• Sonuç bulunamadı

Bir yazısı:Bir yıl daha

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir yazısı:Bir yıl daha"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

iyet

Genel Yayın Yönetmeni: özgen A ta r • G e n e l Yayın K oordinatörü: Hikmet Çctinkaya #061101 Yayın Danışmanı: O rhan Erinç • Yazıişleri Müdürleri: Aydın Engin (Sorumlu) Celal Başlangıç

insi, Basın ve Yayıncılık A Ş.

PK : 246 İstanbul Tel: 5 12 0505 Telex: 22246, Fax: ( I) 5138505

• Görsel Yönetmen: Ali A tar •D üzenlem e: Mustafa Sağlaıner Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay • H a b e r Müdürleri: Işık Kansu, Hakkı Erdem • İstanbul Haberleri: Cevher Kantarcı # D ı ş Haberler Ergim Balcı AtatürkBulvarıNo:l25. Kat: 4, Bakanlıklar-Ankura Tel: 4195020 (7 Hat), Telex: • İş - Ekonomi: Dinç Tayanv • Y u r t Haberleri: Mehmet Saraç 42344, Fax:(4)4l95027 «İzm irTem silcisi: Serdar Kızık, ll.Ziya Bly. 1352 S.2/3 Tel: • Makaleler: Saıııi Karaüreıı « S p o r: Abdiilkadir Yücelmaıı * D ü - 831230Telex: Ş2359, Fax: (51)895360 « A d a n a Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu İnönü Cd zeltme: Abdullah Yazıcı 119 S. No: I Kat: 1, Tel: 522550-522601 -522492, Telex: 62155, Fax: (71) 52 25 70

Müessese M üdürü: ErolErkut «K oordinatör: Ahmet Korulsaıı «M uhasebe: Bülent Yener • İdare: 11üveyin (.ürer • İşletme: ö n d er Çelik • Bilgi-lşlem: Nail İnal «Bilgisayar Sistem: Mürüvet Çiler « R eklam : Reha Işıtman 20 A Ğ U S T O S 1993 İmsak: 4,36 Güneş: 6. Öğle: 13.12 İkindi: 16.59 A kşam : 20.03 Yatsı: 21.32 Basıldıftı yer: Hürriyet (»tuciecUlk ve Mtttbıuıcılık A.$

Başyazarımız

NadirNadt

yi son yolculuğuna iki yıl önce uğurlamıştık

Çok yönlü bir aydının portresi

Arınmış bir dilin ustası

S A M İ K A R A Ö R E N

Nadir Bey, kardeşi Doğan’m beş yaş büyüğüy­ dü. Hiç önemli olmayan bir yaş farkı, ama gelin görün ki, Doğan, “N adir” dediği ağabeysine gö- nüldey saygıyla bağlıydı. Gazetede çalışanlar Na­ dir Bey’in odasına girerken Doğan’ın çekerinin düğmelerini iliklediğini söylerler.

Bir gün Doğan’la Divan Oteli’nin harındaydık. Günlerden pazartesi, tiyatroların dinlence günü, saat 18 sularında Nadir Bey çıkageldi. Yakını­ mızda durdu, selâmlaştık, barmenden içkisini iste­ di. Sonra Doğan’a dönüp, “ Doğan, sen bugün ne­ redeydin” diye sordu. Doğan, okuldan kaçmış bir çocuk korkusu ve suçluluğu içerisinde, “ Nadirci- ğim biliyorsun, ben gazeteye sabahlan erken gidiyo­ rum, ve tabii işlerimi bitirip, senden önce çıkıyorum. Halbuki sen ekseri akşam a doğru beşte geliyorsun gazeteye. Bu sebeple bazen görüşemiyoruz” demiş­ ti. Bunun üzerine de Nadir bey o ünlü nidasını çekmişti:

“ Yaaaa” .

Nadir Bey’in bir özelliği de keman çlmasıdır. Bir tarihte yurt dışına gidiyordum. “ Nadir Bey, bir şey ister misiliz?” diye sormuştum, “ Benim için bir M ozart konseri dinleyiver” demişti. M eğer M ozart en sevdiği besteciymiş.

“ Gazeteci olmasaydım yaşamımı müzisyen ola­ rak, keman çalıp kazanmak isterdim” derdi.

Doğan’ı ölümünden sonra bana “Yadigar”

adını takmıştı. Şimdi de, onun yadigarı Cumhuri­ yet gazetesi, Onu yaşatmak da sevenlerinin görevi değil mi?

