tamamıyla uyarız. Mal, can ve ırzlanının korunması zaten dinimizin, geleneklerimizin ve yasalarımızın gereği oldu-ğundan bu esas kongremizin genel kanaati ile de sağlamlaştırılmıştır.

6- İtilaf Devletleri’nden mütarekenin imza olunduğu 30 Ekim 1918 tarihin-deki sınırlarımız içerisinde kalan ve her bölgesinde olduğu gibi Doğu Anadolu vila-yetlerinde, büyük çoğunluğunu İslamlar teşkil eden ve kültürel, iktisadî üstünlüğü Müslümanlara ait bulunan ve birbirlerinden ayrılmaları mümkün olmıyan öz kardeş olan dindaş ve soydaşlarımızın oturduğu memleketlerimizin bölünmesi düşüncesin-den vazgeçerek, varlığımıza ve tarihi, ırkî, dinî haklarımıza saygı gösterilmesi ve bu suretle hak ve adalete dayanan bir karar verilmesi beklenir.

7-Milletimiz insanî ve asrî amaçları yüceltir. Fen, sanayi ve ekonomi bakı-mından ihtiyacımızı takdir eder. Bundan dolayı devlet ve milletimizin iç ve dış ba-ğımsızlığı, vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak üzere, altıncı maddede açıklanmış

(20)

olan sınırlar içinde, milliyet esaslarına uygun ve memleketimize karşı istila isteği olmadan herhangi devletin fenne, sanyiye, ekonomiye ait yardımlarını memnuniyetle karşılarız. İnsanlığın mutluluğu ve umumun huzuru adına, böyle insani ve adaletli kuralları kapsıyan bir barışın tez elden kararlaştırılması en büyük milli arzumuzdur.

8-Milletlerin kaderlerini kendi çizdiği bu tarihi çağda İstanbul Hükümeti’nin de millî iradeye boyun eğmesi zorunludur. Çünkü millî iradeye dayanmayan hükü-metlerin kendi başlarına verdikleri kararların dışta da itibarı olmadığı ve olamıyacağı şimdiye kadar ki olaylar ve sonuçları ile ispatlanmıştır. Bundan dolayı milletin, için-de bulunduğu durumdan ve kuşkudan kurtulma çarelerine başvurmasına gerek kal-madan hükümetimizin hemen Millî Meclis’i toplaması ve bu suretle milletin ve memleketin kaderi hakkında alacağı bütün kararları Millî Meclis’in denetiminden geçirmesi zorunludur.

9- Vatanımızın karşılaştığı üzücü olaylar ve aynı maksatla milli vicdandan doğan cemiyetlerin anlaşma ve birleşmeleri ile meydana gelen olan kitle bu kere (Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti) ünvaniyle bir topluluk haline getirilmiş-tir. Cemiyet her türlü particilik akımlarının dışındadır. Bütün Müslüman vatandaşlar cemiyetin tabii üyesidir.

10 – Kongre tarafından bir temsil heyeti seçilmiş ve köylerden vilayet mer-kezlerine kadar olan tüm milli teşkilatlar birleştirilmiş ve sağlamlaştırılmıştır.

Erzurum Kongresi çalışmalarını sürdürürken bir taraftan da Sivas Kongre-si’nin hazırlıkları sürüyordu. Amasya’da toplanması kararlaştırılan Sivas Kongresi’ni engellemek için ise Hükümet elinden geleni yapıyordu. Dahiliye Nezareti daha 29 Temmuz da Sivas Valisine Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Beyler’in yakalanması ve İstanbul’a gönderilmeleri için emir vermişti. Sivas Kongresinin hükümet tarafından basılıp dağıtılacağı ile ilgili haberler de halk üzerinde olumsuz etki yapıyordu. 29 Ağustos günü Erzurum’dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa 2 Eylül günü şehre ulaştı. Tüm engellemelere rağmen Sivas Kongresi 4 Eylül 1919 günü Sivas Lisesi

(21)

salonun-da çalışmalarına başladı20. Temsil Heyeti başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa ülke-nin genel durumunu özetleyen bir açılış konuşması yaptı. İngilizlerin ve hükümetin tüm baskılarına rağmen Kongre çalışmalarını tamamlayarak 11 Eylül 1919 günü so-na erdi. Kongre çalışmalarının sonunda on maddeden oluşan bir beyanso-name yayınla-dı21.

1- Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan Mondros Mütareke-si’nin imza olunduğu 30 Ekim 1918 tarihinde sınırlarımız içinde kalan ve her nokta-sında Müslümanların ezici bir çoğunlukla yaşadığı Osmanlı ülkeleri kesimleri birbir-lerinden ve Osmanlı topluluğundan hiçbir sebeple ayrılmaz bir bütündür. Adı geçen ülkelerde yaşayan bütün müslümanlar birbirlerine karşı saygılı ve fedakârlık hisleri ile dolu, sosyal ve toplumsal haklarıyla çevrenin şartlarına tümüyle saygılı öz kardeş-tirler.

2- Osmanlı toplumunun bütünlüğü ve millî bağımsızlığımızın sağlanması, Hilâfet ve Saltanat makamının korunması için millî kuvvetleri etkin ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır.

3- Osmanlı memleketlerinin herhangi bir kısmına karşı yapılacak müdahale ve işgale ve bilhassa vatanımız topraklarında bağımsız birer Rumluk ve Ermenilik oluşturulması gayesine yönelik eylemlere karşı Aydın, Manisa, Balıkesir cephelerin-deki millî mücadelede olduğu gibi birlik olarak savunma ve direnme yasal ilkesi ka-bul edilmiştir.

4- Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız bütün Müslüman olmıyan unsurların her türlü hakları tamamiyle saklı olduğundan, adı geçen unsurlara siyasal egemenlik ve toplumsal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilmesi kabul edil-meyecektir.

20 Şevket Süreyya Aydemir, a.g.e., C. II, s. 121.

(22)

5- Osmanlı Hükümeti bir dış baskı karşısında memleketimizin her hangi bir kısmını terk ve ihmal etmek zorunda bulunduğu takdirde, Hilâfet ve Saltanat makamı ile milletin dokunulmazlığı ve bütünlüğüne yönelik her türlü tedbir ve kararlar alın-mıştır.

6- İtilaf Devletleri’nce mütarekenin imza olunduğu 30 Ekim 1918 tarihinde-ki sınırlarımız içerisinde kalıp müslüman çoğunluğun yaşadığı kültürel ve medenî üs-tünlüğün müslümanlarda bulunduğu, ülke birliğimizin bölünmesi fikrinden tamamıy-la vazgeçilerek bu topraktamamıy-lar üzerindeki tarihi, ırki, dini ve coğrafi haktamamıy-lara saygı gös-terilmesine ve buna aykırı girişimlerin kaldırılmasını ve bu suretle hakka ve adalete dayalı bir karar alınmasını bekleriz.

