• Sonuç bulunamadı

11. Hafta Formasyon Programı Ders Notları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "11. Hafta Formasyon Programı Ders Notları"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Prof. Dr. Fatma ÜNAL

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ

KİŞİLİK GELİŞİMİ (ERİK ERİCKSON)

Diğer Psikanalitik Yaklaşımcılar

Erik Erickson Psiko – Sosyal Gelişim Kuramı Erickson, :1902-1994

Freud‟un karamsar kişilik tanımlamasının aksine benliğin olumlu işlevlerini vurgulamıştır.

Erickson‟a göre benliğin en önemli işlevlerinden biri, kimlik duygusu geliştirmesi ve korumasıdır.

Kişiliğin oluşumunda, biyolojik etkenler ile sosyal çevre etkilidir.

* Erikson kişilik gelişiminin biyolojik temellerini “Epigenetik” ilke ile açıklamaya çalışmıştır.

Epigenetik ilke; gelişmekte olan herhangi bir şeyin bir planı olduğunu vurgular.

* Her zaman bölümünde kişilik, belli gelişim özelliklerini kazanmakta, sorunlar çözmekte ve her evreye ait olan psiko-sosyal kriz konularını atlatmaktadır.

* Bir döneme ait olan kriz ve çatışma durumları daha sonraki bir dönemde çözülebilir.

*Freud ‘dan farklı olarak, Erikson, kişilik gelişiminin sosyal etkileşim ve kültürel çevreye bağlı olduğunu ve ayrıca yaşam boyunca devam ettiğini savunur.

Erik Erickson, Kişilik gelişiminin bireyin yaşamı boyunca devam ettiğini belirtir.

Erikson, her bireyin yaşamı boyunca geçtiği sekiz aşamadan bahsederek, her aşamanın da kişilik gelişiminde yaşamsal önem taşıdığını vurgulamaktadır.

Erik Erickson, Bu aşamaları,

1.“Temel Güvene Karşı Güvensizlik”, 2.“Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç”, 3.“Girişimciliğe Karşı Suçluluk”,

11. Hafta

Formasyon Programı Ders Notları

(2)

4.“Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu”, 5.“Kimliğe Karşı Kimlik Bunalımı”, 6.“Yakınlığa Karşı Uzaklık”,

7.“Üretkenliğe Karşı Durgunluk,

8.“Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk şeklinde ifade etmektedir.

Her bir aşamada birey, önündeki iki tercihten birini seçmek zorunda kalmaktadır.

Erickson Psiko – Sosyal Gelişim Kuramı Temel Güvene Karşı Güvensizlik (0 – 1 Yaş)

* Emme ve içine alma temel davranışlarıdır.

* Çocuk bu dönemde kendine verilen bakımın niteliğine göre güven duygusu veya güvensizlik geliştirir.

* Olumlu yaşantılar var ise (açlık, susuzluk ve temizlik ile sevgi ve ilgi ihtiyaçları karşılanırsa) umut duygusu ve güven gelişir.

* Olumsuz yaşantılarda ise güvensizliğin oluşmasına bağlı olarak sosyal ilişkiler kurmaktan çekinme, kaçınan, kaygılı, gergin, kararsız olma durumlar oluşur.

2) Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç (1 – 3 Yaş)

* Çocuğun yürümeye ve konuşmaya başlaması ile anneye olan bağımlılığı azalır.

* Bu dönemde çocuğa kendi eylemini kontrol etme olanağı verilirse özerklik duyguları gelişir.

* Aşırı koruyucu, kısıtlayıcı ve cezalandırıcı anne ve baba tutumları özerkliğin önüne geçer ve çocuğun yapabileceğine dair kuşku ve utanç duygularının gelişmesine, kendi başına karar verememe, saldırganlık ve başkaldırma gibi durumlara neden olur.

* İleride gelişen inatçılık, cimri, eli açıklık, düzenlilik düzensizlik bu döneme bağlı olarak ortaya çıkar.

3) Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3 – 7 Yaş)

* Çocuğun bağımsız hareket etme isteği artar.

* Çevresinde olup bitenlere karşı merakı artar, sorular sorar, keşfetmeye ve araştırmaya yönelir.

