• Sonuç bulunamadı

ATÝLLAARCANÝNSANCAYAÞAMAK GERÇEK BÝR CAN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ATÝLLAARCANÝNSANCAYAÞAMAK GERÇEK BÝR CAN"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OCAK 2016 Sayý: 565 Fiyat: 8 TL

GERÇEK BÝR CAN

ATÝLLA ARCAN

ÝNSANCA YAÞAMAK

(2)

Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi

Onur Baþkaný:

Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:

Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü:

Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu:

Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar

Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri:

0535 4554223 - 0549 7220248 Yönetim Yeri:

Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap.

No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst.

Baský:

Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A

Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 8TL Yýllýk Abone: 90 TL

Yurt Dýþý: 110 TL Cilt: 48 Sayý: 565 Ocak 2016

Ýnsanca Yaþamak ... 2

Dr. Refet Kayserilioðlu

Hz. Süleyman ve

Büyücülük ... 7

Ahmet Kayserilioðlu

Gerçek Bir Can

Atilla Arcan ... 14

Güngör Özyiðit

Algý Yönetimi ... 20

Nihal Gürsoy

Karanlýkta Uyumak

Zihni Temizliyor ... 25

Prof. Dr. Ýlhan Gölbaþý

Rezonans Kanunu

Ýsteklerin Yönetimi ... 28

Pierre Franckh

Gelecek Ýçin

Geri gitmek ... 37

(Canlý Kryon Celsesi)

Dergimizin internet sitesini

www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz

ÝÇÝNDEKÝLER

(3)

1

Sevgili Dostlar

Bir sevgili arkadaþýmýz daha ayrýldý aramýzdan. Tüm Türkiye’nin bildiði bir kiþiydi Atilla Arcan. Onu gören ve tanýyan herkesin yüzünde gülümsemelere sebep olurdu o, güldürürdü insanlarý, güleryüzlüydü. Bir o kadar nazik ve hemen gözleri dolabilecek kadar duyguluydu da. Zaman ilerledikçe tanýdýðýmýz ve sevdiðimiz kiþilerin birer birer gittiklerini göreceðiz çaresiz. Bu kaçýnýlmaz ve ayrýca gerekli de. Çünkü ölüm, gerçek bir yokoluþa kadar sadece deðiþmektir ve bizlerin zamaný gelince deðiþim yaþamaya ihtiyacýmýz var. Ona yeni dünyasýnda sevdiklerinin arasýnda müzik, ýþýk, neþe diliyoruz, aramýzda sevildiðine göre orada da sevgiyle karþýlandýðýndan þüphe etmeden.

Medya dünyasý, filmler, diziler, gerçek yaþamdan alýndýðý söylenen gösteriler, yarýþmalar bizi bizden uzaklaþtýran, zamanýmýzý tüketen bir etki yapmaktalar. Bunu zaten biliyoruz, ama program adedi ve etkilemek için kullanýlan yöntemler gittikçe artmakta. Ve bunlar hiç ama hiç iyi yöntemler deðil. Gece gündüz ruh hastalarýnýn, akýl hastalarýnýn yaptýklarý iþler insanlara seyrettiriliyor. Onlarýn bozduklarýný onarmak ve onlara mani olmak da gerçekte

varolamayacak süper insanlara düþüyor. Sanki insanlar tümüyle bir bilgisayar oyununun içinde yaþatýlmaya çalýþýlýyor. Ahlâklý olmak geçerli deðil, çünkü kazanmak için her þey mübah. Yalan, sevdiðini aldatmak, satmak, iþine gelmeyeni hiç gözünü kýrpmadan öldürmek, kan dökmek çok normal hattâ gerekli bir iþ. Her konuda kendini kontrol devre dýþý býrakýlýyor ve her þey gittikçe basitleþip çirkinleþiyor. Ýnsanlarýn kendilerini deðersiz ve ezik görmelerini amaçlayan bu etkilerden sakýnmamýz gerekir. Bunlarý dinleyecek, seyredecek, üzerinde tartýþmalara girecek kadar sýð ve çaresiz olmamalýyýz, olamayýz. Baþka hiçbir canlýda olmayan tarafýmýzý, aklýmýzý özgürce kullanmak için, gönlümüzü gerçek sevgilere açýp iyiliklerle, doðruluklarla, bilgiyle yýkanmayý seçip, gerçekler için çalýþmalýyýz.

En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

(4)

Ýnsanca Yaþamak

Dr. Refet Kayserilioðlu

Sessizce bir hizmet veren, bunu baþkalarý alkýþlasýn diye deðil, öyle yapýlmasý gerektiði için yapanlar gerçek insan kiþilerdir.

Ýnsanca yaþamak,

insanlýk prensiplerini

benimsemekle ve

baþkalarýna sevgiyle

kabul ettirmeye

çalýþmakla

mümkündür.

(5)

3 essizce bir

hizmet veren, bunu baþkalarý alkýþlasýn diye deðil, öyle yapýlmasý gerektiði için yapanlar gerçek insan kiþilerdir. Ýnsanca yaþa- mak, insanlýk prensip- lerini benimsemekle ve baþkalarýna sevgiyle kabul ettirmeye çalýþ- makla mümkündür.

Vaktiyle gazeteler, köylere kitap taþýrken daðda donup kalan bir adamdan bahsetmiþlerdi.

Bu adam kendi imkân- larýyla ve nazýnýn geçtik- lerinin de yardýmýyla köy çocuklarý için þehirden kitaplar temin ediyor ve bunlarý köy köy

dolaþarak çocuklara daðýtýyordu. Ve böylesine hayýrlý bir teþebbüsü tek baþýna yürütürken bir gün soðuðun tesiriyle yolda donup ölmüþtü.

Bu tarzda hayatlarýný kendinden baþkalarý için vakfeden, en büyük mut- luluðu böyle diðergâmca hizmetlerde bulan kiþiler az deðildir bu dünyada...

Böyleler bir yandan etraflarýna faydalý

olurlarken, bir yandan da

yaþayýþlarýyla örnek olurlar. Sessizce kendisi- ni bir hizmete veren, bunu baþkalarý alkýþlasýn diye deðil, öyle yapýl- masý gerektiði için yapan, gerçek olgun kiþilerdir. Onlar insan- larýn içindeki iyilik ümi- dini yaþatýyor ve

geliþtiriyor. Hizmet ken- disine yapýlmasa bile insanlar, iyi bir hareketin karþýsýnda bir coþkunluk ve sevgi duyuyor. Bunun misalini birçok kereler hayatýmda yaþamýþýmdýr.

Bir zamanlar

Anadolu'yu dolaþýrken bazý yerlerde konuþmalar yapmýþ ve birbirimizi daha çok sevmenin, mutlu olmamýzýn ve yük- selmemizin yegâne þartý ve çaresi olduðunu belirt- meye çalýþmýþtým. Bu konuþmalarýn biri de Söke'deydi. Konuþmada insanlarý sevmenin sözle deðil de, hareketlerle de belirtilmesi ve onlara gösterilmesi lüzumuna iþaret etmiþtim. Ufak tefek alakalarýn bile insanlarý nasýl mutlu ettiðini misalleriyle göstermeye çalýþmýþtým.

Konuþmanýn sonunda bir

bekçi söz isteyerek ortaya geldi. Merakla ne diyeceðini beklemeye baþladým. Dinleyicilere dönerek: "Doktor Bey beni tanýmazlar. Bundan bir süre önce kendisine fakir olduðumuzu ve bir sinir hastalýðýna tutulmuþ bulunan oðlumun

tedavisi için yardým etmelerini istediðimi yazdým. Verdiði cevapta oðlumu ücretsiz olarak tedavi edeceðini bildirdi.

Gerçekten on beþ seans tedavi ederek oðlumu tekrar hayata kavuþturdu.

Önünüzde kendilerine teþekkür ederim."

Çok þaþýrmýþtým. Böyle bir kimse ile orada karþýlaþacaðýmý hiç tah- min etmiyordum. Çünkü hastayý da, onun mem- leketini de tamamen unutmuþtum. Fakat onun bu konuþmasý benim söz- lerimi öylesine bir doðru- lamýþ ve oradakilerin kalbine öylesine bir nakþetmiþti ki, hepsi gelip sanki böyle bir hizmet kendilerine yapýlmýþ gibi teker teker teþekkür ettiler. Onlara bir yandan böyle bir mut- luluðu bana tattýrdýklarý

S

(6)

için esas benim kendile- rine teþekkür etmem gerektiðini ifade ediyor, bir yandan da küçük bir hizmetin onlarý nasýl coþ- turmuþ olduðunu belirt- meye çalýþýyordum.

ÝYÝLÝÐE HAYRANLIK

Ýnsanýn içinde doðuþtan iyi hareketlere karþý bir sevgi ve hayranlýk vardýr.

En egoist bir insan bile böyle iyi hareketin ken- disine yapýlmasýný ister ve böyle bir hareketi gördüðü zaman memnun olur. Çoðu egoistin karþýlýksýz hizmet ve yardýmlarý yapan kiþilere

enayi veya aptal demeleri kendi yapamayýþlarýný mazur göstermek içindir.

Yoksa öyle iyi bir hareketi o da için için takdir eder. Karþýlýksýz hizmet etmek ve insan- lara iyilik etmek elbette enayilik ve aptallýk deðildir. Bilakis bir üstünlüktür, bir ruh yüceliðidir. Herhangi bir toplulukta baþkalarýnýn hizmetine koþan, insan- larý kardeþ bilerek seven kiþileri görürseniz onlarýn en çok sevilen kiþiler olduðunu görmek- te gecikmeyeceksiniz.

Ýnsanlýk ölçüsü sadece þeklen insan biçiminde

olmak demek deðildir ki!.. Elbet herkes insan kardeþlerinin her çeþit hizmetini birden karþýla- mak imkân ve þartlarýnda deðildir. Ama herkes imkâný dâhilinde olaný yaparsa toplum iþleri düzene girer, herkes hizmet etmenin ve hizmet görmenin tadýný tadar,

Hizmet etmek ne derece mutluluk veren bir þeyse, hizmet ve yardým görmek de o derece mutluluk verir.

Son zamanda ortaya çýkan bazý yanlýþ fikirler insanlara hizmeti kabul etmenin bir küçüklük

(7)

olduðunu telkin etmeye çalýþýyorlar. Bu çok yan- lýþ, insanlar arasýndaki sevgiyi, yakýnlýðý ve kardeþliði önleyen; düþ- manlýðý, hakkýný zorla almak için zorbalýðý, teþvik eden bir tutumdur,

KÖTÜLERÝ NASIL DÜZELTELÝM?

