• Sonuç bulunamadı

Medya şirketlerinin finansmanı ve finansman yönetimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Medya şirketlerinin finansmanı ve finansman yönetimi"

Copied!
28
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Marmara İletişim Dergisi

Ocak 2010 - Sayı: 16

(2)

Marmara İletişim Dergisi • Sayı 16 • Ocak 2010 • İstanbul

© Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi

ISSN: 1300-4050 Sahibi Marmara Üniversitesi

Proprietor İletişim Fakültesi adına

Prof.Dr.Ahmet L. Orkan

Yayın Danışma Prof.Dr.Ahmet L. Orkan Kurulu Prof.Dr.Filiz Balta Peltekoğlu

(Editor-in-Chief) Editorial Board Prof.Dr.Şükran Esen Editör Yrd.Doç.Dr.N.Emel Dilmen

Editor

Editör Yardımcısı Arş.Gör.Barış Tavukçuoğlu Assistant Editor

Kapak Tasarımı Sertaç Öğüt Cover Design

Sayfa Düzeni Arş.Gör.Behlül Çalışkan ve Tasarım

Page Setting and Design

Yazışma Adresi Marmara Üniversitesi Correspondence İletişim Fakültesi

Nişantaşı Kampüsü

34365 İSTANBUL

E-Posta iletisimdergi@marmara.edu.tr

E-Mail

Web Adresi iletisim.marmara.edu.tr Web Adress

Baskı Çetin Matbaacılık

Printed at 0 212 576 59 850

Hakem Kurulu

Prof.Dr. Ahmet Bülent Göksel, Ege Üniv.*

Prof.Dr. Ahmet Kalender, Selçuk Üniv.*

Prof.Dr. Alaeddin Asna, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. Asker Kartarı, Hacettepe Üniv. Prof.Dr. Asuman Yalçın, Marmara Üniv. Prof.Dr. Demet Gürüz, Ege Üniv.

Prof.Dr. Dilruba Çatalbaş, Galatasaray Üniv.*

Prof.Dr. Esra Biryıldız, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. George Junne, Northern Colorado Üniv. Prof.Dr. Güngör Uras, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. Haluk Gürgen, Bahçeşehir Üniv.*

Prof.Dr. Hülya Yengin, Kocaeli Üniv. Prof.Dr. Işık Özkan, Yeditepe Üniv.*

Prof.Dr. Korkmaz Alemdar, Gazi Üniv. Prof.Dr. Merih Zıllıoğlu, Galatasaray Üniv.*

Prof.Dr. Mete Çamdereli, İstanbul Üniv. Prof.Dr. Metin Kazancı, Ankara Üniv. Prof.Dr. Murat Özgen, İstanbul Üniv.*

Prof.Dr. Nükhet Güz, Beykoz Lojistik M.Y.O. *

Prof.Dr. Nurçay Türkoğlu, Marmara Üniv. Prof.Dr. Nurdoğan Rigel, İstanbul Üniv. Prof.Dr. Nurşen Mazıcı, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. Özden Cankaya, Galatasaray Üniv. Prof.Dr. Özhan Tıngöy, Marmara Üniv. Prof.Dr. Peyami Çelikcan, Maltepe Üniv. Prof.Dr. Rengin Küçükerdoğan, Kültür Üniv.*

Prof.Dr. Semra Atılgan, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. Şengül Özerkan, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. Simten Gündeş, Maltepe Üniv.*

Prof.Dr. Suat Gezgin, İstanbul Üniv.*

Prof.Dr. Süleyman İrvan, Akdeniz Üniv. Prof.Dr. Şükran Esen, Marmara Üniv.*

Prof.Dr. Tayfun Akgüner

Prof.Dr. Uğur Demiray, Anadolu Üniv. Prof.Dr. Ümit Atabek, Yaşar Üniv.

Prof.Dr. Wayne Melanson, Northern Colorado Üniv. Prof.Dr. Yaman Öztek, Galatasaray Üniv. Prof.Dr. Yasemin İnceoğlu, Galatasaray Üniv. Prof.Dr. Zafer Kesebir, Marmara Üniv.

Doç.Dr. Cem Pekman, Marmara Üniv.*

Doç.Dr. Cem S. Sütçü, Marmara Üniv.*

Doç.Dr. Erhan Akyazı, Marmara Üniv.*

Doç.Dr. Serpil Kırel, Marmara Üniv.*

© Telif hakkı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne aittir. Dergide yayınlanan fi kir ve düşüncelerden doğacak sorumluluk makale yazarlarına aittir.

(3)

İçindekiler

7

Küreselleşme ve Basın İşletmeleri Üzerindeki Etkisi

Atilla Girgin

21

Konuşma Yöntemi

İhsan Karlı

33

Medya Şirketlerinin Finansmanı ve Finansman Yönetimi

Ayşe Elif Emre Kaya

45

Enformasyon Toplumunun Suçluları: “Hacker”lar

Sibel Onursoy

57

Haber Türleri Boyutunda Gazetelerde Renk Kullanımı

75

Gazete Okuma Davranışı

ve Okuma Yolu: Bir Göz İzleme Çalışması

Sibel Onursoy & Deniz Kılıç

Fikret Er

91

The Love and Hate Relationship: The Confl ict between Public Relations

Çisil Sohodol Bir

(4)

İdil Karademirlidağ

R. Ayhan Yılmaz

125

Yatırımcı İlişkileri ve Finansal Halkla İlişkiler Bağlamında Şirketlerin Paydaşlarıyla İletişim Kurma Biçimleri: Web Siteleri Üzerinde Bir İnceleme

Nazlım Tüzel

163

Tüketicilerin Zihnini Okumak: Nöropazarlama ve Reklam

Serdar Öztürk

201

Elektronik Kültürün ‘Adam’ına Karşı Yazılı Kültürün ‘Ada’sı: ‘Issız Adam’ Filmine İletişim Sosyolojisi Açısından Bakmak

Ayça Tunç

217

High Defi nition Teknolojisinin Sinema Anlatısı Üzerindeki Etkilerinin Vidocq Filmi

145

Türkiye’deki Seçmenin Oy Verme

Davranışı Üzerinde Söylemin Etkisi

Başak Uçanok & Elif Sudagezer

Sıla Sefercioğlu

187

Türkiye’de ‘Yeni Orta Sınıf’ Üzerine Bir Analiz: Issız Adam; ‘Yuppie’ Alper

Defne Özonur

177

Bağımsızlık Öncesi ve Sonrasında Propaganda Aracı Olarak Azerbaycan Uluslararası Radyosu’nun Etkinliği

Vefalı Enserov

İtibarın Temel Taşı Olarak Kurumsal İletişim: Kurumsal İtibar Sürecinde İletişimin Rolü ve Önemi

Murat Gümüş & Burcu Öksüz

(5)

Marmara İletişim Dergisi

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi ihsankarli@yahoo.com

Medya, İşletme, Ekonomi, Finansman Media, Organization, Economy, Finance

Anahtar Kelimeler Key Words

Finansman, bir fi rmanın kurulabil-mesi, işletilebilmesi ve geliştirilebil-mesi için maddi ihtiyaçlarının karşı-lanmasıdır. Finansman unsurları; bir fi rma kurmak için yeterli sermayeyi oluşturmakla işletim bedelini öde-yecek parayı sağlamak ve gelişimi sağlamak için gereken sermaye-yi yaratmak için gereken tüm faa-liyetleri içerir. Bu makalede medya fi rmalarının fi nansal ihtiyaçlarını an-lamak, bu ihtiyaçların hangi yollar-la elde edildiği ve medya fi rmayollar-la- rmala-rının karlarmala-rının ne şekilde değerlen-dirildiği incelenmiştir. Diğer taraftan medya işletmelerini diğer işletme-lerden ayıran temel fi nansal özellik-ler ifade edilmiştir.

Finance is used to provide the mon-etary needs for to establish, to oper-ate and to develop of a company that needs are met. The elements of fi nance includes all activities that re-quired to create a new company, to establish suffi cient capital, and to provide the money for operating and development of companies. This ar-ticle examines the determination of fi nance necessities that how to gain of this necessities and how to use the profi ts of media oranizations. On the other hand, basic fi nancial features that separates the media organiza-tions from other organizaorganiza-tions are ex-pressed.

Özet Abstract

Dr. İhsan Karlı

*

Medya Şirketlerinin Finansmanı

ve Finansman Yönetimi

(6)

Giriş

Finansman, bir fi rmanın kurulabilmesi, iş-letilebilmesi ve geliştirilebilmesi için mad-di ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Finansman unsurları; bir fi rma kurmak için yeterli ser-mayeyi oluşturmakla işletim bedelini öde-yecek parayı sağlamak ve gelişimi sağlamak için gereken sermayeyi yaratmak için gere-ken tüm faaliyetleri içerir.

Finansmanın belli türleri; sadece fi rma-nın ya da ürün geliştirmenin belirli aşama-larında mümkün olur. Firma kurma ve ge-liştirme niyetinde olanlar; farklı aşamalarda sermaye arayışıyla sonuçlanan sıkıntı ve iliş-kileri kavramalıdır.

Araştırma aşaması; fi kirlerin kovalandı-ğı ve işe yarar bir ürün ya da hizmetin etkin şekilde üretilip sunulmasının mümkün olup olmadığına karar vermek için gerekli unsur-ların bir araya getirildiği noktayı temsil eder. Medya fi rmaları nadiren temel araştır-mada aktif rol oynarlar, genelde bu tip iş-leri tedarikçilere ve diğer donanım fi rmala-rına bırakırlar. Daha sonra yeni iletişim icat-larını işletmenin yolicat-larını bulurlar. (Hump-reys, 1997: 46) ( Medya fi rmalarında yapı-lan araştırmaların asal türleri; varoyapı-lan medya ürünlerinin etkinliğini, arttıracak pazar araş-tırmasını ya da yeni bir dergi, kablo kana-lı, online hizmet gibi yeni ürünler için pazar bulmayı içerir.)

Araştırma aşamasında son derece olum-suz bir nakit akışı vardır çünkü hiçbir satıl-mamış ve bir gelir kaynağı oluştursatıl-mamıştır. Sonuç olarak bu süreç genellikle buluş sa-hipleri ya da bu özel şahıslar ve fi rmalar ta-rafından kurulan fi rmaların araştırma ve ge-liştirme aktivitelerinde yürütülür. Bu fon-lama ve destek yatırımı olmadan araştırma için gerekli olan ekipman, personel ve

teda-rik masrafl arı karşılanamaz.

