• Sonuç bulunamadı

“Gıda egemenliği süreci, gıdamızla, geleceğimizle ilgili verilen kararlarda karar verme gücümüzü de artıracak, bu kavram toprağa ve suya ulaşım gibi bir çok konuyu da kapsar” diyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“Gıda egemenliği süreci, gıdamızla, geleceğimizle ilgili verilen kararlarda karar verme gücümüzü de artıracak, bu kavram toprağa ve suya ulaşım gibi bir çok konuyu da kapsar” diyor"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İkinci günün sabahına tüm ülke delegasyonlarının katılımıyla gerçekleşen kalabalık bir genel toplantıyla başlıyoruz.

Sekiz- on kişilik masalarda oturuyoruz. Neredeyse herkesin elinde ufak bir radyo ve kulaklıklar var, İngilizce, İspanyolca, Fransızca ve Almanca dillerinden spontan çeviri yapılıyor. Bu dillerde forumu takip etmek, anlamak çevirmenlerin yoğun çalışmalarıyla oluyor. Türkiye delegasyonu için ise Ekin Kurtiç, Olcay Bingöl, Nejat Dinç, Aslı Öcal tarafından Türkçeye çeviri anında masamızda yapılıyor. Bu sayede de konuşmaları anlamak, forumu takip etmek kolaylaşıyor.

Genel toplantıda İspanyol delegelerden COAG (Coordinadora de Organizaciones de Agricultores y Ganaderos) Tarimla ve Hayvancılıkla Uğraşan Örgutlerin Koordinasyonu’ndan Javier Sanchez söz alıyor önce, “Gıda egemenliği mücadelesi serbest ticarete karşı önemli bir mücadeledir” diyor, “Kim üretiyor, kimin için üretiyor sorularının altını çizerek, adil bir tarım istiyoruz” diye ekliyor. “Gıda egemenliği süreci, gıdamızla, geleceğimizle ilgili verilen kararlarda karar verme gücümüzü de artıracak, bu kavram toprağa ve suya ulaşım gibi bir çok konuyu da kapsar”

diyor. Sanki Türkiye’deki durumdan haberdar gibi, sanki insanların kentlere göçe mecbur bırakılmasından,

topraklarına gasp edilmesinden, gençlerin sağlıksız koşullarda çalışmasından, içme ve kullanma sularına erişemeyen, sularından siyanür çıkan halklardan haberdar gibi… “Her toplum, her köy, kendi ikliminde, kendi kültüründe, kendi toprağında üretimini yapmaya devam edebilmeli, uluslararası gıda tekellerine karşı emeklerimiz çok değerli ve bizi burda biraraya getiren de bu istek ve çabamız. Nyeleni bizim için çok önemli bir forum, ortak bir gündemimiz var ve ortak stratejiler geliştirmeli ve ortak eylemlilikler planlamalıyız” diyor.

Bir diğer delege, burada paylaşılanların ne kadar önemli olduğunu tekrar dillendiriyor ve tüm delegelere aslında ne kadar da fazla görev düştüğünü belirtiyor. Her toplum kendi coğrafyasında, kendi tarımı konusunda uzman durumda, herkeste tarım bilgisi mevcut, ancak burada konuşulanları ülkelerimize döndüğümüzde örgütlerimizle ve diğer

insanlarla paylaşma zeminlerinin de önemliliğini vurguluyor.