Nadir Nadi, usta yazarlığa nasıl ulaştı, kısaca

M Arkası 15. Sayfada

Nadir Nadfyi anarak

D O Ğ A N H I Z L A N

İnsanın yaşamında, anımsamak istediği insanlar çok azdır. Nadir Nadi benim için bu tür kişilerden biriydi. Dünyaya, ilkeli bir hoşgörü merceğinden bakardı. Onla konuşurken, hep, benden genç bir inşam dinliyor izlenimine kapılırdım.

Bilen ama biliyorum demeyen kişiliği bana ince kıyım mizahın en unutulmaz anlarını yaşatmıştı. Cahilliği bağışladığına tanık oldum ama yan cahil­ liğe ödün vennezliğini de yaşadım. Bazı kişilerin, yanlışlık ve bilgisizliklerle, kozalannı örerken, on­ ların gösterişçilik batağında debelenişlerini izle­ mekten, üzülerek kekremsi bir tad aldığını düşün­ müşümdür hep.

O, iyi bir deneme yazanydı. Denemenin aynimiz bir öğesi olan humour’u, Nadir Nadi kadar ölçülü ve etkili kullanan çok az yazar okumuşumdur.

Üstelik kendini sarakaya alan, özeleştirinin en acımasızım kendine yönelten bir denemeci, o türün güzel örneklerini vermiş sayılmaz mı?

Ne zaman onunla bir söyleşi yapsanız, yaşama sevincine kapılırdınız. Sıkıntının bir karabasan gibi bütün yaşamım sardığı zamanlarda bile bu direnci hissederdiniz.

Müziğin bir kişiliğin oluşumunda ne kadar önemli yeri olduğunu onu tanıyınca anlardınız. Öğ­ renirdiniz ki, müzik ve dünya görüşü, yaşamın hışırlıklarını alır götürürdü.

Denemelerinin yam sıra, Nadir Nadi’nin portre­ lerini okursanız, onun portre yazıp/çizmekteki us­ talığım da kabul edersiniz. Nurullah Ataç, Yahya Kemal Beyatlı, Nazım Hikmet portreleri, deneme türünün edebiyat tadını taşır.

Türkiye'de siyasal ve toplumsal birçok dönemi bedellerini ödeyerek yaşayan Nadir Nadi’nin saygınlığı, okunurluğu bu gerçekten kaynaklanı­ yor.

Sevinçlerini büyütecin altına getirdiği zamanlar olmuştur, buna karşılık kahramanlık gösterilerin­ den kaçındığından, acılarım, sıkıntılarım hep kü­ çülterek başkalarına ve topluma yansıtmıştır.

Yazıyı yazarken sizin armağmınız Mozart’ın Cosi Fan Tutte’sini dinliyorum.

Haber M erkezi- Başyazarımız Nadir N adi’yi son yolculuğuna uğurla­ mamızın üzerinden iki yıl geçti. Nadir Nadi, inançlı ve dirençli kuşağın son temsilcilerinden biriydi. O ’nun yaşamı­ nı, “ Kuvayı M illiye ruhu, Atatürk dev­ rinden ve çağdaşlık” sözcükleriyle özet­ leyebiliriz.

23 Haziran 1908’de Fethiye’nin Kaya Köyü’nde dünyaya gelen Nadir Nadi, babası Yunus Nadi Abaltoğlu’nun gaze- teci-yazar olması nedeniyle gazetecilikle küçük yaşlarda tanıştı. N adir N adi’nin lise yıllannda yabancı yazar ve müzis­ yenlerle yaptığı röportajlar Cumhuri- yet’te yayımlandı. Eğitimini Viyana’da sürdüren Nadir Nadi, 1935’te yurda döndükten sonra, Cumhuriyet’te yazı işleri yardımcılığı, habercilik ve röpor­ tajcılık dallannda çalıştı, köşe yazarlığı yaptı. Nadir Nadi, ilk başyazısını Menemen’de yedek subay öğretmen Kubilay’ın gericiler tarafından öldürül­ mesi üzerine yazdı. Nadir N adi’nin öne­ risiyle devrim şehidi Kubilay’ın Mene­ men’de heykeli dikildi. Bir süre babasıy­ la birlikte başyazarlık yapan Nadir Nadi, 1945’te babasımn ölümü üzerine Cumhuriyet Gazetesi’nin yönetimini tümüyle üstlendi.

