• Sonuç bulunamadı

buRAK özDEMÝR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "buRAK özDEMÝR"

Copied!
51
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sanatýn Ýnsancýl Soluðu Güngör Özyiðit

Bir kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi?

“Tanrý’nýn Doðum Günü” yazarý

buRAK özDEMÝR ’le

söyleþi Nihal Gürsoy

(2)

Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi

Onur Baþkaný:

Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna

Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:

Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü:

Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu:

Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu

Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu ve

Okur/Abone Ýliþkileri:

Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 Faks: 02122491828 P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul

Yönetim Yeri:

Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul

Baský:

Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.

Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.

Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul Fiyatý: 3.5 YTL Yýllýk Abone: 40 YTL

Yurt Dýþý: 50 YTL

Öbür Dünya

Hakkýndaki Bilgiler - II ... 2

Dr. Refet Kayserilioðlu

Ne mutlu Kalbi Temiz OlanIara III ... 6

Ahmet Kayserilioðlu

Bir Kitap Dünyayý

Deðiþtirebilir mi?... 16

Söyleþi: Nihal Gürsoy

Hayatýmýn Aþkýný Böyle Buldum

(Son Bir Kez)

... 28

John Edwards/Arýn Ýnan

Tarih Boyunca “Ölüm”

(Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý)

... 31

Carol Bowman/Nelda Bayraktar

Tedavi Þekli

(Kanserin Penceresinden

Bir Yaþam Sentezi - IV)

... 35

Özer Baysaling

Sanatýn Ýnsancýl Soluðu ... 40

Güngör Özyiðit

Kryon Birleþmiþ Milletler’de

Kryon Celsesi

... 42

Cilt: 39 Sayý: 460 Nisan 2007

(3)

Sevgili Dostlar

En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

Dünya hayatý dediðimiz yolda o kadar kýsa süreliðine, öylesine ince bir çizgi üzerinde yürüyoruz ki… Bir yandan her þey geçici, her þey bizim dýþýmýzda birden deðiþen ve hýzla geliþen paradigmalara baðlý, bu dünyada varolmakla olmamak arasýndaki belli belirsiz sýnýr sanýldýðýn- dan da kolay geçiliveriyor; diðer yandan burada bulunduðumuz her an, bize verilmiþ bu nimeti, yani yaþamý en iyi þekilde korumak, deðerlendi- rebilmek için bizden ciddi eylem, yararlýlýk ve ölçülü, planlý iþ talep ediyor. Bunun üstesinden gelebilenler, bir de üstelik defalarca gidip gelmiþ, dünyadaki yaþam tecrübelerini enine boyuna ölçmüþ, anlamýþ yaþlý ruhlarsa, artýk yüklerinden kurtulmak, baþka yýldýzlara uçmak, baþka boyutlardaki sevdikleriyle buluþmak istediklerinde, yapýlacak tek þeyin karþýlýksýz vermek olduðunu anlýyorlar. Bazen kendi içlerinden çýkardýklarý incileri veriyorlar, bazen bereket denizinin içinde yol ala- caðý yatak olmayý seçiyorlar; þekil ve yöntem ne olursa olsun hayýr düzeninin çalýþmasýna, her yere ulaþmasýna hizmet ediyorlar. Bunun yanýnda dünya hayatýnýn hiç kimseye mükemmel olma þansý taný- madýðýný, ayrýca uzun soluklu, uzayýp gidecek hayýrlarýn öneminin ve deðerinin ilk bakýþta anlaþýlamayacaðýný, hattâ reddedileceðini de biliy- oruz. Ýnsan olmak biraz da böyle bir þey.

Nihayet beklenen gerçekleþti. Gönüller gönülleri çekti, aradý, buldu, buluþtu. Tanrý'nýn Doðum Günü'nün yazarý Burak Özdemir ilk söyleþisi- ni yapmak için Sevgi Dünyasý'ný seçti. Ýnsanlarý gerçeðe uyandýrmak, onlarý yüreklendirip "dinlerin üzerine giydirilmiþ kirli ve çirkin elbise"

yi çekip çýkarmak için bir insanýn nasýl kendini ortaya koyabildiðini okuyacaksýnýz. Vaktiyle varolmuþ olan ama þimdi kaybolmuþ bir nur vardý. "Kaybolan o nuru bulun ya da onun yerine siz çýkýn ortaya" diye söylenmiþ sözün en belirgin örneklerinden biri Burak Özdemir.

Kendisiyle ayný emeli paylaþan insanlarý buldukça "gönlündeki iyilik- lerin yýldýz yýldýz dökülmesini" bekliyoruz, hizmet yolunda en iyiyi ver- mesini umuyoruz, bunu yaparken "iyilerin ve doðrularýn gözle

görülmeyen ordularý"nýn onu koruyup gözetmesini diliyoruz.

(4)

Dr. Refet Kayserilioðlu

ÖBÜR DÜNYA HAKKINDAKÝ BÝLGÝLER - II

"Öbür dünya

için sabit bir yer düþünmemiz

doðru deðildir.

Bütün yýldýzlar arasýndaki

boþluklarda,

hattâ bizim

civarýmýzda

bulunabilir."

(5)

Erdem- Öbür dünya (spatyom) hakkýnda size soracaklarým bitmedi. Ýlk olarak öbür dünyanýn nerede olduðunu sora- caðým.

Özden- Öbür dünya için sabit bir yer düþün- memiz doðru deðildir.

Bütün yýldýzlar arasýnda- ki boþluklarda, hattâ bizim civarýmýzda bulun- abilir. Onlarla aramýzda bedeni bir bað ve irtibat olmayýnca birbirimizden haberimiz olmaz. Üstad ismiyle kendisini tanýtan büyük bedensiz varlýðýn ifade ettiði gibi, bizi saran ince toz zer- relerinden nasýl haberdar deðilsek, aramýzda temas imkâný olmayan âlemler- den de duygularýmýzla ayný þekilde haberdar olamayýz.

Erdem- Yani öbür dünya bizim etrafýmýzda mý?

Özden- Bizim

etrafýmýzdan baþlýyor ve sonsuzluklara doðru yayýlýyor. Bir hududu, bir sonu ve dünyaya benzer bir þekli yoktur. Bizim etrafýmýzdaki ilk mer- halede dünyadan ayrýl- mak istemeyen, dünya üzerinde yuvarlanmaya

can atan geri varlýklar bulunur. Bunlar

etraflarýndaki eseri âlemi göremeyen, oralarda yükselmeye veya dolaþ- maya tahammül ede- meyen ilkel ruhlardýr.

Erdem- Bize çok yakýn olduklarýna göre bunlarýn insanlara bir zararý dokunur mu?

Özden- Bedensiz var- lýklarla insanlarýn irtibatý ruhidir, bedeni deðildir.

Ruhi irtibat için uzaklýk ve yakýn-

lýk yani mesafe hiçbir rol oyna- maz. Ancak var-

lýklar arasýndaki ruhi alâka, sem- pati ve tekâmül yakýnlýðý onlarýn irtibatýný mümkün

kýlar. Bu bilgiye göre geri varlýk- lar, ancak ruhen, duygularý yönün-

den geri kalmýþ insanlarla irtibat

kurabilirler.

Obsesyonlara (tasal- lut, bir ruhun bir insaný tam tesiri altýna almasý) sebebiyet veren bu geri ruhlardýr. Ama onlara kapýyý açan da insan- lardýr. Üstün irtibatlar için duygularýmýzý ve bil- gilerimizi yükseltmenin zorunluluðu burada kendiliðinden anlaþýlýyor.

Erdem- Öbür dünyada- ki hayat bizim

dünyamýzdakine benzer mi?

Özden- Öbür dünyanýn geri varlýklarý dünyaya benzeyen þartlarda yaþar- lar. Ama yükselmeye baþlamýþ ve yükselmiþ varlýklarýn yaþayýþlarý ile dünyamýzýnkinin hiçbir benzerliði yoktur. Geri varlýklarýn bulunduðu âlem dünyadan sonra gelen bir üç boyutlu âlemdir. Þartlarý dünyaya oranla biraz daha süptil olmakla beraber çok yakýndýr. Bu sebeple bu merhalenin varlýklarý kendilerini dünyaya ben- zer evlerde, iþlerde, eðlencelerde veya iþkencelerde görürler.

Fakat bütün bu sahneleri de kendi tahayyülleriyle kendileri oluþtururlar.

Çünkü öbür dünyanýn

(6)

maddeleri imajlarla (tahayyüllerle) ve düþüncelerle þekillen- mekte, biçimden biçime girmektedir. Bazen daha üst varlýklarýn kendi tahayyülleriyle özel ortamlar oluþturarak bu geri varlýklar için bir yetiþme yerleri veya þart- larý hazýrlamalarý da mümkün olmaktadýr. Bu üstün varlýklarýn

hazýrladýklarý þartlar ýstýraplý da olur, neþeli de olur. Asýl olmasý gereken tekâmülü istenen geri varlýðýn ihtiyaçlarýdýr.

Erdem- Demek ki, orada tahayyüllerle ortamlar ve þartlar meydana getiriliyor.

O halde bunlarýn sabit bir þekli yok- tur. Bu pek tuhaf deðil mi?

Özden- Dostum dünya da dahil, kâi- natta deðiþmeyen bir þey var mýdýr?

Yalnýz dünyadaki deðiþmeler daha yavaþ bir tempo ile olmaktadýr. Çünkü dünya maddesi kabadýr. Fakat bakýnýz insan

yüzüne, seneden seneye, hattâ andan an'a nasýl deðiþip durmaktadýr?

Öbür dünyanýn mad- delerinin ise tahayyülle þekillendiðini söyledim.

Demek ki tahayyüller ayný tarzda devam ettiði sürece bu þekiller ayný halini koruyacaktýr

Erdem- Ruhlar kendi âlemlerinde yaþarlarken

insanlarý görürler mi?

Özden- Ruhlarýn görmesi gözle deðil, etraflarýndan aldýklarý tesirleri idrak

etmeleriyledir. Eðer insanlardan tesir alabilen bir ruhsa insanlarý görür.

Alamýyorsa göremez.

Veya yalnýz tesir ala- bildiðini görür. Ruhlarýn tekâmül durumu

(7)

ilerledikçe etraflarýndan aldýklarý tesirler artar.

Erdem- O halde çok yüksek varlýklar bütün insanlardan tesir alýp görmektedirler.

Özden- Çok yüksek, yani dünyanýn idaresinde vazife almýþ varlýklar yalnýz insanlarý deðil, hayvanlarý, nebatlarý ve cansýz maddelerin en küçük zerresini bile görürler. Çünkü onlara tesir gönderirler ve onlar- dan tesir alýrlar. Ýþte onlara üstün varlýk dememizin sebebi bu azametli kudretlerinden dolayýdýr.

Erdem- Peki ruhlar dünyadaki dost ve akra- balarýný ziyaret ederler mi?

Özden- Ruhlarýn farklý tekâmül seviyelerinde olduklarýný ve durum- larýnýn da bu seviyelerine baðlý bulunduðunu söyledik. Her varlýk dünyada býraktýðý dost, akraba ve sevdikleriyle buluþmak, görüþmek, öðrenmek ister.

Fakat bu isteðin gerçekleþmesi ilk önce isteðin kuvvetle duyul- masýna, sonra kendi þart ve imkânlarýnýn uygun

olmasýna baðlýdýr. Öyle kendi derdine veya kendi zevkine düþmüþ olanlar vardýr ki, baþýný çevirip etraflarýna bakacak hali yoktur.

Erdem- Ruhlar uyurlar, yerler içerler mi?