Sadece Avrupa’yı konuşmuyor sadece Avrupa dertlerine dönmüyoruz yüzümüzü. Güney Amerika, ABD, Hindistan, Mozambik’ten gelen delegeler de bizimle birlikte. Tüm su ve gıda erişim problemlerinin sebebini kapitalizm olarak belirtiyorlar. Avrupadaki yaşam koşulları, çoğu Avrupalının gamsız, rahat, 3 maymunu oynayan yaşamları onlar ve ülkelerindeki büyük çoğunluk için geçerli değil, onların 3maymunu oynama lüksleri yok, kapitalizmle dertleri çok daha sert. Ülkelerine geri döndüklerinde göstermeleri gereken çaba çok daha yoğun, çok daha yakıcı. Bu sebeple söyledikleri de o yönde, belki de sadece şehir bahçelerinin ya da organik ürünleri satın almanın bizi gıda egemenliğine ulaştırmayacağının en çok da onlar bilincinde. çok daha bütünleştirici, çok daha kesin ve keskin adımlara ihtiyacımız olduğu çıkıyor konuşmalarından. Afrika’dan gelen bir delege, bir çok sorunumuz Avrupa kökenli büyük şirketler yüzünden diyor, oradaki kapitalist üretim modelleriyle derdimiz... Güney Hindistan’tan (South Indian Coordination Committee of Farmers Movements (SICCFM)) Güney Hindistan çiftçi Hareketleri Koordinasyon Komitesi’nden Kannaiyan Subramaniam adlı arkadaş ise Cargill, Monsanto gibi şirketlerin Hindistandaki faaliyetlerinden, yıkıcılıklarından bahsettikten sonra üretimde kendi kendilerine yetebilecek bir ülkeyken Arjantin’den ve diğer

ülkelerden nasıl ithal gıdalar alır hale geldiklerini anlatıyor, Romanya’dan bir delege “Yıllarca komunizmin uyguladığı tarım karşıtı politikalardan şikayet ederken AB’yi kurtarıcı olarak görürken, AB süreciyle anladık ki, gıda egemenliği ve tarım süreçlerine, ortak tarım politikası ve diğer AB politikaları komunizmden daha fazla zarar verdi, eğer AB üyesi bir ülke değilseniz, girmek için de çaba göstermeyin.”

Genel toplantının sonucunda yeni bağlantılar oluşturmanın ne kadar önemli olduğunu vurguluyor, yalnız

olmadığımızın bilinciyle hareket etmemiz gerektiğine değiniyor ve tüm dünyadan 400’den fazla delegenin 36 ülkenin burada olduğunu ve ortak bir derdimizin olduğunu ve bu dertle baş etmeye çalışırken beraber hareket etmemizin önemini vurguluyoruz tekrar. Üretici ve tüketicilerin birbirlerinin garantisi olduklarını, tüketici tercihlerinin, tüketicilerin bilinçli ve eğitimli olmasının, kırsal hayatın devamlılığı için önem teşkil ettiğini belirtiyoruz.

Genel toplantının ardından öğle yemeğimizi yiyoruz ardından da tematik toplantılara geçiyoruz.

1. Üretim modelleri,

2. Marketler ve Gida Zincirleri,

3. Çalisma Kosullari ve Sosyal Yönler,

(2)

4. Toprağa ve Diger Kaynaklara Erisim 5. Kamusal Politikalar

tematik grupların başlıkları. Tüm tematik gruplarda konular farklı ancak sorulacak sorular benzer. "Ne istiyoruz ? Ne istemiyoruz, Neyin Karşısındayız? Ne yapacağız ?" Hangi konuyla daha çok ilgilendiğinize bağlı olarak bu 5 gruptan birini seçmek mümkün. Her tematik grup da kendi icinde alt gruplara ayriliyor. Ben gıda egemenliği konusunda en temel sorun olarak gördüğüm “Toprağa ve Diğer Kaynaklara Erişim” başlığını seçiyorum. Toprak, su, tohum gibi doğal kaynaklara erişimin özelleştirme ve metalaştırma süreçleriyle demokratik ve eşitlikçi paylaşımdan nasıl

uzaklaştığını ve git gide nasıl rant haline geldiğini, bu konuda Avrupanın da durumunu merak ediyorum. Grubumuzda Türkiye, Birleşik Krallık, Almanya, İtalya, Fransa, Mozambik, İsviçre ve Norveç’ten delegeler var.