* Çocuğun bu dönemdeki soruları anlayabileceği şekilde cevaplandırılmalı, keşfetme ve araştırma davranışları ile girişimciliği desteklenmelidir.

* Olumlu yaşantılar, çocukta amaçlı olmayı ve bireysel hedefler koyabilmeyi sağlar.

4) Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu (7 – 11 Yaş)

* Bu dönemde çocuklar başarılı olmak, taktir edilme beklentisi taşırlar.

(3)

* Çocuk öğrenebildiği ve başarabildiği konularda çevresinin taktir ve onayını bekler.

* Bu dönemde okul ve evde kıyaslamalardan kaçınılmalıdır.

5) Kimliğe Karşı Kimlik Bunalımı (11 – 17 Yaş)

* «Ben Kimim?» sorusunun sorulduğu ve kimlik arayışının yoğunlaştığı dönemdir.

* Olumlu kimlik gelişimi en önemli ihtiyaçtır.

* Olumlu kimlik kazanmada önemli olan etkenler:

- Cinsel rolleri benimseme - Karşı cinse duyulan ilgi - Meslek seçimine yönelme

- Sosyal, ekonomik ve politik konulara ilginin artması - Akran gruplarına ilginin artması

6) Yakınlığa Karşı Uzaklık (18 – 30 Yaşlar)

* Yakınlık birey yaşantılarını bir başkası ile paylaşabilme yeteneğidir. Birey, yakınlaşma ve anlamlı ilişkiler kurma ihtiyacı ve isteğindedir.

7) Üretkenliğe Karşı Durgunluk (30 – 65 Yaşlar)

* Bu dönemde bireylerde fikir üretme, yaratıcılık, üretkenlik; bilgi, hizmet ve mal üretme, Anne-baba olma, çocuk yetiştirme önem kazanır.

8) Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (65 Yaş ve Üstü)

* Yaşlılık dönemini kapsayan dönemdir.

* Birey önceki dönemlerde yaptıklarının değerlendirmesini yaparak yaşamını değerlendirir

* Aksi durumdaki bireylerde ise umutsuzluk ve hayatın boşa geçtiği düşüncesi hakimdir.

ETOLOJİK KURAM (Bağlanma Kuramı) ETOLOJİK KURAM

Davranışın biyolojiden kuvvetli bir şekilde etkilendiğini ve evrimle ilişkili olduğunu vurgular.

Kritik ve hassas dönemleri öne çıkarır. • Bu dönemler belli zaman aralıklarıdır ve belirli deneyimlerin olmasının veya olmamasının bireyler üzerinde uzun süreli etkileri vardır.

Konrad Lorenz

Etolojinin önem kazanmasında katkısı olan zoolog.

Basımlama (imprinting): Görülen ilk hareketli nesneye bağlanmayı içeren hızlı ve doğuştan öğrenilmiş bir davranıştır.

(4)

Lorenz’e göre, basımlama hayvanın yaşamının belirli ve çok erken döneminde

gerçekleşmesi gerekir ve eğer böyle olmazsa basımlama hiç oluşmayacaktır. Bu önemli zaman dilimi kritik dönem olarak adlandırılır.

Freud ve Erikson gibi kuramcılar bağlanma ve temel güven duygusunun kişilik gelişimindeki etkisinden söz ederler.

John Bowlby

Bağlanma ve Özerklik Kuramı (Etholojik Kuram)

John Bowlby 1907 –1990)

Etolojik kuramı insan davranışına uygulamıştır.

Yaşamın ilk yılında bir bakıcıya bağlanmanın tüm yaşam boyunca önemli sonuçları olacağını öne sürmüştür.

Eğer bağlanma olumlu ve güvenli ise kişi muhtemelen çocukluk ve erişkinlikte olumlu bir gelişim gösterecektir. Eğer bağlanma olumsuz ve güvensiz ise yaşam boyu gelişim muhtemelen ideal olmayacaktır.