Özden- Esasýnda ruh- larýn bunlara ihtiyacý yoktur. Fakat henüz dünya realitelerinden kurtulamamýþ

olanlar.orada da dünyaya çok benzeyen þartlar içinde yaþarlar. Acýkýrlar, yorulunca yatýp uyurlar, iþ yerlerine, atölyeye veya mektebe giderler.

Bu imkân ve þartlarý bulamazlarsa zaten yaþayamazlar. Onun için onlarýn yetiþmesiyle alâkalý olan yüksek var- lýklar onlara lâzým olan ortamlarý hazýrlarlar.

Kâinatta tekâmül tatlý bir meyil takip eder, realite- lerdeki deðiþmeler de yavaþ yavaþ olur.

Erdem- Orada bir nizam var mýdýr, yoksa herkes baþýboþ mu dolaþ- maktadýr?

Özden- Ýlk anda baþýboþ, herkes kendi âleminde gibi görünme- sine raðmen, spatyomda dünyadan daha sýký bir

nizam vardýr. Aksi halde imkânlarý geniþlemiþ, fakat idraki geniþle- memiþ olan varlýklarýn sebep olacaklarý

keþmekeþ bütün tekâmül imkânlarýný bir anda altüst ederdi.

Halbuki kâinatlarýn var oluþu, tekâmüle hizmet etmek içindir. Orada ve hattâ dünyada da bütün varlýklar görünmez büyük kontrolörler, hâkimler tarafýndan devamlý kontrol ve icabýnda sevk ve idare edilirler.

Erdem- Vaktimiz yine doldu fakat soracaklarým yine bitmedi. Size öbür dünyanýn gezegenlerle alâkasý var mý, ruhlar dünyada geçirdikleri eski hayatlarýný hatýrlarlar mý, tanýdýk ve akrabalarýyla buluþurlar mý, oradaki varlýklarýn mertebeleri var mý gibi birçok sualim vardý. Artýk gelecek defa- da sorarým.

(8)

NE MUTLU KALBÝ TEMÝZ OLANLARA - III

Psikolog Ahmet Kayserilioðlu

(9)

PARA CANAVARLARI

Alternatif týp ilaçlarý çok yaygýnlaþtý ya... Belki bir gün gelir yararý olur diye geçenlerde Taksim'de lüks bir otelde yeni bir firmanýn bu tür ilaçlarýnýn tanýtým toplantýsýna eczacý arkadaþlarla birlikte katýldýk. Bu defaki ilaçlar Rus kökenliydi.

Onlarýn da bu konularda deðiþik çalýþ- malarý olduðunu duyduðumuzdan me- rakýmýz fazlaydý. Ýlaçlarýn özelliklerini, bileþimlerini, yarar alanlarýný öðrenmek istiyorduk.

Toplantý doðal olarak yeni firmanýn tanýtýmýyla ilgili konuþmalarla baþladý.

Sýrasýyla Rus ve yerli yöneticiler, baþarýlý satýþ elemanlarý, bol övgüler ve alkýþlar eþliðinde uzun uzun tanýtým yaptýlar. Bu arada karþýmýzdaki masalar üzerine istif edilmiþ ilaçlar hakkýnda aydýnlatýcý tek söz duymadan, genel geçer söylemlerle, her derde deva anlamýndaki reklamlarla kulaklarýmýz epey þenlendi. Uzun zaman sonra nihayet beklediðimiz an geldi diye sevindik. Çünkü bu defaki konuþmacý bir doktor hanýmdý. Ne var ki o da ilaçlarýn satýþ yöntemlerini anlatmaya koyuldu.

Hangi yöntemle, ne kadar kazanç saðlaya- bileceðimize, ne kadar çok parayý çabu- cak cebimizde görebileceðimize bizleri inandýrma gayreti içinde heyecan dozu çok yüksek sözlerle uzun konuþmasýný tamamladý...

Ýlaçlar karþýmýzdaki masada konu mankeni gibi boynu bükük öylece duru- yordu. Aslýnda hiç olmasalar da bir þey farketmezdi. Onlar yalnýzca araçtý. Konu- þulan sadece para, para ve paraydý!..

Nihayet en önemli an geldi. Þimdi ta- kým elbiseli, gözlerinde þimþekler çakan en baþarýlý Rus satýþ elemaný delikanlý, engin deneyimlerini paylaþmak için

sahnedeydi. Kendisi de, tercümaný olan Türk genci de, yine ilaçtan hiç söz etme- den, öyle heyecanlý ve yüksek perdeden servet avcýlýðý yöntemlerini anlatýyorlardý ki!... Bu, sadece paraya ve kazanca en- dekslenmiþ, beþ duyularýyla birden, kýsa yoldan zengin olmaya kilitlenmiþ ruh halinden bunalmýþtým!..

Dinleyicilerin büyük çoðunluðu; eski, yeni satýþ elemanlarý ve adaylar da bu para çaðlayanýnýn cazibesine kapýlmýþ, alkýþ ve bravolarla salondaki harareti tavana vur- durmuþlardý ki, dayanamadým ve bir ara eczacý eþime dönerek fýsýltýyla: "Biliyor musun, sanki karþýmda canavarlar, cana- var kapitalistler konuþuyor" demekten kendimi alamadým. O da ayný frekanstay- dý. Önlerde oturduðumuz için, kalkýp giderek salonun huzurunu bozmak iste- mediðimizden, ya sabýr çekerek sonuna kadar orada kaldýk. Ve konu mankeni ilaç- lar hakkýnda tek söz duymadan otelden ayrýldýk.

FAZLA ÖZLEM ZARAR GETÝRÝR Yolda derin düþünceler içindeydim. Bu sýrf paraya odaklanmýþ kardeþlerimize, doðru yaþama prensiplerinden; gönül arýt- ma yöntemlerinden; haktan, hukuktan;

çevre ve insan sorunlarýndan söz edilecek olsa, ayný þevkle otel salonlarýný doldu- rup, sonuna kadar dikkat kesilirler mi acaba?!.. Ve acaba sizlerin yararlanarak;

belki de merak ederek; hiç deðilse, yeni bir þey öðrenebilir miyim diyerek okuma zahmetine katlandýðýnýz þu SEVGÝ DÜNYASI dergimize; ucunda parasal bir çýkarý görmedikleri için ellerini bile sürmezler mi?!.. Ne yazýk ki büyük olasýlýkla ne konferansa gelirler, ne de dergiye göz atarlar.

(10)

Tuzaðýmýz yalnýz ve sadece para mý?!

Sürekli sekse kafa yorarak, hiçbir gönül kýrma kaygusu taþýmadan köþe bucak partner arayanlar... Bütün vakitlerini, içki- lerle, kumarlarla, gýybet ve dedikodularla boþa harcayanlar...

Tüm tatminlerini, dost(!) ve tanýdýk- larýný kýskançlýktan çatlatacak hünerler yaratma atraksiyonlarýnda bulanlar...

Böyle nice tuzaklarla sarýlý etrafýmýz!..

Peki, seyirtretmekten öte, bu tutkularýna esir olmuþ gözü gönlü baþka her þeye kapalý yaþayan kardeþlerimiz için yapaca- ðýmýz hiçbir þey yok mu?.. Bizim Celse- lerimizde Rehber Varlýk tek cümlede önemli bir anahtar verir:

“Fazla özlem zarar getirir. Onu özleyeni DERDÝYLE BAÞBAÞA BIRAKMAK GEREKÝR.”

Bu sözlerde önemli bir psikolojik kural var. Ne yaparsak yapalým onlar özlemleri- ni gidermek zorunda. Tecrübe yaþamadan akýl bir iþe yaramýyor ki!.. Eðer bu deney- imden geçmezlerse gözleri hep çöplükte kalacaðý, tüm yaþamlarýnda bir eksiklik duyacaklarý için, yaptýklarý her iþte adým- larý hep geri geri gidecek. En iyisi onu derdiyle baþbaþa býrakýp doyasýya tatmine ermesini beklemek. Belki bu arada fazla zarar görmesin diye, bazý öðütlerin onlara yararý olabilir. Ama hepsi o kadar!.. Peki, sonuna kadar böyle derdiyle baþbaþa mý kalacak. Duya söyleye inanç haline getirdiðimiz: "Kýrk yýllýk Yani, olur mu Kani?.." diyerek ümidimizi tamamen yitirecek miyiz?

UYANIÞ MUKADDERDÝR!..

Ýþte bunu yapar, bu kardeþlerimizi kay- bolmuþ vak'a gibi düþünürsek, en büyük yanlýþýn çukuruna düþeriz. Ýnsanlar arasýnda özde bir fark olmadýðýný, her

insanýn O'nun Sevgisinden yaratýldýðýný, yüce bir deðer eþsiz bir varlýk olduðunu sadece dilimizle söyleyip orada kalacak mýyýz? Hepimiz bu dünyada insan düzeyine eriþmek için nice evrenlerde, nice plânetlerde yaþamlar sürdüðümüzü, bin bir emekle bu günlere geldiðimizi hiç unutmamalýyýz. Âlemlerin Terbiyecisi, Evrenlerin Baþ Öðretmeni Yüce Rabbi- mizin; hepimizi evire çevire, tekâmülün üst basamaklarýna, insan üstü seviyelere ulaþtýracaðýna, O'nun yüce düzeninin, bu varlýk deðirmeninde tek bir taneyi bile boþa harcamayacaðýna tam güvenmeliyiz.

Þu yaþadýklarýmýzý O'nun sonsuz zama- nýnda sadece geçici bir kesit, geçici bir görüntü diye belleyenler, sabýrla bek- lemesini de bilenlerdir. Özlemleri gide- rildikten sonra kardeþlerine sunacaklarý hayýrlara ve örneklere hazýrlanmak için þimdiden kollarý sývayanlardýr onlar.

Mevlâna'mýz bunu ne güzel þiire döker:

"Ýyi insanlarýn þarkýlarý ta yukarlardan aþaðýlara güneþin ýþýklarý gibi iniyor.

Ýyi insanlar yaðmur demiyor, kar demiyor, ortalýk kýþ kýyamet, kollarý sývamýþlar taze yaz meyveleri yetiþtiriyorlar"

AZ SEÇÝLEN YOL

Aslýnda 2000 yýl önce Hz. Ýsa Luka Ýncili 15/11-32 deki "tutumlu oðul-savur- gan oðul" meselesinde tam anlamýyla bunu vurgular. Tutumlu oðul ölesiye çalýþken; iþi, zengin babasýný terkeden, mirasýný peþinen alýp dýþarýlarda onu ho-

(11)

vardaca harcayan savurgan oðulun; yap- týklarýna piþman olup tekrar yuvasýna döndüðünde, babasýnýn nasýl da sevindiði, oðlunu nasýl da þölenlerle, bayramlarla karþýladýðý anlatýlýr bu meselde. Ancak esas vurgulanmak istenen ibret sahnesi bu deðildir aslýnda. Babasýnýn iþinde gece gündüz çalýþmaktan bitap düþmüþ tutum- lu oðul, bu sevinç ve coþkuya katýlmak bir yana, olanlara bir anlam veremeyip, kýz- gýnlýkla bir kenara çekilmiþtir. Gerçekte ondan beklenen, kardeþinin doðru yolu bulmasýndan dolayý babasýnýn duyduðu sevince ortak olmasýdýr. Aslýnda bu ne zor, ne kadar da az seçilen bir yoldur.