Öncelikle “Bu konu bizim için neden önemli ?” sorusunu soruyoruz. Bu konu önemli çünkü :

(Bu kısım Forum düzenleme ekibi tarafından hazırlanan kitapçıktan ilgili kısımdan alıntılanarak, naçizane Türkçeye çevrilerek ve toplantı anındaki konuşmalarla harmanlanarak yazılmıştır.)

• Toprak, su, tohum gibi doğal kaynakların metalaştırma ve özelleştirme süreçleri gıda egemenliği kavramının oluşması önünde en büyük engellerden biri ve bu ortak değerlerin yeniden dağıtımı ve paylaşımı çok önemli.

• Bu kaynaklara ulaşım hakkı insanların karar verme süreçlerini doğrudan etkilediği için önemli.

• Kontrolsüzce büyüyen market mekanizmaları bir çok insanın işlerinden ve tarımsal üretimlerinden yoksun

kalmalarına sebep olmakta. Ekonomik sistemin bozukluğu, paranın kimlerin elinde olduğu ve kimler tarafından kimin için harcandığı önemli bir sorunsal. IMF,DB, AB konunun en önemli aktörleri.

• Tarımsal üretimle elde edilen gelirin düşüklüğü bu doğal kaynaklara özellikle de toprağa erişime engel teşkil etmekte.

• Binlerce küçük ölçekte çiftliğin kapanması ve üretim yapamaz hale gelmesi ayrıca kırsaldaki nüfusun kentlere göç etmesi çok net gösteriyor ki acilen bir değişime ihtiyacımız var. Bu bağlamda İtalya’dan bir delege, Türkiye’dekine benzer kırsal alanların boşaltılması sürecini yaşadıklarını ifade etti. Aynı şekilde Almanya’dan bir delege de şehirlerin gittikçe büyümesinden, tarım ve kırsal alanlardaki nüfusun giderek azalmasından söz ediyor. Aslında gençlerin işsizlik problemiyle tarımın tasfiyesinin ne kadar da bağlantılı olduğunu vurguluyoruz.

• Toprağa ve diğer kaynaklara erişim bağlamında kamusal mekanizmaların eksikliği “gıda egemenliği” kavramının yerleşmesi ve gelişmesi açısından özellikle çiftçiler ve üreticiler için en temel problem.

• Toprak gaspı uluslar arası düzeyde karlı bir strateji olmaya başladı özellikle de ticaret, enerji ve iklim politikaları bağlamında şirketler büyük miktarlarda ucuza aldıkları toprak arazileri ile endüstriyel tarım projelerini

gerçekleştirmekte. Bu bağlamda Sırbistan’dan bir delege, ülkesinde de toprak mülkiyetinin çok hızlı bir şekilde el değiştirmekte olduğunu belirtiyor ve ne kadar ciddi sorunlar olduğundan.

• Toprak, su ve tarımsal biyoçeşitlilik Avrupadaki köylü tarımının geleceği için kilit öneme sahip.

Ne istediğimiz sorusuna gelince, aslında temelde, toprağa, suya, tarımsal biyoçeşitliliğe ve tüm diğer doğal kaynaklara erişim, bu kaynaklar üzerindeki metalaştırmayı azaltmak, kamusal ve demokratik yönetimin bir parçası olmak ve desteklemek istiyoruz. çiftçileri destekleyen politikalara ihtiyacımız var, gıda egemenliği kavramını geliştirmek için gıda üretim projelerine ihtiyacımız var. Kolektif yapılara, ortak eylemlere, ortak ve beraberce düşünmeye ihtiyacımız var. Ekilebilir arazilerin zarar görmesini engellemk için şehir politikaları üzerinde tekrar düşünülmesi gerekli.

