• Sonuç bulunamadı

Bal Ormanı Eylem Planı (2013-17)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bal Ormanı Eylem Planı (2013-17)"

Copied!
136
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI

ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

BAL ORMANI

EYLEM PLANI

(2)
(3)

İÇİNDEKİLER

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel EROĞLU’nun Önsözü ...3

Orman Genel Müdürü İbrahim ÇİFTÇİ’nin Sunuşu ...5

GİRİŞ ...7

GAYE VE KAPSAM ...8

YASAL DAYANAK ...9

1. ARICILIK VE ARI ÜRÜNLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER ... 10

1.1.Arılar Hakkında Genel Bilgiler ... 10

1.2. Arıcılık Hakkında Genel Bilgiler ... 10

1.2.1. Ormancılık Açısından Arıcılık ... 12

1.2.2. Arıların Yaban Hayatındaki Önemi ... 13

1.3. Arı Ürünleri ve İnsan Sağlığı Açısından Önemi ... 14

1.3.1. Bal ... 14 1.3.1.1. Çam Balı ... 15 1.3.2. Balmumu... 16 1.3.3. Polen ... 17 1.3.4. Arı zehiri ... 18 1.3.5. Arı sütü ... 19 1.3.6. Propolis ... 20

1.4. Teknik Arıcılık İçin Gerekli Şartlar ... 21

2. DÜNYADA ARICILIK ... 22

3. TÜRKİYE’DE ARICILIK ... 23

3.1. Bal Ormanlarının Kurulması ... 24

3.1.1. Bal Ormanı Kurulması Kriterleri ... 27

3.2. Ballı Bitkiler ... 28

3.2.1. Bal Potansiyelinin Belirlenmesi ve Ballı Bitkiler ... 28

3.2.2. Bitkilerin Polen, Nektar ve Arılar Açısından Değerlendirilmesi ... 55

3.2.3. Bitkilerin Polen ve Propolis Yönünden Değerlendirilmesi ... 56

4. SONUÇ ... 58

EKLER LİSTESİ ... 59

Bal ormanı Projesi (Dizpozisyon Örneği) (EK-1) ... 60

Mülga Çevre ve Orman Bakanlığının Arıcılığın Desteklenmesi ile İlgili Genelgesi EK(-2) ... 63

Yürürlükte Olan Arıcılık Yönetmeliği’nin Bakanlığımız ve Orman Genel Müdürlüğü Açısından İlişkisi (EK-3) ... 66

Arıcılığın Geliştirilmesi Kapsamında Yapılacak Olan Çalışmalara İlişkin Protokol (EK-4) ... 68

Orman Bölge Müdürlükleri Bazında Yıllar İtibarıyle Yapılacak Tahmini Bal Ormanı Tesis / Bakım Giderleri (EK-5) ... 71

Önemli Ballı Bitkilerin İllere Göre Yayılışı (Latince ve Türkçe Adı) (EK-6) ... 73

Ülkemizdeki Polen ve Nektar Veren Önemli Ballı Bitkilerin Çiçeklenme Dönemi, Polen ve Nektar Kapasiteleri ile Bulunduğu İller (EK-7) ... 102

Ülkemizdeki Bazı Ballı Bitkilerin Çiçeklenme Dönemi, Polen, Çiçek Nektarı ve Böcek Nektarı Üretim Kapasiteleri ile Bulunduğu İller (EK-8) ... 128

(4)
(5)

Prof. Dr. Veysel EROĞLU

Orman ve Su İşleri Bakanı

Arı, yararlandığı hiçbir kaynağı tüketmeyen

tek varlıktır...

esin maddelerinin, hem miktar hem de kalite olarak hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarına cevap verememesi, günümüzün temel sorunlarından

birini oluşturmaktadır. Her yıl dünyamız

yaklaşık olarak seksen bir milyon, ülkemiz ise bir milyondan daha fazla insanı doyurmak zorundadır. Artan bu nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için tarım alanlarının artırılması gerekiyor. Ancak buna karşılık tarım alanları çeşitli nedenlerle giderek azalmaktadır. Bugünün dünyasında, sürekli olarak artan ve istekleri değişen insanların bu ihtiyaçlarını karşılamak için büyük bir değişim rüzgârı esmektedir. Değişime ayak uyduranlar bu küresel rüzgardan pay almakta, değişime ayak uydurmayanlar da küresel rüzgardan savrulmakta ve geri kalmışlıklarını perçinlemektedirler. Değişim içinde olmayan ülkeler açlık, hırsızlık, kapkaççılık gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunun yanında dünyada yaşanan değişim ve gelişim süreci ile insanlarımızın ormanlardan beklentileri de sürekli olarak değişim göstermektedir. Bu sorunları en aza indirebilmek için bütün kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanmak zorundayız. İnsan sağlığı ve yaşamı açısından önemli ürünler sunan bal arısının üretim gücü, dünya nüfusunun artışıyla daha da önemli hale gelmiştir. Arı ürünleri bu sorunların çözümünde de umut olmaya başladı. Üstelik bal arısı üretim yaparken başka yönde değerlendirme imkânı bulunmayan hammaddeleri kullanıyor. Yararlandığı hiçbir kaynağı tüketmiyor. Evrensel boyuttaki önemine ek olarak arıcılık düşük yatırım ve işgücü girdisiyle yüksek gelir imkanları sunan bir sektördür.

Bal arısı, ürünleriyle meydana getirdiği katkıların çok daha fazlasını, kültür bitkilerinin tozlaşmasındaki etkisiyle oluşturmaktadır. Arı bitkisel üretimin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. İnsanoğlu bugünkü varlığını önemli ölçüde bal arılarına borçludur. Bazı bilim adamlarının belirlemelerine göre bal arısının dünyadaki bütün tozlayıcılar arasındaki payı %85 dolayındadır. Arıcılığın bu yolla bitkisel üretime katkısının ekonomik boyutu kendi ürünlerinin oluşturduğu katkının 15 katı dolayındadır. Kısaca insanlar yediği üç lokmadan birini arılara borçludur. Diğer taraftan arıcılık; erozyonu önlemede sağladığı katkıların yanında Bakanlığımızın doğrudan görev alanına giren biyolojik çeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi noktasında çok önemli bir işlevi ifa etmektedir. Bu hususlar dikkate alındığında; biyolojik çeşitliliğinin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, kırsal kalkınmanın ve ülke ekonomisinin geliştirilmesi açısından arıcılığın desteklenmesinin fevkalade önemli olduğu mütalaa edilmektedir. Bakanlığımızca; arıcılık ve bal üretiminin desteklenmesi, öncelikli faaliyet alanı olarak tespit edilmiştir. Bu gaye ile bir yandan ormanlarımızda ve orman sayılan alanlarda mevcut arıcılık için faydalı türler muhafaza altına alınırken, diğer taraftan da yapılacak ağaçlandırmalarla da bal üretimini destekleyecek türleri daha yoğun ve planlı şekilde kullanarak “Bal Ormanları” kurulacaktır.

Bu çalışmalarda emeği geçen arkadaşlara teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.

(6)
(7)

İbrahim ÇİFTÇİ

Orman Genel Müdürü

Ormancıların görevi sadece ormanı korumak

değil, orman kaynaklarını da artırmaktır...

rıcılık ve ormancılık birbiri açısından stratejik öneme sahip iki konudur. Arı ve orman birbirinden ayrı düşünülemez. Ülkemiz, gerek çok farklı iklim ve toprak çeşitliliğine sahip olması; gerekse Akdeniz, Avrupa-Sibirya, İran-Turan gibi üç farklı bitki alanının kesişme noktasında bulunması nedeniyle dünyada benzerine az rastlanır bir bitki çeşitliliğine sahiptir. Dünyada ballı bitki tür ve çeşitlerinin %75’nin Türkiye’de bulunması büyük bir doğal zenginliktir. Orman Genel Müdürlüğünün doğrudan görev alanına giren biyolojik çeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi noktasında çok önemli bir işlevi ifa etmekte olan bal arıları, tabiattaki tozlaşmanın %85’ini gerçekleştirmektedir. Dünyadaki mevcut bitkilerin üçte biri, kendine kısır çeşitler olup böcekler vasıtasıyla tozlanıp döllenir. Bu bitki çiçeklerinin çok güzel kokmaları, güzel görünmeleri ve nektar salgılamaları, böcekleri cezp etmek içindir. Bal arıları doğadaki tozlanma hizmetini düzenli ve disiplinli yapan böceklerdir. Bir ülkenin bitki zenginliğini muhafaza etmesi, tarımsal üretimde kalite ve verim artışı sağlayabilmesi için yeterli bal arısı mevcuduna sahip olması gerekir. Arıcılık bu yüzden çok büyük öneme ve değere sahiptir. Toprağı önemli ve değerli kılan üzerindeki bitki örtüsüdür. Arıcılığın, biyolojik çeşitliliğin korunması, gelecek nesillere aktarılması, sürdürülebilir gıda güvenliği ve erozyonun önlenmesi bakımından desteklenmesi gerektiği ortadadır.

Türkiye’de bal üretiminin yaklaşık % 25’i çam balı şeklinde doğrudan ormanlardan elde edilmektedir. Kestane, ıhlamur, akasya, orman gülü, ahlat gibi orman ağaçları ve orman sayılan alanlardaki otsu bitkiler ve çiçekler de dikkate alındığında toplam bal üretiminin yüzde 85’inin ormanlar ve orman sayılan yerlerden elde edildiği görülmektedir.

Temel amacımız, Türkiye’de ormanların çağın gelişen bilimsel ve teknik esaslarına uygun bir şekilde işletilmesine yön vermek, ormanlardan planlı olarak faydalanmak ve ormanları geliştirmek için günün şartlarına, teknolojisine uygun çalışmaları kesintisiz ve bölge ayırımı yapmadan sürdürmektir. Vatandaşın ekonomik düzeyini artırmak ve orman kaynaklarını daha kullanılabilir hale getirmek için çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Bu kapsamda, ülkemizde arıcılığı teşvik etmek amacıyla çok sayıda Bal ormanı kuruyoruz. Arıcılık ürünleri çok önemli bir ihraç ürünü olmaları nedeniyle arıcılığı teşvik edip orman köylüsüne katkı sağlayacağız. Ormancıların görevi sadece ormanı korumak değil, orman kaynaklarını da artırmaktır. Bal Ormanlarının kurulmasında ve Bal Ormanı Eylem Planı hazırlamasında emeği geçen arkadaşlara teşekkür ediyorum.

