• Sonuç bulunamadı

TüRBAN ARTIK ilkokulda

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TüRBAN ARTIK ilkokulda"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K

afa kesme görüntülerinin yarat- tığı infialle “insanlığı koruyacak”

“güç” ilan edilen ABD, alkışlar- la (!) Ortadoğu sahnesine kurtarıcı ola- rak davet ediliyor. “Davet” mülteci dramlarıyla yapılıyor...

IŞİD, ABD’nin Irak ve Suriye kuzeyi- ne müdahale bahanesidir.

IŞİD Musul’u ele geçirdikten sonra Bağdat’ı hedef gösterdi, ancak Bağdat yerine doğuya Erbil’e yöneldi. Tam Erbil düşmek üzereyken neden vazgeçip Su- riye’nin kuzeyindeki Ayn el-Arap (Koba- ni) bölgesine saldırdı?

Demek ki Türkiye’nin Suriye sınırı ça- lışma alanı yapılacak. Nasıl mı?

Kürt’ü önce ezdirme sonra da kurtar- ma planıyla... Mülteci kriziyle alan açma faaliyeti...

Hatırlayalım: 100 bine yakın Peşmer- ge gücünün ordulaştırılması için Batı silah verme yarışına girdi. ABD “3 yıl bura- dayım” dedi. Hatta her yıl, 5 bin kişilik özel bir birlik yetiştireceğini ilan etti. Böl- ge devletlerinin etkisini kırmak için doğrudan müdahale çabası...

Tarif şu: IŞİD yapay sınırların silinme- sini sağlayarak “yüz yıllık parantez”i ka- patıyor.

Peki parantezi kim açacak? Batı’nın, Kürtleri en önemli muhatap haline getire- ceği bir döneme giriyorsak parantez gö- revi onlara devredilecek. Ancak bu, Kürt- lerin bölgede İsrailleşmesidir. O nedenle en insani çözüm bölge ülkelerinin işbirliği ve sınır güvenliğidir. Bu sınır güvenliği aynı zamanda Kürt’ün can güvenliğidir.

Bölge ülkeleriyle sınır güvenliği

ilkeryucel@aydinlikgazete.com

M. İlker Yücel

OLCAY KABAKTEPE’nin haberi 8’de



ISSN 2146-2356

BAŞYAZI

VATAN EMEK NAMUS

KURULUŞ: 1921 23 EYLÜL 2014, SALI

www.aydinlikgazete.com

1 TL

VATAN EMEK NAMUS

Yavuz ALOGAN

8

sayfa

Sosyalistlerin farkındalığı Mustafa MUTLU

3

sayfa

Uzlaşırsam namerdim!

Sabahattin ÖNKİBAR

12

sayfa

Rehinetuluatında bilinmeyenler

OĞLUM BABASINI GÖREVDE BİLİYOR

İSTANBUL Askeri Casusluk davasından tutuklu olan Başçavuş Adnan Yılmaz’ın eşi Gökçe Yılmaz, Aydınlık’a konuştu.

IŞiD’e dokunulmazlık GARANTiSi

DİRENİŞ şehidi Mehmet Ayvalıtaş’ın dava- sında, sanık Cengiz Aktaş’ın sorgusu yapıldı.

Tanık Ali Ekber Ağan, Ayvalıtaş’a çarpan aracın durabilecek mesafede olduğunu anlattı. Du- ruşma, 24 Aralık’a ertelendi. Baba Ali Ayvalıtaş,

“IŞİD’e, Zarrab’a adalet var, bize yok” dedi. 9’da

PKK’nın yürütme komitesi üyesi Murat Ka- rayılan, Kobani olak adlandırılan Ayn el- Arab’daki IŞİD saldırılarından AKP’nin sorumlu olduğunu söyleyerek “Kobani sal- dırısı ile Kuzey’deki süreç aslında bitmiştir.

Son sözü Apo söyleyecektir” dedi. 10’da

Anadilde

eğitim

lkokul, ortaokul ve liseyi Kürtçe okuyanlar, üniversiteyi Türkçe mi, Kürtçe mi okuyacaklar?

Eit i olanaklarna sahip olabilecekler mi?

Bunlar ciddi ilerdir.

ÖZDEMİR İNCE’nin yazısı 2’de

TAYYİP Erdoğan’ın neden

“Siyasi pazarlık” dediği or- taya çıktı. Başkent kulisle- rine yansıyan iddialara göre, AKP iktidarı IŞİD’e Türki- ye’deki faaliyetlerini kısıtla- mama, militanlarına operasyon yapmama gü- vencesi verdi. IŞİD’e yönelik para trafiğinin engellenme- mesi ve mevcut olanakların kısıtlanmaması da yer aldı.

TÜRKİYE’DEKİ MİLİTANLARA OPERASYON YAPILMAYACAK

İşte 49 rehine için varılan mutabakat:

DENİZ KAHRAMAN’ın haberi 12’de



Baba Ayvalıtaş İSYAN ETTİ

22milyonyoksul 48milyonborçlu MuratKarayılan:

Çözüm süreci bitmiştir

özel haber

Atanmayan öğretmen sayısı İzlanda’nın nüfusunu geçti

SİNEM GÜLCAN’ın haberi 4’te



İşçi Partisi; ülkemizi, mil- letimizi, Cumhuriyetimizi, ekmeğimizi hedef alan her girişime cepheden karşı çıkarak bu toprakla- rın partisi olduğunu, büyük bedeller ödeyerek ispat etmiştir. Keşke CHP’yi İşçi Partisi’nin kadroları yönetseydi.

oner POLAT Vicdan

mahkemesinde yargılanmak

S

7’de

TÜİK’in yoksulluk sınırını 7 bin lira olarak kabul ettiği verilere göre, Türkiye’deki nü- fusun yüzde 15’i yoksulluk riski altında.5’te

F tipine taltif operasyonu

17 polis gözaltında 8

Mehmet Ayvalta

ONGULDAKLI madenciler yollara çıktı. HEMA Kömür İşletmeleri ocağında çalışan yaklaşık 500 ma- denci ile Torba Yasa’dan dolayı işsiz kalan işçiler birleşti ve Zonguldak’a yürüdü. “Ankara Ankara duy sesi- mizi” diye slogan atan işçilerin talebi “Ya ocakların kapatılması engellensin ya da devlet işletsin” oldu.6’da

Z

Suruç’ta jandarmaya tepki gösteren DBP’li Belediye Başkanı Gültan Kışanak ‘Senin devletin’ ifadesini kullandı.

Asker de buna karşılık ‘Benim devletimse çıkın dışarı’ dedi

Laik ve bilimsel eğitime savaş açan AKP, liselerde

mescidi zorunlu hale getirdikten sonra şimdi de türbanı ilkokula kadar soktu

MİLLİ Eğitim Bakanlı- ğına bağlı okulların kılık kıyafetini düzenleyen yö- netmelikdeki ‘baş açık’

ibaresi kaldırıldı. Bakan- lar Kurulu’nda alınan ka- rarı açıklayan Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, değişikliğin ortaöğre- timde olduğunu söylese de söz konusu yönetmelik anaokulundan liseye kadar tüm okulları kapsıyor.

EĞİTİM-İŞ Genel Başkanı Veli Demir, kararı “Ata- türk ilke ve inkılaplarına açılan savaş” olarak yo- rumlarken değişikliği yar- gıya taşıyacaklarını açıkladı.

CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, ço- cukların özgür iradeleriyle türban takma- yacaklarını belirterek türban üniversiteye sokulurken ses çıkarmayan muhalefetin de suçlu olduğunu söyledi. 4’te

‘BAŞ AÇIK’ İBARESİ KALDIRILDI

‘MUHALEFET DE SUÇLU’

SURYELLERN snrdan geçi yapt

anlurfa’nn Suruç ilçesine giden Be- lediye Bakan Kanak, askerimizi ta yamuruna tutan PKK’llara sahip çkt. Jandarma komutanna “Senin devletin bana söz verdi” diye baran Kanak, “Buras benim devletimse çkn dar” yantn ald. 10’da

Bülent Arınç

Veli Demir

‘SENİNDEVLETİN‘DEDİ YANITINI ALDI

Madenlerden Valiliğe

TüRBAN ARTIK iLKOKULDA

TüRBAN ARTIK iLKOKULDA

TüRBAN ARTIK iLKOKULDA

TüRBAN ARTIK iLKOKULDA

TüRBAN ARTIK iLKOKULDA

TüRBAN ARTIK iLKOKULDA

İ.Başakşehir:1 Trabzonspor:1 Bursaspor:0 Beşiktaş:1

SPOR’da

(2)

BDP’li belediyeler Güneydoğu’da Kürtçe ile öğretim yapmayı istediklerine göre; gene aynı çevreler anadilleri Kürtçeyi kullanarak anaokulundan üniversiteye kadar (üniversite dâhil) eğitim-öğretim yapmak istediklerine göre, demek ki:

Kürtçe bilim yapılabiliyormuş;

Kürtçe ders kitabı yazılabiliyormuş;

Kürtçe Alfabe dışında ders kitabı yazacak uzmanlar varmış;

Kürtçe yazılmış bilim kitapları varmış;

Kürtçe eğitim yapacak öğretmen varmış;

Kürtçe eğitim yapan üniversite kurmak mümkünmüş; bilim adamı, uzman, profesör, doçent varmış;

Kürtçe eğitim yapıldığını varsayacağımız hukuk fakültesine, tıp fakültesine gidecek öğrenci varmış; öğrenci bulunurmuş ve Kürtçe bilim dili niteliğine sahipmiş.