Kaba hak tartýþmalarýna, kendisiyle kýyaslamalara, kýskançlýklara girmeden;

sadece kardeþlerinin, dostlarýnýn baþarý- larýndan hoþnut olabilmek, iþte gerçek iyilerden, gerçek gönül erlerinden istenen, beklenen de yalnýzca budur.

Aylardýr Hz. Ýsa'nýn "Daðdaki Vaaz"ýnýn güncel yorumlarý üzerinde duruyoruz.

Biliyorsunuz ABD Kaliforniya San Die- go'daki bir gruba 18 yýldan beri bilgiler veren, Birleþmiþ Milletler'de bile beþ celse yapan KRYON (Krayan) isimli Rehber Varlýk; Ýsa'nýn Daðdaki Vaazýn- daki 9 bildirinin sýrasýnýn da önemli olduðunu, birinci bildirinin en çok enerji taþýdýðýný söylüyordu. Bu birinci bildiride Hz. Ýsa: "Ruhen yoksul olanlara ne mutlu, çünkü onlar ailedendir" diye hitap ediyor- du. Kryon; "savurgan oðul" meselinde olduðu gibi; henüz olgunlaþmamýþ, ruhen yoksul kalmýþ kimseleri, Ýlâhî Plân'ýn en önde tuttuðunu belirtiyor ve sonra þöyle konuþuyordu:

"... Ve böylece Ýsa'nýn kutlu bildirisi ve ona eþlik eden öðüt þudur ki, kutlama yapýldýðýnda ve aydýnlanmamýþ varlýklar aileye katýldýklarýnda siz de bayram edin... Ruhen yoksul olanlar çevremizde

bulunup, kendilerini sizin 'yeni çaðýnýzda' görmeyen tüm varlýklardýr. Ancak Ruh'un þefkati önce onlar içindir. Bunun bil- geliðini anlayýn; o zaman Tanrý'yý da gerçekten anlayacaksýnýz!.."

Ýþte kalbini gerçekten temizlemiþ olan- lara öðütlenen de, týpatýp doðru yolu bulan oðluna, babasýnýn davranýþýdýr.

Onlara, geçmiþteki hatalarýný unutup, baðýþlayarak, fedakârlýk ve sevgi ile el uzatýp örnek olmalarýdýr. Öyleyse þimdi- den temiz kalpli kiþiler çoðalýp, hiç olmazsa nüfusun yüzde biri seviyesine ulaþmalý ki; ilerde kardeþlerine el uzata- cak, onlara tekâmül yolunda hýz kazan- dýracak, örnekler sunacak öncülerin sayýsý fazla olsun!.. Ýyi ama, tozdan dumandan, göz gözü görmez, kimse kimseyi bilmez yaþayýp gittiðimiz günümüz dünyasýnda bu nasýl mümkün olacak?!..

DÜNYA ÇAPINDA MANEVÝ AYDINLANMA

Dinlerin, gülyüzlü peygamberlerin esas öðretilerinden, Yaratan'ýn deðiþmeyen ahlâk prensiplerinden çok uzaða düþtü- ðümüzü, þekil ve merasimlerin baþ köþeye yerleþtiðini her an görüp durmaktayýz.

Sadece modern bilim bulgularýyla yaþama anlam vermeye çalýþanlarýn çoðu da ilâhî mesajlardan habersiz yaþayýp gidiyorlar.

Bizim Celselerimiz'de Rehber Varlýk durumumuzu apaçýk ortaya koyar:

“Ve biliniz ki, insan sýkýntýdadýr.

Ve biliniz ki

þimdi gönüllerde yer eden,

O'nun dileðinden baþkadýr

da, ondandýr hep sýkýntý ve

ondandýr hep böyle

(12)

ayrý ayrý, bölük bölük toplanmak.

Ve iþte ondan yalan ortada.

Ve iþte ondan kavga her zaman var. Ve iþte ondan düzen böyle bozuk.

Böyle gidecekse, böyle duracaksa

her þey yerinde, size ve kardeþlerinize ne yazýk!.."

Kur'aný Kerim'deki 7 uyuyanlar örne- ðinden biliyoruz ki Ýlâhî mesajlar ve O'nun gerçek ahlâk prensipleri bir top- lumda dile getirilemez veya yaþanmazsa o toplum aradan 300 yýl bile geçse doðru yolu bulamýyor.

O en güzel gülyüzlü Hz. Muhammed ile, baþlangýçtan beri tüm peygamberlere gönderilen "Ýslâm Dini"nin tamamlan- dýðýný, artýk yeni bir din ve yeni bir nebi gönderilmeyeceðini biliyoruz. Nüfus artý- þý, çevre sorunlarý, nükleer savaþ olasýlýðý, enerji kaynaklarýnýn tükenmesi, açlýk, fakirlik, bin bir psikolojik sýkýntýlar içinde kývranan insanoðluna þimdi rehberlik edilmeyecek de ne zaman edilecek?!!!..

Çok þükür ki dünyamýzda 150 yýllýk bir geçmiþi olan parapsikoloji bilimi yöntem- leriyle; geçmiþ senelere göre çok daha yoðunlaþmýþ olarak, dünyanýn her tarafýn- da Rehber Varlýk'lar aracýlýðýyla deðiþik gruplara doðru yaþama bilgileri aralýksýz sunulup duruluyor... Deðiþmeyen ahlâk kurallarýna, kutsal kitaplarýn temel öðreti- lerine uygun olan ve çaðýmýzýn yaþantýsý- na uyarlanan bu öðretilerle gönlünü arýtan insan sayýsý gittikçe çoðalmakta, ilerde ruhen yoksul olanlara el uzatmak için kendilerini geliþtirip, terbiye etmekteler.

Aslýnda gönül arýtmanýn temel öðretileri baþlangýçtan beri Gülyüzlü Peygam-

berlerle, Kutsal Metinlerle insanlýða hep duyurula gelmiþtir. Bunlarýn en önemlisi

"Sana yapýlmasýný istemediðini baþkasýna yapma" ya da baþka bir deðiþle: "Sana na- sýl davranýlmasýný istiyorsan, sen de kardeþlerine öyle davran" ana prensibidir.

Bir karara varýrken veya özeleþtiri ya- parken her kapýyý açacak bir maymuncuk gibidir bu deðiþmeyen ahlâk kuralý.

Yunus Emre dört kitabýn özünü bunda görmektedir:

"Sen sana ne sanýrsan ayruða da onu san;

Dört kitabýn manâsý budur eðer var ise!.."

Ýnsanlýðýn hayrý için sürekli iyi þeyleri düþünmek, bulmak ve bulduðu hayýrlarý, doðrularý, yükselmenin beþ basamaklý merdiveniyle, doðruluk, iyilik, çalýþma, bilgi ve sevgiyle eylem alanýna dökmek kalbin temizlenmesinde ve çevreye örnekler sunulmasýnda en kestirme yoldur. Elbet bunlarý sabýrla, fedakârlýkla ve saygýyla yapmaktýr esas olan. Uzun sözün kýsasý Bizim Celselerimiz'de Rehber Varlýðýn, SEVGÝ'yi iþ ve eylem olarak ortaya koyan þu tanýmýdýr:

“Sevgi, hiçbir þeyi

ayýrt etmeksizin sevenlerin;

sabrederek sevmek;

sevmek için çalýþmak, çalýþtýkça sevmek;

severken saygý duymak, saygý duyarak sevmek için yaptýklarý iþtir!.."

Rehber Varlýðýn þu sözleri de beþ ba- samaklý merdivende yükselmenin anah- tarlarýný vermektedir:

(13)

“Üstünsünüz; O'nun yapma dediklerinden vazgeçmiþseniz...

Üstünsünüz;

vesvese verenin

üstünden gelmiþseniz...

Üstünsünüz; ululuk

bilmediðinizden, horlayýp arka dönmediðinizden...

Üstünsünüz; horlayýp sýrt dönüp, yön deðiþtirip boþ koþmak

alçaklarýn iþidir.

Üstünsünüz;

kendinize istediðinizi kardeþinize

istediðinizden...

Üstünsünüz; sevmesini bilmek için geldiðinizden...

Üstünsünüz;

yükseldikçe, küçülerek durduðunuzdan...”

Marifet, "caným bunlarý biz de biliy- oruz" diyerek kendini hiç geliþtirmeden eski bildiði yollarda kaygusuzca yürümek deðildir elbet!.. Bunlarý uygulamak, özeleþtiri ile sürekli gönlünü arýtarak, çevreye bilgi, hizmet ve örnekler sunmak- týr, marifet!..

KRYON'IN

TEMÝZ KALPLÝLERE ÖÐÜTLERÝ Akaþa Yayýnlarýnýn büyük hizmetiyle Türkçemize kazandýrýlan ve baský üzerine baský yapan Kryon Varlýk bildirileriyle ilgili 8 kitapta; kendini manevî aydýnlan- maya, geliþmeye ve hizmete adamýþ gönül erlerinin; yaþadýðýmýz þu modern çaðýn tüm zorluklarýna ve engellerine raðmen, doðru yoldan sapmadan nasýl yürüyecek-

lerine dair çok öðütler var. Bunlardan alýntýlar yapacaðým. Ancak önce Kryon'un Hz. Ýsa'nýn Daðdaki Vaazýnýn 6. bildirisi:

"Ne Mutlu Kalbi Temiz Olanlara" hakkýn- da söylediklerini aktarmak istiyorum.

Kryon, iyi yürekli anne, babalarýn çocuk- larýný doðru dürüst eðittikleri halde, sonu- cun hiç de istedikleri gibi olmamasýndan yaþadýklarý dehþete deðiniyor. Herkesin kendi karmasýyla, kendi planýyla yeryü- züne geldiðini, sipariþ üzerine çocuk gön- derilmediðini, istenmeyen nitelikleri de sergilese, ona bu yanlýþlarýndan kurtula- bilmesi için örnek ve yardýmlar sunmak- tan baþka elimizden bir þey gelmeyeceði- ni belirtiyor. Bunun gibi zor olaylarla karþýlaþtýðýmýzda, pes edip bir kenara çe- kilmeden, sonuna kadar çözümler için gayret sarfetmemizi öðütlüyor.

Akaþa Yayýnlarý 3. kitap s:106-107'den aktarýyorum:

"Kalben saf olanlara ne mutlu. Sevgili varlýklar, kim kalben saftýr. Aranýzdaki annelere seslenmek istiyorum, içinizde o deðerli yaþamý taþýrken çevrenizdeki çocuklara bakar ve çoðunlukla þöyle söy- lerdiniz: Benim çocuðum böyle olmaya- cak, çünkü ben çocuðumu daha iyi eðite- ceðim. Ben çocuðuma evde sadece en iyi gerçekleri öðretecek ve sadece sevgi gös- tereceðim. Onu koruyacak ve iyi eðitece- ðim. Ve o beni çok seven mükemmel bir çocuk olacak..."

"Sonra bazýlarýnýz dehþet içinde bu küçük varlýðýn inanamadýðýnýz bir dizi nitelikle geldiðini görürsünüz! On da öfke, korku, kýskançlýk, benmerkezcilik ve hattâ hilekârlýk vardýr. O bunlarý sizden öðrenmemiþtir, öyle deðil mi? Bu, sizin gezegeninizde doðmuþ tüm çocuklarýn karma nitelikleri olarak taþýdýklarý dam- ganýn kanýtý deðil midir?.. Olaný biteni gören siz anneler çabucak görevinizin

(14)

onlarýn bu niteliklerden kurtulmalarýna yardým etmek olduðunu fark ettiniz! Evet, kalben saf olan kiþi kontratýnýn sorumlu- luðunu üstlenmiþ ve kurban diye bir þeyin olmadýðýný anlamýþ kiþidir. Her biriniz hayatýnýzda bizzat sizin planladýðýnýz bir dizi durumdan geçiyorsunuz. Ve bu size ne kadar garip görünse de, kendinizi þimdi her ne durum içinde buluyorsanýz da, onu siz planladýnýz. Ve þimdi içinde bulunduðunuz durumlardan siz sorum- lusunuz. Ve bu olgularýn tüm bilgisine sahip olduðunuzda, siz Ruhun, kalben saf dediði bir varlýk olursunuz... Diyebi- lirsiniz ki: "Bu nasýl olabilir, çünkü bu durumlarýn bir çoðu olumsuz" ve Ruh da size der ki: "siz bu þeyleri, onlarýn üzerine yürüyebilmek amacýyla istediniz..."