7- Milletimiz insanî, çağdaş gayeleri yüceltir ve teknik, sanayi ve iktisadî durum ve ihtiyacımızı takdir eder. Bu yüzden devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartiyle altıncı maddede açıklanmış sınır dahilinde milliyet esaslarına saygılı ve memleketimize karşı istilâ emeli beslemeyen herhangi devletin teknik, sanayi, iktisadî yardımını memnuniyetle karşılarız. Ve bu adaletli ve insani şartları içeren bir barışın da âcilen gerçekleşmesi insanlığın esenliği ve dünyanın huzuru için millî isteklerimizin başlıcalarıdır.

8- Milletlerin kendi geleceklerini bizzat tayin ettiği bu tarihî devirde Hükümetin de milli iradeye uyması gerekir. Çünkü, milli iradeye dayanmayan her-hangi bir hükümet heyetinin kendi görüşüne dayalı ve şahsî kararları milletçe kabul görmedikten başka, dışarıda da geçerli olmadığı ve olmayacağı şimdiye kadar geçmiş işler ve sonuçlarla ispat olunmuştur. Bundan dolayı milletin içinde bulunduğu sıkıntılı ve endişeli durumdan kurtulma çarelerine kendisi sarılmaya gerek kalmadan hükümetin Millî Meclisi hemen ve hiç vakit geçirmeden toplaması ve bu suretle mil-letin ve memleketin geleceği hakkında alacağı bütün kararları Millî Meclisin deneti-mine sunması zorunludur.

9- Vatan ve milletimizin karşılaşmış olduğu zulüm ve acılar ile ve tamamen aynı gaye ve maksatla milli vicdandan doğan vatanî ve millî cemiyetlerin

(23)

birleşmesinden oluşan genel topluluk bu kere “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” unvaniyle adlandırılmıştır. Bu cemiyet her türlü particilik akımlarından ve kişisel arzulardan tamamen arınmıştır. Bütün müslüman vatandaşlar bu cemiyetin ta-bii üyesidir.

10- Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas şehrinde toplanan Genel Kongresi tarafından mukaddes amacı takip ile millî teşkilatlar güçlendirilmiş ve birleştirilmiştir.

Sivas Kongresi sonucunda, on altı kişiden oluşan Heyet’i Temsiliye oluştu-rulmuş, Anadolu ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti altında birleştirilmiş, cemiyetin kuruluşu bir di-lekçe ile Mustafa Kemal Paşa tarafından Sivas Valiliğine bildirilmişti22. Sivas Kong-resi sonucunda yeni bir güç kazanan millî hareket yeni kurulacak devletin temellerini atmaya başlıyordu.

Sivas Kongresi yapıldığı sırada huzur bozucu olaylar olmuş, Elazığ Valili-ği’ne ve oradan Sivas Vali Kumandanlığı’na atanan Ali Galip İngilizlerden aldığı destekle Kürtleri ayaklandırıp, kongreyi dağıtma teşebbüsünde bulunmuştu. Alınan bazı tedbirlerle bu olay önlenmiş ve yakalanacağını anlayan Ali Galip ve etrafındaki-ler Halep taraflarına kaçmıştı23. Kongrenin 9 Eylül günü ikinci oturumunda bu

olay-ların İstanbul Hükümeti tarafından düzenlendiği anlaşılınca Padişah’a bir telgraf gönderilmesine karar verildi.

22 Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi,Ankara1969,s.110 . (Heyet-i Temsiliye üyeleri şu kişilerden

olu-şuyordu: Mustafa Kemal Paşa ( Üçüncü Ordu Komutanlığından ve askerlikten ayrılma ),Hüseyin Rauf Bey ( Eski Bahriye Nâzırı ve askerlikten ayrılma ), Hoca Raif Efendi ( Eski Erzurum Mebusu ), İzzet Efendi ( Eski Trabzon Mebusu), Servet Bey (Eski Trabzon Mebusu),Sadullah Efendi ( Eski Bit-lis Mebusu ), Hacı Fevzi Efendi (Erzincan Nakşibendi Şeyhi ), Bekir Sami Bey ( Eski Beyrut VaBit-lisi ), Hacı Musa Efendi ( Mutkide Aşiret Reisi ), Refet Bey ( Üçüncü Kolordu Komutanlığından ve asker-likten ayrılma ), Kara Vasıf Bey (Gaziantep Delegesi , Kurmay Albaylıktan emekli ), Mahzar Müfit Bey, (Hâkkari Delegesi , Eski Mutasarrıf ), Omer Mümtaz Bey ( Eski Ankara Mebusu ), Hüsrev Sa-mi Bey (Eskişehir Delegesi Askerlikten ayrılma ), Hakkı Behiç Bey ( Denizli Delegesi Eski Mutasar-rıf), Râtıpzade Mustafa Bey ( Niğde Delegesi ),  

(24)

Bu telgrafta Dahiliye ve Harbiye Nazırlarının her anlamıyla ulusal ve yasal olup ordu tarafından da desteklenen Sivas Kongresi’ni basmak için Elazığ Valisi Ali Galip’i gizli bir planla harekete geçirdikleri ancak düşman parası ve vatansızlık duy-gusuyla düzenlenen bu planın gerçekleşmediği belirtilerek hükümete güven kalmadı-ğı ve yeni bir hükümetin kurulması isteniyordu24. İstanbul Hükümeti, çekilen bu telg-rafın saraya ulaşmasını engelleyerek millî oluşumu karşısına almıştı. Kongre Heyeti ise Padişah’la haberleşme imkânı aramak için uğraşmıştı. Padişah’la bir türlü haber-leşme imkânı sağlanamaması üzerine 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece sabah saat 4’de (Umumi Kongre Heyeti) imzasıyla Sadrazam’a telgraf çekildi ve hemen Padi-şahla görüşme sağlanması istendi. Eğer bir saat içerisinde Padişah ile haberleşmele-rine imkân verilmezse milletin İstanbul ile olan ilgi ve bağlarını keseceği bildirildi. Fakat bu sert uyarıya rağmen bu istekten bir sonuç alınamadı25. Bunun üzerine Sivas Kongresinden aldığı yetkilerle otorite ve gücünü arttıran Mustafa Kemal Paşa, İstan-bul Hükümetine karşı kesin tavır alarak ilişkileri kesme yoluna gitti.