(8)

Orman

köylüsünün

ekonomik olarak

kalkınması ile ormana

olan baskısı

da azalmış

olacaktır...

(9)

lkemiz; zengin bitki örtüsü, farklı iklim ve coğrafik özellikleri ile arıcılığa son derece elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Ülkemiz bulunduğu coğrafya, iklim koşulları ve bitki örtüsü ile ideal bir arıcılık bölgesidir. Dünyada da arıcılık bakımından Türkiye son derece yüksek öneme sahiptir. İstatistiklere bakıldığında ise Türkiye gerek arıcılıkla uğraşanlar, gerekse kovan varlığı bakımından üst sıralarda olmasına rağmen üretilen arı ürünleri bakımından birçok ülkeden geride bulunmaktadır.

Arı yetiştiriciliği ve bal üretiminde temel etken; coğrafyanın, iklim şartlarının ve ballı bitki florasının uygun olmasıdır. Dünyada mevcut olan ballı bitki tür ve çeşitlerinin % 75’inin Türkiye’de bulunması büyük bir doğal zenginliktir.

Son yıllarda, Farmakoloji ve gıda biliminde gözlenen baş döndürücü gelişmeler ve yapılan buluşlar gıda ürünlerine, vücudumuz için yararlı bazı doğal maddelerin, ekstrelerin veya kimyasalların katılmasıyla veya bu maddelerin bazı dozaj formlarında alınmasıyla bu eksikliklerin giderilmesi ve eksiklikten kaynaklanan rahatsızlıkların önlenmesi fikrini doğurdu. Gıda bütünleyiciler (Besin destekleri - dietary supplement) adıyla andığımız geniş bir ürün yelpazesi bugün dünyada 50.6 milyar dolarlık bir pazarın doğmasına yol açmıştır. Gıda bütünleyicilerinin pazarı, 60 milyar dolarlık bitkiseller pazarının %80’inden fazlasını oluşturmaktadır. Ayrıca, tıpta kullanılan ve biyolojik etkinliği olan birçok saf kimyasal maddeler bitkilerin özsuyu, yaprak, rizom, kök, tohum veya kabuk gibi belirli bir kısmından elde edilmektedir.

İşte bu bitkisel ve hayvansal kaynakların çoğu ormanlarda bulunmaktadır. Bu doğal kaynakları içinde barındıran ormanların korunması çok önemli hale gelmiştir. Ormanların korunması içinde yerel halkın desteği şarttır. Ormanları koruyabilmek için sürdürülebilir şekilde halkın ormandan faydalanmasının sağlanması ve halkın ekonomik açıdan kalkındırılması gerekir.

Orman Genel Müdürlüğü’nün misyonu, Orman kaynaklarını her türlü tehlikeye karşı korumak, doğaya yakın bir anlayışla geliştirmek, ekosistem bütünlüğü içinde ve topluma çok yönlü sürdürülebilir faydalar sağlayacak şekilde yönetmektir. Bozuk ormanları rehabilite ederken orman köylüsüne ve dolayısı ile ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacak olan bal ormanlarının kurulmasına öncelik verilecek, ekolojik denge gözetilerek biyolojik çeşitliliğin korunması sağlanacaktır. Bal ormanlarının kurulması ile verimsiz alanlardan yararlanılacak, ekolojik denge korunacak, verimli üst topraklarımız erozyona karşı korunmuş olacak, ayrıca orman köylüsüne ekonomik açıdan çok büyük bir katkı sağlanmış olunacaktır. Orman köylüsünün ekonomik olarak kalkınması ile ormana olan baskısı da azalmış olacaktır. Bal ormanlarının kurulması ile ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan işsizliğin önlenmesine katkı sağlanmış olunacaktır.

Bu bağlamda, bal ormanlarının kurulması büyük önem arz etmektedir.

Ü

(10)

ünyanın ortak değeri olan or-manların sürdürülebilir bir anlayışla ve toplumun orman-lardan beklediği değerleri göz önünde bulundurarak yönetil-mesi, günümüz çağdaş ormancılığının amacını oluşturmaktadır. Verimsiz or-manların verimli hale getirilmesi, ken-dilerinden beklenen ekonomik, eko-lojik ve sosyal fonksiyonları daha iyi yerine getirecektir. Ormanlarda arıcı-lığın yapılması; ekonomik, ekolojik ve sosyal sonuçları yanında ormancılığı-mızın geleceği açısından da çok önem taşımaktadır.

D

G

AYE VE KAPSAM

Arıcılık sektörünün geliştiril-mesi kapsamında Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ilgili Genel Müdürlüklerince ağaçlandır-ma, erozyon kontrolü, mera ıs-lahı, üretim ve bakım gibi ya-pılacak proje ve çalışmalarda; arıcılığa uygun vejetasyonun korunması, geliştirilmesi, arı-cılık amaçlı fonksiyonel plan-ların hazırlanması, gezginci arıcıların konaklaması ile ilgili düzenlemeler, orman ekosis-temlerinin ve biyolojik çeşit-liliğin korunması konularında yapılacak çalışmaların uygula-ma esaslarını kapsauygula-maktadır.

(11)

nayasamızın 169. Maddesi: Devlet,

orman-ların korunması ve sahaorman-larının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.

170. Maddesi: Ormanlar içinde veya

bitişiğin-deki köyler halkının kalkındırılması, ormanla-rın ve bütünlüğünün korunması bakımlaormanla-rından, orma-nın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle ilgili kanunlar düzenler. 04.07.2011 tarih ve 27984 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 645 karar sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. Maddesi’nin a

bendi: Ormanların korunması, geliştirilmesi,

işletilme-si, ıslahı ve bakımı, çölleşme ve erozyonla mücadele, ağaçlandırma ve ormanla ilgili mera ıslahı konuların-da politikalar oluşturması, yine aynı 645 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Madde 30 ile; 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkın-daki Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Madde

14/A’nın a bendi: Odun dışı orman ürünlerinin ve

or-manın ekosistem hizmetlerinin; envanteri, değer tespi-ti, teşhis, tanıtım, planlama, haritalandırma, projelen-dirme, üretim, taşıma, depolama ve pazarlanmasına ait iş ve işlemleri belirlemek, yapmak veya yaptırmak,

b bendi: Orman içi su kaynaklarını korumak,

geliştir-mek, bu alanlarda yapılacak faaliyetleri düzenlegeliştir-mek, orman içi av ve yaban hayatına, otlatmaya, arıcılığa ait konuları takip etmek, yine aynı 3234 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 29. Maddesi: Genel Mü-dürlük, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer emirlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir. 6831 sa-yılı Orman Kanunu’nun 6. Maddesi: Devlet ormanla-rına ve devlet ormanı sayılan yerlere ait her çeşit işler Orman Genel Müdürlüğünce yapılır ve yaptırılır. Ayrıca, 05.02.2008 tarih ve 26778 sayılı Resmi Gazete yayınlanan “Orman Amenajman Yönetmeliği’nin” 4. Maddesi ile Mevzuat yönü oluşturulmuş ve bal üre-timi için orman alanlarının ayrılmasına izin verilmiştir. Bu ormanlarda ekonomik ve ekolojik fonksiyonlar dik-kate alınarak katılımcılık ve ekosistem tabanlı fonksi-yonel planlama yapılmaktadır.

02.03.2010 tarih ve B.181 OGM 07203/175 sayılı Mülga Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan “Arıcılığın Desteklenmesi” ile ilgili genelge bulunmaktadır (EK-2).

A

(12)

1.1. ARILAR HAKKINDA

GENEL BİLGİLER

Arılar; Hymenoptera (Zar kanatlılar) takımın-da, Apidae familyasının Apis cinsini oluşturan böceklerdir. Yeryüzünde 25.000 kadar tanım-lanmış arı türü bulunmaktadır. Balarısı (Apis mellifera) dışındaki türler yabanarıları olarak

bilinmektedir. Ancak Apis mellifera dışında

yeryüzünde 10 civarında daha balarısı türü mevcuttur ve bunlar Uzak Doğu ülkelerinde bulunmaktadırlar. Ülkemizin iklim koşulları, topografik yapısı ve yeryüzündeki konumu bitki örtüsünü ve buna bağlı olarak diğer can-lıları çeşitli ve bol kıldığı gibi, arı faunasının da çok zengin olmasına imkan tanımıştır.

Ör-neğin, sadece Megachilidae familyasına ait

500’e yakın türün bulunduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde toplam 2000 civarında arı türü ol-duğu tahmin edilmektedir.

1-A

RICILIK VE ARI ÜRÜNLERİ

HAKKINDA GENEL BİLGİLER

1.2. ARICILIK HAKKINDA

GENEL BİLGİLER

Arıcılık eski uygarlıklardan günümüze ka-dar insanların ilgisini çeken ve insan haya-tında önemli yeri olan tarımsal bir etkinliktir. İnsanlara sunduğu doğal ürünlerle toplumun sağlıklı gelişimine, bitkisel üretimin sürek-liliğinin sağlanmasına sosyo-ekonomik açı-dan katkılarda bulunmaktadır.

Arıcılık, toprağa bağımlı bir tarım kolu de-ğildir ve bu nedenle, topraksız ve az toprak-lı çiftçiler için tek başına bir gelir kaynağı olabilmektedir. Sınırlı bir sermaye ile ya-pılabilmesi, kuruluş ve işletme maliyetinin düşük olması, kısa zamanda gelir getirme-si, arı ürünlerinin kolayca pazarlanabilmesi ve arıcılıkta en büyük girdi olan kovan, arı ve damızlık materyalin yurt içinden sağlan-ması, arıcılığı cazip kılan önemli sebeplerin başında gelmektedir.

Arıcılık insanlara sağladığı bal, balmumu, polen, arı sütü, arı zehiri, propolis, ana arı ve larva gibi arı ürünlerine ek olarak; bit-kisel üretimde polinasyona katkılarda bu-lunarak bitkisel üretimde etkin ve başarılı bir şekilde yerini almıştır. Dünyada üretilen bal değerinin en az 20 katı, arıların tozlaş-ma yoluyla bitkisel üretim artışına katkıları olmaktadır. Tarımsal üretime dayanarak ge-lişen ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomi-lerine bu yönleri ile arıcılık büyük katkılar getirmektedir.