Þimdi sizleri Rehber Varlýk Kryon'un kalbini arýtma uðraþý içindeki gönül erle- rine, ýþýk savaþçýlarýna deðiþik tarihlerde verdiði öðütlerle baþbaþa býrakýyorum.

Ýnanýyorum ki bu öðütlerden en az bir, veya birkaçý ruhsal geliþmenizde yolu- nuzu aydýnlatacaktýr:

"Tanrý'nýn sevgisi, insanlar için yeni bir duygu deðildir. O, Ýncil'de yer alan Pavlus'un Korintoslulara birinci mek- tubunun 13. bölümündeki yazýsýnda or- taya konmuþtur. O, tüm ihtiyaçlarýnýzý karþýlayan sevgi dolu bir ana-babanýn duygusudur. O sizi koþulsuz olarak seven bir arkadaþýn ya da eþin duygusudur... O Tanrý'nýn sevgi dolu kollarýdýr. O evrende eþsizdir ve tek bir kaynaða sahiptir. O hepimize aittir ve o bizim kiþisel kayna- ðýmýz ve armaðanýmýzdýr. (1. kitap s:39)

Pavlus'un Korintoslulara birinci mek- tubunun 13. bölümü:

"Ýnsanlarýn ve meleklerin dilleriyle konuþsam, ama sevgim olmasa ses veren bir bakýr çalgý, ya da gürültü çýkaran bir zil sesi olurum. Peygamberlik etme

yeteneðim olsa; tüm gizleri ve bilgileri bilsem, üstelik daðlarý yerinden oynata- bilecek iman bütünlüðüne sahip olsam, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Sahip olduðum her þeyi yardým olarak versem, bedenimi de yakýlmaya sunsam, ama sevgim olmasa, bana hiçbir þey kazandýr- maz.

"Sevgi sabýrlýdýr, iyilikle davranýr, kýskançlýk tanýmaz. Sevgi büyüklenmez, böbürlenmez, utandýrýcý bir þey yapmaz, kendi çýkarýný gözetmez, içerlemez, kötülüðün hesabýný tutmaz. Haksýzlýk karþýsýnda sevinmez, gerçek karþýsýnda sevinir. Sevgi her güçlüðe dayanýr, her þeye inanýr, her þeyden umutlanýr, her duruma katlanýr.

"Sevgi yozlaþmaz. Peygamberliklere gelince, geçip gidecekler. Diller susacak, bilgi de yok olacak. Çünkü bilgimiz de, peygamberliðimiz de tam deðil, kýsýtlýdýr.

Ama "Yetkin olan" geldiðinde, kýsýtlý olan ortadan kalkacak. Çocukken, çocuk gibi konuþur, çocuk gibi düþünür, çocuk gibi akýl yorardým. Olgunluk döneminde çocukluða özgü davranýþlarý geride býrak- tým. Çünkü þimdi aynada bir bilmece görür gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze göreceðiz. Þimdi kýsýtlý olarak bili- yorum; ama Tanrý'nýn beni tam olarak bildiði gibi, o zaman ben de tam olarak bileceðim.

"Þimdi ise iman, ümit ve sevgi bu üçü kalýyor. Bunlarýn en büyüðü: SEVGÝ'dir."

KRYON'dan alýntýlarý sürdürüyorum:

"EGO, sizin en büyük düþmanýnýz ola- caktýr. Ýsa bile hayatýnda belli zamanlarda kendi gücünü farkettiðinde ego ile ilgili bazý sorunlar yaþamýþ ve aydýnlanmamýþ insanlar karþýsýnda sabýr ve hoþgörüsünü yitirecek hale gelmiþti. Ego esasen insana özgüdür. O, perdenin bizim tarafýmýzda göz önüne alýnan, hesaba katýlan bir þey

(15)

deðildir. Ben bir biyolojik zihnin kendine aþýrý önem vermesinden, kendini fazla yüksek görmesinden söz ediyorum...

(1/56)

"Kendinizi baþka birçok insanla birlikte bir katran yataðýnda hayal edin... tepeden týrnaða katranla kaplandýðýnýz, katranýn yoðunluðu yüzünden hýzlý hareket edemediðiniz bir halde... Birden Tanrý'dan gelen ve bedeninizi temizleyen ve katranýn içindeyken bile bedeninizi temiz tutan "sihirli"

bir gereç keþfe- diyorsunuz!!!..

Çevrenizdeki kiþiler hâlâ kat- ranla kaplanmýþ olduðundan ta- bii siz hemen göze çarpýyor- sunuz, farklý ve temizsiniz, þim- di siz katrana

bulaþmadan, engelsiz serbestçe yürürken diðerlerinin sizi görmezden geleceklerini mi sanýyorsunuz? Aaah izleyin! Onlar da deðiþmek üzereler! Birincisi, siz her nere- ye yürürseniz onlar size yol açacaklardýr.

Ýkincisi, onlar size böyle bir þeyin nasýl mümkün olduðunu soracaklardýr. Ve onlar da "Tanrý'dan gelen gizli gereci bulduk- larýnda, her biri kendi için kullanacak, temizlenenlerin sayýsý artacaktýr. Siz onlardan temizlenmelerini istemediniz ama örnek oldunuz. Ve böylece temizlen- miþ bir kiþi, pek çoðunun temizlenmesine yol açtý. (2/133)

"... Dinlenen bir grup içinde en azýndan biri ayaða kalkýp çalýþmaya baþlamalýdýr ki, diðerleri de onu izlesinler. Aksi tak- tirde hepsi dinlenmeye devam edecektir.

Dolayýsýyla siz bizzat, gözlemlemeye çalýþtýðýnýz deðiþimin katalizörüsünüz.

Önce siz deðiþmeden, çevrenizde hiçbir þey meydana gelmeyecektir. (3/51)

"Solara'nýn celselerinde ortaya konan mesajlar, her yýl gözden geçirilmeli ve hatýrlanmalýdýr. Çünkü bunlar muhteþem mesajlardýr ve asla eskimeyeceklerdir.

Solara'nýn bu talimatlarýný sýk sýk okuyun... Böylesi bir olay sizin çaðýnýzýn sonuna dek kutlanmalýdýr. Yeni Çað ile ilgili medyum kanalýyla aldýðýnýz tüm mesajlara da böyle davranmalýsýnýz.

Ýnsanlarýn eski þeyleri bir ke- nara býrakýp, SÜREKLÝ YE- NÝ ÞEYLERÝ B E K L E M E K gibi bir eðilim- leri var. Ve biz þimdi, size ver- ilmiþ birçok þe- yi yüksek bir yere koyup, on- lara sýk sýk bakmanýz gerektiðini söylüy- oruz. Bunlar, yüksek bir saygý görmesi ve kutlanmasý gereken þeylerdir. Çünkü getirdikleri haberler gerçektir ve bunlar asla eskimeyecektir. (3/66)

"... Çünkü gerçek huzur, geçmiþte sizi üzen ve sýkan o þeylerin þimdi artýk sýk- madýðý bir hâldir... Siz çevrenizdeki kiþi- lerin sizin huzur düzeyinizle birlikte deðiþmeye baþladýklarýný göreceksiniz...

Size tekrar söylüyoruz ki, birinin deðiþimi bir çoðunu etkiler. Eðer bu yeni çað için gerekli bir yaklaþýmý vaaz etmemiz gerek- seydi, bu: SÝZÝN KENDÝNÝZÝ DEÐÝÞ- TÝRMENÝZ olurdu. (3/248)

"Sizi asla sevemeyeceðini, ya da sizin asla baðýþlamayacaðýnýzý düþündüðünüz biri var mý?.. Yapmanýz gereken tek þey onu KENDÝ ÝÇÝNÝZDE düzeltmektir. Ve sevgili varlýklar, siz bunu yaptýðýnýzda,

(16)

diðer insanlarý gerçekten baðýþlayýp, anlayýp hoþ gördüðünüzde, onlara neler olacaðýný izleyin. Çünkü onlarla olan karma baðýnýzý kestiðinizi anlayacak ve kendileri de o durumdan uzaklaþacak- lardýr. (4/82)

"Siz ýþýk iþçilerisiniz, çünkü siz ýþýðýnýzý alýp iþ yerine götürüyor ve onu çevreye yayýyorsunuz... Bu, onlara bir þey vaaz etmenizi gerektirmemiþtir... Ve siz TANRI sevgisiyle yaþadýðýnýzda, konuþtuðunuzda ve yüksek bir biçimde titreþtiðinizde

diðerleri bunu FARK EDECEKLERDÝR.

Ýþ yerinde huzur bulmayý bekleyin. Orada çözümlenemez hiçbir þey yoktur. Orasý huzuru en kolay bulabileceðiniz yerlerden biridir. (4/140)

"Cinsiyetinizden hoþnut musunuz?

Görünüþünüzden, beden tipinizden, ya da dikkatle planladýðýnýz ve sorumlu oldu- ðunuz þeylerden hoþnut musunuz?.. "Keþ- ke bu farklý olsaydý" ya da "þundan veya bundan hoþnut deðilim" dediðinizde bilin ki bu sözle içinizdeki Tanrýsal zihnin planladýðýna kar- þý gelmektesiniz.

Onun yerine ay- naya bakýp þöyle söylemeye çalý- þýn: "Ben bundan hoþnut ve mutlu- yum, çünkü onu bu þekilde ben planladým. Bu benim Tanrýsal taþýtýmdýr. Ve tam da olmasý gerektiði gibidir"

Ve biz þimdi gö- rüntü ve yaþ so- runlarýndan, þu anda bedeninizde yer alan her þey- den söz ediyoruz.

(4/150)

"Tüm insanlar EGO'ya sahiptir.

Ego sevginin an- titezidir... Burada önemli olan ego'- nun sevgiyle dengelenmesidir.

Tüm bu düalite nitelikleri yerin-

(17)

dedir, size sevgiyle verilmiþ ve BÝYO- LOJÝNÝZE DAMGALANMIÞLARDIR...

Sevgiyle hafifletilip ölçülü hale getirilen ego, uygun hale gelir. O, ölçüsüz ve ham biçimde iken sevginin düþmanýdýr.