12 Eylül 1919’da bütün ordu komutanları ve valilere gönderilen bir genelge ile de yeni bir hükümet kuruluncaya kadar İstanbul’la her türlü haberleşmenin durdu-rulduğu bildirildi26. Daha sonra da yabancı devletlerin temsilcilerine basın merkezle-rine gönderilmek üzere bir muhtıra hazırlandı. Bu muhtırada sekiz ay önce feshedilen meclis’in hala toplanamadığı, milletin hükümete güveninin kalmadığı, milletle Padi-şah’ın haberleşmesine engel olunduğu, sulhun ancak millet iradesine dayanan bir ka-bine ile mümkün olabileceği, hususları yer alıyordu. Anadolu’nun İstanbul ile haber-leşmeyi kesmesinden sonra Damat Ferit Paşa en kuvvetli kozunu oynadı ve Padişaha bir beyanname yayınlattı. Bu beyannamede özetle şöyle deniliyordu; Millet arasında bölünme yaratacak her türlü teşebbüsler devletimizin esas menfaatleri ve hayatiyeti ile uyuşamaz. Bazı kimseler tarafından memleketin vaziyeti başka türlü gösterilerek guya ahali ve hükümet arasında muhalefet varmış gibi Avrupa’ya yanlış kanaat ve-rilmektedir. Millet, durumun nezaketini takdir etmeli, itidâlini, sükûnetini muhafaza

24 Şerafettin Turan, a.g.e., s. 254.

25 Mahmut Goloğlu, a.g.e., Ankara 1969, s. 111. 26Nutuk, C. I, s. 191.

(25)

etmeli, kanunlara ve hükümetin emirlerine uymalıdır27. Damat Ferit Paşa bu beyan-name ile bütün milletin Padişah etrafında toplanacağına ve kendisini de destekleye-ceğine inanıyor, diğer yandan da Kuva-yı Milliye ve onun başında bulunanları leke-lemek için elinden gelen tüm gayreti gösteriyordu.

Sivas’ta oluşturulan Heyet-i Temsiliye başkanlığına geniş yetkilerle seçile-rek Anadolu adına haseçile-reket etme yetkisini alan Mustafa Kemal Paşa ise İstanbul Hü-kümetine karşı baskılarını günden güne arttırıyordu. Anadolu’nun kararlı baskıları sonucunda durumu gittikçe zayıflayan ve güç durumda kalan Damat Ferit Paşa ge-lişmeler karşısında görevinde fazla duramadı ve 2 Ekim 1919’da istifa etmek zorun-da kaldı.

1. Amasya Görüşmeleri

Hükümetin istifası üzerine Padişah yeni kabinenin kurulmasını Tevfik Pa-şa’dan istedi. Onun kabul etmemesi üzerine bu görev Ali Rıza Paşa’ya verildi. Tev-fik Paşa Kabinesinde de görev alan Ali Rıza Paşa yeni kabineyi kısa sürede oluştur-du28.

Yeni kabine’nin teşkili Heyet-i Temsiliyece olumlu karşılandı. Yeni hükü-met Padişah’a ve halifeye bağlı fakat yurtsever şahsiyetlerden oluşuyordu29. Mustafa Kemal Paşa hemen 2/3 Ekim gecesi bir genelge yayınlayarak bu haberi ve takip edi-lecek yolla ilgili Müdafaa-i Hukuk Merkezlerine ve Belediye Başkanlıklarına bilgi verdi. Aynı zamanda yeni Sadrazam ile temas arayarak bu tamimin bir suretini de bilgi olmak üzere ona verdi. Bu tamimin ana hatları şöyle idi;

1-Yeni Kabine Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tespit edilen teşkilata ve milletin maksatlarına saygı gösterecek olursa Kuvay-ı Millî’ye ona yardımcı olacak-tı.

27 Sabahattin Selek, Millî Mücadele Anadolu İhtilali, C. I, İstanbul 1963, s. 251. 28 M. Tayyip Gökbilgin, Millî Mücadele Başlarken, C. II , Ankara 1965, s. 149. 29 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul 1984, s. 197.

(26)

2-Yeni Hükümet Millî Meclis’in toplanarak fiili murakebeye başlayıncaya kadar milletin geleceği ile ilgili hiçbir taahhüte girmemelidir.

3-Barış konferansına gönderilecek delegeler milletin hakkıyla emel ve arzu-larını bilen ve onun güvenini kazanmış bilgili ve iktidar sahiplerinden seçilmelidir30.

Mustafa Kemal Paşa ertesi günü de temsilciler kurulu adına Sadrazama yeni bir telgraf çekerek beklentilerini daha açık bir dille anlattı. Milletin Padişahın güven-diği bir Sadrazamı güç durumda bırakmak istemegüven-diğinin belirtilgüven-diği telgrafta Damat Ferit’le işbirliği yapan kişilere kabinede yer verilmesinin bir çelişki olduğuna da işa-ret edilmişti. Kendisinden hemen cevap beklenen Ali Rıza Paşa bu telgraflara ant iç-me nedeniyle Saray’a gideceği bahanesi ile heiç-men cevap veriç-medi. Ali Rıza Paşa ve kabine üyelerinden çoğunun kararsız, kafalarının bulanık olduğu anlaşılıyordu. Yeni Hükümet Mustafa Kemal Paşa’yı muhatap almaktan çekindikleri ve korktukları için İstanbul Hükümeti ile Anadolu direnişi arasındaki kopukluk devam ediyordu31.

Mustafa Kemal Paşa Hükümetin bu tavrı karşısında yazdığı bir genelge ile eskiden olduğu gibi Hükümet ile millet arasında görüş ve istek yönünden uyuşma sağlandığı, genelge ile bildirilinceye dek, eskisi gibi resmi yazışmanın kesilmiş bir durumda bulundurulmasını istedi32. Anadolu’nun haberleşmeyi kesme tehdidi kısa sürede amacına ulaşmış ve Sadrazam Ali Rıza Paşa Anadolu ile irtibata geçmişti. Ali Rıza Paşa Sivas’a gönderdiği yazıda Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararla-rın kurulan teşkilat ve maksadının neden ibaret olduğunu sordu. Mustafa Kemal Pa-şa’ya göre İstanbul Hükümetinin maksadı zaman kazanmak, Heyet-i Temsiliye ile hiç bir taahhüde girmemek, şeytani tedbirlerle milleti kandırmak ve uyanmış olan millî ruhu söndürmekti33.