"Ýnsanlara iyilik

yapacaðýz, sevgi göstere- ceðiz ve onlara sevmenin ve hizmet etmenin üstün- lüklerini göstereceðiz"

diyoruz. Peki, insanlarý sömüren, haksýzlýk ederek onlarý sýkýntýya sokan, milletin ve mem- leketin bugününü ve yarýnýný sýrf kendi çýkarý için tehlikeye atanlar karþýsýnda ne yapacaðýz?

Sadece iyilikten, sevgi- den ve dostluktan bahset- mek, onlarý bu yollarýn- dan vazgeçirebilir mi?

Þüphesiz ki, hayýr. Onlar, menfaat düzenleri içinde hayatlarýndan memnun, baþkalarýnýn gözyaþlarýna aldýrmadan yaþamayý en kazançlý iþ olarak gören kimselerdir. Sizin iyilik, sevgi hakkýnda söyleye- ceðiniz sözleri asla yürekten kabul etmeden

dýþtan bir tasdikle dinler- ler ya da dinler görünür- ler. Ama içlerinden size güler ve sizi ham hayal- ler peþinde koþan enayi olarak vasýflandýrýrlar.

Aslýnda hakiki enayi kendileridir ama hýrs gözlerini kör ettiði için bir adým öteyi görmekten acizdirler. Biz devamlý olanýn, sevgiyle yapýlan olduðuna inanýyoruz Bir kötülüðü ortadan kaldýr- mak için daha büyük bir kötülükle mukabele ede- ceksek kötülük ortadan hiç kalkmayacak demek- tir. Bugün kötülük ve menfaat düzeni teþkilat- lanmýþ vaziyette de olsa

þunu bilmek gerekir ki, kötülük her zaman zayýftýr. Kuvvetli olan her yerde ve her zaman iyilik ve iyilerdir. Çünkü devamlý kalan, kaybol- mayan, sürekli olan iyi- liktir. Kötülük daima bir baþka kötülükle ortadan kaldýrýlmaya ve her zaman kýsa ömürlü olmaya mahkûmdur.

Esasen ilâhi düzenin dileði budur. Ýyilik kötülüðü mutlaka yenecektir. Gelecek bütün büyük ilâhi yardýmlar iyiler içindir ve bize dendiði gibi "Ýyi- lerin ve doðrularýn gözle

5

(8)

görülmeyen ordularý vardýr."

NE YAPMALIYIZ?

Evvelâ iyilerin, iyiliðin kalýcýlýðýný, Yaradan'ýn gerçek dileði olduðunu bilmeleri ve kendi kuvvetlerinden emin olmalarý icap eder. Ýyiler;

iyiliði ve sevgiyi kendine yol edinmiþ olan hayýrlý kardeþler, cesur olmalý ve ellerindeki silâhýn kuvve- tine emin olmalýdýrlar.

Dünyanýn en kuvvetli silâhý sevgidir.

Ýkinci olarak iyilerin birbirlerine yaklaþmalarý, birbirlerine kenetlen- meleri lâzýmdýr, Bir büyük ilim adamýnýn dediði gibi "Ýyiler en az kötüler kadar cesur olur ve birbirlerine el verir- lerse dünyada kötülük diye bir þey kalmaz". Ýyi- lik peþinde koþan, haklý bir davanýn peþinde git- mektedir. Ve dünyada insanca yasamanýn en canlý örneðini vermekte- dir. Ýnsanca yaþamak sadece üç- beþ fakire birkaç kuruþ vermekle olmaz. Bunun yanýnda cesur olmak, fikirlerini ve doðru bildiði yolunu,

cesaretle müdafaa etmek ve kötülere iyiliðin gerçek örneklerini ver- mek gerekir. Öyleyse kötüler karþýsýnda tutula- cak en doðru olan yol, iyilikte devam etmek kötülüðü her adýmda belirtmek ve ayýplamak, onu tasvip etmediðini göstermek olmalýdýr. Ýyi- lerin el ele verdiði bir toplumda kötüler devam- lý ayýplandýklarýný ve kýnandýklarýný gördükçe utanmaya, sýkýlmaya ve yavaþ yavas kendilerine çeki düzen vermeye baþlayacaklardýr. Ayrýca iyilerin arasýndaki birlik, onlarýn sevgiyle yardým- laþmalarý, geleceklerine ve birbirine güvenmeleri kötülerde bir gýpta etme duygusu uyandýracaktýr.

Herkese hizmet eden, herkesi seven bir insan kuvvetli bir insandýr. Her an ayýbýnýn ve suçunun yüzüne vurulacaðýndan endiþe eden bir kötü, huzursuz ve zayýf bir insandýr. Fakat iyilerin bu kadarla da kalmamasý daha da çok kuvvetlen- mesi gerekir.

Dünya büyük bir deðiþiklik içindedir.

Kötülük, insanlarýn caný- na tak etmiþtir artýk.

Kötülüðün her þekli denenmiþ ve bunun kim- seye devamlý bir huzur ve güven saðlamadýðý açýkça görülmüþtür.

Bugün insanlýk büyük bir arayýþ ve iyiliðe dönüþ içindedir. Ve bu devir ilâhi yardýmlarýn en çok arttýðý, iyilerin en fazla desteklendiði bir devirdir.

Ýnsanca yaþamak, insanlýk prensiplerini benimsemekle, savun- makla ve onlarý baþ- kalarýna kabul ettirmeye çalýþmakla kabildir ancak. Bir insanýn gerçek deðeri onun baþkalarýna yaptýðý iyilik ve hizmetle ölçülür. Bir anlamda insan yaptýðý iyilik ve hizmetlerle deðer kazanýr. Öyleyse iyiliði kendi ruh huzurumuz için ve Allah rýzasý için yapmalý ve hiç bir karþýlýk beklememeliyiz.

Her kurtaracaðýnýz insan, sizin için iyilik yolunda alacaðýnýz bir puan, ruhunuza kazandýra- caðýnýz bir yücelik ve sizi Yaradan'a yaklaþtýran bir adýmdýr. Bu iþ böyle- sine büyüktür.

(9)

7

Gülyüzlülerden Ýbretler: 26

Hz. Süleyman ve Büyücülük

Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog

SÜLEYMAN KOYU ÇÝZGÝLERLE KARALANIYOR

** Bir hayýr için bir hayra vardým.

Öyle sizden habersiz emir aldým. Þim- di siz benden önce çýkacaksýnýz yola...

Varacaksýnýz Sizi Sevgisinden Varet- miþ Olan'ýn yanýna. Orada kalacak- sýnýz hep... Ardýnýzda türlü söz diyecek þimdi en yakýn zannettikleriniz, çize- cekler üstünüze kara çizgiyi ya. Ýþte ben sileceðim o zaman o çizgiyi.

(10)

Bir kuþa ait olan bu sözleri geçen yazýmda Bizim Celselerimiz'den aktar- mýþtým. Ama herhangi bir kuþ deðil o.

Süleyman peygamber ordusuyla bir yer- den bir yere giderken, onun omuz baþý- na tüneyen ve onunla konuþan bir kuþ.

Ýzin almadan uçup uzaklara gittikten sonra, Süleyman'a niçin böyle davrandýðýný yukarýdaki sözlerle anlat- mýþtý.

O kuþun nerelere gidip, neler yaptýðýný ve bu eyleminin önemli sonuçlarýný gelecek yazýmda Saba Melikesi Belkýs'ýn Kudüs'te Süleyman'la yaþadýðý serüveni anlatarak sizlerle paylaþa- caðým. Ama þimdi bundan çok daha önemli olan kuþun þu son sözleri üzerinde yeterince durmak istiyorum:

"... Ardýnýzda türlü söz diyecek þimdi en yakýn zannettikleriniz, çize- cekler üstünüze kara çizgiyi ya. Ýþte ben sileceðim o zaman o çizgiyi..."

Rüzgâra ve cinlere hükmeden, hayvanlarýn dilini anlayýp onlarý da emri altýna alan, maddi ve manevi kudretlerle, bilge- liklerle bezenmiþ kral - peygamber Süleyman, Ýsrailoðullarý'na 40 yýl boyunca görülmemiþ bir barýþ ve bolluk dönemi yaþatmýþtý. Ama hizmetin deðerinden habersiz, dedikoduya ve dolduruþa gelmeye hazýr insanlarla dolu olan dünyamýzda, pek

çok hayýrlý yol gösterici gibi, o da bun- lardan nasibini almakta gecikmemiþti.

Yaradan'la görüþmelerine tanýk olduk- larý halde Süleyman'ý sadece güçlü bir kral olarak gören, onun peygamber- liðinden söz etmeyen Ýsrailoðullarý, ölümünden sonra onu neredeyse kâfir- likle bile suçlayacak neler söylemiþlerdi ardýndan. Tevrat'ýn 1. Krallar bölümün- den sadeleþtirerek aktarýyorum:

** Ve kral Süleyman, Firavun'un kýzýyla beraber Moabiler, Ammoniler, Edomiler, Saydalýlar ve Hittiler'den çok yabancý kadýnlar sevdi. Rabbin Ýsrailoðullarý'na: "Yabancýlarýn arasýna gitmeyeceksiniz ve onlar da sizin aranýza gelmeyecekler, çünkü mutlaka yüreðinizi kendi ilâhlarýnýn ardýnca saptýracaklardýr" diye söylemiþ olduðu milletlerden idiler onlar. Süleyman onlara sevgiyle yapýþtý. Onun 700 karýsý kral kýzý olup, 300 de cariyesi vardý. Ve karýlarý onun yüreðini baþka ilâhlarýn

(11)

9

ardýnca saptýrdýlar. Babasý Davut'un yüreði Allah ile bütün olduðu halde onun yüreði böyle deðildi. Süleyman Saydalýlar'ýn ilâhesi Astarti'nin ve Ammoniler'in mekruh þeyi Milkom'un ardýnca gitti. Böylece Rabbin gözünde kötü olaný yaptý. Ayrýca Yeruþalim'in önünde olan daðda Moab'ýn mekruh þeyi Kemoþ için ve Ammon oðullarýnýn mekruh þeyi Molek için bir yüksek yer yaptý.

Ve Rab Süleyman'a karþý öfkelendi.