(4/209)

"Tanrý sevgisinden söz eden ama bunu uygulamayanlar, Tanrý'nýn yasalarýna umutsuzca uymaya çalýþýp da onun yerine insan yasalarýna uyanlar, artýk bu tutum- larýný sürdüremeyecekler. Ayrýca dünya onlarý, öðrettikleri þeylerden dolayý sorumlu tutmaya çalýþacak. Tüm dünya insanlarý, internet gibi araçlarla yapýlan ifþaatlarý anlamaya baþladýðýnda, bazý sis- temlerin DENGESÝZ olduðu ortaya çýka- cak. Geçmiþlerinde spiritüel olmadýklarý halde pek çoklarý, "bir þey söyleyip, baþka þey yapan doktrinleri" ilk eleþtirenler ola- caklar. Sonuçta bu doktrinlerin saflarý içinde giderek daha az genç insan bulu- nacak. Ve birçok örgüt saygýnlýðýný yitirip, adetâ kuruyacak. (6/220)

"Bir zamanlar hemen her þeyin karanlýk bir yaný vardý... Öyle karanlýk ki, SIRLAR yüzyýllar boyunca gizlenebilirdi. Son zamanlarda sýrlar ve GÝZLÝ FESAT TERTÝP'leriyle ilgili farklý bir þey dikka- tinizi çekti mi? Onlar bu yeni enerjide uzun süre sýr olarak kalamazlar... Bu siyasette, iþ dünyasýnda... hattâ ülkelerin liderleri düzeyinde vuku bulmaktadýr...

Artýk saklamak mümkün deðildir. (7/295)

"On yýl önce size ülkenizdeki en büyük þirketlerin "dürüst davranmadýklarý" için batacaklarýný söyleseydim bana inanýr mýydýnýz? Dünya üzerindeki en büyük dinî örgütlerden birinin dürüstlük yüzün- den (bazý papazlarýn çocuklara cinsel tacizde bulunduklarýnýn ortaya çýkmasýn- dan ötürü) dizlerinin üzerine çökeceðini kehanet etseydim bana inanýr mýydýnýz?

Hayýr, inanmazdýnýz. Böyle þeyler mümkün olarak görülmezdi. Büyük para ve büyük din dokunulmazdý. Eh, haberleri izleyin ve okuyun. Buna "budama" denir.

Bu, her ülke ve her inanç sistemi için geçerlidir. Bu ateþin kývýlcýmlarý her yana yayýlacaktýr. (8/144)

"Onlara "Ýlluminati" denir. Onlar gizli gruptur. Onlar þifre-yapýcýlarýdýr ve sizin sosyal durumunuzun iplerini oynatmýþ olanlardýr... Para piyasalarýný ele geçirip onlarý yönetmiþlerdir...

Onlar sizin varlýðýnýzý kendi ceplerine yöneltmiþlerdi... Onlar sizin Yunanistan dediðiniz ülkede bulunuyorlardý. Bu grup orada kurulmuþtu ve yine orada DA- ÐILDI. Onlarý çok þoke eden bir biçimde

"dürüstlük-bütünlük" denen bir konserve açýlmaya baþlandý. Sonra siz herkesin herkesle neredeyse maliyetsiz bir biçimde konuþmasýný saðlayan bir teknoloji geliþtirdiniz: (ÝNTERNET). Onlar artýk karanlýklarda saklanamazlardý ve dört yýl önce ÇÖKMEYE baþladýlar. Bu dünyada artýk bu derecede KOMPLOLAR olamaz.

Bunun nedeni þudur: Bu dünyanýn her yanýnda sizler gibi kendilerini bu ýþýðý yaymaya adamýþ DENÝZ FENERLERÝ vardýr. Her yerde ýþýklar yakýlmýþtýr.

(8/159)

Gelecek sayýda: Daðdaki Vaazýn 7.

bildirisi "Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlara"

konusu üzerinde duracaðýz.

(18)

“Kurtarýcý mantýðý, Ýslâm diyalektiðinde asla çalýþmaz. Zaten bu berbat dünyayý arýndýrmak için hiçbir zaman tek bir kurtarýcý da yetmeyecektir. Milyonlarca kahramana ihtiyacýmýz var bizim.

“Hepimiz, kendi yaþadýðýmýz evrenin merkez noktasýyýz ve artýk bunun farkýna varmamýz gerekiyor.

Ve bu evrende bir þeyler yanlýþ gidiyorsa, kendi iç dünyamýzda bunun tek sorumlusu kendimiziz.

“Tanrý'nýn Doðum Günü'nün bir görevi de, elçilik müessesesine insanlarýn yüklediði tabularla dolu, efsanevi anlamlarý ortadan kaldýrmaktýr. Açýk bir kalp, duru ve çalýþkan bir beyin, cesaret ve bir parça adanmýþlýk... Bu özellikleri bir araya getirirsen, Tanrý seni derhal iþe alýr, görev verir.

“Bilge insanlar olarak bizlerin yapmasý gereken çok þey var.”

Yalnýz Ýslâmiyete deðil, diðer büyük dinlere baðlý, hattâ onlara karþý olanlarýn bile içinde kývrandýklarý en can alýcý, en merkez konuda, böylesine arý duru, böylesine açýk ve anlaþýlýr, böylesine kavgasýz gürültüsüz, dolayýsýyla etkili, aklýn ve gönlün ikisinin birden “Evet, tabii ki öyle, nihayet” dediði bir yaklaþým gördünüz mü hiç? Genç bir adam sadece içindeki sese, o sesin sözlerinin doðruluðundan gelen gücüne güvenerek her türlü beklentiden soyunmuþ, taze bir fidan gibi ortada. Ýnandýðý müessesenin köhnemiþ kurallarý içinde bunaldýklarý için inançlarýnýn tadýna, güzelliðine eremeyenleri, þiddetle inanma ve ibadet ihtiyacý duyduðu halde, uygulamalarý görüp uzak durmayý tercih edenleri hýzla iþin özüne çekiyor, “Onun bunun dýþýnda, ortasýndan sevgi akan bir ovada” Tanrý’sýyla buluþturuyor. Yaratan’la kulu arasýna hiçbir güç giremez, yeter ki kulu güvenle buna inansýn. Özgürce konuþun O’nunla, aklýnýzý O’nun dilediði gibi serbest býrakarak, O’nun en çok sevdiði halimizle, dalga dalga düþünerek, elbette “sevgi ile saygý arasýndaki ortak noktanýn fedakârlýk ve sabýr olduðunu”

hiç unutmadan.

Bir Kitap Dünyayý

Deðiþtirebilir mi?

Söyleþi: Nihal Gürsoy

(19)

Nihal Gürsoy - Burak Bey, kitabýnýzý okudum. Benimle birlikte çevremdeki pek çok insan da okudu. Kitap herkesin çok ilgisini çekti, size hemen ulaþarak görüþmek istedik ancak askerde

olduðunuzu öðrendik. Kitabýn okuyucuy- la buluþtuðu bu devrede askerde olmanýz bilinçli bir tercih miydi?

buRAK özDEMÝR - Kitabý

askerdeyken çýkardým. Pek çok röportaj teklifi geldi o sýralarda ama bildiðiniz gibi iletiþime kapalý bir devre askerlik.

Kitabýn son okumalarýný koðuþ ranzasýn- da yaptým... Bunu biraz da istedim, çünkü diðer kitaplarýmla ilgili röporta- jlarda olduðu gibi rahatlýkla yorum yapa- bileceðim bir kitap deðildi Tanrý'nýn Doðum Günü. Okuyucunun da, benim de daha hazýr hale gelmemiz için bir süre gerekiyordu. Çok ince, çok keskin bir çizginin üzerinde yürüyorum.

Askerdeyken bu Ýslâmi kitabý çýkarmak benim için çok anlamlý ve yararlý oldu.

Nihal Gürsoy - Kitabýnýz, "Dona" isim- li bir varlýkla, ki bu varlýðýn kendisini tanýttýðý isim oluyor, süregelen karþýlýklý konuþmalarý, açýklamalarý ve yorumlarý içeriyor. Ayrýca kitabý okuyanlar Dona'nýn kitabýn kapaðýndan içeriðine kadar yazýlmasýnda ne kadar etkin bir rol oynadýðýný görüyorlar. Böyle bir varlýk gerçekten var mý? Yoksa kitap tamamen kurgu bir varlýk veolaylar dizisi üzerine mi tasarlandý?

buRAK özDEMÝR - Bana herkes Dona'yý soruyor ama aslýna bakarsanýz ondan önce "Dona" ile chatleþen kiþi olan "Ben" þu aþamada daha önemli.

Herkes onu ben zannediyor ama iþte o

"ben", aslýnda ben deðilim. Bu kitabýn amacý, Müslüman kiþi ile Tanrý'yý barýþtýrmak. Barýþtýrma kelimesi yetmez.

Kiþinin Tanrýsýyla sevgiyle, sýmsýcak bir biçimde sarýþmasýný saðlamak. Bir daha hiç kopmamak üzere... "Ben" yerine kendi adýmý kullanabilirdim. Ya da baþka bir isim... Ama bunu yapmadým. Ben kavramýnýn sihrine sýðýndým. Ýlginç bir kelimedir "ben". Ýnsan beyni bu kelimeyi gördüðü anda sahiplenir. Ýþte bu "ben"im der. Kitaptaki "ben" okuyucuyu temsil ediyor. Herkesin aklýndan geçip de dil- lendiremediði sorularý, çocuksu ve son- suz bir cesaretle soruyor. Kitabýn kapaðýný açan kiþi bir anda, neler olduðunu anlayamadan "ben" oluveriyor ve kendi Tanrýsý ile yüzleþmeye baþlýyor.

Ýþte bu tam da benim istediðim þey.

Yýllar yýlý birbiriyle dargýn iki kardeþi, baba ile kýzýný, anne ile oðlunu buluþtur- mak ve onlarýn gözyaþlarý içinde birbir- lerini kucakladýklarý o odayý, parmak uçlarýnda sessizce yürüyerek terketmek ve onlarý kitabýn içinde baþbaþa býrak- mak. Siz kitabýn içine girdiðiniz sýrada ben kapýyý dýþarýdan kapatýyor ve içeride sizi Yaratan’la baþ baþa býrakýyorum.

Nihal Gürsoy - Kitabýn arka kapak yazýsýnda þöyle bir ibare var: Çocuk

"Nasýl olur da Tanrý insanla chatleþir?"

diye sordu. Musa ile çalýlýklar üzerinden konuþtum, seninle de internetten yazýþý- yorum. Bunda þaþýlacak bir þey göremi- yorum" yanýtýný verdi Tanrý. Þunu sor- mak istiyorum. Tanrý sadece elçileriyle konuþmaz mý? Tanrý ile chatleþen "ben"

bu noktada bir elçi olmuyor mu?

buRAK özDEMÝR - Gerçekte ben, bir peygamber karakteri yarattým. Modern

(20)

zamanlarýn ilk Tanrý elçisi... Onun adý

"Ben". Ben olmayan "ben". Aslýnda o sizsiniz. Sýfýrýncý yýlda dünyaya bir peygamberin, Ýsa'nýn gelmesi için bir sebep varsa, bugün bir peygamberle karþýlaþmamýz için bin sebep var.

Unutmayýn ki, insanlýk tarihinin en kötü dünyasýnda yaþýyoruz bugün...

Sorunlarýmýz büyük, köklü ve derin.

Zengin-fakir, genç-yaþlý, kadýn-erkek hepimiz ruhen aðýr yaralýyýz... Tanrý'nýn elçi göndermek için beklediði tüm koþullar hazýr durumda. Zaten o, hep böyle koþullarýn oluþmasýný beklemiþtir.

Ya da bu koþullarý kendisi oluþturmuþtur.

Kaderi nasýl algýladýðýnýza göre deðiþir bu. Ýþte bu kitap, Tanrý'nýn Doðum Günü 1. sayfada bir ateisti teslim alýyor.

Ýçindeki þeytanýn bütün vesveselerini kusturuyor. Onlarý tek tek çürütüyor ve kiþinin midesini Tanrý'nýn sonsuz

sevgisiyle dolduruyor. Kiþi kitabýn içinde çeþitli badirelerden geçiyor. 600'lü say- falara geldiðimizde, 1. sayfada ateist olarak teslim alýnan kiþi, bulunduðu yere geri býrakýlýyor. Tanrý'nýn bir elçisi olarak...