Ama şu soru çok önemli “O üniversitelerden mezun olanlar nerede yargıçlık, nerede hekimlik, nerede bankacılık yapabilecekler?”

Tartışma konusu, benim açımdan bunlar değil. Üniter bir devlet olan Türkiye Cumhu- riyeti’nde bu türden istekler ve uygulamalar Anayasa’ya ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın bağlı olduğu yasalara aykırıdır.

ANAYASA MADDE 42: Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.

Üniter bir devlette bir insan topluluğunun, devletin resmi dili dışında, kendi anadilinde eğitim-öğretim yapma isteğinde dayatması, si- yasal bağlamda, sırasıyla özerk devlet, federal devlet ve bağımsız ayrı bir devlet istemek anla- mına gelir. Bu bakımdan, Türkiye’de Türkçe dışında bir başka dilde eğitim-öğretim yapmak mümkün değildir.

Burada insan haklarının ihlali gibi bir olasılık da mevcut değildir. Bana inanmayan anayasa ve devletler hukuku uzmanlarına sorabilir. Tür- kiye Cumhuriyeti’nin mevcut mevzuatı içinde okullarda anadil ancak öğretilebilir.

AKP pek marifetlidir: Üniter Türkiye Cum- huriyeti’nde Kürtçe öğretim yapılmasının çaresini mutlaka bulacaktır. Hadi bakalım!

Soruşturma yaptığınız konuda 2000-2014 yılları arasında Hürriyet ve Aydınlık gazetele- rinde onlarca yazı yayınladım. Aşağıda okuya- cağınız yazı 13 Kasım 2012 günü Aydınlık ga- zetesinde yayınlandı. Bir kez daha okunmasında

yarar var. Okuyalım:

ÜNİTER DEVLET VE ANADİLDE ÖĞRETİM

12 Kasım 2012 günü Bakanlar Kurulu top- lantısından çıkan Başbakan Yardımcısı ve Hü- kümet Sözcüsü Bülent Arınç, Öcalan’ın tecrit durumu, mahkemede anadilde savunma hakkı konusunda açıklama yaptı ama anadilde öğretim konusunda nedense sustu.

Kınamıyorum, çünkü susmak zorunda.

Anadilde öğretim (eğitim), kuruluşundan bu yana Cumhuriyet’in karşılaştığı en çetin sorun.

Öyle ki, sadece anadilde öğretim hakkı lehinde çözümlendiği zaman ortadan kalkacak bir sorun. Ama bir sorunun sonu değil tam tersine başlangıcı.

Üniter devleti (ulusal devlet) 25 yıldır kö- tülüyorlar, yok olacağını muştuladılar ama hepsi ayakta duruyor. Şahin Alpay’ın bu konuda kaleme aldığı “Üniter Devlet ama Hangi Tür- den” başlıklı yazısı 9 Ağustos 2009 günü Zaman gazetesinde yayınlanmış. Anadil konusuna da değindiği için yazı ilgimi çekmişti, çekti. Anadilin öğretilmesi konusunda eli-yüzü düzgün bir yazı:

“Üniter devlet kamu okullarında anadil eğitimine de engel değil. İsveç’in resmi dili İs- veçce, ama okullarında 100’den fazla dilde seç- meli anadil dersi veriliyor. Dolayısıyla Türkiye’de yerel yönetimlerin yurttaşlarla Kürtçe iletişim kurması, partilerin Kürtçe propaganda yapması, yeterli talep olması halinde kamu okullarında Kürtçenin seçmelik ders olarak okutulması üniter devlet yapısıyla çelişmez.”

Dikkat ederseniz, Şahin Alpay, Kürtçenin öğretilmesinden ya da öğrenilmesinden söz ediyor. “Anadilde öğretim hakkı”nın kapağını

bile kaldırmıyor. Çünkü böyle bir hakkın üniter devlet ile çelişeceğini, sanırım, biliyor. Bu gerçeği bilen yazar ve siyasetçilerin sayısı ne yazık ki çok az. Bu nedenle işler çıkmaza giri- yor.

“Anadilin özgürce öğrenilmesi hakkı” ile

“Anadilde öğretim hakkı” arasındaki farkı bil- meyen birinin; “Anadilde öğretim hakkı” ile

“devletin ülkesinin bütünlüğü ilkesi” arasındaki ilişkiyi göremeyen birinin açlık grevi yapanların dil konusundaki taleplerini anlaması mümkün değil. Ama kalkmış “Çünkü insanların yeme içme hakkı kadar doğal bir hak olan anadilde eğitime karşı ‘Kürtçe eğitim böler kardeşliği’

sergiliyoruz. Tartışılması teklif dahi edilemeyecek konuların en hasını tartışıyoruz... Ama insanın doğduğu andan itibaren annesinden duyduğu dilde eğitim görmesine karşı çıkmanın insan hakları hukuku açısından da, ahlaki olarak da bir izahı yoktur... Her etnik topluluk kendi dilinde eğitim hakkına sahiptir...” (Demiray Oral, Taraf, 05.10.2012) diye yazıyor.

DOĞRULARI YAZMAK ZORUNDAYIZ

Hukuksal hiçbir dayanağı olmayan, duygusal yatırım cümleleri. Anadilde eğitim-öğretim hakkı devletler hukukuyla, uluslararası hukukla ilgili bir durum. Anadilde eğitim-öğretim egemen devlete ait bir haktır. Taraf gazetesi yazıcısının ileri sürdüğü “Her etnik topluluk kendi dilinde eğitim hakkına sahiptir” iddiasının geçerli olduğu hiçbir Avrupa Birliği ülkesi yoktur. Üniter bir devlet olan Fransa’da eği- tim-öğretim sadece Fransızca yapılır. Belçika’da Fransızca ve Flamanca yapılır. Çünkü Belçika, özel konumlu Brüksel dışında, iki bölgeli (Va- lonya ve Flamanya) bir Federal devlettir. Kürt-

çenin eğitim- öğretim dili ol- ması için Türkiye’de en azından bir “Türk

& Kürt Federasyonu”

kurulması gerekir.

“Efendim, böyle bir fe- derasyona ne gerek var böyle de Kürtçe ana- dilde eğitim-öğretim yapılabilir” diyen varsa, bunun nasıl olacağını anlatması, açıklaması gerekmektedir. İlk- okul, ortaokul ve li- seyi Kürtçe okuyan- lar, üniversiteyi Türkçe mi, Kürtçe mi okuyacaklar?

Kürtçe okuyacaklarsa, resmi dili Türkçe olan üniter bir dev- lette nasıl iş bulup çalışacaklar?

Eşit iş olanaklarına sahip olabi- lecekler mi? Bunlar ciddi işlerdir...

Bu doğrular ve gerçekler karşısında

“Ama insanın doğduğu andan iti- baren annesinden duyduğu dilde eğitim görmesine karşı çıkmanın insan hakları hukuku açısından da, ahlaki olarak da bir izahı yoktur...”

türünden iddiaların ciddiye alınması olasılığı ve olanağı yoktur.

Yukarıdaki duygusal cümleyi yazan kimse kadar ben de Kürtlerin anadillerinde eğitim-öğretim yapma- larını isterim. Ama kendimden kur- tulup gerçek ve doğruları yazmak zo- rundayım.

2

Haz›rlayan: MURAT ŞİMŞEK ozgurlukmeydani@aydinlikgazete.com

zgürlük

23 EYLÜL 2014, SALI

MEYDANI

ö

İSMAİL HAKKI PEKİN

A

BD’nin oluşturmaya çalıştığı koa- lisyona girme konusunda isteksiz davranan iktidarın en önemli ne- deni IŞİD’in elindeki rehinelerdi. Fakat koalisyon dışında kalmanın kendini yal- nızlaştıracağını farkeden iktidar, bu ko- nuyu çözmek için çabalarını artırdı. Re- hineler konusu bir şekilde halledilmeliydi, aksi takdirde ABD bölgede ve Türkiye’de yeni müttefiklere yönelecek ve belki de iktidar terör örgütü IŞİD’i desteklemekle suçlanacak, bu konuda uluslararası bir kampanya başlatılacaktı. Bunun örnek- lerini de gördük. ABD ve Avrupa basını AKP iktidarı aleyhine peş peşe haberler ve makaleler yayınlamaya başladı.İşte böyle bir ortamda iktidar rehineler so- rununu çözdü. Çözmek durumunda kaldı.

Aslında ABD ve Batı’nın Türkiye’yi sıkıştırma ve yönlendirme isteği çok ön- ceden başlamıştı. ABD, İngiltere ve Al- man istihbarat örgütlerininin aylar önce Türkiye’yi ve Türk yöneticileri dinlemesi konusundaki haberler önemli bir işaretti.