Ona iki kere görünen ve baþka ilâhlarýn ardýnca gitme diye emretmiþ olan Ýsrail'in Allah'ýndan yüreði saptý. Ve Rab Süleyman'a dedi: "Madem ki sana emrettiðim ahdimi ve kanunlarýmý tut- madýn, mutlaka krallýðý senin elinden çekip alacaðým. Ancak baban Davut'un hatýrý için bunu senin günlerinde yap- mayacaðým. Krallýðý senin oðlunun elinden çekip alacaðým. Ancak bütün krallýðý deðil. Kulum Davut'un hatýrý için ve seçmiþ olduðum Yeruþalim'den ötürü sadece bir kabileyi senin oðluna vereceðim."(1. Krallar 11/1-13)

KUTSAL KÝTAPLARA SONRADAN EKLENENLER Görüyorsunuz ki, Süleyman'dan sonra olanlarý zaten yaþa- yarak bildiklerinden, sanki bunlar Rab tarafýndan önceden söylenmiþ gibi, olaylarý çarpýtýp kendi yorum- larýný ortaya döken tarihçiler o büyük peygamberi ne koyu çizgilerle karalý- yorlar. Onu akýl almaz sayýda eþlerle ve cariyelerle nasýl da suçluyorlar. Üstelik bunlarý kutsal metinlere eklemekten de geri durmuyorlar. Uydurmalarý bu kadar da deðil. O büyük harikalarý ortaya koyan, hâlâ geriye kalan tek duvarý önünde gözyaþý döktükleri yüce mabedi 7 yýl boyunca durup dinlenmeden inþa eden Süleyman'ý, bir de büyücülükle suçlamýyorlar mý? Ýþte Hz. Muhammed ile Medine'de birlikte yaþayan Yahudilerin; peygamber Süleyman'ý yücelten, temize çýkaran ve ölürken bile cinlere hükmettiðinden söz eden Kuran âyetleri üzerine o zaman dile getirdik- leri: "Muhammed'e hiç hayret etmiyor musunuz? Baksanýza Davut oðlu Süleyman'ýn peygamber olduðunu iddia ediyor. Allah'a andolsun ki, o yalnýz bir büyücü idi."

Medine Yahudileri ayrýca Hz.

Muhammed'e Tevrat'la ilgili soru üze- rine soru yöneltiyorlardý. Onlar hangi konuda sorarlarsa sorsunlar, peygamber

(12)

aldýðý vahiylerle en doðru cevaplarý verip onlarý alt ediyordu. Yahudiler bu durumu görünce dediler ki: "Bu adam Allahýn bize indirdiði kitabý bizden çok daha iyi biliyor". Ve Süleyman'ý büyü- cülükle suçladýklarýndan peygambere büyü hakkýnda da sorular sorup durdu- lar. (Ýbni Kesir tefsiri 2. Cilt S:442)

BÜYÜYÜ ANLATAN KURAN ÂYETÝ

Bunlarýn cevabýný verecek olan kuþkusuz Âlemlerin Rabbi idi. Büyüyü anlatan âyet gelmekte gecikmedi. Hem de ne âyet!.. Öncelikle Hz. Süleyman'ý büyücülükle, iftiralarla karalayan yalancýlarýn foyasý ortaya dökülüyor;

sonra da büyü sýrrýnýn nerede hangi iki melek tarafýndan hangi güzel amaçlarla ortaya konduðu, ama nasýl da kötüye kullanýldýðý ortaya dökülüyordu bu âyette...

Âyetin iyi anlaþýlmasý için, parantez içinde açýklamalar da eklenmiþ olan yorumlu bir çevirisini aþaðýda aktarýyo- rum:

** Süleyman'ýn mülk ve saltanatý hakkýnda onlar þeytanlarýn uydurduk- larý sözlere uydular. (Süleyman'ýn sihirle saltanatýný kazanmýþ olduðunu söyleyenler, büyü ile uðraþan þeytan ruhlu insanlar ve onlarý azdýran cinler idi. Ýþte onlar bu gibilerin iftiralarýna uyarak Süleyman'ý bir büyücü olarak tanýtmaya baþladýlar.) Oysa Süleyman küfre gitmemiþti. Fakat o þeytanlar küfre gittiler. Ýnsanlara büyüyü ve

Babil'de Hârut ve Mârut adlý meleklere indirileni öðretiyorlardý. Oysaki o iki melek "biz bir imtihan aracýyýz sakýn küfre sapma" demedikçe hiç kimseye bir þey öðretmiyorlardý. Ýnsanlar onlardan karý ile kocanýn arasýný açacak þeyi öðreniyorlardý. Ne var ki onlar onunla Allah'ýn izni olmadýkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine yararý vermeyeni, zararlý olaný öðreni- yorlardý. Yemin olsun ki, her kim onu satýn alýrsa kesinlikle ahirette onun bir nasibi olmayacaðýný biliyorlardý.

Onlarýn nefislerini sattýklarý þey ne kötüdür, keþke bunu bilselerdi. (Bakara 102)

Âyette öncelikle Süleyman'ýn inkârcý ve büyücü olmadýðý net bir þekilde ortaya konuyor. Ýftira o kadar etkili ki, Kuran onun güzel bir kul ve parlak bir geleceði olduðunu baþka âyetlerde de dile getirip onu temize çýkarýyor:

** Davut'a Süleyman'ý armaðan ettik.

Ne güzel kul!.. Hep Allah'a sýðýnýr, yakarýrdý.(38/30)

** Ve gerçekten katýmýzda onun bir yakýnlýðý ve güzel bir geleceði vardý.

(38/40)

Kuran'da Süleyman tamamen temize çýkarýlýyor ama omuz baþýnda giden o kuþun:

"Çizecekler üstünüze kara çizgiyi ya.

Ýþte ben sileceðim o zaman o çizgiyi"

sözünün nasýl gerçekleþtiði hakkýnda þu anda hiçbir bilgimiz yok. Celsede: "....

(13)

11 Ve bütün önceden bildirilenler oldu

hepsi..." denerek bunun da gerçekleþtiði altý çizilerek ortaya konuyor. Ama þu anda elimizde bu konuda hiçbir kanýt yok. "Acaba" diyorum Süleyman ölümünden sonra büyücülükle suçlanýrken o kuþ dile gelip bunun

"yalan" olduðunu mu ifade etti bu gönlü kararmýþlara... Parapsikolojik çalýþ- malarda "vua direkt" yoluyla fizik medyumlar aracýlýðýyla bir borudan bile anlamlý sözler, mesajlar alýndýðýný bili- yoruz. Yani o kuþun konuþturulmasý hiç de ilâhi yasalara, kurallara aykýrý deðil.

Ama tarihi bir kayýt elime geçmediðin- den sadece bir "acaba" diyor ve burada duruyorum.

BÜYÜ ÂYETÝNÝN YORUMU Büyü ve büyücülerden söz eden bu âyeti iyi anlayabilmek için sözü edilen þehir ve kiþiler üzerinde yeterince dur-

malýyýz. Aslýnda Kuran'da genelde olay- lar ve kavramlar öne geçer, isimlerden nadiren bahsedilir. Ýki meleðin özenle seçtikleri ve iyi yolda kullanmalarý için söz aldýðý kiþilere büyünün temelini oluþturan Tanrýsal sýrlarý Babil yöresinde öðrettikleri söyleniyor. Bizler Hz. Ýbrahim'den önceki peygamberler- den olan Salih'in de büyülenmekle suç- landýðýný biliyoruz.

** Dediler sen adamakýllý büyülen- miþsin.(26/153)

Öyleyse âyette Babil diye söz edilen yöre 4000 yýl önceki Hz. Ýbrahim döne- mindeki Babil deðil, daha da eski bir Babil olsa gerek. Hârut ve Mârut diye anýlan iki meleðin öyküsü üzerinde ise o kadar çok mürekkep akýtýlmýþ ki, yorumlar Ýsrailoðullarý'na hattâ önce- sine kadar uzanýyor. Çünkü Hârut- Mârut olayý dediðim gibi çok öncesine dayanýyor. Bu konuda Hz.

Muhammed'den aktarýlan sözler de var ama hadis âlimleri rivayet (aktarým) zin- cirini yani senedini yeterli bulmadýklarý için bunlara fazla bel baðlamýyorlar.

Ýbni Ömer'in Hz. Muhammed'den duyup aktardýðý bilgi; size Bizim Celselerimiz'den nakledeceðim Hârut- Mârut öyküsüne çok benzediðinden Ýbni Kesîr tefsiri 2/448'den alýp sizlerle pay- laþýyorum:

"Melekler dediler ki: "Ey Rabbimiz sen insanlarýn günah ve suçlarýna karþý nasýl böyle sabýrlý davranýyorsun?.."

Allah buyurdu ki: "Ben onlarý imtihan ediyorum, sizi ise rahat býraktým."

(14)

Rableri tarafýndan onlara tekrar meleklikleri hatýrlatýlýnca bu defa onlar kendilerine bildirilmiþ olan ilâhi sýrlarý seçtikleri insanlara öðretmekle görevlendirilirler. Kendileri de yaþayýp insanlarýn nasýl zorlu sýnavlarla karþý karþýya olduklarýný gördüler bir kere...

Beyinlerimizin tâ çekirdeðine yerleþti- rilmiþ içgüdülerimizi aklýmýzla terbiye edip ona hâkim olmadýðýmýz zamanlar- da; nefsimize ve vesvese verene uyup ne kadar yanlýþlar yapýp durmuyor muyuz? Hârut ve Mârut da bunu bizzat deneyimledikleri içindir ki, Rabbimiz

onlarý insanlara yardým için görevlendirdi aslýnda. Çok zorda kalmýþ insanlara yüklerini azaltmada, yollarýný doðrultmada devâ olsun, bedensel ve ruhsal rahatsýzlýklarý kolay yoldan þifaya kavuþsun diye, seçtikleri insan- lara gizli teknikler öðrettiler. Ama o insanlar arasýndan pek çoklarý söz verdikleri halde, ayný bir býçak gibi iyiye de kötüye de kullanýlabilecek bu gizli güçleri pek çoklarý "kara büyü"

diyebileceðimiz þekilde kötüye kul- landýlar, yeryüzündeki sýkýntý ve fesadý daha da artýrdýlar.

Melekler: "Biz insanlarýn yerinde olsay- dýk, sana hiç isyan etmezdik" dediler.

Allah: "Öyleyse içinizden iki melek seçin buyurdu." Onlar iki adayý seçmek- te zorluk çekmediler. Aralarýndan Hârut ve Mârut'u seçtiler."