Bir araştırma tamamlandığında kavra-mın işe yarar bir ürün ya da hizmete dö-nüştürülmesi için çaba harcanması gerekir. Bu geliştirme aşaması; gereken personel ve ekipmanın bir araya getirilmesini ve sonra halka sunulacak ürün ya da hizmetin hazır-lanmasını, işletilmesi için yönetim ya da şir-ket yapısı yaratılmasını içerir. Bu aşama aynı zamanda yeni bir derginin tanıtım sayısının hazırlanmasını, yeni bir radyo istasyonunun yapılandırılıp hazırlanmasını, yeni bir Web sitesinin pazarlama ve işletimi için içerik ve planlama yapılmasını içerir. (Jones A. And B. Sufrın, 2001: 123)

Bu hiçbir şeyin satılmadığı olumsuz na-kit akışının sürdüğü geliştirme aşaması bo-yunca fon genellikle müteşebbis ya da işi üstlenen fi rma ya da riski paylaşan fi rma-lar tarafından karşılanır. Bu aşamada medya fi rmalarına geleneksel olarak dışarıdan çok az fon gelir. Ancak son yıllarda riski payla-şan sermayedarlar ve halk-özel birleşik giri-şimcileri yeni ürün ve hizmetlerin yaratılma-sına fon bulmak ve çeşitli yönetim, pazar-lama hizmetleri sağlayıp yeni fi rmaları eğit-mek için ABD ve Avrupa’da “bebek medya kuvözleri”ni yarattılar.

Üçüncü aşama, yeni ürün ya da hizmetin halka sunulduğu tanıtım sürecidir. Bu aşama boyunca fon müteşebbisten ya da ortak fi r-malardan ve fi rmanın tedarikçilerden sağla-yabildiği herhangi bir krediden gelir. Ürün ya da hizmetin sıra dışı bir geri dönüş po-tansiyeli yoksa sadece sınırlı sermayedar ya da risk fonu mümkün olabilecektir çünkü bu tip buluş sahipleri, yüksek karlılık potan-siyeli olan ürün ve hizmetleri izleme eğili-mindedir.

Bir ürün ya da hizmet tanıtım aşaması-nı atlatabilirse, ürün kabul edildikçe ve

(7)

ge-liştikçe nakit akışı başlar. Kurulma aşama-sında kapital sağlayan hisse senedi piyasala-rı ve bazı geleneksel bankalar; fi rmanın bü-yümesine ve daha sonra pazardan faydalan-masına fon sağlar.

Ürün genel kabul gördüğünde ve olum-lu nakit akışı ile karlılık sağlandığında fi rma, fi nansman sağlamak için tahvil ve çok çeşit-li kredi kullanabiçeşit-lir.

1. Mali Akışı Anlamak

Medya fi rmalarının fi nansal ihtiyaçlarını an-lamakta kritik olan, paranın fi rmalar arasın-da ve etrafınarasın-da nasıl döndüğünü anlamaktır. Tabii ki bu nakit özgün bir kaynaktan gel-melidir ve bu sermayedarın borcu ya da ba-ğışı olabilir. (Hendriks, P., 1995: 213) Fir-manın medya ürününün üretilmesi için ge-reken araçları ve ekipmanı, işçiliği, tedarik-leri ve gereken hizmettedarik-leri ödemesini sağla-yan bu nakittir.

Daha sonra ürün tüketicilere ve cılara satılarak doğrudan satış veya reklam-cılardan alınacak alacaklarla nakit yaratılır. Bu para, medya ürününün bir sonraki sayısı-nın yapımı için kullanılabilir. Fazladan para borçların ödenmesinde kullanılır ve artan para varsa sermayedarın öz varlığına döner.

Üretim sürecine düzenli olarak dönen para miktarı ortamı ve yönetimin seçimi-ne bağlıdır. Gazeteler, dergiler ve televizyon yayınları satışlardan sağlanan gelirin büyük kısmını operasyonlarının sıklığından dolayı üretim sürecine geri döndürmek zorunda-dır. Ancak üretime geri dönen miktar; bir-birinden ayrı ürünler üreten ve ne zaman neyi üreteceğine dair kararlar veren kitap ya-yımcıları, fi lm ve multimedya üreticilerinde farklılık gösterir.

Yeni Bir Firmanın ya da Ürünün Finansman Sorunları

Yukarıda belirtildiği gibi yeni fi rmaların ve ürünlerin fi nansman unsuru son dere-ce önemlidir çünkü araştırma ve geliştir-me aşamalarında tüketicilerden gelir sağlan-maz ve gelir yavaş şekilde tanıtım aşamasın-da başlar ancak genellikle masrafl arı karşıla-makta yetersizdir.

(Humpreys, P. J., 1997: 58) İlk aşamalar-da sürekli olarak olumsuz para akışı vardır fakat sonra artmaya ve tanıtım başarılı ol-duysa olumlu fi gürler sağlamaya başlar ve olgunlaşma meydana gelir.

Bu durum, özellikle yeni fi rmaların ku-ruluşunda sorundur. Bu, fi rma kurucuları-nın sadece fi rmalarıkurucuları-nın karşılayacağı pazar ihtiyaçlarını tanımlayıp net ve mantıklı plan-lar yaptıkplan-ları anlamına gelmiyor. Aynı za-manda olumsuz para akışını atlatabilecekleri yeterli fi nansman anlamına da geliyor.

Sorun karmaşıktır çünkü bazen zayıf fi -nansman, bazen zayıf yönetimden ve bazen de pazar koşullarından dolayı yeni kurulan işlerin çoğu başarısız olur. Bu durum yeni iş yerlerini sermaye kaynakları için sevimsiz hale getirir.

Sonuç olarak yeni işlerin çoğu sahibinin tasarrufl arından, akrabalardan alınan borç-lardan ve bazen devlet ile geliştirme dairele-ri tarafından desteklenen küçük işletmelere verilen borçlarla fon sağlar.

Genel medya fi rmaları başlangıç ve fi -nansman geliştirme için pek cazip değil-dir çünkü geleneksel medya endüstrileri-nin gelişim potansiyeli olduğu düşünülmez. (Humpreys, P. J., 1997: 49) Modern ve yük-selen endüstriler olarak görülen ileri tekno-loji, bioteknoloji ve diğer endüstrilerle kı-yaslandığında medya fi rmalarının çoğu

(8)

ya-tırımcılar için cazip değildir. Günümüzde-ki en çeGünümüzde-kici medyayla ilişGünümüzde-kili fi rmalar, gün-cel performans sorunlarına rağmen onli-ne ve diğer yeni medya aktivitelerinde bu-lunan fi rmalardır. Bunları kavramak önem-lidir çünkü iş fi nansmana ve fi nans unsurla-rına geldiğinde medya fi rmalarının çoğunun geleneksel iş analizlerinin altına düştüğünü gösterir ve teşebbüs sermayesi ve risk ser-mayesinin diğer türlerinin kaynakları; risk yatırımını geri döndürecek yenilikçi ürün-lerle hızlı bir büyüme sağlamanın potansiye-lini sık görülmez.

Medya fi rmaları da bundan etkilenir çünkü çoğu, küçük işletmeler olarak hayat-ta kalırlar ya da orhayat-ta ölçekli işletmeler olabi-lirler. Sadece birkaç tanesi büyük ölçekli, fi r-malara dönüşebilir. (Jones A. And B. Sufrın, 2003: 89) Öyleyse medya ve iletişim fi rmala-rı için model geleneksel küçük bir fi rma ku-rup tedarikçilerden ve diğer sermaye sahip-lerinden çok az fi nansman ya da kredi alarak sahiplerinin öz varlığı ile işletilmek olmalı-dır. Firmalar büyüdükçe gelire ve sahibinin fi nansmanına bağlılığı azalarak daha büyük miktarda ticari kredi ve borç edinebilir.

Bu etkenler fi nansal yönetim anlamında önemlidir çünkü küçük işletmelerin genel-de nakit varlığı, alacakları ve sabit varlıkları daha fazla ve daha büyük gelişmiş fi rmala-rın envanterlerinden daha azdır. Sürekli ola-rak hesaplarındaki ödenebilir pasifl er daha çoktur ancak ağ bağlantıları daha gelişmiş fi rmalarınkinden daha azdır. Bundan dola-yı küçük fi rmaların işleyen sermayeye, he-sapların hızla toplanmasına ve varlıkların li-kiditesine daha çok dikkat etmeleri gerekir. (Humpreys, P. J., 1996: 47)

Ancak nakit akışı unsurları sadece yeni fi rmaların, küçük ve orta ölçekli işletmele-rin karşılaştığı bir durum değildir. Gelişmiş

ve başarılı fi rmalar da yeni bir ürün sunar-ken olumsuz nakit akışı sorunuyla karşıla-şırlar. Mesela bir kayıt fi rması, bir sanatçı-nın CD’sini seçerken, kaydederken, işlerken, üretirken, dağıtırken ve pazarlamasına baş-larken gelirini sağlamış olmaz. Satışlar başla-dığında gelir maliyetlerini karşılamaya başlar ancak başlangıçta masrafl arın tümünü karşı-lamaz. Sanatçı başarılıysa nakit akışı olum-lu fi gürlere girer ve gelirler masrafl arı aşar-sa ve CD karlılığa ulaşıraşar-sa şirket yarar aşar-sağlar.

Yeni ürünlerin sunumu esnasındaki olumsuz nakit akışı, gelişmiş ürünlerin ya da çoklu ürünlerin sunumuyla karmaşıkla-şır çünkü bir üründen fazlası sürekli olum-suz nakit akışına sebep olabilir ve fi nansal kaynaklarda belirgin bir azalma yaratabilir. Şirketin yetersiz nakit kaynağı varsa, ürünün başarılı olmasından önce işletim sermayesi tükenebilir.

İşletme sermayesi sorunu, ilk ürünleri olumlu nakit akışına ya da karlılığa ulaşma-dan geliştirilmesi veya ek ürünler yapılması gereken multimedya ve yazılım meydana ge-tiren şirketler için özellikle zordur. Aynı so-run sıklıkla bağımsız küçük kitap yayımcıları ve video üreticilerini de temsil eder.