Bu haberler batı basını tarafından ve söz konusu istihbarat örgütlerinin veya onların ait oldukları devletlerin bilgisi dahilinde medyaya yansıtılmıştı. Türki- ye’ye mesaj verilmek isteniyor, bir şeyler anlatılmaya çalışılıyordu. Nitekim iktidar

mesajı aldı,hatta bu konuda önemli tepki bile vermedi. Türkiye’ye verilen mesaj açıktı. IŞİD, El Nusra ve Ahrar el Şam gibi radikal örgütlere verdiğiniz desteğin farkındayız. Bu örgütlere hem ülke içinde hem de Suriye’de sağladığınız desteğin farkındayız. Bu örgütler Türkiye içinde yuvalanıyor ve destek görüyorlar. Bu örgütlerin işlediği insanlık suçlarına ortak oluyorsunuz. Belki de bazı özel sırlarınızı biliyoruz iması.

AKP iktidarının bölgedeki karışıklıktan faydalanarak kendi planları doğrultusunda hareket ettiğini gören ABD, Türkiye’yi daha doğrusu iktidarı çeşitli vasıtalarla ikaz etti. Bunlardan en önemlisi Kürtlerin(

PKK, PYD ve Barzani güçleri) kara ha- rekatı icra edecek müttefik olarak belir- lenmesi ve silahlandırılmasıydı. Bu husus iktidarın açılım projesine önemli ölçüde sekte vurabilirdi. Diğer taraftan Bağdat Merkezi Hükümeti ordusunun güçlendi- rilmesi de Türkiye’yi kaygılandıran bir başka konuydu. Üstelik İran’ın örtülü de olsa ABD’nin IŞİD ile mücadele stra- tejisine desteği bir başka ikazdı.

PAZARLIK SAĞLANDI MI?

İktidarın İhvan konusundaki tutumu ve onu desteklemesi, Türkiye ile Mısır,

Suudi Arabistan ve ABD’yi karşı karşıya getirdi. Katar bile baskılar sonucu İhvan’ı desteklemekten vazgeçmişti. Bölgede Suriye ve IŞİD’e karşı yürütülen harekatın finans ihtiyacını karşılayan Suudi Ara- bistan, Katar ve Körfez ülkelerinin tutumu da Türkiye için önemliydi. İktidar önemli mali destek sağlayan bu ülkeleri de dik- kate almak durumundaydı.

Sayısı iki milyona varan Suriyeli mül- teciler, ülke içinde cirit atan ve militan devşiren IŞİD gibi radikal örgütler, PKK, ayak sesleri duyulan ekonomik kriz vb.

problemlerle başbaşa kalacağını anlayan iktidar, rehine sorununu çözmek duru- munda kaldı. Başka çaresi de yoktu.

İktidarı sıkıştıran bir başka gelişme ise ABD’de 26 Eylül 2014 de Vaşington HDP temsilcisinin ev sahipliğinde yapı- lacak Kürt konferansıydı. Bu tür konfe- ranslar ve toplantılar, ilgili ülkenin istih- barat örgütlerinin katkısı olmadan ya- pılmaz ve hep bir yerlere mesaj vermeyi içerirdi.

ABD’nin ilan ettiği ve tamamına ya- kını NATO üyesi olan çekirdek koalis- yona, Cidde’de yapılan ve bölge ülkele- rinden oluşan koalisyona katılmayan ve katılmakta isteksiz davranan AKP iktidarı, IŞİD’e ve müteakiben de Suriye’ye karşı

yürütülecek harekatın Erbil ve Bağdat’da teşkil edilecek harekat merkezlerinden yönetilme durumu da ortaya çıkınca yal- nız bırakılacağını anladı ve rehineler so- rununu çözerek koalisyona katılmak için gerekli zemini hazırlamış oldu.

AKP iktidarı şu ana kadar uyguladığı dış politikayla hem kendini hem de Tür- kiye’yi bir sarmal içine soktu. Ya mevcut ve yaratılacak problemlerle başbaşa bı- rakılacak ya da ABD önderliğindeki koa-

lisyona katılacaktı. Tercihini koalisyona katılma yönünde yaptı. Zaten başka çıkar yolu da yoktu. Peki bundan sonra IŞİD ve radikal islami örgütlerle ilişkiler nasıl olacak ve bunlardan Türkiye’ye yönelecek tehditler nasıl önlenecek, ül- kemize nasıl yansıyacak birlikte göreceğiz.

Rehineler konusunda yürütülen müza- kereler sırasında, belki bu konuda da bir mutabakat sağlanmıştır!.. Ne dersi- niz?

Zorunlu çözüm

Üniter devlet ve anadilde eğitim

5

Kürtçe, eitim ve bilim diline uygun mu?

Akademisyen, siyasetçi, dil bilimci ve

tarihçilerimizi bu soruya yant bulmaya

çaryoruz. Yazn yaymlayalm.

ozgurlukmeydani@aydinlikgazete.com

“Devletin kurucu öğesi olması ya- nında, aynı zamanda onun egemenlik yetkilerinin ilke olarak sınırını da oluş- turan devletin ülkesinin güvenliği ve bölünmezliği siyasal olarak devletler için çok büyük öneme sahiptir. Bu si- yasal önlem 20. yüzyılda devletin ül- kesinin bütünlüğü adı altında uygulanan uluslararası hukukun bir ilkesi biçimine dönüştürülmüştür. Anılan ilkeye göre, uluslararası hukuk kurallarına göre kurulmuş bir devletin ülkesi bu devletin rızası olmadan hiçbir biçimde bölünme, parçalanma eyleminin konusu olamaz ve öteki devletler bu bütünlüğe saygı göstermek zorundadır.” (Prof. Dr. Hü- seyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, 2006, s. 369) Başbakan Erdoğan’ın da, kendisine açıkça so- rulmasına karşın “Ana- dilde eğitim-öğretim hakkı” sorununu duymazdan gel- mesinin ne- deni işte b u d u r.

Sadece A K P hükü- m e t i değil ger- çekten de- mokrat ve öz- gürlükçü bir hükü- met bile devletin üniter niteliğini kaldırmadan bu konuda karar vere- mez.

Kürtler “anadilde eğitim-öğretim hakkı”

istiyorlarsa, bu, bir Kürt Federe Devleti kurmak istedikleri anlamına gelir. Nasıl kuracaklar, anlatmaları gerek. Ay- rılmak istemiyorlarsa, Cumhuriyet Hüküme- ti bir yöntemini bulup, Kürtlere anadillerini öğrenmek, tarih ve kültür- lerini (Türkçe) okumak ola- nağı sağlayacak. Kürtler de bu çözümü kabul edecekler.

Fakat “Ayrılmayız ama ana- dilde öğretim hakkı isteriz” di- yorlarsa, bunun nasıl olacağını

anlatmaları gerek!

Özdemir İNCE

www.ozdemirince.com

Ne istediklerini anlatmalılar

(AYDINLIK, 13 KASIM 2012)

(3)

ŞÇİ Partisi İstanbul Kağıthane İlçe Başkanlığı uyuşturucuyla mücadele etmek için kolları sıvadı.

İlçe örgütü başta okulların çevresi olmak üzere Kağıthane sokaklarını pankartlarla donattı.

İP Kağıthane İlçe Başkanı Hasan Toprak, Aydınlık’a yaptığı açıklamada 19 mahallenin çoğunda uyuşturucu satıldığını belirterek “Ki- tapçıdan çok torbacı var. İnsanlar uyuşturucu maddeleri içince intihar etmeye teşebbüs ediyor.

Binanın üzerine çıkıp aşağıda havuz olduğunu söyleyip atlayan insanlar oluyor. Bu Türkiye’nin

genel bir sorunu” dedi.

Parti olarak uyuşturucuya karşı olduklarını dile getiren Toprak, geçen hafta okulların açıl- masıyla beraber bu konuya dikkat çekmek için aileleri bilgilendirmek için çalışma yürüttüklerini anlattı.“Çok olumlu tepkiler aldık. ‘’Pankartları asmak için tuttuğumuz minibüsün şöförü dahi bize teşekkür etti” diyen Toprak, önümüzdeki günlerde de uzman doktorların katılımıyla bir konferans düzenlemeye hazırlandıklarını ifade etti.

3

ıkanlar

c

Haz›rlayan: İLKAY AKKAYA halklailiskiler@aydinlikgazete.com

23 EYLÜL 2014, SALI

ÖNE

İ

IRMAK METE

ANKARA 19. İş Mahke- mesi, TÜRK-İş’e bağlı Ma- den-İş Ege Bölgesi Şubesi’nin 3 şubeye ayrılmasına karşı eski yö- neticiler tarafından açılan davanın reddine karar verdi.

Soma Kömür İşletmeleri’nde 301 madencinin şehit olduğu katliamın ardından işçiler ayak- lanmıştı. İşçilerin tepkisi üzerine Maden-İş Sendikası Ege Bölge Başkanı Tamer Küçükgencay is- tifa ettiğini açıklamıştı. Şube yö- neticileri de genel merkez tara- fından da görevden alınmıştı.