Arıcılık en az sermaye ile en çok kar sağ-layan bir meslektir. Yatırım harcamaları bir defaya ait olup, uzun yıllar işletilen bir tesis kurulabilir. Diğer tarımsal faaliyetler, arıcılıkla mukayese edildiğinde, arıcılığın bu avantajlı yönü hemen kendini gösterir. Tarımın diğer kollarında çalışmak için ara-ziye, tohuma, elektriğe, suya, işletme binası ve tesislerine, traktöre vs. gibi pahalı alet ve ekipmana ihtiyaç vardır. Ayrıca bunları çalıştırabilmek ve araziyi işletebilmek için yeteri kadar sermayeye ve işçiye ihtiyaç

(13)

du-Herhangi bir yörede arıcılık yapabilmek için bir arazinin satın alınmasına ihtiyaç yoktur. Çünkü bölgede mevcut her çeşit bitki ve su kaynakları arının dolayısıyla arıcının hizmetinde olacaktır. Bir tarım işletmesinde tarla tarımı, bağ-bahçe ta-rımı ve hayvancılık gibi çeşitli üretim kollarından biri veya bir kaçı bulunabilir. Arıcılık, işletmede yer alan üretim kollarından herhangi biri veya hepsi ile uyum halinde sürdürülebileceği gibi, iş-letmeden ayrı olarak toprağa bağlı kalınmaksızın çayır, mer’a, yayla ve ormanlarda da yapılabil-mektedir.

Arıcılık kolay ve zevkli bir uğraşıdır. İşletme içe-risinde diğer üretim kollarında yeterince değer-lendirilemeyen yaşlı ve çocuk işgücü kolaylıkla arıcılığa kanalize edilebilmektedir.

Kısa sürede gelir getirebilen, orman içi ve kenarı köylerde yaşayan topraksız ve az topraklı çiftçile-rin gelir düzeyinin artmasını sağlayan ve sosyo-ekonomik önemi büyük olan bir faaliyettir. Ekono-mik olduğu kadar ikinci bir ek gelir kaynağı oluşu da arıcılığın değerini yükseltmektedir. Yan gelir olması bakımından arıcılık, diğer bütün tarım dallarından daha avantajlıdır. Bu nedenle küçük aile işletmeleri, emekliler, topraksız çiftçiler, öğ-retmenler ve köy imamları için arıcılık alternatif bir geçim kaynağı durumundadır. Diğer taraftan arıcılık yoğun bir işgücü gerektirmez ve yılın belirli dönemlerinde atıl durumda kalan işletme

Tarımsal üretim kollarından her biri çeşit-li oranlarda arılar için nektar kaynağı teşkil ederler. Meyvecilik, endüstri bitkileri, yem bitkileri ve tohum üretimi gibi tarım kolları arıcılık ile birlikte ve karşılıklı yarar sağlaya-rak yürütülebilmektedir. ABD, Rusya, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde; Avusturya, Yeni Zelanda, Kanada ve diğer bazı ülkelerde arı-cıların gelirlerinin yaklaşık yarısını bitki ye-tiştiricilerinin tozlaşma için arıcılara ödedikleri kovan kirası oluşturmaktadır.

Bir tarım işletmesinde, işletme içerisinde veya işletme yakınında uygun bir yerde arılık kur-mak mümkündür. İşletme dışında uygun arı mer’ası olan yamaçlarda, ovalarda, meyve ta-rımı yapılan yerlerde veya orman kenarların-da kenarların-da arılık kurmak mümkündür. Bazı arılıklar sabittir. Bu tip arılıklarda kovanlar yıl boyunca aynı yerdedir. Bazen arılığın yeri değişik iklim ve bitki örtüsüne sahip yöreler arasında yıl içe-risinde bir kaç defa değiştirilir. Bu tip arıcılık şekline göçer/gezginci arıcılık adı verilir. İster sabit, ister gezginci şekilde olsun, tarım içerisinde arıcılığın önemli bir yeri vardır. Çünkü arıların tozlaşmadaki rolü ve bu rolün bitkisel üretimde yarattığı katma değerin bo-yutları arıcılığı bitkisel ürün tarımı için de vaz-geçilmez kılmaktadır.

(14)

Çiçekli bitkilerde meyve ve tohum bağlama için döllenme şarttır. Bal arısının asıl değeri, bal ve bal mumu gibi arıcılık ürünlerini üretmelerinden çok, bitkilerin tozlaşmasındaki fonksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Başta buğdaygil olmak üzere, bazı bitki türlerinde tozlaşma rüzgâr yardımıyla olmaktadır. Bunların dışındakilerde ise, tozlaşma-da hemen hemen tamamen böcekler etkilidir. Po-linatör böceklerin % 90’ını ise arılar teşkil eder. Gelişmiş ülkelerde kullanılan gıdaların yaklaşık 1/3’ünün doğrudan ve dolaylı olarak arı tozlaşma-sı sonucu oluşan ürünlerden elde edildiği tahmin edilmektedir. Yapılan bir çalışmada bal arısının bitkilerde yapmış olduğu tozlaşma sonucu mey-dana gelen ürün artışının parasal değerinin arı-lardan elde edilen bal ve bal mumunun parasal değerinin 10-12 katı olduğu; bir diğerinde ise, 20 katı olduğu ifade edilmektedir. Tozlaşmaya gere-ken önem verildiğinde ayçiçeğinde % 45-50, üç-gül türleri ile elma ve armutta % 50-60, hıyarda % 75-90, kavun ve karpuzda % 95-100, domates ve üzümde % 25-30, korunga ile yonca ve fiğde % 35-40 ürün artışı sağlanabilmektedir.

Yabancı tozlaşmaya gerek duyan bitkilerin tama-mında ve kendine döller olanların ise bir çoğun-da arılar tarafınçoğun-dan meyçoğun-dana getirilen tozlaşma sadece ürün miktarını artırmakla kalmayıp, ürün kalitesini de olumlu yönde etkilemektedir. Yani bitkisel üretimde birim başına verimin ve ürün kalitesinin artırılması için arıcılık ve bitki yetişti-riciliği birbirinden ayrı düşünülmeyip birlikte ele alınmalıdır.

1.2.1. ORMANCILIK AÇISINDAN

ARICILIK

Dünyada geçim sorunlarının artması, kaynaklar ve ihtiyaçlar arasındaki dengenin kurulmasını ve doğru planlamayı gerekli kılmaktadır. Bir taraftan kırsal kesimin geçimi planlanırken, diğer taraf-tan başta su, hava ve ormanlar olmak üzere doğal kaynakları korumak, biyolojik çeşitliliğin azalma-sının önüne geçmek gerekmektedir.

Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki yerel halkın ekonomik durumunu iyileştirebilmek için ağaçlandırma alanlarının daha entansif bir şekil-de kullanılmasını sağlamak amacıyla bazı ulusla-rarası kuruluşlar (FAO, GTZ vb) tarafından 1980’li yıllarda tarımsal ormancılık (Agroforestry) kavra-mı ortaya atılkavra-mıştır. Tarımsal ormancılık görüşü ile birim alandan çok yönlü faydalanılarak maksi-mum verim elde etmek amaçlanmaktadır.

Tarımsal ormancılık sistemlerinde orman ağaçlarının planlanması, ilişkili bulundukları tarım bitkileri ve hayvansal varlığın esas kul-lanışlarına göre değişiklik göstermektedir. Tarımsal Ormancılık Sistemlerinin temelinde Ormancılık + Tarım + Hayvancılık bulunmak-tadır. Özellikle tarım ve ormancılığın bir ara-da yapıldığı agroforestry sistemleri geliştiril-miştir.

Agroforestry (tarımsal ormancılık) aynı arazi parçasından çok yönlü yararlanma olanakla-rının araştırılması, aynı yerde tarım-orman ve hayvancılığın bir arada planlanması ve bu ürünlerin yetiştirilmesi tekniklerini araştırma ve geliştirme şeklinde tanımlanmıştır.

Ormanlarda biyolojik çeşitliliğin korunması, erozyonun önlenmesi, sağlıklı ve kaliteli bal üretiminin en üst seviyelere erişebilmesi için arıcılık sektörünün ormancılık kurumları ta-rafından desteklenmesi gerekmektedir. Son yıllarda arıcılığın ormancılık için öneminin anlaşılmaya başlandığı ve bu yönde mevzuat düzenlemelerine gidildiği görülmüştür.

Kategorik olarak arıcılık, bir tarım faaliyeti olarak sınıflandırılsa da konuya dikkatli şe-kilde bakıldığında, bir “tarımsal ormancılık faaliyeti” olarak da değerlendirilebileceği gö-rülmektedir. Ülkemizde üretilen balın dörtte bire yakını doğrudan çam balıdır. Çam balı tamamen orman alanlarında ve bir orman ağa-cı olan kızılçamdan elde edilmektedir. Arıağa-cı- Arıcı-lar genel oArıcı-larak orman ve orman kenarı alan-larda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Orman içi ve kenarındaki boşluklarda, orman ağacı ve çalılarında yürütülen faaliyetler de dikkate alındığında arıcılık bir ormancılık faaliyeti de sayılabilir.

Bazı orman ağaçları arıcılık için değerli bir kaynak durumundadır. Yalancı akasya, kesta-ne ve çam bunlardan bazılarıdır. Macaristan, Romanya, Çin, Kore ve Cezayir gibi ülkelerde akasya ormanı kurulması bu ülkelerin ulusal ormancılık politikası haline getirilmiştir. Çün-kü akasya hem ormancılık açısından ve hem de arıcılık açısından son derece önemlidir. Arıcılığı gelişmiş olan birçok ülkede yalan-cı akasya yetiştiriciliğinin yayılmasına para-lel olarak akasya balı üretimi de artmaktadır. Çünkü akasya dünyadaki en önemli nektar kaynaklarının başında gelmektedir.

(15)

Örneğin, Macaristan’da 1.400.000 hektarlık orman alanının % 18.23’ü yalancı akasya ormanı olup, ti-cari olarak üretilen balın esas kaynağını yalancı akasya ormanları oluşturmaktadır. Erkenci, normal ve geç çiçek açan ıslah edilmiş akasya varyetele-rinin aynı alanda yetiştirilmesiyle çiçeklenme dö-nemi 30-42 güne çıkartabilmektedir. Çeşitli akasya varyetelerinin dekara ortalama bal verimleri 75-125 kg civarındadır.

Sonuç olarak, akasya hem değerli bir orman bitkisi hem de arıcılık için çok zengin bir nektar kayna-ğıdır. Diğer taraftan ağaçlandırma çalışmalarında bu bitkinin tercih edilmesi ile tohum ve yaprakları hayvan yemi olarak değerlendirilebilmekte ve top-rağın azotça zenginleşmesi sağlanabilmektedir.