Bununla beraber 1990’ların sonlarında girişim sermayedarlarının ve dot.com fi r-ması yatırımcılarının hevesinden dolayı bir-çok yeni başlayan fi rma, hisselerini halka arz ederek ya da yatırımcılarla yapılan di-ğer fi nansal anlaşmalarla bünyesine büyük sermayeler katabildi. Bu fi rmaların fi nan-sal kaynaklarının aniden büyümesi, az dene-yimli nakit yöneten yöneticilerinin fi rmala-rının çok büyük ve sonsuz miktarda parası-nın olduğuna inanmasına yol açtı ve birçok fi rmanın mali krizle karşılaşıp kapanmasına sebep oldu.

(9)

2. Medya Şirketlerinin Sürekli

Operasyonlarının Finansmanı

Bir fi rma kurulduğunda ve nakit akışı geliş-tiğinde bile fi rmanın tüm fi nansal ihtiyaçla-rını karşılayacak satış gelirine sahip olmama-sı olmama-sıra dışı değildir. Bu durum, fi rmanın pa-halı teçhizata yatırım yapmasından, bina sa-tın almasından ya da yılın bazı bölümlerin-de işletim maliyetlerini karşılayacak geliri se-zon dalgalanmalarından dolayı elde edeme-mesinden ya da büyük masraf gerektiren bir siparişin, sipariş tamamlandığında karşılana-cak olmasından kaynaklanabilir. (Karacan, A.İ., 2003: 187)

Mesela bir video bantı çoğaltma fi rma-sı, bir fi lm stüdyosundan satış ve kiralama için ödemesi teslimatta yapılacak 500.000 adet video kopyası siparişi alabilir. Bu, stüd-yonun videobantlara, kapaklara, çalışanlara fi lm şirketinden ödemesini almadan önce bir milyon dolardan fazla para harcaması-nı gerektirebilir. Firmaharcaması-nın bu tip masrafl a-rı ödeyecek yeterli nakdi yoksa masrafl aa-rı karşılaması için fi nansman bulması gerekir. (Pereıra, M.M., 2003: 89)

Bir dergi fi rması, reklam gelirlerinin bü-yük kısmının ilkbaharda ve sonbaharda iki-şer ayda sağlandığını fark edebilir. Zayıf ay-lar için yeterince birikim yapmamışsa, yılın diğer sekiz ayını karşılamak için fi nansman araması gerekebilir.

2.1. Kredi Yönetimi

Medya fi rmalarında kredi yönetimi, müşte-rinin reklam yeri ve zamanını satın alması için satış kredisini ve medya ürünlerinin kit-leler halinde aboneliğinin satın alınması için hizmet kredisini kontrol etmeyi içerir.

Birçok medya fi rması için reklam

satış-ları hesabı, gelirin büyük kısmını oluşturur. Krediyle reklam satın alma, bu hesaplara özellikle dikkat edilmesini gerektirir. Bu ge-reksinim özellikle ticari radyo ve televizyon-da, gazetelerde ve birçok dergide çok güçlü-dür. Kablo sistemleri ve birçok dergi tüketi-cilere satılan medya ürününe çok güvenirler ve bu fi rmalarda kredi yönetimi; hizmet sağ-lanan ancak ödemesi henüz alınmayan müş-teri hesaplarına daha çok odaklanma eğili-mindedir. Çünkü tirajlar; gazeteler, dergiler, kablo sistemleri için de önemlidir, müşte-rilerin hesapları bu endüstrilerde de dikkat gerektirir. (Söylemez, A.,1997: 125)

Kredi yönetimi, hesapları toplayıp kre-di kullanımını kontrol ederek satış mı yapı-lacağına, kredi mi sunulacağına karar verir. Gazeteler, dergiler ve kablo sistemleri, müş-teriye hizmet sağlandıktan sonra faturalan-dırılacak hizmetleri ya da baskıları gönder-meden önce sadece küçük bir parayı riske ederler. Ancak televizyon kanalları, gazete-ler, dergiler ve diğer medyalar, büyük lamcılara ve reklam ajanslarına krediyle rek-lam hizmeti sağladıklarında yüz binlerce do-lara varan risk alırlar. Sonuç odo-larak bu fi nan-sal yönetim fonksiyonları medya fi rmala-rının hayatta kalmaları ve kar etmeleri için çok önemlidir.

Birçok medya şirketi, bu işlevleri sürdür-mek için birleşik kredi departmanları işle-tirler fakat bazıları kredi fonksiyonunu bir-kaç departman arasında bölüştürmeyi tercih eder. Birleşik bir kredi departmanı hem rek-lamla hem de medya ürünlerinin satış kredi-siyle ilgilenebilir.

(Söylemez, A., 1997: 148) Fonksiyonu-nu birkaç departman arasında bölüştürme-yi tercih eder. Diğer durumlarda gazeteler-de ve gazeteler-dergilergazeteler-de tipik olarak kredi gazeteler- depart-manı sadece reklam satış kredileriyle ilgile-nir. Bu medyalardaki tiraj departmanlarında

(10)

kredi yöneticileri genellikle abonelik hizme-ti kredisini yürütür.

Her iki durumda da kredi fonksiyonla-rından sorumlu yöneticiler, politikaları be-lirlemek ve kredi aktivitelerinin fi rmanın ge-nel pazarlama programına yardım etmek yerine engellemediğinden emin olmak için reklam ve hizmet satış departmanlarıyla ya-kın temasta çalışmalıdır. Çeşitli departman-lar arasında işbirliği önemlidir.

Organizasyonun yapısından bağımsız olarak ve kredi aktivitelerinin sorumluluğu-nun olduğu yerlerde kredi yönetimi unsur-ları aynıdır. Kredi değerlendirmesini ve ka-rar verilmesini, risk yönetimini ve toparla-mayı kapsar.

Teminat yoluyla fi nansman sağlanması. (Jowell, T And P. Hewıtt, 2002: 178)

Bir fi rma yeni ve gelişmemiş olduğunda ya da varolan bir fi rmanın borç ödeme yete-neği belirsiz olduğunda hala bazı aktivitele-rin sürdürülebilmesi için borç verenin borç ödenmediği takdirde alabileceği değerli bir şeyi teminat göstererek borç almak müm-kündür. Teminatın bazı genel türleri envan-tere karşı anlaşmayla rehinle borçlanılması-dır.

• Teminat - Teminatla borç verenler, verdikleri borcun değerinde ya da onu aşan değerde olduğuna inan-dıkları varlıklarla borçlarını güven-ce altına alırlar. Borç veren, varlı-ğı tanımlayan bir teminat mektubu alır ve mektup borç verenin talip ol-duğu varlığı belirterek noter huzu-runda doldurulur. Teminatlar ge-nelde arsa, bina, ekipman, makine-ler, araçlar vs. gibi kolay satılabilen varlıklardır.

• Envanter borçları – Eğer bir fi rma önceden satın aldıklarını envantere kaydediyorsa envanterin değeri var-dır ve bazı envanterler kolay bozul-maz ve kolayca satılabilir varsayılır-sa borç teminatı olarak kullanılabi-lir. Borç arayan fi rmanın koşulları-na bağlı olarak envanterin fi rmanın depolama tesislerinde saklanabilece-ği ya da bağımsız bir tesise taşınabi-leceği birçok yöntem vardır.

• Alacak hesapları – çünkü bunlar li-kit güncel varlıklardır. Bazı alacak hesaplarının teminat mektupları de-ğerlerinin dörtte üçünden fazla ol-mamak kaydıyla borç verenler tara-fından teminat olarak kabul edilirler. Bu tip fi nansman, fi rmaların yeterli iç kaynaklarının olmadığı çok büyük siparişleri ürettiklerinde ya da müş-terilerden ödeme beklerken ellerin-de nakit olmasını istediklerinellerin-de kul-lanılabilir.

• Bazı teminatsız kısa dönem borç türleri.

Medya fi rmaları işletimleri için sermaye sağ-lamak üzere birçok uygulamalar yapar. Bu amaç için kullanılan paraya işletme sermaye-si denir. Bir fi rmanın güncel varlıklarından ve perakende satışlarından yeterli nakit sağ-lanamamışsa, gelişmiş ve kredibilitesi olan bir fi rmaysa, işletimini sürdürmek için ge-rekli olan parayı sağlamak için kısa dönem teminatsız borç alabilir.

Ticari kredi, tedarik satın alabilmek için işletim sermayesi sağlamak, fi nansman üret-mek ya da ürünlerin dağıtımını yapmak için tasarlanmıştır. Genellikle fi rmanın düzen-li şekilde çalıştığı bir bankadan edinidüzen-lir. Ge-nelde doksan günlük kısa dönemli bir borç-tur. Firmanın bilançosunun güncel varlıklar

(11)

bölümünde borç senedi olarak gösterilir. Ticari senet – bazı medya holdingleri-nin de içinde bulunduğu büyük, gelişmiş fi rmaların teminatsız olan borcu ve faizini ödemek için senet düzenleme yetkileri var-dır. Firmalar bunu kısa dönemde nakitleri-ni banka faizinakitleri-nin altında arttırmak için kul-lanır. Nakit ihtiyacını ticari senet karşılığın-da elde eden fi rmalar, kısa sürede büyük ya-tırım yapabilir ve olgunluk dönemlerinde diğer yatırımların hepsinden fazla esneklik sağlarlar.

• Kredi sınırı – Bu, bankanın ve müş-terinin dönemsel nakit ihtiyacını ya da mevsimsel gelir dalgalanmaları-nı karşılayacak kredi miktarına ka-rar verdiği bir borç şeklidir. Anlaş-ma genelde bir yıllık yapılır ve müş-teri, alınsa da alınmasa da kredi sını-rının yapımına para öder.

• Rotatif akreditif – Banka ve müşteri arasındaki bu tip kredi genelde müş-terinin bankanın belirlediği miktar-da ve anlaşılan faiz ile ödeme gün-lerine göre borç alıp geri ödediği bir kredi kartı gibi işler.

• Ticari kredi – Bu, fi rmalar arasında en yaygın olan kredi türüdür ve te-darikçilerden sağlanan mal ve hiz-metlerin bulunduğu açık hesaplara dayanır. Bu borç, tedarikçilerin fi r-maya sunduğu işletim sermayesinin bir şeklidir çünkü fi rma ödemeleri-nin bir kısmını ya da hepsini normal ödeme gününün ötesine erteleyebi-lirse faiz ödeyebilir.