30 M.Tayyip Gökbilgin, a.g.e., s. 56.

31 Hulusi Turgut, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, İstanbul 2005, s. 123. 32Nutuk, C. I, s. 269.

(27)

Bu tel yazısına aynı gün Mustafa Kemal Paşa cevap vererek kongrenin be-yannamesini gönderdi. Ali Rıza Paşa tarafından gönderildiği anlaşılan imzasız ve ad-ressiz bir telgrafla da Anadolu’nun isteklerinin kabul edildiği ve kendilerinin de bazı istekleri olduğu bildiriliyordu34. Hükümet ile Heyet-i Temsiliye arasında süren gö-rüşmeler, yapılan pazarlıklar olumlu sonuçlar vermiş ve belirli konularda anlaşma sağlanmıştı. Görüşmeler sürecinde gerek hükümet gerekse Heyet-i Temsiliye birbiri-ne karşı hem saygılı hem temkinli davranmaya dikkat etmişlerdi. Mustafa Kemal Pa-şa Anadolu’daki bütün resmi makamları hükümetle yapılmakta olan müzakerelerden devamlı haberdar ediyordu35. Hükümet ve Anadolu arasında süregelen tüm bu ya-zışmaların sonunda gazeteci Yunus Nadi’nin arabuluculuğu ile belirli bir noktaya ge-lindi. Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın gönderdiği anlaşma niteliğindeki tel yazısı He-yet-i Temsiliye tarafından da olumlu bulunarak yeni kabine ile anlaşma ve yardıma karar verildi36. Bu temasların neticesinde İstanbul Hükümeti yazışma yolu ile yapılan görüşmelerin yeterli olmayacağını düşünerek Heyet-i Temsiliye ile sözlü olarak yüz yüze görüşme yapılmasını istedi.

İstanbul Hükümeti görüşmelerde bulunmak üzere Meclis-i Vükelâ tarafın-dan alınan kararla Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı görevlendirmiş ve Harbiye Nazırı Cemal Paşa (Mersinli) tarafından şifreli bir telgrafla bildirilmişti37. Heyet-i

Temsiliye’de bu görüşme isteğine olumlu cevap verdi. Mustafa Kemal Paşa görüş-melerden önce 14 Ekimde kolordu komutanlarına telgrafla görüşme tasarısını bildirip hükümetin iç ve dış politikaları ile ordunun geleceği ile ilgili konularda görüşler aldı. Hükümet ile Heyet-i Temsiliye arasındaki görüşme yeri Salih Paşa’nın isteği ile İs-tanbul’a yakın olan ve denizden ulaşımın sağlanabileceği bir kent olan Amasya ola-rak seçildi. Salih Paşa heyeti 15 Ekim 1919’da Altay Vapuru ile İstanbul’dan, Musta-fa Kemal Paşa ise 16 Ekim günü Sivas’tan yola çıktılar. Heyet-i Temsiliye, Salih Pa-şa heyetinin gittiği yerlerde resmi törenler dışında “Millet tarafından da hüsn-i kabul”

34 Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararları, Ankara 1974, s. 12. 35 Sabahattin Selek, a.g.e., s. 260.

36 Şerafettin Turan, a.g.e., s. 22.

(28)

edilmesini istedi38. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey ve Bekir Sami Beylerin, İstanbul Hükümeti adına da Bahriye Nazırı, Salih Paşa’nın katıldığı görüşmeler Amasya’da Cemil Cahit (Toydemir) Bey’in evinde gerçekleşti39. 20 Ekim de başlayan görüşmeler 22 Ekimde sona erdi. Üç gün süren görüşmelerin so-nunda ikişer nüsha olmak üzere beş tane protokol düzenlendi. Bu beş protokolden üçü karşılıklı olarak imzalandı iki tane protokol ise gizli sayılarak imzalanmadı40.

Birinci protokol Salih Paşa’nın isteklerini içeren ve Heyet-i Temsiliye’ce de kabulünde sakınca görülmeyen kısaca şu hususları kapsıyordu: İttihat ve Terakki fik-rinin memlekette tekrar uyanmaması, hükümetin yeri ve gücünü sarsacak müdahelerde bulunulmaması, Millî Teşkilâta karşı çıktıkları için Anadolu’da tutuk-lanmış kimseler varsa bırakılması, zorla göç ettirme olayında (tehcir) suç işleyenlerin cezalandırılması, Birinci Dünya Savaşı’na katılmamızla ilgili tartışmaların yapılma-ması, mebus seçimlerinin rahatça yapılyapılma-ması, coşkulu gösteriler ve yazılardan vazge-çilmesi, güvenliği bozacak davranışlara yer verilmemesi, hükümet aleyhine ve lehin-de bir şey yazılmaması. İkinci Protokol ise Sivas Kongresi kararlarının görüşüldüğü ve uzun süren görüşmeler sonucu oluşturulan tutanak özetidir41. Alınan bu kararlar şunlardı:

1.Mondros Mütarekesi ile tespit edilmiş olan sınırların en asgari bir talep olmak üzere temin edilmesi, Kürtlere sözde bağımsızlık adı altında yapılan kışkırt-maların önüne geçilmesi, işgal altında bulunan Doğu ve Güney bölgelerimizde tam-pon bir devletin kurulmasına müsaade edilmemesi ve Meriç’in doğusundaki yerlerin hiçbir surette terkedilmemesi,

2.Müslüman olmayan azınlıklara, siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bo-zacak nitelikteki ayrıcaklarının tanınmaması,

38 Sina Aksin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele, C. II, İstanbul 1992, s. 41.

39 Muhittin Ünal, Miralay Bekir Sami Günsav’ın Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul 1994, s. 208. 40Nutuk, C. III, Vesika: 159, s. 1597.

(29)

3.Fen, sanayi ve iktisadi alanlarda yapılacak yabancı yatırımlarının istikla-limize ve millî menfaatlerimize zarar vermeyecek şekilde olduğunun uzmanlarca be-lirlenmesinden sonra Millî Meclis’te görüşülecek kararlara bağlanması,

4.Sivas Kongresinin diğer maddelerinin de Meclis-i Mebusan’ca onaylan-ması kaydıyla kabul edilmesi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin meşru bir kuruluş olarak telakki edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın, İstanbul’da çalış-masının güvenlik bakımından müsait olmadığından, Anadolu’da, hükümetin tensip edeceği bir yerde, toplanması uygun görülmüştür42.

Üçüncü Protokol’de, İttihat ve Terakki Partisi üyesi ve Orduda kötülüğü gö-rülmüş kişiler bulunursa, bunların milletvekili seçilmemesi için Heyet-i Temsiliye tarafından önlem alınması konuları yer alıyordu. Dördüncü protokol gizli bulunarak imzalanmamıştı. Beşinci protokolde barış konferansına gidebilecek delegelerin isim-leri yer alıyordu43.