Bu iki melekle ilgili çok geçmiþten gelen anlatýmlarda, meleklikleri unut- turulup insan bedeniyle yeryüzüne gön-

derildiklerinde, ayný insanlar gibi suç iþlemekten ve Allah'ýn yasakladýðý eylemlerde bulunmaktan geri durmadýk- larý da bolca anlatýlýr. Bu arada her zaman yapýldýðý gibi abartýlý suçlarla da onlar kötülenir durur. Doðruyu eðriden ayýrmak için en iyisi Bizim Celselerimizde isimleri anýlmadan onlardan bahseden þu bilgiyi üzerinde düþünerek okuyalým:

Hani bir zamanda, bir ikili vardý ya, parlaklar arasýnda çok... Hani bir zaman, neden ayrý tutulduklarýný sorup yeryüzünde olanlarýn ve dönmek istediler de, sýnanmak için, onlarýn yanýna. Hani baþaramadýlar ya... Ve o zaman anladýlar, ayrý tutulmuþlarýn ayrýda oluþ sebebini.. Ve bir daha dönmek istedikleri halde eski yerlerine, dönemediler... Ýþte onlar bir zaman için, belli bir þeyi anladýlar, belli bir þeyi bildiler ve sonra bildirme yolunda oldular... Bildirirken, O'nun sevgisini, adýný ve gerçeklerini andýlar.

(15)

KARA BÜYÜDEN

NASIL KORUNABÝLÝRÝZ?

Bu büyü gücü o kadar gerçek ve o kadar etkili ki, Buhari ve Müslim gibi

"Sahiheyn" denilen ve çok bel baðlanan hadis kitaplarýnda, büyünün Hz.

Muhammed'e bile etkili olduðu anlatýl- maktadýr. Biliyorsunuz doðru hadislerin yanýnda uydurma pek çoklarý da var kitaplarda. Ancak peygamberin asla yaþamadýðý böyle bir olayý, dilden dile aktarmaya o devirde aktarmaya kim cüret edebilirdi ki?!.. Peygamberin eþi Ayþe'den duyarak aktarýlan bu olay iki büyük hadis kitabýnda özetle þöyle anlatýlýr:

Hz. Muhammed ile baþ edemeyen Medine Yahudileri çareyi ona büyü yap- makta bulurlar. Lebib b. Âsam isimli Yahudi'nin yaptýðý büyü ile peygamber hiç yaþamadýðý þeyleri yapmýþ gibi konuþmaya baþlar. Karýlarý bu durumun farkýna varýp onu uyarýnca, Rabbi'ne þifa bulmasý için yalvarmaya baþlar.

Nihayet iki melek gelip büyüde kul- lanýlan peygambere ait tarak, kýl ve

hurma kabuklarýnýn bulunduðu kuyunun ismini bildirdiler Hz. Muhammed'e.

Onlar çýkarýlýp gömülerek problem halledildi.

Böyle bir kara büyünün peygambere bile yaþatýlmasý boþuna deðil.

Korunmak için Rabbin bildirdiði uyarý ve tavsiyelere dikkat edip, uygula- mamýz isteniyor bizlerden. Ama her þeye raðmen büyüden etkilenmiþ kiþiler için dua ve dilekleri yanýsýra, hiçbir menfaat gütmeden hattâ hediye bile almadan, büyüden kurtarmaya görevlendirilmiþ hayýrlý insanlarýn da aramýzda bulunduðunu bilmeli ve onlarý arayýp bulmalýyýz. Her þeyde olduðu gibi burada da düalite var. Zehirin yanýnda panzehir, þerrin yanýnda hayýr da esirgenmemiþ insanlardan.

Ancak en iyisi, büyünün bizleri hiç etkilememesini saðlamak. Ve bunun için Kuran'ýn Felâk suresindeki tavsiyeye uymalýyýz:

** De ki Rabbime sýðýnýrým...

Düðümlere üfleyenlerin þerrinden ve haset ettiði zaman hasetçinin þerrinden.

(113/1-5)

Her sabah güne baþlarken; kazalardan, belâlardan, âfetlerden, büyülerden, canýmýza ve malýmýza gelecek tehlike- lerden, hasetlerden korunmamýz için kendimiz ve insan kardeþlerimiz için dualarýmýzla O'na yönelmek, pek çok kötülükten korunmamýz için bizlere en etkili bir sýðýnak olacaktýr.

13

(16)

ahnede yakýþýklý, güler yüzlü, ýþýk saçan, espri yapan, þarký söyleyen, dans eden, operanýn ünlü solistleriyle baþabaþ oyun çýkaran, seyredenlere "Kim bu genç?" dedirten tür- den biri. Gerçek ismiyle Atilla Gürses, son-

raki adýyla Atilla Arcan bu genç adam. Beþ Basamak Tiyatrosu'nda Lehar'ýn "Severin Öpmeyi" operetindeki rolüyle, "Çarli'nin Teyzesi" müzikalindeki baþrolüyle, Altan Karýndaþ'la "Milyoner Kadýn"daki oyunuyla izleyenleri büyülüyor.

S

Gerçek Bir Can

Atilla Arcan

Güngör Özyiðit, Psikolog

(17)

15 BABA'DAN OÐULA

1945'de Ýstanbul'da tiyatro, sinema oyun- cusu, senarist ve yönetmen Muharrem Gürses'in oðlu olarak dünyaya geliyor.

Yirmili yaþlarda on beþ yýllýk bir oyunculuk deneyimi kazanýyor. Babasýnýn yönetmen- liðini yaptýðý "Ýhtiras Kurbanlarý" (1953),

"Daðlar Þahini Yörük Efe" (1959) ve

"Zaloðlu Rüstem" (1966) gibi 21 sinema filminde rol alýyor.

1970'lerde Beþ Basamak Tiyatrosu'nda oynanan müzikallerde iyice kendini gös- teriyor. Dünya Sevgi Birliði Derneði'nin düzenlediði "þölen"lerde rahmetli gazeteci Çetin Ener'le birlikte sahneledikleri

"Delegeler" isimli gösteri çok tutuyor.

Atilla orada Ýngiliz, Fransýz, Ýtalyan, Japon, Çin, Arap gibi çeþitli ülkelerin delegelerini oynuyor. Her birinin kýlýðýna bürünerek kul- landýklarý dilin tüm nüanslarýný, aksanlarýný vurgulayarak o günün politik iklimine göre esprili demeçler veriyor. Herkesi gülmekten kýrýp geçiriyor.

Dünya Sevgi Birliði'nin Türk Müziði Grubunda birlikte meþk ediyoruz. Hocamýz Ýsmail Hakký Özkan. Ayný zamanda Ýstanbul Belediye Konservatuarýnýn hocasý. Çok titiz ve de sert. Haftada 30 saat müzik yapýyo- ruz. Atilla grubumuzun neþe kaynaðý olarak yaptýðý esprilerle ve taklitlerle hepimizi güldürüp rahatlatýyor. Çoðu kez, hoca bile gülmek zorunda kalýyor.

Eski Ýstanbul þarkýlarýný çalýþýyoruz.

Ýsviçreli rejisör Elmar Voight da þarkýlarý sahneye koyuyor. Kadýnlar ve erkekler, o zamanýn giysileriyle þarkýlarý canlandýrý-

yoruz. Her þarký konusuna uygun olarak sahneleniyor. Yedi çift olarak bu þarkýlarý oynuyoruz. Ve 1970'te Uluslararasý Efes Festivali'nde en beðenilen ekip oluyoruz.

Bunda "Hani Benim Recebim" þarkýsýnda Atilla'nýn canlandýrdýðý bahriyeli býçkýn Recep karakteri önemli bir rol oynuyor.

Yine bir gün Açýk Hava Tiyatro'sunda ya da "Þan Sinemasý'nda" baþarýlý bir konser- den sonra, Türk Müziði Grubu olarak Bebek'te bir gece kulübüne gitmiþtik.

Gecenin sonunda doðru bir dansöz çýkýp oryantal dansý yapmaya baþladý. Atilla durur mu hiç? Hemen piste fýrlayýp dansöze eþlik etmeye baþladý. O, dansözün yaptýðý her figürü yapýyor. Dansöz ise onun yaptýk- larýný yapamýyor. Sonunda dansöz, alkýþla- yarak pisti býrakmak zorunda kalmýþtý.

AYNI ÇATI ALTINDA

Tiyatro, müzik, bilgi toplantýlarý ve gönül eðitimi ile geçen dopdolu günler geceler.

Arada deþarj olmak için "Hoþ Gece'ler düzenliyoruz. O gecelerin bizleri güldüren eðlendiren baþ aktörü de Atilla Arcan.

Hemen her gün beraberiz. Geceleri toplantýlarýmýz gece 12.00'ye doðru bitiyor.

Ne var ki biz birbirimizden ayrýlamýyoruz, kopamýyoruz. Oradan bir arkadaþýn evine gidiyor, gece yarýlarýna kadar sohbet ediyor veya orada sabahlýyoruz. Bunun üzerine biz 3 bekâr arkadaþ, Atilla, ben ve bir arkadaþ daha toplantýlarýn olduðu yere yakýn bir yerde ev tutmaya ve birlikte yaþamaya karar verdik. Beyoðlu'nda Asmalýmescit'in hemen giriþinde bir çatý katýný kiraladýk.

Arkadaþlar, sað olsunlar, yardýmcý oldular,

(18)

evi bir güzel döþedik. Atilla ayný zamanda güzel resim yapardý. Salonun bir duvarýna bir manzara resmi yaptý. Denize bakan bir balkon, mehtap denize vurmuþ. Ay ýþýðýyla dalgacýklarýn oynaþtýðý ýþýklý bir yol. Ýnsana yalýda oturuyor izlenimini veren romantik bir görünüm. Hemen ev iþlerini planladýk.

Ev temizliðini, bulaþýklarý nöbetleþe yapý- yoruz. Giderleri bölüþüyoruz. Çatý katý olduðu için, su gece yarýsý gelebiliyor. Her gece birimiz uyanýp depoyu dolduruyoruz.

Evimiz ikramý ile, sohbeti ile, eðlencesi ile herkese açýk. Bedava tiyatro. Her bir arkadaþ Atilla'ya sipariþ veriyor: "Þunun taklidini yapar mýsýn?" hemen yapýyor.

Þunu da yapar mýsýn? Hemen istek yerine geliyor. Zaten hiç kimseyi incitmez isteðini geri çevirmezdi. O kadar ki artýk, insan tak- litleri bitti, sýra hayvanlara geldi. Arkadaþ- lar: "Horoz gibi yapsana, hindi gibi kabar- sana, kedi gibi avlansana" demeye baþla- dýlar. Olaðanüstü bir gözlem gücü ve taklit yeteneði ile her birini en güzel þekilde ya- par ve bizleri nerdeyse her gece güldürürdü.

O yýl çok soðuk bir kýþý sobasýz geçirdik.