Nihal Gürsoy - Bunun Tanrý'ya þirk koþmak olarak algýlanmasýndan hiç kork- madýnýz mý?

buRAK özDEMÝR - Dinler tarihinin en kadim sýrrýna, huruf-u mukatta'ya vakýf olan bir bilinç, neyin þirk olduðunu neyin olmadýðýný gayet iyi bilir.

Cesaretimin kaynaðý, korkusuzluktan öte elime tutuþturulan bu ilimdir. Bir de þu var... Ýslâm âlemi, olan biten için kýlýný kýpýrdatmaksýzýn Hz. Mehdi'nin zuhûr etmesini bekliyor. Yeryüzü tutuþmuþ durumda... Biri gelecek ve bizi kurtara-

cak! Hadi ama artýk gelsin nerede kaldý?

Müslüman düþünce yapýsý bu þekilde çalýþýr olmuþ daha doðrusu bu þekilde çalýþtýrýlýr olmuþ. Hayýr caným kardeþim.

Kendi ayaklarýnýn üzerinde duracak ve kendi kendini kurtaracaksýn.

Yeryüzündeki tüm insanlarýn bir beyni var. Herkes kendi beynini deðiþtirecek.

Zamanlarýn sonu, ahir zamanda kurtuluþ bu þekilde gerçekleþecek. Aklýn ve man- týðýn çaðýnda yaþayan herkes þunu çok iyi bilsin ki, böylesi bir kurtarýlma bek- leyiþi kýyamete kadar bu þekilde sürecek- tir. Bir gün bir bakarsýn ki yýllar geçmiþ ve sen ölüvermiþsin. Seni "kurtaran"

falan da olmamýþ... Kurtarýcý mantýðý, Ýslâm diyalektiðinde asla çalýþmaz. Zaten bu berbat dünyayý arýndýrmak için hiçbir zaman tek bir kurtarýcý da yetmeyecektir.

Milyonlarca kahramana, mehdiye ihtiy- acýmýz var bizim. Sen deðiþirsen, her þey deðiþir. Ancak sen uyanýrsan güneþ doðar senin dünyana. Sen ölürsen, güneþ de batar bir daha hiç doðmamak üzere...

Hepimiz, kendi yaþadýðýmýz evrenin merkez noktasýyýz ve artýk bunun farkýna varmamýz gerekiyor. Ve bu evrende bir þeyler yanlýþ gidiyorsa, kendi iç dünyamýzda bunun tek sorumlusu kendimiziz. Tanrý'nýn Doðum Günü'nün bir görevi de, elçilik müessesesine insan- larýn yüklediði tabularla dolu, efsanevi anlamlarý ortadan kaldýrmaktýr. Açýk bir kalp, duru ve çalýþkan bir beyin, cesaret ve bir parça adanmýþlýk... Bu özellikleri bir araya getirirsen, Tanrý seni derhal iþe alýr, görev verir. Bilge insanlar olarak bizlerin yapmasý gereken çok þey var.

Dünyanýn yönetimini savaþçý kötülerden almak ve barýþçý iyilere teslim etmek gibi. Savaþ karþýtý gösteriler yapýp,

(21)

Taksim meydanýný karanfil çöplüðüne çevirmekten, sonra da evlere daðýlmak- tan bahsetmiyorum. Ben strateji oyununu kurallara göre oynamaktan bahsediyo- rum. Gücünü sevgiden alan bir strateji teklif ediyorum. "Rabbinle barýþ, onu sevgiyle kucakla çünkü o seni ilk günden beri sonsuz bir sevgiyle çevreliyor.

Onunla konuþ. Ondan cesaret al. Onun ilminden payýný iste. Bunlarý al ve derhal harekete geç. Çünkü insanlýk senden, evet sana önemsiz ve silik biri olarak görünen "senden" çok þey bekliyor."

Tanrý'nýn Doðum Günü'nü okuyan insanlarda oluþan ve beni çok mutlu eden bu coþkunun, insanlarýn bu kitabýn yayýl- masýný bir görev olarak kendi kendine benimsemesinin altyapýsý iþte budur.

Ýnsanlarýn fikirlerini deðiþtirdiðimiz gün, dünyayý da deðiþtirmiþ oluruz. Bilgi çaðýndayýz. Ýnternet, bilgisayar, cep tele- fonu... Bunlar pizza sipariþ etmek için icat edilmediler. Bunlar birer velinimettir ve dünyayý deðiþtirmek isteyen bilge kullarýn emrine amade kýlýnmýþtýr. Tanrý tarafýndan.

Nihal Gürsoy - Dinci kesimden nasýl tepkiler alýyorsunuz? Ya da nasýl tepkiler bekliyorsunuz?

buRAK özDEMÝR - Dona'nýn herkesten Tanrý'nýn Doðum Günü ile ilgili beklediði bir þey var. Açýk tavýr, þeffaf duruþ. Bana karþýysan kýlýcýný çek ve benimle savaþ. "Bu kitabý okuyan din- den çýkar" diye yazan köþe yazarlarý olmuþ dinci kesimde. Açýk tavýr, þeffaf bir duruþ mevcut bu cümlede ve bu yüz- den de baþýmýzýn üstünde yeri var. Ben Tanrý'nýn Doðum Günü'nü okumuþ ve et-kilenmiþ insanlarý, sözlerinden,

yazýlarýndan tanýyabiliyorum. Kitabýmýn içine iþlemiþ enerjisini her yerde hissede- biliyorum. Okuyup, düþüncelerine kim- seye çaktýrmadan çeki düzen vermeye çalýþan köþe yazarlarý var mesela. "Yüce Türk milleti, þu anda Ýslâm'la ilgili fikir- lerimi deðiþtiren bir þeyler oluyor..."

demekten, açýk duruþ almaktan korkuyor ya da farklý birtakým hesaplar içinde.

Muhafazakâr kesimde kendini muhafaza- kâr kesimin toplum mühendisi görenler var. Tanrý'nýn Doðum Günü'nü

köþesinde yazmayýnca, bu kitabýn önünü keseceðine dair bâtýl bir inanç geliþtirmiþ ki bu çok eðlenceli bir bakýþ açýsý aslýn- da. Bu noktada söylemeyi çok istediðim bir þey var. Kiþisel olarak benim müte- vazi olmak gibi bir hakkým var. Ancak, Tanrý'nýn Doðum Günü adýna tevazu yapmaya hakkým yok. Bunu yaparsam, bana bu bilgileri akýtan kaynaða ihanet etmiþ olurum. Bu yüzden þunu rahatlýkla söyleyebiliyorum: Tanrý'nýn Doðum Günü, Ýslâm tarihinde bir dönüm nok- tasýdýr. Bugünden sonra hiçbir þey ama hiçbir þey eskisi gibi devam edemeye- cektir, bunu herkes bilsin. Herkes kendi geleceðini bu gerçeðe göre yönetsin.

Gelelim "Ýslâm" âlimlerine... Televizyon ulemasýndan bahsediyorum. Dona onlarýn Ýslâm adýna konuþma yetki bel- gelerini iptal etti. Hiçbiri Ýslâm'a akredite deðiller artýk. Bir bilen olarak, âlim olarak Ýslâm'a akredite olmanýn tek bir yolu var. Bilmediðini bilmek ve egonu yenerek bunu dýþa vurmak, insanlara ifade etmek. Bugünden sonra, bilmediði- ni bilenlere Ýslâm âlimi diyeceðiz. Çünkü elimizde artýk yeni çaðýn Kur'an tefsiri var. Ýslâm külliyatýnýn kýyametidir bu tef- sir. O yokmuþ gibi davranmak... Toplum

(22)

indindeki itibarlarýný kaybetmek istemiy- orlarsa, kendilerini kibirden ve deðiþim korkusundan arýndýrmalarýný öneririm.

Bunu onlara bir kardeþleri olarak, kendi iyilikleri için ve de þiddetle tavsiye eder- im. Lütfen kimse Firavun'un büyücüsü olmayý seçmesin.

Nihal Gürsoy - Daha önce yazmýþ olduðunuz kitaplarý bu kitabý okuduktan sonra inceledim. Çok yaratýcý fikirlerle dolu, yenilikçi, düþüncelerin özgürce

ifadelendirildiði ve son derece akýcý ve sürükleyici bir dille yazýlmýþ kitaplar.

Fakat Tanrý'nýn Doðum Günü ile yan yana getirdiðiniz zaman bu çok baþka bir kitap. Yanýlýyor muyum?

buRAK özDEMÝR - Ýlk iki kitabýmý ben yazdým. Ama Tanrý'nýn Doðum Günü'nü tam olarak ben yazdým

diyemiyorum. Klavyenin tuþlarýna basan evet bendim. Ama Tanrý'nýn elini benim elimin üzerinde sürekli hissettim. Bu anlamda ilâhi bir yardým aldýðýmý söyleyebiliriz. Zaten ben kendimi bu kitabýn yazarý olarak görmüyorum. Ben, Tanrý'nýn Doðum Günü'nün ilk okuyu- cusuyum... Þu an da yaptýðým, okuyup çok sevdiðim bir kitabý herkese tavsiye etmek. Hepsi bu... Kitapla ilgili þahsýma dönük övgüler karþýsýnda ne yapacaðýmý,

ne diyeceðimi bu yüzden bilemiyorum.

Bu kitap, benim deðil O’nun eseri. Kendi eserinin üzerine benim adýmý yazmasý ise bir jest. Allah dilerse bir kütüðü bile bir âlim haline getirebilir, bunun bir kanýtý.

33 yaþýmdayým. Önceki kitaplarýma bir bakýn. Yazdýðým gazete köþe yazýlarýna da bir bakýn. Ýslâm'ýn Ý'sini göre- mezsiniz... Ýslâm'ý Arapça bilen, ilâhiy-

(23)

atçý insanlardan dinlemeye þartlanmýþ bir nesil... Kulaðý küpeli genç bir delikanlý- dan Ýslâm'ýn kadim sýrlarýný, peygam- berin gizli vasiyetini dinlemek, bunlarýn çok þaþýrtýcý olduðunun ben de farkýn- dayým. Ortada çok büyük bir sürpriz var.

Sürpriz, þok yaratan birþeydir. Þaþkýnlýk bu anlamda son derece olaðandýr. Bu durumu anlayýþ ve sabýrla karþýlýyorum.

Hakkýmda ne düþünürseniz düþünün, ben sizi çok seviyorum.

Nihal Gürsoy - Tanrý'nýn Doðum Günü Tanrý'nýn imajýný deðiþtirirken daha doðrusu O'nu artýk olduðu gibi taný- mamýza yardýmcý olurken, reenkarnasyon bilgisinin ýþýðýnda insana bambaþka bir gözle bakýlmasýný saðlýyor. Meselâ sahife 64'de: "insan, yola ham ve evcilleþmemiþ zalim haliyle çýktý. Zalimdi, çünkü cahil- di. Bilge olduðunda, barýþçý olacaðý gibi…", "yanlýþa sapmadan sadece doðru yolda yürümek en yüce erdem olsaydý, secde edenler melekler deðil insan olur- du. Yanlýþlar labirentinin içinde

baþlatýlmýþ bir yaþamýn içinde doðruyu bulabilmek, en kutsal olan yaþamdýr.

