• Sonuç bulunamadı

Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Kadıköy Vagon Kıraathanesi'nde:Şairin nöbetçi şiir defteri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Kadıköy Vagon Kıraathanesi'nde:Şairin nöbetçi şiir defteri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

- I '

Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Kadıköy Vagon Kıraathanesi’nde

Şâirin nöbetçi şiir defteri

ı >

339

Fazıl Hüsnü D ağlarca’nın gözleri tavlanın pullarında, am a aklı şiirde. D ağlarca bu yüzden tavlada D em irtaş C eyhun’a yenildi. (Fotoğraf: İB R A H İM G Ü N E L )

Dağlarca,

Edebiyatçılar

Demeği’nin Onur Ödülü’nü

Vagon Kıraathanesi’nde De­

mirtaş Ceyhun’dan aldı. Dağ­

larca, “O büyük hesaplaşma

günü tanrı bana soracak” di­

yor. “Günahlarımı sıralayacak.

Ben de, Ey Tanrım, diyeceğim.

Her yüzyılda, her ülkeden iki üç

büyük şair çıkardın, Türkiye’­

den her yıl 500 şair. Bu da şiir

adına bir günah değil mi?”

R EFİK D U R B A Ş ___________________ “ Yaşımı bırak, beni çek” diyor ve öy­ lece kalıyor gözlerinin gülen bebeği fo­ toğraf makinesinin objektifinde.

Kadıköy’de “ Vagon” kıraathanesi. İki genç bilardo oynuyor hemen girişte. Bilardo masasının önünde, pencere ke­ narında başka iki genç iddialı bir tavla­ ya dalmış.

O, sol elini bastonuna dayamış, tavla oynayanları seyrediyor.

O, Türkçe’nin yaşayan en büyük şai­ ri...

O, ülkesinde ve dünyada on beşe yakın ödülün sahibi...

Evet, Fazıl Hüsnü Dağlarca.

Gözleri tavlanın pullarında ama, aklı şiirde. Sağ elini omuzuma koyarak an­ latıyor:

“ Ben şimdi gideceğim. O büyük hesap­ laşma günü tanrı bana soracak, “ Rama- zan’da içki içtin, hayatın boyunca üç kez camiye gittin.” Günahlarımı sırala­ yacak yani. Ben ne diyeceğim? Ey tanrım, her yüzydda her ülkeden iki-üç büyük şair çıkardın. Ama Türkiye’den her yıl beş yüz şair. Bu da şiir adına bir günah değil mi?”

“Tanrı geçinden versin” diyeceğim sö­ züm ağzımda kalıyçr.

“Yok” diyor, “Ölüm o kadar kolay

değil. Ben evi Azrail’in oturduğu mahal­ leye taşıdım. Beni gördü mü kaçıyor. Korkuyor benden.”

Aslında bugün “ Vagon”da küçük bir ödül töreni var. Birazdan Demirtaş Ceyhun gelecek, Edebiyatçılar Deme­ ği’nin Onur ö d ü lü ’nü verecek Dağlar- ca’ya. Dağlarca’nın, Ceyhun’un ve be­ nim katılacağım bir ödül töreni...

Ve geliyor Demirtaş Ceyhun. Çan­ tasından hemen plaketle ödül belgesini çıkarıyor. Plaket küçük kırmızı bir kutuda, belge kırmızı kurdeleye sarılı

bir kâğıt.

“ Plaketi boynuma as” diyor Dağlarca ama, ipi yok.

Birlikte belgeyi okuyoruz:

“ Edebiyatçılar Onur Ödülü Altın M a­ dalyası, evrensel sanata ve edebiyatımıza getirdikleri katkılar dolayısıyla Sayın Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya verilmiştir, ödüllendirm e kararı, gerekçesiyle birlik­ te demek onur ödülü kütüğünün 2. sayfa­ sına 2 sayı ile işlenmiş ve bunun gösterge­ si olarak bu belge hazırlanarak sahibine sunulmuştur.”