Toplumsal politikaları oluşturmak tarım arazilerinin paylaşımı için çok önemli. Bu politikalar Avrupa’nın her yerinde toprak hakkını garantileyerek, değişik ülkelerdeki yeniden dağıtıma dayalı toprak reformlarının uygulanması çabasını görünür kılmalıdır. Köylü tarımı projeleri bu politikaların uygulanmasında referans olarak alınmalıdır. Spekülasyonlar sebebiyle ekim yapılmamış topraklar kamulaştırılmalı ve yeniden insanların tarım yapabilmeleri için

paylaştırılmalıdır. Son olarak, sürdürülemez üretim yapan veya çok büyük alanlarda faaliyet gösteren çiftlikleri dağıtmak için spesifik kamusal eylemler yapılmalıdır. Bu, özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki yereldeki

(3)

insanların yararı için paylaşımcı olmak yerine, kolektif çiftlikleri satın alan büyük sermaye sahiplerine karşı yararlı bir yöntem olabilir.

Bir delege ekliyor : Bilincindeyiz ki savunduğumuz tarım politikaları aynı zamanda iklim değişikliği sürecinin çözümüne de katkı sağlayacaktır. Ayrıca sadece kendi ülke sınırlarımıza bakmakla kalmayıp, diğer ülkelerin sorunlarına da duyarlı olmalı ve birlikte mücadele pratikleri geliştirmeliyiz.

Ne istemiyoruz ? Neyin karşısındayız ?

• Kamu kaynaklarının ve kamu yararlarının metalaştırılmasına ve özelleştirilmesine,

• Toprak ve tarımsal biyoçeşitlilik üzerinde yoğun baskı oluşturan şehirleşme, turizm, güneş panelleri, barajlar, tek tip tarım alanları, hızlı trenler, yalıtılmış doğa koruma alanları gibi mega projelere,

• Gıda egemenliği önünde bir nevi bariyer olarak duran, sürdürülebilir köylü tarımı için kamusal desteklerin eksikliğine, “Ortak Tarım Politikası”na ve bu politikanın sübvansiyonlar aracılığıyla üretim, para ve kaynakları merkezileştirmesine karşıyız.

Daha sonra alt-tematik gruplara geçiyoruz. Alt-tematik başlıklarımız şu şekilde :

• Metalaştırmanın azaltılması ve kaynaklara kamusal, demokratik erişimin sağlanmasının garanti altına alınması (toprak, su, tohum, orman, vs.)

• Şeffaflığın ve görünürlüğün artırılması

• Toprak mülkiyet sisteminin değişmesi ve toprak reformu için mücadeleleri desteklenmesi

• İnsanların bir araya gelerek yeni oluşumlar kurmasını destekleme (gençler, kolektif çalışmalar, vs.)

İnsanların bir araya gelerek yeni oluşumlar kurmasını destekleme (gençler, kolektif çalışmalar, vs.) alt-tematik

grubunda ise akılda kalan konu, konuşma ve izlenimler şu şekilde : öncelikle özellikle gençlerin neden kırsal alanlarda kalmak istemediğine değindik, AB politikaları ve bu politikaların pratikteki yansımaları, medya özellikle

televizyonun kent ve kır yaşamına dair insanların kafasında oluşturduğu olumsuz izlenimler, kırsaldaki olanaksızlıklar, maddi gelir sıkıntısı, kötü çalışma koşulları en önemli faktörlerden.

Üreticiler ve tüketiciler arasındaki boşluğu kapatmak, küçük çiftlikleri desteklemek, yasal değişimleri talep etmek ve önayak olmak, tarım ve her türlü yerel bilgiye erişim ağları, çeşitliliğin korunması, AB ve milliyetçi politikalarının sona ermesi, toprağa erişim konusunda spekülasyonların ortadan kalkması, yeşil alanlar başta olmak üzere

ekosistemlere verilen tahribatların sona ermesi ve en önemlisi “Avrupa Toprağa Erişim Hareketi” adıyla veya alternatif bir eylemlilik süreci başlatmak. Toplantıdan çıkan çözüme dair fikirler ise bu yöndeydi.