Sobamýz, konforumuz yoktu, ama neþemiz boldu. Geceleri buz gibi bir eve gelir. Her birimiz yataðýmýzda yorgan ve kalýn bat- taniyelere gömülürdük. Espriler ve komikliklerle güle güle uykuya dalardýk. Hey gidi günler!... Hey gidi gençlik!.. "Geçmiþ zaman olur ki, hayali cihana deðer"

derler ya, böyle bir þey olsa gerek. Bu ev arkadaþlýðý 1-1.5 yýl kadar sürdü. Birbirimizi hiç mi hiç incitmedik. Sonralarý gönüllerimiz beraber olarak,

evlenerek evden ayrýldýk. Þimdi ne zaman Ýstiklal Caddesinden geçecek olsam, baþýmý þöyle bir kaldýrýp, Asmalýmescit'in giriþin- deki o evin çatý katýna bir göz kýrparým, geçmiþi yeniden yaþamak istercesine...

BÝNBÝR SURAT

Daha sonralarý Atilla Almanya'ya gidiyor.

Ýlk eþi ile orada evleniyor. "Sevgi" isimli çok cici bir kýzý oluyor. Ve orada Türklere on yýl tek kiþilik gösteriler yapýyor. 80'li yýllarda Ýbrahim Tatlýses, Gülden Karabö- cek, Belkýs Akkale, Barýþ Manço'nun da aralarýnda olduðu birçok isimle Ekici Över Gazinosu'nda sahneye çýkýyor. Daha sonra Yalçýn Menteþ ile birlikte Caddebostan Maksim'6e taklit programý yapmaya baþlý- yor. Sonra bu program televizyon ekranlarý- na taþýnýyor. Zeki Müren, Süleyman Demirel, Özal, Erdal Ýnönü, Sakýp Sabancý gibi ünlülerin taklitlerini büyük bir baþarý ile yapýyor. Çok seviliyor ve beðeniliyor.

DEMÝREL'DEN ÞAPKA

Bir gece Demirel, Caddebostan'daki prog- rama geliyor. O zaman baþbakandýr. Atilla

ünlülerin taklidini yapýyor.

Herkes kahkahalarla gülüyor. Sonra

sýra

(19)

17 Demirel'in taklidini yapmaya geliyor. Yine

herkes gülüyor, ama ses çýkmýyor. Bunun üzerine Atilla her za-manki hazýr cevap- lýðýyla esprili bir þekilde soruyor: "Deðerli halkýmýz, neden güldüðünüz halde gül- müyorsunuz?!" Süleyman Bey, o engin hoþgörüsüyle ayaða kalkýyor ve "Benden çekiniyorlar; oysa ben seviyorum böyle þeyleri" diyor. Ve prog-ramdan sonra da sahneye çýkarak Atilla'ya: "Yaptýðýnýz fevkalade güzel, hoþuma gitti. Yalnýz þap- kanýzý beðenmedim" diyerek þapkasýný hediye ediyor.

Eþi Gül haným'la yaptýðý "Can ve Muhlise" televizyon programý çok tutulu- yor. Ýkisi, karý koca, saf bir çifti oynuyorlar.

Can rolünde Atilla, o diþlek haliyle çok hoþ.

Ýkisi de rollerinde insanlar tarafýndan sürek- li kandýrýlýyor, kullanýlýyorlar. Örneðin evlerine gelen temizlikçi, çalýþacak yerde, bunlarý çalýþtýrýyor. Çay istiyor, kahve isti- yor. Yemeðini bir güzel yiyor. Giderken de yüzde yüze yakýn zam istiyor. Gerekçe olarak da benzin pahalandý diyor. Sonra arabasý olduðunu öðreniyorlar. Muhlise

"Ama bizim arabamýz yok" diyor. Can

"Olsun, mademki arabasý varmýþ. Ýstediði zammý verelim" diyor. Öylece anlamazdan ve görmezden gelerek, onlarý utandýrmamak adýna fedakârlýk yapýyorlar. Gül haným "Bu bizim hayatýmýzdý aslýnda" diyerek onu ekrana yansýttýklarýný söylüyor.

VEFALI ARKADAÞ

Çocukluk arkadaþý Emre'nin anlattýðýna göre Atilla müthiþ kuvvetliymiþ. Barfikste tek kolla kendini çekermiþ. Polis

Kolejindeki güreþçilerin hepsini yere

serermiþ. Etiler'de herkese sataþan bir kabadayýya hiç kavga etmediði için "Gel seninle bir güreþ tutalým" der. Kabadayý yeneceðinden emin "Hadi gel bakalým"

diye efelenir. Atilla, kabadayýyý 5 dakikada 2 kez tuþa getirince þaþýrýr kalýr. Karizmasý iyice çizilir.

Yine bir gün Emre ile kaldýrýmda yürür- lerken, bir taksi kaldýrýma çýkýp, arkadan Emre'ye çarpar. Emre yüzükoyun yere kapaklanýr. Atilla hemen Emre'yi yerden kaldýrýp, ayný taksiye koyarak hastaneye götürür. O arada hastaneye polisler gelir.

Þikâyetçi olarak Emre'nin ifadesini kalmak için. Atilla, Emre'nin yanýna sokulur ve

"Emre'ciðim, taksi þoförü korkudan titriyor, affet gitsin" diye ricada bulunuyor. Emre de arkadaþýný kýrmamak için affediyor ve rahatlýyor. Öylece affetmenin, tanrýsal bir deneyimde bulunmanýn yüceliðini yaþýyor.

Atilla'dan on gün önce Emre, kardeþi Ömer'i kaybediyor. Atilla bunu öðrenince çok üzülüyor ve Emre'ye "iki kardeþ kaldýk

"diyor. Oðullarý, babalarýnýn Facebook'una ikinci bir þifre koymak için Atilla'ya "Þifre ne olsun?" diye sorduklarýnda, o, "Emre"

diyor. Emre bunu bana telefonda söylerken nefesi týkanýr gibi oldu. Gözleri de yaþar- mýþtýr herhalde. Vefalý arkadaþ diye iþte buna derler.

Bir süre önce ona "Ýletiþimin Üç Boyutu"

kitabýný vermiþtim. Üç gün sonra telefon ederek "Yahu nasýl bir kitap o. Ben senin yazýlarýný okurken aðlamak zorunda mýyým?" demiþti. Ben de "Can dostum, sen yaptýklarýnla insanlarý güldürüyorsun. Ben de yazdýklarýmla aðlatýyorum. Sonuçta ikimiz de ayný iþi yapýyoruz, kalpleri

(20)

kuvvetlendiriyoruz. Ne demek istediðimi çok iyi anladýðý için ikimiz de gülüþtük.

Þimdi ise þairin dediði gibi "Aðlarým hatýra geldikçe gülüþtüklerimiz." Ölümüne bir gün kala, hastanede yatarken, kadim dostum Ahmet Kayserilioðlu ona telefon ederek

"Atilla'cýðým sen, çok hayýrlý ve çok sevilen bir insansýn" diyerek moral vermiþ. O gün, bütün gün "Ah Ahmet Abicim, Ah Ahmet

Abicim" deyip durmuþ.

ZORUNLU ROLLER

Tiyatrodaki her rolü baþarýyla oynayan Atilla, dünyaya geliþiyle hayatýn ona yüklediði zorunlu rolleri de ayný baþarýyla yerine getirmiþti. Ýyi bir evlat, iyi bir kardeþ, iyi bir eþ, iyi bir baba, iyi bir dost ve iyi bir insan olarak bu rollerden yüzünün Ýþte 32 yýllýk hayat arkadaþýnýn, Gül

Haným'ýn onunla ilgili düþünce duygularý buna tanýklýk ediyor:

“CAN... Bugün bizim evlilik yýldönümü- müz... 32 yýl... Her gün hiç unutmadan, býk- madan, ilk günden itibaren bana gül getir- diðin için. Her sabah uyandýðýmda, gülen yüzünle, benimle olduðuna þükrettiðin için...

Her dakika yüzümü inceleyip, üzgün müyüm, mutlu muyum diye kaygýlandýðýn için..Her zaman bana CAN diye seslendiðin için...

Kendini hiç düþünmeden her zaman "önce sen" dediðin için.. Bana sevgi nedir, saygý nedir, insan nedir, dürüstlük, affetmek, yaþam, ölüm nedir, sonsuz bilginle öðrettiðin için.. Karýn olarak bir gün

bile aþaðýlayýcý, hakaret edici, küçük düþürücü tek bir kelime etmediðin için...

Her zaman her koþulda yanýmda, arkamda dimdik, sýmsýký durduðun için.

Yeni giriþimlerimde, öðre- nimlerimde beni hep mo- tive ettiðin için.. Kesinlik- le münakaþa deðil, müna- zara yaptýðýmýz günlerde, sen haklý olsan da, kýrgýn- lýk süresini kýsa tutup, her zaman yanýma gelip ilk sarýlan sen olduðun için...

Zaman zaman aðladýðým

da üzülüp "Dökme o incileri" diyerek teselli ettiðin için.. Baþta rahmetli annen ve tüm kadýnlara karþý koruma-cýlýðýn, saygýn, sev- gin, vicdanlý düþüncelerin için çok teþekkür ederim CAN.. Ben deðil, sen bana hakkýný helâl et. 32 günlük gibi gelen, 32 yýllýk evlili- ðimiz kutlu olsun CAN. "Sen ve çocuklarým en büyük aþkýmsýnýz; ama hepinizden çok ve büyük aþkým ALLAH" derdin. Þimdi O'nun- lasýn. Ölüm Allah'ýn emri, boynumuz kýldan ince. Bir kadýnýn SEVGÝ adýna yaþayabile- ceklerinin hepsini bana yaþattýðýn için ALLAH senden razý olsun. Dilerim ki en çok istediðin þey olan KADINLARIN erkekler tarafýndan el üstünde tutulup, baþa taç edilmeleri tüm dünyada gerçek olur. Her zaman bunlarýn senin meziyet- lerin deðil, olmasý gereken þeyler olduðunu söylerdin.

Büyük aþkým, canýmýn CAN'ý, senin yaþattýk- larýnla, öðrettiklerinle, býraktýðýmýz yerden de- vam edeceðimiz günde buluþmak üzere... Seni yeni yoluna evlatlarýnýn ismi olan Sevgi'ye, Barýþ'a, ÖZGÜRLÜÐE ÇAÐRI diyerek uðurlu- yoruz...”

(21)

19

akýyla çýkmýþtý.

Tabutuna sarýlýp öpen, "Kankam" dediðin, ismi gibi gönlü de SEVGÝ dolu kýzýn bak ne diyor:

"Babam ile yaþadýðýmýz her an, güzel bir aný. Bir masal kahramaný ile beraber yaþýyorduk sanki. Elinde hep bir adalet terazisi, bir kefesi doðruluk, diðeri SEVGÝ, insanlarýn iyiliðine olan güveni, inancý, iyimserliði ve umudu hiç eksilmezdi Kimseye kýzmaz, kýrýlmazdý. Her hatayý affederdi. Baþýna gelen hiç bir þeye isyan etmedi. Þikâyet nedir bilmedi. Beni her zaman överek, yücelterek onurlandýrýrdý.