Sendika bölgedeki madenci sa- yısının fazlalığı ve işçilerin hakla- rının daha iyi savunulması için Ege Bölge Temsilciliği’ni 3 şubeye ayırmaya karar verdi. Görevden alınan eski yönetim ise şubeyi 3’e ayıran “Yönetim kurulu ka- rarının reddi” talebiyle dava açtı.

Dün görülen duruşmada Mah- keme “Gerekçeli kararında açık- lanacağı üzerine davanın reddi- ne” ve “Yönetim kurulu kararının devamına” hükmetti.

3 BİN SURİYELİ İSTANBUL YOLUNDA...

EZGİ HOTALAK DENİZ ADALI

TÜRKİYE’nin IŞİD saldırıların- dan kaçan Suriyelilere sınırı açma- sının ardından Türkiye’ye giriş yapan binlerce mülteci sınır şehirlerini dol- dururken yaklaşık 3 bin kişi İstan- bul’a biletini aldı. Mültecilerin şehre ilk adımını attığı yere İstanbul Esen- ler Otogarı’na gittik.

Şanlıurfa’ya bağlı Suruç ilçesi ya- kınlarına IŞİD saldırılarından ka- çarak gelen ve sınırı geçmeyi bek- leyen mülteciler geçtiğimiz günlerde kargaşaya neden olmuş, sınır kapısı açılmıştı. Türkiye’ye giriş yapan Su- riyelilerden kimileri sınır kentlerinde otogarları, parkları, bahçeleri dol- dururken kimileri de başka kentlere gidiyor. Mültecilerin tercih ettiği kentlerin başında ise İstanbul geliyor.

İstanbul’un dört bir yanı Suriyeli sı- ğınmacılarla dolu. Kimi dilencilik yapıyor, kimi ticaretle uğraşıyor, kimi ucuz iş gücü olarak kullanılıyor.

Sınır kapısının açılmasıyla soluğu Esenler Otogarı’nda alıyoruz. İlk adresimiz otobüs firmaları... Elimizde fotoğraf makinelerini gören herkes daha biz sormadan dert yanmaya başlıyor.

‘HER ARABADA 15-30 SURİYELİ’

Aziz Taşçı, 1988’den beri Şanlı- urfa’dan İstanbul’a şoförlük yapıyor. Şu son yıllara kadar böyle Suriyeli gör- mediğini anlatan Taşçı şöyle devam ediyor: “Bunların hepsini kamplara

gönderiyorlar. Kamplarda izin bel- gesi aldıkları için onları getirip gö- türmek zorundayız. Kamp sıkı ol- duğu için onlar dışarda olmak istiyor.

Otogarlarda, parklarda yatıyorlar.

En çok Bolu, Gerede ve İstanbul’a gidiyorlar. Urfa’dan İstanbul’a 5 otobüs kalkıyor her gün. Her ara- bada 15-30 Suriyeli var.”

Yunus Dal da en çok sınır kent- lerinden Suriyeli yolcu aldıklarını belirterek şunları söylüyor: “Savaş çıktığında biz memleketimizi bırakıp gitmeyiz. Burada millet aç. Kiralık

evler uçtu.

Bütün zenginleri geldi, İstanbul’u işgal etti. Geçen bana

‘açım’ diyerek bıçak çektiler. Polisi arı- yorsun işlem yapmı- yor.” O sırada mua-

vin giriyor araya, “Bileti satın almı- yorlar. ‘Tayyip Erdoğan versin bileti’

diyorlar. Metroya biniyorlar, para yok...”

‘HALEP HARAP DURUMDA’

Köşede durmuş, otobüs bekleyen bir Suriyeliye rastlıyoruz. Adı Mah- mud Kürdo, ailesini ziyaret etmek için ülkesine dönüyor.

Geri gelecek. 24 yaşındaki Kürdo şöyle anlatıyor, “Halep harap du- rumda. İş yok, kâr yok. Devamlı bombalar atılıyor.

Burada Cevatpa- şa’da tekstil atölye- sinde çalışıyorum.

Ayda 900 lira alıyo- rum. Ailemi çıkara- mam oradan ama kendim geleceğim.”

İŞÇİ PARTİSİ UYUŞTURUCUYA KARŞI MÜCADELE BAŞLATTI

IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyelilerden 3 bini İstanbul’a geldi. Esenler Otagarı’nda yaşadıklarını anlatan otobüs firmaları, mültecilerin bilet parası ödemek istemediklerini belirtti

‘Bileti Tayyip’ten alın’

İstanbullu taksicilerden tekelleşmeye protesto

İSTANBULLU taksiciler görüşleri alınmadan düzenlenen ihaleyle uy- gulamaya hazırlanan “Taksi Çağrı Merkezi” projesini protesto etti.

Yeni uygulamanın taksicilik sek- törünü kökten değiştireceğini be- lirten taksiciler dün Saraçhane’deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi önün- de toplandı. Taksi Çağrı Merkezi ihalesinin kendilerinden habersiz yapıldığı ve ihaleye tek bir firmanın katıldığını ifade eden taksiciler, pro- jenin uygulanması halinde sektörün tek bir firmanın tekeline gireceğini ifade etti.

Türkiye Taksiciler Vakfı, Taksi Şoförleri Derneği, Birleşik Taksi Şo-

förleri Derneği ve birçok şoförün katılımıyla gerçekleşen eylemde ko- nuşan Birleşik Taksi Şoförleri Derneği Başkanı Hüseyin Duman şunları söy- ledi, “Taksi şoförü bu uygulamayla daha çok yük altına girecek. Eğer gelen aramaya cevap veremezse yap- tırım uygulanacak. Biz bu sektörü temsil eden sivil toplum kuruluşları olarak sadece tekelleşmeye karşıyız, bu nedenle de bir imza kampanyası başlattık. Şu ana kadar toplanan im- zalar 5 bini aşmış durumda. Bize dayatılan tek firmaya karşıyız. Taksici esnafına daha iyi şartlar sunulsun is- tiyoruz. İmza kampanyasında gerekli sayıya ulaşınca Ankaraya gideceğiz.”



G

ünlerden Pazar... Yazımı gazeteye gönderdim, elime kahvemi ve kitabımı alıp bir kenara çekilmek varken, Kar- tal’a gittim.

Çünkü tutuklu olduğu günlerde ana-baba ayrı öz kardeş bellediğim Tuncay Özkan’la birlikte Mem- leket Sevdalıları Derneği’nin düzenlediği “Toplumsal Uzlaş- ma” başlıklı panelin konuğuydum.

Salona girdiğimizde Tuncay her zamanki gibi yine büyük alkış aldı.

Ancak ne zaman CHP’ye güzelle- meler döşenmeye başladı; işte o zaman salon gerildi.

Çünkü beş-altı kişi hariç salon- dakilerin tamamı, Y-CHP’nin gittiği yeri hazmedemiyordu.

Tuncay, uzlaşmazlığın doruk yaptığı böyle bir ortamda bol bol

“uzlaşmanın yararları”na dikkat çekti; herkesi kucakladı, yerine otur- du.

Ben ise sözlerime şöyle başla-

dım:

###

“Şu ‘uzlaşma’ sözcüğünü hiç sevmiyorum; tıpkı ‘barış’

sözcüğünü sevmediğim gibi...

Çünkü ikisi de bana kavgayı, savaşı çağrıştırıyor.

Bu toplantıyı düzenleyenler, ismini ‘Toplumsal Uzlaşma’

koymuş... İyi de uzlaşmazlığı çıkaran biz değiliz ki...

Ayrıca bazı konularda uz- laşma olmaz.

Örneğin yakını öldürülen bir insana, ‘Katille uzlaş’ di- yemezsiniz. Onun beklediği tek şey, katilin cezalandırıl- masıdır.

Bugün Türkiye’de iki büyük cinayet işleniyor:

Biri, ‘Açılım’ adı altında ül- kenin bölünmeye götürülme- si... Diğeri ise ülkenin din dev- letine dönüştürülmesi...

Şimdi siz bize diyorsunuz ki; ‘Uzlaşın...’

İyi de nasıl uzlaşalım?

Ben katilimle uzlaşmam!

Ülkemi bölenlerle...

Din devletine dönüştüren- lerle...

Üç beş oy fazladan alacağı iddiasıyla bölücülere, dincilere kucak açanlarla... Dinci Ek- meleddin Bey’i Cumhurbaşkanı adayı gösterip, dinci Mehmet Bekaroğlu’nu ve bölücü Sezgin Tanrıkulu’nu Genel Başkan Yardımcısı yapanlarla...

Sonra da bize, ‘Tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz’ diyenlerle asla uzlaşmam. Uzlaşanla da selamı, sabahı keserim.”

Bu sözler salondaki 450 kişinin

###

445’i tarafından ayakta alkışlandı.

