• Sonuç bulunamadı

Ölümünün 10. yılında Azra Erhat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün 10. yılında Azra Erhat"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARADA BİR

Prof. Dr. TÜRKÂN SAVLAN

Ölümünün 1 0 . Yılında Azca Erh at

' Azra Erhat, “ Evrenin sırrının ‘insan usu’ (nous) olduğunu söyleyen Urlalı Anaxagoras’la, 'devrim ve eylem’ olduğunu söyleyen Efesli Herakleitos’a ihanet etmeyen tek eylem ada­ mı Atatürk'tür çağdaş dünyamızda” diyor ve ekliyor: “ Ata­ türk’ün, Türkiyeli insana kişi ve ulus olarak açtığı en mutlu çığırlardan biri, araştırıcı eylem yöntemini dil ve tarih bilimle­ rine uygulamasıdır. Bir insanın benliği en iyi dilinde, bir ulu­ sun niteliği en iyi tarihinde belli olur. Ama ne dil ne de tarih belli birer başlangıç ve bitimi olan sınırlı varlıklar değildir. Her dem canlı süreçlerdir. Dili ne yaparsan o olur, tarihi nasıl yorumlarsan öyle yaşarsın. Geçmiş ve gelecekte sonsuzca uzanan bu iki canlılık alanı araştırdıkça yaratılır, yaratıldıkça gerçekleşir."

Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyuboğlu ve Azra Erhat'ın, Türk aydınlanmadığının bu birbirinden ayrılmaz üçlüsünün, ömürleri boyunca büyük bir titiz lik li ürettikleri kültür değerle­ rinin kökeninde yatan itici gücü şöyle özetliyor Azra Erhat: “ İnsanın en değerli, en sürekli varlığı olarak kültürü benimse­ meye ve yaşamaya çağırmıştır bizi Atatürk. Bize bu ufku açtı­ ğı içindir ki, llkçağ'dan bugüne, Ege düşünürlerinden çağımız insanlarına dek uzanan köprüyü kurabiliyor, Atatürk’ün kişili­ ğinde Anaxagoras'ın da, Herakleitos’un da yaşadığını göre­ biliyoruz."

Atatürk'ü gerçek anlamıyla kavrayan bu üç aydın, birbirle­ rinden esinlenerek ve yılmaz, tükenmez bir güçte, yaşamları­ nı saran her türlü olumsuzlukların üzerine çıkabilmiş ve ulu­ sumuzun ekinsel yaşamına üretkenlikleri, yaratıcılıkları; araştırmacı, birleştirici ve bütünleştirici kişilikleriyle damga­ larını vurmuş yürekli ve ender rastlanan kişilerdi.

Azra Erhat, Balıkçı ve Sabahattin Eyuboğlu'nu ustaları; kendisini de, onların çırağı olarak algılamaktan büyük bir haz ve onur duyardı. Onlarla bütünleşebildiği oranda daha çok Azra olabiliyor, onların açtığı çığırda ilerledikçe insanlığını, insan kimliğini daha iyi duyumsayabiliyordu.

Bu üç insanın, bir ölümlünün yaşam sürecine sığdırdıkları yapıtlara-yazılara, bıkmadan sıkılmadan yaratmaya çalıştık­ ları düşünce ve tartışma ortamına ve asla bir öğretmen gibi davranmadan eğittikleri, ışık tuttukları pek çok insana baktık­ ça şaşırmamak, hayran olmamak olanaksız. Azra Erhat son günlerine dek okumaya, yazmaya ve gençlere Anadolu ekini­ nin büyüleyici gizlerini tattırmaya devam etmekteydi. O’nun vücudunu, özellikle yüreğinden sonra en üretken yeri olan beynini sarmış olan sayrılığın ara verdiği bir anda "Çocuk­ lar" demişti, “ şu anda kendimi öyle rahat ve öyle çok şey yapmaya hazır hissediyorum ki, sanırım hastalığı yendim.”

“ Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına” adlı bir kitap ha­ zırlıyordu yatağa düşene dek. Aydınlanma dönemimizin kö­ kenlerini, bugünkü aydın yozlaşmasını ve nedenlerini bulma­ ya çalışıyor, bunun için o kendine özgü titizlikle okuyor, okuyor, notlar alıyor, kartlar dolduruyor ve bulduklarını dost­ larına aktararak onların düşüncelerini almaya, daha doğrusu onları konu üzerinde düşünmeye çağırıyordu. O capcanlı, coşku dolu tartışmaların son birliktelikler olduğunun ne yazık ki kimse ayırdtnda değildi.

Azra Erhat öteli tam on yıl oldu! Yakın dostları O’nu hâlâ bir yerlere gitti de geliverecek, telefonlara sarılıp coşkuyla ba­ sından geçenleri, yeni esin

kaynaklarını anlatacakmış gibi duyumsuyor. ölüm yıldönüm­ lerinde birkaç konuşma yapılı­ yor, belki bir iki yazı yazılıyor. Bunların hiçbiri Erhat’ı, gençli­ ğe, yeni kuşaklara tanıtmaya, O’nun Anadolu ekininin köke­ nine inişini ve buna bağlı ola­ rak da binbir yaşamsal anlam yükleyerek sunmaya çalıştığı Mavi Yolculuk öğretisini toplu- mumuza aktarmaya yetmiyor.

Güzelim Anadolu toprakla­ rında hiçbir ayrıma geçit ver­ meden el ele yaşayabilmemi­ zin dünden de çok önem kazandığı bugünlerde, Balıkçı, Sabahattin Eyuboğlu ve Azra Erhat’ın bilge kişiliklerinden kalemlerine süzülen yazılarını yeniden ve yeniden okumak, okutmak; avuçlarımızdan uçup giden insanlığı, insan olmanın bilincini yakalamanın tek çıkar yolu sanırım.

Azra Erhat, bir Türk aydın- lanmacısı olarak enine boyuna incelenmeli, beslendiği eski Anadolu ekin kaynaklarını (mi­ tolojiyi) temel alışındaki öngö­ rüsü, o günlerle bugünler ara­ sında bağ kuruşu ve düşünce üretişinin incelikleri araştırıl­ malı ve hepsinden önemlisi, basılmış ve basılmamış tüm eserleri (kimlerde ve nereler­ deyse) ortaya çıkarılmalı ve yeniden ve yeniden basılmalı ve tanıtılmalıdır.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta ha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Mehmet Kangır, Hüseyin Giritli, Hüseyin Karagümrük, Ali Efendi, Hüseyin Darüşşafaka, Bedri Kulları, Ahmet Ziya Akbuiut, Hüseyin Zekai Paşa, Osman, Haşan Tahsin,

Bu bizim çok iyi bildiğimiz bir teranedir. Bazı sofu taşra kadınla­ rı Moskovada, Kızıl meydanda, îberya Meryem anasının ayazma - sini bulamadıkları zaman

didinm eğe m ecbur,

Son Halife Abdülmecid Efendi'nin şimdi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunan "Haremde Beethoven" isimli tablosu.. Hatife bu tabloda iki hanımıyla

Pulmonary alveolar microlithiasis (PAM) is a rare lung disease characterized by the deposition of calcium in the alveolar spaces and bilateral diffuse micronodular

Cenazesi 17 Şubat 1987 Salı günü (bugün) Şişli Camii’nden alınarak Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilecektir.. Allah

eşlik ettiği heterojen iç yapıda, yaklaşık 75x80 mm boyutlu radyolojik olarak kitle ve distalinde sağ akciğerde bronşektatik lezyonlar ve heterojen infiltratif alanlar

Bunun üzerine çekilen toraks BT tetkikinde, arkus aortanın trakeanın sağında seyir gösterdiği, arkustan özafagusa uzanan divertiküler yapılar ve sol subklavian arterin