2.2. Kredinin Değerlendirilmesi

Bir müşteriye kredi verme kararı; müşteri-nin krediyle yapılan alımları ödeme

gücü-ne ve kredi alımlarındaki geçmiş davranış-larında gösterdiği ödeme isteğine göre ve-rilir. Medya yöneticileri; kredi başvurularını ve kredi sorgulamalarını içermek üzere bir-çok değerlendirme tekniğine sahiptir. (Pere-ıra, M.M., 2003: 155)

Bazı satış türlerinde özel bir değerlen-dirme yapılmaz. Kablo servisi ya da gazete, dergi aboneliği için hizmet kredisi taleple-ri durumunda bu kısmen doğrudur. Küçük bir soruşturma yapılır çünkü hizmetin kre-disinin alınması ile ödenmesi arasındaki za-manda yapılan bir soruşturma, yapılan öde-meden ya da potansiyel zarardan daha faz-la olur.

Çünkü potansiyel zararlar ödenmemiş reklam zamanı ya da yerinden daha büyük-tür. Kredi yöneticileri; yeni reklamcıların kredibilitelerine karar vermek için kendile-ri hakkında bilgi sağlamalarını isterler ya da krediyi sunmadan önce bu tip bilgileri araş-tırırlar. (Pereıra, M.M., 2002: 39)

Bazı durumlarda bir kredi yöneticisi, başvuruda belirtilen bilginin ötesinde belir-li bir kredi soruşturması talep edebibelir-lir. Mas-rafından dolayı bu; sadece belli miktarlarda reklam alması beklenen ve kapsamlı kredi talep eden yeni müşterilere uygulanır.

Bu tip soruşturmalar genellikle kredi bü-rolarından ya da kredi veritabanlarından bil-gi aranmasıyla yapılır. Bazı durumlarda fi r-maların varlıklarının da detaylı analizinin ya-pıldığı büyük bir soruşturma yapılabilir.

Kredi yöneticisi fi rma hakkında bil-gi edindiğinde rasyonel bir karar verebilir. Her fi rmanın kredi verip vermeyeceğine ve ne kadar vereceğine karar vermek için ken-di standartları vardır. Bu tip kararlar; baş-vuranın önceki kredi davranışlarını, fi nan-sal gücünü ve istikrarını değerlendirerek ve-rilir. Kredi yöneticisi; başvuranın başvuru

(12)

formunun üstündeki bilgilerini ve kredibili-tesini ölçmek için yapılan değerlendirmele-ri kullanır. Hangi kredinin vedeğerlendirmele-rileceğine karar vermenin kolay bir yolu yoktur ancak dene-yim kredi yöneticilerine neyin uygun olaca-ğına dair bir “his” verir ve endüstri standart-larının yanı sıra bu deneyimler de şirket po-litikalarını oluşturmak için kullanılır. (Pereı-ra, M.M., 2002: 44)

Kredilerin onaylanması ya da reddedil-mesi için verilen kararlar tabii ki uygun yasa ve düzenlemelerle uyumlu olmalıdır. Aynı şekilde yasalar ve genel eğilim; kredi koşul-larını ve durumkoşul-larının kredi başvuruların-da, satın alma siparişlerinde ve faturalandır-mada net olunmasını gerektirir. Bir çok du-rumda çok büyük hesapların ve tahsilatla-rın değerlendirilmesi için provizyon istenir. (Pereıra, M.M., 2002: 59)

2.3. Kredi Riski Yönetimi

Risk yönetimi, müşterinin sunulan krediyi ödememe riskinin kontrol edilmesi ve azal-tılmasıdır. Satış personelinin mümkün oldu-ğunca çok reklam ve abonelik satmak için teşvikleri olmasına rağmen kredi yönetici-lerinin ödemenin alındığından emin olma-sı gerekir. Bir çok yönetici, belli türdeki rek-lamcılara farklı davranarak ve bazılarından özel taleplerde bulunarak reklam satış kredi-lerinin yönetimine yardımcı olurlar.

Reklam konusunda kredi yöneticileri ge-nellikle reklamcıların sınıfına göre kredi sı-nırları koyarlar ve şirketlerin bu sısı-nırların üzerinde alım yapmalarına izin verilmez. Sı-nırlar genelde müşterinin işin içinde bulun-ma ya da reklam alıcısı olbulun-ma süresine göre belirlenir. Bazı kredi yöneticileri, fi rmanın işletim bütçesine ya da fi rmanın reklam har-caması beklentisine göre sınır belirler. Bü-yük işletmeler sürekli reklamcılarla

uğraşır-ken yöneticiler genellikle fi rmaların krediy-le satın aldıkları reklamı geçmişteki ödeme performanslarına göre bir birinden ayrı özel limitler belirler.

Tahsilat

Medya şirketleri içeriden ve dışarıdan tah-silat çabasında bulunurlar. Tahtah-silatlar, rek-lam satış kredisinin hizmet kredi hesapları-nın ödemesinde yavaş olan müşterilerin ve ödeme yapmamış müşterilerin süreli öde-melerinin alınmasıyla ilgilidir. Bir hesap fa-turalandırılıp belirlenen tarihe kadar ödeme alınmadığında tahsilat süreci başlar.

Medya şirketleri müşterilerine değer ver-diğinden ve geç ödemenin çeşitli sebepleri olabileceğinden tahsilatlar çeşitli ve aşama-lı olarak zorlayıcı adımlardan oluşur. Şirket çalışanları ilk adımları atar fakat son tahsilat çalışmaları genelde fi rmanın dışında yapı-lır. Hesabın medya fi rmasının dışına gönde-rilmesi genelde ödenmemiş borcun son ça-residir. Bir hesabı avukata ya da bir acente-ye yönlendirmek pahalıdır çünkü bir çok ül-kede tahsilat acenteleri tahsilatın üçte birini hatta bazen yarısını ücret olarak alırlar. Çe-şitli yasalar tahsilat çalışmalarını içerir. (Sa-rıoğlu, I., 2001: 211) Böylece iç ve dış tah-silatla uğraşan fi rmalar izin verilen ve veril-meyen tahsilat çalışmalarından haberdar ol-malıdır. Tahsilat çalışmaları başarısız olursa medya şirketleri hesaplardan sorumlu olan kişilere dava açabilirler ancak genelde alına-cak paranın yasal işlemleri karşılayabileceği durumlarda yapılır.

Şüpheli Alacaklar

Ödeme getirecek tahsilat adımlarının hep-si başarısız olmuşsa fi rma tahhep-sil edilemeyen alacak hesaplarıyla uğraşmalıdır. Bunu

(13)

mu-hasebe sisteminden çıkarmak için tahsil edi-lemeyen kredi hesabı, şüpheli alacaklar he-sabına aktarılır.

Medya fi rmaları şüpheli alacaklar hesa-bını, bütçelendirilmiş bir işletim gider birimi olarak tutarlar. Tabii ki işletim giderlerine ve fi rmanın karlılığına olan etkisinden do-layı şüpheli alacaklar hesabını mümkün ol-duğunca düşük tutmak fi rmanın yararınadır. Şüpheli alacak zararları genelde vergi düşü-rücü işletim maliyeti olarak hesaplanmasına rağmen böyle yapmanın yararı giderlerden çok daha fazladır. Şüpheli alacakları minimi-ze etmek amacıyla medya kredi yöneticile-ri şüpheli alacakları dikkatle takip ederler ve tahsilat etkinliğini değerlendirmek için geç-miş performanslarını düzenli olarak karşı-laştırırlar. (Sarıoğlu, I., 2001: 218)

İç Kredi Yönetim Raporları

Yöneticilerin kredi operasyonlarını etkin şe-kilde yönetebilmeleri için hesapların duru-muyla ilgili güncel raporlara ihtiyaçları var-dır. Yıllanmış raporlarda, kusur raporların-da ve şüpheli alacak raporlarınraporların-da önemli yö-netim bilgileri bulunur. Birçok medya kuru-luşunun bu tip bilgiyi otomatik olarak üre-ten bilgisayar programları vardır.

Yıllanmış raporlar, tüm hesapların duru-muna genel bir bakış sağlar ve göze çarpan ve beklenen ödemeler hakkında bilgi verir. Birçok fi rma yıllanmış raporları, hangi he-sapların gününün geçtiğini ya da kusurlu ol-duğunu gösteren kusur raporları gibi özel raporlar hazırlamak için kullanır.

Bir kredi departmanının etkinliğini ve alacak hesaplarının hangi oranda ödendiği-ni ve ödenmemiş borçların günleriödendiği-ni (ÖBG) göstermek için standart bir hesaplamadan yararlanılır. Kredi satışlarında ve

alacaklar-da bu fi gür borçlandırılır ve normalde aylık, üç aylık ve yıllık hesaplanır. ÖBG fi gürleri kredi departmanının zaman içindeki perfor-mansını gösteren ve kredi yönetiminin dö-nemsel gelişiminin göstergesi olarak kıyas-layıcı, değerlendirici amaçlar için kullanı-lır. Çok yaygın kullanılan bir ÖBG hesapla-ması; son üç aylık ortalama ticari kredi ala-caklarının doksanla çarpılıp sonra bu mikta-rın son üç aylık toplam kredi satışına bölün-mesiyle bulunur. Bu fi gür; ödenmemiş gün-lük satışların miktarını gösterir. ÖBG fi gürü düşük olduğunda medya fi rmaları en etkin biçimde çalışır. (Pereıra, M.M., 2001: 259)

Şüpheli alacak raporları, tahsil edileme-yen ve bundan dolayı fi rmanın zararına olan hesapları gösterir. Şüpheli alacak genellikle kredi ve hizmet satışlarının, toplam satışla-rın ya da rekabet amaçlı hizmet gelirlerinin yüzdesi olarak bildirilir. Birçok medya kuru-luşu, sorunların nerede geliştiğini kavramak için şüpheli alacak raporlarını bir kaynak olarak analiz eder. (Pereıra, M.M., 2002: 59)

Nakit Yönetimi Unsurları

Karşılaştıkları sermaye ve borç unsurlarına ek olarak fi rmalar, yatırımcılar ve işletim-lerin edindikleri nakit unsurlarıyla da ilgi-lenirler. Sermaye ve edinilen gelir, varlıkla-rın ve gelecekteki masrafl avarlıkla-rın ödenebilmesi için denetlenmelidir. Nakit yönetimi, fi rma-nın hesaplarındaki nakit değerin şirket için en iyi sonuçları yaratacak şekilde kullanılma-sıyla ilgilidir.