Alkış bana değil, dile getirdiğim ka- rarlılığaydı. Ancak arka sıralardan 5-6 kişi avaz avaz beni CHP düş- manlığıyla ve İşçi Partisi ajanlığıyla suçladı...

Ağızlarının payını zevkle veri- yordum ki; salondaki büyük çoğun- luk o grubu susturup dışarı attı.

O salonda da söyledim; ben par-

###

tili değilim.

Gazeteciyim.

Tek örgütüm de ne yazık ki bu- günkü yönetimini kesinlikle onay- lamadığım, pasif bulduğum Tür- kiye Gazeteciler Cemiyeti...

“Parti programım” ise TGC’nin yayımladığı “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirge- si...”

Sadece bu bildirgenin tüm ge- reklerini harfiyen yerine getirmeye çalışıyorum.

Bu nedenle gazetecilik yaptığım sürece, kalemimi frenleyebilecek hiçbir siyasi yapıya, yani TGC’den başka hiçbir derneğe ya da partiye üye olmuyorum, olmayacağım.

İşin komiği ne biliyor musunuz?

###

AKP’yi eleştiriyorum; iktidar yandaşları beni CHP’li olmakla suç- luyor.

CHP’yi eleştiriyorum; parti ikti- darının emir kulları, İşçi Partisi ajanı olduğumu söylüyor.

Buna karşın...

İşçi Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek’le, kendi camiasına ait bir televizyon kanalında, hem de canlı yayında çatır çatır siyasi tartışmaya giriyorum; tüm sorularımı gülümseyerek ve büyük bir içtenlikle yanıtlıyor; o Doğu Perinçek’in demokrat olmadığı söyleniyor!

Pes...

Lütfen siz söyleyin; bunların han- gisi gerçek demokrat?

Çok yazdım, bir kez daha yaza-

###

yım:

Mesleğime devam ettiğim sürece hiçbir siyasi partinin üyesi olmaya- cağım.

Ama size söz veriyorum ki...

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir zorbalığa pabuç bı- rakmayacağım.

Katillerle, hırsızlarla asla uzlaş- mayacağım!

Tek başıma da kalsam; meslek onurunu dünyalara değişmeyen bir gazeteci olarak, o pabuçları, o zor- balara yedireceğim!

Bu da böyle biline!

Hani operasyon yapılmıştı?

Papa Fransis, IŞİD’in adını anmadan, “Yaşama hakkına ve din özgürlüğüne karşı saldırılar için din bahane edilemez”

demiş... Sorum kendisine:

Yerden göğe kadar haklısınız da... Hâlâ devam eden Haçlı seferleri için de aynı şeyi düşünüyor musunuz?

GÜNÜN SORUSU

GÜNÜN İSYANI

Dünkü Aydınlık’ta okumuşsunuzdur: Belirlenen ekmek fiyatlarının altında satış yapan fırınların ruhsatları iptal edilecekmiş ve yüksek miktarda ceza kesilecekmiş... İsyanım yıllardır bizi, “Serbest piyasa ekonomisi uyguluyoruz” diye kandıranlara:

Sizin anlayışınıza göre sadece zam yapıp vatandaşın anasını ağlatmak mı “serbest?”

İndirim yapmak niye yasak?

Dünyanın hiçbir gerçek de- mokrasisinde savcılar, koltuklarını kendilerini ziyaret eden siyaset- çilere vermezler...

Hal böyleyken Adalet Ba- kanı Bekir Bozdağ, Diyar- bakır Başsavcısı Ramazan Solmaz’ın makam koltuğuna oturmuş. Başsavcı da yanında, el pençe divan durmuş... Sorum hukuk alimlerine:

Böyle bir fotoğrafı veren sav- cının, adı geçen bakanın karıştığı olası bir soruşturmada tarafsız davranabileceğini söyleyebilir mi- siniz?

GÜVEN!

mustafamutlu@aydinlikgazete.com

Mustafa MUTLU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD’in elindeki Türk rehinelerin

“operasyonla” kurtarıldığını söy- lemişti. Aradan bir gün geçmeden yeni bir açıklama yaptı ve “49 vatandaşımızın kurtarılması diplomasi ve siyasi pazarlığın zaferidir” dedi...

Takas iddialarını da “Velev ki takas ettik... Onların ailele-

rine kavuşması daha önemli değil mi?” diye yanıtladı.

Sorum basit:

Neden ilk gün “Operasyon yapıldı” dediniz? Sizi birileri mi yanılttı, yoksa operasyon yapıldı havası verip siyasi şov yapmayı planlıyordunuz da Başbakan’ın açıklamaları mı bunu bozdu?

Uzlaşırsam namerdim!

Aziz Taç Yunus Dal Mahmud Kürdo

Maden-İş Ege’de 3 şubeyle

devam edecek

Taksiciler, ‘Taksi Çar Merkezi’ ihalesinin habersiz yaplmasna isyan etti

(4)

AYDINLIK’ın başlattığı “Şırnaklı kardeşin kitap bekliyor” kampanyası ilgi gördü. Okula, kitap göndermek isteyen onlarca kişi ulaştı. Türkiye Gençlik Birli- ği’nin ardından Türkiye Liseliler Birliği (TaLeBe) de harekete geçti. Türkçe öğ- retmeni Veysel Yaman, “İlköğretim se- viyesinde 800 kadar öğrencimiz var. Ancak 20 yıllık kütüphanemizde neredeyse hiç kitap yok. Ciddi sayıda kitap gereksinimiz var. Sesimizi çığlığa dönüştürerek çocuk- larımızın yarınına ışık tutanlardan des- teklerinin devamını bekliyoruz” dedi.

Şırnak’ın İdil ilçesinde eğitim veren Fatih İlköğretim Okulu öğrencilerinin çağrısıyla Aydınlık, cumartesi günü kitap kampanyası başlattı. Isparta’dan Zon- guldak’a, Ankara’dan Muğla’ya çok sayıda Aydınlık okuru okulu arayarak kitap gön-

dermek istediğini belirtti.

Ankara’da yaşayan emekli Ayşe Ha- nım, “Haberi okuduğumda hemen kitap göndermek istedim. Evimde kendi ço- cuklarımdan kalan kitapları toparladım.

Bir arkadaşımla daha görüştüm o da destek olacak. Birlikte 50 adet kitap göndere- ceğiz” dedi. Torunu için aldığı kitaplardan seçe- rek ve üzerine yeni ki- taplar ekleyerek kam- panyaya destek verece- ğini söyleyen Seyfettin Bey, “Böyle kampanyalar çok

faydalı. Böyle böyle okuma bilinci oluş- turacağız” diye konuştu.

Kampanyanın okul idaresi ve öğren- ciler tarafından sevinçle karşılandığını söyleyen öğretmen Veysel Yaman, “Okul idaresi kütüphanenin boş olmasından ol- dukça rahatsızdı. Kitaplar elimize ulaş- madan kampanyanın varlığı bile okuldaki havayı değiştirmeye yetti. Öğrencilerin

de heyecanı gözlerinden okunuyor” dedi.

TaLeBe yönetimi de, Fatih İlköğretim Okulu öğrencilerinin kitap isteğini görev bildiklerini açıkladı. TaLeBe’nin açıkla- masında şu ifadeler yer aldı: “Türkiye Liseliler Birliği olarak görevimizi aldık ve derhal elimizi İdil’e uza- tıyoruz. 13 yaşındaki Kerime kardeşimizin psikolog, 11 yaşındaki Zeynep’in doktor olmak istediğini, 12 yaşın- daki Gülistan’ın ise utana- rak ‘Bize kitap gönderirseniz çok mutlu oluruz’ dediğini okuduk. Esas utanacak ola- nın 11-12 yaşındaki çocukları kitap isterken bile utanacak hale getiren bu sistem olduğunu biliyoruz. Kardeşle- rimizin okuyup bu ülkenin aydınlık yüzleri olması için her alanda elimizden geleni yapacağız. Türkiye’nin dört bir yanından liseli arkadaşlarımız İdil’deki kardeşleri- mize kitap ulaştıracak, İdil’den dünyaya açılan köprüyü kuracaklardır.”

YEŞİM ÇATALTAŞ

yesimcataltas@aydinlikgazete.com

4

oplum

t

ANKARA İmsak04:50 Güneş06:29Öğle 12:52İkindi 16:17 Akşam18:54Yatsı 20:21 İSTANBUL İmsak05:03 Güneş06:44 Öğle 13:08 İkindi 16:32 Akşam19:10 Yatsı 20:38 İZMİR İmsak05:15Güneş06:52 Öğle 13:15 İkindi 16:40Akşam19:17 Yatsı 20:41 Ankara: 12/27

i

İstanbul: 21/24

i

İzmir: 19/29

b

Antalya: 22/30

b

Adana: 22/31

c

Diyarbakır: 17/30

c

Erzurum: 6/20

c

Sivas: 9/27

c

Tunceli: 12/29

c

Trabzon: 17/30

c

Zonguldak: 18/25

c

Bursa: 18/30

c

Konya: 13/28

c

HAVA DURUMU

23 EYLÜL 2014, SALI

Hazırlayan: GÖKÇEN BEYAZ halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İSTANBUL İtfaiyesi’nin kuru- luşunun 300. yıl dönümü nedeniyle engelli gençlere, yangın eğitimi verildi. Harbiye’deki Beyoğlu İtfaiye Grup Amirliğince düzenlenen eğitime katılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Birimi’nden gençler, yangına müdahale, yangın esnasında nelerin yapılabileceği, itfaiyecinin kullandığı malzemeler ile yangın ihbarının nasıl yapılacağı konularında bilgi aldı.