1908

'de Fethiye ’nin Kaya

Köyü 'nde dünyaya gelen Nadir

Nadi, babası Yunus Nadi

Abalıoğlu nun gazeteci-yazar

olması nedeniyle gazetecilikle

küçük yaşlarda tanıştı.

27

Mayış ’m lideri ve o günlerin

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel,

Nadir Nadi’y i 9 Haziran 1964 ’te

kontenjan senatörlüğüne seçti.

Böylece yeniden parlamentoya

giren Nadir Nadi, senatörlük

süresi dolmadan 3 Nisan 1970 ’te

bu görevinden ayrıldı.

Türkiye’de çok partili demokratik yaşama geçildiği I950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız Muğla Mil­ letvekili seçilen Nadir Nadi, 1954’te de yine bağımsız olarak İstanbul Milletve­ kili seçildi. Parlamentoya girişinden bir süre sonra Avrupa Konseyi’ne bağımsız Türk delegesi olarak seçilip altı yıl bu görevde bulundu.

1962 yılında ortaklarıyla anlaşmazlı­ ğa düşen Nadir Nadi, Cumhuriyet’teki yazılarına bir süre ara verdi. 27 Mayıs’- ın lideri ve o günlerin Cumhurbaşkanı

Cemal Gürsel, Nadir Nadi’yi 9 Haziran 1964’te kontenjan senatörlüğüne seçti. Böylece yeniden parlamentoya giren Nadir Nadi, senatörlük süresi dolma­ dan 3 Nisan 1970’te bu görevinden ayrı­ larak yine Cumhuriyet Gazetesi’ne döndü.

Nadir Nadi, 12 M art müdahalesin­ den sonra o günlerin siyasal koşullan nedeniyle bir grup arkadaşıyla birlikte 11 Temmuz 1971 ’de gazetenin yöneti­ minden aynldı. Bunun üzerine Nadir Nadisiz Cumhuriyet’te aradıklanm bu­ lamayan okuyucular, bilinçli bir direniş göstererek gazeteyi almamaya başladı­ lar. Gazetenin durumunun giderek kö­ tüleşmesi üzerine bir kısım ortaklar, kendisini yeniden gazetenin yönetimine çağırdı. Arkadaşlarıyla birlikte ^ T e m ­ muz 1972’de yine yönetim görevine dö­ nen Nadir Nadi, yaşamının sonuna ka­ dar bu görevini sürdürdü. 12 Eylül dar­ besinden sonra Türkiye’de aydınların yaşadığı yazgıyı. Nadir Nadi de pay­ laştı. Nadir Nadi, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nu savunan ve 13

N adir N adi kem anıyla Kem an S o k a k ta (15 Şubat 1982)Fotoğraf: A RA G Ü L E R Ağustos 1961 ’de yayımlanan “Tuhaf

Bir Tasarı” başlıklı yazısını 23 Ocak 1983’te yeniden yayımlayınca Sıkıyöne­ tim Mahkemesi’nde yargılandı. Nadir Nadi, bu davada “ H alkı yasalara karşı isyana teşvik etm ek” suçundan iki ay 20 gün hapse mahkum oldu. Temyiz hakkı bulunmadığı için karar kesinleşti. Bü­ tün dünyada geniş yankılar uyandıran ve protestolara yol açan bu karar, 75 yaşındaki başyazarımız hapse girmeden iki gün önce Milli Savunma Bakanı’nın temyiz hakkını kullanma gereğini duy­ masıyla (Bu hak yalnız Sıkıyönetim Komutanı ile Milli Savunma Bakam’na tanınmıştı) Yargıtay tarafından bozul­

du. Ve N adir Nadi’nin aklanmasına ka­ rar verildi.

N adir Nadi, tb u dava nedeniyle yaptığı savunmada aydın sorumluluğu­ nu nasıl taşıdığını şu sözlerle ifade edi­ yordu: “ Kendimden söz etmeyi sevmem. Atatürk devrimlerini özümseyememiş, gerici çevrelerin tüm saldırılarına karşı aydın Türk kamuoyu, benim kişiliğim hakkında yeterince bilgi sahibidir. Kim­ seyi suça teşvik etmedim, etmem de. Ama, Atatürk devrim ve ilkelerinin tehli­ keye girdiği anda, çağdışı gerici akımlar karşısında kayıtsız re sessiz kalınmasına da karşıyım. Yirmi yıl boyunca sırası geldiğinde tekrarladığım yazılarımda o

tehlikelere değinmek istedim. Vatandaş­ larımı suça teşvik ne demek, ilgilileri ül­ kemizde hukukun üstünlüğü ilkesinden ayrılmamaları için uyarmaya çalıştım.”

