• Sonuç bulunamadı

“İslam Aile Hukuku” kavramı ise Pozitif hukuk sistematiği içerisinde yer alan “Aile Hukuku” kavramının kullanılmasına paralel olarak üretilen yeni bir kavramdır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“İslam Aile Hukuku” kavramı ise Pozitif hukuk sistematiği içerisinde yer alan “Aile Hukuku” kavramının kullanılmasına paralel olarak üretilen yeni bir kavramdır"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Pozitif hukuk sistematiği içerisinde hukuk, özel hukuk ve kamu hukuku şeklinde iki ana kola ayrılır. Özel ve tüzel kişilerin hak ve yükümlülüklerini ele alan, bu kişiler arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen özel hukuk, dört alt bölümde incelenir.

Bunlar, Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku, Fikrî Hukuk ve Devletler Özel Hukukudur. Aile Hukuku ise Kişiler Hukuku, Miras Hukuku, Eşyâ Hukuku ve Borçlar Hukuku ile birlikte Medeni Hukuk’un alt başlıklarından biridir.

Klasik İslam hukuku literatüründe aile ile ilgili hükümler iki temel başlık altında ele alınmıştır. Bunlardan ilki evlilik akdi ve öncesi ile ilgili hukuki sürecin ele alındığı kitâbu’n-nikâh (münâkehât), ikincisi ise boşanma ve boşanmadan kaynaklanan hükümlerin ele alındığı kitâbu’t-talâk (müfârekât)tır. “İslam Aile Hukuku” kavramı ise Pozitif hukuk sistematiği içerisinde yer alan “Aile Hukuku” kavramının kullanılmasına paralel olarak üretilen yeni bir kavramdır. Bu konuda yazılan modern Arapça eserlerde “nizâmu’l-üsra” yani “aile düzeni” kavramının bir üst başlık olarak kullanıldığı görülmektedir. Oysa klasik İslam hukuku literatürüne baktığımızda “aile” kelimesinin, temel başlıklarda yer almadığını ve aile kavramının tanımlanmasına ihtiyaç hissedilmediğini görmekteyiz. Bunun yerine nikah ve talâk kavramları tanımlanmış ve doğrudan doğruya bunlarla ilgili hükümler ele alınmıştır. Ancak “İslam Aile Hukuku”

kelimesinin kullanılması ile birlikte, ailenin tanımlanması da gerekli görülmüştür.

Evlilik ile birbirlerine bağlanan eşler ile bunlara soy bağıyla bağlanan kişilerin oluşturduğu gruba aile denilmektedir.

Bununla birlikte ailenin tanımı ve kapsamı konusunda toplumdan topluma farklılık görülebilmektedir. Konuya İslam hukuku açısından bakıldığında aile hukukunun, sadece anne baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileyi ilgilendiren düzenlemelerden ibaret olmadığı görülmektedir. Başka bir deyişle, İslam aile hukuku çerçevesinde ortaya konan hükümler, yakınlık/akrabalık (karabet) esası üzerine kuruludur. Akrabalık ise çekirdek aileyi aşan bir kavramdır. Nitekim İslam aile hukuku başlığı altında ele alınan evlilik engelleri, nafaka ve mirasla ilgili hükümlerin belirlenmesinde en önemli kıstas,

“akrabalık”tır. Bu açıdan İslam Aile Hukukunun bir tür “akraba hukuku” olduğunu söylemek pek yanlış olmayacaktır.

Ünite başlıklarında İslam Aile Hukuku ifadesini kullanmakla birlikte konuların anlatımında klasik İslam hukuku sistematiğine bağlı kalmak, hükümler arasındaki düzenin ve tutarlığın sağlanması bakımından daha uygun olacaktır. Aile ile ilgili

(2)

hükümlerin ele alınacağı üç üniteden ilki olan bu ünite, evlilik öncesi hükümlerle ilgili olacaktır.

I. İSLAM AİLE HUKUKUNDA EVLİLİĞİN HÜKMÜ VE EVLENME ENGELLERİ

A. İslam’da Evlilik ve Evlenmenin Hükmü 1. Kâinattaki Eşlilik/Zevciyyet

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de “İbret alasınız diye her şeyi çift çift yarattık” (Zâriyât, 49.) buyurmaktadır. Başka bir ayeti kerimede ise doğrudan insana hitap ederek “biz sizi eşler halinde yarattık” (Nebe’, 8.) buyrulmaktadır. Bu ve benzeri bir çok ayeti kerimeye bakıldığında, her şeyin bir eşinin bulunmasının, bir yaratılış kanunu olduğu anlaşılmaktadır. Kuşkusuz her şeyin eşinin bulunması sadece biyolojik ya da fizyolojik bir tanımlamadan ibaret değildir. Nitekim, bu ayetlerin tefsirinde iyi ile kötünün, güven ile korkunun, gece ile gündüzün de birbiriyle eş olduğu gibi açıklamalara yer verildiği görülmektedir.

Bununla birlikte Kur’ân-ı Kerîm’de erkek ile kadın arasındaki ilişkinin sadece cinsel bir meyilden ibaret olmadığı, aradaki ilişkinin ruhî ve manevî boyutuna dikkat çekilerek şu şekilde ifade edilmektedir: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir.” (Rûm, 21.)