Bundan dolayı nakit likiditesi, karlılık ve fonların hangi amaçlar için ne zaman kul-lanılacağı ile ilgili seçimler yapmak gerekir. Kararlar, fi rmaya giren, çıkan, tutulan ve ya-tırım yapılan nakite göre verilir.

(14)

sağlayan fi rmalar, bankaların günde birkaç kez postaneden parayı aldığı, fonları müm-kün olduğunca hızla toplayıp ödemeleri fi r-manın hesabına gönderdiği bir düzenleme-den yararlanabilir. Bu süreç, müşterilerin fi rmanın bankadaki hesabına ödeme yaptığı elektronik sistemlerle hızlandırılabilir.

Bu tip nakit geliş yönetimi, ödemelerin gelişini hızlandırır paraya dönüştürülüp kul-lanılabilir. Ödemelerin tahsilatını hızlandır-mak, fi rmanın günden güne ödemesi gere-ken masrafl arı ödemesi için tuttuğu nakdi azaltarak başka bir yerde daha etkin şekil-de şekil-değerlendirilebilmesini sağlar. ( Jowell, T And P. Hewıtt, 2001: 79)

Çıkan nakit yönetimi, fi rmanın ödeme-de kullanması gereken nakdi, tedarikçiler-le, ödeme yapması gereken diğer fi rmalar-la ilişkilerini bozmadan ya da kredi rapor-landırma ajanslarındaki notunu etkilemeden ödemeleri ertelemesi için tasarlanmıştır. Bu amaca ulaşmak için nakit yöneticileri ödeme günlerini ve sadece günü geldiğinde borçlu-ya ödeme borçlu-yapılacak zamanı izler. Firma, çek yerine elektronik fon transferleri yapabildi-ğinde bu süreci yönetmek daha kolay olur. Ayrıca yöneticiler, çeklerin yazılıp bozdurul-ması arasındaki zamanı arttırmaya ve en dü-şük nakit oranına karar verip sağlamaya ve banka hesaplarındaki miktarları dengeleme-ye çalışır.

Gelen fonların hızlıca tahsil edilmesinin ve çıkan fonların yavaş ödenmesi taktikleri-nin bileşimi, bir fi rmanın elinde tutabileceği nakdi ve sağladığı geliri arttırır.

Ayrıca nakit yönetimi, fi rmaların serma-yelerini ya da güncel işletimlerini aşan nakit-leri olduğunda ancak bunu sonraki işletim-ler için tutmak istediğinde önemli bir hali-ne gelir. Nakit tutma ihtiyacı kısa ya da uzun vadeli olabilir ancak fi rmanın çek

hesapla-rında etkisiz şekilde durmasını istemeyip ge-rekli likiditeyi tutarak nakitten bir geri dö-nüş sağlamanın uygun metotlarını bulmak özel bir dikkat gerektirir. (Jowell, T And P. Hewıtt, 2001: 97)

Nakit yönetiminin kararları genelde fi r-manın yöneticisi tarafından verilir ya da mu-hasebe veya hazine ofi sine havale edilir. Ge-lir sağlanması için nakitin kullanılacağı süre-nin uzunluğuna bağlı olarak faiz, bono, his-se his-senetleri yatırımlarından paranın pazarla-ma hesaplarında kullanılpazarla-masına kadar bir-çok düzenleme yapmak mümkündür.

Sonuç

Finansal unsurlar tüm medya ve iletişim fi r-malarının gelişiminde önemli bir rol oynar ve yöneticilerin fi rmadaki sermaye, gelir, masrafl ar ve borçlarla ilgili konuları kavra-masını gerektirir. Her ölçekteki fi rma bilgi-li fi nans yöneticilerine ihtiyaç duyar. Bu ihti-yaç özellikle yeni fi rmalarda, halka açık şiketlerde ve büyük nakit akışıyla uğraşan fi r-malarda güçlüdür.

Deneyimli fi nans yöneticisi ihtiyacı, özel eğitimi ve deneyimi olan yöneticilerin fi r-maların etkin şekilde yönetilme ihtiyacını karşılamak için orada olduklarını kanıtlar. Ancak fi rmadaki diğer yöneticilerin de bu unsurların ve fonksiyonların önemi hakkın-da temel bir kavrayışa sahip olmaları gerekir çünkü stratejileri ve operasyonları mümkün olan fi nans kaynağına bağlıdır.

Tam tersi gibi görünse de nakit halin-de ani bir büyük sermaye girişi fi rmalar için bazı sorunları ifade eder çünkü yöneticile-rin bu fonları koruyup iyi koruyabilmesi için büyük zaman ve çaba harcamaları gerekir.

Son yıllarda başlangıçta borsada halka arzda bulunan ve aniden hesaplarında yüz

(15)

milyonlarca dolarlık nakit oluşan birçok dot.com ve multimedya fi rması bu zorlukla karşılaştı. Bu tip fonların yönetimi için çaba harcanmazsa, 1990’larda aşırı harcamalar yapıp ürün ve hizmet satışlarının gelirleriy-le bunu geri döndürmeyen birçok dot.com fi rmasında olduğu gibi nakitin aniden azal-ması sonucuyla karşılaşılır.

Bu tip sorunları önlemek için aniden zenginleşen fi rmalar, medya kuruluşundan çok bir bankacılık enstitüsü gibi davran-mak zorundadır ya da alındıktan dört beş yıl sonrasına yetecek sermayeyi kullanmayacak veya yönetmeyecektir. Bu kadar ani zengin-liği yönetmek için gereken uzmanlık genel-de büyüyen medya ve iletişim fi rmalarında mevcut değildir çünkü nakitin kendisi ser-maye olarak borçlanılmalı ya da yatırım ya-pılmalıdır. Böylece ziyan olmaz ve fi rmanın ihtiyaç duymasından önce uygun biçimde geri dönüş sağlar.

Birçok durumda, bu fonları yönetme-si için nakit sermaye yönetiminde uzman olan özellikle bankacılık veya yatırım çev-resinden bir fi nans yöneticisi almak uygun-dur. Şirket kurulu ve yönetimi de, sermaye-den yararlanılması için rehber olacak belir-li pobelir-litikalar gebelir-liştirmeye ve gerçekleştirme-ye ihtiyaç duyar.

Firmalar, yatırımcı ya da kredi kaynak-larını benzer süreçlerle gelişim ve projelere bölüştürerek sermayeden etkin şekilde fay-dalanıp içeride bile yarar sağlayabilirler. İçe-riden sağlanacak miktarların ve neyin fon-landırılacağının kararları; güvenli iç iş plan-larıyla, araştırma ve gelişim stratejileriyle ve sert olmayan ya da para kaybına veya fi rmanın kazancırmanın azalmasına sebep olacak fi -nansal risklerin yönetilebileceği bir zemin-de verilmelidir.

Medya İşletmelerini Diğer

İşletmelerden Ayıran Temel

Finansal Özellikler

• Birçok basın işletmesi küçük ve orta boy teşebbüsler kategorisine girer. Sadece birkaç büyük yayıncı vardır ve bunlar tipik olarak küresel ve böl-gesel olarak örgütlenirler.

• Giriş engelleri nispeten dergilerde, rehberlerde ve kitap yayıncılık en-düstrisinde alçak, gazete endüstri-sinde ise yüksektir.

• Birçok basılan ürün, kitaplar hariç nispeten kısa ürün yaşam süresine sahiptir.

• Ekonomik değişmeler, mevcut rek-lam desteğinin miktarını etkiler. • Ekonomik gelişmeler, tüketicinin

yayın satın alma kararlarını etkiler. • Tüketim modelleri içinde, basılan

materyaller ve bu materyaller için-deki reklamlar geniş ulusal çerçeve-de çok çeşitlidir.

• Tek kopya satışlarına karşı, ödeme-nin desenlerinde geniş farklar, stra-tejilerin bu kaynaklarda çeşitli dergi-leri pazarlamayı yaratır.

• Yayımlamada, yüksek ölçüde emek yoğundur, yüksek ölçüde yaratıcılar ve işlemcileri gerektirir, uzmanlar, usta baskı sanat işçileri ve dağıtma işçilerini işleme tabi tutar.

• Sofi stike şekildeki lojistik ve ulaşım sistemleri, ürünlerin tüketicilere da-ğıtımında önemli rol oynadığı yayın-cılık endüstrisi için özel olarak tasar-lanmıştır.

(16)

bir-çok yayımlanan ürünün net doğa-sı tarafından yaratılır. Kullanımdan sonra atılan gazeteler ve magazin-lerden ilk atık sonuçlar çıkartır. • Üretim süreçleri, çeşitli ortamlarda

değiştirme çözücülerinin bir çeşidi-ni üretir, artıklar ve diğer kimyasalla-rı yıkar. Hükümetler, yeni malzeme-de yatırımlar ve geri alınma için ge-liştirme süreçlerini gerektirerek bu çıkışın olduğu adreslerdir.

• Geleneksel yayıncılar yükselen teh-ditler ve elektronik yayıncılığın ge-lişiminden kaynaklanan olanaklar-la karşı karşıyadır. Tehditler, çoğun-lukla fırsatlara yanıt vermemenin bir sonucudur.

Kaynakça

Hendriks, P. (1995). “Communications Po-licy and Industrial Dynamics in Media Mar-kets: Toward a Theoretical Framework for Analyzing Media Industry Organization”, The Journal of Media Economics, 8(2) Humpreys, P. J. (1997). “Power and Control in The New Media”, Paper presented at he ECPR Workshop New Media and Political Communication, University of Manchester. Humpreys, P. J. (1996). Mass Media and Me-dia Policy in Western Europe. First Edition, Manchester University Press, Manchester. Jones A. and B. Sufrın (2001). EC Competi-tion Law. OUP, Great Britain.