Bağlanma Kuramı

Bowlby’nin (1969) bağlanma kavramı, bireylerin ait olma ve güven ihtiyacı nedeniyle yakın ilişkide oldukları kişilerle kurdukları derin duygusal bağı tanımlar. Yaşamın ilk yıllarında yeni doğan ile ona bakım veren kişi (bağlanma kişisi) arasında kurulan bağlanma ilişkisi yaşam boyunca diğer yakın ilişkilere taşınır. Bağlanma kuramı kapsamında yapılan çalışmalar çocuk yaşlarda bağlanma kişisiyle (genellikle anne) kurulan bağın niteliğinin gelecek dönemlerdeki ilişkilerde ve duygusal gelişimde belirleyici olduğunu göstermiştir. Annesi ile güvenli bağlanma sağlayan bebekler, tehlike, stres ya da kaygı durumlarında anneyi güvenli sığınak olarak görürler; güvenli anlarda ise ortamı daha rahat keşfedebilirler. Annenin, bebeğin duygusal ihtiyaçlarına yönelik tutarlı ve duyarlı davranışlar sergilemesi bebeğin duygusal, davranışsal ve kişisel gelişimi açısından önemlidir ve güvenli bağlanmanın bir anlamda önkoşuludur Bağlanma kuramı, bebeğin ilk sosyal ilişkilerinin sosyal, duygusal ve bilişsel açıdan önemini vurgulaması açısından dikkat çekicidir.

Yaşamın ilk yılında bir bakıcıya bağlanmanın tüm yaşam boyunca önemli sonuçları olacağını öne sürmüştür. Eğer bağlanma olumlu ve güvenli ise kişi muhtemelen çocukluk ve erişkinlikte olumlu bir gelişim gösterecektir. Eğer bağlanma olumsuz ve güvensiz ise yaşam boyu gelişim muhtemelen ideal olmayacaktır.

Bağlanmanın özellikleri

Bağlanma

Bağlanma, biyolojik temelli olan bir yakınlık ve ilişki kurma isteğidir.

(5)

Bağlılık, belirli kişilere yakın olma ve kendini onların yanında daha güvenli hissetme eğilimidir.

Ayrılık kaygısı, bağlanma durumundan, özerkleşme durumuna geçiş yapmada görülen bir karmaşa durumudur.

Bowlby’e göre özellikle 0-1 yaş döneminde bebekler yakın çevresindekilere bağlanma eğiliminde olmaktadırlar. Çünkü bu bağlanma ile bebek kendini daha güvende hissedecektir.

Bağlanma “çocuk ve bakım veren kişi arasında karşılıklı duygulanımı içeren fiziksel yakınlığı sürdürme isteğidir.”

Bağlanma, biyolojik temelli olan bir yakınlık ve ilişki kurma isteğidir. Yani öğrenilmemiş bir sosyal davranıştır. Bebeğin başlıca bağlanma davranışları ise emme, sokulma, uzanma, bakış, gülümseme ve ağlamadır.

Bağlanma

Bireysel bağlanma farklılıklarını sistematik bir şekilde ölçmeyi amaçlayan Ainsworth ve arkadaşları (1978) yaptıkları gözlemler ve çalışmalar sonucunda anneyle çocuk arasındaki bağlanma modellerini güvenli, kaçınan ve kaygılı/kararsız bağlanma olarak üç kategoride sınıflamışlardır. Bu bağlamda geliştirdikleri “Yabancı Ortam” gözlem yöntemi ile bebeklerin annelerinden kısa süreli ayrı kalma durumlarında verdikleri tepkileri bağlanma kategorilerine göre değerlendirmişlerdir. Ayrılık sonrası annelerini sıcak karşılayan veya yakınlık gösterildiği takdirde kolayca sakinleşen bebekler güvenli bağlanan; rahatlamakta zorlanan ve kararsızlık yaşayan bebekler kaygılı/kararsız bağlanan; fiziksel ve psikolojik yakınlıktan kaçınan bebekler ise kaçınan bağlanan olarak tanımlanmıştır. Böylece, bebeğin ihtiyaçlarına ve stres belirtilerine karşı annenin duyarlı olmasının ve tutarlı bir şekilde cevap vermesinin, bebeğin anneye güvenli bağlanmasında belirleyici rol oynadığı tespit edilmiş ve bulgular birçok çalışma ile de desteklenmiştir. Ainswort anne ve çocuk arasında oluşan bağlılığın 3 türünden bahseder:

1) Güvenli Bağlanma:

* İhtiyaçları zamanında ve doyurucu olarak karşılanan bebekler sağlıklı bir özgüven duygusuna sahip olurlar.