Annemi 19 yaþýnda kaybettiðimde bana hem ana hem baba oldu. Aldýðým her kitabý onunla beraber okumak, üzerinde konuþmak, sohbet etmek en büyük zevkimizdi. Kardeþlerim de çok esprili, yetenekli. Ailece beraberken çok hoþ, ke- yifli vakit geçirirdik. Dýþarýdan çok evde olmayý severdi. Tam bir aile babasýydý.

Aramýzdaki yaþ farkýndan, babalýk sýfatýn- dan ziyade, aramýzdaki sevgi ve güvendi beni ona karþý bu denli saygýlý yapan.

Düþünsenize, kim evladý evden çýkarken ayaða kalkýp, onu kapýya kadar uðurlayýp, o asansöre binmeden, kapýyý kapatmaya-

cak kadar saygýlý olmuþtur. Babam anlatmakla bitmez ama sanýrým onu ve felsefesini en iyi anlatan þey, benim kardeþlerimle isimle- rimizin birleþimi olduðuna göre, son sözlerim þu olmalý: SEVGÝ'ye, BARIÞ'A, ÖZGÜR'lüðe

ÇAÐRI..."

Bir sabah kahvaltý ederken tele- vizyonda geçen bir alt yazýyý okudum. "Atilla Arcan'ý kaybettik!"

Dondum kaldým. Hemen topar- landým ve "Hayýr" dedim, "Onun hayatý kaybedilmiþ deðil, kazanýlmýþ bir hayattý."

Atillacýðým, nazik arkadaþým, ne mutlu sana, arkanda GÜL gibi bir kadýn ve koy- duðunuz isimlerle, her biri bir insanlýk ide- alini temsil eden hayýrlý evlatlar býraktýn.

Erenköy'de cenaze namazýnda çok sevdiðin arkadaþýn Özcan Nardemir'le namazda saf dururken önümüzden, arkamýzdan, saðýmýzdan, solumuzdan hep ayný sözleri iþittik: "Ne iyi insandý, kimseyi incitmedi, çok beyefendiydi!." Seninle bir kez daha gurur duyduk. Kimi is býrakýr arkasýnda ,kimi iz.. Sen iz býrakanlardansýn.

Ne mutlu senin gibi ardýnda hoþ bir sedâ býrakanlara!...

Bilindiði gibi burada iyi olanlar, orada, öte dünyada da iyi olurlar. Burada sevilen- ler, orada da sevilirler.

Can dostum, sen yaþadýðýn sürece kim- seyi incitmedin. Hep sevdin ve sevildin.

Hemen herkesi güldürdün. ALLAH da seni güldürsün. Yolun açýk ve aydýnlýk olsun!....

(22)

ALGI NEDÝR?

Türk Dil Kurumu sözlüðünde algý:

Bir þeye dikkati yönelterek, o þeyin bilincine varmak, idrak etmek olarak geçmektedir.

Dýþ çevrelerden gelen uyarýcýlarýn duyu organlarýmýz üzerinde býraktýðý etkiyi "duyu" diye tarif ederken, mey- dana gelen bu etkinin zihnimizde oluþ-

turduðu þekle verilen anlam için "algý"

diyoruz.

ALGI YÖNETÝMÝ NEDÝR?

ABD Savunma Bakanlýðý tarafýndan

"algý yönetimi" þu þekilde tanýmlan- mýþtýr. "Kitlelerin, duygu, düþünce, amaç, mantýk, istihbarat sistemleri ve liderlerini etkileyerek seçili bilgilerin

Algý Yönetimi

Nihal Gürsoy

(23)

21 yayýlmasý veya durdurulmasý. Bunun

sonucunda hedef davranýþ ve düþüncelerin, hedefleyenin isteði doðrultusunda yönlendirilmesidir."

Algýyý yönetmek, iletiþimi yönetmek- tir. Çaðýmýzda iletiþim ve bilgi akýþý teknolojik geliþmelerin etkisiyle çok hýzlanmýþ olup, dünyanýn bir köþesinde söylenenler istenirse büyük bir hýzla tüm dünyaya yayýlmaktadýr.

"Algý yönetimi", Birinci Dünya Savaþ'ýndan itibaren ABD Savunma Bakanlýðý'na baðlý birimler tarafýndan terminolojiye kazandýrýlmýþ bir terim olup, " ikna ve inandýrma" faaliyeti olarak yýllar içinde etkinliðini sürekli artýrmýþtýr.

Algý yönetimi için, pek çok sebepten dolayý 21. yüzyýlýn en etkin ve sessiz silâhýdýr denilebilir. Devletler, bölgesel ve küresel bir güç olmak, iktidarlarýnýn ve politikalarýnýn meþruiyetini saðla- mak için, kurumlar ve fertler ise itibar- larýný artýrmak, çýkar ve menfaatleri doðrultusunda hareket edebilmek uðruna, hedef kitleleri ikna ederek onlarý kendi yanlarýna çekebilmek adýna çeþitli yollar ararlar.

Bu yollardan en etkili olaný ise toplumun veya ülkelerin algýlarýný çeþitli ekonomik, politik taktikler uygulayarak deðiþtirmek ve yerine hangi algýnýn yerleþmesi isteniyorsa hedef kitleye o algýnýn kazandýrýlmasý için gereken yöntemlerle müdahale etmektir. Güç ve iktidar uðruna yapýlan

bu haksýzlýklar ve yalan maalesef toplumbilimciler, sosyologlar eliyle, kulaða hoþ gelen bir takým söylemler aracýlýðýyla yapýlmaktadýr. Algý yöneti- mi oluþturmak için kurulan sistem, konunun en iyi uzmanlarýný kullanarak ikna kabiliyetini artýrmaktadýr.

Bunlardan bazýlarý; kamu diploma- sisi, yumuþak güç, itibar yönetimi, imaj yönetimi, halkla iliþkiler ve algý yöneti- mi gibi kavramlar adý altýnda servis edilirler.

Hedef kitleyi istenilen doðrultuda ikna etmek ve inandýrma sürecine sok- mak için "amaca götüren her yol mübahtýr." Bu nedenle uygulanan poli- tikalarýn hedef kitleye vereceði zarar düþünülmez. Sadece algýyý yönetmek isteyenlerin çýkar ve menfaatleri ön plandadýr.

Hedef kitle neredeyse kobay gibi görülmekte ve üzerlerinde, kurgu yapanlarý en etkili ve kesin sonuca götürecek her türlü deneme yapýlmak- tadýr.

Aklýn ve bilginin çýkar ve menfaatler uðruna acýmasýz bir biçimde kul- lanýldýðý bu yöntem, en çok denemeyi yapanýn deðil, en etkili denemeyi yapanýn kazandýðý bir yöntemdir.

Aklý ve bilgiyi yüceltici ve kurtarýcý olarak deðil, kontrol ve güç odaklý olarak kullanan bu sistem çaðýmýz insanýnýn akýl, bilgi ve gücü nasýl kul- landýðýna yönelik çarpýcý bir örnektir.

(24)

Klasik dönemde devletlerin gücünü belirleyen etmenler nüfus, iktisadi yapý, askeri güç, jeofiziksel ve coðrafi üstün- lükler, eðitim ve kültür gibi özellikler olmasýna raðmen günümüz devlet- lerinin gücünü belirleyen unsurlarýn baþýnda caydýrýcýlýk ve kabul ettire- bilme kapasitesi gelmektedir. Hiç mücadelesiz bir biçimde boyun eðdire- bilmek büyük devletlerin ve güçlerin politikasý haline gelmiþtir. Buradan da anlaþýlacaðý üzere "sosyal medya"

algý yönetimi açýsýndan en etkin silâhlardan biridir. Sosyal medya yoluyla kamuoyu kontrolü kolaylýkla saðlanabilmekte ve yönlendirilebilmek- tedir.

Televizyonda küçük ve büyüklerin izlediði programlar, internet, eðitim ve öðretim kurumlarýnýn izlediði müfre- datlar, basýn, tüketim yönetimini etki- leyen reklam ve markalar gibi pek çok unsur algý yönetiminin araçlarý olarak kullanýlmaktadýr.

Toplumlarýn düþünsel aydýnlýklarý ve derinlikleri; eðitim düzeyinin yük- sekliði, sosyolojik ve ekonomik baðým- sýzlýk seviyesindeki artýþ, tarihsel süreci bilme gibi pek çok faktörün biraraya gelmesiyle oluþur.

Analiz edebilen, yorumlayan ve eleþtiren bir toplumun varlýðý o devlet için kalkýnmýþlýk ve kaliteli bir toplumun varlýðýnýn göstergesidir.

Bu seviyeye gelmiþ bir toplumu içinde barýndýran devletler, gerek iç tehditler gerekse gücü ve yönetimi elinde bulun- durmayý hedefleyen dýþ güçler tarafýn- dan kullanýlamazlar.

Geliþmelerin gerisinde kalmýþ, deðer- lendirme yapamayan, eleþtiremeyen, pek çok gereksinimini karþýlayamayan toplumlar ve devletler kolayca kontrol edilebilirler. Algý yönetimi Birinci Dünya Savaþý'ndan bu yana kullanýlan bir yöntem olmakla birlikte teknolo- jinin ve sosyal bilimlerin geliþmesiyle

birlikte çok daha etkin ve profesyonel bir þekilde kullanýlmaya baþlandý.

Bu yapýnýn mimarlarý güçlü devletler ve yöne- timlerdir. En önemli mis- yonlarý, toplumlarý yönet- mek, kontrolü sürekli ellerinde tutmak ve bir çeþit uydu ve baðýmlý devlet modelleri yaratarak, kendi güçlü konumlarýný bu yolla sürekli muhafaza etmeye çalýþmaktýr.

(25)

23 ALGILAYAN BÝREYÝN

ÖZELLÝKLERÝ

- Birikimler, eðitim ve öðrenim donanýmý,

- Algýlanan nesnelerin özellikleri (kiþi, eþya, olay, canlý cansýz varlýklar)

- Algýlama ortamý (fiziksel, sosyal ve örgütsel çevre)

Algý yönetimini yapan sistem tarafýn- dan yukarýdaki özelliklerin hepsi deðerlendirilerek en etkili olacak yön- tem planlanýr. Hedef, genellikle kiþiler, kitleler veya devlet ya da devletler ola- bilir. Ancak yukarýdaki özellikler kitlelerin veya devletlerin temel özel- liklerinden yola çýkýlarak daha geniþ bir çerçevede hedefe yönelik uygulanýr.