1.2.2. ARILARIN

YABAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ

Balarısı da dahil olmak üzere, arıların direkt yarar-ları ve kültür bitkilerinde tozlaşmayı gerçekleştir-melerinin de ötesinde, belki de en önemli işlevleri, doğada çeşitli yabani bitkilerin tozlaşmasını yapa-rak birçok bitki türlerinin soylarını devam ettirme-leri, yeryüzüne yayılmalarının sağlanması ve bu bitkilerle topluluk oluşturan diğer bitkilerin de ida-melerine yardımcı olmaları ve nihayet, bu bitkileri gıda ve barınak veya yuva yapma yeri olarak kulla-nan değişik gruplara mensup binlerce hayvanın ya-şamlarını sürdürmelerine imkan hazırlamalarıdır.

Biyolojik çeşitliliğin devamını sağlarken, eroz-yonun önlenmesi gibi, özellikle ülkemiz için ha-yati önem arz eden bir işlevi çok kez insanoğ-lunun haberi olmadan yerine getirmektedirler. Oligolektik arı türleri tarafından tozlaşması ya-pılan bitki türlerinin varlığı, şayet vejetatif ço-ğalma imkanı yoksa tamamen bu arı türlerinin faaliyetine bağlı olmaktadır. Oligolektik arıların yoğun olarak ziyaret ettiği bitki türleri Asterace-ae, FabaceAsterace-ae, MalvaceAsterace-ae, Onagraceae ve Cac-taceae gibi önemli familyalarda yer almaktadır. Bilindiği gibi, erozyon ülkemizin en önemli so-runlarından birisidir ve her yıl tonlarca toprak denizlere taşınırken, seller ölümlere ve maddi kayıplara neden olmaktadır. Doğal bitki örtüsü ve yaban hayatındaki kayıpları da dahil tah-min etmek dahi çok zor olmaktadır. Ülkemiz-de 1950’li yıllarda başlayan meyilli arazilerin sürülmesi, aşırı otlatmalar ve orman örtüsünün giderek azalması erozyonu çok hızlandırmıştır. Prof. Dr. Hikmet Özbek çok engebeli arazi yapı-sına sahip olan Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu’da yaptığı inceleme ve gözlemlerde önceden sürü-len ve daha sonra terk edisürü-len meyilli arazilerde yaygın bitki örtüsünün çoğunlukla arı tozlaşma-sına gereksinim duyan Asteraceae, Boraginace-ae, BrassicaceBoraginace-ae, CampanulaceBoraginace-ae, Compositae

ve Fabaceae familyalarına bağlı bitkilerden

(16)

1.3. ARI ÜRÜNLERİ VE

İNSAN SAĞLIĞI AÇISINDAN

ÖNEMİ

Arıcılık faaliyetleri sonucu, insan sağlığı açısın-dan çok önemli ürünler üretilmektedir. Arıcılık ürünlerinin tedavi amacıyla kullanılması çok eski zamanlara dayanmakla birlikte, bu konuda araş-tırmaların yapılması ve apiterapi merkezlerinin kurulmasıyla günümüzde de güncelliğini koru-maktadır. Son yıllarda dünyada özellikle Çin’de “Apiterapi” adi verilen arı ürünleri ile tedavi yön-temleri hızlı bir gelişme göstermiştir. Bal, polen, propolis, arısütü, arı zehiri gibi arı ürünleri çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu ürünlerden propolis mükemmel antibiyotik ola-rak, arısütü, zengin enerji, besin ve hormon kay-nağı olarak bilinmekte ve besleyici değeri yük-sek olan bal ve polen de yine bir grup hastalık ve enfeksiyonların tedavisinde kullanılmaktadır.

1.3.1. BAL

Bal “bitkilerin çiçeklerinde bulunan nektarların veya bitkilerin canlı kısımlarıyla bazı kanatlı bö-ceklerin salgıladıkları tatlı maddelerin bal arıları tarafından toplanması, vücutlarında bileşimleri-nin değiştirilip petek gözlerine depo edilmesi ve buralarda olgunlaşması sonucunda meydana ge-len koyu kıvamda tatlı bir üründür. Balın rengi, açık sarıdan koyu esmere kadar değişiklik gös-termektedir. Bunun yanında koyu renkli balların açık renkli ballardan daha fazla mineral madde içeriğine sahip asidik yapıda olup bileşimi alındı-ğı kaynaalındı-ğın cinsine, üretim dönemine ve üretim yöntemine göre farklılık gösterebilir.

Balın bileşiminde, % 79.59 oranında seker-ler, % 0.57 oranında asitseker-ler, % 0.26 oranında protein, % 0.17 oranında mineral maddeler ve % 2.21 oranında şeker alkolleri, tanninler, asetil kolin, enzimler, vitaminler pigment, aroma ve tat maddeleri bulunmaktadır. Bal temel olarak besin maddesi ve enerji kaynağı olarak kullanılmakta bunun yani sıra insan sağlığı bakımından da önem taşımakta çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmak-tadır. Bal içerisinde şekerlerin dışında insan yaşamı için çok önemli olan vitaminler, en-zimler, mineral maddeler, asitler ve henüz tanımlanamamış diğer bir kısım maddeler bulunmaktadır. Bazı bakteri türlerinin bü-yümesi için optimum pH’nin 7.2-7.4 arasın-da olması gereklidir. Minimum düzeyde ise Escherichia coli’nin gelişmesi için pH’ nin

4.3; Salmonella sp.’nin, 4.0; Streptococcus

pyogenes’in 4.5 olması gereklidir. Bundan dolayı, sulandırılmamış balın asitliği önem-li bir antibakteriyel faktördür. Balın mide ve bağırsaklar üzerine olan iyileştirici etkisi bugün çoğu kimse tarafından kabul edilmek-tedir. Bal yara ve yanıkların tedavisinde kul-lanılmakta, yara ve yanıkların tedavisinde kullanılan krem ve antibiyotiklerin, yara izi ve yara kabuğu gibi olumsuz etkileri bulun-makta, bal kullanılmasıyla bu olumsuz etkiler görülmemekte ve yanıklara karşı kullanılan siliver sulfadiazine yerine bal kullanılmasıyla iyileşme daha kısa bir süre içinde gerçekleş-mektedir.

(17)

1.3.1.1. ÇAM BALI

Çam balı arıların çiçek poleninden değil, Ak-deniz iklimine mahsus bazı çam ağacı türlerinin gövdesinde yaşayan bir aracı böceğin salgısını kullanarak ürettiği, müstesna bir baldır. Dünyada sadece Türkiye ve Yunanistan’da bulunur.

Çam balının üretilmesi için, çam pamuklu böce-ğine veya milimetrik boyutlarda olduğu için çam pamuklu biti olarak da adlandırılan, halk arasın-da basra böceği (veya balsıra böceği) denilen bu böceğe ihtiyaç vardır. Bu böcek sadece kızılçam, karaçam ve Halep çamında yaşar. Zoolojide bu

böcek afidler sınıflandırması içinde Marchalina

hellenica olarak adlandırıldığı gibi Monophlebus hellecinus olarak da bilinmektedir.

Basra (balsıra) böceği çamın özsuyunu emerek beslenir, artan özsuyunu da tatlı bir madde ha-linde dışkılar. Basra böceğinin Temmuz ve Ekim ayları arasında salgıladığı bu sıvı arılar tarafın-dan çok sevilmektedir. Böceğin bu şekerli artı-ğı arılar tarafından toplanır. Bu şekerli maddeyi bulunduran ağaçlara halk arasında balsıra ağaç-ları denilir. Balsıra ağaçağaç-larında böcekler ağaç gövdelerinin toprak seviyesindeki kısımlarında yumurtlar ve doğan yavrular ağaca ağır ağır ve çamın özsuyunu emerek tırmanırlar. Kışın sert geçtiği yıllarda öldüklerinden, arıcılar, böyle durumlarda, böceğin kışın içinde biriktiği mumu bol olduğu bölgelerden toplayarak kendi bölge-lerine götürürler ve soğuktan korumak için üzeri-ni çalı çırpı ile örterek bırakırlar. Bu işlem en geç

kış mumunun sağlam kaldığı Nisan ayında ya-pılmalıdır. Aksi takdirde, böcekler yolculuğa dayanamaz ve Mayıs ayındaki üreme mevsimi tehlikeye atılmış olur.

Arıcıların arı kovanlarını (arıların çam balı üretmesi için) çama bırakırken dikkat etme-leri gereken bir başka husus, bu bölgede arı-ları fazla tutmamaarı-larıdır. Zira balı böcek sal-gısından üreten arılar, çamda çok uzun süre bırakılırsa (en fazla 20 gün), çam ağaçlarında o sırada polen olmadığından, ana arı zamanla yumurtlamayı azaltır. Bu nedenle kovan zayıf-lar. Ana arının üretkenliğini muhafaza etmek için hazır polen kekleri verme uygulaması da yaygınlaşmaktadır. Öte yandan, çam balı üre-tilmek isteniyorsa, arının çamı terk edip çiçek polenlerine yönelmemesi için, çevrede fazla çiçek olmaması önemlidir.

Böcek Türkiye’de, Muğla, Aydın, İzmir, Balıke-sir, Çanakkale, Antalya illerinin Ege sahil şe-ridi boyunca, iç bölgelerin ılıman kısımlarına biraz girecek şekilde (Menderes ovasının ta-mamı ve Denizli’de de bulunur) yaşamaktadır.

(18)

1.3.2. BALMUMU

Bal mumu işçi arıların 12-18 günlük yaş dönem-lerinde 4, 5, 6 ve 7. Abdominal segmentlerdeki mum salgı bezlerinden salgılanan bir maddedir. Rengi salgılandığı anda beyaz olmasına rağmen, daha sonra koyulaşarak sarıya veya kahverengi-ye döner. Arılar bu maddeyi yavru kahverengi-yetiştirmek, bal ve polen depolamak üzere gerekli depo göz-lerini örmek için salgılarlar. Günümüzde petekle-rin balı süzüldükten sonra geriye kalan örülmüş petek mumları eritilip yabancı maddelerden ay-rılarak tekrar arıcılıkta kullanılmaktadır. Balmu-munda, değişik oranlarda, monoesterler, diester-ler, triesterdiester-ler, hidroksi ve poli esterdiester-ler, asit ve poliesterler, uzun zincirli hidrokarbonlar, ve uzun

zincirli yağ asitleri bulunmaktadır. Bal mumu, arıcılık sektöründe temel petek yapımında, ma-rangozculukta ahşap eşyaların parlatılmasında, parke verniği yapımında ve boya endüstrisinde çeşitli amaçlarla kullanılır. Küçük heykel ve bib-lo endüstrisinde, madeni kap ve şişe kapakları-nın yapımında yine bal mumundan yararlanılır. Ayrıca ışık kaynağı olan mum üretiminde, par-fümeri endüstrisinde, kozmetikte dudak boya-sı yapımında kullanılır. Bunların yanında insan sağlığı açısından çeşitli merhem türü ilaçların yapımında, ayrıca yüz kremlerinin yapımında ve dişçilik alanında da bal mumu kullanılmaktadır.