İhtiyaçları tutarlı, düzenli, zamanında karşılanan çocukların, anneye bağlandığı modeldir.

Bebeğin bağlandığı bireye güvenin esas olduğu, sağlıklı duygusal bağlanmadır.

Güvenli bağlanan çocuklar, anneden bir süreliğine ayrı kalma konusunda hiçbir sıkıntı çıkarmazlar, onun tekrar geri döneceğini bildiği için duyduğu gerilim normal seviyede olur ve geri döndüğünde sevinir. Bebek etrafta bağımsızca dolaşabilmekte, yabancılarla iletişim kurabilmektedir.

2) Güvensiz – Kaçınan Bağlanma

* Çocuk, edilgen bir kişilik yapısı ile kaygı ve gerginlik duyguları geliştirir.

* Kaçınan bebekler anne ortamda iken onunla ilgilenmezler ve o ortamdan ayrıldığında umursamazlar.

Bebekle yeteri kadar ilgilenilmemesi, ihtiyaçların yeteri kadar karşılanmaması veya düzensiz karşılanması sonucu bu bağlanma modeli oluşur.

(6)

Bebek artık iletişimin gerekliliğine inanmaz. Anneleri onları terk ettiklerinde bir sorun yaşamazlar, onlar ortamda olmadığı için tepki de göstermezler. Anneleri tekrar ortama girdiğinde, bir tepki ya da onunla gitme eğilimi de göstermezler.

Yabancıların varlığına aldırış etmez. Kendi kendine yetebilmeye aşırı önem verir.

3) Güvensiz – Çelişkili Bağlanmaİkircikli (Kararsız) Bağlanma

* Bağlandıkları kişiler ortamdan ayrıldıklarında endişelenir, ağlar, huysuzlaşır ve gerginlik yaşarlar.

* Bu kişiler ortama girdiklerinde ise ona sımsıkı sarılır ya da küser ve kızgınlık yaşarlar.

Bebeklerin ihtiyaçlarının zamanında karşılanmaması veya ihtiyaçlarını karşılamada tutarsız olunması sonucu bu bağlanma oluşur.

Yabancı ortamlarda bağlandığı kişilere sımsıkı sarılırlar, ayrılmak istemezler.

Bağlandığı kişiler ortamdan ayrılırken aşırı üzüntü ve öfke duyarlar, döndüğünde ise ya ona sımsıkı sarılırlar ya da onu iterek, döverek, huzursuzluk çıkararak tepkilerini gösterirler. Yani çocuk fiziksel teması eş zamanlı olarak hem ararlar hem de buna direnirler.

Örneğin, kucağa alındığında bebek ağlayabilir, aşağıya inmek içinde öfkeyle tepinirler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Halid Ziya da Hüseyin Rahmi gibi — hattâ mübalâğaya düşmeden — bize bizden tipler vermiş, bizim bir çeşit cemiyetimizin hayat tarzını

Kendini hiç yakışıklı görmeyen bir delikanlının çok çalışarak, herhangi bir bilim dalında başarılı olması gibi veya akademik olarak başarılı olmayan

Öğrenme sürecinde, beynin birçok farklı bölgesi etkin olduğu gibi hücre içi ve hücreler arası birçok biyolojik ve kimyasal değişim de öğrenme sürecinde etkilidir..

• Vücut bakımı (temizleyiciler, diş macunları, gargaralar, banyo ve duş ürünleri, deodoran ve antiperspiranlar, tıraş ürünleri, intimate hijyen ürünleri). •

Sadece deri yüzeyinde etkili olması istenen ürünler.. Kamuflaj amaçlı kullanılan ürünler Güneşten

 Yağ bazlı fondötenler: kuru ciltler için uygundur.  Su bazlı fondötenler: tüm cilt

Moleküller için depo olarak rol oynayan yağlı bir çekirdekten ve koruyucu bir membran olarak görev yapan polimerik bir kabuktan oluşan, 1000 nm’den küçük, küresel

* Nemlendirici özellikleri vardır, kuru derinin nem içeriğini artırırlar • Glikolik asit • Malik asit • Tartarik asit • Laktik asit • Sitrik asit.. Peptit