Amasya görüşmelerinin yapıldığı sıralarda Heyet-i Temsiliye ile İstanbul Hükümeti arasındaki olumlu gelişmeleri baltalamak için de teşebbüslerde bulunul-muştu. Sivas’ta Şeyh Recep ve arkadaşları tanıdıkları bir telgraf memurunun yardım-larıyla Salih Paşa’ya, Mustafa Kemal Paşa’ya ve Padişah’a yüz altmış imzalı bir telg-raf çekmişlerdi. Salih Paşa’ya çekilen telgtelg-rafta Mustafa Kemal Paşa’nın ettelg-rafına top-ladığı küçük bir azınlıkla, çevreye Padişah’ın itimadını kazanmış, millî iradeyi temsil ettikleri görüntüsü verdikleri bildiriliyor ve gerçek durumu görmek üzere Salih Paşa Sivas’a davet ediliyordu. Mustafa Kemal Paşa’ya çekilen telgrafta ise halkın Padişah ve hükümet efkârını Salih Paşa veya güvenilir bir insandan işitmedikçe, aradaki ihti-lâfın giderilmiş olduğuna inanmayacakları belirtiliyordu. Hükümetle Mustafa Kemal Paşa’nın arasını açmaya yönelik bu teşebbüs Sivas Valisinin müdahelesi ile büyüme-den önlendi44. Sivas’ta bu olaylar olurken Adapazarı, İzmit, Bolu bölgelerinde isyan hareketleri çıkartılarak halk tahrik ediliyordu. İstanbul’da, Hürriyet ve İtilaf Fırkası,

42 İlker Alp, “Misak-ı Millî ve Türk Dış Politikasında Musul”, Ankara 1998, s. 176. 43Nutuk, C. I, s. 331.

(30)

Nigahban Cemiyeti ve İngiliz Muhipler cemiyeti bir birlik oluşturmuşlar, Ali Kemal ve Sait Molla gibi kişileri destekleyerek azınlıkları Kuva-yı Millîye aleyhine kışkırtı-yorlardı45.

Amasya görüşmeleri sonucunda bir anlaşma meydana gelmiş, Salih Paşa Heyet-i Temsiliye’nin görüşlerini kabul etmiştir46. Ali Rıza Paşa Hükümeti ile Heyet-i TemsHeyet-ilHeyet-iye arasında süren bu yakınlaşma ve görüşmeler kabHeyet-inenHeyet-in düştüğü 3 Mart 1920 tarihine kadar sürmüştür. Salih Paşa’nın kişisel olarak aynı görüşü paylaşması-na rağmen Amasya görüşmelerinde İstanbul Hükümeti alıpaylaşması-nan kararlardan sadece anayasaya aykırı düşer düşüncesi ile son maddeyi yani Meclis’in İstanbul dışında başka bir yerde toplanması maddesini kabul etmemiştir47. Salih Paşa kabine içerisin-de bu konu ile ilgili çalışacağı sözünü vermiş, fakat Vükela Meclisi’niçerisin-de yapılan tar-tışmalarda Meclis’in İstanbul dışında başka bir yerde toplanması kabul edilmemişti. Bu karar Cemal Paşa tarafından Heyet-i Temsiliye’ye iletilmişti48. Amasya görüşme-leri ile İstanbul Hükümeti Heyet-i Temsiliye’yi taraf olarak tanımıştı49. İstanbul Hü-kümeti bundan sonra Anadolu’nun daha sıkı kontrolüne girmiş bulunuyordu50. Mus-tafa Kemal Paşa Amasya’da istenilen amaçlara ulaşıldığını Nutuk’ta:

“Biz ulusal örgütlerin ve Heyet-i Temsiliye’nin İstanbul Hükümetince resmi olarak tanınmış bir siyasal varlık olduğunu; görüşmelerimizinresmi olduğunu ve so-nuçlarına göre iş görmek gerektiğinin taraflarca kabul edilmiş bulunduğunu açıkça ortaya koymak istiyorduk. Bunun için, görüşme sonuçları ile ilgili tutanakların pro-tokol olduğunu kabul ettirmek ve İstanbul Hükümeti’nin delegesi olan Bahriye Nazı-rına imzalatmak önemli idi.”

45Nutuk, C. I, s. 347.

46 Kazım Özalp, Millî Mücadele, C. II, Ankara, 1989, s. 585.

47 Selahattin Tansel, Mondros’dan Mudanya’ya Kadar, C.II, Ankara 1973, s. 148. 48 Taha Niyazi Karaca, a.g.e., s. 216.

49 Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler. Mütareke Dönemi 1918-1922, İstanbul 1984, s. 19. 50 Tevfik Bıyıkoğlu, Atatürk Anadolu’da, İstanbul 1981, s. 127.

(31)

sözleri ile açıklamıştır. Amasya görüşmelerinin tamamlanmasından sonra Salih Paşa İstanbul’a Mustafa Kemal Paşa’da Sivas’a döndü.

Sivas’a dönen Heyet-i Temsiliye yetersiz olarak gördüğü Ali Rıza Paşa’yı Meclisin açılıp göreve başlayıncaya kadar ülke için iyi olacağı düşüncesiyle destek-leme kararı aldı. Mustafa Kemal Paşa ordu komutanlarını Sivas’a davet etti. 16 Ka-sım 1919’dan 29 KaKa-sım 1919 tarihine kadar günlerce süren görüş alışverişinde bulu-nuldu ve görüşmede şu sonuçlar çıktı:

1. Meclisin İstanbul’da toplanmasını zarureti kabul edilerek birtakım önlem-lerin alınması karalaştırıldı.

a) Bütün milletvekillerinin durum hakkında aydınlatılarak teker teker görüş-lerinin alınması

b) Milletvekillerinin İstanbul’a gitmeden belli merkezlerde toplanarak gerek İstanbul’da gerek İstanbul dışında alınacak güvenlik tedbirlerinin ve programımızın esaslarını savunacak kuvvetli bir grup oluşturma çareleri üzerinde görüşmeleri

c) Cemiyetin teşkilatını süratle genişletmek ve güçlendirmek için kolordu komutanlarının, bölge komutanları ve askere alma komutanları aracılığı ile vakit kaybetmeden fiili yardımda bulunmaları

d)Bütün sivil idare amirlerinden her ihtimale karşı millî teşkilata bağlı kala-caklarına dair söz alınması ve kendilerinin eldeki imkânları ile cemiyetin teşkilatını kurmaya süratle başlamalarının istenmesi

2. Millî Meclis İstanbul’da toplandıktan sonra milletvekillerinin tam bir gü-venlik ve serbestlik içinde görev yaptıklarını açıklayıncaya kadar Heyet-i Temsiliye İstanbul dışında kalarak görevine devam edecektir. Meclis-i Mebusan tam bir güven-lik içinde çalıştığını açıkladığı zaman Heyet-i Temsiliye genel kongreye gidecektir.