(19)

1.3.3. POLEN

Polen çiçekli bitkilerde, çiçeklerin erkek organ-larının (stamen) üst kısmında bulunan anterlerin içindeki polen kesecikleri içerisinde yer alan erkek hücre taşıyan buruşuk, dikenli, yağlı ve yapışkan yapıda bal arısı tarafından toplanan ku-rutulmuş çiçek tozlarıdır. Polen arıların büyüyüp gelişmelerini tamamlamaları, salgı bezlerinin gelişmesi için gerekli olan başlıca protein kay-nağıdır. Polen olmadığı takdirde koloninin yavru yetiştirip hayatını devam ettirmesi imkânsızdır. Polenin bileşimi, bitkisel kaynaklara ve üretim yöntemine göre farklılık arz etmektedir. Polenin bileşiminde değişik oranlarda mineral maddeler, karbonhidratlar, protein ve lipitler bulunmakta-dır. Külün esas kompozisyonunu ise potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor oluşturur.

İz elementler olarak çinko, bakır, nikele rast-lanır. Karbonhidratlar olarak indirgenmiş ve indirgenmeyen şekerler ile nişasta bulunur. Ayrıca polenin yapısında organik asitler, ser-best amino asitler, nükleik asitler, enzimler, ti-amin, niasin, riboflavin, pridoksin, pantotenat, folik asit, biotin bunların yanında vitamin C, karoten, vitamin E ve gelişme regülatörleri bu-lunmaktadır. Polen insan beslenmesi için çok büyük bir öneme sahiptir. Büyümeyi hızlan-dırmakta, yorgunluğu gidermekte, kansızlığı önlemekte, metabolizmayı düzenleyici etkileri bulunmaktadır.

(20)

1.3.4. ARI ZEHİRİ

Arı zehiri “Arıların zehir torbasında olu-şan ve içerisinde başlıca mellitin, apa-min, MCD-peptidi, histaapa-min, hyaluronidaz, fosfolipaz-A2 bulunan, keskin kokulu, acı tadda, sarımtırak renkte, sıvı, hava ile te-masında çabuk kuruyup kristalize olan bir maddedir. Arı zehiri, arılarda zehir torba-sına bir kanal ile bağlanan, asit ve alkali salgı bezlerinde üretilerek zehir torbasın-da depolanır. Bu salgı arı soktuğu zaman iğne içerisindeki zehir kanalından sokulan kimseye enjekte edilir. Yeni ergin hale gel-miş bir günlük arılarda bir miktar arı zehi-ri mevcut olmasına rağmen, bu dönemde iğnenin henüz sert olmaması nedeniyle so-kamazlar. İkinci günden itibaren asit salgı bezinin aktivitesi artar ve 16- 19 günlük arı-larda arı zehiri üretimi en yüksek seviyeye ulaşır. Bir arıdaki zehir miktarı mevsime ve arının yapısına göre 0.05-0,3 ml/arı olacak şekilde değişiklik gösterir.

Arı zehirinde, Mellitin, Fosfolipaz A, Apamin, Hya-luronidase, MCD-peptidi, Histamin bulunmakta-dır. Avrupa’da uzun yıllar arı zehiri, eklem rahat-sızlıklarında, özellikle romatizmal hastalıklarda kullanılmaktadır. Ayrıca gribal enfeksiyonlarda ve ortopedik hastalıklara karşı kullanılmakta, il-tihap kurutucu ve analjezik (ağrı kesici) etkileri bulunmaktadır.

(21)

1.3.5. ARI SÜTÜ

Arı sütü 5 ila 15 günlük işçi arıların alt çene (man-dibular) ve boğaz (hypopharyngeal) bezlerinin salgılarından birisi olup ana arı gözlerine aşıla-nan larvaların beslenmesine yarayan, ancak ana arı gözlerine aşılama yapıldıktan sonra 36-48 saat zarfında toplanan pelte kıvamında, kemik rengin-de, kendine has bir kokuya ve yakıcı bir tada sa-hip gıdadır. Arısütünün kompozisyonu, arıların doğal beslenmesine, mevsime ve larvanın yaşı-na, üretim yöntemine göre değişmektedir. Suda eriyen pH ‘si 3-5 olan arısütünün yapısında prote-inler, lipitler, karbonhidratlar bulunmaktadır. Dinçlik, zindelik sağladığı, hücre yenilemesine katkıda bulunduğu düşüncesi nedeniyle, insanlar

tarafından yaygın olarak tüketilen arı sütünün çok düşük miktarlarda, ptrein, neopterin, biopterin, ksantopterin gibi biyolojik aktif maddeler ile hor-monlar içermektedir. Ari sütü en fazla bronş astı-mı, damar sertliği, mide ve bağırsak hastalıkları, romatizma gibi rahatsızlıkların tedavisinde kulla-nılmaktadır. Bunların yanında yüksek tansiyonu önleyici, böbrek ve idrar yolu rahatsızlıklarını düzenleyici özellikleri vardır. Ari sütü zihinsel ve bedensel yorgunlukların giderilmesine karşı ve ciltteki kırışıklık ve sivilcelere karşıda etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Arı sütünün kandaki kolesterol, toplam lipit, fosfolipit, trigliserid, li-poprotein seviyelerini düşürmekte, tansiyon dü-şürücü ve damar genişletici aktivitesi bulunmak-ta, insülin benzeri peptidleri içermesi nedeniyle hipoglisemik (Kan şekerini düşürücü) ve immü-nolojik etkisi bulunmaktadır. Bunların yanında cilt ve saç hastalıklarındaki tedavi edici, cinsel fonksiyonları düzenleyici etkileri bulunmakta ve hücre onarıcı ve gençleştirici etkilere sahip bu-lunmaktadır.

(22)

1.3.6. PROPOLİS

Propolis “İşçi arıların bitkilerin filiz ve tomurcuk-larından topladığı, reçinemsi maddeleri ve bitki salgılarını başlarında bulunan salgı bezlerince salgılanan enzimlerle biyokimyasal değişikliğe uğratarak oluşturdukları kirli sarıdan, koyu kah-verengine kadar değişen renkte ve oda sıcaklı-ğında yarı katı halde olan bir maddedir” şeklinde tanımlanmıştır.

Propolisin, insan tüberküloz basilini de kapsayan Gram pozitif basilluslara karşı antibakteriyel et-kiye sahip olduğu bildirilmiştir. Propoliste bal-mumuna rengini veren flovanoidlerin (esansiyel yağlar, ayrıca cinnamyl alkol, cinnamic asitin, eser miktarda vanilin olduğu bildirilmiştir. Propo-lisin kimyasal yapısı bitkisel orijine bağlı olarak farklılık arz etmektedir. Propolisin bileşiminde, reçine, mumlu bitkiler, essansiyel yağlar, polen ve organik maddeler ile mineral maddeler bulun-duğunu bildirmiştir.

Propolis spreylerinin solunum yoluyla alındığın-da romatizmaya ve astıma iyi geldiği, gut has-talığının tedavisinde ve sinirleri yatıştırmada kullanıldığı bildirilmektedir. Bunların yanında propolisin beyin cerrahisinde kanamayı en-gellediği, yine % 2’lik propolisin genel olarak merhemlerin antibakteriyel etkilerini artırdığı bildirilmektedir. Propolisin antidiyabetik aktivi-tesi bulunmakta, ayrıca kapilleri güçlendirmek-te, doku yenilenmesini sağlamakta, habis tümör hücrelerinin gelişimini engellemektedir. Propolis doku yenileyici, bakterisid ve fungisid özelliği ile kozmetikte çeşitli kremlerin yapımında kullanıl-maktadır.

(23)

Arıcılarımız ekonomik verim düzeyinin üzerin-de kazanç sağlayabilmeleri için aşağıdaki et-menleri göz önünde bulundurmalıdır.

• Uygun bir arılık yeri • Yüksek verimli arı ırkları • Doğal koşulların elverişliliği • Arıcılık bilgi ve deneyimi • Modern araç ve gereçler

Koloni verimliliği öncelikle nektar ve polen kay-naklarının elverişliliğine bağlı olduğundan, arı-cılıkta başarı önemli ölçüde bu etmenlere bağ-lıdır.

Bu bağlamda, her ne kadar mükemmel bir doğa ve vejetasyona sahip olsak da, bu vejetasyon-dan faydalanabilecek özellikte arı kolonisinin olması gerekir. Bu projelerde yöreye uygun arı ırkının tespiti de önemlidir. Daha önemlisi bil-gili, bilinçli ve mesleği arıcılık olup kişisel ge-lişime açık arıcılarla çalışmak bu çalışmaların başarısının garantisidir. Bal ormanlarına arı ge-tirecek arıcılarda, arıcılık kurs sertifikası ve arı-cılık kayıt numarası istenmesi arıcılığın bilinçli yapılmasına katkı sağlayacaktır.

1.4. TEKNİK ARICILIK İÇİN

GEREKLİ ŞARTLAR

(24)

ünümüzde arıcılık, tüm dünyada ya-pılan en yaygın tarımsal faaliyetler-den birisidir. Bugün dünyada 59 mil-yon dolayında arı kovanı bulunmakta ve bunlardan 1.250 bin ton dolayında bal üretilmektedir. Dünyanın en çok kovan varlığına (6.9 milyon kovan) sahip ve bal üre-ten (398 bin ton) ülkesi Çin’dir. Çin’den sonra en çok koloni varlığı sırasıyla Türkiye, Rusya Federasyonu ve Etiyopya’dır. Bal üretiminde ise Çin’den sonra Türkiye, ABD ve Ukrayna gelmektedir. Kovan başına ortalama dünya bal üretimi 20 Kg dolayında olup; bu rakam Çin’de 37, Arjantin’de 43, Meksika’da 28 ABD’de 35 ve Türkiye’de 16 Kg civarındadır. Bu ülkeler aynı zamanda dünyanın en çok bal ihraç eden ülkeleridir.