Etkinliği ilişkin, bilgi veren itfaiye eri Eyüp Şimşek, “Yangını sadece engelsiz insanlar yaşamıyor, en- gelliler de buna maruz kalabiliyor.

Yaşadığımız çevreyi engellilere göre de düzenlememiz gerekli” dedi.

Engelli gençlere yangın eğitimi

Aydınlık okurları GÖREVE!

Aydınlık’ın başlattığı kitap kampanyasına destek olmak için ulaşabileceğiniz telefon numarası:

0543 466 78 78

Kitap kampanyası ses getirdi

Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda okur, kitap göndermek için iletişime geçti. Türkçe öğretmeni Yaman, ‘Kampanya, okulun havasını değiştirdi’ dedi

AYDINLIK/ANKARA

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul- larda öğrenim gören öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte değişiklik yapıldığını söyleyerek, “4.

maddesinin birinci fıkrasının e bendinde yer alan ‘baş açık’ ibaresi ve aynı bendin son cümlesi yürürlülükten kaldırılmıştır.

Bununla orta öğretim kurumlarında baş örtülü olarak eğitime devam etmek isteyen kız öğrenciler için bir zaruret, 30 Eylül’den sonraki demokratikleşme paketimizde bazı hususlar yerine geti- rildiği için, bugün böyle bir yönetmelik değişikliğinin de yapılması zaruret gö- rülmüştür” diye konuştu.

ORTA DEĞİL, İLKÖĞRETİM Hükümet Sözcüsü Arınç, açıkla- masında, yönetmelik değişikliğinin or- taöğretim kurumlarını kapsadığını ima etse de yönetmelik ilkokulları, hatta okul öncesi eğitim kurumlarını dahi kapsıyor. Yani yönetmelikte Arınç’ın açıkladığı değişiklikler dışında bir dü- zenleme yapılmazsa türban ilkokula, hatta anasınıfına kadar girmiş olacak.

Yönetmelik değişikliğini Aydınlık’a değerlendiren TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter de Arınç’ın sözünü ettiği yö- netmeliğin bütün okulları kapsadığının altını çizerek “Yapıldığı söylenen bu değişiklikle türban ar- tık resmen ilkokula sokulmuştur” dedi.

Küçücük kız ço- cuklarının, başla- rını kendi özgür iradeleriyle bağ- lamayacaklarını belirten Serter, şöyle konuştu:

“Okullarda bu durum, bir süredir zaten fiilen uygulanı- yordu. Ancak, artık yönet-

melik de bu fiili durumu uygun hale getirilerek bir anlamda baskı unsuru devreye sokulmuş oldu. Şimdi, okul müdürleri de yandaş sendikaya üye eğitimciler arasından yeniden atandı.

Öğretmen atamaları da yeni dönemde mülakatla gerçekleşecek. Bütün bu adımlar alt alta konulduğunda, türbanı ilkokula kadar indiren yönetmelik de-

ğişikliğinin de aynı planın bir unsuru olduğu bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor.”

‘İKTİDARA ÇANAK TUTAN MUHALEFET DE SUÇLU’

Laik eğitim sistemini ortadan kal- dırmaya yönelik ilk ciddi adımın, üniversitelerde türbanı ser- best bırakan düzenleme olduğunu anımsatan Ser- ter, buna karşı doğru tutum takınmayan bü- tün muhalefet partile- rinin gelinen noktadan sorumlu olduğunun da altını çizdi. Serter açık- lamasına şöyle devam etti: “Üniversitelere türbanı sokan düzenlemeyle, sel su- larının önündeki barajı yıktılar.

Ben buna karşı mücadele edilmesi ge- rektiğini söylerken, kendi partimdeki arkadaşlarım dahi durumun ciddiyetini anlayamadılar. Tek amacı oy avcılığı olan partiler bu adımlar bir bir atılırken sustular. AKP iktidarı da bunu fırsata çevirdi. Sorumluluk sadece iktidarda değil, bütün bu olan bitene çanak tutan muhalefet de bu suçta pay sahibidir.”

Önce mescit

ŞİMDİ TÜRBAN

EĞİTİM-İş Genel Başkanı Veli Demir yapılan değişiklikle tür- ban, çarşaf ve burkayla derse girmenin önünün açıldığını be- lirtti. AKP’nin iktidara geldiği günden beri amacının bu oldu- ğunu kaydeden Demir şunları söyledi: “4+4+4 eğitim siste- miyle tüm okulları imam hatibe çevirdiler. Şimdi de bu kıyafet yönetmeliğiyle medreseye dönüştürecekler. Demokrasiyi farklı amaçlar için araç olarak kullandığını söyleyenler, usta- lık dönemlerinde anaokuluna kadar türbanı sokacaklar. Bu malumun ilamıdır.”

‘YARGIYA TAŞIYACAĞIZ’

“Bununla da sınırlı kalmaya- cak. Sonraki aşamada karma eğitim sonlandırılacaktır. Ço- cuklara çevreden psikolojik baskı uygulanacak ve okula başları açık gelemeyecekler.

Değişiklik Tevhid-i Tedrisat’ı yok saymaktır. Atatürk ilke ve inkılaplarına, demokratik, bi- limsel ve laik eğitime meydan okumaktır. Eğitim-İş olarak bu kararı yargıya taşıyacağız.”

‘Çarşafla derse girmenin

önü açıldı’

MUSUL Başkonsolosluğu rehinelerinin serbest bırakılması süre- cinde, IŞİD’le yapılan pazarlığın ortaya çıkması hükümette panik yarattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pazarlıklar süresinde, Türki-

ye’deki IŞİD militanlarıyla, rehinelerin takas yapıldığını yalanlamaması, IŞİD’in Türkiye’deki faliyetlerine

ses çıkarılmama güvencesi ve IŞİD’e verilen diğer sözlerin araştır- maya başlanması üzerine hükümet yeni bir yola başvurdu. Gün- demi değiştirmek ve dikkatleri başka yöne çekmek için ilköğretim ve liselerde türban serbestliği planını öne çekti. Ve dünkü Bakanlar

Kurulunda bu kararı açıkladı.

IŞİD PANİĞİ GÜNDEM DEĞİŞTİRTTİ

AKP Hükümeti Milli Eğitim’e bağlı okulların kılık kıyafetini düzenleyen yönetmelikte yaptığı değişiklikle türbanı ilkokula kadar soktu. Eğitimciler, değişikliği ‘bilimsel ve laik eğitime meydan okuma’ olarak değerlendirdi

SİNEM GÜLCAN / ANKARA MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB), 39 bin 642 öğretmenin atamasını yaptı. Ancak eğitim sendikalarının tahminlerine göre hala 300 bin ci- varında ataması yapılmayan öğret- men var.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Av- cı’nın 140 bin öğretmen açığı var demesine rağmen 39 bin 642 öğ- retmenin atamasının

yapılması eğitim sen- dikalarına da hare- kete geçirdi. Ataması yapılmayan öğret- menler probleminin Türkiye’de kangren haline geldiğini söyle- yen Türk Eğitim- Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Hükümet yıl- lardır düzgün bir öğ- retmen atama politikası gerçekleştiremedi.

Okullarınızın öğretmen ihtiyacını geçen yılın eği- tim-öğretim döneminin rakamlarına göre 65 bin ücretli öğretmenle kar- şılıyorsanız demek ki ba- şarılı değilsiniz” dedi.

Koncuk, Avrupa Bir- liği veya Ekonomik Kal- kınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinin öğret- men başına düşen öğrenci sayılarına göre Türkiye’de 200 binin üzerinde öğretmen ihtiyacı ortaya çıktığını belirtti.

MEB’in kendi açıklamalarına göre 130-140 bin civarında bir norm açığı olduğuna ve Temmuz-Haziran

aylarında emekli olan öğretmenler düşünüldüğünde bu sayının daha da arttığına dikkat çeken Koncuk,

“Rakamlara baktığımızda kim ne derse desin hükümetin yıllardır bu problemi çok da ciddiye almadığı görülüyor. Bizim yeni yeni çözümler bulmamız lazım” dedi.

‘İSTİHDAM POLİTİKALARI GELİŞTİRİLMELİ’

30-40 bin öğret- men atamasıyla çö- züm üretilemeyeceği- ni ifade eden Koncuk,

“Yeni sistemler de öğretmen ihtiyacını doğuruyor. Mesela Milli Eğitim Şurala- rında sınıflardaki öğ- renci sayısının 20- 30 kişiyle sınırlı tu- tulması gibi kararlar alınıyor. Sınıflarda- ki öğrenci sayısı bu seviyelere düşürü- lürse öğretmen ih- tiyacı da artacaktır.