ALGI YÖNETÝMÝNDE KULLANILAN METOTLAR Algý yönetiminde baþlýca üç yöntem kullanýlýr:

1. Doðrudan algý yönetimi:

Oluþturacaðý yönteme güveniyorsa doðrudan hedefe varmayý amaçlayan bir yöntemdir.

2. Dolaylý algý yönetimi:

Oluþturacaðý yönteme güvenmiyorsa, daha gevþek, içinde yanlýþ içeren zayýf bir yöntemi kitlelere sunmak; bu algý yönetiminde zaten amaçlanmayan þeyler kitlelere verilir.

3. Karýþýk algý yönetimi: Doðrudan ve dolaylý algý yönetimi karýþtýrýlarak

servis edilir. Önce amaçlanmayan algý oluþturulur, arkasýndan amaçlanan algý oluþturulur. Ayný anda iki amaca da ulaþýlýr. Ýstenilmeyen algý dýþlanmýþtýr, istenilen ise doðrulanmýþtýr.

Algý yönetiminde kullanýlan en önemli araçlardan biri olan medya ise insanlarýn algýlarýný yönetmek

konusunda aþaðýdaki þekillerde kul- lanýlmaktadýr.

*Deðersizleþtirme veya olduðundan daha fazla deðer yükleme,

*Meþrulaþtýrma,

* Yasa dýþý gösterme,

*Görmezden gelme,

* Delil ve kanýtlarý tahrif etme,

*Çeliþkilerin önemini dikkate alma- ma,

* Kiþileri kahramanlaþtýrma

* Uzman görüþüne baþvurma,

* Ýddialarla ilgili tanýk kullanma,

* Düþünceleri önemsiz ve deðersiz göstermek için savunucularýný hedef alarak olayýn etrafýnda dolaþma,

* Kendi düþünce ve fikirlerini çoðun- luðun görüþüymüþ gibi sunma,

* Ayný haberi deðiþik formatlarda ve deðiþik alanlarda birbirini destekleye- cek þekilde gündeme getirme ve sunma,

* Karþý tarafýn yaptýklarýný abartarak, büyütüp, olumsuz þekilde gösterme,

* Konuya farlý açýlardan bakanlarýn kitle medyasýndan dýþlanmasý,

Medyanýn bugün elinde bulundurdu- ðu güç, kitleleri bir anda harekete geçi- rebilme, istenilen kiþiyi ya da konuyu

(26)

gündemin birinci sýrasýna oturtabilme, halký asýl dertlerinden uzaklaþtýrarak sahte ve sanal bir dünya yaratabilme etkisine sahiptir. Algý yönetimi çerçe- vesinde ele alýndýðýnda ise medya, bil- ginin üretildiði, abartýldýðý ve çarpýtýl- dýðý bir araç olarak kullanýlmaktadýr.

Þekil deðiþtirerek aslýndan uzaklaþan, çýkar ve menfaat uðruna kullanýlan her þey, yalan kapsamý içine girer. Gerçek olmaktan çýkarak karþý tarafýn enerjisi- ni imkânlarýný, donanýmýný yanlýþ yön- lendirmesine yol açar. Böyle baktýðý- mýzda algý yönetimi kendi aklýný çýkar- larý doðrultusunda kullanmakla kalma- yýp, diðer akýllarý yok saymaktadýr.

Algý yönetiminin en büyük amacý;

yeni dünya düzeninin yönetimini elinde tutmak ve yönlendirmektir.

ALGI YÖNETÝMÝ NASIL PLANLANIR?

Bir algý yönetimi çalýþmasý plan- lanýrken en az dört unsurun göz önünde bulundurulmasý çalýþmanýn amacýna eriþmesini saðlayacaktýr.

* Belirlenen stratejik amaç doðrul- tusunda hedef kitlenin ilgi ve dikka- tinin çekilmesi,

* Hedef kitlenin ilgisinin kaybe- dilmemesi amacýyla konuyla ilgili bil- gilerin zamanýnda aktarýlmasý,

* Bu bilgilerin aktarýlmasý esnasýnda hedef kitlenin dikkatini çekebilecek, kolay algýlanabilecek ve uzun süre hatýrlanmasý saðlanacak þekilde tasar- lanmasý,

* Ýletilen bilginin doðruluk ve doðal- lýk algýsýnýn ve etkisinin korunmasý için devamlý tekrarlanmasýnýn saðlanmasý.

Planlama, dinamik ve stratejik bir süre- ci içerir.

ALGI VE GERÇEKLÝK

Algýlar her zaman gerçeði yansýtmaz- lar. Kiþilerin eðitimleri, deneyimleri, inançlarý ve kültürü algýlarý etkiler.

Uyaranýn ayný olmasýna raðmen algýla- nanýn farklý olmasý, algý ile gerçek arasýndaki farktan kaynaklanmaktadýr.

Algý, öncelikle kiþisel deðerler ve dikkat ile baþlar. Bireyler ise genellikle kendi deðerleri doðrultusundaki olay- lara, kiþilere ve durumlara ilgi gösterir- ler. Algý yönetimini ellerinde tutmak is- teyenler ise bu farklýlýklarý kendi istek- leri doðrultusunda yönlendirirler. Algý ve gerçeklik arasýndaki uçurum, çaðdaþ dünyada daha da geniþleyerek, sosyal, siyasi, ekonomik yaþamýn karmaþýk- lýðýnýn daha da büyümesine yol açar.

Kavramsal olarak askeri bir strateji- den ortaya çýkan ancak bugün bütün hayatýmýza sirayet etmiþ bulunan algý yönetimi uygulamalarý, pazarlama tek- nikleri, politik kampanyalar, iç güven- lik hizmetlerinin saðlanmasý, kamu diplomasisi ve uluslararasý iliþkilere kadar her alanda kullanýlan önemli bir yönetim aracýdýr. Algý yönetiminin ta- mamen dýþýna çýkmak mümkün olmasa da aklýmýzý kullanmak, bilgimizi artýr- mak ve evrensel doðrulardan ayrýlma- mak bizleri gerçeðe yaklaþtýracaktýr.

(27)

25

Akdeniz Üniversitesi Týp Fakültesi kalp damar cerrahisi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Ýlhan Gölbaþý, saðlýklý ve mutlu toplum oluþturmanýn en önemli koþulunun karanlýk düþüncelerden uzak, karanlýk odalarda

uyumaktan geçtiðini söyledi.

Karanlýkta Uyumak Zihni Temizliyor

Prof. Dr. Ýlhan Gölbaþý

(28)

VÜCUDUMUZDAKÝ HÜCRELER FABRÝKA

Vücudumuzda yer alan hücrelerin her birinde bir fabrikada yer alan sistem- lerin hepsinin bulunduðunu, gündüz ve gece iki vardiya halinde sürekli

çalýþtýðýný aktaran Prof. Dr. Gölbaþý,

"Gündüz vardiyasýnda tam kapasite ile çalýþýrken, gece vardiyasýnda daha düþük kapasite ile çalýþýlmakta. Esas olarak gündüz vardiyasý için hazýrlýk yapýlmaktadýr. Gece vardiyasýnda üre- timin yaný sýra, gündüz ortamda biriken atýklarýn fabrikadan uzaklaþtýrýlmasý ve bütün makinelerin gündüz tam kapasite ile çalýþabilecek bakýmlarýnýn yapýlmasý saðlanmaktadýr. Bu iþlemler yapýl- madýðý takdirde fabrika gündüz tam kapasite ile çalýþamaz ve üretim düþmektedir" diye konuþtu.

AYDINLIK ORTAMDA

UYUYAN YORGUN, BÝTKÝN, SÝNÝRLÝ OLUR

Prof. Dr. Gölbaþý, "Bizim fabrikada gece vardiyasý genellikle saat 23.00'te baþlamakta, gün aðarýrken 05.00'te son bulmaktadýr. Ancak yine de mesainin baþlama ve bitiþini belirleyen en önem- li unsur, gecenin karanlýðýdýr.

Karanlýða hassas sokak lambalarý misali, ortam yeterince karanlýk olduðunda gece mesaisi baþlamaktadýr.

Eðer gecenin geç saatlerinde dahi ortam aydýnlýksa mesai baþlamamak- tadýr. Aydýnlýk ortamda uyuyan bir kiþi için ertesi güne gerekli hazýrlýklar yapýlmamýþtýr. Yorgunluk, bitkinlik, sinirlilik durumlarý geliþecektir" diye konuþtu.

(29)

27 VÜCUDUN GECE MÜDÜRÜ

MELATONÝN

Her fabrikada olduðu gibi vücutta da vardiyadaki temizlikten ertesi günkü hazýrlýða kadar her türlü durumu koor- dine eden gece müdürü bulunduðunu söyleyen Prof. Dr. Gölbaþý, "Bunlar karanlýkta ortaya çýkan yýldýzlar misali, saat geç olsa da hava kararmadýkça gece mesaisine baþlamazlar ve çalýþan- lara baþlatmazlar. Hava kararýnca gece boyunca ortamýn temizlik ve ertesi güne hazýrlýk iþlemlerini sabahýn erken saatlerine kadar devam ettirirler.

Sabaha doðru ise sporcularýn ýsýnma hareketlerine benzer etki yaratmak amacýyla, kan þekerimiz, kan basýncýmýz ve vücut ýsýmýzýn yük- selmesini koordine ederek bizi güne hazýr hale getirirler. Bütün geceyi koor- dine eden bu çalýþkan müdür melatonin olarak bilinmektedir" diye konuþtu.

MELATONÝN KARANLIKTA BEYÝNDE DOÐAR

Yýldýzlarýn gecenin en karanlýk anýn- da en parlak hallerini almalarý gibi, melatoninin de gecenin en karanlýk anýnda beynimizde doðduðunu ve bedene ýþýk gibi yayýldýðýný kaydeden Prof. Dr. Gölbaþý, "Bunun için saat 24.00'ten önce karanlýk odada uyumaya baþlamamýz gerekmektedir. Melatoni- nin en önemli görevi hücrelerdeki zararlý atýk kimyasal maddeleri etkisiz hale getirerek ortamdan uzaklaþtýrýl- masýný organize etmektir. Vücudun savunma sistemlerini güçlendirmekte,

kontrolden çýkarak bireysel hareket etmeye çalýþan kanser hücrelerine izin vermemektedir. Yapýlan çalýþmalarda kanser geliþen kimselerde, özellikle meme kanserlerinde melatonin salýnýmýnýn düþük düzeylerde olduðu gösterilmiþtir" diye konuþtu.

ZÝNDE VE MUTLU BÝR GÜNÜN KOÞULU

Prof. Dr. Gölbaþý, sabah dinlenmiþ, zinde ve mutlu olarak güne baþlamanýn koþulunun, gece karanlýk odada yatarak melatonin etkisinden faydalanmaya baðlý olduðunu aktardý. Prof. Dr.