G

2-D

ÜNYADA ARICILIK

Dünyada en çok bal ithal eden ülkeler ise; Al-manya, ABD, Japonya, İngiltere, İtalya, İsviçre, Fransa, Avusturya ve diğer Avrupa ülkeleridir. Bal yanında propolis, arı sütü, polen ve balmu-mu gibi arı ürünleri de dünya ticaretinde yer almaktadır. Diğer yandan tarımı gelişmiş ülke-lerde arıcılık, arı ürünleri üretimi yanında bit-kisel üretimde miktar ve kalitenin artırılması amacıyla da yapılmaktadır. ABD’de tarım ile uğraşanlar, üretim yaptıkları bitkilerde tozlaş-manın sağlanması için arıcılara kovan başına kira ödemektedirler. Yine ABD’de yapılan baş-ka çalışmada 40 dolayında bitki türünden elde edilen gelirin %30’nun bal arılarından dolayı sağlandığı tespit edilmiştir.

Diğer yandan bal, propolis, arı zehri, arı sütü gibi arı ürünleri pek çok ülkede “arı ürünler ile tedavi” anlamına gelen “Apiterapi”de kullanıl-maktadır.

(25)

ürkiye sahip olduğu 5,6 milyon dolayındaki kovan varlığı ve 81 bin ton dolayındaki bal üre-timi ile dünyada kovan varlığı ve bal üretim miktarı yönünden 3. ve 2. sıralarda yer alarak hem kovan varlığı hem de bal üretimi bakımından dünyanın önemli ülkeleri arasında yer almaktadır (TUİK, 2012). Kovan varlığı bakımından dünyada üçüncü sırada yer almasına rağmen, ülkemizde kovan ba-şına ortalama bal üretimi 16 kg dolayın-da olup dünya ortalaması olan 20 kg’ın altındadır. Bununla birlikte, Türkiye’nin dünya bal ticaretinde %1,87 ‘lik payla 10. sırada yer alışı, sahip olunan kovan varlığı ve bal üretimi ile uyum sağlama-maktadır. Hem dünya bal ticaretindeki payımız hem de koloni başına bal üre-timimiz dikkate alındığında, ülkemizin sahip olduğu arıcılık potansiyelinden yeteri kadar faydalanmadığı ortadadır.

T

3-T

ÜRKİYE’DE ARICILIK

Yurdumuzda 100.000’den fazla aile, ba-larısı kolonisine sahiptir. Bunların ancak %10’u kadarı geçimini arıcılıktan kazan-makta, %30’u kadarı ise yan gelir kayna-ğı olarak kullanmaktadır. Geriye kalan büyük bir kısmı ise hobi tipi arıcılık faali-yetlerinde bulunmaktadır.

(26)

Ülkemiz, 21.500.000 hektar orman alan sahiptir. Bu da ülke alanının %27,6’sine tekabül etmekte-dir. Ancak, ormanlarımızın %52’si normal, %48’si bozuk vasıflı ormanlardır.

Orman kaynaklarımızın sürdürülebilir bir şe-kilde, koruma - kullanma ilkesi ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde çağdaş bir anlayışla halkımızın hizmetine sunulması için, verimsiz or-manların bir an önce rehabilite edilerek toplumun istifadesine sunulması gerekmektedir. Bu hizmet-lerden biriside bal ormanlarının kurulmasıdır. Bu bağlamda, Orman Genel Müdürlüğü gerek mev-cut ormanların rehabilitasyonu yoluyla, gerekse yeni bal ormanı tesis etmeyi planlamaktadır.

3.1. BAL ORMANLARI KURULMASI

Önümüzdeki yıllarda Orman Bölge Müdürlüğü bazında tesis ve bakımı yapılması planlanan bal ormanı alanları ve tahmini harcama tutarları EK-5’daki tablolarda yer almaktadır.

Bal ormanlarının kurulmasında klasik planlama-dan ve meşçere kurma anlayışınplanlama-dan ve şablonel silvikültürel yaklaşımlardan kaçınılacaktır. Mev-cut her tür vejetasyon, orman ekosistemine olum-lu etkileri sürdüğü sürece korunacak ve genetik çeşitlilik muhafaza edilecektir. Doğaya yakın bir ormancılık anlayışı içinde ormanların kendini ye-nileme güçlerinden faydalanılacak, gelişen doğa ve çevrecilik bilinci içinde ekoloji ve ekonominin kaynaştığı yeni ve çağdaş bir işletmecilik anlayı-şı ile çalıanlayı-şılacaktır.

Bal ormanlarının kurulmasında öncelikli gayenin bal üretimi ve bu sayede yöre halkına gelir oluş-turma ve süreğinde toprak koruma ve erozyon kontrolü yer almaktadır.

Bal ormanlarının

kurulmasında

genetiksel çeşitlilik

korunmalı ve

çoğaltılmalıdır.

(27)

Bozkır bitki çeşitliliği göz önüne alındığında, oldukça fazla sayıda değişik vejetasyon dönem-lerinde çiçekli kalabilen, polen ve nektar bulun-duran biyolojik çeşitlilikten faydalanılarak bal ormanı oluşturulacak yer seçilirken, arıcılık için elverişli olan nektar ve polenli bitkilerin yoğun olduğu alanlara öncelik verilecektir.

Bal ormanı oluşturulacak alanda flora ve veje-tasyon çalışması yapılacak, arıcılık için elverişli nektar ve polenli bitki yoğunluğu belirlenecek, mevcut durum tespit edildikten sonra ne kadar ekim/dikim ihtiyacı olduğu tespit edilecektir. Bu sayede bal ormanına konuşlandırılacak arı kolo-nisi sayısı yaklaşık olarak hesaplanacak ve izin verildiği kadar koloni bulundurulması sağlana-caktır.

Hazırlanacak projelerde genel kanaat var olan ormanlarda herhangi bir işlem yapılmamasıdır. Ancak, yıl içerisinde nektar akımı dönemini uzat-mak amacıyla yörenin orjinine uygun ilave ballı bitki plantasyonları uygulanabilecektir. Yeni ku-rulacak bal ormanlarında tohum ve/veya fidan kullanılması söz konusu olduğunda yetişme orta-mına uygun türler kullanılacaktır. Bu kapsamda, tesis edilecek bal ormanı projelerine rehberlik etmek gayesiyle Ek-6’da önemli ballı bitkiler ve illere göre yayılış alanları yer almaktadır. Bal ormanındaki ağaçların azami çiçek tutmaları büyük önem arz ettiğinden, dikimlerdeki aralık; yetişme ortamı şartları ve türün özellikleri dik-kate alınarak, ağaçlar ileride büyük tepe çatısı oluşturacak seyreklikte olmalıdır. Bal ormanı

tesisinde ağaç türü kompozisyonu; bitkilerin çiçeklenme dönemleri dikkate alınarak arılar mümkün olduğunca uzun süre çiçek bulacak şekilde belirlenecektir. Bal ormanlarında

biyo-lojik çeşitliliği teşvik için uygun meyve ağacı fi-danları dikilmeli, ancak bunlar aşılı olmamalıdır. Orman ağacı olmayan türler ise ormanlık alanlara dikilmeyecektir.

Orman içi açıklıklarda ve orman kenarlarında, bozkır ekosisteminde var olan bitkilerden fay-dalanılması, bal üretimini destekleyebilecektir. Antropojen sahalarda yörenin vejetasyonuna uy-gun bitkilendirme çalışması yapılırken polen ve nektar verimi yüksek türlerin yetiştirilmesi ön planda tutulacaktır.

Çalışmaların yapılacağı alanlarda bölgede var olan ve doğal olarak yetişen bitki türleri tercih edilecek, bölgenin iklim ve coğrafik özelliklerine uyum sağlaması dikkate alınacaktır. Bununla bir-likte bitkinin sadece kendi uyumu değil dikileceği alandaki diğer bitkilerle ilişkisi de değerlendiri-lecek ve doğal denge gözetideğerlendiri-lecektir. Örneğin tü-rün istilacı tür durumuna geçerek alandaki mevcut türlerin yok olmasına meydan verilmeyecektir. Kullanılacak ağaç türlerinde mutlaka toprak de-rinliği ve ağaçların su ve ekolojik istekleri göz önüne alınacaktır. Örneğin Kestane yetiştirilmesi-ne uygun olmayan bir toprakta kestayetiştirilmesi-ne yetiştiril-mesi başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bu nedenle, bitkilendirme çalışmalarında kullanılabilecek tür-ler yörenin doğal vejetasyonunun incelenmesi ile belirlenecektir.

Ağaçlandırma ve bitkilendirme çalışmalarında makineli toprak işleme, sığ olan toprağın taşın-ması ve bu toprağı tutan biyolojik çeşitliliğin yok olmasına yol açabileceğinden dolayı çalışmalar-da makineli çalışmaya yer verilmemesine dikkat edilecektir.

Bazı türlerin (özellikle ağaç türlerinin) her yöreye uygun olmadığı bir gerçektir. Örneğin; Step

(boz-kır) alanlarda kullanılan başta Castanea sativa

(Anadolu Kestanesi) olmak üzere Acer platanoides

(Çınar Yapraklı Akçaağaç), Pyracantha coccinea

(Ateş Dikeni), Morus nigra (Kara Dut), Crataegus

monogyna (Alıç), Tilia tomentosa (Gümüşi Ihla-mur) gibi ağaç türlerinin step alanlarda yaşama ve gelişme şansı oldukça düşüktür. Bu nedenle, iklim özellikleri ve ekolojik faktörler ile alandaki ve yakın çevredeki vejetasyonunda iyi analiz edi-lerek alanda yetiştirilebilecek türlerin (ağaç, çalı ve otsu) seçilmesi, yapılan çalışmalardan başarılı sonuçlar almak için elzemdir.