Atatürk ilke ve devrimlerinin ödün vermez bir savunucusu olan Nadir Nadi. hoşgörü ve özgür düşünceden ya­ naydı. Türkçeyi çok iyi kullanan baş­ yazarımız N adir Nadi’nin yayımlanmış yapıdan şunlar: Sokakta G ürültü Var (1943), Uyanlar (1961), Perde Aralı­ ğından (1964), 2 Sovyet Rusya-2 Polon­ ya (1967), 27 Mayıs’tan 12 M art’a (1971). Sil Baştan (1975), Olur Şey De­ ğil (1981), Ben Atatürkçü Değilim (1982), Dostum M ozart (1985).

N ad ir N adi, İlhan Selçu k ve U ğur M um cu(23 H aziran 1991)

Bir yazısı

Bir Yıl Daha

Elinizde tuttuğunuz bu gazete, bugün 56 yaşını tamamlıyor. Aslında bu süre daha geri­ lere doğru uzatdabilir. M ütareke ydlarının “Yeni Gün”ü şimdiki “ Cumhuriyet”in öncüsü sayıldığına göre gazeteniz artık altmışını da çoktan arkada bırakmış demektir. Yeni Gün olsun, Cumhuriyet olsun, bunca yd ülke çıkar­ ları uğruna savaşan veren iki kardeş gazete arasında ortak nokta şudur: İkisi de zor günle­ rin savaşımcdarı olmuşlardır. İşgal or­ dularının çizmeleri altında güzel İstanbul inim inim inlerken, Yeni Gün emperyalistlere ve onlara boyun eğen Bab-ı A li’nin teslimiyetçi işbirlikçilerine karşı var gücüyle “ H ayır” diye bağırmaktan geri kalmamıştır. Sık sık ka­ patılmak, ikide bir basımevinde aramalar yapılmak, yazarları, yöneticileri, hatta dizici­ leri karakollarda sorguya çekilmek, onu yo­ lundan alıkoym aya yetmemiştir. Bu yöntem­ lerle özgürlükçü basını yıldırm ayacaklarını anlayan işgal güçleri, yurtsever aydınları M alta’ya sürmeye karar vermişler ve hemen hepsini toplayıp yaka paça bir gemiye doldur­ muşlar, yola çıkarmışlardır. Bunların arası­ nda yalnız Yeni Gün’ün sahibi ve başyazarıdır ki oyuna gelmeyerek Ankara’ya M ustafa Ke­ mal’in yanına kaçmayı başarmış, kaçmakla da kalmamış, binbir güçlüğü yene yene, bir bölümünü de olsa, basımevini Türkiye Büyük Millet M eclisi’nin toplandığı kente yeni devlet merkezimize ulaştırmıştır.

Artık Kurtuluş Savaşı boyunca Yeni Gün, Atatürk’ün yanında ve hizmetinde emperya­ list güçlere ve o güçlerin buyruğundaki işbir­ likçilere karşı “tam bağımsızlık” ilkesini bü­

yük zafere değin savunmaktan yorulmayan bir bayrak olarak yurt toprakları üstünde dal­ galanacaktır.

Sakarya, Dumlupınar, düşmanın Anavatan toprakları üstünde dalgalanacaktır.

Sakarya, Dumlupınar, düşmanın anavatan topraklarından kovulması... Saltanatın yıkılması Lausanne barış andlaşması. H ilafe­ tin kaldırılması, Cumhuriyet’in ilanı...

Yeni rejimin yürürlüğe girmesinden altı ay

sonra Kurtuluş Savaşı gazisi Yeni Gün İstan­ bul'a dönüyor, bu kez “ Cumhuriyet” olarak bir başka savaşın, rejimi koruma, güçlendir­ me, Atatürk devrimlerini savunma savaşının bayrağını yükleniyor.

7 M ayıs 1924’teıı başlayarak uzun yıllar, Serbest Fırka’nın kendi kendini dağıttığı 1930’lara kadar “ Cumhuriyet” İstanbul’da bu savaşın hemen de tek başına yürütücüsü ol­ muştur. Düşününüz ki o zamanlar Cumhuri­

y e tle gavurluğu layıklıkla dinsizliği eşanlamlı imişler gibi tanımlamaya çalışan sinsi bir pro­ paganda halk arasında yürütülmek isteniyor­ du.