L/vııııııu^ vcyııuıı, IIUIUUITUUHI ıaı milyon değerinde altın olduğunu söylü­ yor. Dağlarca, “ Bende bunun çelengi var” diyor, “ 1974’de almıştım, bir ban­ kanın kasasında duruyor. N e yapacağımı bilemiyorum. Devlete vermem, bir özel banka sahip çıksa da bağışlasam.”

“ Yeni şiirler” diyorum.

Beş defter dolusu şiir, yayımlanmaya hazır. Her defterde üç yüz şiir var. Bun­ ların dışında bin yedi yüz kadar da dört­ lük.

“ Gece yatıyorum” diyor, “sokaktan bir adam geçiyor, ’baltacın’ diye bağırı­ yor. Kalkıp hemen şiirini yazıyorum.”

Nasıl mı?

Çünkü yatağının başucunda bir def­ teri var ve kalemi. Bu defterin adı “N ö­ betçi Şiir Defteri.”

“O an yazmasam uçup gidiyor” diye ekliyor.

Yanımızdaki iki genç tavlanın başın­ dan kalkıyor. Bu kez tavlanın başına

Dağlarca geçiyor, karşısına Demirtaş Ceyhun’u alıyor.

“Nesine?” diye soruyor Ceyhun.

“Sen yabancı değilsin, on bin lirasına olsun” diyor Dağlarca da.

İlk oyun Ceyhun’un, ikinci oyun da... Bu sırada Enver Ercan, Dağlarca'ya

Varlık Y ayınlarından telif hakkını ge­ tiriyor.

Dağlarca, “Tabii” diyor, “ Paranın kokusunu aldın, tavlayı kazanırsın."

Üçüncü oyun da Ceyhun’un. Artık mücadelenin gereği yok. Dağlarca cüz­ danından iki beş bin lirayı Demirtaş Ceyhun’un önüne bırakıyor.

Şimdi de ödül almak sırası Demirtaş Ceyhun’da. Bir değil, hem de iki ödül...

iki tane Dağlarca imzalı beş bin Türk Lirası.

Ve yeni bir ödül töreninde pazartesi günü buluşmak üzere tavla kapatılıyor. Çünkü Dağlarca bir gün kahveye çı­ kıyor, bir gün çıkmıyor.

Azrail’i kandırmanın bir başka yolu

da bu... ______

Referanslar

Benzer Belgeler

İstanbul surlarının ehemmiyeti nazarı dikkate alınarak, bunların muhafazası kati surette lcabeden kı- sımlarile yıkılması icabeden kısımla­ rının tesfoiti

Onun için sa­ bahın en erken saatinde gidilir, kurna kapılır, yıkanılır, yemek yenilir, göbek taşında saatlerce dinlenilir ve akşam eza­ nına kadar, hava

D ü n y a d a işadamı seçi­ yılın len Vehbi Koç’u “ Çok çalışkan, işini gayet iyi bilen, yanında çalışan insanları çok iyi seçen bir insan”

Subsequent vertebral angiography revealed that this delayed enhancement was related to contrast extravasation from a torn anterior meningeal branch of the right vertebral

İstanbul için yeni olan fu­ arın TÜYAP Sergi Sarayı’nda gerçekleşi­ yor olması hem katılımcı hem ziyaretçi açı­ sından farklı bir etkinliği olacak.. — Daha

Oysa Bakanlar Kurulu Turgut Özal'ın tarikatçı annesi­ nin Süleymaniye Camii avlusuna gömülmesi için karar ve­ riyor, kadın gömülüyor, Aziz Nesin, göm ülm esine izin

Otobüsün camında Yılmaz Güney, duvarlar boyu Yılmaz Gü­ ney, kahve ocağının yamacında Yılmaz Güney, manavın dük­ kânında Yılmaz Güney, gezgin

Muhterem Vahap Ko­ ca Memi, bnnu amcasının el yazi- sile görünce, kendi tarafından ya­ zıldığını zanneder, ve böyle zan­ netmesi için de sebep var: