Delhideki İne. eamiinln uzaktan görünüşü
H İ N D İ S T A N ' D A K İ M O Ğ O L A B İ D E L E R İ
Yazan: M ü l k R a j A n a n t
Moğol hakanları devrinden k a l m a ilk b ü y ü k mima- ri âbide, H u m a y u n u n türbesi, oğlu Ekber tarafından inşa edilmiştir. Bu m i m a r î tarzının ilk nazarda, K u t u p binalar grupu ile başlayıp Lodi mezarları ve Şîr Şahın Şahsaram'daki türbesiyle devam eden gelişmenin son safhası olduğu görülür. Tabiatiyle, binanın u m u m î stili, hemen hemen tamamiyle H i n d u san'atkârlar ta-
rafından inşa edilmiş olan orijinal Pathan stilindeki binalardan ayrıdır, zira, bu türbede, H u m a y u n u n ken- disiyle beraber getirdiği Pers san'atkârlar çalıştırıl- mıştır. Mr. Havell bu türbeyi, Şîr Şahın mezarının Farslaşmış bir nüshası şeklinde tarif eder. H u m a y u n türbesi, 22 kadem irtifalı geniş ve 4 köşe bir taraça ü- zerinde k u r u l m u ş ve etrafı Acem stilinde bir kemerle
Hiııdistandakl «Kutb» camiinden bir görünüş
sarılıdır. Beyaz mermer k a k m a l ı kırmızı pomsa taşın- dan inşa edilmiştir. Sıvalar muhtemel olarak H i n d u sanatkârlar tarafından yapılmıştır. B u binada görülen taş döşenişi tarzı daha sonra ve daha m ü t e k â m i l bir tarzda Taç Mahal'ın dekorasyonlarında gerülür. Bu- n u n l a beraber binada daha o devirden itibaren yaban- cı ve yerli stil meczedilmiş olup, profesör Lethaby bu- na «Big - Wiggy» ekolünün b ü y ü k stili adını vermiş- tir.
Ekber devri :
B u n u n l a beraber inşaattaki tenevvü ve zenginlik, Ekber Şahın dehasiyle az sonra m i m a r l ı k sanatında belirecek olan inkişafa yol açmıştır. İmparatorun ta- rihnüvisi Ebul Fazıl, bizlere «Haşmetmeabm plânlaş- tırmakta olduğu muhteşem ebniyelerden, m a z l u m ve çekingenleri koruyan m u h k e m kalelerden» bahsetmiş- tir. Ekber'in m ü k e m m e l bir bayındırlık işleri teşkilâtı k u r d u ğ u bârizdir. Esasen gerek kendi devri ve gerek daha sonraları tatbik edilen m i m a r î tarzı üzerindeki tesiri gayet derin olmuş, zira şahsiyetini yeni bir ide- ale hasretmiştir. B u ise, İmparatorluğundaki b ü t ü n
kültürleri meczetmek ve Hindistanın birliğini tahak- k u k ettirmekti.
Y e n i b ü y ü k stilin inkişaf ettiği mahal Fatihpur Sikri olmuştur. B u yeni şehirde İmparator, K u b l a y Ha- n m k i n e benzer ideal bir k r a l l ı k kurmuştur. Saltanatı- nın en m ü h i m kısmında orada yaşamış ve b ü t ü n bü- y ü k binalar sağlığında bitirilmiştir.
G ö r ü n ü r d e bu şehrin i l k nüvesini teşkil eden ke- sim Kasmahal olmuştur. 260 kadem kare k u t r u n d a k i bu 4 köşe blok Agra kalesindeki kırmızı sarayın cesa- metindedir.
Divanın Has veya Taht Odası bu blok dahilinde- dir.Taht odası dört köşe bir binadır. Taht, gayet zen- gin nakışlı bir sütun üzerinde durur; ayrıca 5 katlı ve sütunları ayni derecede zengin nakışlı açık bir pavi- yon, uzun kemerler ve etrafı çevreliyen duvarlar mev- cuttur.
B u mahaldeki b ü t ü n binalardan en cana yakın ve şirini Şahın 3 gözdesi için inşa ettirdiği 3 k ü ç ü k köşktür. B u köşklere «Bîr Bal K i Beti K a Mahal»,
«Meryemin Yuvası» ve R u m î Sultananın sarayı» adla-
Hindistandaki »Kutb» Minar camiinden bir görünüş..
rı verilmiştir. Muhtemel olarak dünyanın pek az yer- lerinde bu derecede müzeyyen ve nefis stilde saray vardır.
B u n u n l a beraber blok dahilindeki en muhteşem ve güzel bina camidir. Fatihpur Sikri camisinin Doğu ve Batı cepheleri 550 şer, Kuzey ve Güney cepheleri 470 er kadem eb'admdadır. 3 kubbelidir. Avlusunda iki türbe vardır. Bunlardan biri evliya Selim Çisti'nin ve diğeri İslâm Hanındır. Selim Çişti, Cihangir'in doğu- m u n u müjdeliyen evliyadır. Ekber Şah kendisine ya- kın b u l u n m a k üzere Fatihpur Sikri'ye yerleşmiştir.
Caminin en muhteşem kısmı Güneye açılan cüm- le kapısıdır. Fergusson camii şu şekilde tarif eder: «A şağıdan seyredilince, tedricen yokuşlaşan arazi üzerin- deki duruşu ile cümle kapısı Hindistanda ve belki de dünyada en asil mabed kapılarından biridir.» K a p ı n ı n en önemli kısmı, o devirdeki H i n d u mimarisinin bâriz hususiyetlerinden biri olan yarım kubbedir.
Ekber Şah, Fatihpur Sikri'den başka Allahabad'- da da oturmuştur. B u şehirde k u r d u ğ u kale İngiliz t a h r i p k â r l ı ğ m d a n zarar görmüştür. Fakat evvelce bu kale cümlesi dahilinde «Çallis Sütun» veya 40 sütun
adı verilen gayet güzel bir köşk mevcuttu. Bu sütunlar i k i konsantrik 8 köşe şeklinde dikilmiş, iç sıra 16 sütun ve dış sıra 24 sütundan ibaretti. B u n u n üzerinde, iç kolonadin üzerine k u r u l m u ş ayni sayıda sütunlar da yükselmekte ve b ü t ü n hey'etin üzerinde muhteşem bir kubbe vardı. Ş i m d i bu âbide tamamiyle kaybolmuş, malzemesi kalenin tamirinde kullanılmıştır. B u n u n l a beraber kalenin b ü y ü k holü el'an sağlam durmakta o- lup, İngilizler burasını cephanelik olarak kullanmış- lardı. B u kısmın dahi stili bozulmuş zira dış sütunlar arasında, İngiliz stilinde pencereleri b u l u n a n bir tuğ- la duvar inşa edilmiştir. .Blok dahilindeki köşkler ve diğer tezyinat ortadan kaldırılmış, bazı kısımlar alçı ve badana ile kapatılmıştır. Fakat yapının u m u m î stili bârizdir: B ü t ü n bina 8 sıra sütunun üzerine k u r u l m u ş 4 köşe bir hol olup, etrafında çifte sıra sütunlu geniş bir veranda vardır.
Ekber devrine ait en güzel yapılardan biri, Agra'- n ı n 6 m i l mesafesinde, Secundra'da inşa edilen kendi öz türbesidir. Geniş bir bahçe dahilinde k u r u l a n bu türbeye b ü y ü k bir cümle kapısından girilir. E h r a m şeklindeki türbe binası, bir kaide üzerinde, bahçenin
tam ortasmdadır. 320 k a d e m u z u n l u ğ u n d a ve genişli- ğinde olan alt k a t ı n irtifaı 30 k a d e m d i r . Her bir cephe- de b ü y ü k onar k e m e r b u l u n u r . M e t h a l i n ortasında m e r m e r mozaikler vardır. B ü y ü k taraçanın üzerinde bir dil'ı 150 k a d e m e b ' a d m d a olan beyaz m e r m e r dört köşe bir y a p ı d u r u r . İç d u v a r l a r ı en nefis cinsten oy- m a m e r m e r d i r . B u k ı s m ı n içerisinde m e r m e r sütunlar- la çevrili b i r m a h a l l i n ortasında, y ü k s e k bir kaide ü- zerinde E k b e r ' i n mezar taşı d u r u r . M e r m e r taş muh- teşem arabesklerle süslüdür. B u taşın altında nis'oe- ten daha basit bir mezar taşı daha b u l u n u p , asıl tür- be b u n u n a l t ı n d a k i m a h z e n d i r .
B u o r i j i n a l b i n a n ı n stilinin h a n g i m i m a r î tarzın- dan m ü l h e m o l d u ğ u n a dair birçok t a h m i n l e r yürütül- m ü ş t ü r . B a z ı kimseler b u stilin k a d î m Budist stile d a y a n d ' ^ ı n ı söylemektedirler. Fergusson bu y a p ı y l a M a h a v a l l i p u r a m ' d a k i b ü y ü k R a t h arasında benzerlik b u l m u ş t u r . K a n a a t i n c e b u türbe İslâm k r a l l a r tarafın- d a n H i n d i s t a n d a inşa edilmiş âbidelerin en b ü y ü k l e r i arasındadır.
Cihangir devrinde :
E k b e r ' i n oğlu C i h a n g i r , babasının geleneklerini daha m ü t e v a z ı bir şekilde y ü r ü t m ü ş t ü r . D e v r i fırtına- l ı l ı geçmiş olup, u z u n m ü d d e t m u a y y e n bir san'ata k u v v e t ve d i k k a t hasredemiyecek derecede fazla sayı- da güzel san'at aşıkıdır. F a k a t devrinde, başkenti itti- haz ettiği L a h û r ' d a inşa edilen i k i c a m i zevk bakımın- d a n d i k k a t e şayan olup, her b a k ı m d a n diğer M o ğ o l ca- mileriyle eşittir. L a h û r civarında Ş a h d a r a ' d a k i türbesi de zariftir. F a k a t C i h a n g i r d e v r i n i n başlıca âbidesi, Agra'da, Etmad-ul-Dola adıyla a n ı l a n türbedir. B u ya- pı, İ m p a r a t o r u n kendisi t a r a f ı n d a n inşa ettirilmemiş o l m a k l a beraber, yalnız stili b a k ı m ı n d a n değil, f a k a t b u stilde bir m e r h a l e y i işaretlediği cihetle de d i k k a t e şayandır. J a m u n a n e h r i n i n sol yakasında, 540 k a d e m i r t i f a ı n d a k i bir d u v a r l a çevrili bahçenin ortasında in- şa edilen bu t ü r b e beher tarafı 69 k a d e m e b ' a d m d a dört köşe bir k a i d e üzerinde d u r u r . Köşelerden her bi- rinde, üzerlerinde birer açık k ö ş k b u l u n a n 8 köşeli ku- leler yükselir. B ü t ü n bina t a m a m i y l e beyaz mermer- den inşa edilmiş ve her tarafı m o z a i k l e süslüdür.
B u şekil mozaiklerin, C i h a n g i r ' i n sarayında yaşa- d ı k l a r ı rivayet edilen İtalyan artistleri t a r a f ı n d a n m e m l e k e t e s o k u l d u ğ u söylenilir. Stilin menşei ne olur- sa olsun H i n d u sanatkârlar daha sonra b u tezyinat sti- l i n i benimsemişlerdir.
Şah Cihan devrindeki zarif mimarî:
Ş a h C i h a n devrinde, an'anevî inşaat tarzında de- ğişiklikler yer a l m a ğ a başlamıştır. D a h a evvelki de- virlerin g ü r b ü z ve g ü m r a h stili yerine tedricen daha zarif, ince ve hassas m u h a y y i l e n i n eseri o l d u ğ u bariz bir stil belirmeğe başlamıştır. B u n u n en t i p i k numu- nesine A g r a ' d a k i sarayda rastlanır. E k b e r d e v r i n d e k i k ı z ı l pomsa taşından inşa edilen zengin o y m a l ı dış du- v a r l a r l a Ş a h C i h a n d e v r i n d e k i beyaz m e r m e r a v l u a-
r a s ı n d a k i stil f a r k ı derhal göze çarpar. Beyaz m e r m e r a v l u d a bu krala has zarafet bârizdir. A v l ı n ı n dışında m u h t e ş e m k a p ı l a r l a geçilen bir seri iç saray dehlizleri vardır. B u hollere D i v a n ı Â m , D i v a n ı Hâs, N e b u l Kha- na veya m ü z i k salonu, R u n g M a h a l veya p e n t ü r l ü sa- lon adları verilmiştir. B ü t ü n b i n a l a r hey'etinin boyu 1600 k a d e m d i r . D o ğ u d a n B a t ı y a doğru uzanır, böylece n e h r i n , sarayın boyunca akması t e m i n edilmiştir. Bü- t ü n b i n a l a r en zengin bir tarzda süslenmiştir. S ü t u n ve d u v a r l a r d a k ı y m e t l i taşlar k a k ı l ı d ı r . H â s D i v a n ve- ya özel resmî kabullere mahsus salon o derecede nefis ve m u h t e ş e m d i r ki, bizzat İ m p a r a t o r tavana şu sözleri yazdırmıştır: « Y e r y ü z ü n d e bir cennet varsa, burasıdır, burasıdır.» Eski haliyle bu sarayın, ihtişamı itibariyle Versailles veya H a m p t o n saraylarına üstün o l d u ğ u şüphesizdir.
Tac Mahal:
A g r a ' d a k i sarayların h a r a p olmasına m u k a b i l İm- parator Şah C i h a n ' m , gözdesi M ü m t a z M a h a l ' ı n hatı- rasını tâzizen inşa ettirdiği m u h t e ş e m âbide, Tac Ma- h a l ' ı b ü t ü n i l â h î güzelliğiyle seyretmek m ü m k ü n d ü r . B i n a o l d u ğ u gibi, b ü t ü n i h t i ş a m ı ve güzelliğiyle muha- faza edilmiştir. H i n d i s t a n m i m a r i s i n i n an'anevî stili M o ğ o l sarayı s a n ' a t k â r l a r m ı n elinde olgunlaşmış ve bu âbidede canlanmıştır. M o ğ o l İ m p a r a t o r l u ğ u n u n itilâ devresinde inşa edilmiş bu sarayda Şah C i h a n ' i n Batı H i n d i s t a n ' d a u z u n z a m a n yaşamasından hasıl olan te- sirler de g ö r ü l m e k t e d i r . Her halde Tac M a h a l M o ğ o l İ m p a r a t o r l a r ı devresinin en b ü y ü k başarılarından biri- n i n timsali olmuştur.
Fergusson'un kanaatınca: « B u âbidede o k a d a r çok güzellikler bir araya gelmiş ve birbirleriyle o derecede iyi k a y n a ş m ı ş t ı r ki, d ü n y a b u n u n bir eşini bir daha m e y d a n a getiremez. Tac M a h a l , u m u m i y e t l e m i m a r î eserlere karşı en l â k a y ı t insanların üzerinde d a h i en b ü y ü k tesiri yaratacak bir âbidedir.»
Tac, beyaz m e r m e r d e n inşa edilmiş 313 k a d e m ka- relik ve 18 k a d e m i r t i f a m d a b i r taraça üzerine kuru- l u d u r . B u taraçanın köşelerinde 133 er k a d e m irtifa- m d a zarif minareler yükselir. Türbe b u p l a t f o r m ' u n or- tasmdadır. D ö r t köşedir, beher dılı 180 k a d e m d i r . Kö- şeler kesiktir. Merkezî k u b b e n i n k u t r u 58 k a d e m ve irtifaı 80 k a d e m d i r . B u n u n altında o y m a l ı beyaz mer- m e r d n e bir p a r a v a n l a çevrili h o l vardır. B u m a h a l d e M ü m t a z M a h a l ' l a Şah C i h a n ' i n m e z a r l a r ı vardır. Asıl medfen h a k i k a t t e zemin k a t t a k i m a h z e n d e d i r . B u ka- birleri örten mezar taşları oymasız düz m e r m e r d i r . M e r k e z i hol ışığını dantel şeklinde işlemeli beyaz m e r m e r p a r a v a n l a r d a n alır. B i n a d ü n y a n ı n en güzel bahçelerinden b i r i n i n ortasmdadır.. Ö ğ l e ışığı veya ay ışığı altında y a p ı n ı n u m u m î hey'eti insanda, muhte- şem ve nefis b i r m a h f a z a n ı n ortasına yerleştirilmiş ve A s y a ' n m ortasından k o p m a işlemeli bir p ı r l a n t a hissini u y a n d ı r ı r .