Bu durum uygu- layacağınız siste- me bağlı. Bütün bunlar düşünüle- rek artık Türki- ye’de 10-20 yıllık öğretmen istih- dam politikaları geliştirilerek bundan taviz verilmemesi gerekir”

diye konuştu.

Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir de sınıflardaki öğrenci sayı- larının düşürülüp dersliklerin arttı- rılmasıyla daha çok öğretmenin ata- masının yapılabileceğini belirtti.

300 bin

öğretmen atanamadı

Bakanlık 39 bin 642 öğretmenin

atamasını yaptı.

Ancak 300 bin civarında öğretmen

halen atama bekliyor

Milli Eitim Bakan Nabi Avc, okullarda 140 bin öretmen aç oldu-

unu söylüyor. Eitimcilere göre okullarn çok daha fazlasna gereksi- nimi var. Torba Yasa’yla birlikte 40 bin öretmenin atamas yapld.

Hükümet, 40 bin öretmen kontenjannn 4 bin 576’sn din arlkl ders- lere ayrd. 3 bin 376 din kültürü ve ahlak bilgisi, 203 Arapça, 997 imam hatip lisesi meslek dersi öretmeninin atamas yapld.

Aslan payı din eğitiminde

Bülent Arnç

(5)

AYDINLIK / ANKARA

TÜRKİYE Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Türkiye’nin Gümrük Bir- liği’nden çıkması için çağrı yaptı.

ABD’nin serbest ticaret alanını genişletmek için başlattığı bir girişim olan Transatlantik Tica- ret ve Yatırım Ortaklığına (TTYO) önümüzdeki günlerde AB’yi de dahil edeceğini anımsatan Yetkin, söz konusu oluşuma AB’nin dahil edil- mesinin Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Brookings Birleşik Devletler ve Avrupa Mer-

kezi’nin bir rapor hazırladığını kaydeden Yetkin,

“Raporda, ABD ile AB arasında imzalanan ser- best ticaret anlaşmasına, Gümrük Birliği anlaş- ması dolayısıyla Türkiye’nin dahil olacağı ve Türkiye’nin bu süreçte ilk etapta uğrayacağı za- rarın 20 milyar doları bulacağı ifade ediliyor. Ay- rıca 95 bin kişinin de işini kaybedeceği

belirtiliyor” dedi. TTYO’ya AB’nin katılması duru- munda Türkiye’nin, ABD için ‘serbest pazar’ ha- line geleceğini belirten Yetkin, bu süreçten en olumsuz etkilenecek sektörlerin tarım ve gıda sektörü olacağını da vurguladı.

İSTANBUL Milletvekili Umut Oran’ın tarım sektörüne ilişkin değerlendirmesine göre; AKP iktidarında tarımın payı yarı yarıya düştü. 2002’de milli gelirde tarımın payı yüzde 12 iken şimdi yüzde 6. Ekonomisi iflas etti denilen Yunanistan’da 19 bin dolarla Türkiye’nin çok üze- rinde tarım katma değer yaratıldığını vurgulayan Oran, Türkiye’de tarımda reform yapmadan 2023 için öngörülen, en büyük 10 ekonomi arasına girme hedefine ulaşamayacağını bildirdi.

23 EYLÜL 2014, SALI

5

Hazırlayan: RECEP ERÇİN

dolar

2.2419  avro 2.8817  c. alt›nı  77.284  9.24 faiz  $ 97.58 b. petrol 

BİST - 100

590 TL

Tarımın payı yüzde 6’ya düştü

konomi

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Ziraatçılar: Gümrük Birliği’nden çıkalım

e

UĞUR CİVELEK

K

üresel koşullar olumsuzlaştıkça kırılgan olarak bilinen gelişmekte olan ekonomilerin hareket yete- neği daralıyor, piyasaları sakinleştirmek ve daha önceden saptanmış hedeflere doğru ilerlemek pek mümkün olamıyor.

Evde yapılan hesaplar çarşıya uymuyor, sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak giderek imkansız hale geliyor.

Yeni bir başlangıç şansı yakalamak için çok şey söyleniyor, fakat dile gelen ifa- delerde işe yarayabilecek nitelikte bir ta- sarım ortaya çıkmıyor. Başka bir deyişle her kafadan bir ses çıkıyor, ağzı olan ko- nuşuyor; ancak aranan derman buluna- mıyor.

SADECE TEMENNİ

Yeni hükümet üretim ekonomisine geçişten, yapısal reformlardan bahsediyor;

ortalama büyüme oranının gerileyebile- ceğini, fakat kazanımların korunacağı ifade ediyor. Bir başkası mikro reformların önemli olduğunu ekliyor. Tüm bunlar, risk taşıyanlar başta olmak üzere geniş kesimleri sakinleştirmeye çalışmak ve iyi

şeyler temenni etmek dışında herhangi bir anlam taşımıyor. Bugün söylenenlerin tamamı 2003 yılında söylense ve bu yönde gereği yapılsa idi, başarı şansı vardı; mevcut dış koşullar ise başarısızlığın kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Dile gelen tasarım için gerekli ve yeterli koşullar 2003 senesinde vardı, bugün ise yok ve görünür gelecekte de olması beklenmi- yor.

KAYNAK BULMA SORUNU Küresel pazarların genişliyor ve talebin artıyor olması, iç ve dış finansman im- kanlarının çeşitlenerek bollaşması gibi koşullar, istenilen yönde yapısal değişim adına olmaz ise olmaz nitelikteki gerek- liliklerdir. Ancak böyle bir ortamda yaşam standardında ciddi sarsılmalar yaşamadan, eski kazanımları ve makul bir büyümeyi koruyarak üretim odaklı yapısal değişim mümkün olabilir. Oysa bugün küresel pazarlar durgunlaşıyor ve talebin daralması olasılığı güçleniyor; iç ve dış finansman imkanları da hatırı sayılır bir hızla azalıyor.

Böyle olmayacağını varsayarak he-

sapsızca risk alanların kırılganlaşması, yaşanacak olumsuzlukların dozunu yük- seltiyor. Bu aşamada hayal görenlere, denize düşüp yılana sarılanlara ve de ke- dini kurtarmak için başkalarını tuzağa çekmeye çalışanlara sormak gerekiyor:

Üretim ekonomisine geçişi finanse etmek için kaynağı nereden ve hangi maliyetle bulacaksın, ürettiklerini kimlere ve hangi koşullarda satacaksın? Döviz kuru, en- flasyon ve faiz oranlarının yükseliyor ol- ması yanı sıra ihracat imkanlarının da- ralması geçici bir durum mu? Olumsuz küresel koşullara rağmen siyasi irade ka- fasının dikine gitmeye kalkar ise neler yaşamak zorunda kalabiliriz, kazanımları ve makul bir büyüme oranını koruma şansımız olabilir mi?

EN AĞIR KRİZ

Olumsuzlaşan dış koşullara karşın he- sapsızca üretim ekonomisine geçilmek istenecek ise, önceden düşünülmeyen sıkıtılar ile karşılaştıklarında boğuşmak zorunda kalacaklar. Finansman için Mer- kez Bankası’nı fazla mesaiye zorlaya-

caklar; Türk Lirasında kontrolsüz değer kaybı, yükselen enflasyon ve faizler, eko- nomik daralma ve çok yönlü istikrarsızlıkla gibi yan tesirler ile karşılaşacaklar; durumu kontrol altına almanın yolunu yeni ya- saklarda arayacaklar.

Olmayacak işe amin dedikçe bata- caklar ve ülkenin geleceğini de iyice ka- rartacaklar. Ekonomik ve sosyal eğilimler onları dinlemeyecek, istediklerinin aksi yönde eğilim sergileyecek. Belki de Cum- huriyet tarihinin en ağır krizi yaşanacak, çöküşle birlikte iktidar dahil her şey de- ğişecek!

Daha sonra iş başına gelecek olanlar ancak vatandaşların dayanışması ve des- teği sayesinde üretim ekonomisini müm- kün kılabilecek yeni bir düzen inşa ede- bilecek. İktidar mensuplarına ve destek- çilerine, kötüye gidişe seyirci kalmakla yetinen Meclis içindeki muhalefete sormak gerekiyor: Bugüne kadar aklınız nere- deydi? 2003 teki IMF ve AB hikayelerinizi biz unutmadık, fakat siz niye hatırlamı- yorsunuz! Ne diyelim: Geçti Bor’un pa- zarı, sür eşeğini Niğde’ye...

Geçti Bor’un pazarı!

UFKA BAKIŞ

ufuksoylemez@aydinlikgazete.com

ucivelek@aydinlikgazete.com

Rumlar ödeyemiyor!

Peki, Türkler

ödeyebilecek (mi)?

H. Ufuk SÖYLEMEZ

D

ün, AB üyesi olduk diye şımaran ve bankalara çılgınca borçlanmaya koşan Kıbrıs Rum kesiminde, halk bugün bi- reysel borçlarını ödeyemez hale geldi.