Jowell, T ve P. Hewıtt (2001). “Consultation on Media Ownership Rules”, The Depart-ment for Culture Media and Sport,

http://www.culture.gov.uk/creative/ search_frame.asp?Name=/creative/ media%5Fownership.html

Karacan, A.İ. (2002), “Medya Sahipliği Üze-rine.” Dünya Gazetesi, 17 Mayıs 2002. Pereıra, M.M. (2003a). “Vertical and Hori-zontal Integration in The Media Sector and EU Competition Law”, The ICT and Media Sectors Within The EU Policy Framework, Brussels, http://europa.eu.int/comm/ competition/speeches/ text/sp2003_009_ en.pdf

Pereıra, M.M. (2003b). “Scope and Durati-on of Media Rights Agreements: Balancing Contractual Rights and Competition Law Concerns”, Communications and EC Com-petition Law IBC-8th Annual Conferen-ce, Brussels, http://europa.eu.int/comm/ competition/speeches/ text/sp2003_027_ en.pdf

Pereıra M.M. (2002). “EU Competition Law, Convergence and the Media Industry”, Law Society of England and Wales, Lon-don, http://europa.eu.int/comm/compe-tition/speeches/text/sp2002_016_en.pdf

Sarıoğlu, I. (2001). Dijital Ücretli TV Yayın-cılığı ve Rekabet Hukuku. Yayımlanmış Uz-manlık Tezi, Ankara: Rekabet Kurumu. Söylemez, A. (1998). Medya Ekonomisi ve Türkiye Örneği. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı.

(17)

Marmara İletişim Dergisi

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi aemre@gazi.edu.tr

Bu çalışmada, 1960’lı yıllarda araştır-macılar tarafından ortaya konan en-formasyon toplumu projeleri ile aynı dönemde ortaya çıkan “hacker”lar ve “hacker”ların suça yöneliş neden-leri üzerinde durulmaktadır. Çalışma-da, enformasyon projeleri ve ona kar-şılık sunulan eleştiriler ortaya konula-rak, “hacker”ların eylemlerinin enfor-masyon toplumu projelerine yönelik bir eleştiriyi içlerinde barındırıp barındır-madıkları sorusu araştırılmıştır. Kapsamı bu şekilde belirlenmiş olan çalışmada, “hacker”lara ilişkin yasal düzenleme-ler ise, konu dışı bırakılmıştır.

In this study, we dwelled on the sub-ject that contains information society projects, the hackers and the causes of the hacker’s guilt. We aimed to analyse, if the hacker’s actions have got a reaction to the information so-ciety or not, by discussing the infor-mation projects and the critics about the projects. Also we didn’t include the legal regulations about the hack-ers.

Özet Abstract

Dr. Ayşe Elif Emre Kaya

*

Enformasyon Toplumunun

Suçluları: “Hacker”lar

(18)

Giriş

Bu çalışmada, 1960’lı yıllarda araştırmacılar tarafından ortaya konan enformasyon top-lumu projeleri ile bu tartışmalarla eş zaman-da ortaya çıkan “hacker”lar ve “hacker”ların suça yöneliş nedenleri üzerinde durulmakta-dır. Çalışmada, enformasyon toplumu pro-jeleri ve ona karşılık sunulan eleştiriler or-taya konulmakta, ardından da “hacker”ların eylemlerinin enformasyon toplumu proje-leri ile ilişkisi kurularak, bu eylemproje-lerin yeni toplum projesinin vaatlerine karşı bir eleş-tiriyi içlerinde barındırıp barındırmadıkla-rı tartışılmaktadır. Kapsamı, bu şekilde be-lirlenmiş olan çalışmada, “hacker”lara iliş-kin yasal düzenlemeler ise, konu dışı bıra-kılmıştır.

Enformasyon Toplumu Projeleri

ve Bu Projelere Yöneltilen

Eleştiriler

1960’lı yılların başında, ekonomik değerlen-dirmelerin; sanayi, tarım ve hizmetler sek-törlerinin yanı sıra enformasyon ile ölçül-meye başlandığı görülmektedir. O günler-de, ABD ve diğer ülkelerde yapılan çalışma-larla, enformasyon sektörünün ekonomile-re olan katkısı desteklenmiş ve bu çalışma-larla enformasyonun ekonomi üzerinde iti-ci bir gücü olduğu yönündeki önerme güç-lendirilmiştir. Bu projelerde, endüstri top-lumundaki mal üretiminin ve ağır sanayinin egemen olduğu fabrika düzeninin yerini, bil-gisayar sistem analizleri, araştırma geliştirme gibi profesyonel hizmetler ile eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerin alacağı; enformasyon toplumunun stratejik kaynağının bilgi olup, el sanatları ve makine teknolojisinin yerini, entelektüel teknolojiye bırakacağı düşüncesi

hakimdir1. Bu yeni toplum tasarımında

ayrı-ca, şimdiki zaman vurgusunun bir yana bıra-kılıp, geleceğin planlanması işine girişileceği, doğaya ve fabrikalaşmış doğaya karşı oyna-nan oyunların terk edilip, kişiler arası oyun-ların oynanacağı, gelenekçilik ve ekonomik gelişme kavramların da yerini teorik bilginin kodifi kasyonuna bırakacağı bir düzen öngö-rülmektedir (Bozkurt, 2000: 46).

Enformasyon toplumu üzerine çalışan-lar, yeni iletişim teknolojilerinin2 gelişimini,

uygarlığın yayılmasının sembolü olarak gö-rerek (Göker, 2001: 13), büyük önem atfet-mişler, öyle ki iletişim teknolojilerinin dün-yayı ortak duyuların paylaşıldığı bir mekana çevireceği görüşünü dahi savunmuşlardır3. 1 Bir başka deyişle, sanayi toplumunda dinamo

görevini, buharlı makinelerin üstlenmiş olmasın-daki gibi, enformasyon toplumunda da bu göre-vi, mikro teknolojilere dayalı olarak telekomüni-kasyon, bilgisayar ve uydu sistemleri yüklenmiş-tir (Dolgun, 2005: 245).

2 Yeni iletişim teknolojileri; genellikle mikro

iş-lemcilerin kullanılması sonucu bilgisayar yete-nekleri olan kullanıcılar veya kullanıcıyla enfor-masyon arasında karşılıklı etkileşime izin veren veya karşılıklı etkileşimi artıran iletişim tekno-lojileri olarak tanımlamaktadır (Geray, 1994: 6).

3 Enformasyon toplumunda, yeni bir

cemaat-leşme anlayışının egemen olacağı söylenmiş-tir. Coğrafi sınırlamalardan soyutlanmış olan bu yeni cemaatleşme olgusu, büyük ölçüde iletişimi-nin performansına bağlıdır. Bu yüzden iletişim araçlarının mevcut merkezi yapısı, bu oluşumun gelişmesini ertelemektedir. Bilgisayar teknolojisi-nin geleneksel iletişim teknolojisiyle birleşmeye başlaması bu anlamda önem taşır. Diğer bir de-yişle; bilgisayar teknolojisi sadece mevcut ileti-şim teknolojisinin verimini arttırıcı bir katalizör olarak önemlidir. Toplumda giderek yoğunluk kazanmaya başlayan özerklik ve demokratikleş-me talepleri, ancak demokratik iletişimle gerçek-leşebilir ve bilgisayar teknolojisi iletişimde

(19)

de-İletişim ve bilgisayar teknolojilerinin bir ara-ya gelmesi üzerine kurulu olacağı düşünü-len enformasyonun toplumunun, diğer top-lum türlerine bu özelliği nedeniyle ciddi bir fark yaratacağı belirtilmiştir. Araştırmacılar da, enformasyonun; tüketilmeyen, devredil-meyen, görünmeyen ve biriken bir kaynak olması nedeniyle mekanik çağın yarattığı sorunlara çözüm olacağı düşüncesi hakim-dir. Bu görüşe sahip olna isimlerden biri de Marshall McLuhan’dır. Yazar, elektro-nik çağı bütün insanlık ailesini tek bir “kü-resel kabile” içine kapatan bir dönem ola-rak tanımlamıştır. McLuhan, mekanik çağın, kulağın büyülü dünyasıyla, gözün tarafsız dünyasını ayırdığını ve kabile değerlerinden kopmuş bireyi karşımıza çıkardığını, daha sonra meydana getirilen elektro-manyetik keşifl erin ise bütün insani ilişkilerde eşza-manlı alanı yeniden yarattığını ve artık in-san ailesinin “küresel bir köy” koşulları altında,“kabile davullarıyla çınlayan tek bir büzüşmüş uzayda” yaşadığını belirtmekte-dir. Enformasyon sektörünün sözel ve ku-lak kültürü yaygınlaştıracağını ve bu şekil-de mekanik çağın şartları içinşekil-de şekil-dezavantajlı konumda olanların, yeni dönemde avantaj-lı konuma yükseleceğini ifade eden McLu-han, yeni dönemde bilme sürecinin kolek-tif olarak herkese ulaşacağını vurgulamış-tır. İnsanın bütün işinin; refahını sağlayacak olan enformasyon hareketliliği sonucu, öğ-renmek ve bilmek olacağını belirten yazar, besinlerin herkesçe toplanabildiği ilkel top-lumlarda nasıl bir eşitlik varsa, iletişim ve enformasyon çağında da benzeri bir eşitli-ğin hüküm süreceeşitli-ğini ifade etmiştir (McLu-han, 2007: 17, 34; aktaran Geray, 1994: 78).

Enformasyon toplumu projeleri

üzerin-mokratikleşmenin teknik ve ekonomik olurluğu için önkoşuldur (Komisyon, 1995: 66). Ayrıntılı bilgi için bkz. Alemdar ve Erdoğan, 1998: 145.

de yürütülen tartışmalarda, üzerinde duru-lan diğer bir konu da, gelişmemiş oduru-lan ülke-lerin kalkınmasına faydalı olacağı düşüncesi-dir. Yeni iletişim teknolojilerinin kullanılma-sı sonucunda, gelişmiş ülkelerle, gelişmemiş ülkeler arasındaki farkların ortadan kalkıp, eşitsizliklerin giderileceği ileri sürülmekte-dir. Gelişmekte olan ülkeler ile gelişmişler arasındaki dengesizliklerin; enformasyonun üretilmesi, işlenmesi ve ulaşılması süreçle-rindeki dengesizliklere bağlayan araştırma-cılar; enformasyonun nüfusun farklı taleple-rini verimli olarak karşılayabilmek için üre-tim faktörlerine uygulanmasının, enformas-yon sektörünü büyüterek, üretim faktörle-rinin kapasitesini ve eklenen değerleri art-tıracağını ve eklenen değerlerin yeni servet-ler yaratıp, bunun da daha verimli ve eşit olarak dağıtılacağı açıklamasını getirmişler-dir. Bu görüşün destekçilerinden biri olan Alvin Toffl er, yazılarında bilginin ekono-mik büyümenin anahtarı olduğunu ve 21. yüzyıl itibariyle bilgiye dayalı teknolojile-rin, kaba kuvvete dayalı teknolojilerin yeri-ni alacağına şaşırılmaması gerektiğiyeri-ni belirt-miştir. Yazar, bilgisayarlara ve enformasyo-na dayalı çok ileri üretim tekniklerinin dün-ya pazarlarına hakim olacağını, bu yeni sis-temin güç kaymalarına yol açacağını ve öyle ki güç ilişkilerinin ve güç dengelerinin yeni-den biçimlendiği bir süreçte gelişmekte olan ülkelerin de bir çoğunu, geleneksel ekono-mik stratejilerini silip atmaya zorlayacağını ifade etmektedir. Bireysel ve kamusal düzey-de, yeni mücadele alanının bilgiyi ve ileti-şim araçlarını kontrol etmek olduğunu be-lirten yazar; tükenmeyen bir kaynak olma-sı nedeniyle kuvvet ve paradan çok farklı ya-pısı olan bilginin, güç oyununun kuralları-nı değiştirebileceğine inanmaktadır. Çünkü yazara göre bilgi, servet ve şiddetten fark-lı olarak zayıf ve yoksulların da sahip olabi-leceği bir şeydir ve bütün güç kaynaklarının