Ýnsan bu yüzden yeryüzünün halifesi olarak atanmýþtýr." diyerek insanýn da olduðu, yaratýldýðý gibi anlaþýlmasýna yardýmcý oluyor. Ayrýca sahife 38'de:

"Dinler, birer geçiþtir. Tevrat, Zebur, Ýncil ve Kur'an. Bunlarýn hepsi farklý din- ler gibi görünseler de gerçekte ayný mer- divenin basamaklarýdýr. Hakikatin özünde geliþmek vardýr. Ýnsanlar geliþtikçe Tanrý'nýn mesajý da geliþim gösterir." diyerek dinlerin insanýn yücelmesi için bir araç olduðunu ve hep- imizin özünün bir olduðunu vurguluyor.

Tanrý ile insaný, insanla dinlerin özündeki birliðin buluþmasýný saðlýyorsunuz.

Gerçekten çok güzel… Ýslâmiyet'e ve Kur'an'a ilginiz nasýl baþladý?

buRAK özDEMÝR - Kur'an'ý önceleri de çok okumuþtum, ancak herkesin anladýðýndan farklý bir þey de anla- mamýþtým. Ama yok... Yaþatýlan Ýslâm, benim dinim deðil. Tanrý'nýn Doðum Günü'nü yazmadan çok deðil bir ay önce, benim dindar arkadaþlarýma söylediðim bir þey var: Ben Müslüman deðilim, eðer Ýslâm sizin anlattýðýnýzsa...

Bu kitap ve onu yazarken içimde yaþadýklarým en baþta beni Tanrý ve Ýslam'la barýþtýrdý. Ben, kitaptaki "ben"

gibi marjinal bir tipimdir. Bu anlamda

"ben" bana çekmiþ, bunu söyleyebilirim : Müslümanlýkla hiç iþim olmazdý benim.

Ama bugün... O kadar Ýslam'a sarýldým ki... Ona dil uzatan biri olduðunda, kýlýcýný çeken bir þövalye halini alýyo- rum. Barýþýn ve esenliðin dininin öcüleþtirilmesine tahammülüm hiç yok.

Hayat herkese görevler verir Nihâl haným. "Sen doktorsun ve insanlara þifa vereceksin" der. "Sen þöförsün duraktaki bu insanlarý güven içinde, istedikleri yere taþýyacaksýn anlaþtýk mý?"... Ben de bir imaj mühendisiyim ve bana Ýslâm'ýn gizli kalmýþ boyutunu keþfetmek nasip

edilmiþ. Hayatýn bana verdiði görev, dünyadaki Ýslam gerçekliðini ve algýsýný deðiþtirmek. Deðiþtirecek kývýlcýmý yak- mak. Hepsi bu... Herkes gibi ben de görevim için yaþýyorum ve bunun için ölmeye de hazýrým. Ýçimdeki saf ses bana ne derse onu yapýyorum. Hayatýmda çok ama çok radikal manevralar yaptým.

Hýrslarla dolu meslek yaþamýmý noktal- adým. Bu ideal için.

Nihal Gürsoy - Burak Bey, özür diley-

(24)

erek araya girmek istiyorum. Nasýl bu kadar güvenebildiniz içinizdeki bu saf sese, onun söylediklerini böyle kolayca kabul ettiniz? Hayatýnýzý nasýl ona göre yönlendirebildiniz?

buRAK özDEMÝR - Tabii þimdi anlatýrken çok karizmatik bir þekilde, ses git dedi gittim, iþini býrak dedi býraktým gibi oluyor. Ama elbette ki direndim.

Vargücümle hem de. Ýçimdeki bu saf sesin, dýþýmdaki olaylarý da yönettiðini anladýðýmda, artýk direnecek gücüm kalmamýþtý. Karþý koymayý býraktým ve ona teslim oldum. Ama geriye dönüp baktýðýmda kendime çok saygý duyuyo- rum. 2005 ve 2006... Eve kapanarak geçirdiðim bu yýllarda ben içimdeki gerçek kendimi buldum. Sonsuz mutlu- luk boyutuna, kendi cennetime yerleþtim.

Bunun vergisini de Tanrý'nýn Doðum Günü'nü yazarak ödüyorum. Tanrý'nýn Doðum Günü, benim kendi kaderimin kodlarýný çözmemi saðladý. Aldýðým sorumluluk büyük ama, kazancýmýn yanýnda bunun esamesi bile okunmaz.

Nihal Gürsoy - Eve kapandýðýnýz dönemde neler yaþadýnýz?

buRAK özDEMÝR - Yeniköy'deki konforlu evimdeki bir yýlým, sürekli meditasyonla geçti. Tek baþýmayým, hiçbir þey yok, açlýk çektim meselâ. O eve çok ciddi bir kira ödüyorum ama bu gerekli fakat bunun dýþýnda yokluk çekiyorum resmen. Çünkü ses bunun böyle olmasýný istedi, bana kendi reklam ajansýmý kapattýrdý. Ne dediyse uydum.

Hiç kimseye yaþadýðým sýkýntýlardan söz etmedim, bunu yaþamam gerektiði için.

Ama çok aç kaldýðýmda bir bakýyordum

ev sahibim elinde bir kap yemekle gelmiþ meselâ.

Nihal Gürsoy - Kitabýnýzda, maðaraya çekilme dönemi dediðiniz bir süreç var.

Herhalde bu o devreye denk düþüyor.

Sanki bir iþ için hazýrlanýyor gibisiniz.

Bir çeþit inzivaya çekilme hali gibi gözüküyor bu meditasyonlar sanki?

buRAK özDEMÝR - Kitabýmda kýsaltýlmýþ olarak pek çoðunu anlattým zaten. Meditasyonlar çok renkli geçiyor- du. Geçmiþ yaþamýma ait anýlara, karmik düðümlere, baðýþlamam gereken kiþilere, içimdeki çocuða daha pek çok þeye med- itasyonlarým sayesinde ulaþtým. Artýk öyle bir hale gelmiþtim ki, gözlerimi kapatýr kapatmaz kendimi derin bir medi- tasyonun içinde buluyordum. Bir gün gördüðüm tüm varlýklardan farklý olan biri geldi ve bana bir madalya taktý. Çok sevinmiþtim. Herhalde baþardým bu arýn- ma süreci bitti dedim. Bundan sonra nor- mal hayatýma dönebileceðim... Bir süre bu tip olaylar kesildi. Sonra, daha önce bütün bu yaþadýklarýmýn önemini aþan bir olay yaþadým. Ben korku nedir bilmem. Hayat bana böyle bir mefhumun varlýðýný asla kabul ettiremedi. Ama o gün hayatýmda ilk ve son defa korktum.

Ve o olaydan sonra spritüel dünyadan kaçmaya çalýþtým. Kararýmý verdim, iþlere sarýlacaktým. Çok iyi birkaç müþ- teri baðlýyorum, hepsi ayný anda

vazgeçiyorlar. O zamana kadar hiç böyle bir þey olmamýþ. Nereye gitsem olmuyor, ne yapsam olmuyor, bir uðursuzluk çöktü sanki. Babam bile, "Oðlum, altýna dokunsan taþ oluyor. Ne yaptýn sen?..."

diye sormaya baþladý. Kývranýyorum artýk, hayatým allak bullak oldu. Ýçimdeki

(25)

saf ses ise bu sýralarda benim o konforlu evden çýkmamýn vaktinin geldiðini söylüyor. Aslýna bakarsanýz her þey olmasý gerektiði gibi gidiyor. Dediðini yaptým evi kapattým, eþyalarýmý babamýn evinin altýndaki bodruma kapattým ve anneannemin evine, küçücük bir odaya taþýndým. Ses, kitap yazmamýn vaktinin geldiðini, Tanrý'nýn imajýný deðiþtirecek bir kitap yazacaðýmý tekrarlýyordu. Ben kendini Müslüman hisseden biri

deðildim. Bütün bunlar bu kitabý yazmak için gerekli koþullardý aslýnda, fakat o zamanlar bunun bilincinde deðildim.

Kitabý yazmaya koþullu olarak karar verdim. O sesin sahibine iki þart ileri sürdüm. Birincisi Ýslâm'la ilgili bir þey yazmam, dedim. Tanrý'yý

anlatabilirim, spritüel konularda yazabilirim ama Ýslam olmaz.

Çünkü ben kendimi Ýslâm'ýn imajýný

deðiþtirecek donanýmda görmüyorum, ayrýca böyle bir þey beni fazla- ca ilgilendirmiyor. Çok yerleþmiþ konular, saplantýlar var Ýslâm'la ilgili bunlarla mücadele edebilecek gücü

kendimde görmüyorum ya da görmek istemiyo- rum. Ýkinci þartým ise ikinci kitabým

"Türklerim Diken Diken Oldu"yu çýkartmak öncelikle, çünkü o benim kitabým.

Yazacaðým ise bir yerde onun kitabýn olacak.

Anlaþtýk… Kendi kitabýmý "Türklerim DDO"yu yazmaya baþladým, bitirdim ve Remzi Kitabevi'ne teslim ettim, kitap bit- miþti. Anneannemin evine geldim ve ses ile konuþtum. Dedim ki "Tamam, ne istiyorsan yazacaðým ama ondan sonra gitmeni istiyorum. Ben de herkes gibi kendi hayatýmý yaþamak, insanlarýn arasý- na karýþmak istiyorum. Çok da meraklýsý deðilim yaþamýn ama, herkes gibi olmak istiyorum. Çok þey mi istiyorum?" diye anlatýyorum.

Ses ilk olarak kitabýn adýný verdi.

"Tanrý'nýn Doðum Günü". Bu benim yazým tarzýmýn dýþýmda bir þeydi çünkü ben önce yazýyý veya kitabýmý yazarým sonra uzun süre düþünürüm, buna ne

Burak Özdemir Sevgi Dünyasý dostlarý ile.

(Ön sýra) Ahmet Kayserilioðlu, Burak Özdemir, Bahar Özdemir.

(Arkada solda) Þule Kayserilioðlu ve ropörtajý yapan Nihal Gürsoy

(26)

isim koysam diye?... Ama bu sefer ilk dakikadan itibaren adý belli olan bir þeyi yazýyorum. Ýsim çok ilginç geldi.

Tanrý'nýn Doðum Günü ismine dürüst olmak gerekirse aþýk olmuþtum. O söylüyor ben yazýyorum. Genç bir adam Tanrý ile Chat'leþiyor. Çeþitli diyaloglar var. Varoluþla ilgili bir þeyler anlatýyor.

Ýnsanlýðýn hikâyesi gibi ama ortada Kur'an, Ýslâm filan hiçbir þey yok. Çok seviniyorum! Yazmaya devam ediyorum.

Bir yerde kendiliðimden, buraya bir Kur'an âyeti koysam iyi olur diyorum.

Varoluþun baþlangýç aþamasýný iþliyoruz.

Konumuz Adem ve Havva. Kur'an ayeti- ni koyup koymamayý çok düþündüm.

Ýncil'den, Tevrat'dan da bir þeyler koyar dengelerim dedim.

Âyet bulmak için internet'te çalýþýrken açtýðým dosyada çok ilginç bir þey oldu.

Kur'an âyetleri sanki canlandý. Sayfa dal- galanýyor, bazý kelimeler ileride bazýlarý geride, kimi kelimeler ýþýklý gibi.

Beni korkutan þeyin yaþadýðým o olay- la ilgili olduðunu anladým ve hemen kap- attým, ama içime bir kurt düþtü. Evet ya!

Biz Kur'an'ý yanlýþ anlýyormuþuz!...