(32)

3. Paris Barış Konferansı bizim için olumsuz bir karar verir ve bu karar Meclis tarafından kabul edilirse millî iradeye başvurulacaktır51.

2. Seçimler

Amasya’da görüşülen en önemli ve can alıcı konu hiç şüphe yok ki seçimle-rin bir an önce yapılması ve Osmanlı Mebusan Meclisi’nin toplanması idi52. 21 Ara-lık 1918’de Meclis’in Padişah tarafından feshedilmesi ile seçimlerin hemen yapılma-sı gündeme gelmiş fakat işgal ortamında bu istek gerçekleşmemişti53. Seçim düşün-cesi daha Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisinin de destek olduğu, Fethi (Okyar) Bey’in çıkardığı Minber gazetesinde gündeme getirilmişti54. Damat Ferit Hükümeti zaman zaman seçimlerin yapılması konusunda çalışmalar yapmış, fakat bu çalışmalar kamuoyunu etkilemeye yönelik si-yasi manevralardan ileri gitmemişti. Seçimler Sivas’ta kongrenin toplanması sonucu tekrar gündeme gelmiş ve Heyet-i Temsiliye’nin baskıları sonucu da Ali Rıza Paşa Kabinesi 7 Ekim 1919’da seçimlere mahsus kararnameyi yayınlayarak seçimlerin yapılacağını açıkladı. Hemen ardından Dahiliye Nezareti vilayetlere gönderdiği bir genelge ile kararnameyi duyurarak seçimlere başlanılmasını emretti. Seçimlerin ça-buklaştırılması ve seçim işlerinin tetkik edilmesi içinde uzman kişilerden oluşan He-yet-i Teftişiye oluşturuldu55.

Bu arada Mustafa Kemal Paşa Amasya dönüşünde, kolordu komutanlarını Sivas’ta toplantıya çağırdı ve 16-29 Kasım tarihleri arasında yapılan toplantılarda se-çimler ve meclisin toplanacağı yer hakkında görüş alışverişinde bulunuldu56. Temsil-ciler kurulunun komutanlarla ortak toplantısında Meclis’in İstanbul’da toplanması kabul edilmiş ve Seçimlere ilişkin bazı ilkeler ele alınmıştı. Seçilen mebuslara

51Nutuk, C. I, s. 363. 52 Sina Akşin, a.g.e., s. 43.

53 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, (BOA), İrade DUİT, 10-24 (Bkz. Ek: 1). 54 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi, Ankara 1995, s. 160. 55 Taha Niyazi Karaca, a.g.e., s. 181.

(33)

derilecek bir yönerge hazırlanmış, Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir, Bursa, Ban-dırma ve Edirne toplantı merkezleri olarak belirlenmişti57.

1919 seçimleri 1908’de yayınlanarak kanunlaştırılan 1876 tarihli “İntihâb-ı Mebusan Kanunu Lahiyası”na göre yapıldı. Seçimler iki dereceli seçim esasına göre düzenlenmişti. Bu sisteme göre birinci aşamada seçme ve seçilme hakkına sahip olan seçmenler kendi bölgelerinde ikinci seçmenleri belirliyorlardı. Belirlenen ikinci seç-menler de milletvekillerini seçiyorlardı. Seçimlerde gerek milletvekillerinin sayısının hesaplanmasında, gerek oy kullanılmasında, gerekse seçilme de yalnız erkekler göz önünde tutuluyordu. Her elli bin erkek için bir mebus seçiliyor ve seçimler gizli yapı-lıyordu. Müslümanlarla birlikte Hristiyan ve Yahudilerde seçme ve seçilme hakkına sahiptiler.

Seçim bölgesi olarak İl ve İlçe arası bir idarî birim olan sancaklar esas alın-mıştı. Yalnız yirmi beş yaşını tamamlayan erkekler birinci seçmen olabiliyorlardı. Birinci seçmenler ikinci seçmen olarak seçilebilirlerdi. İkinci seçmen olarak seçilen-ler otuz yaşını tamamlamak şartı ile milletvekili seçilme hakkına sahip olabiliyorlar-dı58. Seçimler bazen uzun sürüyor aynı gün tamamlanmıyor ve ertesi güne kalıyordu. Osmanlı Devleti’nin altıncı ve son genel seçimleri olan 1919 seçimleri yaklaşık iki buçuk aylık bir süre içerisinde tamamlanabilmişti59.

57Nutuk, C. I, s. 364-365.

58 Heyeti Mebusan ile ilgili bazı kanunlar şöyle idi: Madde 65-Heyeti Mebusanın miktarı âzası tebaai

osmaniyeden her ellibin nüfus zükurda bir nefer olmak itibariyle tertip olunur. Madde 68-Heyeti Mebusan için azalığa intihabı caiz olmıyanlar şunlardır: Evvelâ tebaai devleti aliyeden olmıyan, sa-niyen nizamı mahsusu mucibince muvakkaten hizmeti ecnebiye imtiyazını haiz olan, salisen türkçe bilmeyen , rabian otuz yaşını ikmal etmiyen hamisen hini intihapta bir kimsenin hizmetkârlığında bulunan, sadisen iflas ile mahkûm olupta iadei itibar etmemiş olan, sabian su-i ahval ile müştehir olan saminen mahcuriyetinehüküm lâhik olupta fekki hacir edilmeyen tasian ecnebiye iddiasında bu-lunan kimselerdir. Dört seneden sonra icra olunacak intihaplarda mebus olmak için türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak dahi şart olacaktır. Madde 71-Heyeti Mebusan âzasının herbiri kendini intihap eden dairenin ayrıca vekili olmayup umum osmanlıların vekili hükmündedir. Madde 72-Müntehipler intihap edecekleri mebusları mensup oldukları dairei vilâyet ahalisinden intihap etmeye mecburdurlar (A. Şeref Gözübüyük-Suna Kili, Türk Anayasa Metinleri 1839-1980, Ankara 1982, s. 36-37).