Gölbaþý, þöyle konuþtu:

"Eðer geç saatlere kadar televizyon, bilgisayar karþýsýnda vakit geçirmiþsek veya ýþýklý ortamda uyumuþsak mela- toninin bu olumlu etkilerinden yeterli fayda saðlayamayýz. Bu ýþýklý ortamlar- dan en olumsuz etkilisi mavi ýþýk yayan bilgisayar, tablet, telefon ve floresan lambalardýr. Bu da bizi yorgun, sinirli ve depresif hale sokacaktýr. Eðer ortamda ýþýk kaynaðý kullanmamýz gerekirse, kýrmýzý veya yeþil ýþýk tercih edilmelidir. Melatoninin olumlu etki- lerinden yararlanmak için baþta çocuk- larýmýz olmak üzere karanlýk ortamda uyumak faydalý olacaktýr. Böylece enfeksiyona, kansere, stresli ortamlara ve obeziteye daha dirençli, daha mutlu bireyler haline gelinecektir. Sonuç olarak, saðlýklý ve mutlu toplum oluþ- turmanýn en önemli koþulu karanlýk düþüncelerden uzak, karanlýk odalarda uyumaktan geçmektedir."

(30)

Rezonans Kanunu Ýsteklerin Yönetimi

Pierre Franckh, Çeviren: Sema Ersin Özetleyen: Sevinç Gürsözer

Pierre Franckh, bu kitabýnda Rezonans Kanununu kavrayýp onu nasýl kullanacaðýmýzý anlamaya baþladýðýmýz anda, hayatýmýzdaki her þeyin mümkün olabileceðini anlatýyor. Yazar, hayatýmýzý kalbimizle

deðiþtirebileceðimizin de altýný çiziyor.

"Eðer þu ana kadar isteklerimiz gerçekleþmediyse, en þiddetli arzularýmýza

ulaþamadýysak; eðer hayatýmýza hiç istemediðimiz þeyler girdiyse, eðer

mutsuzsak veya yenilgiye uðradýysak, bütün bunlarýn sebebini Rezonans

Kanununda bulabiliriz."

(31)

29

*Düþünce gücümüzle maddeye etki edebilir miyiz?

* Kim olmayý istiyorsun?

* Ýsteklerimizi hangi yolla yayýyoruz?

* Ýdeal partneri yaþamýmýza çekmemizi saðlayan en uygun rezonans alanýný nasýl oluþtururuz?

* Rezonans alaný yazýlý ve görsel izle- nimlere nasýl tepki verir?

Eðer istediðimiz sonuçlarý elde etmeye çalýþýyorsak; düþüncelerimizi, duygu- larýmýzý ve inançlarýmýzý gözlemleyerek yönlendirmeye baþlamalýyýz. Çünkü his- settiðimiz ya da düþündüðümüz her þey, bir rezonans alaný oluþturur ve biz istek- lerimizi yönetebiliriz.

Ýmkânsýz, sadece bizim imkânsýz olduðunu düþündüðümüz þeydir. Belki de þu anda imkânsýz olduðunu düþündüðün þey, iþte bu sýnýrsýz olanaklarýn imkânsýz olmadýðý fikridir. Öyleyse bu senin þahsi kanaatindir. Bunun doðru ya da yanlýþ;

iyi ya da kötü bir tarafý yok. Bu senin, kendi kanaatindir ve yaþamýn da bu doðrultu da ilerleyip geliþecektir. Ama ya hayat görüþün ve inandýklarýn yanlýþ bilgi ve olgulara dayanýyorsa?

En yeni bilimsel araþtýrmalar, duygu, düþünce ve inançlarýmýz sayesinde olduðumuzu, hiçbir þüpheye yer býrak- maksýzýn ispatlýyor. Zira duygularýmýzla desteklenmiþ ve kaydedilmiþ

inançlarýmýz muazzam bir "rezonans alaný" oluþturuyor. Ve bu rezonans alanýndaki titreþimlerle uyum içinde olan her þey, evet dünya üzerindeki her þey, bu titreþime ayak uydurmak durumunda

kalýyor. Demek ki asýl soru þu: Sen þu anda hangi rezonans alanýný oluþturuyor- sun? Ve bu soruyla kendimizi konunun tam ortasýnda buluyoruz.

Rezonans Nedir?

Resonantia: Akis

Rezonans: Eko, yanký, titreþim.

Rezonans: Belirli bir frekansta titreþen bir sistemin, ayný frekanstaki dýþ

titreþimin tesirinde kalarak yüksek gen- likle titreþmesi olayýdýr.

Rezonans Kanunu, evrendeki her þeyin birbirleriyle titreþimler aracýlýðý ile nasýl iletiþim halinde olduðunu anlamamýzý saðlar. Vücudumuzun her bir organý ve hücresi de dahil olmak üzere dünyadaki bütün nesnelerin ve canlýlarýn kendilerine has bir titreþimleri vardýr. Bu, madde içinde böyledir. Maddenin titreþim ener- jisini incelediðimizde farklý objelerin genellikle farklý frekanslarda titreþtiðini görürüz. Bazýlarý da ayný ya da benzer frekansta titreþir.

Bunu piyanodan da biliriz; piyanonun herhangi bir tuþuna bastýðýmýz zaman, bu tuþla uyumlu olan diðer bütün teller de titremeye baþlar. Notalarýn daha pes ya da tiz olmasý, hiç önemli deðildir. Uygun frekansta olmalarý onlarýn titreþime geçmeleri için yeterlidir.

Diðer insanlar, nesneler veya olaylar, eðer bizimle ayný frekansta iseler,

içimizde oluþturduðumuz titreþim alanýna karþý koyamazlar. Bizim titreþimlerimize tepkisiz kalmalarý mümkün deðildir.

(32)

Nasýl ki piyanonun basýlan tuþuyla ayný frekanstaki diðer teller bu tuþun hareket ile titreþmek durumunda kalýyor ise, bizimle ayný frekanstaki insanlarýn, nes- nelerin ve olaylarýn da bizim titreþimleri- mize katýlmaktan baþka seçeneði yoktur.

Peki ama diðer varlýklarýn bizim ener- jimizle titreþime geçmesi bize ne yarar saðlar? Burada, Rezonans Kanununun þu temel kuralý devreye giriyor: BENZER- LER BÝRBÝRÝNÝ ÇEKERLER.

Bizim titreþimlerimizle uyumlu olan her þey, karþý koymaksýzýn bizim haya- týmýza çekilecektir. Bu, bizim için her zaman olumlu bir þey anlamýna gelmez.

Meselâ titreþim bazen maddeyi tahrip edecek kadar kuvvetli olabilir. Bir opera sanatçýsý sadece sesinin gücü ile bir bar- daðý çatlatabilir. Burada yaptýðý þey ener- jiyi boþluktan bardaða iletmektir. Eðer bardaða iletilen enerji bardakla ayný tit- reþime sahipse, yani bardaðýn moleküler yapýsý ile ayný frekanstaysa, basýnç bar- daðý çatlatacak kadar büyük olabilir.

Biz bir bardak gibi çatlamayýz tabii ki.

Ama içimizdeki "negatif titreþim enerjisi"

olarak adlandýrdýðýmýz þey; bizde hoþlan- madýðýmýz, huzursuzluk verici hislerin uyanmasýna, hattâ belki sarsýcý olaylarýn yaþamýmýza çekilmesine sebep olabilir.

Ýþte bu yüzden, nasýl bir titreþim içinde olduðumuzun, bilerek veya bilmeyerek hangi rezonans alanýný oluþturduðumuzun farkýna varmak, bizim için çok mühimdir.

Ýsteklerimizi Hangi Yolla Yayýyoruz?

"Ön yargýlarý yýkma, atomu parçala maktan daha zordur" Albert Einstein Kalp, ezelden beri sevginin en kuvvetli sembolü ve duygularýmýzýn merkezi olarak kabul edilirdi. Ama sonra týp ve modern bilim ortaya çýktý ve bize, kalbin sadece vücudumuzda kanýn dolaþýmýný saðlayan bir pompa olduðunu yutturmaya çalýþtý. Biz "normal insanlar" ise, elimiz- de halihazýrda bunun aksini kanýtlayacak herhangi bir delilimiz olmamasýna rað- men, kalbimizin duygularýmýzýn merkezi olduðu inancýmýzý asla kaybetmedik.

1993 yýlýnda duygularýn insan vücudu üzerindeki hakimiyeti hakkýnda bir araþtýrma yapýlmak istenmiþ ve bunun

için duygularýmýzýn oluþumundan sorumlu olduðu düþünülen bölgeye, yani kalbimize odaklanýlmýþ.

Oldukça çabuk, daha araþtýrmalarýn baþýn- da herkesi hayrete düþüren bir þey tespit edildi ve bu

Referanslar

Benzer Belgeler

O Abdominal yağ kitlesi artışı ile insülin rezistansı ve buna bağlı olarak Tip 2 DM arasında güçlü bir ilişki vardır... Hiperlipoproteinemi Kolesterol ve

Bu •imlenme oranÝ •ok dŸßŸktŸr ve KayacÝk tohumlarÝ yukarÝda da deÛinildiÛi gibi zor •imlenen ve. •imlenme engeli

Ayþegül Uçar - Seyhun Haným, insanýn tekamülü için en önemli deðer sevgi, her þeyin içinde onun olmasý lâzým.. Mesela yalan söylemek kendini sevmemek

Ya da doðrudan Cebrail denilen bilgi meleði kendi hüviyetinde çok kanatlý heybetli bir varlýk olarak görünür veya insan þek- line girerek (Hz. Muhammed'e olduðu gibi) bilgi

Newberg'in sözlerini biraz açarsak, bizim gerçek olarak kabul ettiðimiz þey- lerin, gerçek her neyse ,onun yalnýzca beynimizin süzgecinden geçmiþ bir yoru- mu olduðunu

kadýnýn iç dünyasýnda onun fýrtýnalar gibi coþkulu, en bilinmeyen sýrlar kadar gizler içinde, ama belki de çok küçük bir sevgi ve mutluluk için canýný vere-. cek kadar

ülkesinde yaþayan tüm insanlar›n mutlu olabilmeleri için kültürel geleneklerin, çevrenin ve doðal kaynaklarýn korunmasý, daha da verimli bir hale getirilmesi, duyarlý

Bu çekirde¤in çevresi de yine Jüpiter’deki gibi s›v› metalik hidrojenden (Hidrojen, çok yüksek bas›nç alt›nda s›v› metal gibi davran›r.) oluflan bir “iç manto”,