Aslýnda anlatýlmak istenen bambaþka þeyler. Ses, ben bu keþfi yaptýktan sonra beni tümüyle teslim aldý. Ýþi o kadar ileri götürdü ki, bana bir sure adý veriyor "Git ve onu bul" diyor. Gidiyorum, âyetlere göz gezdiriyorum. Ýþte bu âyet diyor. Bir bakýyorum ki, sesin bana kitapta daha önce yazdýrdýðý bir paragraf meðer bu âyetin bir açýklamasýymýþ.

Çalýþma þeklimiz böyle oldu. Âyetlerin tefsirini önceden yapýyoruz, sonra da o açýklamanýn ait olduðu âyeti bulup baþý- na koyuyoruz! Ne sorsam cevabý anýnda geliyor, derken bir baktým kitap Tanrý'nýn

imajýný deðiþtirirken, Ýslam'ýnkini de deðiþtiriyor. Daha önce Ýslâmla ilgili bir kitap yazmam derken, iþin tam göbeðine düþmüþtüm. Deyim yerindeyse, yaðmur- dan kaçarken fýrtýnaya tutulmuþum...

Nihal Gürsoy - Þaþkýnlýðýnýz, heye- canýnýz kitaba geçmiþ zaten. Okurken o enerji hissediliyor. Kitabý açýk bir þuurla mý yazdýnýz?

buRAK özDEMÝR - Kendim de yazý saatim gelinceye kadar heyecanla bekli- yordum. Acaba bu gece neler öðrene- ceðim diye? Kitabý akþamlarý yazýyor- dum. Yazarken zihnim hiç devre dýþý kalmadý. Zihnim tam olarak yerindeydi, öyle trans halinde falan deðildim. Açýk bir þuurla yazýyordum. Ses, beni de iþin içine katý-yor, araþtýrmalar yaptýrýyor, olayýn dýþýnda kalmama izin vermiyordu.

Nihal Gürsoy - Kitap, bizim okuduðu- muz sýralama ile mi geldi? Yoksa son- radan mý düzenlediniz?

buRAK özDEMÝR - Kitap, bir- birinden tamamen kopuk bir biçimde, cümle cümle, paragraf paragraf geldi ve beni hazýrlýk safhasýnda en çok uðraþtýran tüm bu bilgileri bir kurgu ve yumuþak bir akýþ içerisine sokmak oldu. Bu bilgilerin belli bir akýþ içinde olabilmesi için hep- sine hakim olmak gerekiyordu ve öyle çok bilgi vardý ki zekâmýn limitlerinin duvarlarýna dokunduðumu hissettim.

Sanýyorum beynimin %100'üne erdim o günlerde. Þimdi her zamanki yerine, yüzde beþler seviyesine geri dönmüþ durumdayým :

Nihal Gürsoy - Ne kadar sürdü kitaba baþlamanýz ile bitirmeniz arasýndaki süre?

(27)

buRAK özDEMÝR - 2006 Ocak ayýn- da baþladým, Aðustos ayýnýn birinci veya ikinci günü teslim ettim. Daha sonra askere gittim. 7 ay boyunca akþam sekiz gibi bilgisayara oturuyor, sabah yediye kadar çalýþýyordum. 19 Ekim'de Kadir gecesinin gündüzünde kitap piyasaya çýktý. Zamanlamayý ben deðil daðýtým- cýlar belirledi. Mistik anlamlar yükle- yerek deðil, tamamen sevkiyat, piyasa koþullarý gibi dünyevi parametreler 19 Ekim'i iþaret etmiþ. Kadir gecesi'nin bir ayýn, Ýslâm'ýn kutsal rakamý olan 19'una geldiðini ve de Tanrý'nýn Doðum Günü’nün böyle kutsal bir günde piyasaya çýktýðýný ben askerde öðrendim.

Ýtiraf edeyim, gözyaþlarý süzüldü gözle- rimden. Son iki yýldýr dilimden

düþürmediðim sloganýmý tekrar ettim:

"Ben bütün bunlarý hak edecek ne yap- tým?"

Nihal Gürsoy - Neredeyse yaþamýnýzýn tümü kitabý yazmaya hazýrlanarak geçmiþ, çok uzun bir süreç bu, kitap piyasaya çýktýktan sonra eminim pek çok kimseyi etkiledi yine de þunu sormak istiyorum sizce bu kitap misyonunu tam olarak yerine getirebilecek mi? Ýslâm'ýn ve Tanrý'nýn imajýný deðiþtirebilecek mi?

buRAK özDEMÝR - Bundan hiç þüpheniz olmasýn. Bu konudaki tüm olumlu ve olumsuz tutumlarý karþýla- maya hazýrým. Kitabý okumayan ama hakkýnda duyumlar almýþ bazý kiþilerden þöyle eleþtiriler duyuyorum. "Sen kendini ne sanýyorsun? Kendini peygamber mi zannediyorsun?" gibi… Bunlar hiç sür- priz deðil. Bunlardan rahatsýz olmuyo- rum. Saygýyla da karþýlýyorum. Ürkek

güvercinler gibiler. Zamanla bana güven- mek için ellerinde çok geçerli sebepleri olacak. Ben bütün insanlarýn bana güveneceðini ve seveceðini adým gibi biliyorum. Hiçbir zaman bir parti kurup, insanlardan oy istemeyeceðim. Bir hol- ding kurup insanlardan para toplamaya- caðým. Bir cemaat kurup, insanlarý etrafýmda ruhsal tutsaklar haline de getirmeyeceðim. Etrafýmda hiç

görmediðim, tanýmadýðým ama Tanrý'nýn Doðum Günü'ne büyük bir sevgiyle baðlý insanlardan kurulu bir çember oluþuyor. Ve ben geniþleyen bu çemberin güvenini zedeleyecek hiçbir þey yapma- yacaðým. Buna hayatým üzerine yemin ederim. Ben tek bir þey yapacaðým:

Yazmak. Zamaný gelince de konuþmaya baþlayacaðým ki, konuþmak konusunda yazmaktan daha iyiyimdir. Evet ben dünyadaki Ýslâm imajýný deðiþtirecek kiþiyim. Bu zor görev bana yüklenmiþ, ama ayný zamanda da bu zafer bana kýs- met edilmiþ. Neden sen demeyin, çünkü gerçekten ben de bilmiyorum. Ýnsanlar benim durumumu istedikleri gibi adlandýrabilirler. Deli ya da kahraman...

Delirmiþ derlerse alçalmýyorum, kahra- mansýn dediklerinde yükselmediðim gibi.

Ben ne olduðumu biliyorum ve önemli olan da bu. Kiþisel olarak elimden geldiðince geri planda kalmak istiyorum.

Þu aþamada ben de dahil herkes sessiz olmalý, Dona ile milyonlarca "Ben"

baþbaþa kalmalý.

Tek isteðim bu. Ben hiçbir þeyim. Ama bu kitap her þey... Bir kitap gerçekten dünyayý deðiþtirebilir mi? Kitaptaki

"Ben"in dediði gibi: "Ben deli deðilim.

Fazla sýnýrsýz düþünüyorum sadece..."

(28)

*Merhaba; Açýkçasý ismine vurulup aldým kitabýnýzý..Arka kapaðý bile bilinçsizce okudum.Kendim bir dine sahip miyim, deist miyim bilmiyorum) Ama bu kitap beni

maneviyata yaklaþtýrdý. Þu anda 61.sayfadayým ve büyük bir merakla okumaya devam ediyorum. Tanrý'yla konuþan sanki benmiþim gibi hissediyorum ve kitabý elimden býraktýðýmda yüzümde mutluluk içimde huzur oluyor. Bir kitabýn bana bu kadar maneviyat yükleyeceðine ihtimal veremezdim ama oluyormuþ. Ellerinize saðlýk.. Guley G.

*Bu kitabýnýzla bana göre Tanrý’yý gerçekten 1 numara yapmýþsýnýz. Nil

* Muhtemelen anneniz yaþlarýnda bir okurunuzum. Maþþallah size, harikasýnýz.

Medi.

* Kullandýðýnýz kelimeler o kadar bize yakýn ki..sanki arkadaþlarýmla bu konularý tartýþýr gibi hissettim ve bir o kadar keyif aldým..hem gülüp hem düþünüp hem de aslýnda kafamýn bir köþesinde halihazýrda var olan sorularýn cevaplarýný okumak inanýn çok keyifliydi..ellerinize saðlýk…size teþekkür etmek istedim.. Bu denli içten bu denli tatlý anlattýðýnýz için.. Ýige.

* Kitabýnýzý yayýn evinde gördüðüm zaman bir an aklýmdan bin bir soru geçti ve yanýmdaki arkadaþýmýn hayýr bu kitabý okumana izin veremem cümlelerine raðmen bir günü zor geçirdim kitabýnýzý hemen aldým. Okurken çok heyecanlanýyorum ve çok merak ettiðim ve kendi dünyamda cevaplandýrmaya çalýþtýðým sorulara cevap alabiliyorum... Kesinlikle kitapta var bir gizem) iþten eve zor atýyorum kitap hay- atýmýn bir parçasý oldu... Tunay K.

* Sevgili Kardeþim, kitabýnýzý henüz bitiremedim, bunun nedeni okuduðum her satýrý önce düþünüp (tefekkür), kendimce yorumlayýp sonra da özümsemeye çalýþ- mamdan kaynaklanýyor. Size kardeþim diye hitap ettim zira ''Dona'' ile dost dolayýsý ile sizle kardeþ oldum. ''bu-öz'' mesajý benim bakýþ açýmý deðiþtirdiði veya perdelerin kalkmasýna yardým ettiði için, Tanrýma þükredip, size teþekkür ediyorum. Dilerim tüm insanlar Yaratanýný içlerinde hissederler. Sevgiyle kalýn kardeþim. Oðuz S.

* Kitabýnýzýn 75. sayfasýndayým... gerçekten heyecan verici bir eser... defalarca namaza baþlamýþ býrakmýþ, defalarca içkiyi býrakmýþ baþlamýþ ve defalarca tövbe etmiþ ama tövbesine sadýk kalmamýþ biri olarak etkilenerek okuduðumu belirtmek istedim sadece.... Cemal A.

www.burakozdemir.com’a

“Tanrý’nýn Doðum Günü”

için gelen okuyucu yorumlarý

Referanslar

Benzer Belgeler

- Kısmi çalışma durumunda kanal basıncı düşeceği için, azami çalışma durumunda oluşan kanal hava debisi kaçağından daha az hava debisi kaçağı

3 hafta sonra tekrar nörolojik değerlendirme Sonrasında 1 yaşına kadar 3

Uzun, hilal, yay kaşlarının üstünden yüzüne dökülen bir top zülüf: tanrım nasıl da can yakıcı.. Uzak bakan iri mavi/çakır/kahve/yeşil gözlerdeki içli arzu, yakıcı

Buna göre, açık ceza infaz kurumunda bulunan ve koşullu salıverilme için ceza infaz kurumlarında geçirilmesi gereken sürenin beşte dördünü açık veya

Twitter’ın kamusal alana yaptığı katkı göz önünde bulundurulduğunda tıpkı Wikipedia gibi kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak yoluna devam etmesi de bu

— Evet, o kadar hızlı bir hayat temposu kİ, bu H A Y A T ’a tempo tutmaktan başka bir şey gel­ miyor elimden, resim filan yapışım da bu yüzden olacak

‹lk 48 saat içinde baflvuran ve influenza h›zl› tan› testi olumlu olarak de¤erlendi- rilen üç hastaya antiviral tedavi (iki hasta oseltamivir, bir has- ta

Relationship satisfaction, quality of alternatives, and investment were accepted as the determinants of commitment in romantic relationships (Rusbult et al.,