İç Anadolu bölgesi step alanlarında ağaç

türleri-nin gelişebilmesi için son gösterge türler

Junipe-rus excelsa (Boz Ardıç, Boylu Ardıç), JunipeJunipe-rus oxycedrus (Katran Ardıcı) ve Cistus laurifolius (Boylu Laden)’dur (Akman ve ark. 2001). Bu aşa-madan sonra antropojen step alanlarında Berberis crataegina (Karamuk), Rhamnus rhodopaeus veya Rhamnus thymifolius (Cehri), (Astragalus) Astra-galus microcephalus ve AstraAstra-galus angustifoli-us (Geven) başta olmak üzere), Thymangustifoli-us (Kekik), buğdaygillerin (Gramineae) bulunduğu alanlarda sahanın tahripten önceki odunsu ve otsu türlerine göre bitkilendirme yapılması önerilmektedir.

(28)

Bu nedenle bozulmuş bozkır alanlarında, öncelik-le yöreye uygun çalı türöncelik-lerine [Berberis crataegy-na, Rhamnus sp., Elaeagnus angustifolia (İğde), Prunus spinosa (Erik), Amygdalus orientalis veya Amygdalus webbii (Badem), Pyrus elaeagnifolia (Ahlat) vb.] ağırlık verilerek çalı türleri gelişti-rilmeli ve ardından tüylü Meşe (Quercus pubes-cens), karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana) gibi ağaç türleri ile ağaççık ve çalı türleri gibi alana uygun türler ile bitkilendirilmesi daha uy-gun olabilir. Böyle alanlarda bitki örtüsünün azal-dığı yerlerde, sahaya uygun ve arıcılık açısından önemli otsu türlerin yetiştirilmesi daha başarılı sonuçların alınmasını sağlayacaktır.

Uygun görülen alanlarda tıbbi bitkilerin değer-lendirilmesi, hem bu bitkilerin elde edilmesi hem de bal üretimi açısından çift yönlü bir destek sağ-layacaktır.

Projelerde seçilen türlerin neler olduğunun La-tinceleri ile birlikte verilmesi daha uygun ola-caktır. Çünkü, örneğin Türkiye’de “kekik” olarak

tanımlanan Lamiaceae familyasına ait pek çok

aromatik bitki türü bulunmasına rağmen, özel-likle uçucu yağı karvakrol ve timol içeren türler ‘‘kekik’’ olarak kabul edilmektedir. Bu türler

ara-sında Thymus, Origanum, Satureja, Thymbra ve

Coridothymus cinsleri hem yayılış olarak hem de ekonomik olarak büyük önem taşımaktadır. Bal ormanı oluştururken çiçeklenme periyodunu takip edilerek, proje sahasında arka arkaya çi-çek açabilen ağaç ve orman altı bitki örtüsünü bir arada bulundurulması sağlanacaktır. Bunun için bir zaman cetveli hazırlanacaktır. Çiçeklenme za-manları farklı bitki türlerini bir arada yetiştirme zorluğu nedeniyle, çalı ve özellikle otsu türlerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi üzerinde önem-le durulacaktır. Bu çerçevede, kurulacak bal or-manı projelerinde kullanılmak gayesiyle; Ek-7’de ülkemizdeki polen ve nektar veren önemli ballı bitkilerin çiçeklenme dönemi, polen ve nektar kapasiteleri ile bulunduğu iller ve Ek-8’de de ül-kemizdeki bazı ballı bitkilerin çiçeklenme döne-mi, polen, çiçek nektarı ve böcek nektarı üretim kapasiteleri ile bulunduğu iller yer almaktadır.

(29)

Bal ormanı projelerinde hedeflerin gerçek-leştirilebilmesi için özellikle çiçeklenme pe-riyodunun uzun olmasını sağlayan ağaç, çalı ve otsu türlerin tespiti ve seçimi ilgili uzmanlar tarafından yapılacaktır. Çiçeklenme dönemini uzatmak amacıyla Yalancı akasyanın (Robinia pseudoacacia L.) farklı klonlarına yer verilmesi yararlı olacaktır.

Bal üretimi için oluşturulmuş ve/veya ayrılmış ve/veya rehabilite edilmiş bu ormanlardan “rekreasyon” ve “piknik” amaçlı faydalanmak uygun olmayacaktır. Çevre kirliliği ve gürültü arı hastalık ve zararlılarına fırsat yaratıp ürünün kirlenmesini sağlayacağı için bal ormanları ka-rayollarından ve ilaçlama yapılan tarım arazile-rine çok yakın olmamalıdır. Bal ormanları kuru-lurken temiz su kaynakları mutlaka göz önünde bulundurulacaktır.

Bal orman tesisi yapılırken ağaçlandırılacak bölgelerde teras yapımı yerine ocak dikiminin tercih edilmesi daha faydalı olacaktır. Dikilecek fidanın kalitesi artırılarak (seçilmiş fidan dikile-rek) sayının sınırlı tutulması ve alt vejetasyonda otsu türleri muhafaza etmek daha faydalı olacak-tır.

Alanda bulunan kolonilerin hasat dönemi sonun-da bal, polen ve arı sütü gibi diğer arı ürünleri verimi kayıt altına alınması gereklidir. Bu veri-ler daha sonraki yapılacak çalışmalara ışık tu-tacaktır.

Antropojen sahalardan çok yönlü faydalanma-nın sağlanmasında, proje amaçlarına uygun ola-rak bitkilendirme çalışmaları yapılabilir. Bu tür alanlarda yabancı türlerin kullanılmasının bi-yolojik çeşitlilikte kayıplara yol açacağı, doğal sistemi değiştirebileceği, bu tür uygulamaların pilot sahalarda çalışmalar yapılmadan ve sonuç-ları görülmeden yapılmasının ülke ekonomisi ve ülke biyolojik çeşitliliği açısından kayıplara yol açabileceği hususuna dikkat edilmelidir. Bal ormanı projesi oluşturulurken EK-1’de belir-tilen Bal ormanı projesi dispozisyon örneği esas alınacaktır. Tecrübenin en pahalı bilgi edinme yöntemi olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca arıla-rın özelliklerini, iklim şartları belirlemektedir. Bal ormanı kurulurken; koloni kıştan çıkınca ko-loniyi güçlendirmek (koloni popülasyonunu ar-tırmak) gayesi ile erken polen veren ballı bitki-ler, arı bal yapımı döneminde ise nektar veren ballı bitkilerin ekim/dikim yapılmasına önem

3.1.1. BAL ORMANI

KURULMASI KRİTERLERİ

Potansiyel bal ormanı yerinin ve alanının seçi-minde şu kriterlere dikkat edilmelidir.

• En az rüzgar tutan yer olmalıdır.

• Trafiğin yoğun olduğu bölgelerde yoldan en az 200 metre, stabilize ara yollarda ise en az 30 metre uzaklıkta yer almalıdır.

• İnsan ve hayvan hareketlerinden uzakta ol-malıdır.

• Özellikle trafikten etkilenmeyecek alanlar olmalıdır.

• Yakınında sürekli olarak temiz su sağlayan bir kaynak bulunmalıdır.

• Arıcılığın yoğun olduğu bölgeler ile talebin fazla olduğu yerler seçilmelidir.

(30)

Ballı Bitkileri, arıcılık açısından iki grupta değerlendirebiliriz.

1- Nektar verenler 2- Salgı verenler

1- Nektarlı bitkilerin genellikle

çiçek-lerinde veya nadiren bitkinin diğer bir yerinde nektar bezi vardır. Bu bezin salgıladığı şekerli sıvı olan nektardan bal arıları toplayarak bir işleme tutup nektar balı üretirler. Örnek: Akasya, korunga, söğüt gibi.

2- Salgı veren bitkilerden bazıları, bal

arıları için önemlidir. Herhangi bir böcek emgisi veya diğer doğal olay-lardan dolayı yaprak ve genç sür-günler üzerinde bazı hallerde kabuk arasında oluşan salgıları, bal arıla-rı toplayıp işleme tabi tutarak salgı balı üretirler.

3.2. BALLI BİTKİLER

Ballı bitlilerin bal verimini tespit etmek için bal potansiyeli listesi hazırlanmıştır. Dünyanın bir çok ülkesinde bu liste kullanılmak-tadır. En düşük kapasite de bal verimi 1. sınıf ile en yüksek bal kapasitesi de 6. sınıf ile değerlendirilmiştir.

Bal verimine etki eden su, toprak, ısı gibi değerlerin en üst dü-zeyde olduğu kabul edilerek bir hektar alanda kapama olarak aynı ballı bitki var kabul edilir ve bu alanın toplam nektar verimi değerlendirmeye alınır.

• 5-25 kg/hektar olan bitkiler 1. sınıf bal potansiyelli • 26-50 kg/hektar olan bitkiler 2. sınıf bal potansiyelli • 51-100 kg/hektar olan bitkiler 3. sınıf bal potansiyelli • 101-200 kg/hektar olan bitkiler 4. sınıf bal potansiyelli • 201-500 kg/hektar olan bitkiler 5. sınıf bal potansiyelli • 501 kg/hektar’ın üzerinde olan 6. sınıf bal potansiyelli

bitkilerdir.

3.2.1. BAL POTANSİYELİNİN BELİRLENMESİ

VE BALLI BİTKİLER

(31)

Türkiye’de yayılış alanı 100-1200 metre yüksek-liklerdeki kıyı ve iç kıyı bölgelerdir. Maki çalıları olan, pırnal, akça kesme, kara çalı gibi bitkilere sarılmış vaziyette büyür ve onların üzerinde çiçek açar. Çok az çiçek bulunduğu dönemde çiçeklen-diği için arıcılar açısından çok önemlidir. Gelin duvağının bol bulunduğu yerler, arıları kışlatmak için en ideal yerlerdir. Çiçeklenme dönemi, Ara-lık-Şubat arasıdır. Bal verimi 2–3. gruptur. Polen verimi yüksektir.

Begonvil, Gelin Duvağı

Paperflower (Bougainvillea sp.)

Türkiye’de yayılış alanı Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerindeki makilerle birlikte 0-300 metre yümsekliklerde yetişir. Genellikle 5-10 metre boylarında bulunur. Aynı zamanda Çi-lek Ağacı adıyla da bilinmektedir. Geç sonbahar-da (Aralık sonbahar-dahil) çiçeklenir. Çiçekler beyaz renk-li, uç kısımları yeşilimsi, salkım durumları halinde toplanmışlardır. Bal verimi 2-3. gruptur. Polen ve-rimi yüksektir.

Kocayemiş

Strawberry tree (Arbutus unedo L.)