(20)

arasında en demokratik olanıdır. Bu da onu güçlülere karşı sürüp giden bir tehdit haline getirmektedir (Toffl er, 1992: 24, 25, 33, 35). Özetle, bilginin iktidar olduğu düşüncesin-den hareketle, yeni iletişim teknolojileri yo-luyla, bilginin paylaşımının bir bakıma ikti-darın da paylaşılacağı anlamına geleceği ve geniş anlamda bir siyasal katılımın sağlana-cağı düşüncesi öne çıkmaktadır4.

Enformasyon toplumuna yöneltilen eleştiriler, genellikle yeni dönemde gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkeler arasında eşit-sizliklerin ortadan kalkacağı görüşü üzerin-de toplanmıştır. Enformasyon bolluğunun olacağı ve herkesin istediği bilgiye ulaşabile-ceği bir ortamın gelişmiş teknolojik bir alt-yapı gerektirdiği ve gelişmekte olan ülkelerin bu alanda birikimlerinin yetersiz oluşu göz önüne alındığında, çizilen bu iyimser tablo-nun pek de mümkün olamayacağı, özellikle de Batı ülkelerindeki mevcut teknolojilerin satın alınması ya da kiralanması yoluyla edi-nilmesinin de bağımlılık ilişkisinin devamına yol açacağı ortaya konulmuştur. Araştırma-cılar, enformasyonun piyasadaki diğer mal-lardan farklı olduğu görüşüne de itiraz et-mektedirler. Ayrıca, enformasyonun mal ve hizmetlerden çok fazla bir farklılık göster-mediğinin ve enformasyona da pazarda sa-tılan diğer mallarda olduğu gibi, parası yete-nin sahip olabileceğiyete-nin ve neyin enformas-yon olarak pazarlanacağının da, pazarda en fazla parayı yatıranlarca belirleneceğinin al-tını çizmektedirler. Enformasyona erişebil-me ve kullanabilerişebil-menin önündeki bu tarz engellerin, iktidar paylaşılabileceği olasılığı-nı zayıfl attığına ve ekonomik ve siyasi belir-leyiciliklerin egemen olduğu bu alanda güç ilişkilerini değiştirmenin zorluğuna da işaret etmişlerdir. Oya Tokgöz’ün de altını

çizdi-4 Bu konuda bilgi için bkn: Geray,1994: 95.

ği gibi, enformasyon dağılımı üzerinde bir dengesizlik mevcuttur. Enformasyon akta-rımı gelişmiş ülkelerden gelişmemiş ülkele-re doğru olmaktadır. Bu tek yönlü akış, ni-telik ve nicelik yönünden gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere doğru olmakta ve do-layısıyla ekonomik ve teknolojik bakımdan var olan dengesizlik, bilginin dünya üzerin-de serbestçe dolaşmasına engel olmakta-dır (1994: 85). Bir başka deyişle, yeni tek-nolojiler enformasyon toplumu teorisyenle-rinin iddia ettikleri gibi nötr, saf ve tarafsız değillerdir ve egemenlik ilişkileri içerisinde ele alınması gerekmektedirler. Enformas-yon teorisyenleri, yeni iletişim teknolojileri-nin ortaya çıkışındaki kapitalist ilişkileri göz ardı ederek, aslında yalnızca sanal bir özgür-lük sunmaktadır. Gerçekte ise; bu teknoloji-lerin kişisel yaşamın tüm işlevteknoloji-lerini gözetim altında tutma ya da insanlığı reşit olmayan bireylere dönüştürme hedefi içinde olduğu görülmektedir. Bir “nimet” olmanın yanın-da, bir “tehlike” olarak da beliren bu tekno-lojiler; küresel anlamda egemen kesimlerin insanlığı kontrol altında tutan araçlarıdır. Bu teknolojiler sayesinde, insanların evden çık-masına gerek kalmayacak ve gerekli tüm iş-lemler tek bir araç ile birkaç tuşa basarak ev-den yapılabilecektir. Böylece insanlar, bilgi-sayarda televizyon seyredebilir ya da banka-cılık işlemleri ile ödemelerini evden yapabi-lir hale gelmişlerdir. Bunlara ek olarak, in-ternet aracılığıyla sanal alemde tüm dünyayı dolaşabilme ve dünya üzerindeki çeşitli ma-ğazalardan alışveriş etme, sanal topluluklar içinde sayısız grupla iletişime geçme ve sos-yalleşme vb. gibi başka imkanları da bulun-maktadır. Gündelik ve zorunlu gereksinim-leri birkaç tuşa basarak, internet üzerinden karşılayabilme imkanı, ev merkezli bir dün-yanın kapılarını da aralamaktadır. İnsanların panoptik bir işleyiş doğrultusunda kapalı ve belli bir mekan içine kendi rızalarıyla

(21)

hapse-derek, rahatça gözetim altında tutma hedefi , iktidarların tüm zamanlardaki başlıca hayal-lerinden biri olmuştur (Dolgun, 2005: 115-117,170). Bilgisayar ve internetin yaygınlaş-ması ile birlikte de, bu isteklerini daha rahat hayata geçirmişler, eskiden belirli bir grup ve alan üzerinde etkin olabilirlerken, bu sis-temler yoluyla etki alanlarını genişletmişler, gözetleme pratiklerini sistemli bir hale ge-tirmişlerdir.

Hacker kavramı üzerinde durmaya geç-meden evvel, son olarak 1990’larda tekrar alevlenen ve “ikinci kuşak enformasyon toplumu tartışmaları” olarak adlandırılan görüşlere bakıldığında, birinci kuşak tartış-malardan çok farklı bir argümana sahip ol-madığını görmekteyiz. Bu yaklaşımda da te-mel olarak, internet teknolojilerinin kulla-nıldığı etkileşimli iletişim ağlarının toplum-sal yaşamda belirleyici olması amacının gü-düldüğü; eğitimden sağlığa, ticaretten dev-let/yurttaş ilişkisine dek uzanan bir yelpaze-de geleneksel iletişim yollarının yerini, ileti-şim ağlarının almasının hedefl endiği bir ta-sarımın ortaya konduğu görülmektedir. En-formasyon toplumunun önemli olduğunun vurgulandığı bu tartışmalarda, bu projenin etkisinin, ilerlemeci değişimler için yeni fır-satlar yaratması ve sosyal dayanışmayı ko-ruyarak, bazı olumsuz etkileri yumuşatma-yı amaçlamasından geldiği ifade edilmekte-dir. Uzun dönemde, ekonomik ve sosyal so-runlarına çözüm olacağı düşünülen enfor-masyon toplumu projeleri geleceğe yönelik olumlu bir bakış taşımaktadır. Enformas-yon yolları, birbirine bağlanmış gelişmiş ağ-lar, genel elektronik hizmetler ve telematik uygulamaları, enformasyon teknolojilerinin kullanımını teşvik etmek, basit hizmetleri sağlamak, uygun düzenleyici çevre oluştur-mak, yeni teknolojiler üzerinde eğitim ger-çekleştirmek, endüstriyel ve teknik

perfor-mansı geliştirmek bu projeler kapsamında-dır. Bu projeler doğrultusunda ana hedef; bilgi toplumları oluşturma yolunda çaba gösterilmesi ve her bireyin erişim imkânı ya-kalaması, böylece daha çok insanın teknolo-ji üzerinden yayılan bilgileri toplaması ola-rak belirmektedir. İkinci kuşak enformas-yon tartışmalarında üzerinde durulan bir di-ğer nokta da; yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerinin hem sosyal birleşmeyi sağla-yacağı, hem de dışlanmanın üstesinden gel-meyi başaracağı düşüncesidir. Bir başka de-yişle, yeni yaklaşım kullanıcıya odaklanarak, erişebilme yeteneğinden ve erişim imkanla-rı gibi sorunlardan kaynaklanan toplumsal dışlanmaya çözüm getirebilecektir (Geray, 2001:62-63).

Bu tartışmalara yöneltilen eleştiriler ise; öncelikle toplumsal dışlanmışlıkların üste-sinden gelineceği düşüncesinedir. Bu yönde bir açıklama yapılmış olmasına karşın, han-gi grupların dışlandığı ve neden dışlandı-ğı soruları çerçevesinde soruna yaklaşılma-dığı, dışlanmanın mekanizmaları ve sonuç-larının neler olduğunun bilinmeden hareket edildiği ve bu ve buna benzer grupların dar-lığına ya da genişliğine ilişkin sınırın dahi ne kadar olduğunun belirtilmediği ve bireylerin dışlanmışlık derecelerinin dikkate alınma-dığı belirtilmektedir. Özetle; bu grupların katılımının sağlanacağı belirtilmekte, fakat çoğu ekonomik temelli olan bu sorunların nasıl üzerinden gelineceği yolunda bir açık-lama yapılmamaktadır. Yöneltilen bir diğer eleştiri ise; enformasyon projelerinin bir an-lamda “gerçek” amacını ortaya koymakta-dır. Bu görüşe göre; sayıları çok da fazla ol-mayan merkez ülkelerin iletişim ağlarını kul-lanarak, gelişmekte olan ülkelerin gelir dü-zeyi görece yüksek kesimlerine ve iş çevrele-rine yeni mal ve hizmetler yanında en geniş anlamda enformasyon ekonomisinin

(22)

malla-rını (donanım, yazılım, iletişim hizmetleri ve her türlü içerikler, uygulamalar) pazarlaya-bileceği bir uluslararası düzen yaratma eği-liminde oldukları ifade edilmektedir (Geray, 2001: 62-63).