Atatürk’ün önderliğinde bu propaganda sindirildi, sesi kısıldı. O öldüğü zanıan arkası­ nda “ülkesi ve milleti ile bölünmez” her tiirlii ileri akımlara açık, düşünce özgürlüğüne yatkın bir toplum bıraktı sanıyorduk. Belki de gerçekten öyle idi. N e var ki Onun döneminde

pusuya yatmış, sinmiş olan gerici güçler, çıkarcı politikacılar, bir yandan palazlanma­ ya başlayan kimi sermaye çevreleri, fırsat kolluyorlardı. 1950’Ierde bu fırsatı yakaladı­ lar ve vakit geirmeksizin saldırıya geçtiler. Eşit koşullar altında Batı ile işbirliği yapmak parolası öne sürülerek tam bağımsızlık ilkesi gittikçe zedelendi. D ışa bağımlı ekonomi poli­ tikası ülkemizde tüketimi pompalayan bir montaj endüstrisine yol açtı. H ızla artan nüfu­ sumuza çalışma alanları açamaz olduk. Borç­ landık, borçlandıkça batağa gömüldük. Her yıl yüksek öğrenim görmek isteyen gençler­ den yüzbinlercesini elimizle sokaklara dökü­ yoruz. Bu ne demektir biliyor muyuz? Bil­ m eyecek ne var? İşte anarşi, işte soygun, işte kardeş kavgası.

Zor günlerin gazetesi olan Cumhuriyet, tıpkı M ütareke yıllarındaki öncüsü Yeni Gün gibi bugün ülkemizde tek başına kalmış gibi­ dir. O zamanın işgalcileri Yeni Gün’ü okut­ mak istemezler. Ankara'da basılanı İstan­ bul’a sokmazlardı. N e yazık ki bugün kendi içimizde yetişme sağlı sollu yobazlar aynı yöntemi Cıımhuriyet’e karşı uygulamakta bir yandan Cumhuriyet okurlarını baskı altına almaya çalışırken, öte yandan “Satılacak satıldı, satılıyor” fiskosları ile gazeteyi göz­ den düşürmeyi denemektedirler.

Hiçbir holdinge bağlı olmayan, okurlarının ilgisinden başka hiçbir desteği bulunmayan Cumhuriyet, inanıyoruz ki bu güç dönemi de atlatacak, Atatürk'ün kurduğu rejimle birlik­ te aydınlık günlere er geç kavuşacaktır.

Halkın halk tarafından halk için idaresi bi­ zim ülkümüzdür.

Bu tümce 7 M ayıs 1924 günlü ilk sayısında kurucumuz Yunus N adi’nin imzasıyla yayı­ mlanmıştır.

O ülküye bugün de bağlıyız.

N A D İR N A D İ

Referanslar

Benzer Belgeler

Kü- çük ışık organlarının içindeki aequorin proteini sayesin- de gerçekleşen kimyasal tepkime sonucunda (biyolümi- nesans) mavi ışık oluşur, sonrasında yeşil

Ayrıca Schirmer I test değerlerinin ağır şiddetli OUAS grubunda orta şiddetli OUAS grubundan; hafif şiddetli OUAS grubunda kontrol grubundan daha düşük olduğu, ancak

Durmadan «Sulh isteriz, neden sulh yapılm ıyor» diye gü­ rültü etmek sulbü getirmez, sulh şartlarının ağırlaştırılmasından başka bir şeye yaramaz^

[r]

yapılacak törene başta Vali olduğu halde Vilâyet ve Belediye ileri ge­ lenleri iştirak edecektir. İlçelerdeki törenlerin de yapılacağı lise ve o - kullar

Yaşar Kemal’in İnce Memed’i yaşattığı Töroslar’da Karatepe ile açıkhava müzeciliğine geçişi sağladı.. Kazıları sırasında yörelere sağlık, kültür,

“ Dün saat 10.25’te elçiliğe gelen kuryeleri kontrol ederken kapı önündeki Portekizli güvenlik görevlisinin ‘ teröristler’ çığlığı üzerine çekmecedeki

Dış surun buradan görünen ilk küçük kulesi üzerinde sekizinci Jan Pale - oloğün ve sekiz köşeli büyük kuleler­ den dördüncüsü üzerinde Birinci