Bütün bu ayetler göstermektedir ki; insan hem içinde yaşadığı dünyanın bir parçası olarak, hem de kendine mahsus bir iç dünyaya sahip olarak bir eşe muhtaçtır. Bu ihtiyaç insanın fıtratından gelen tabiî bir histir. Bunun da ötesinde, insanın yeryüzündeki varlığını sürdürmesi bu fıtri meylin bir sonucudur.

“Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder.” (Nahl, 72.) ayetinde bu gerçeğe işaret edilmektedir. İnsanın bir eşe ve aileye sahip olması ise ona sorumluluk duygusu kazandıracak ve onu çalışan, kazanan ve topluma katkı sağlayan bir birey olmaya götürecektir.

Bundan dolayı, gerek ayetlerde gerekse hadislerde evlilik teşvik edilmektedir. Yüce Allah, “İçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfu ile zenginleştirir. Allah lütfu bol olandır, bilendir. “ (Nûr 32.) buyurmaktadır.

2. Evlenmenin Hükmü

Evliliğin hükmüyle ilgili olarak kişinin durumuna göre farklı hükümlerden bahsedilmiştir. Buna göre, evlenmeye gücü yeten ve evlenmediği takdirde zinâ işleyeceğinden korkan kimsenin evlenmesi farzdır. Evlenmeye gücü yettiği halde zina korkusu yoksa evlenmek müstehap kabul edilmiştir. Evlendiği takdirde evliliğin gereklerini yerine getiremeyecek durumda olan kimsenin evlenmesi haram sayılmıştır. Evliliği farz ya da haram kılan durumların olmaması halinde ise evlilik mübah kabul edilmiştir. Bununla birlikte böyle bir durumda kişinin evlenerek hayırlı evlatlar yetiştirmek, kendisini ve evleneceği kişiyi

(3)

korumak gibi güzel niyetlerle evlenmesi halinde bundan dolayı sevap kazanacağı ifade edilmiştir.

B. Hıtbe ve Hıtbe ile İlgili Hükümler

Hıtbe, bir kimsenin bizzat ya da bir aracı vasıtasıyla bir kimse ile evlenmek talebinde bulunmasıdır. Bu talebin reddedilmesi halinde hıtbe sona ermiş olur. Teklifte bulunulan kimsenin teklifi reddetmeyip değerlendirmesi ve bu teklife olumlu baktığını ifade etmesi ise hıtbenin devam etmekte olduğunu gösterir. Bu nedenle bu tekliften nikaha kadarki sürede erkek ile kadın arasında bulunan ilişkiye (nişanlılık) de hıtbe denilmektedir. Bu durumdaki erkeğe hâtıb, kadına ise mahtûbe ya da hatîbe denir. Hıtbe, tarafların birbirlerini daha iyi tanıyabilmeleri ve evliliğe hazırlanabilmeleri açısından önemli bir aşama kabul edilmektedir. Ancak dinen, hıtbe olmaksızın doğrudan doğruya evlenilmesi durumunda da nikah geçerlidir.

Hıtbe, nikahla kazanılan hak ve sorumluluklardan hiç birini doğurmaz. Başka bir deyişle nişanlılık, evliliğin ortadan kaldırdığı yasakları ortadan kaldırmadığı gibi, evliliğin getirdiği yükümlülükleri de getirmez.

Bir kadına evlilik teklifinde bulunulabilmesi için üç şart gereklidir. Bunlardan ilki kadın ile ona evlenme teklifinde bulunmak isteyen erkek arasında sürekli ve geçici evlenme engellerinden herhangi birinin bulunmamasıdır. Bir kimsenin aralarında evlenme engeli bulunan bir kadına evlenme teklifinde bulunması caiz değildir. Aynı şekilde bu durumdayken kadının da erkeğe evlenme teklifinde bulunması caiz değildir.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Boşanma davası açma hakkı olan eş dilerse ayrılık dilerse boşanma isteyebilir.. • Davacı ayrılık istemişse hakim boşanmaya karar

 Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını.. sağlamak için gerekli tedbirleri

• Butlan evliliğin kurucu unsurlarının mevcut olduğu ancak bazı koşulları bulunmaması nedeniyle hükümsüzlüktür. • Mutlak Butlan : kamu yararı ve kamu

BOŞANMA ( Terk Sebebiyle - Evlenmeden 2-3 Ay Sonra Haklı Sebeple Evi Terk Eden Kadının Ortak Evi Terkte Haklı Oluşu Ona Hayat Boyu Eşinden Ayrı Yaşama Hakkı Bahşetmeyeceği )

Türk baba ile yabancı anadan evlilik dışı doğan çocuk baba ile soybağı kurulduktan sonra Türk vatandaşı olur. dereceden

• Herkes ergin olmayan üvey çocuklarına karşı da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdür. Velayet hakkını gerçekleştiren eşe yardımcı olur.. Çocuk üzerinde egemenlik

• Velayet altında bulunmayan küçükler ile değişik nedenlerle kendilerini ve mallarını yönetmekten aciz kişilerin kendilerini ve mallarını korumaya ve temsil etmeye

İstisnası : Diğer eşin çocuğunu en az iki yıldır evli olma veya 30 yaşını doldurmuş olma koşuluyla evlat edinebilir. Eş ayırtme gücünden yoksun ise, 2 yıldır