Bizzat Rum basınında yer alan haberlerde hergün 100 kişinin “Rum Hukuk Dairesi Tehir Birimine” başvurarak, zaman ve erteleme tale- binde bulundukları yazıldı.

800 bin civarında olan küçük nüfusuna rağ- men borcu 100 milyar doları aşan Kıbrıs Rum kesiminde bugün tam bir ekonomik çöküş ya- şanıyor.

KKTC’de Milli Kahraman Rauf Denk- taş’ı dinlemeyerek, “Yes be annem” te- raneleriyle ve “AB’ye gireceyik, zengin olacayık” yalanlarıyla, referandum esna- sında, kendi milli devletlerini yok etmeye çalışanlar için bu manzara ibret olmalı- dır.

Türkiye’de ise, kredi kartı ve tüketici kredileri toplam neredeyse 400 milyar TL’ye yaklaşmış vaziyette.

Bu rakamın büyük bir bölümünü ise (yüzde 42) tüketime yönelik olan -kısa vadeli- “ihtiyaç” kredileri oluşturuyor.

Kredi kartları borçlarının ise, yaklaşık üçte bir civarındaki kısmı her ay “faizli bakiyeye”

dönüştürülüyor. Yani asgari tutarı ödenerek, kalan borç faizle öteleniyor.

Yani, insanlar boğulmamak için kafa- larını suyun üstünde tutmaya çalışıyor- lar.

8-10 milyon kişi arasında olduğunu tahmin ettiğimiz bu borçluların azımsanmayacak bir bölümünün de, yakın bir gelecekte sayıları bugün 3 milyona yaklaşan ve borcunu ödeye- meyerek takibe intikal eden diğer bireysel kredi ve kredi kartı borçlularının arasına katılma ihtimali maalesef çok yüksek görünüyor.

Çünkü ekonominin içine sürüklendiği açmaz, yani el parasıyla “borçlanıp, ithal edip, tüketme”

çıkmazında artık gidebilecek bir yol kalmadığı görülüyor.

Bu nedenle, son 3 ayda gerçekleşen fiili devalüasyon dolar bazında yüzde 7’ye yaklaşmış durumda.

Kısa vadeli spekülatif yabancı sermaye giriş- lerinin (sıcak para) eskisi gibi bol ve ucuz olması da beklenmiyor artık.

Ciddi bir borç ve finansman krizine dair göstergeler hepimizi ürkütüyor doğ- rusu.

AB üyesi Rumların bugün yaşadığı ekonomik çöküş ve bireysel dramların, bu kafayla gidilmekte ısrar edilirse, ülkemizdeki bireysel borçlular için de yaşanma ihtimali bugün hiç de karamsar ve abartılı olmayan, ciddi bir risk haline gelmiş du- rumda.

12 sene sonra inşaat rantı yerine, “sa- nayi ve üretime yönelmeliyiz” diyerek, panik açıklamaları yapan ve adeta “günah çıkartmaya” çalışan Sn. Babacan ve ikti- dar, artık çok ama çok geç kaldınız...

Milleti, Kıbrıs Rumları’nın haline dü- şürürseniz, bunun vebalini ve hesabını hiçbir biçimde veremeyeceksiniz!

Faks: 0312 467 78 93

EKONOMİ SERVİSİ

TÜRKİYE İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) her yıl açıkladığı Türkiye gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, nüfusun en zengin yüzde 20’lik kısmı ile en yoksul yüzde 20’lik kısmı arasındaki fark 7.7 kat oldu. Böylece 2013’te; en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.6 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 6.1 olarak ger- çekleşti.

ORTA SINIFIN PAYI DÜŞTÜ TÜİK verilerini incelediğimizde, 2012 yılında en zenginle en fakir kesim arasındaki fark 8 kata ulaşmıştı. Kırsal kesimdeki fark 2012’de 7.2 kat iken 2013’te 6.5’e düştü.

Fakat kentlerde 7.2 katlık fark aynı kaldı.

Yüzde 46.6 olan en zengin gelir grubu- nun payı 2012’ye göre aynı kaldı. En fakir gelir grubunun payı yüzde 5.9’dan yüzde 6.1’e yükseldi. Toplam 5 ayrı gelir grubun- dan oluşan sıralamada orta kesimde yer alanların (üçünü ve dördüncü) payları azaldı.

Gelir eşitsizliğini gösteren gini kat sayısı ise 0.4 olarak kaydedildi. Bilindiği gibi gini katsayısı adı verilen rakamın 1’e yakın olması eşitsizliğin arttığı, 0’a yakın olması da eşitsizliğin azaldığı anlamına geliyor.

22 MİLYON YOKSUL

TÜİK verilerine göre hanehalklarının durumunu yüzde 10’luk dilimler halinde hesaplayan manşet.at yazarı Tarık Yılmaz’a göre ise, en zengin yüzde 10’luk gelir grubu ile en fakir yüzde 10’luk gelir grubu ara- sındaki fark yüzde 13.7 olarak gerçekleşti.

Hanehalklarının yıllık ortalama kulla- nılabilir geliri 29 bin 479 TL olarak kayıtlara

geçti. Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri de 13 bin 250 TL olarak hesaplandı.

Toplam gelirler içerisinde; maaş-ücret gelirleri yüzde 48.3, sosyal transferler yüzde 19.7 ve müteşebbis gelirleri yüzde 19.6 pay aldı. Sosyal transferlerin de yüzde 92’sini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50’si yani 5 bin TL dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre nüfusun yüzde 15’i yoksulluk riski altında

bulunuyor. Fakat rakamı 7 bin 16 TL olarak aldığımızda Türkiye’de 22 milyona yakın yurttaşın yoksul olduğu görülüyor.

Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı da yüzde 13 olarak gerçeklemiş.

48 MİLYON BORÇLU

TÜİK’in araştırmasına göre nüfusun yüzde 39.7’si konutunda; sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb. sorunlar olduğunu belirtmiş. Hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı

ve konut masrafları dışında) olduğunu beyan edenlerin oranı da yüzde 65.4 yani 48 milyon yurttaş konut kredisi dışında borç yükü altında. Borçluluk oranı 2012’de ise yüzde 61.2 olarak kaydedilmiş.

Öte yandan ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanım- lanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yok- sunluk” oranı 2012 yılında yüzde 59.2 iken 2013 yılında yüzde 49.7 olarak hesaplandı.

YÜZDE 15’İ YOKSUL YÜZDE 65’İ BORÇLU

2013 gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, Türkiye’deki nüfusun yüzde 15’i yoksulluk riski altında Nüfusun yüzde 65’inin de konut dışında taksit ve borç ödemesi var. Zengin ile fakir arasındaki fark 14 kat

EV, yazlık ve ofislerdeki fazla eşyaları sigortalı bi- çimde depolama hizmeti veren Pratik Depo, geçen yıla göre Eylül ayı itibarıyla yüzde 35 büyüdü.

Bugüne kadar toplam 2 milyon TL’yi aşan bir ya- tırımla faaliyetlerini sürdüren ve tüm iş ağıyla 100’den fazla kişiye istihdam sağlayan Pratik Depo’nun Genel Müdürü Okan Artemiz, “Önü- müzdeki süreçte gelişen kurumsal altyapımızın etki- siyle de özellikle İzmir ve Muğla civarındaki

yazlıkçıları hedef alarak büyümemizi sürdürmek ve daha fazla hizmet vereceğimiz müşteriye ulaşmak istiyoruz” dedi.

‘Depocu’ gözünü yazlıkçılara dikti TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU’NUN ARAŞTIRMASINA GÖRE NÜFUSUN

brahim Yetkin

Sürekli yoksulluk riski altnda bulunan yurttalarn nüfusa oran

yüzde 13 olarak belirlendi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Toplu yapı kavramı mevzuatımıza ilk defa 5711 sayılı Kanun ile girmiş olup, “bir veya birden çok imar parseli üzerinde, belli bir onaylı yerleşim plânına göre

Envanter planlaması, kat hizmetleri departmanının sorumluluk alanında yer alan bölümlerin, istenilen kalitede ve zamanda düzenlenmesini sağlayacak temizlik malzemelerinin

giyotin pencere denizlik giyotin pencere denizlik giyotin pencere denizlikgiyotinpenceredenizlik giyotin pencere denizlik giyotin pencere denizlik kalorifer giyotin pencere

giyotin pencere denizlik. giyotin pencere giyotin

giyotin pencere denizlik giyotin pencere denizlik giyotin pencere denizlikgiyotinpenceredenizlik giyotin pencere denizlik giyotin pencere denizlik kalorifer giyotin pencere

Güneysu / Güneysu Şehit Kemal Mutlu Fen Lisesi Müdürlüğü 9...

Temizlik yöntemleri zamana, temizlenen yüzeye, kullanılan temizlik aracına ve malzemesine, temizliğin amacına, çalışma yöntemine ve kirin türüne göre

Yapım sistemi, betonarme direkler üzerinde duran bir plak üzerine oturtul- muş ahşap inşaat ve tuğla dolgu türün- dedir.. Zemin ıkat döşemesi, kırmızı tuğ- la