(34)

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri, Kuva-yı Milliye yanlısı kişilerin milletvekili seçilmeleri için seçimlerde etkin rol oynadılar60. 1919 yılının Ocak ayı başlarında yeniden kurulan Hürriyet ve İtilâf Fırkası Kuva-yı Millîye’nin baskısı altındaki seçimlerin serbest olamayacağı bahanesiyle seçimlere katılmadı. Hürriyet ve İtilâf Fırkası seçimlerin iptal edilmesi ve yapılmaması için faaliyetlerde bulunmuş, Damat Ferit Paşa ile işbirliği yapmıştı. Fırka resmen seçimlere katılmasa da bazı şahıslar kendi çabaları ile mebus seçilmeyi başarmışlardı61. İstanbul’da çeşitli dernek ve parti adına hareket eden Millî Kongre de seçimlerle ilgili Heyet-i Temsiliye’ye bir telgraf çekerek Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarının seçimlere karış-mamasını istedi62. Mustafa Kemal Paşa Heyet-i Temsiliye adına bir telgrafla bu suç-lamaya cevap vererek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bir siyasi topluluk olmadığını ancak belli amaçlar için millî birliği sağlamaya çalıştığını seçimlere karışmalarının söz konusu olamayacağını bildirdi63. Ermeniler ve Rumlar seçimlere gölge düşürmek amacıyla seçimleri boykot ettiler. Eski ve yeni çok sayıda grupların katıldığı 1919 seçimleri sözde İstanbul Hükümeti’nin aslında ise Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin kontrolü altında yapıldı64. Seçimler, 15 vilayet, 35 mülhak liva, ve 16 müstakil livada yapılmış, ancak, Musul, Beyrut, Suriye ve Halep gibi vilayetlerle, 1918 yılı sonunda işgal edilen Kars Ardahan, Batum ve Urfa’da seçimler yapılamamıştır. İşgal edilme-leri sebebiyle bu vilayetler son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda temsil edilememiş-lerdir65.

3. Heyet-i Temsiliye Merkezinin Ankara’ya Taşınması

Seçimlerin sonuçlanmaya başlaması ve Meclis-i Mebusanın toplantı tarihi-nin yaklaşması üzerine, Heyet-i Temsiliye ordu komutanlarının görüşleri neticesinde Sivas’tan ayrılarak İstanbul’a yakın bir yere gitme kararı aldı. Kazım Karabekir,

60 Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul 1967, s. 36. 61Taha Niyazi Karaca, a.g.e., s. 238.

62 Şerafettin Turan, a.g.e., s. 55. 63 Mahmut Goloğlu, a.g.e., s. 46. 64 Kemal H. Karpat, a.g.e., s. 36. 65 Taha Niyazi Karaca, a.g.e., s. 292.

(35)

ğu illerinin teşkilatsız kalacağı ve bu davranışın millî hareket düşmanlarınca çetecilik olarak algılanacağı kaygısıyla bu karara olumsuz tepki verdi. İstanbul’a gidecek me-buslarla toplanıp görüşme merkezi olarak önce Eskişehir’e bağlı Seyitgazi düşünül-müş, orada bir İngiliz birliğinin bulunması güvenlik açısından sakıncalı görülmüştü. Bursa‘da toplanılması fikri de gündeme gelmiş fakat ahalisi Kuva-yı Milliye yanlısı olan, İstanbul’a ve Batı Anadolu’ya ulaşım kolaylığı bulunan Ankara toplanma mer-kezi olarak seçilmişti. Ankara’da İstanbul hükümetini tanımayan Müftü Rıfat Hoca, Belediye Reisi Küçükzade Ali Bey, Defterdar Yahya Galip gibi kişilerin yanı sıra Ali Fuat (Cebosoy) Paşa’nın başında olduğu bir kolordunun bulunması tercih sebebi ol-muştu66.

Bir ay kadar Sivas’ta kalan Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye üye-leri, 22 Aralık 1919 Perşembe günü sabah saatlerinde Sivas’tan ayrılarak Ankara’ya hareket ettiler. Üç otomobilden oluşan heyet epeyce yorucu bir yolculuk yaparak yol üzerindeki Kayseri, Mucur, Hacıbektaş, Kırşehir, Kaman şehirlerine uğrayarak 27 Aralık Cumartesi günü Ankara’ya ulaştı. Mustafa Kemal Paşa ile birlikte heyette Ra-uf Bey, Mazhar Müfit (Kansu), Süreyya Yiğit, Cevat Abbas, Hüseyin (Gerede), Re-fik (Saydam) ve Hakkı Behiç bulunuyordu. Ankara halkı tarafından Şehir girişinde coşku ile karşılanan Mustafa Kemal Paşa, Hacı Bayram Veli türbesini ziyaret ederek ikametlerine tahsis edilen Ziraat Mektebine gitti67.Temsil Heyeti Ankara’ya

ulaşma-dan önce İstanbul yanlısı Vali Muhittin Paşa şehirden çıkarılmış ve Ali Fuat Paşa da gereken askerî tedbirleri almıştı. Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya gelişlerini aynı gün yazdığı bir telgrafla bütün teşkilâtlara bildirdi68.

Mustafa Kemal Paşa, kendisini coşku ile karşılayan Ankara halkı ile daha yakından tanışmak ve onlarla görüşmek için Ocak ayının ilk günlerinde bir konferans verdi. Bu konferansta Wilson İlkelerinin Türkiye’yi ilgilendiren maddeleri ve özel-likle işgallere yol açan yedinci maddesine değinerek Mondros Mütarekesi ile süre ge-len olaylarla ilgili açıklamalarda bulundu. Konuşmasında Erzurum ve Sivas Kongresi

66 Sina Akşin, a.g.e., s. 186-189.

67Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, Ankara 2003, s. 142.

(36)

kararlarına da değinen Mustafa Kemal Paşa amaçlarının millî bağımsızlık yolunda Millî Kuvvetleri hakim kılmak olduğunu belirtti69.

Mustafa Kemal Paşa ile Ankara’ya gelenler arasında Heyet-i Temsiliye üye-lerinden yalnızca üç kişi Rauf, Mazhar Müfit ve Hakkı Behiç Bey vardı. Kurulun ge-lişinden sonra bir ara İngilizlerce kapatılan Eskişehir Ankara Demiryolu yeniden iş-letmeye açılmıştı. 29 Aralıkta yayınlanan yeni bir genelge ile de Kuva-yı Millîye yanlısı mebuslar Ocak ayı başlarında yapılacak toplantı ve görüşmeler için Anka-ra’ya çağırıldı70.