Son olarak eklemek gerekir ki, buradaki yaşam, yemeklerin ortak pişirilmesi, bulaşığın herkesce yıkanması, toplantı anlarında nereden hangi dilden hangi milletten olduğumuzun önemi olmadan birbirimizi dinlememiz, önemsememiz, konuşmacı, delege, çevirmen, müzisyen, görevli, gönüllü herkesin bir arada bir haftalığına da olsa beraber yaşama pratiği unutulacak gibi değil. İnsanın hem unutmak istemeyeceği hem de kendi çevresinde benzeri kolektif yaşamların oluşması için emek harcayacağı bir pratik. Ayrıca bu pratiğin içinde çocuklu ailelerin unutulmaması, her daim anne- babalar toplantıdayken çocuklarla ilgilenen, oyun oynayan gönüllülerin olduğu bir “yuva”nın varlığı inceden

düşünülmüş ama aslında bir çok anne-babanın foruma katılımını artıran bir faktör. Bir de çevirmenlerle ilgili şu ayrıntıyı atlalamamak gerek, çevirmenler bu forumda görünmez değiller, radyo dağıtımına yardım ediyorlar, akşam herkesle beraber yemek yiyip eğleniyorlar, genelde forum ve toplantıları bilmediğiniz bir çevirmen sesiyle geçirirsiniz ya, burda durum biraz farklı, o seslerle de muhabbet ediyor ve tanışıyorsunuz forum boyunca.

“Şimşeğin gökgürültüsünden önce gelmesi gibi, düşünce de eylemden önce gelir”* demiş şair. Bu kadar şimşeğin çaktığı, havanın tozduman olduğu bir ortamda, gökgürültülerini duymayı ve bardaktan boşanırcasına yağmur

yağmasını dilemeden edemiyor insan ve tabi yeni şimşekler çıkarmayı planlıyor, yağmurlarla dünyayı yıkamayı hayal

(4)

ediyor aynı zamanda…

* Heinrich Heine

Kaynakça : Nyeleni Gıda Egemenliği 2011 El Kitapçığı Deniz Zengin- Ekoloji Kolektifi

Referanslar

Benzer Belgeler

Aslında Gıda Egemenliği Hareketi’nin savunduğu ag- ro-ekolojik ya da çevre dostu tarımsal uygulamaların sürdürülebilir kalkınma için büyük önem

BİYOGÜVENLİK ve GIDA EGEMENLİĞİ FORUM ve ATÖLYE ÇALIŞMALARI ANKARA'DA BA_LIYOR GDO'ya HAYIR PLATFORMU taraf ından organize edilen "Biyogüvenlik Hemen Şimdi -Gıda

B İYOGÜVENLİK ve GIDA EGEMENLİĞİ FORUM ve ATÖLYE ÇALIŞMALARI ANKARA'DA BAŞLIYOR GDO'ya HAYIR PLATFORMU tarafından organize edilen "Biyogüvenlik Hemen Şimdi -Gıda

Özellikle son günlerde giderek artan gıda fiyatlar ına paralel olarak ülkeye başta pirinç ve mısır da olmak üzere pek çok gdolu ürünün girmiş olabileceğine dikkat

Şirketlerin değil, toplumun (üretici ve tüketicilerin) yönettiği bir gıda sistemi için; ihracata yönelik üretilen, temel gıda maddelerini dünya borsalarında ticarete konu

Toplantıda, Nyeleni Avrupa Gıda Egemenliği Forumu’ndan sonra Gıda Egemenliği konusunda bu ülkelerde ne gibi geli şmeler olduğu, toplantı, etkinlik ve eylem benzeri

G ıda egemenliği konusunda yürütülecek politik mücadelenin, tarımsal politikanın kapitalist ve endüstriyel kimliğinden sıyrılması zorunluluğu, tarımsal yapılarda

Toplumsal yaşamda ve örgütsel yapılarda alınan kararlar literatürde günlük kararlar, daha önemli kararlar, kritik öneme sahip olan kararlar, kısa dönemli