Enformasyon toplumu projeleri ve bu projelere yöneltilen eleştiriler, özetle bu şe-kildedir. Bu noktadan sonra, enformasyon toplumu tasarımcılarının ortaya koydukları bilginin erişilebilirliği tezini, kendilerine çı-kış noktası yapmış, bir suçlu tipi olan “hac-ker” üzerinde durulacaktır. Enformasyon toplumunun, iletişim ve bilgisayar teknolo-jileri üzerine kurulu dünyasını, sahip olduk-ları teknik bilgi ve beceri ile zorlayan, en-formasyon toplumu savunucularının ideali-ze ettikleri dünyanın, pratikteki aksaklıkla-rını bir şekilde eylemleri ile ortaya koyarak, bir anlamda sorgulamaya açan bu kişilerin yaşamlarına ve felsefelerine bakarak, enfor-masyon toplumunun bir başka yüzü ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Enformasyon Toplumunun

Suçluları: “Hacker”lar

Bir bilgisayar suçu olan “hacking” üzerinde durmadan evvel, genel anlamda bilgisayar suçları kavramına bakılması gerekmektedir. Bilgisayar suçları; izinsiz bir şekilde bir bel-genin kopyalanması, bir bilgiye izinsiz giriş yapılması, bir bilginin çalınması ve kullanıl-ması, bilgisayara tuzak ya da arka kapı yer-leştirilmesi, belgelerin okunması ya da değiş-tirilmesi, virüsler yollanması v.b. suçları kap-samaktadır5. Yapılan çalışmalar, günümüzde 5 Bir kaynakta bu tarz bilgisayar suçları, “siber

uzay içindeki veri otoyollarında ‘anarşist eğilim-lerin’ ifadesi olarak illegal bir yöntemi ifade eden bilgisayar korsanlığı” olarak yorumlan-maktadır (Dolgun, 2005: 135).

bilgisayar suçlarının giderek arttığını göster-mektedir. En çok “hacker”ı barındıran ül-kenin İsrail olarak belirlendiği bu araştırma-larda İsrail’i; Hong Kong, Tayland, Güney Kore, Fransa, Malezya, Polonya, Tayvan ve Danimarka izlemektedir. Bilgisayar suçları-nın verdiği zararlar, büyük rakamlarla telaf-fuz edilmekte, buna karşın halen bilgisayar güvenlikleri istenilen seviyelere getirileme-mektedir (Atıcı ve Gümüş, 2009).

Bir banka soygununa göre, daha az ya-kalanma riskinin bulunması nedeniyle, daha avantajlı olarak görülen bilgisayar suçları-nın; internetin yaygınlaşması ile birlikte art-tığı söylenmektedir. FBI’ın yapart-tığı açıklama-da, her beş bilgisayardan dördüne sızıldığı bildirilmekte ve suçluların %85 ila %90 ora-nında yakalanamadığı bildirilmektedir. Bu durumun ise, emniyet birimlerine dayalı bir eksiklikten ziyade; sistemi saldırıya uğrayan-ların, müşteri, çalışan ve ortaklarının güven-lerini yitirme korkusu nedeniyle saklanma-sından kaynaklandığı gösterilmektedir (Rus-sell, 1995: 3)6.

Bilgisayarlara yapılan saldırıları şu başlık-lar altında toplamak mümkündür: İlki askeri ve gelişmiş bilgisayarlara casus/ajanlar tara-fından yapılan saldırılar; ikincisi iş yerlerine rakipleri tarafından yapılan saldırılar;

üçün-6 Sistem yazılımında izinsiz kullanımlara

im-kan tanıyan “zayıf noktalar” yoluyla, bilgi-sayarlara sızarak sistem içindeki şifreleri çö-zen ya da bu şifreleri yeniden oluşturan bilgi-sayar korsanları; ilk dönemlerde, bilgibilgi-sayar tek-nolojisine hakimiyetlerini ispatlamak amacıy-la NASA,NSA,Pentagon’un Optimis Veri Ban-kası, Avrupa Uzay Dairesi, Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi, Fransa Atom Dairesi , Almanya’da Ramstein Hava Üssü ve bu gibi stratejik kurumları hedef olarak seçerken, bu-ralarda kayıtlı olan askeri raporlar ile çok gizli belgeleri de ele geçirmişlerdir (Russell, 1995:3).

(23)

cüsü banka ve diğer fi nans kurumlarının profesyonel suçlular tarafından hedefl en-mesi; dördüncüsü hükümetin ya da önem-li şirketlerin teröristlerin hedefi olması; so-nuncusu da herhangi bir şirket çalışanları ya da eski çalışanlar tarafından hedefl emesi. Bilgisayar suçluları ise; üç başlıkta incelen-mektedir: Bilgisayarı çökerten “cracker”lar, suçlular ve yıkıcılar. “Cracker”lar mevcut düzen duydukları sıkıntı ve entelektüel mey-dan okumanın bir ürünüdürler. Çoğu genç-lerden oluşan “cracker”lar, bütün sistemle-ri kırmada başarılıdırlar, sanal dünyada “Ro-bin Hood” gibi davranarak, sistemin şeytanı kötü John’a karşı adalet doğruluk ve özgür-lük için savaştıklarına inanan “cracker”lar, son yıllarda bu misyonlarından uzaklaş-mışlar ve belli bir ücret karşılığında inter-net üzerinden kredi kartlarının numaraları-nın çalınması işini, büyük bir sektör haline getirmişlerdir. Suçlular ise, ekonomik ya da siyasi bir kazanç peşindedirler. Yıkıcılar, bir şekilde kendilerini kötü hissetmiş olan kişi-lerdir. Tepkilerini gizli bir şekilde ve zekaya dayalı vermeyi tercih eden bu kişiler; dos-yalara, bilgilere ve daha bir sürü şeye zarar vermektedirler (Russell, 1995:11-12; 62-64).

Hacker kavramı ise, yaygın telekomüni-kasyon imkanlarından faydalanarak, yabancı bilgisayarlara girmeyi hobi ve /veya meslek edinen bilgisayar düşkünlerine verilen isim olarak tanımlanmaktadır (Koch ve Sperber, 1996: 12). Bir başka kaynakta7 ise, hacker;

“bilgisayar ve haberleşme teknolojileri ko-nusunda bilgi sahibi olan, bilgisayar prog-ramlama alanında standardın üzerinde be-ceriye sahip bulunan ve böylece ileri düzey-de yazılımlar geliştiren kişi” olarak açıklan-maktadır. Sportif ve büyük bir heyecan, bü-yük bir teknik merak ve istekle inanılmaz

7 Tanım, tr.wikipediaorg/wiki/Hacker-28k

ad-resinden alınmıştır.

elektronik başarılar elde etmek (1996:13) olarak da açıklanan kavramın tanımlarında, gerçekleştirilen eylem her ne kadar bir suç olarak ifade edilmese de; günümüzde pek çok ülkenin yasal düzenlemeleri bu eylemi bir “suç” olarak nitelemekte ve buna yöne-lik yasal tedbirler almaktadır8.

İnşa edici yanları ile diğer bilgisayar suç-lularından, özellikle de yıkıcı olarak nitelen-dirilen “cracker”lardan ayrılan “hacker”ların eylemlerinin ana karakteristikleri ise; basit-lik, hakimiyet (üstünlük) ve kanuna aykırı-lık olarak çizilmektedir. Bu karakteristikleri tek kelime ile açacak olursak; basitlik, eyle-min basit, fakat bir o kadar da etkileyici ol-ması; hakimiyet (üstünlük) eylemin sofi sti-ke bir teknik bilgiyi gerektirmesi, son ola-rak kanuna aykırılık da, eylemin kurallara karşı bir tavır oluşandan kaynaklanmaktadır (Taylor, 1999: 15). Görüldüğü gibi, enfor-masyon toplumu tasarımcılarının bireylere ilişkin koymuş oldukları bilgisayar okur ya-zarlığı ve bilgiye erişimde yeterli teknik bil-giye sahip olma hedefi , hacker tipolojisi ile örtüşmekte, bir başka deyişle enformasyon toplumunun birey için tasarladığı bilinç dü-zeyinin bu gençlerde ortaya çıktığı görül-mektedir. Bununla beraber, serbestlik slo-ganı ile ünlenmiş olan enformasyon toplu-munun, işleyişte farklılık sergilemesi, bilinç düzeyi ve teknik yeterliliği oldukça gelişmiş olan bu kişilerin tatmin olamamasına yol aç-mış ve bu nedenle bilgiye erişimin etrafında-ki engelleri kırmak için kanunsuzluğu dahi göze almışlardır.

1993 yılında Hamburg’da düzenle-nen iletişim kongresinde konuşan Kaos Bilgisayar Kulubü’nün eski başkanı Stef-fen Wernéry’in, “artık bilgiye dünya

çapın-8 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mungo ve Clough,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu Standardın diğer bir bölümünün ilgili maliyetin stoklar veya maddi duran varlıklar gibi herhangi bir varlığın maliyetinin parçası olarak muhasebeleştirilmesini

Küçük ve Mikro İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı’nın 7.6, 8.8, 11.12, 12.9 hükümleri uyarınca hasılat, stoklar, maddi ve maddi olmayan duran varlıklar vade

Genel olarak KOBİ’lerin 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri Kırk Milyon Türk

Etkileyici örnekler: Google'un 2011 senesinde 'geliştirilmiş Facebook alternatifi' olarak hizmete sunmaya başladığı Google+ Sosyal Medya Ağı, sadece iki sene

Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından 29 Temmuz 2017 yılında 31038 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Büyük ve Orta

A Tipi Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Mavi Hisse senedi Fonu 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla hazırlanan ve ekte yer alan bilançosu, gelir tablosu, fon toplam değeri ve

A Tipi Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Mavi Hisse Senedi Fonu'nun iç tüzük hükümlerine uygunluk arz etmediği konusunda ve ilişikteki ara dönem finansal

Yapılan anket sonuçlarından elde edilen bilgilere göre Bartın ili küçük ve orta ölçekli orman ürünleri sanayi işletmelerinin % 37’sinin ürünlerin pazarlanmasında