Moti Mescit veya İnci C a m i i Şah Cihan tarafından Agra kalesi dahilinde inşa ettirilmiştir. Bu yapı da, Şah Cihan'in muhayyilesinden doğan kıymetli bir e- serdir. Tac Mahal gibi cami de beyaz mermerden inşa edilmiş ve bu krala has zarafet ve güzelliği taşımak- tadır. Delhi'deki Cuma Mescit, p l â n itibarile Agra'da- ki Moti Mescit'e son derece benzemekle beraber, daha büyüktür ve iki minaresi vardır. Agra'daki cami mi- naresizdir. Soğan şeklindeki kubbesi de, bilhassa 7-8 kilometre ileriden seyredilince, eski başkentteki diğer büyük binaları ihtişam itibarile gölgede bırakır. Bu- na m u k a b i l avlusunun çıplaklığı, Pathan ve Moğolla- rın daha k ü ç ü k camilerindeki mahremiyet hissinden mahrumdur.
B ü y ü k caminin karşı tarafında kırmızı kale yük- selmektedir. Burası Şah Cihan'in Delhi'deki sarayı idi.
P l â n ı itibariyle aşağı yukarı Agra kalesinin eşidir.
Burada da Divanı Â m ve Divanı Hâs muhteşem cümle kapılariyle güzel avlulara açılır. Şah Cihan burada ca- m i inşa ettirmemiştir. Ş i m d i k i k ü ç ü k cami Orangzeb tarafından ilâve edilmiştir.
Moğol mimarisinde inhitat:
Orangzeb'in taht'a çıkmasile birlikte, dillere des- tan olan inhitat başlamıştır. Bu b ü y ü k Moğol hakanı filhakika mimariye karşı lâkayıt değildi. Benares'te, oradaki Vişveşvara madebini y ı k m a k suretiyle olduk-
ça güzel bir cami inşa ettirmiştir. Fakat İmparatorlu- ğunu sağlamlaştırmak maksadiyle üstüste giriştiği
harpler, m i m a r î eserlere hasredecek vakit ve para bı- rakmamıştır. Tabiatiyle bu arada Moğol sarayına men- sup prensler ve ileri gelen şefler k ü ç ü k türbeler ve â- bideler inşasına devam etmişlerdir. Bunlardan bazıla- rını A v r u p a mimarisinin en nefis eserleriyle kıyas et- mek m ü m k ü n d ü r . Fakat artık b ü y ü k stildeki inşaatın ihtişam devri geçmiş ve inhitat başlamıştı. B u devirde inşa edilen tâli âbideler, daha evvelki devirlerin muh- teşem âbideleri yanında her bakımdan ikinci p l â n d a kalır.
B u n u n l a beraber, L u k n o v ' u n imambaraslarını ve bilhassa b ü y ü k stildeki m i m a r i y i hatırlatan bunlardan en b ü y ü ğ ü n ü u n u t m a m a k lâzımdır. L u k n o v hanedanı- nın kurucusu Safder J u n g ' u n devrinden k a l m a kabir- ler de vardır. Bunlar Delhi hava meydanı yakınlarında bulunmaktadır. H u m a y u n devrindeki türbelerin asa- letinden m a h r u m olmakla beraber dikkate şayan eser- lerdir. B u n d a n başka Guierat'ta, Cunadağ N a v a b m ı n türbesi de zikredilebilir. Bu âbide Moğol mimarisinde başlayan inhitatın son nümunelerinden biridir. A y n i devrede, Srinagar'da Şah H a m d a n ' ı n ahşap camii, La- hûr'daki k ü ç ü k türbeler de, henüz ihtişamını kaybet- meyen bir çağın yapılarıdır. B u n u n l a beraber bir in- hitat çağının bu âbideleri için gelişi güzel malzeme kullanılmış olduğu cihetle, şimdiden harabolmağa yüz tutmuştur.
B u çağdan sonra Ortaçağ yaşayışının şiiriyeti geç- miş; A v r u p a l ı istilâların nesri başlamıştır.
Mr. Corbusier, acele bize bir yeraltı «gratciel» i yapınız!