A) GEÇ SONBAHAR VE KIŞ MEVSİMİNDE

(32)

Türkiye’de yayılış alanı 0–2500 metre yüksekli-ğe kadar olan Güney, Kuzey, Orta, Doğu ve Gü-neydoğu Anadolu bölgeleridir. Bal arıları, kıyı bölgelerde bulunan şemsiye gibi tepeden çiçek açan bir çeşidini tercih etmektedir. Koparıldığı zaman beyaz bir süt çıkarır. Bu süt zehirlidir. Kı-şın çiçek açması ve bulunduğu bölgelerde kesif olması nedeniyle önemlidir. Çiçeklenme dönemi olarak, kıyı bölgelerde 15 Şubat–15 Mart arasın-da, diğer bölgelerde Mayıs-Eylül’dür. Bal verimi 2–3. gruptur.

Sütleğen

Spurge, Pointsettia

(Euphorbia macroclada Boiss.)

Türkiye’de yayılış alanı tüm tarla kıyılarında çayırlık alanlarla yol kenarlarında yetişir. Sarı çiçekli, kışın, erken ilkbaharda ve yaz sonu çiçek açar. Çok yıllık sarı çiçekli otsu bir bitkidir. Oldukça geniş bir alanda yayılır. Bal potansiyeli 4. gruptur.

Karahindiba

Dandelion

(Taraxacum officinale Weber)

Türkiye’de yayılış alanı olarak yükseklerin bitki-si olup, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Orta Anadolu bölgelerinin 750-3000 metre yüksekliklerde yeti-şir. Çiçeklenme dönemi, 2 grupta incelenir: a) Sonbaharda (Eylül – Aralık) açar.

b) İlkbaharda (Şubat – Mayıs) açar. Bal verimi 2. gruptur.

Çiğdem

(33)

Türkiye’de yayılış alanı 150-1800 metre yüksek-liklerdeki tabii kuru yamaçlar, kalkerli geçitler, çalı ve meşe ormanlıklarıdır. Çiçeklenme döne-mi, kıyı bölgelerde 15 Ocak’ta başlar, Şubat ayı boyunca devam eder. Yüksek rakımlarda ise Mart ayında çiçeklenir. Bal potansiyeli 1–2. gruptur. Fazla polen verdiği ve çok çiçek açtığı için bal arıları tarafından tercih edilir.

Badem

Almond tree

(Amygdalus communis L.)

Türkiye’de yayılış alanı 20-1500 metre yüksek-liklerdeki Kuzey ve Güney Anadolu’dur. Kızılcık ağacı kuru, balçıklı topraklarda yetişir, Çok yıl-lık bodur ağaç veya çalıdır. Dallar kahve ye-şilimsidir. Yapraklar karşılıklı, sivrice yumurta biçiminde, kenarları yassıdır. Şubat-Mart ayında açan siperlik şeklinde toplu demetler halinde sarı çiçekleri bulunur.

Kızılcık

(34)

Türkiye’de yayılış alanı 0–1200 metre yüksek-liklerdeki nemli kıyı bölgelerdir. Defne, genel-de 2-6 metre boyunda bir çalı veya ağaçtır, ama boyu 10 metreyi bulabilir. Çiçeklenme dönemi, Mart – Mayıs arasıdır. Erkek ve dişi ağaçlar ayrı ayrı çiçek açar. Her ikisinde de nektar bezi var-dır. Ancak polen verimi erkek defne ağacında vardır. Dişi defnelerin nektar bezi fazladır. Bal potansiyeli 3–4 gruptur.

Akdeniz Defnesi

Bay tree, Sweet bay

(Laurus nobilis L.)

Türkiye’de yayılış alanı 0-2100 metre yükseklik-lerdeki nemli ortamlardır. Ormanlık alanlara da-ğınık olarak bulunur. Çoğunluğu kışın yaprağını döken ağaç, bazıları ağaççık halindeki odunsu bitkilerdir. Çiçeklenme dönemi 1-15 Nisan ara-sıdır. Bal potansiyeli 3-4.gruptur.

Akçaağaç

Maple, Box elder (Acer spp.)

B) İLKBAHAR MEVSİMİNDE

(35)

Türkiye’de yayılış alanı 0-2000 metre yükseklik-lerdeki suyun bol olduğu yerlerde bulunur. Boy-lu ağaç veya bodur çalı halinde, çoğunBoy-luğu kışın yaprak döken, ender olarak da her dem yeşil ka-lan odunsu bitkilerdir. Çiçeklenme dönemi kıyılar da 1-15 Nisan, yüksek yerlerde 15 Nisan-15 Mayıs arasıdır. Bal potansiyeli 4. gruptur.

Söğüt

Willow, Sallow (Salix spp.)

Türkiye’de yayılış alanı 0 – 500 metre yüksek-liklerdeki kıyı bölgeleridir. Ağaç formundadır. Çok çiçek açar. Kıyı bölgelerin bitkisidir. Çiçek-lenme dönemi 25 Mart – 15 Nisan arasıdır. Bal potansiyeli 4-5. gruptur. Polen potansiyeli yük-sektir.

Akasya

Wattle, Gumtree (Acacia spp.)

Türkiye’de yayılış alanı 0-2500 metre yük-sekliklerdeki oldukça geniş bir alandır. Çiçeklenme dönemi kıyılarda 20-30 Nisan, yüksek rakımlarda 20-30 Mayıs arasıdır. Ancak, çiçeklenme dönemi çok yüksek ra-kımlarda Haziran ayına kadar uzamaktadır. Bal potansiyeli 6. gruptur. Balı aromatiktir. Oldukça aranan bir nektarı vardır. Polen verimi yüksektir.

Yalancı Akasya

Black locust, Locust tree

(Robinia pseudoacacia L.)

(36)

Türkiye’de yayılış alanı 0-3700 metre yüksek-liklerdeki yerlerdir. Çiçeklenme dönemi rakıma göre değişmekle birlikte, Mart-Nisan aylarından Temmuz-Eylül aylarına kadar değişen türleri mevcuttur. Bal potansiyeli 5-6. gruptur.

Ballıbaba

Deadnettle (Lamium spp.)

Türkiye’de yayılış alanı 0-700 metre yükseklik-lerde özellikle kıyı bölgeler de yetişir. Akdeniz ve Ege’de daha çoktur. Erken çiçek açan aroma-tik bitki olup en çok bal verenlerdendir. Çiçek-lenme dönemi Mart – Haziran arasıdır. Bal potan-siyeli 4-5 gruptur. Balı oldukça aromatiktir.

Lavanta, Karabaş Otu

Topped lavender (Lavandula stoechas L.)

Türkiye’de yayılış alanı 0-1700 metre yükseklik-lerde Anadolu’nun hemen her yerinde yetişen, bir ağaç türüdür. Kurak yerlerde, orman açıklık-larında, antropojen bozkırlarda özellikle orman-dan açılmış tarla içlerinde çeşitli alıç türleriyle birlikte yaygın olarak bulunur. Yetişme koşulları-na bağlı olarak 3-10 metre arasında boylakoşulları-nabilen çoğunlukla ufak bir ağaçtır. Nisan-Mayıs ayında çiçek açar, çiçekleri beyaz, meyvesi sonbaharda olgunlaşır. Bal potansiyeli 2. gruptur.

Ahlat, Yaban Armudu

(37)

Türkiye’de yayılış alanı 150-2000 metre yük-sekliklerde, hemen her tarafta, orman içi açık-lıklarda, su başlarında rastlanır. Küçük mey-veleri yaban hayatı için önemlidir. Mart-Nisan aylarında açan çiçekler, pembe ile beyaz renkli olup, 3-6 çiçek bir arada salkım halinde bulu-nur. Çiçeklenme süresi yaklaşık 3 haftadır.

Yabani Elma

Crabapple (Malus sylvestris Mill.)

Türkiye’de yayılış alanı 0-2500 metre yükseklik-lerde yetişir. Çiçeklenme dönemi kıyıya yakın bölgelerde 15 Nisan’dan itibaren çiçeklenme başlar, yaylalarda Ağustos ortalarına kadar sü-rer. Yaklaşık 45 günlük çiçeklenme periyoduna sahiptir.

Yaban Gülü

Brier rose, Dogrose (Rosa spp.)

Türkiye’de yayılış alanı 0-2800 metre yüksek-liklerde yetişen türleri vardır. Hemen hemen Anadolu’nun her yerinde bulunur. Çiçeklenme dönemi sahillerde Nisan’da başlar, yaylalarda yaz sonlarına kadar sürer. Yaklaşık 20-25 gün çiçekli kalır. Bal potansiyeli 6. gruptur. Yüksek bal po-tansiyeli ve aromatik nektarı nedeniyle arıcıların tercih ettiği bir ballı bitkidir. Aktarlar tarafından yağı elde edilir. Bu yağları arıcılar şerbetlemede kullanırlar. 20 litre şerbete bir damla yeterlidir.

Adaçayı

Referanslar

Benzer Belgeler

2008 yılında, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında bölgede gerçekleştirilen bütün yatırımlar ve yaşanan gelişmeler gözden geçirilmiş; GAP’ın

Önemli bir kivi üreticisi ülke olan Şili’nin ise 2007 yılı dünya kivi ihracatından miktar olarak %14.2 değer olarak ise %9.0 oranında pay aldığı

Ancak, şekerler içersinde büyük çoğunluğu früktoz (levüloz) ve glikoz (dekstroz) oluşturur. Mineral Maddeler: Balda; demir, bakır, potasyum, kalsiyum, magnezyum,

Konya’da perakende sektörüne haziran ayında alt sektörler itibariyle bakıldığında geçen yılın aynı dönemine göre, elektrikli ev aletleri, radyo ve televizyonlar sektörü

100 gram bal alınmış. Bu balın içerisinde; polen veya nektar miktarı >= 45 gram ise nektar veya poelen potansiyeli Dominant alınmış. 100 gram bal alınmış. Bu

ÜLKEMİZDEKİ BAZI BALLI BİTKİLERİN ÇİÇEKLENME DÖNEMİ, POLEN, ÇİÇEK NEKTARI VE BÖCEK NEKTARI ÜRETİM KAPASİTELERİ İLE BULUNDUĞU İLLER.. 100 gram

21- Ökaliptus (Eucalyptus camaldulensis DEHNH.) – dominant 22- Duvar Sarmaşığı, Orman Sarmaşığı (Hedera helix L.) – dominant 23- Tırfıl, Mecümek (Hedysarum varium

Arı ürünleri; arıcılık sonucu üretilen bal, balmumu ve arı reçinesi, karamum gibi propolis içeren arı sütü, arı zehri, polen, ana arı, erkek arı, işçi arı ve