Heyet-i Temsiliye Sivas’tan Ankara’ya geldiği zaman İstanbul’da toplana-cak olan Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na gönderilecek mebusların seçimleri de ta-mamlanmak üzere idi71. Mustafa Kemal Paşa da Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hu-kuk Cemiyeti merkezlerine gönderdiği bildiri ile seçilen milletvekillerinin ocak ayı başlarından itibaren Ankara’ya ulaşmasını istemişti.

69Nutuk, C. I, s. 479.

70 Şerafettin Turan, a.g.e., s. 68. 71 Mahmut Goloğlu, a.g.e., s. 43.

(37)

II. BÖLÜM

2. SON OSMANLI MECLİS-İ MEBUSANI VE

FAALİYETLERİ

A. Meclisin Açılışı

Seçimlerin tamamlanmasından sonra seçilen mebuslar birer ikişer İstanbul’a gelmişler ve Meclis-i Mebusan’ın açılışını beklemeye başlamışlardı. Önceleri Mec-lis’in açılması taraftarı olan Sultan Vahideddin, İstanbul’daki seçimlerde ittihatçı adayların ve Zeytinburnu fişek fabrikasında çalışan işçi Numan Efendi’nin seçilmesi sonucu Meclis’in açılışı emrinde kararsızlık göstermişti. Yapılan seçimlere İttihat ve Terakki Partisi katılmamasına rağmen ittihatçı olarak bilinen bazı kişiler milletvekili seçilmişlerdi. Padişah seçilecek milletvekillerinin farklı fırkalara mensup olmasını istiyor ve ittihatçıların tekrar hükümeti ele geçirmesinden korkuyordu. Hürriyet ve İtilâf Fırkası ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti de Meclisin açılmaması için çaba gösteri-yorlardı. Ancak, İstanbul’da bulunan mebusların baskı yapması sonucu Ali Rıza Paşa Padişah’la birkaç kez görüşmüş ve Meclis’in açılmasını istemişti. Yapılan görüşme-ler ve Ali Fuad Bey’in çabaları sonucu Meclisin açılış günü tayin edilebilmişti. Ali Fuad Bey bu olayı şöyle anlatmıştır:

“Bir gün Zât-ı şâhâne Tevfik Paşa ile birlikte oturdukları halde beni huzu-runa çağırıp “benim hatırıma bir şey geldi; siz ne dersiniz?,, diyerek “Muhtelif fır-kalar ruesâsını toplayıp meclisin hâl-î hazırı ile küşâd edilmesi mi yoksa içlerinden bazılarının istifaya davet ile yerlerine diğer fırkalardan da birkaç kişi alınması mı muvafık olur? Bu cihetler hakkında beyinlerinde îtîlâf hasıl ettikten sonra meclisi açmak mün asip olmaz mı? ,, dedi. Ben de “Bunun zamanı geçmiştir efendim, her

(38)

ta-raftan gelen meb’uslar İstanbul’da toplanarak meclisin küşadına muntazırdırlar. İctima edecek hey’et aralarında îtîlâf hasıl edemezlerse o zaman ne yapılır?,, dedim. Bunun üzerine Zât-ı Şahane itiraz edemedi.”72.

Meclis’in açılışının gecikmesi olayı basında da yer almış ve İleri Gazetesi’nde şu şe-kilde bir değerlendirmede bulunulmuştur:

“…Halbuki bu müstekreh propagandacılar Meclisi falan filan istemiyor, di-ye avazları çıktığı kadar yalan söylediler. Hayır efendiler! Bu Meclis Damad Ferid Paşa ile şürekası, (Hürriyet ve İtilâf) foksiyonundan maada herkes istiyor. Bunu Pa-dişah nam Sultan Mehmed Han Sadis Hazretleri, herkesden evvel arzu buyuruyorlar. Bu da geçen gün şerefbaş sahife-i sudur ve sunuh buyrulan irade-i hikmetada ile müstebitdir”73.

Meclis-i Mebusan’ın açılışı için hazırlıklar tamamlanarak irade-i seniyye yayınlan-mış ve Dahiliye Nazırı tarafından Vilâyete tebliğ edilmiştir. Açılış için geniş bir da-vetli listesi hazırlanmıştı74.

21 Aralık 1918 de kapatılan Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920 Pazartesi günü Fındıklı Sarayı’nda ki kendi binasında öğleden sonra saat iki de açıldı. Meclis’in açı-lışı İkdam gazetesi tarafından:

“Dördüncü Devre-i İntihabiyenin ictimaı, dün mutad olanmerasimle küşad edildi ve birçok keşmekeşliklerden sonra mevkı-i iktidara gelen Ali Rıza Paşa Kabi-nesi hedef-i hareket ittihaz eylediği gayelerden en mühimine bu suretle vasıl olmuş oldu.”

72 Ali Fuad Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, Ankara 1951, s. 252-253.

73“Meclis-i Mebusan Bugün Açılıyor”, İleri Gazetesi, No: 723, 12 Ocak 1920, s. 1. (Bkz. Ek 2). 74Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), İrade DUİT 10/53 (Bkz. Ek 3).

Referanslar

Benzer Belgeler

Kumkapı her şeyden önce kentin ilginç küçük mescitlerinin, sefale­ te rağmen sevimliliği kaybolmayan sokakların, en güzel kiliselerin ve Ermeni Patrikhanesi’nin

Örneğin çok sevdiğiniz bir futbol karşılaşmasını izlemek istiyorsunuz ama o saatlerde evde bulunmanız mümkün değil, bu durumda SlingBox M1 kullanarak o

Los Bravos'un menajerinin, biraz İspanyol, biraz Hintli, biraz MeksikalI, yani evrensel bulduğu bu küçük kıza, bir müzikal film için teklifte bulununca, "beyni

(Bu partinin) “2 Haziran 1912’de başlayan kongresinde türdeş olmayan Hürriyet ve İtilaf (Partisi)nin içindeki temel uzlaşmazlık su yüzüne

Mehmet Ekrem Muallâ Bey, AvrupalIların, iflâs bayrağını çekmiş OsmanlI Devletinden alacaklarım düzenleyen Düyu­ nu Umumiye’de ikinci müdür olduğu için,

28 Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa, bunun üzerine 2 Kasım’da Torul’da Yarbay Halid Bey’e çektiği telgrafta Torul Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin,

Servet-i Fünun III. Osmanlı Büyükelçiliği İttihatçıların hareketlerini takip ediyordu. İttihatçılar da Reşat Halis Bey’i azlettirebilmek için taraftarları

Mebusan’ a başkan seçilecek (gıyabında), Müdafa-i Hukuk grubu kurulacak ve Sivas Kongresi kararları kabul